- 12 Temmuz 2006
- 2.280
- 60
- 47
Kaba saba, soluk, yıpranmış giysiler içindeki yaşlı çift, Boston treninden
inip utangaç bir tavırla rektör'ün bürosundan içeri girer girmez, sekreter
masasından fırlayarak önlerini kesti... Öyle ya, bunlar gibi ne idüğü
belirsiz taşralıların Harvard gibi üniversitede ne işleri olabilirdi?
Adam, yavaşça rektörü görmek istediklerini söyledi.
İşte bu imkansızdı.. Rektörün o gün onlara ayıracak saniyesi yoktu..
Yaşlı kadın, çekingen bir tavırla; "Bekleriz" diye mırıldandı...
Nasıl olsa bir süre sonra sıkılıp gideceklerdi.. Sekreter sesini çıkarmadan masasına döndü.. Saatler geçti, yaşlı çift pes etmedi.. Sonunda sekreter, dayanamayarak yerinden kalktı. "Sadece birkaç dakika görüşseniz, yoksa gidecekleri yok" diyerek rektörü iknaya çalıştı. Anlaşılan çare yoktu..
Genç rektör, isteksiz bir biçimde kapıyı açtı.Sekreterin anlattığı tablo
içini bulandırmıştı. Zaten taşralılardan, kaba saba köylülerden nefret
ederdi.Onun gibi bir adamın ofisine gelmeye cesaret etmek,olacak şey miydi
bu? Suratı asılmış, sinirleri gerilmişti.Yaşlı kadın hemen söze başladı.
Harvard'da okuyan oğullarını bir yıl önce bir kazada kaybetmişlerdi.
Oğulları, burada öyle mutlu olmuştu ki, onun anısına okul sınırları içinde
bir yere, bir anıt dikmek istiyorlardı. Rektör, bu dokunaklı öyküden
duygulanmak yerine öfkelendi. "Madam"dedi, sert bir sesle, "Biz Harvard'da
okuyan ve sonra ölen herkes için bir anıt dikecek olsak, burası mezarlığa
döner..."
"Hayır, hayır" diyerek haykırdı yaşlı kadın.. "Anıt değil... Belki,
Harvard'a bir bina yaptırabiliriz". Rektör, yıpranmış giysilere nefret dolu
bir nazar fırlatarak, "Bina mı?" diyerek tekrarladı, "Siz bir binanın kaça
mal olduğunu biliyor musunuz? Sadece son yaptığımız bölüm yedi buçuk milyon
dolardan fazlasına çıktı..." Tartışmayı noktaladığını düşünüyordu. Artık bu
ihtiyar bunaklardan kurtulabilirdi.. Yaşlı kadın, sessizce kocasına döndü:
"Üniversite inşaatına başlamak için gereken para bu muymuş? Peki, biz niçin
kendi üniversitemizi kurmuyoruz, o halde?" Rektör'ün yüzü karmakarışıktı..
Yaşlı adam başıyla onayladı. Bay ve bayan Leland Stanford dışarı çıktılar. Doğu California'ya, Palo Alto'ya geldiler. Ve Harvard'ın artık umursamadığı oğulları için onun adını ebediyen yaşatacak üniversiteyi kurdular.
Amerika'nın en önemli üniversitelerinden birini STANFORD'u.
Ayağınıza kadar gelip, sizinle görüşmek isteyen insanlara yaklaşmadan önce
bir kez daha düşünmeniz dileğiyle...
inip utangaç bir tavırla rektör'ün bürosundan içeri girer girmez, sekreter
masasından fırlayarak önlerini kesti... Öyle ya, bunlar gibi ne idüğü
belirsiz taşralıların Harvard gibi üniversitede ne işleri olabilirdi?
Adam, yavaşça rektörü görmek istediklerini söyledi.
İşte bu imkansızdı.. Rektörün o gün onlara ayıracak saniyesi yoktu..
Yaşlı kadın, çekingen bir tavırla; "Bekleriz" diye mırıldandı...
Nasıl olsa bir süre sonra sıkılıp gideceklerdi.. Sekreter sesini çıkarmadan masasına döndü.. Saatler geçti, yaşlı çift pes etmedi.. Sonunda sekreter, dayanamayarak yerinden kalktı. "Sadece birkaç dakika görüşseniz, yoksa gidecekleri yok" diyerek rektörü iknaya çalıştı. Anlaşılan çare yoktu..
Genç rektör, isteksiz bir biçimde kapıyı açtı.Sekreterin anlattığı tablo
içini bulandırmıştı. Zaten taşralılardan, kaba saba köylülerden nefret
ederdi.Onun gibi bir adamın ofisine gelmeye cesaret etmek,olacak şey miydi
bu? Suratı asılmış, sinirleri gerilmişti.Yaşlı kadın hemen söze başladı.
Harvard'da okuyan oğullarını bir yıl önce bir kazada kaybetmişlerdi.
Oğulları, burada öyle mutlu olmuştu ki, onun anısına okul sınırları içinde
bir yere, bir anıt dikmek istiyorlardı. Rektör, bu dokunaklı öyküden
duygulanmak yerine öfkelendi. "Madam"dedi, sert bir sesle, "Biz Harvard'da
okuyan ve sonra ölen herkes için bir anıt dikecek olsak, burası mezarlığa
döner..."
"Hayır, hayır" diyerek haykırdı yaşlı kadın.. "Anıt değil... Belki,
Harvard'a bir bina yaptırabiliriz". Rektör, yıpranmış giysilere nefret dolu
bir nazar fırlatarak, "Bina mı?" diyerek tekrarladı, "Siz bir binanın kaça
mal olduğunu biliyor musunuz? Sadece son yaptığımız bölüm yedi buçuk milyon
dolardan fazlasına çıktı..." Tartışmayı noktaladığını düşünüyordu. Artık bu
ihtiyar bunaklardan kurtulabilirdi.. Yaşlı kadın, sessizce kocasına döndü:
"Üniversite inşaatına başlamak için gereken para bu muymuş? Peki, biz niçin
kendi üniversitemizi kurmuyoruz, o halde?" Rektör'ün yüzü karmakarışıktı..
Yaşlı adam başıyla onayladı. Bay ve bayan Leland Stanford dışarı çıktılar. Doğu California'ya, Palo Alto'ya geldiler. Ve Harvard'ın artık umursamadığı oğulları için onun adını ebediyen yaşatacak üniversiteyi kurdular.
Amerika'nın en önemli üniversitelerinden birini STANFORD'u.
Ayağınıza kadar gelip, sizinle görüşmek isteyen insanlara yaklaşmadan önce
bir kez daha düşünmeniz dileğiyle...