Söz Uçar Yazı Baki Kalır

Efser

Nirvana
Pro Üye
8 Aralık 2011
43.515
150.027
Kalıplara sığmayan hayat


Hayat sayfama hüzünlü bir gün diye not düşme gereği duydum dün. Geçirdiğim en Hassas en çaresiz geceydi onun vermiş olduğu gerginlikle içimdeki bu harabeyi atmak bir yerlerde bırakırım düşüncesiyle dışarı çıktım.

Yürümek iyi gelirdi rahatlatırdı her adımda içimde kalanlar dökülüverir belkide. Çocukluğumun geçirdiğim sokağın içinden geçerken oynadığımızın caminin hemen yanındaki hamama gözüm takıldı yıkık dökük harabe hatta bir çoçuk içinde oldukça ürkütücü idi.hamamın üzerinde bir ara duvarın kenarındanki çatlakların arasından hayata her ne olursa olsun tutunan yabani bir ağaç ev sahipliği ediyordu tam kötü cadı masallardaki gibi geceleri canlanan gündüzleri ölü bir yerdi.uzun zamandan beri restore edildiğini duymuştum bugünde önünden geçerken tıpkı eskilerin dediği gibi üzerinden o ölü toprağını atmış yenilenmiş canlanmış hata eskiden çoçuk ruhuyla duyduğumuz o uğultulu seslerin yerine eskilerden kalan bir şarkı tınısı bile hissediliyordu çok mutlu oldum hatta keşke çocukken her ne kadar korksakta çoçuk merakıyla içinide görsek diye eğilip baktığımız giriş kapısına bir göz ucuyla baktım tabi henüz içi restorasyon aşamasındaydı şimdiki haliyle tutturduğu şarkıyla mutluydu eski hamam . Çoçukluk anılarımı toplayıp yola devam ettim.Ömrümüz geçirdiğimiz zaman dilimi tıpkı o hamam gibi yıkılırsın,dökülürsün ,saklanıp yok olmak bile istersin ruhunda sana ait olmayan yabani ağaçlar çıkarıp arkasına gizlenirsin.Yaratılışınızın sırrı buna uygun değil varlığınız her ne olursa olsun ömrünüzün sonuna kadar görevini tamamlamak gayesindedir.Saklanmak için kullandığınız ne varsa oraya ait olmadığını düşünüyorsa eğer içinizden Bir gün söküp alacaktır.bütünleştiğinizi düşündüğünüz hatta belkide şeklini bile aldığınız kalıplarınız karşılaştığınız her sorunda kendini çatlatıp sizi başka kalıplara sokar bazen bir bardak bazen bir kase bazen bir sürahi bile olursunuz bu kalıplar genişledikçe hayatınızdaki sorunlarda yer açmış olurunuz. Ya hayat ? Biz kalıplarımızı seçeceğiz diye bekleri mi? o kendini evrenin dönüşündeki meridyenlerin arasına sıkıştırarak zaman çarkına çomak sokup zamanı durdurup sizi beklemez o da tabiatın getirdiği ne varsa onun uyumuyla size seçenekler sunar.


Hayattın bütününe baktığım zaman buna en acı kayıplarımız dahi bile olsa orda bekletmeyi sevmez içinizdekilere uygun bir kalıp aramak veya onlara uygun bir kalıp bulmak gizlemek hayattın bu döngüsüne bence bir zorlama gibi kalıp aramak o sorunları tekrar tekrar karşılaşmaktır onun şekil almalarını beklemek ise onlara başka anlamalar yükleyip orda tutmaktır bu şekilde saklı olsun diye içinizdeki kalanları bir resim kazandırmak için bardaktan alır kaseye kaseden alır sürahi diye büyütüp kalıplara sokar durursunuz

Tabiata gözlemlemeyi seven biri olarak tabiat bekletmez amacı olmayan kendi dögüsünü tamamlayan ne varsa geri döşüme gönderir buna çürümüş bir yaprak hatta su bile olsa. Örnek verececek olursak kirli bir Su birikintisini buhar olur tekrar yağmur olur çağlayanlara damla olur onları bir kalıba sokmaz onları gizlemez varlıklarına başka anlamlar katar.bu hayatın yaradılış gayesini size anlatmaktır sizin acıları bekletip onlara şekil vermek için zaman harcamaz onları geri dönüşüme gönderir gün gelir acılarınız başka anlamlarla karşınıza çıkar hatta o acıyı yaşadığınıza bile sevinir olursunuz.Tıpkı bugünkü önünden geçtiğim hamam gibi yaşadığı onca şeyin kalıplarını yıkınca içindeki tarihi eseri keşfetti .o harabiyeti yaşadığına bile sevindi kendi cevherini zamanın ellerine şekillenip kendini dokunulmaz kıldı artık kendini bir kalıp koymak yerine kendine ait olmayan ne varsa söküp attı kırık dökük kalıplarını benliğine kök salmış açılarını bir suya teslim etti o da onu okyanusa teslim etti.



bir su birikintisi gün gelir bir okyanusa sahip olur.
Yazan:Efser
 
Herşeyimizi Barmaklarımıza Teslim Ettik


Kış bu sene gelmek istemedi bulunduğum şehre istemeye istemeye bir iki kar serpti sadece o . Oysa kar yağdığı zaman o eşsiz beyazlık şehre,dağa,ormana bir huzur getirirdi yaradanın serdiği o bembeyaz örtünün şehrin bütün o kirliliğini kapatırcasına süslerdi . O beyazlık beraberinde anlamsız ama bir o kadarda refah bir sessizlik vardı karın ses yalıtım olmasından mı yoksa o beyazlığın renğindemiydi sır bilinmez .şehrin bu hengamesinde biraz sessizlik iyi gelirdi insanın tüm yıllın çektiği kendine dertlere ettiği sorunlarına bir küçük durakta mola vermek olurdu ama karda sanırım gelmek istemedi nazlı bir gelin gibi onundan bizden istekleri var gelmek için şartları insanoğluyu bunları pek umursamadı.

Sanki artık evden çıkmayan makina adamlara döndük tek derdimiz ulaşacağımız şeye en kısa vakitte ulaşmak yapacağımız işi bedeni yormadan yapabilmek tek yorulan sanırım barmak uçlarımızdaki sinirler onlarda tuşlara dokunmaktan arada bir uyuşukluk hissi oluşuyor zaman gelir onada çare bulunur .Bulunur bulunmasınada içimizden kopan kopana olacak insanlık her yenilikte sanki bir değerini daha kaybediyor ve bir o kadar ben merkezli oluyor hayat onun etrafında dönen koca bir zaman makinası gibi hızlanmış turla yaşama mahkum oluyoruz öyle üzülüyorumki yeni nesli bu akımdan kurtaramıyoruz birde eski teyzelerimiz dedelerimiz onlar bile bu akımın içindeler . Oysa o eller doğadan koparılmışçasına gerçek taze çiçek desenleriyle donanmış nakışlarımız ,bir türküyü anlatan mektup gibi kilimilerimiz,bir duvarı bezeyen tüm benliğinizi içine alan sonsuz bir tablo gibi duran Çinimiz,bir yazmanın ucunda sallan her deseni ile kendi karakterini anlatan iğne oyamız bunlarla uyuşsa hatta Nasır tutsaydıda bu sanatlarımız farklı kültürlerin kucağında görmesek . Yine barmak uçlarımızda olan bir sosyal medyada adresinde gezinirken bizim eski kızlarımızın,gelinlerimizin, teyzelerimizin naftalin kokan sandıklarında olan beyaz kumaş üzerine iğne ve kasnakla yapılan nakışı sarma tekniği ile yapılmış manzara tablolarını gördüm bunu yapan eskilerin diliyle konuşayımda biraz kızarsınlar ecnebi bir erkek sanatçı iğne ve kasnakla çalışıyor öyle son teknoloji bilgisayarlı makinalarla değil anam babam usulü cin iğnesi,sarma,kanaviçe teknikleriyle tablolar işliyor sürekli üretim halinde eminim dünyada buna yeni bir buluş gibi gıptayla bakıyor ya biz dokunmatik ekrandan mütevellit bardaklarımızın uyuşukluğundan şikayetçiyiz öyle mi .Bu topraklar sanatına yapılan bu ihanettin bedeli üretmeyen barmaklarının uyuşukluğundan yakınan gençler teyzeler dedeler ödeyecek olmamız beni ziyadesiyle üzüyor. O eller üretmeli öğretmeli her sanat işledikçe yeni nesile aktarıldıkça kendi içinde farklı boyutlar kazanmalıydı.Biz sanatımızı kendi ait olmayan medeniyetlere teslim ettik hiç şikayetçi olmaya hakkımız yok elimizdeki o dokunmadık ekranlar olduktan sonra bu gün sanatımızı yarın kültürümüzü gün gelir düşünemez olur beynimizi bile alır kim bilir.

Kışta küstü belki baharda benden ilham almayan bir nesil için Çiçek’te vermeyecek, yazda olmayacak bir Oya’nın ucunda sallan kiraz desenini görmeyince,sonbaharın inadına gelecek İlkbaharı bekleyen lale acan cinilerimizde özlemini gizlemeyecek ,kışta gelinliğini çıkardı çorak topraklarda yaşlı bir kadın gibi türkülerdeki sevgiliye olan namesini kaybetmiş.sanatımızı başka kültürlerin kucağında sanki yeni keşfedilmiş gibi izlemek yine o sanatı bir zamanlar icra eden o barmakların ucunda artık o da şaşkın bu beyinlere işlenen bunca kültürü elindeki şu oyacağa verdiğine.

Üretmeyen bir toplum,dokunulmayan görmezden gelinen bir tabiatın intikamını mevsimler aldı.
Yazan:Efser
 
Depresyon günlüğü

Hayatın savurduğu bir zaman dilimde gözlerimizi açıp geldiğimiz o yerin arayışına girmek dünyaya gelişimizdeki o ilk çığlıkta saklı.Sakladığın o sıçacık cennet bahçesinden koparılıp alınman 36 derecelik o ortamdan alınıp 25 derecelik bir ortama çıkarılman soğuk bir duşun altına girip iç çekişi gibidir. Sakladığın ortamla yaşadığın çelişkiler hayatın boyu kıyaslamalar neden olacak her çığlığın kimileri için Manalı kimileri için manasız gelecek işte hayat bana göre tamda böyle bir şey. Sen gözlerinin içine bakıp yaşadığın açılara cevap ararken o seni ister anlayacak,ister anlamıyacak bu arayışı beklentilerinin arasına sokmak insanı yıpratır.



Hava kaç gündür kapalı ruhum yine dünyaya isyana çıkmış,bende değil. cevaplar sorular hiç bitmiyor aslında cevap tarihlerin arasında seni bekliyor çokta uzak değil zaman sorularını bana bırak,ben cevaplarım desede ruhumun isyankar halleri buna müsade etmiyor.beni yatıştıracak tek şey yaradılıştan gelen herşeyi keşfetmek ama bazen kendimi güçsüz hissediyorum beni durduran hep bir bahanem var ama hiç bitmiyor zamanı beklerken ama bazen sıkılıyorum bahanelerde sırada hazır bekliyor.Az önceki yazıda ne çok “ama”kullandım de mi? Hayatın “amaları”hiç bitmez. Sen harekete geçmediğin müddetçe yaşadığın her sorun bir amayı üretecektir
Yazan Efser
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…