- 2 Kasım 2013
- 7.796
- 37.040
- 748
- Konu Sahibi Idrakyollariiltihabi
- #1
Merhaba hatunlar
Geçenlerde bdv kamu spotu bölümünde sevgili müdürüm ve arkidişler ile konuşurken ortaya atılmış, en nihayetinde icraate geçtiğim bir başlıkla karşınızdayım. Böyle yazınca da matah bir şey vaat edecek gibi oldum ama öyle değil :) efenim yıllar yıllar önce bir forumda yaptığım, o dönemde çok eğlendiren ve tutulan bir oyun bu. Hikaye de diyebiliriz ama daha çok oyun gibi. Şimdi ben konusunu belirlediğim bir hikayeye başlayacağım. Şukufe Tozalan'ın hikayesi. Şukufe içimizden biri ahsjsjs. Başladığım öyküde, kalınan yerden bir başka arkadaş devam edecek. Ancak dikkat edilmesi gereken husus şu ki, yazmadan önce sayfayı mutlaka yenileyip bir başkası yazmış mı diye kontrol etmeniz gerek. Zira hikayenin gidişatı bozulabilir. İsteyen dramatik, isteyen mizahi, isteyen absürt yazabilir. Edebiyat harikası olmak zorunda değil yazılanlar. Bilakis, hayalgücünüzü serbest bırakın. Kasılmadan, zorlamadan yazılan yazılar her daim daha eğlencelidir. Ben başlayacağım, sizler devam edin efem :) bittabi boş durmam ben de devam ettiririm.
Bu sabah her zamankinden daha umutlu uyanmıştı Şukufe. Soyadının hakkını verecek, kalorifer borularının tozlarını kocasının yırtılmış atleti ile sonsuzluğa uğurlayacaktı. Şüphesiz ki her koca atleti, kutsal temizlik döngüsünün bir hizmetkarı olacaktı.
Planlı ve düzenli yaşamayı takıntı haline getirmiş olan Şukufe, yerküredeki misyonunu layığıyla yerine getirmekten memnuniyet duyuyordu. Ara sıra ruhunun derinliklerine itip üstünü kapattığı o koca boşlukta sesler yankılanır, ancak Şukufe boşluğun üzerini usulca örterdi. O bir kadın, en önemlisi bir anneydi. Kafa karıştıran çığlıklara kulak vermeye hiç niyeti yoktu. Her sabah oğlundan ve eşinden önce uyanır, kahvaltılarını hazırlar, geceden planladığı işlere vakit kaybetmeden girişirdi. Uzun süredir kalorifer borularını ihmal etmişti. Önceki gün oğlunun arabasını çıkarmaya çalışırken bir toz kütlesi yapıştı işaret parmağına. Bir müddet parmağına bakıp, o boruları nasıl olur da kaderine terk ederim diye dakikalarca ağladı. Banyonun kapısını yumruklayan oğlunun "aaaağçç kapıyığğğ aaağçç kırcam kapıyı tükürcem kapıya. İşerim buraya bak" çığlıkları olmasa, bu ihmalinin üzerine yas tutmaya devam edebilirdi. Ne demişti ünlü düşünür soyşılmam "mutlu anne, mutlu çocuk" bu eşsiz tespiti şiar edinmişti Şukufe. Daha fazla ağlamamalı, bir tanecik oğlunu mutsuz etmemeliydi.
Zaten bu dünyada azmancan'dan daha önemli ne vardı ki. Her ne kadar dolap kapılarını kemirip, annesinin gözüne vida sokmaya çalışsa da azmancan özünde merhametli, sevgi dolu bir çocuktu. Bunlar hep dikkat çekme arzusundandı. Hem ne diyordu soyşılmam "bir çocuk evin içine sıçıyorsa, sevgi ve ilgi açlığındandır". Göze vida sokmaktan bahsetmiyordu ama Şukufe, karmaşanın içinde mana arama konusunda oldukça başarılıydı. Vida, sevgiyi temsil ediyordu. Ve Şukufe'nin minik mucizesi, sevgiyi gözlerinde görmek istiyorum diyordu...
Kocasının, ortasında delik açılmış atletini ararken telefon sesi ile irkildi Şukufe. Temizlik yaparken rahatsız edilmekten hiç hoşlanmazdı. Islak ellerini diz izi çıkmış pijaması ile kuruturken annesinin sözü geldi aklına. "ellerini üstüne kurulama. İyi değildir" Annesinin, çok önemliymiş hissiyatı veren, gözlerini kısarak aktardığı bilgileri vardı. Cümle sonları hep iyi değildir ile biter, neden iyi olmadığı konusunda gizemini korurdu. Bir hikmeti vardı elbet.
Telefonun ekranında bilmediği bir numara görünüyordu. İçi sıkıldı birden. Belirsiz, plansız ve sonrasını hesap edemediği her şeyden nefret ediyordu. Endişeyle açtı telefonu...
Geçenlerde bdv kamu spotu bölümünde sevgili müdürüm ve arkidişler ile konuşurken ortaya atılmış, en nihayetinde icraate geçtiğim bir başlıkla karşınızdayım. Böyle yazınca da matah bir şey vaat edecek gibi oldum ama öyle değil :) efenim yıllar yıllar önce bir forumda yaptığım, o dönemde çok eğlendiren ve tutulan bir oyun bu. Hikaye de diyebiliriz ama daha çok oyun gibi. Şimdi ben konusunu belirlediğim bir hikayeye başlayacağım. Şukufe Tozalan'ın hikayesi. Şukufe içimizden biri ahsjsjs. Başladığım öyküde, kalınan yerden bir başka arkadaş devam edecek. Ancak dikkat edilmesi gereken husus şu ki, yazmadan önce sayfayı mutlaka yenileyip bir başkası yazmış mı diye kontrol etmeniz gerek. Zira hikayenin gidişatı bozulabilir. İsteyen dramatik, isteyen mizahi, isteyen absürt yazabilir. Edebiyat harikası olmak zorunda değil yazılanlar. Bilakis, hayalgücünüzü serbest bırakın. Kasılmadan, zorlamadan yazılan yazılar her daim daha eğlencelidir. Ben başlayacağım, sizler devam edin efem :) bittabi boş durmam ben de devam ettiririm.
Bu sabah her zamankinden daha umutlu uyanmıştı Şukufe. Soyadının hakkını verecek, kalorifer borularının tozlarını kocasının yırtılmış atleti ile sonsuzluğa uğurlayacaktı. Şüphesiz ki her koca atleti, kutsal temizlik döngüsünün bir hizmetkarı olacaktı.
Planlı ve düzenli yaşamayı takıntı haline getirmiş olan Şukufe, yerküredeki misyonunu layığıyla yerine getirmekten memnuniyet duyuyordu. Ara sıra ruhunun derinliklerine itip üstünü kapattığı o koca boşlukta sesler yankılanır, ancak Şukufe boşluğun üzerini usulca örterdi. O bir kadın, en önemlisi bir anneydi. Kafa karıştıran çığlıklara kulak vermeye hiç niyeti yoktu. Her sabah oğlundan ve eşinden önce uyanır, kahvaltılarını hazırlar, geceden planladığı işlere vakit kaybetmeden girişirdi. Uzun süredir kalorifer borularını ihmal etmişti. Önceki gün oğlunun arabasını çıkarmaya çalışırken bir toz kütlesi yapıştı işaret parmağına. Bir müddet parmağına bakıp, o boruları nasıl olur da kaderine terk ederim diye dakikalarca ağladı. Banyonun kapısını yumruklayan oğlunun "aaaağçç kapıyığğğ aaağçç kırcam kapıyı tükürcem kapıya. İşerim buraya bak" çığlıkları olmasa, bu ihmalinin üzerine yas tutmaya devam edebilirdi. Ne demişti ünlü düşünür soyşılmam "mutlu anne, mutlu çocuk" bu eşsiz tespiti şiar edinmişti Şukufe. Daha fazla ağlamamalı, bir tanecik oğlunu mutsuz etmemeliydi.
Zaten bu dünyada azmancan'dan daha önemli ne vardı ki. Her ne kadar dolap kapılarını kemirip, annesinin gözüne vida sokmaya çalışsa da azmancan özünde merhametli, sevgi dolu bir çocuktu. Bunlar hep dikkat çekme arzusundandı. Hem ne diyordu soyşılmam "bir çocuk evin içine sıçıyorsa, sevgi ve ilgi açlığındandır". Göze vida sokmaktan bahsetmiyordu ama Şukufe, karmaşanın içinde mana arama konusunda oldukça başarılıydı. Vida, sevgiyi temsil ediyordu. Ve Şukufe'nin minik mucizesi, sevgiyi gözlerinde görmek istiyorum diyordu...
Kocasının, ortasında delik açılmış atletini ararken telefon sesi ile irkildi Şukufe. Temizlik yaparken rahatsız edilmekten hiç hoşlanmazdı. Islak ellerini diz izi çıkmış pijaması ile kuruturken annesinin sözü geldi aklına. "ellerini üstüne kurulama. İyi değildir" Annesinin, çok önemliymiş hissiyatı veren, gözlerini kısarak aktardığı bilgileri vardı. Cümle sonları hep iyi değildir ile biter, neden iyi olmadığı konusunda gizemini korurdu. Bir hikmeti vardı elbet.
Telefonun ekranında bilmediği bir numara görünüyordu. İçi sıkıldı birden. Belirsiz, plansız ve sonrasını hesap edemediği her şeyden nefret ediyordu. Endişeyle açtı telefonu...
Son düzenleme: