şulem / Sevdiği Şiirler

HOSCAKAL
Oldugun yerde kal.. Hosçakal..

Sözlerin artık ikna etmedigi bu yasımda, aglamak da artık zor geliyor, zoruma gidiyor.
Benden sana, söylemesi zor, yazması kolay bir kelime; Hosçakal.
Aldatıldıgımı bildigim bu geceden sana son bir yazı, son bir hatıra.
Seni her çagırdıgımda, artık yüregime yumruk atamayacaksın.
Ben de bir baskasının yasak bahçesine ugramayacagım.
Artık ne gelmeni isteyecegim, ne de kalmanı....
Bu aksam masamdaki tek bir mumu kendim için yaktım.
Senin oturdugun iskemle bos, ev bos...
ihanetin resmi boslukta çizili...
simdi sen bir baska masada baska gözlerlesin.
Yüregindeki pembe yalanlar büyüdükçe büyüyor.
Karaya çalan pembeler...
Kim, kimi kandırıyor bu alemde? Kumdan kalelerimiz her dalgada yıkılıyor.
Kimseyi yolundan döndürecek gücüm yok artık. Dayanıksızım, dayanaksızım.. .
Oldugun yerde kal...
Hosçakal...
 
YALNIZLIĞIM

Duygular bir isyandır.
Kimi zaman çığlık, kimi zaman gözyaşı...
Düğüm düğüm bir şeyler sıralanır boğazına.
Ağlarsın ağlayamazsın.
Sevgidir, acıdır, umuda duyulan umutsuzluktur.
Bütün dünya sığmıştır gözüne.
Alabildiğine uçsuz bucaksız hissedişler içinde,
zamansızlıklar içinde zamana çağrıdır içindeki.
İstersin ama. zordur silip atmak her şeyi.
Her şey yalnızlığındır, yalnızlık her şeyindir.
Hiçbir şeyin kalmadığı zaman umudundur yalnızlık...
Yalnızlık iki haliyle vardır yaşamımızda.
Kimseli ve kimsesiz oluşuyla...
İnsansızdık, yaban ve de garip...
Bir sonbahar yaprağının yalnızlığını yaşardık.
Bilirim herkesler yalnız bırakır ama sen bırakmazsın...
Oysa şu an öyle yalnızım ki ne bir insan ne bir canlı hayatımda
kimseyi istemiyorum bu yalnızlığımda bile...
Oysa sana öyle açım ki ne bir sevgi ne de bir ilgi istemiyorum. ..
Bir tek sen, bir tek senin sevgin,
bir senin ilgin benim yalnızlığımı yok edebilir...
Ve bana bugün, bu saatte, bu anda sana böylesine açken gel,gel!
Sağır, kör, karanlıklar içinde bir başkasıyla değil,
yalnızlığımla, kimsesizliğimle, sensizliğimle bekliyorum seni.
 
SENI SANA ANLATACAGIM
Gel otur yamacima
Seni sana anlatayim
Ben seni cok eskilerden bilirim
Piriltisini ruhunun gostermeye geldim
Ruyalarina girecegim
Aski ne kadar ozledigini anlatacagim sana
AsIk olmaktan ne kadar cok korktugunu
Ozlem buyudukce nasil daha cok korktugunu
Korktukca nasil umudunu kararttigini anlatacagim sana
Gel sana mutsuzluguna dokunmani ogretecegim
Gel otur yuregimin kiyisina
Zayifligini anlatacagim sana
Haykirmak istedigin
Ama icinde sakladigin zayifliklarini anlatacagim
Sana zayifliklarini bilmenin
Seni ne kadar guclendirecegini anlatacagim
Sana senin bildiginden fazlasini anlatmayacagim
Sadece senin sozlerin
Senin yuregin
Senin bakislarin olacagim
Sana seni gosterecegim
Gel gece yastiga basini koydugunda
Kurdugun dusleri anlatacagim
Kurdugun duslerden ne kadar korktugunu da gosterecegim
Korkunun sonunun olmadigini fisildayacagim uykularina
Bunu aslinda bildigini de soyleyecegim sana
Kactikca, kactigin yerde
Daha cok kacman gereken seni bulacagini da soyleyecegim
Ne zamandir ruhuna kimsenin dokunmadigini anlatacagim
Gel sana asIk olanlari elinin tersiyle ittigini
Ama asil asIk olmak istedigini anlatacagim
AsIk olunca nasil bir nehir gibi deli akacagini
Nasil bir ruzgar gibi esecegini anlatacagim
Sel olacagini
Cig olacagini anlatacagim
Kendini bulmak icin ask yolunda
Nasil yikintilarin ustunden yuruyecegini anlatacagim
Bunu senin nasil da bildigini
Nasil yeniden korktugunu
Bildikce nasil da yuregini gomdugunu anlatacagim
Geceler boyunca sevismelere nasil dus buyuttugunu anlatacagim
Gel otur ruhumun renklerinin yanina
Anlatacaklarimin seni nasil korkutacagini anlatayim
Bu yalanci mutluluk oyununu bozacagimdan
Sendeki o gercek sene dokunacagimdan nasil korkacagini anlatayim
Sonra sana dair her cumleden sonra
Her korku engelini gectikten sonra
Zaten senin bildigin
Bildigini sakladigin seni ne kadar sevecegini anlatayim sana
Haydi gel kacislarini sonlandir
Anlatayim seni sana …..
 
alkol denizinin derinliklerinde başlayan kasım rüzgarları
yerini aralık yağmurlarına bırakırken
elimde bir ayın sigara dumanı…
aşkın kalbime işleyen akıntıları
ruhumun yüksek rakımlarında bir nehir edasıyla dalganıyor
ve kalbime akan Dicle nehri kuruyor…
bedenimin özgül ağırlığı
kendini birkaç damla gözyaşı şeklinde dışa vururken
başarıyla başarısızlık arasındaki arafta kendimi sorguya çekiyorum
birkaç şiire yön veren hayaller
kabuslarımla birleşerek beni Ankara’nın resmi aşklarına sürüklüyor
kalp ağrılarımı nikotin dindiriyor
siyasi kalabalıklar içinde kendimi yapayalnız hissediyorum
değişik zamanlarda
değişik insanlarla
kendi benliğimi yitirme çabasına girişiyorum
bir çay deminde kendimi boğmaya çalışıyorum
edebiyatın hüznü müziğin ritmiyle sevişmeye başlıyor
acılar derinleştikçe aradıklarımı bulmak istediğim yerlerde bulamayacağı anlıyorum
bütün hayatımı bir kasım ayında görüyorum
ve bu ayı elimden kaçırıyorum
geriye şiirler kalıyor…
bir de ruhumda oluşan tremorun sesimde bıraktığı derin yara…
 
BiR GuN

Senle isterdim ki bu gun batiminda beraber olmak ama.....
Uzun yollari da goze alabilen bir beraberlik.. .
Aksam ustunun bir saatinde yorgun govdemizi yaslayip miril miril konusabilecegimiz,
omuz omuza dolanan bir kolun basimizi yaslayabilecegimiz bir omzun,
belimizi kavrayan bir elin uzun yollara dayanikli asklarin sahibi karsimiza ciktiginda taniyabiliyor muyuz onu!
degerini biliyor, biricikligini, benzersizligini anlayabiliyor muyuz...

Yoksa hayati sonsuz, firsatlari sayisiz sanip kendimizi hep ileride bir gun
karsilasacagimizi sandigimiz bir baskasina, bir yenisine ertelerken
hayat yanimizdan gecip gidiyor mu?

Karsimiza zamansiz cikmis insanlari yolumuzun disina surerken
bir gun geri donup onu deliler gibi arayacagimizi hic hesaba katiyor muyuz?
Hayat her zaman comert davranmaz bize, tersine cogu kez zalimdir.
Her zaman ayni firsatlari sunmaz, toyluk zamanlarini odetir.
Hoyratca kullandigimiz arkadasliklarin, eskitmeden yiprattigimiz dostluklarin,
savurganca harcadigimiz asklarin hazin hatirasiyla yapayalniz kaliriz bir gun.
Bir aksam ustu yanimizda kimse olmaz ya da olanlar olmasi gerekenler degildir.
Yildizlarin bizim icin parladigini goremeyen gozlerimiz,
gun gelir hayatimizdan kayan yildizlarin gomuldugu maziye kilitlenir.. ..

Hayatimizdaki olaganustu anlari ve olaganustu kisileri yakalamak.
Bazilarinin gelecekte sandiklari ''Bir gun'' gecmiste kalmistir oysa;

......tekrar okur musun bunu benim icin?
......bir daha ,sonra bir daha
......okur musun? "
 
İçindeki aşk ateşi yakıyorsa seni
Susma haykır delice beni sevdiğini
Dağlar okyanuslar aşar gelirim sana
Sevgimi kıskanmam sunarım yoluna



Yalnız bedenim değil ruhumu al benden
Senin olurum sadece ben ebediyen
Kalbinde sevgim olur hiç solmadan
Gözlerinde hapsolurum çıkmam oradan

Ellerin bırakmasın beni kaybolurum
Saçlarının kokusuyla seni bulurum
Dudaklarında dökülen o inci taneleri
Kanımda sevda külleri var eder beni

Seni kaybetmek asla korkutur beni
Kahrolurum duymasam bir gün sesini
Görmeden narin şirin o masum yüzünü
Sensiz sevemem seni seviyorum sözünü

Sımsıkı tuttum ellerini bırakmam seni
Kalbimde dopdolu sevgin var sevgili
Papatya fallarında arama hiç sevgimi
Her yaprakta ben varım aşkımsa ebedi
 
Seni sen olduğun için sevendir
Yüreğinin sesini uzaklarda bile dinleyendir
İki eli kanda olsa derdine yetişendir
Varolduğunu hissetiren kıymet bilendir
Dostdur sözde değil özdedir adı...




Sabun köpüğü değil darlık anında kaybolmaz
Sözünün eri güvenirliği tartışılmaz
Bilirsin çıkılan yolda yarenlikden caymaz
Hayatına girdi mi kolay kolay çıkamaz
Dostdur sözde değil özdedir adı...

Yüreğini menfaatsiz sunar
İyiliğin için sözleri acıya bular
Vakti zamanı gelir söyledikleri bir bir çıkar
Yoktur senle dolan kalbinde ne fitne fucur ne de çıkar
Dostdur sözde değil özdedir adı...

Yangınlardaki yüreğine varlığı ile ferahlık
Mutluluklarında üstüne dikilen saf ipekden bayramlık
Bilmez ne rol ne sahtekarlık
En büyük özelliği yaradılışı doğallık
Dostdur sözde değil özdedir adı...

Yalnızlıklar rıhtımından alıp götürür süt beyaz yelkeniyle
Uçurum kenarından çeker adı şefkat elleriyle
İyiki varsın dedirttiren* avucunda tuttuğu yüreğiyle
'Sen cansın benim dostumsun ' ağız dolusu kelimeleriyle
Dostdur sözde değil özdedir adı....
 
ne yuregi kendinin ne gucu gucsuzlugu
her seyden yoksun insan kollarini soyle bir
acsa golgesi sanki haclarin golgesidir
mutlulugu sikica tutsa avucunda olur
aciyla dolu garip bir ayriliktir omru
mutlu ask yoktur

su silahsiz erlere benzer insanin omru
simdi giysileri de yazgilari da baska
sabahleyin erkenden uyanip
kalksalar da
aksam olunca yine aylak ve caresizler
hayat bu de gec gulum gozyasini harcama
mutlu ask yoktur

guzel askim sevgilim kanayan yaram benim
icimdesin kanadi kirik bir kus gibi sen
bir gun dalgin gozlerle kimiz neyiz bilmeden
bakan su insanlarin dusmeyecek dilinden
iri gozlerin icin can veren sozcuklerim
mutlu ask yoktur

cok gec ogrenmek icin yeniden yasamayi
tek ses olmus agliyor yuregimiz gecede
mutsuzlugu istiyor en kucuk sarki bile
her titreyis payini aiıyor yaslar ile
her gitar havasinda nice hickirik gerek
mutlu ask yoktur

ask var midir yuregi aciyla doldurmayan
ask var midir dikeni sararip soldurmayan
ask var midir asigi kahredip oldurmeyen
hele de senden senden daha cok ey yurt aski
senden daha cok gozyasini
seven ask var mi
mutlu ask yoktur
ikimizin askindan soz ediyorum
 
Hani demiştin ya ben yokken ağlama diye
Dün anneler günüydü ben hiç ağlamadım
Tüm çocuklar mutluydu, ben bir köşede seni düşündüm
Sahi ellerin sıcak mıydı, ne renkti gözlerin
Kimse senden bahsetmiyor, dönmeyecekmisin?
Dayım yine kızdı, annen gelmeyecek dedi
Unuttun mu gerçekten, yoksa bana dargın mısın
İnan üzmeyeceğim seni, ağaca çıkmayacağım
Eteğimi, ayakkabılarımı çamur etmeyeceğim
Bir kerecik gel, bir kerecik kucaklayayımr30;
Masalda istemem, zaten ben kendim uyuyabiliyorum
Çok güzel kokarmış anneler karanfil gibi
Ne olur kokun sineme dolsun, tut ellerimi
Dün sana mektup yazdım, ama gönderemedim
Zarfın üzerine ;cennet yazsam gider mi
Duyar mısın sana neler söylediğimi
Seni dünyadaki çocuklardan daha çok sevdiğimi anlar mısın?
Üşüyorum anne, ben her mevsim üşüyorum
Ve seni her gün pencerede bekliyorumr
 
Sustukça sen oldum,sen oldukça kendime kaldım,seni buldum.
Cezasının ne zaman biteceğini bir hükümlüydüm sende..
Aşkı taşımak tek özgürlüğüm oldu anlamalısın.
Bende kendini üretirken yokluğunu aynı boyuta taşımasaydın keşke..
Sen yoksan olmayacaksan ben hangi kimlikle kalkarım ayağa hiç düşündün mü?
Yığılıp kaldığım her yerde yokluğun çöküyor gözlerime..
Hayalinle kalmak seni yaşamak,bundandı r,yalnızlığı hiç kimse benim kadar sevemez..

Tuhaf bir teslimiyette, yokluğunu yaşıyorum hepsi bu!Yokluğunda seni buldukça yeryüzündeki hiç kimsenin anlayamayacağı bir şölen oluyorsun içimde..
Eridikçe sana karışıyorum,seni sevmek,yaşama ve belki en çok sana direndikçe anlam kazanıyor..
Sen ve sen..Yalnızlık. .Hayır!Sen ve ben.İçimde üretiyorum seni.Birlikte çoğalıyoruz,kimseye hesap vermeden.
Susmuyorum..Çünkü seni seviyorum…
Gözlerimi karanlığa sımsıkı yumuyorum.Sen olmak üzere başkalaşıyorum bir kez daha ve sonsuza kadar sen oluyorum..

Aşk,yaşamın belirlediği rastlantıların sunduğu yöneliştir,söylemiştim sana.Bu zorlu yürüyüşte kimseye tercih şansı tanınmadı elbette bilirdim bunu.O kadar anlamlıydın ki özeldinki tercih şansı tanınsaydı da bile bile ben yine seçerdim..Ödediğim ve ödeyeceğim bedeller ne kadar ağır olsa da..Sana seni anlatmakta bu kadar yetersiz kalmasaydım keşke..
Seni şu an yaşamaya ne kadar muhtacım..Tek gerçeğim sensin ve hepte öyle kalacaksın..

Yaşamın kırılma noktalarında beni birden bire tek başıma bırakınca sustuysam ve şu an hala susuyorsam onurumdandır. .Ben kimi sevdimde sen oldum?Kaç sen vardın,son sahnede nasıl bir kimlik taşıyordun,söyle bana?Beni herkesten çok sevdiğini söylerken yüreğine inancımı bir an olsun yitirmedim yemin olsun!Böyle zamanlarımda hep sustuysam doğru yorumla beni,beni anlamayışlarının çaresizliğindendir…

Ne yapmalıyım?Kadehler dolusu içerek beynimi uyuştursam unuturmuyum bu acıyı?Ama ben böyle bir iflası onaylayamamk. .Unutmaya çalışmak bireyci bi kaçış değilmidir?Ben yokluğundan en çok bunaldığım anlarımda böylesine kaçışlara yenilmeyecek kadar doğru sevdim seni.Yüreğimi çatışmaların tam ortasına sürerken hiçbir ödül beklemiyordum, bilesin..

Yoruldum bebeğim,sürekli ertelediğim bir finale doğru sürekli aynı startlarla başlamaktan bitirmekten yoruldum..

Yine gece..Yine yoksun..Uğultu ve yalnızlık…

Ben herkesten başkaydım di mi?Herşeyindim senin..Öyleyse neden yoksun balum..Bundaki çelişkiyi hangi sözünle anlatır da ikna edebilirsin beni yokluğuna.?..
İçimde o kadar masumsun ki..seni yaşatmak adına nasıl bir direnişi üstlendiğimi kimse anlamasa da aldırmıyorum artık..

Yaşamak sana sığınmaktır,seni sende sevmektir..
Böyle anlarda yokluğun yüzümü kanatan bir ömür çizgisinin adıdır..

Sevdim seni hiçbir ödül beklemeden…Gözlerimi kapatıyorum artık susma vaktidir..
Bir varsın bir yoksun..Çocukluğumda anlatılan masallar gibi..Ama en çok yoksun..Başım dönüyor..Aşkım ey ömrümün varı! Ey VARLIĞIM!
Seni seviyorum…

Her aşk bir yakalanmadır yaşama söyledim sana,
Bilinmedik yenilgiler taşıdım sesimde
Aldanmalara yüzüm yoktu sabıkalıydım
En çok sana geldim durduk yerde
Yasaktı yollarım , aşk bir gidilmez ülkeydi
En çok kendi tarihimin kahramanı bile değildim sensiz
Ne kadar dirensem o kadar hükümlüydüm sende
VE ben hep sana yürüdüm..yürüdüm..

Adımı unuttuğum her yerde seni bulmalarımdı beni yaşatan..
Zamansızdım,kimliksiz dim,sen yoktun kimsesizdim
Biriktirdiğim anlamlara seni katınca anlam buldum yeniden..
Aldanmalara yüzüm yoktu sabıkalıydım
Hayatımdan çok en çok seni sevdim…

Yokluğunda bile sensin,
Çoğalmalar yaşattın bana
Sonunda tanıdık bi finalde tekil kalmalarımdı
Kuşatmalardan çıkıp gelmeyen bakır tenli bir babaydın..
Ne zaman uzansam uzaklıktın
Seni kuşandıkça sen oldum
Böylece sen oldukça varlığıma ilişkin her şeyi unuttum
Ama her şeyden çok en çok seni sevdim…

Herkesin ölümü kendi kıyametidir.Ben gözlerimde yokluğunu taşırken bir gün beklenmedik düşeceğim belki bağışla..Bilirim birgün gelir bütün yıldızlar düşer,kavuşma günü gelsin diye mahşeri bekler ölüler..Sen benim MAHŞERİMSİN…

Kırık ezgileri bir aşk senfonisi sandım
Değilmiş
Bildim
Yanılmadım
Yenildim
Bütün hayaller darmadağındır şimdi sustum…

Kimse sen değil
Sen herkes oldun,biraz…
Ben değil..
 
teşekkürler suslu....duygusal bir yazıydı....ben bu gruba giriyorum...ama ben her anneler gününde ağlıyorum...:çok üzgünüm: :a015:
 
süslücüm yazında anneciğimi hatırladım ağlamaklı oldum :çok üzgünüm: benim annem de beni bırakalı 7 sene oldu...bende özledim kokusunu gözlerini ellerini herşeyini çok özledim offfffffff offf :çok üzgünüm:
 
çok güzelmiş süslü duygulandırdın beni,gurbetteyim zaten annemden uzak oooof ya...
 
ANACIĞIM*

*dogurdun beni haceverada
körkaranlık bir gecede
onaltıyaşında ise istanbula saldın beni
ama inan göbeğimi kopardığında,
bu kadar canım yanmamıştı.
bu yüzden belki,yüzüm gözüm kırık dolaşırım hala.
avuçlar dolusu agladım yanlızlığımda pek belli etmeden.
ama en çok babam buzağımı kestiğinde aglamıştım.
şimdi bunlar nerden çıktı deme bana,hep konuşmak istemişimdir yıllar yılı
ama olmadı;belki de kalabalık sülale olmanın bedeli.
bir sofrada kahvaltıya doyamadım anacığım,bırak da konuşayım.
belki de ölesim gelmiştir bırakta ağlayayım.
burada insanlar araba ve elbise markalarını ezberler
ben ayrılıkları,
kimileri yazlığa gitmeyi özler
bense gübre kokulu anama kavuşmayı.
kendimi kızıl ağaçlar arasında kaybediyorum zaman zaman
başıma sardıgın topragın kokusunu vuruyor
anacığım....
çok küfür ettim onursuzlara,vazgeçmem de etmekten.
düşüncelerimden dolayı çok uğraştılar benimle,
kökü toprakta karayemiş fidanı gibi direndim.
iki kez silahlı saldırıya uğradım.
ağustos ayında ise ekinler sararırken doğduğum şehirde öldürüldüm.
beş yaşında aşık oldum,lisede ise öğretmenime,
ablamın ve senin müdahalene kadar.
velhasıl çok sevdim kadınları,aldattıklarımda oldu aldatıldım da.
ama asla konuşmadım arkalarından.hele sana lacivert gözlü torun veremedim ya

ben yine hayırsız oğlun senin.
kimsenin önünde eğilmedi bu asi başım.
bize ilkokulda öğretti öğretmenlerimiz celal bahçe kapılı,nuri gazioğlu ve
orhan yavuz.
ileriyi görmek için başımızı hep dik tutmayı onlardan öğrendik.
bu yüzden anacığım,güneşin bile üstüne yürüdüm gölgemi geçmek için.
iyi de oldu anacığım.uzakta kırılan söğüt dalını gördüm,acısını da.
mısır püskülünün rüzgarda salınmasını seyrettim,bahtiyarlığını da.
karşı yamaçtaki evde,doğum sancısından ve de fakirlikten tahtayı ısıran
kadının acısını duydum
yüreğim derinlemesine orta yerinden yarılarak.
şimdi gelelim sana.
beni iyi dinle koca çınarım.
kemal dursun,rüştü ayaz iyi doktordur,ilaçlarını bir defa olsun saatinde al
be anacığım.
öyle kolay pes etmek yok yaşamda ayak direyeceğiz
ve kahretsi ki bu da bizim elimizde olan birşey.
duyduğuma göre abimin resmini ahırda inekle buzagının arasına asmışsın
benim koca karıcım.millet senin kara bıyıklı oğluna sevdanı bilemez,
gülecekler sana.
mektupdaki üzünçlerimden babama bahsetme.beni kırsa da yıkamaz bu kirli
şehir.
hem kolay okuyasın diye büyük harflerle yazdım
kolayına gelip de ablama okutma,
cumhuriyet kadını...
evet anam yine kirpiklerim tuzlandı mı ne?
galiba şimdilik bu kadar.
seni ilkbaharda patlayan tohumun hışırtısı kadar masum öpüyorum
ve kardelen çiçeğinin özlemiyle kucaklıyorum.
biliyorum bu son sözlerimden birşey anlamadın
beni sövdürme başlıyorsun
o zaman
al sana,al sana;
anderun mastisi,
seni çoook seveyirum
hayırsız oglun ömer ahmet*
 
"Sevgi yoksa eğer"



*1 yaşınızdayken sizi elleriyle besledi ve yıkadı;
Bütün gece ağlayıp onu uyutmayarak teşekkür ettiniz.

2 yaşınızdayken size yürümeyi oğretti;
Size seslendiğinde odadan kaçarak teşekkür ettiniz.

3 yaşınızdayken size özenle yemekler hazırladı;
Tabağınızı masanın altına dökerek teşekkür ettiniz.

4 yaşınızdayken elinize rengârenk kalemler tutuşturdu;
Evin bütün duvarlarına resim yaparak teşekkür ettiniz.

5 yaşınızdayken sizi cici kıyafetlerle süsledi;
Gördüğünüz ilk çamur birikintisine atlayarak teşekkür ettiniz.

6 yaşınızdayken okula kadar sizinle yürüdü;
Sokaklarda "gitmiycem" diye ağlayarak teşekkür ettiniz.

7 yaşınızdayken size bir top hediye etti;
Komşunun camını kırarak teşekkür ettiniz.

9 yaşınızdayken size piano öğretmeni buldu;
Notaları bir gün bile çalışmayarak teşekkür ettiniz.

10 yaşınızdayken doğumgünü partilerinden,
dans derslerine kadar her yere sizi arabayla götürdü;
Arabadan firlayıp giderken arkanıza bile bakmayarak
teşekkür ettiniz.

11 yaşınızdayken sizi arkadaşınızla sinemaya götürdü;
"Sen bizimle oturma" diyerek teşekkür ettiniz.

12 yaşınızdayken zararlı TV programlarını seyretmenizi istemedi;
O evde değilken hepsini izleyerek teşekkür ettiniz.

15 yaşınızdayken sizi yurtdışında yaz kampına gönderdi;
Tek satır mektup yazmayarak teşekkür ettiniz.

17 yaşınızdayken erkek arkadaşınızla partiye gitmenize izin verdi;
Bir telefon bile etmeden sabaha karşı eve dönerek teşekkür ettiniz.

19 yaşınızdayken okul masraflarınızı karşıladı,
sizi arabayla kampüse götürdü ve eşyalarınızı taşıdı;
Arkadaşlarınız alay etmesin diye
kampüs kapısında vedalaşarak teşekkür ettiniz.

21 yaşınızdayken iş hayatı ve kariyerinizle ilgili
size fikir vermek istedi;
"Ben senin gibi olmayacağım"diyerek teşekkür ettiniz.

22 yaşınızdayken kep giyme töreninizde size gururla sarıldı;
Avrupa seyahati için para isteyerek teşekkür ettiniz.

24 yaşınızdayken uzun süredir çıktığınız çocukla tanışmak istedi;
"Zamanını ben bilirim" diye tersleyerek teşekkür ettiniz.

25 yaşınızdayken düğün masraflarınızı karşıladı,
sizin için hem mutlu oldu hem çok duygulandı;
Siz dünyanın bir ucuna taşınarak teşekkür ettiniz.

30 yaşınızdayken bebek bakımı hakkında size akıl vermek istedi;
"Artık bu ilkel yöntemleri bırak" diyerek teşekkür ettiniz.

40 yaşınızdayken sizi arayıp bir akrabanızın doğumgününü hatırlattı;
"Anne işim başimdan aşkın" diyerek teşekkür ettiniz.

50 yaşınızdayken o, çok hastalandı, hafta sonunda
onu görmeye gittiginizde mutlu oldu;
Ona yaşlıların çocuk gibi nazlı olduğunu söyleyerek
teşekkür ettiniz

Derken bir gün... O, öldü...
O güne kadar onun için yapmadığınız ne varsa,
o anda kalbinize bir yıldırım gibi düştü...


EĞER HÂLÂ SİZİNLEYSE, *

*ŞİMDİ ONU HER ZAMANKİNDEN DAHA ÇOK SEVİN...*
 
*Merhaba anne,
Yine ben geldim.
Merak etme okuldan çıktım da geldim.
Anneler de babalar gibi merak eder mi bilmiyorum ama
Ali, "Okula gitmezsem annem çok kızar, merak eder."
demişti de onun için söylüyorum.
Geçen hafta öğretmen, sağ elimde sarımsak, sol elimde
soğan dedirte dedirte öğretti sağımı solumu.
Ben biliyorum artık anne, sağım neresi, solum neresi
Ağrıyan yanımın neresi olduğunu.
Şimdi iyi biliyorum anne.
Hani geçen geldiğimde:
Şuram acıyor işte, şuram demiştim de
Bir türlü söyleyememiştim ya acıyan yanımı anne
Bak şimdi söylüyorum. Şuram işte,
Sol yanım çok acıyor anne.
Hem de her gün acıyor anne her gün.

Dün sabah annesi Ayşe'nin saçlarını örmüştü.
Elinden tutup okula getirdi.
Yakası da danteldi.
Zil çalınca öptü, hadi yavrum sınıfa dedi.
Ben de ağladım,
Ağladım hiç de utanmadım.
Öğretmen ne oldu dedi?
Düştüm, dizim çok acıyor dedim.
Yalan söyledim anne.
Dizim acımıyordu ama sol yanım çok acıyordu anne.

Bugün ben de saçım örülsün istedim.
Babam ördü ama onunki gibi olmadı.
Dantel yaka istedim.
Babam; "Ben bilmem ki kızım." dedi.
Bari okula sen götür dedim.
"Kızım, iş..." dedi.
Ben de bana ne dedim, ağladım.
"Kızım, ekmek" dedi babam.
Sustum ama okula giderken yine ağladım anne.
Ha, bi de sol yanım yine çok acıdı anne.

Herkesin çorapları bembeyaz,
benimkiler gri gibi.
Zeynep, "Annem, beyazlara renkli çamaşır
katmadan yıkıyormuş" dedi.
Babam hepsini birlikte yıkıyor.
Babam çamaşır yıkamasını bilmiyor mu anne?
Uffff, babam, her gün domates
peynir koyuyor beslenmeme.
Üzülmesin diye söylemiyorum ama
Arkadaşlarım her gün kurabiye,
börek, pasta getiriyor.
Biliyorum babam pasta yapmasını
bilmez anne.

Hava kararıyor, ben gideyim anne.
Babam bilmiyor kaçıp kaçıp sana geldiğimi.
Duyarsa kızmaz ama çok üzülür biliyorum.
Kim bozuyor toprağını,
Çiçeklerini kim koparıyor?
İzin verme anne,
Ne olur toprağına el sürdürme!
Eve gidince aklıma geliyor bi de
bunun için ağlıyorum anne.
Bak, kavanoz yanımda,
toprağından bir avuç daha alayım.
Biliyor musun anne?
Her gelişimde aldığım topraklarını
Şu kavanozda biriktirdim.
Üzerine de resmini yapıştırıp
başucuma koydum.

Her sabah onu öpüyor kokluyorum.
Kimseye söyleme ama anne
Bazen de konuşuyorum onunla.
Ne yapayım seni çok özlüyorum
anne.
Ha unutmadan,
Öğretmen yarın anneyi anlatan
bir yazı yazacaksınız dedi.
Ben babama yazdıracağım.
Öğretmen anlarsa çok kızar ama
bana ne kızarsa kızsın.
Ben seni hiç görmedim ki neyi,
nasıl anlatacağım anne.

Senin adın geçince sol yanım
acıyor anne.
Hiç bir şey yutamıyorum.
Bazen de dayanamayıp ağlıyorum.
Kağıda da böyle yazamam ya anne.
Ben gidiyorum anne,
Toprağını öpeyim, sen de rüyama gel beni öp.
Mutlaka gel anne,
Sen rüyama gelmeyince
Sol yanımın acısıyla uyanıyorum anne.
Sol yanım acıyor anne.
İşte tam şurası,
Sol yanım çok acıyor anne.
Seni çok özledim anne, çooook... *
 
ANAMA MEKTUP



İsmail Çam



Bakma ana yaşıyoruz işte

Sayılı günler, bir iki.

Derken kaybettik duada bereketi

Aşkta sadakati.

Kimi insan gibi sevdirmedin bize

Parayı ihtirası şöhreti

Farklı şeyleri sevmeyi öğrettin sen

Feragati, paylaşmayı, inayeti

Dağda hoyrat çiçeği

Toprakta kokuyu

Bayramda sevinci

Sokakta yoksul, savaşta masum çocuğu

Bazen içimizi burkan evimizi dolduran matemi.



Ben bu toprakta kurtuluş uğruna elleri nasır tutmuş

Alnından buram buram terler akan

Anaları gördüm

Saçını belki de gönlünce gelinken taramış

Fildişi taraklarla

Ama hep saçlarını ve ağıtlarını

Ölüme saklamış.



Ana, zaman zaman seni ararken

Burada sensizlik yüreğime iniyor

Her sözcüğümün boynuna bir yafta asılıp

Değil rüyalarım hayallerim kuşatılıyor.

Kimilerine göre haklı

Kimilerine göre doğuştan suçluyum

Sokakta eli böğründe insanların yürüyüşü

İçimde buruk bir sancı var

Ana senin de nefes alıp vermekten öte neyin

Vizon kürkün, yumuşak ellerin

Siyah gözlüğün

Pırlantaların mı var?



Haberini aldım

Misk kokulu saçlarından.

Besmeleyle başlamışsın söze

Hani beni okula gönderirken

Askere uğurlarken

Hep unutma diye öğütlediğin, kutsadığın sözle

Birkaç sevimli kelâm

Bir top menekşe resmi

Ve yine bir hayır dua.

Ana sen ne iyisin

Bana güç veriyor

Yollar kısalıyor ana

Uzakta da olsa sıcak nefesin.



Ana ben yaşadım gurbette

Acının demlenip içime nasıl aktığını

Tarla sınırlarında

Dağların yumuşak eteklerinde

İğde kokularıyla yemlik toplarken

Mayıs ayında belki bir kiraz şenliğinde

Bazen içli söylerken yanık gurbet türkülerini

Bilirim acı haber

Nasıl da yakar ananın yüreğini

Alınca

Bizce erken sayılan bir ölüm haberini.



Her ananın bir öyküsü vardır

Bizimki biraz masum

Biraz kırık

Ama hep yanık.



Bakma ana

Yaşıyoruz işte

Sayılı günler, bir iki.

Derken

Kaybettik duada bereketi

Aşkta sadakati.
 
Canim Annemmmm;
Seni çokkkk Seviyorum....

Sabah Sabah çok Duygulandim..
Annemi Ne Kadar çok özlemişim..
Uzaklarda Olmak Cok Zor...

Eline Sağlik şulem...
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…