• Merhaba, Kadınlar Kulübü'ne ÜCRETSİZ üye olarak yorumlar ile katkıda bulunabilir veya aklınıza takılan soruları sorabilirsiniz.

şulem / Sevdiği Şiirler

hepsi birbirinden güzeldi şulem teşekkür ederim canım cennet anaların ayağı altındadır
 
Aglama Anne...Topragim örtmez yüzünü... Örtmez dehsetiyle karanligi... Bak Anne,bir evlat sesleniyor... Belliki serpilmis yanagin suya... Oysa binlerce evlat fedaydi gülücügüne... Yine belirsiz bir calikusu,birdaha uctu carpik kanadiyla... Ona benziyor suskun dalim ve yapragim,onun gibi yesil. Dün su tasidim yollarinda adim,adim gecerken bedenleri, Icimde hep o sakladigim dua ve senin sesin gecti Anne... Yine gelecegim,adimlarimda sen olacaksin Anne... Sen olacaksin yüregimin her vurusunda... Ve geldigim en son yer senin yanin olacak Anne... Soluksuz bir yasama gelecegim.... Ve titreyerek,tuttugum el,gördügüm yüz... Bekle Anne......... Sevgi dalinda adim söylenecek,binlerce yasitim gibi... Ve seslerim gelecek,tuttugum yolu sende bulacagim ANNE........
 
Yoruldum alınmaktan kırılmaktan
Yıllar yılı peşinde
Kovuldum cennetten cehennemden
Öldüm öldüm dirildim içimde
Sen her su veren ele açan kolay çiçek
Bende hazan, bende hüzün, dert bende

Yetimim sensiz, yurtsuz yersiz
Dilerim bensiz anlayacaksın
Yetimim sensiz, yurtsuz yersiz
Dilerim bensiz anlayacaksın

Ölürüm yoluna
Ölürüm yoluna sonum olacaksın
Günahın boynuna
Onun koynuna ne zaman doyacaksın

Ölürüm yoluna
Ölürüm yoluna sonum olacaksın
Günahın boynuna
Onun koynuna ne zaman doyacaksın

Yoruldum alınmaktan kırılmaktan
Yıllar yılı peşinde
Kovuldum cennetten cehennemden
Öldüm öldüm dirildim içimde
Sen her su veren ele açan kolay çiçek
Bende hazan, bende hüzün, dert bende

Yetimim sensiz, yurtsuz yersiz
Dilerim bensiz anlayacaksın
Yetimim sensiz, yurtsuz yersiz
Dilerim bensiz anlayacaksın

Ölürüm yoluna
Ölürüm yoluna sonum olacaksın
Günahın boynuna
Onun koynuna ne zaman doyacaksın

Ölürüm yoluna
Ölürüm yoluna sonum olacaksın
Günahın boynuna
Onun koynuna ne zaman doyacaksın

Ölürüm yoluna
Ölürüm yoluna sonum olacaksın
Günahın boynuna
 
Her gün yanında olamamaktan korkuyorum

Sesini duyamamaktan

Seni görünce, sana alışmaktan da korkuyorum

Nedense sensizlikten de korkuyorum

Bir gün hoşça kal demenden

İstemesem de;

Bir gün, bir gül gibi

İçimde solmandan korkuyorum

Hafızamda bırakacağın hatıralardan

Hatıralardan kaçamamaktan

Adını unutamamaktan korkuyorum

Ah be güzelim;

Ben seni sevmekten korkuyorum.

Benimkisi sadece bir sevda

Göz yaşlarımla söndüremediğim

Korkularımı yenemediğim

Söyleyemediğim

Fakat, kendimi tükettiğim

Ve beni;

Yedi kat yerin dibine sokan

Utandıran, korkutan

An be an içimi yakan

Cesaretsiz bir sevdan

Bu nasıl bir sevda ?

Anlayamıyorum

Ah be güzelim;

Ben seni sevmekten korkuyorum.

Biliyor musun;

Aklımdan hiç çıkmıyorsun.

Sen benim;

İmkansızlar bahçesinden koparttığım

Edâlı gülümsün.

Hiçbir zaman koklayamayacağım

Adını söylerken burkulacağım

Sevmekten hep korkacağım

Fakat, ömrüm boyunca unutmayacağım

Edâlı gülümsün.

Ah be güzelim;

Aslında sen benim,

Kendi ömrümsün
 
Anneciğim!
Evlatlar vardır başarılarını, zaferlerini yazarlar...
Sana yazacak bir başarım, bir ödülüm yok anne.
Keşke olsaydı da, seni sevindirebilseydim.
Keşke, benim de anneme yazacak, anlatacak başarılarım olsaydı.
Ama yok anne...

Sevdiğin, okşadığın saçlarıma aklar düştü anne.
İlk evvel saçlarım hayat mücadelesinde yenildi.
Düşmanlarım hep benden güçlü oldu anne.
Onların tahta kılıçları benim çelikten kılıcımı paramparça etti.
Onlar beni yenmek için ne senaryolar yazdı, ne iftiralar attılar.
Ben, 'masumum' bile diyemedim.
Düşmanlarıma hep yenildim anne.

Ve ne yazık ki, dostlarıma da... Dostlarım da beni hep yendi...
Ben onları dost bilirken onlar beni meydanlarda tuş ettiler.
Arkamda hep bir hançer yarası oldu anne.
Senin anlayacağın, dostlarım beni düşmanlarımdan daha beter etti!
Kahkahayı unuttum, tebessümle dost oldum.
Yüzümde acı bir tebessüm var şimdi.
Bahtıma yenildim anne!

Çocukluk yıllarımın özlemiyle seni aradım anne...
Senden daha şefkatlisini,
daha merhametlisini bulamayacağımı bilerek...
Her şey küçükken güzelmiş anne.
Şimdi büyüdüm ve yenilmeyi öğrendim anne.

Gülü çok sevdim, hele alını, pembesini...
Bahtıma hep beyazı düştü anne...
O çok sevdiğim güllerin, dikenlerine yenildim anne...
Açlığa-tokluğa, hastalığa-sağlığa, dosta-düşmana...
Hepsine ama hepsine yenildim...

Senin anlayacağın hayata yenildim anne...
Yenildim...
 
Şimdi sen su olduğunu düşün. Su kadar özel,
su kadar faydalı ve su kadar çok... Tükenmez...

İnanıyorum ki, gerçekten de öylesin. Ama ister çesmelerden dökül,
ister göklerden yağ, ister nehirler dolusu ak, dibi olmayan bir kovayı dolduramazsın. Yani; seni dinlemeyenlere sesini duyuramazsın...

Unutma! Daha çok bağırdığında daha çok dinlenmezsin...
Gürültünün parçası olursun sadece.

Suyun yanında olanlar suyu en az içenlerdir. Çünkü; su nasılsa burada,
lüzum yok ki suyu kana kana içmeye diye düsünürler...
Aynen, sesini sürekli duyanların seni dinlemedikleri gibi!

Ormandaki hiç bir hayvan, ırmağın gürültüler koparan yerinden
su içmeye çalışmadı şimdiye kadar. Hepsi, hep sabahın
en sakin anını bekledi suyun durgun yerlerini bulabilmek için,
gittiler ve sakin sakin ihtiyaçlarını giderdiler. Onlar için
en uygun olan ve kendi istedikleri zamanda...

Sen, hep bir su olduğunu düşün. Su gibi güzel,
su gibi yararlı, su gibi vazgeçilmez...

Ve su gibi hayat kaynağı olduğunu düşün. Ama su gibi
yaşatıcı ol, su gibi yıkıcı, sürükleyici ve öldürücü değil!..

Sen bir su ol... Ama rahmet ol, afet değil!
Su isen tarlalarını basma insanların, yuvalarını yıkma,
ocaklarını söndürme, sana felaket denmesin!

Su isen bir bardağa sığabil ki; damarlara giresin!..

Su yüce Allahın insanlar için yarattığı en büyük nimetlerden biri...
Suya benzediğini unutma! Su gibi özel, su gibi güzel,
su gibi faydalı, su gibi lüzumlu ve su gibi bitmez,
tükenmez olduğunu da unutma.

Ayrıca su gibi sakin olabileceğin gibi, su gibi de
kiyametler koparıcı olabileceğini unutma...

Unutma; senin işin rahmet olmak, afet değil !

Vadiler varken önünde ve ovalar varken,
yayılabileceğin küçük ırmaklara ayırabiliyorsan kendini
ve bardaklara bölebiliyorsan, hayat verirsin çevrene.

Ve yaşayabilirsin dünya dönmesine devam ettiği müddetçe...

Yoksa hep duyulmayan, dinlenmeyen, korkulan ve
kaçılan olursun; seller, afetler gibi...

Tercih elindeydi hep ve hep de senin ellerinde olacak...

Ya tutmayı öğreneceksin dilini veya hiç durmadan
konuştuğun için, sadece bomboş ve anlamsız sesler çıkartan
birisi olduğunu zannettireceksin çevrendeki insanlara!

Ama yapman gereken şu, değil mi?
Düşüneceksin ne zaman ne söyleyeceğini.
Düşüneceksin kimin dinleyip dinlemediğini,
kimin anlayıp anlamadığını. Düşüneceksin
anlatmak istediklerinin ne kadarını anlatabildiğini...

Hatta anlayanların anladıklarının da senin anlattıklarının
ne kadarı olduğunu düşüneceksin...

Ve konuşmak için en uygun zamanı bekleyecek, en az
ama en uygun kelimeleri seçmeye çalışacaksın...

Ahmak olmayan yolcuların, önceden aldıkları biletleri ceplerinde
olduğu halde, saatlerini kontrol ederek, vakit yaklaştığında,
vapurun kalkacağı iskelede hazır olmaları gibi, sen de
fikrini bildireceğin kişinin kıyıya yanaşmasını bekleyeceksin!..

Demeyeceksinki, ben canım isteyince giderim iskeleye,
vapur da o saniyede gelmek zorunda!..

Demeyeceksin ki, aklıma geleni aklıma geldiği biçimde
söylerim. Karşımdaki de değil duymak, değil dinlemek,
anlattığımdan bile fazlasını anlamak zorunda!..

Keşke öyle olsaydı. Keşke haklı olsaydın,
ama maalesef değil...

Ağzını açıp şelaleden dökülen suyu içmeye çalışan
bir tavşan gördün mü hiç ?..

Veya önüne çıikan ağaçları dahi sürükleyen bir selden
susuzluk gidermeye uğraşan bir ceylan gördün mü ?

Kaplanlar bile içebilmek için suyun durulmasını bekler,
beyni olan her yaratık gibi!

Hadi... Sen şimdi su olduğunu düşün, ve kendini su gibi hisset...

Su gibi özel, su gibi güzel, su gibi berrak, su gibi yararlı...

Su gibi hayat kaynağı ve su gibi bitmez, tükenmez olduğunu hatırla...

Ama yine su gibi bir küçük bardağın içine sığdır ki kendini;
girebilmeyi öğren insanların damarlarına.

Hayat ver...
Vazgeçilmez ol !!..
 
Back