Annen mutlak annen ama baban belki baban. Hımmm... Cehaletle karışık korkuyu gördüm bugün, siyahtı. Sahilde adamın mayosunun ilk önce altından, yere yığıldığında da üstünden fışkıran oluk oluk kan gibiydi tıpkı. Ölümün ifadesini gördüm. Bir de koku... Öyle bir koku ki... Tüm yaşamın boyunca hazmettiklerinin ve hazmedemediklerinin kokusu sanırım. Onbirinci kez yıkasam da elimi çıkmayacak bir koku. Bazı kokular tene siner günlerce çıkmaz ya. Bu da onlardan. Simitçinin kayıtsızlığı...Bakmak ile farkındalıkla-bakmak ve yaşamak ile farkındalıkla-yaşamak arasında dağlar kadar fark var. Farkındalık print screen tuşu gibi beynin. Farkındalıkla yaşamadığın anları unutursun. Hafızamı suçlamamayı öğrendim artık. Ezanlar bile bir başka duyuluyor burda. Havada akustik var. Bu şehir bana rahat üç kitap yazdırır. Egeden ve marmaradan açılan iki pencere arasındaki cereyanda oturmuş izliyorum oyunu. Şu martılara bak ya! Dekor gibi.