- 1 Şubat 2011
- 6.684
- 159
OYA KOLESTEROLÜ DÜŞÜRÜR
Bütün bu iddiaların arasında en doğru olanı soyanın kandaki kolesterolü düşürmesidir. Bir araştırmada, her gün 50 gram soya proteini alan 35 kişinin kanındaki kolesterol oranında, yüzde 9.3lük bir düşüş kaydedildi. Bu da kalp krizi geçirme ya da çeşitli kalp hastalıklarından birine yakalanma tehlikesini yüzde 20 oranında azaltıyor demektir. Hele hele kanındaki kolesterol oranı 300 mg.yi bulan kişilere özellikle soya proteini önerilmeli. Ancak hemen kolesterol sorununu kolayca çözümleyeceğinizi düşünerek sevinmeyin. Öncelikle 50 gram soya proteini çok fazla miktarda soya gerektirir. Örneğin günde sekiz bardaksoya sütü içmeniz istenir ki bu da günde 1200 kalori almanız demektir. İkinci bir önemli nokta da soyanın sadece sağlıklı bir beslenme düzeni uygulandığında yararlı etki göstereceğidir. Başta Amerika olmak üzere, pek çok ülkede soya proteini içeren yiyecek maddeleri kapış kapış satılıyor. Kalp hastalığına yakalanma tehlikesini azaltmak için günde 25 gram soya proteinine ihtiyacınız olacak.MENOPOZ SIKINTILARINI GİDERİYOR
Nedendir bilinmez ama araştırmacılar çalışmalarını ve araştırmalarını Japonlar üzerinde yapmaktan hoşlanıyorlar. Uluslararası çalışmalardan elde edilen sonuçlara göre, Japon kadınları sofralarından soyayı eksik etmiyorlar ve Japon kadınları arasında meme kanserine yakalananların oranı çok düşük. Laboratuvar çalışmaları da soyadaki bazı maddelerin meme kanserinin gelişmesini önleyebildiğini gösterdi. Soyada bulunduğu bilinen bitkisel dişilik hormonu, kadınların menopoz döneminde yüz kızarması ve ateş basması gibi sorunlarını büyük ölçüde giderebiliyor. Bilindiği gibi kadınların menopoz döneminde vücutlarındaki dişilik hormonu büyük ölçüde azalıyor. Soyadaki bitkisel dişilik hormonu bu eksikliği bir ölçüde giderebiliyor. Soyanınmeme kanseriyle mücadelede bir numaralı silah olabileceğini iddia etmek yanlış! Uzakdoğuda araştırma laboratuvarlarında yapılan çalışmalardasoyanın meme kanserini önlemede sanıldığı kadar etkili olamadığını gösterdi. Kanser türlerine karşı mucize ilaç bulma hayalinden hiç vazgeçmeyen araştırmacıların meselenin derinine inmeden müjde vermeleri bazen üzücü durumlar yaratıyor. Soyanın meme kanserini önlediği haberleri de şimdilik bir varsayım olmadan öte gitmiyor.
Bazı kanserli hücrelerde artışa neden oldu
Yeni bir ilaç satışa sunulduğu zaman onun hakkında ayrıntılı bilgiye sahip olunmadan hastalara önerilmesi sakıncalı. Bizler de ilaçlar konusunda daha duyarlı davranıyoruz. Ama bir besin maddesinin falanca filanca hastalıkların tedavisinde yararlı olduğunu duyar duymaz bir mucize ilaç keşfetmiş gibi o ürüne yöneliyoruz. Soyaiçin de aynı durum söz konusu olabilir. Son zamanlarda soya sözcüğünün dillerden düşmediğine dikkat çekmek istiyorum. Ancak soyanın gerçekleri tam olarak gözler önüne serilmeden, sırları eksiksiz çözülmeden soyaürünlerini kullanırken dikkatli olmalıyız. Sadece soya proteini tüketmek yanlış olur. Haftada iki kez, en fazla dört kez soya kökenli yiyecekleri kullanmak yeterli. Soya proteini içerdiği iddia edilen hapları kullanmak sakıncalı. Menopoz başlangıcında, kadınların birkaç ay süreyle soya ürünlerinden yararlanmaları, iyi sonuçlar verebilir. Konu meme kanseri olunca ise soya proteininin meme kanserine yakalanmış her hastada aynı etkiyi yaratmadığı biliniyor. Bazı vakalarda, soya proteininin kanserli hücrelerin hızla çoğalmalarını sağladığı, bazı hastalarda ise hücre artışını önlediği görüldü. Şimdi eldeki bu verilere bakarak soya proteini hakkında kesin bir kanıya varmak çok güç, hatta imkansız. Soya proteini, insanları hayatlarının değişik dönemlerinde farklı etkileyebiliyor. Kısacası soya hakkında bilinmesi gereken her şeyi bildiğimizi söyleyemeyiz. Yapılan araştırmalarda alınan sonuçlar da bilim adamlarının kafalarını karıştırıyor. İçinde bulunduğumuz yüzyıl süresince soya ile ilgili gerçeklerin araştırılması sürdürülecek.
Uzmanların son yıllarda yaptığı araştırmalara göre soya,; kalp hastalıkları, göğüs, yumurtalık ve prostat kanserleri, osteoporoz (kemik yoğunluğunun azalması) ve menopozun beraberinde getirdiği bazı sorunları önlüyor. İç Hastalıklar Uzmanı Prof. Dr. Koptagel İlgün, soya proteininin vücudun üretmediği temel aminoasitleri içerdiğini, ayrıca kalsiyum, fiber, folacin, demir ve diğer önemli minerallerin deposu olduğunu söyledi.
SOYA KALBİN DOSTU
Kolesetrol içermeyen ve doymamış yağ oranı düşük olan soya proteininin kolesterol düzeyini düşürdüğünü belirten Prof. Dr. İlgün, ayrıca kandaki kolesterolün karaciğerden çabuk temizlenmesini sağladığını söyledi. Yinesoya proteinin içerdiği saponin adlı maddenin vücudun fazla kolesterolden arındırılmasını sağladığını anlatan Prof. Dr. İlgün, Soya proteininde bulunan isoflavones denilen madde, bir tür östrojen hormonu içeriyor. Bu da iyi kolesterol denilen HDL düzeyini artırıyor. Kötü kolesetrol LDL'nin damar duvarına oturup, damar sertliğine yol açmasını önlüyor. Yani kalp hastalıklarına karşı riski azaltıyor dedi.
KADINLARIN ÖZEL SORUNUNA İLAÇ
Araştırmaların soyalı yiyeceklerde bulunan phytoestrogen adlı maddenin, menopozda sıklıkla görülen sıcaklık basması ve gece terlemesini önlediğini vurgulayan Prof. Dr. İlgün, Menopozun habercisi olan vücuttaki östrojen hormonunun azalması kemiklerin zayıflamasından dolayı daha fazla soruna yol açar. Bu aynı zamanda kalp hastalıklarının riskini de artırır. Soyadaki maddelerin bunu azaltığı gözlendi dedi.
KANSERE KARŞI
Soyada bulunan maddeler, göğüs, yumurtalık ve prostat kanserlerinin ulaşmasını ve tümörlerin gelişmesini önlüyor. Prof. Dr. İlgün, soyada bulunan phytoestojen ve genistein maddelerinin hormona bağlı kanserler olan göğüs, yumurtalık ve prostatta da umut verdiğini anlattı.
KEMİKLERİ KORUYOR
Yüksek miktarda kalsiyum içeren soya yiyecekleri, kemiklerin de dostu. Vücut için hayati önemi bulunan kalsiyum mineralinin azalması halinde osteoporoz'a yani kemik yoğunluğunda azalmaya yol açtığını belirten Prof. Dr. İlgün, soyanın bu sorunu da önlediğini söyledi.
Her gün 40 gram soya yiyin
Amerikalı bilim adamlarına göre; soya iyi kolesterol seviyesini yükseltiyor, kalp-damar hastalıkları riskini azaltıyor. Bu sebeple uzmanlar kolesterol problemi olmayanlara bile her gün 40 gram soya veya soyalı yiyecekler yemesini tavsiye ediyorlar. Bilim adamları günlük diyete yapılacak 40 gramlık soya takviyesinin bir yıl sonra kolesterol seviyesini düşüreceğini, iyi ve kötü kolesterol arasında sağlıklı bir denge kurulmasına yardımcı olduğunu belirtiyor.
Soyanın kötü kolesterol seviyesini düşürdüğü ve buna bağlı kalp-damar hastalıkları riskini azalttığı uzun süredir biliniyordu. New Orleanstaki Tulane Üniversitesinden Prof. Jiang He başkanlığındaki araştırmacılar bir yıl boyunca 45-65 yaş arası 150 kişiyi gözlemlediler. Diyabet veya kalp damar hastalığı gibi herhangi bir sağlık problemi olmayan ve total kolesterolleri normal seviyede bulunan deneklerin yarısının günlük diyetine 40 gram soya, diğer yarısına da 40 gram karbonhidrat takviyesi yaptılar. Bir yıl sonra deneklerin iyi ve kötü kolesterol seviyeleri ölçüldü. Bir yıl boyunca günde 40 gram soya takviyesi yapılanlarda iyi kolesterol seviyesi bir yıl öncesine kıyasla yüzde 5 oranında yüksek çıktı. Bu kişilerin tansiyonları da düşmüş ve kalp damar hastalıkları riski yüzde 6-8 oranında azalmıştı.
Uzmanlar herkese kolesterol seviyelerini sık sık ölçtürme ve günlük beslenmelerini soya ile zenginleştirme tavsiyesinde bulunuyor.
Soya, kalp krizini önlüyor
Soya fasulyesinin sağlıklı bir gıda olduğu bilinir. Özellikle yüksek protein içeriği nedeniyle, ete yakın derecede bir protein kaynağı olarak tanımlanmasını sağlamıştır. Son zamanlarda yapılan çalışmalarla soyanın besin değerinin ötesinde de bazı yararlar sağladığı ortaya konuldu. Soya proteini içeren gıdalar yenildiği taktirde koroner kalp hastalığına yakalanma ihtimalinin azaldığı kanıtlandı. Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi de bu özelliğin soya proteini içeren gıda maddeleri ve katkılarının ambalajlarına yazılmasına izin verdi.Soya proteininin aminoasit yapısı hayvansal ve diğer bitkisel proteinlerden çok farklı. Bu aminoasitler karaciğerde kolesterol sentezlenmesini azaltıcı etki gösteriyorlar. Böylece kandaki total kolesterol ve zararlı olan LDL kolesterol düzeylerinde azalma görülüyor. Damar sertliği ve bunun neden olduğu kalp krizlerinin oluşmasında kandaki kolesterol düzeylerinin ve özellikle LDL (düşük yoğunluklu) kolesterolün normalin üzerinde bulunması önemli bir etki yarattığı için, soya burada önemli bir yarar sağlıyor.
Ülkemizde de özellikle son zamanlarda giderek daha fazla kullanılmaya başlayan soya, soya sütü, soya unu ya da soya eti şeklinde diğer ülkelerde çok yaygın bir kullanım alanı buluyor. Çalışmalar, doymuş yağlardan ve kolesterolden düşük bir diyetin yanısıra günde 25 gr. soya proteini alınması halinde anlamlı derecede kolesterol azalması sağlanabildiğini ortaya koydu.
Hayvansal gıdalardan giderek uzaklaşılan bir ortamda, soya fasulyesi önemli ve yararlı bir besin olarak sofralarımızda giderek daha sık yer alacak gibi görünüyor.
Soya tam bir şifa kaynağı
Yüzyıllardır Çinde, pirinçten sonra en fazla tüketilen gıda maddesi olan soya fasulyesinin kökeni de Kuzey Çindir. Bu harika bitki, sadece gıda maddesi değil, aynı zamanda mükemmel bir şifa kaynağıdır. Kalp hastalığı riskini azaltması; göğüs, yumurtalık ve prostat kanserlerini önlemesi, kemik erimesini durdurması, menopozun getirdiği sıkıntıları asgariye indirmesi ve kolesterolü düşürmesi bunlardan bazılarıdır...
Son yıllarda yapılan araştırmalara göre, protein açısından son derece zengin olan soya fasulyesi, vücudun üretemediği birçok aminoasitleri içeriyor. Soya ayrıca, kalsiyum, fiber, demir ve diğer minerallerin deposu gibidir.
Aynı araştırmalar, kolesterol içermeyen ve doymamış yağ oranı düşük olan soya proteininin, vücutta kolesterol düzeyini düşürdüğünü, kandaki kolesterolün karaciğerden ve damarlardan çabuk temizenmesini sağlayarak damar sertliği ve kalp krizi riskini azalttığını ortaya koyuyor.
Yüksek miktarda kalsiyum içeren soya fasulyesi kemiklerin de dostudur. Ayrıca menopoz döneminde sık sık görülen sıcaklık basması ve gece terlemesini önleyen pytoestrojen maddesi soyada bol miktarda bulunmaktadır. Bu madde, hem yukarıda saydığımız sıkıntıları azaltır, hem de kemiklerde meydana gelecek erimenin önüne geçer.
Soyanın başka faydaları da vardır. Bunları da şöyel sıralayabiliriz:
* Vücudun gelişmesini sağlar.
* Sinirleri ve adaleleri güçlendirir. Zihin yorgunluğunu giderir.
Vejetaryenler (et yemeyenler) için...
Soya fasulyesinden yapılan tofu, içerdiği yoğun protein dolayısıyla vejetaryen yemeklerinin vazgeçilmez malzemelerinden biridir. Tofu, soya fasulyesinin sütünden yapılır ve peynirimsi bir görüntüsü vardır. Tatsız olmasına rağmen besin değeri çok yüksektir. Türlü karışımlarla, kızartılarak ya da pişirilerek kullanılır.
Soya fasulyesinin kolesterolü düşürdüğü bilinmektedir. Kanserle savaşta etkili olan 5 ana madde, soyanın içinde yüksek oranlarda bulunmaktadır. Bu maddelerin en önemlisi olan isoflovan en yoğun miktarda soya fasulyesinde bulunur. Ayrıca soyada bulunan pytoestrojen maddesi, göğüs, yumurtalık ve prostat kanserlerinin oluşmasını ve tümörlerin gelişmesini önlüyor.
Soya mamulleri kan yapıcı folat ve demir, kemik sertleştirici kalsiyum ve magnezyum içerir. Ayrıca yapısında yüksek miktarda lif vardır. Laktoz içermeyen soya ürünleri, hazmı zor olan süt ve süt ürünlerine göre daha kolay sindirilir.
Vitamin ve mineral deposu olan soya fasulyesi, pişirilerek yendiği gibi filizlendirilip çiğ olarak salatalara da katılabilir.
Bir hatırlatma: Bazı kaynaklar guatr olanların soya kullanmaması gerektiğini yazmaktadır.
Uzmanlar, soyanın zengin bir bitkisel östrojen kaynağı olduğunu ve kadın sağlığı için önem taşıdığını ileri sürüyorlar.
Kadınlar için bir milat sayılan menopoz dönemi öncesinde karşılaşılan sorunlar soya ürünleri sayesinde giderilebiliyor. Ayrıca olgunluk çağındaki kadınları kemik erimesi, kalp hastalıkları ve meme kanserine karşı da koruyor. Bitkisel östrojenler, vücudun östrojen hormonlarını taklit eden doğal kaynaklar. Bunlar herhangi bir yan etki yaratmadan östrojen takviyesini sağlıyorlar. Aslında başka bitkilerde de bitkisel östrojen vardır, ama soya en zengin bitkisel östrojen kaynağı olarak öne çıkıyor.
Östrojeni arttırıyor
İsofloven adıyla bilinen bu madde, kadın vücudunda üretilen dişilik hormonu östrojen ile aynı yapıya sahip. Vücutta östrojen oranı çok az olduğu zaman isoflovenler sayesinde östrojen yetersizliği giderilir.
Aynı zamanda eğer vücuttaki östrojen miktarı normalden fazla ise bitkisel östrojenler bu fazlalığı giderir ve östrojenin vücuda zarar vermesini önler. İşte bu nedenle isoflovenlere hormon dengeleyiciler adı da veriliyor. Soya bakımından çok zengin olan besinlerin ağırlıklı olarak tüketildiği Japonyada kadınların menopozdan çok daha az etkilendikleri kanıtlandı. Meme kanseri, kalp hastalıkları ve kemik erimesi de Batıya oranla Japonyada çok daha az görülen hastalıklar. Japonların besinlerinde bitkiler yoluyla alınan çok değişik kimyasal maddeler var. Bu nedenle, mucizenin doğrudan soya ürünlerine ait olup olmadığını kestirmek güç. Uzmanlar günde 50 mg isofloven almanın yeterli olabileceğini söylüyorlar.
Soyalı lezzetleri keşfedin
Mucize bitki soyanın sağlık için ne kadar önemli olduğunu biliyor musunuz? Soya Federasyonunun açıklamalarına göre son derece besleyici olan soya fasulyesi, çok çeşitli kullanım alanı olan bir gıda. Buna ek olarak soya proteinleri kalp hastalığı ve kanser gibi birçok kronik hastalıkla savaşımda da rol oynuyor.
Yaklaşık 5 bin yıl önce Doğu Asya ovalarında keşfedilen soyanın önemini eski Çinliler fark etmişler. Soya, kısa sürede Asya halkının beslenme alışkanlığında bir devrim yaratmış. Yaratıcı aşçılar, soya kullanarak yemeklerine çeşit katmışlar. Soya ile yapılan yemekler lezzetli olduğu kadar sağlık yönünden de oldukça yararlı.
Soya fasulyesi biyolojide tam değerli amino asitler bakımından çok zengin olup tüm dünyada çok çeşitli şekillerde diyette ve sağlıklı beslenmede yaygın olarak kullanılıyor. Dünyada 47 ülkede üretilen soya fasulyesi özellikle Latin Amerika ülkeleri ve Çinde çok önemli bir yere sahip. ABD de dünyada en fazla soya üreten ülke.
PROTEİNİ ÇOK ZENGİN
Soya, proteini çok kaliteli olduğundan çocuklar ve yetişkinler için çok gerekli. Aynı zamanda inek sütüne alerjisi olanlar için de önemli bir protein kaynağı. Yağ oranı çok az olup kolesterol içermiyor. Bu nedenle diyette de soya ürünleri kullanılabilir.
Doymamış yağ asitlerini içerdiğinden kalp krizi riskini azaltıyor. Soya aynı zamanda bazı kanser türlerinde koruyucu özellige de sahip.
Soya fasulyesinden elde edilen soya yağı, çok lezzetli ve hafif bir yemeklik yağdır. Her türlü salata ve sos için ideal olan soya yağının tadı doğal olduğu için salatada kullanılan malzemelerin tadını bozmaz. Çeşitli sıvı ve katı yağlar kullanarak hazırladığınız yemeklerin ve kızartmaların tümünü soya yağıyla pişirebilirsiniz.
PASTA, TATLI, HAMUR İŞLERİ
Soya fasulyesinden ihtiyaç duyulan katılıkta yağ üretiliyor. Bu esneklik zayesinde pastalar, tatlılar ve hamur işleri için gerek duyulan her türde yağ da kolayca elde ediliyor. Un ile yapılan kek, pasta, bisküvi gibi ürünlerin ve hamur işlerinin tümünde rahatça kullanılıyor.
Soya filizli tavuk göğsü
Hazırlanışı
Soya filizini kaynamış suda 10 dk haşlayın. Süzerek soğuk sudan geçirin. Tuzunu ve karabiberini de ilave ederek 5 dakika demlenmeye bırakın. Tavuk göğsü filetolarını da 2 yemek kaşığı soya yağında arkalı önlü kızartın. Kızartma esnasında kırmızı şarabı da yavaş yavaş üzerine ilave edin. Tuz ve karabiber ile çeşnileyin. Daha sonra filetoları liflerinden dilimlere ayırın. Soya filiziyle birlikte bir servis tabağına aktarın. Kalan soya yağını soya sosunu, sirke, tuz ve karabiberi de ekleyin. Maydanoz ile süsleyip servis yapın. (4 kişilik)
Malzemesi
100 gr soya filizi, 4 adet tavuk göğsü filetosu, 6 yemek kaşığı soya yağı, bir miktar karabiber, 2 yemek kaşığı soya sosu, 3 yemek kaşığı sirke, 1\2 demet maydanoz, isteğe bağlı 1 fincan kırmızı şarap
Papatyanın faydaları
Baharla birlikte salınmaya başlayan kırların gelinleri papatyaların şifaları saymakla bitmiyor. Müheyya İzer (Türkiye'nin ilk diplomalı yogisi) papatyalar adına bir kitap hazırlamış. Kitap 1994 Mart'ında yayınlanmış. Kitabın önsözünde Müheyya İzer şöyle diyor; Papatya hakkında en ilgi çekici bilgiyi kuşkusuz ki Nicholas Culpeper vermiştir. Bitkinin tüm özelliklerini saydıktan sonra der ki; 'Papatya o kadar etkili bir bitkidir ki, bedenden çıkan taşı, ister böbrekten, mesaneden ya da safra kesesinden olsun, kurutulmuş papatya çiçeğine gömülürse bir süre sonra taş erir, hem de çok kısa bir zaman içinde.' Yalnız bu son cümle için olsun bu küçük kitabı yazmaya değmez mi?
Bence de değer. Üstelik kadim zamanlardan ortaçağ, modern çağ ve çağdaş döneme kadar doğal ilaçları kısaca inceleyip papatyaların türlerinden toplanma, yetiştirilme ve kullanma şekil ve yerlerine kadar bilgilendirmiş. Papatyayı kullanma yöntemleri, hazırlanış biçimleri öylesine pratik ve hemen herkesin kolaylıkla başarabileceği türden ki, insanın hemen gidip evini papatyalarla doldurası geliyor.
Ayrıca, ağız kokusundan anjine, araba tutmasından artrite, Basur (Hemoroid)den böbrek yetersizliğine, ruhsal çöküntüden dişetleri ağrısına, ekzemadan hazımsızlığa, ishalden kabızlığa, karaciğer rahatsızlığından larenjite, nevraljiden romatizmaya, uykusuzluktan varise kadar nasıl şifa olduğunu anlatıyor. Doğrusu papatyanın bu kadar şifalı bir bitki olduğunu bilmiyordum. Kitap sayesinde öğrendim. Size de tavsiye ederim,
Etin alternatifi soya fasulyesi
Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Biyokimya Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Muzaffer Üstdal, soya fasülyesinin, yeni bir beslenme alternetifi olduğunu söyledi.
Prof. Dr. Üstdal, bir hektarlık verimli bir tarlada beslenen bir dana veya koyundan elde edilecek proteinin, insanın 200 günlük protein ihtiyacını karşıladığını, buna karşılık, aynı tarladan üretilen soya fasülyesinin 5 bin 500 günlük protein ihtiyacını karşıladığını söyledi.
Bazı gıda maddelerinin üretim düzeyi ve kişi başına düşen tüketim miktarıyla Türkiye'de de besin açığı bulunduğunun belirlendiğini kaydeden Prof. Dr. Üstdal, ülkemiz için yeni bir beslenme stratejisi alternatifinin soya fasülyesi üretimi olduğunu bildirdi.
Etinden yararlandığımız hayvanların bitkileri kullanarak protein yaptıklarını, ancak bu canlıları kullanarak bitkilerden protein üretme randımanının yüzde 1030 arasında olduğunu belirten Prof. Dr. Muzaffer Üstdal, şunları söyledi:
"Bu randıman, çağımızda protein açığımızı kapatmakta hem yetersiz, hem de pahalıdır. Bitkiyi proteine dönüştürmede, gelişme çağındaki dana yüzde 15, koyun yüzde 23 randıman verirken, soya fasülyesinden elde edilen randıman yüzde 80'in üzerindedir. Üstelik soya proteini 34 kat ucuza mal olmaktadır."
Prof. Dr. Üstdal, soya fasülyesi ağırlıklı besinlerde, et ağırlıklı besinlere kıyasla tehlikeli mikroorganizmaların üremediğini, yine etli besinlerle ortaya çıkan zehirlenmeler ve alerjik olayların soya fasülyesinde görülmediğini, ayrıca, sindirim açısından da dana eti bonfilesi ve süte eşdeğer nitelikte olduğunu belirtti.
SOYA UNU
Proteince zengin soya ununun, besinlerin hazırlanmasında katkı maddesi olarak da yaygın kullanma alanı bulduğunu hatırlatan Prof. Dr. Üstdal, "Soya unu, sulu ortamda iyi çözüldüğünden ve ortamın öteki besin maddeleriyle yararlı bağlanmalar yaptığından, farklı besinler karışımını birbirine özlülük kazandırarak yapıştırmaktadır. Gelişmiş birçok ülkenin besin teknolojilerinde yaygın biçimde soya unu kullanılmaktadır" dedi.
SOYA SÜTÜ
Prof. Dr. Üstdal, sütün az elde edildiği Türkiye dahil, birçok ülkede, küçük çocuklar için süt yerine soyalı içeceklerin önerildiğini belirterek, "Bu çeşit soyalı içeceklerin besin değeri soya sütüne yakındır. Maliyeti de sekizde biri dolayındadır. Süt alerjisi olan çocuklara soya sütü başarıyla verilmektedir" diye konuştu.
Prof. Dr. Muzaffer Üstdal, düşük kalorili ve kolesterolsüz olan soya fasülyesinin zayıflama rejimi için ilgi çekici, kalp-damar hastalıkları için de önemli bir besin olduğunu sözlerine ekledi.
Soya fasülyesinin kanseri önleyici olduğu belirlendi
Fırat Üniversitesi (FÜ) ve Amerika'nın Detroit şehrinde bulunan Wayne State Üniversitesi tarafından ortak yürütülen bir çalışma sonucunda soya fasulyesinin cildin gençleşmesi, saç ekimi, kemoterapi hastalıklarında bıraktığı olumlu katkılarından sonra kanseri önleyici etkisi tespit edildi.
1,5 yıl süren çalışmada FÜ ve Wayne State Üniversitesi Karmanos Kanser Enstitüsü ortaklaşa yürüttüğü projede, bıldırcınların yemlerine bırakılan belirli dozdaki soya fasulyesi yumuşak doku tümörlerinin sayısında azalma olduğu ortaya çıktı. Çalışma kanser hastalığına karşı geliştirdiği tedavi yöntemleriyle bilinen Prof. Dr. Ömer Küçük, başkanlığında FÜ ile birlikte yürütülüyor.
Fırat Üniversitesi Veteriner Fakültesi dekan yardımcısı ve öğretim üyesi Prof. Dr. Kazım Şahin, ABD Wayne State Üniversitesi Karmanos Kanser Enstitüsü Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ömer Küçük, FÜ Veteriner ve Tıp Fakülteleri ile Veteriner Kontrol Araştırma Enstitüsü tarafından soya fasülyesinin kanseri önleyici etkileri konusunda önemli çalışmalar yaptıklarını söyledi.
Yapılan araştırma hakkında bilgi veren Prof. Dr. Şahin, bıldırcınlar üzerinde yapılan araştırmanın 3 grup halinde yürütüldüğünü belirterek, gruplardan birinin yemlerine isofalvonların (soyada bulunan antikanserojenik maddeler) katılmadığını, diğer iki grubun yemlerine 400 ve 800 mg/kg soya isoflavonların katıldığını kaydetti.
Şahin, yaklaşık 1,5 yıl süren bu çalışmanın sonucunu şöyle açıkladı: "1,5 yıl süren araştırma sonucunda bıldırcınlarına verilen yemlere soya fasülyesinde bulunan antikanserojenik maddeler eklendi. Öncelikle 3 gruba ayırdığımız bıldırcınların ilkine verilmedi. İkinci gruba ise 1 kilogram yeme düşen 400 miligram isoflavon konuldu. Son gruptakilerin yemlerine ise 1 kilogramlık yeme 800 miligram isoflavon bırakıldı. Araştırma sonucunda isoflavon katılan gruptaki bıldırcılar vücutlarında, yumuşak doku tümörlerinin sayısında azalma tespit edildi. Özellikle yemlerine 800 miligram soya fasülyesinde bulunan antikanserojenik (isoflavonlar) maddeler katılan gruptaki bıldırcınların vücutlarında tümör boyutlarının diğer gruplara göre daha küçük olduğunu ortaya çıktı. Bu gelişmeler kanser hastalarının tedavi yöntemi konusunda sevindirici gelişmelerdir."
Benzeri çalışmaların insanlarda da yapılabileceğini ifade eden Şahin, insanlar üzerinde de iyi sonuçların alınabileceğini savunuyor. Bu kapsamda insanlar üzerinde Karmanos Kanser Enstitüsü ve Tıp Fakültesi ile klinik çalışma yapmayı hedeflediklerini dile getiren Şahin, insan sağlığı konusunda çok olumlu etki bırakan soya fasulyesinin tüketimi konusunda Türkiye'de yaşayan insanların bilinçlendirilmesi gerektiğine de değiniyor.
Projenin mimarı olarak kabul edilen Prof. Dr. Ömer Küçük ise, soya fasülyesinin yararlarının Türkiye'de de birçok kesimden araştırıldığını vurgulayarak, Fırat Üniversitesi ile yapılan araştırmanın deneysel aşamasından sonra elde edilen analiz sonuçlarının dikkate alınmaya değer buldu.
Fırat Üniversitesi'nde ortak yapılan araştırmanın sonuçlarının, Türkiye'de kanser tedavisi başta olmak üzere birçok hastalığın tedavisine ışık tutacağını ifade eden Prof. Dr. Ömer Küçük, Türkiye'de soya üretiminin artırılması gerektiğine dikkat çekiyor. Prof. Dr. Küçük, ABD'de Tarım Bakanlığı'nın soya ürünlerinin kullanılmasını teşvik ettiğini ifade ederek, yemeklerde et yerine soya ürünleri tüketiminin giderek arttığını bildirdi. Kuzey ve Güney Amerika kıtası ile uzak doğu ülkelerinden Çin'de soya fasülyesi üretiminin arttığına dikkat çeken Küçük, soya fasülyesinin önümüzdeki günlerde ciddi bir sektör oluşturacağının altını çizdi.
Soya, et kadar besleyici
Sütçü İmam Üniversitesi Ziraat Fakültesi öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Ahmet Yılmaz, soyanın, önemli bir protein kaynağı olduğunu bildirdi.
Koroner kalp hastalıkları sonucu ölümlerin, doymuş yağ asiti ile ilgili olduğunu kaydeden Yrd. Doç. Dr. Yılmaz, "Hayvanî yağların yüksek oranda doymuş yağ asitleri ve kolestrol içermeleri sebebiyle, bu yağlarla uzun süre beslenen kişilerde kalp rahatsızlıkları başlamakta ve ömür kısalmaktadır. Soya, proteini çok değerli aminoasitleri içerdiğinden beslenme değeri oldukça yüksek ve hayvanî proteinlere çok yakındır" dedi.
İyi çalışma gücü ve düzenli çalışma yeteneğine sahip kişilerin yetişmesi için iyi beslenmenin temel olduğunu belirten Yrd. Doç. Dr. Yılmaz, şöyle dedi:
"Besin maddeleri karbonhidratlar, yağlar, proteinler, vitaminler, madenî maddeler ve su olmak üzere 6 grupta toplanır. Nebatî ve hayvanî olmak üzere iki gruba ayrılan yağlar, enerji kaynağı olduğu gibi, canlılığın devamı için de gereklidir. A, D, E ve K vitaminlerini de içeren yağlar yiyeceklere tad, lezzet ve aroma vererek, gıdaların daha kolay ve iştahla yenmesini sağlarlar. Bir insan yılda, üçte biri hayvanî, üçte ikisi nebatî olmak üzere 30 kilo yağ tüketmeli. Nüfusun hızlı artışı, hayat standardının yükselmesi ve nebatî yağların sağlık yönünden, üretimi zor, maliyeti yüksek hayvanî yağlara göre daha yararlı olması, nebatî yağ talebini gittikçe artırmaktadır."
Soya Fasülyesi İyi Kolesterolü Yükseltiyor
Yapılan araştırmalar sonucunda soya fasülyesinin kolesterol seviyesi normal olan insanlarda iyi kolesterolü yükselttiği, kötü kolesterol içinde hiç bir etkide bulunmadığı açıklandı.
Normal insanlarda soyanın yaptığı etkilerle ilgili ilk kez net bir açıklama yapıldı. Yapılan araştımalardan alınan sonuçlar ise oldukça şaşırtıcı, soya tüketiminin normal insanlarda iyi kolesterolü düşürürken kötü kolesterol üzerinde hiçbir etkide bulunmuyor. Kolesterolü yüksek olan insanlarda ise soyanın kolesterolü düşürdüğü kanıtlanmıştı. Özellikle uzmanlar kolesterolü yüksek olan insanlar için her öğünde on gram, günde üç öğün ya da daha fazla soya fasülyesi tüketmelerini öneriyor.
New Orleans Tulane Üniversitesi uzmanları 35-85 yaşları arasında 60 erkek ve 90 kadından oluşan kişiler üzerinde incelemelerde bulundu. Bu kişilere günde 40 gram soya verildi. 2 ay içinde görüldü ki iyi kolesterol oranı 4.7 oranında artış gösterdi. Uzmanlar tüm fasülye çeşitlerinin içinde bulunan proteinin, kolesterolü düşürdüğünün kanıtlandığını da belirttiler.
Soya Unu Kalbinizi Koruyor
Soya fasülyesinden yapılan unun kalp hastalıklarına yakalanma riskini azalttığı açıklandı.
Amerikalı bilim adamları yaptıkları araştırmalarda, soya fasülyesinden yapılan undan elde edilen ekmekle beslenen kişilerin, kalp hastalıklarından korunduğunu tespit ettiler.
Uzmanlar uzun zaman alan araştırmalarının, fazla ekmek tüketenleri sevindireceği görüşündeler. Yerel yiyecek dükkanlarında halka test ettirilen ekmeklerin beğenildiği, gizli formülün patentinin alınması için çalışmaların başladığı açıklandı.
Araştırmacılar, domateste bulunan lycopene maddesinin prostat kanserinin oluşmasını önlediğini belirterek, soya ile domates birleşiminde oluşacak olan ekmeğin de oldukça faydalı olacağını kaydediyor.
Soya ekmeğinin ilk kez, Amerikanın Ohio eyaleti Cleveland kentinde piyasaya sürülmesi bekleniyor.
Soya Fasülyesi Prostat Kanseriyle Savaşıyor
Yapılan araştırmalar, soyadan elde edilen maddenin, prostat kanseri hücrelerinin ölümüne yol açtığını ortaya koydu.
Daha önce yapılan çalışmalarda soya fasulyesinde bulunan iki kimyasal maddeden biri olan "genistein"in, vücutta östrojen hormonu benzeri etki yaptığı tespit edilmişti. Asya ülkelerinde yaşayan insanlarda prostat kanserine daha az rastlanmasının nedeninin soya fasülyesi tüketimi olduğu görüşünde olan bilim adamları, fareler üzerinde bir araştırma yaptılar. "Genistein"den elde edilen bir özü, farelerde prostat kanseri üzerinde deneyen araştırmacılar, "genistein"in prostat kanseri tümörlerinin büyümesini durdurduğunu gördü.
Doku kültüründe "genistein"i deneyen bilim adamları, "genistein"in, hücre büyümesini kontrol eden p21 geninin üremesini artırdığını saptadı. Bu durumun, kanserin büyümesini sağlayan VEGF proteininin üremesini yavaşlattığı belirlendi. P21 geninin üremesinin artması ve kanserin büyümesini körükleyen VEGF proteininin üremesinin yavaşlaması sonucu kanser hücrelerinin öldüğü kaydedildi. Uzmanlar, daha sonra yapacakları araştırmalarda, "genistein"in, 70 prostat kanseri hastasında deneneceğini bildirdiler.
Bu araştırma sırasında, hastalar vücut ağırlıklarına göre günde ortalama beş gram "genistein" alacaklar ve bu tedavi denemesi altı ay sürecek. Bilim adamları, bir yıl içinde "genistein"in prostat hastalarında ortaya koyacağı etkinin belirlenebileceğini bildirdi.
Soya Meme Kanseri Riskini Arttırıyor
ABD Chicago Illinois Üniversitesinde bilim adamları soya isoflavonlarının meme kanseri riskini arttırdığını bildirdi.
Bilim adamları tarafından yapılan üç ayrı araştırma sonuçları meme kanseri riski taşıyan kişilerin ya da östrojenden dolayı meme kanseri olan hastaların soya isoflavonlarıyla beslenmelerinin tehlikeli olduğunu gösteriyor.
İsoflavonlar soya fasulyesinden elde ediliyor ve pek çok vitamin ilaçlarında bulunuyor. Uzmanların, düzenli olarak isoflavon verilen farelere meme kanseri hücresi enjekte etmesi üzerine kanser hücrelerinin çoğaldığı tespit edildi.
Glikosid ve Aglikon adlı isoflavon forumlarının da, östrojenden kaynaklanan meme kanseri hücreleri üzerinde aynı etkiyi yaratarak tümörlerin büyümesine sebep olduğu belirlendi. Araştırmayı yürüten bilim adamları östrojenden kaynaklanan meme kanseri hastalarının ya da meme kanseri riski taşıyanların isoflavon tüketimini azaltmaları gerektiğini vurguladılar ve isoflavon miktarı düşük vitamin ve ilaç kullanmalarını tavsiye ettiler. İçeriğinde isoflavon bulunan vitaminler ve ilaçlar genel olarak 50 yaş üzerindeki kadınlarda menopozun etkilerini önlemek için kullanılıyor.
Kıymeti bilinmeyen asrın bitkisi
Birçok alanda uygulanan yanlış politikalar ve bilinçsizlikler, hem potansiyeli harekete geçirmemize engel oluyor hem de ülkemize büyük ekonomik zararlar veriyor. Bu alanlardan birisi de, asrın harika bitkisi diye anılan soya fasulyesi. Tüm dünyanın önemini anladığı ve stratejik bitki konumuna sokarak her geçen yıl üretimini arttırdığı soya fasulyesi için ülkemiz iklim ve toprak şartları açısından en müsait ülkelerden birisi olmasına rağmen, potansiyelini harekete geçiremiyor. İnsan ve hayvan beslenmesinin yanı sıra sanayide 300 çeşit alanda kullanılan ve dünyada yılda 180 milyon ton üretilen soyanın ülkemizdeki üretimi sadece 75 bin ton. Ülkemiz soyayı ihraç edebilecek potansiyele sahipken, her yıl ihtiyacı için 1 milyon 250 bin ton soya ithal ediyor ve 350 milyon dolar bedel ödüyor. Uzmanlar, soya fasulyesi gerçeğinin biran önce görülmesi gerektiğini ve geleneksel tarımdan ziyade bu tip ürünlerin üretim planlamasının yapılması gerektiğini ifade ediyorlar. Sahip olduğumuz 18 milyon hektarlık tarla arazisine başta soya olmak üzere diğer yağlı tohum bitkilerinin ekilmesiyle, en büyük problemlerimizden birisi olan işsizliğe de büyük oranda çözüm gelebilir.
Karaosmanoğlu: İthalat azalır
İTÜ Kimya Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. Filiz Karaosmanoğlu dünyanın bitkisel yağlardan elde edilen biyodizelin önemini anladığını belirterek, Biyodizel mevcut Diesel motorlarında tasarım değişikliği gerekmeksizin kullanılabilen, ticari olma başarısını yakalamış alternatif motor yakıtıdır. Amerika, petrolü olmasına rağmen soya yağı kökenli SOYDİZEL adı ile dizel yakıta alternatif olarak önemli ölçüde değerlendiriyor. Tarımın yoğun olduğu Kansas, Minnesota, Iowa gibi eyaletlerde tarımsal makineler, belediye otobüsleri ve okul servislerinde biyodizel başarı ile kullanılıyor. Amerikan soya tarımı, gerek gıda sektörüne gerekse alternatif yakıt sektörüne büyük destek veriyor. Amerikan Deniz Kuvvetleri de biyodizel üretip kullanıyor. Pek çok ulusal park taşıtında, başta deniz motorlarında normal dizel ve bitkisel yağlardan oluşan yakıt karışımı çok yaygın. Avrupada ise Fransa rafineri çıkışında dizel yakıtına % 2-5 biyodizel katkısını önde tutuyor. Almanya ve Avusturya da biyodizeli doğrudan kullanıyor. Almanya 2001de büyük bir atak başlattı dedi. Türkiyede her yıl ortalama 15-16 milyon ton dizel yakıtı, % 90ı dışa bağımlı olarak tüketildiğini ifade eden Karaosmanoğlu, Türkiye, önce yakıt amaçlı bitkisel yağ için başta soya olmak üzere kanola, ayçiçek vb. yağlı tohum bitkilerinin tarımını özendirmeli. Belediyelerde biyodizel kullanımı teşvik edilmeli. Bu tüketim yerli üretimle desteklenmeli. Orta ölçekteki bir tesiste üretilecek biyodizelin maliyeti 650 000-750 bin TL. Bu biyodizelin yerinde kullanımı, taşıma ve depolama maliyetinin düşmesi avantajını da yanında getirir. Ayrıca ekonomik faydanın yanısıra, tarımda istihdamı sağlayacak ve kullanılan yakıt çevreye zarar vermeyecek şeklinde konuştu.
300 yerde kullanılıyor
Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Halis Arıoğlu soya fasulyesinin, insan ve hayvan beslenmesinde önemli bir yere sahip olduğunu belirterek Soya tohumları %36-40 protein, %18-24 yağ, %26 karbonhidrat ve %8 madensel maddeler içeriyor. Gıdanın yanısıra soya, değişik sanayi kollarında yaygın olarak kullanılıyor. Soya; içerdiği değerli besin maddeleri sebebiyle 300 den fazla değişik yerlerde kullanılıyor. Bu özelliğiyle soya, asrın harika bitkisi olarak biliniyor şeklinde konuştu.
Dünya soya ticaretinde ABDnin ön planda olduğunu ifade eden Arıoğlu, ABDyi Brezilya ve Arjantin izliyor. Soyaya verilen önem ve üretim planlamaları doğrultusunda dünyada üretim her geçen yıl artıyor. 1962 yılında dünya üzerindeki üretim 27 milyon ton iken 2002de 180 milyon tona ulaştı. 2010 yılına kadar da 65 milyon tonluk bir üretim artışı öngörülüyor. ABD yılda 9.14 milyar dolar tutarında soya veya soya ürünleri ihraç ediyor dedi.
Üretimde çok geriyiz
Arıoğlu, Türkiyede ise soya üretim potansiyelinin mükemmel olduğunu belirterek Soya ikinci ürün olarak da ekilebiliyor. Toprağı zenginleştiren soya, buna rağmen izlenen yanlış tarım politikaları ve şuursuzluk sebebiyle içler acısı bir görüntü veriyor. Amerika 2002de 80 milyon ton soya üretirken biz sadece 75 bin ton üretmişiz. Dünya soya üretimi her geçen yıl artarken biz seyirci kaldık. Ülkemiz ekonomisi ve tarımı açısından bir değerlendirme yapıldığında, soyanın önemi daha da artacak. Zira; 2001 yılı değerlerine göre, ülkemize, 321 bin ton soya fasulyesi, 378 bin ton soya küspesi ve 168 bin ton da ham soya yağı ithal edildi. Bunu soya tanesine indirgediğimizde, toplam 1.250.000 ton soya ortaya çıkıyor ki, bu çok büyük bir değer. Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol boru hattından yılda 300 milyon dolar gelir bekleyen Türkiye 350 milyon doları soya ithalatına veriyor. Soya tarımının ülkemiz sanayisine ve ekonomisine katkısı çok büyük. Bu sebeple ülkemizde soya üretimini istenilen düzeylere çıkartabilmek için, gerekli tedbirlerin vakit geçirilmeden alınması gerekiyor şeklinde konuştu.
Bütün bu iddiaların arasında en doğru olanı soyanın kandaki kolesterolü düşürmesidir. Bir araştırmada, her gün 50 gram soya proteini alan 35 kişinin kanındaki kolesterol oranında, yüzde 9.3lük bir düşüş kaydedildi. Bu da kalp krizi geçirme ya da çeşitli kalp hastalıklarından birine yakalanma tehlikesini yüzde 20 oranında azaltıyor demektir. Hele hele kanındaki kolesterol oranı 300 mg.yi bulan kişilere özellikle soya proteini önerilmeli. Ancak hemen kolesterol sorununu kolayca çözümleyeceğinizi düşünerek sevinmeyin. Öncelikle 50 gram soya proteini çok fazla miktarda soya gerektirir. Örneğin günde sekiz bardaksoya sütü içmeniz istenir ki bu da günde 1200 kalori almanız demektir. İkinci bir önemli nokta da soyanın sadece sağlıklı bir beslenme düzeni uygulandığında yararlı etki göstereceğidir. Başta Amerika olmak üzere, pek çok ülkede soya proteini içeren yiyecek maddeleri kapış kapış satılıyor. Kalp hastalığına yakalanma tehlikesini azaltmak için günde 25 gram soya proteinine ihtiyacınız olacak.MENOPOZ SIKINTILARINI GİDERİYOR
Nedendir bilinmez ama araştırmacılar çalışmalarını ve araştırmalarını Japonlar üzerinde yapmaktan hoşlanıyorlar. Uluslararası çalışmalardan elde edilen sonuçlara göre, Japon kadınları sofralarından soyayı eksik etmiyorlar ve Japon kadınları arasında meme kanserine yakalananların oranı çok düşük. Laboratuvar çalışmaları da soyadaki bazı maddelerin meme kanserinin gelişmesini önleyebildiğini gösterdi. Soyada bulunduğu bilinen bitkisel dişilik hormonu, kadınların menopoz döneminde yüz kızarması ve ateş basması gibi sorunlarını büyük ölçüde giderebiliyor. Bilindiği gibi kadınların menopoz döneminde vücutlarındaki dişilik hormonu büyük ölçüde azalıyor. Soyadaki bitkisel dişilik hormonu bu eksikliği bir ölçüde giderebiliyor. Soyanınmeme kanseriyle mücadelede bir numaralı silah olabileceğini iddia etmek yanlış! Uzakdoğuda araştırma laboratuvarlarında yapılan çalışmalardasoyanın meme kanserini önlemede sanıldığı kadar etkili olamadığını gösterdi. Kanser türlerine karşı mucize ilaç bulma hayalinden hiç vazgeçmeyen araştırmacıların meselenin derinine inmeden müjde vermeleri bazen üzücü durumlar yaratıyor. Soyanın meme kanserini önlediği haberleri de şimdilik bir varsayım olmadan öte gitmiyor.
Bazı kanserli hücrelerde artışa neden oldu
Yeni bir ilaç satışa sunulduğu zaman onun hakkında ayrıntılı bilgiye sahip olunmadan hastalara önerilmesi sakıncalı. Bizler de ilaçlar konusunda daha duyarlı davranıyoruz. Ama bir besin maddesinin falanca filanca hastalıkların tedavisinde yararlı olduğunu duyar duymaz bir mucize ilaç keşfetmiş gibi o ürüne yöneliyoruz. Soyaiçin de aynı durum söz konusu olabilir. Son zamanlarda soya sözcüğünün dillerden düşmediğine dikkat çekmek istiyorum. Ancak soyanın gerçekleri tam olarak gözler önüne serilmeden, sırları eksiksiz çözülmeden soyaürünlerini kullanırken dikkatli olmalıyız. Sadece soya proteini tüketmek yanlış olur. Haftada iki kez, en fazla dört kez soya kökenli yiyecekleri kullanmak yeterli. Soya proteini içerdiği iddia edilen hapları kullanmak sakıncalı. Menopoz başlangıcında, kadınların birkaç ay süreyle soya ürünlerinden yararlanmaları, iyi sonuçlar verebilir. Konu meme kanseri olunca ise soya proteininin meme kanserine yakalanmış her hastada aynı etkiyi yaratmadığı biliniyor. Bazı vakalarda, soya proteininin kanserli hücrelerin hızla çoğalmalarını sağladığı, bazı hastalarda ise hücre artışını önlediği görüldü. Şimdi eldeki bu verilere bakarak soya proteini hakkında kesin bir kanıya varmak çok güç, hatta imkansız. Soya proteini, insanları hayatlarının değişik dönemlerinde farklı etkileyebiliyor. Kısacası soya hakkında bilinmesi gereken her şeyi bildiğimizi söyleyemeyiz. Yapılan araştırmalarda alınan sonuçlar da bilim adamlarının kafalarını karıştırıyor. İçinde bulunduğumuz yüzyıl süresince soya ile ilgili gerçeklerin araştırılması sürdürülecek.
Uzmanların son yıllarda yaptığı araştırmalara göre soya,; kalp hastalıkları, göğüs, yumurtalık ve prostat kanserleri, osteoporoz (kemik yoğunluğunun azalması) ve menopozun beraberinde getirdiği bazı sorunları önlüyor. İç Hastalıklar Uzmanı Prof. Dr. Koptagel İlgün, soya proteininin vücudun üretmediği temel aminoasitleri içerdiğini, ayrıca kalsiyum, fiber, folacin, demir ve diğer önemli minerallerin deposu olduğunu söyledi.
SOYA KALBİN DOSTU
Kolesetrol içermeyen ve doymamış yağ oranı düşük olan soya proteininin kolesterol düzeyini düşürdüğünü belirten Prof. Dr. İlgün, ayrıca kandaki kolesterolün karaciğerden çabuk temizlenmesini sağladığını söyledi. Yinesoya proteinin içerdiği saponin adlı maddenin vücudun fazla kolesterolden arındırılmasını sağladığını anlatan Prof. Dr. İlgün, Soya proteininde bulunan isoflavones denilen madde, bir tür östrojen hormonu içeriyor. Bu da iyi kolesterol denilen HDL düzeyini artırıyor. Kötü kolesetrol LDL'nin damar duvarına oturup, damar sertliğine yol açmasını önlüyor. Yani kalp hastalıklarına karşı riski azaltıyor dedi.
KADINLARIN ÖZEL SORUNUNA İLAÇ
Araştırmaların soyalı yiyeceklerde bulunan phytoestrogen adlı maddenin, menopozda sıklıkla görülen sıcaklık basması ve gece terlemesini önlediğini vurgulayan Prof. Dr. İlgün, Menopozun habercisi olan vücuttaki östrojen hormonunun azalması kemiklerin zayıflamasından dolayı daha fazla soruna yol açar. Bu aynı zamanda kalp hastalıklarının riskini de artırır. Soyadaki maddelerin bunu azaltığı gözlendi dedi.
KANSERE KARŞI
Soyada bulunan maddeler, göğüs, yumurtalık ve prostat kanserlerinin ulaşmasını ve tümörlerin gelişmesini önlüyor. Prof. Dr. İlgün, soyada bulunan phytoestojen ve genistein maddelerinin hormona bağlı kanserler olan göğüs, yumurtalık ve prostatta da umut verdiğini anlattı.
KEMİKLERİ KORUYOR
Yüksek miktarda kalsiyum içeren soya yiyecekleri, kemiklerin de dostu. Vücut için hayati önemi bulunan kalsiyum mineralinin azalması halinde osteoporoz'a yani kemik yoğunluğunda azalmaya yol açtığını belirten Prof. Dr. İlgün, soyanın bu sorunu da önlediğini söyledi.
Her gün 40 gram soya yiyin
Amerikalı bilim adamlarına göre; soya iyi kolesterol seviyesini yükseltiyor, kalp-damar hastalıkları riskini azaltıyor. Bu sebeple uzmanlar kolesterol problemi olmayanlara bile her gün 40 gram soya veya soyalı yiyecekler yemesini tavsiye ediyorlar. Bilim adamları günlük diyete yapılacak 40 gramlık soya takviyesinin bir yıl sonra kolesterol seviyesini düşüreceğini, iyi ve kötü kolesterol arasında sağlıklı bir denge kurulmasına yardımcı olduğunu belirtiyor.
Soyanın kötü kolesterol seviyesini düşürdüğü ve buna bağlı kalp-damar hastalıkları riskini azalttığı uzun süredir biliniyordu. New Orleanstaki Tulane Üniversitesinden Prof. Jiang He başkanlığındaki araştırmacılar bir yıl boyunca 45-65 yaş arası 150 kişiyi gözlemlediler. Diyabet veya kalp damar hastalığı gibi herhangi bir sağlık problemi olmayan ve total kolesterolleri normal seviyede bulunan deneklerin yarısının günlük diyetine 40 gram soya, diğer yarısına da 40 gram karbonhidrat takviyesi yaptılar. Bir yıl sonra deneklerin iyi ve kötü kolesterol seviyeleri ölçüldü. Bir yıl boyunca günde 40 gram soya takviyesi yapılanlarda iyi kolesterol seviyesi bir yıl öncesine kıyasla yüzde 5 oranında yüksek çıktı. Bu kişilerin tansiyonları da düşmüş ve kalp damar hastalıkları riski yüzde 6-8 oranında azalmıştı.
Uzmanlar herkese kolesterol seviyelerini sık sık ölçtürme ve günlük beslenmelerini soya ile zenginleştirme tavsiyesinde bulunuyor.
Soya, kalp krizini önlüyor
Soya fasulyesinin sağlıklı bir gıda olduğu bilinir. Özellikle yüksek protein içeriği nedeniyle, ete yakın derecede bir protein kaynağı olarak tanımlanmasını sağlamıştır. Son zamanlarda yapılan çalışmalarla soyanın besin değerinin ötesinde de bazı yararlar sağladığı ortaya konuldu. Soya proteini içeren gıdalar yenildiği taktirde koroner kalp hastalığına yakalanma ihtimalinin azaldığı kanıtlandı. Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi de bu özelliğin soya proteini içeren gıda maddeleri ve katkılarının ambalajlarına yazılmasına izin verdi.Soya proteininin aminoasit yapısı hayvansal ve diğer bitkisel proteinlerden çok farklı. Bu aminoasitler karaciğerde kolesterol sentezlenmesini azaltıcı etki gösteriyorlar. Böylece kandaki total kolesterol ve zararlı olan LDL kolesterol düzeylerinde azalma görülüyor. Damar sertliği ve bunun neden olduğu kalp krizlerinin oluşmasında kandaki kolesterol düzeylerinin ve özellikle LDL (düşük yoğunluklu) kolesterolün normalin üzerinde bulunması önemli bir etki yarattığı için, soya burada önemli bir yarar sağlıyor.
Ülkemizde de özellikle son zamanlarda giderek daha fazla kullanılmaya başlayan soya, soya sütü, soya unu ya da soya eti şeklinde diğer ülkelerde çok yaygın bir kullanım alanı buluyor. Çalışmalar, doymuş yağlardan ve kolesterolden düşük bir diyetin yanısıra günde 25 gr. soya proteini alınması halinde anlamlı derecede kolesterol azalması sağlanabildiğini ortaya koydu.
Hayvansal gıdalardan giderek uzaklaşılan bir ortamda, soya fasulyesi önemli ve yararlı bir besin olarak sofralarımızda giderek daha sık yer alacak gibi görünüyor.
Soya tam bir şifa kaynağı
Yüzyıllardır Çinde, pirinçten sonra en fazla tüketilen gıda maddesi olan soya fasulyesinin kökeni de Kuzey Çindir. Bu harika bitki, sadece gıda maddesi değil, aynı zamanda mükemmel bir şifa kaynağıdır. Kalp hastalığı riskini azaltması; göğüs, yumurtalık ve prostat kanserlerini önlemesi, kemik erimesini durdurması, menopozun getirdiği sıkıntıları asgariye indirmesi ve kolesterolü düşürmesi bunlardan bazılarıdır...
Son yıllarda yapılan araştırmalara göre, protein açısından son derece zengin olan soya fasulyesi, vücudun üretemediği birçok aminoasitleri içeriyor. Soya ayrıca, kalsiyum, fiber, demir ve diğer minerallerin deposu gibidir.
Aynı araştırmalar, kolesterol içermeyen ve doymamış yağ oranı düşük olan soya proteininin, vücutta kolesterol düzeyini düşürdüğünü, kandaki kolesterolün karaciğerden ve damarlardan çabuk temizenmesini sağlayarak damar sertliği ve kalp krizi riskini azalttığını ortaya koyuyor.
Yüksek miktarda kalsiyum içeren soya fasulyesi kemiklerin de dostudur. Ayrıca menopoz döneminde sık sık görülen sıcaklık basması ve gece terlemesini önleyen pytoestrojen maddesi soyada bol miktarda bulunmaktadır. Bu madde, hem yukarıda saydığımız sıkıntıları azaltır, hem de kemiklerde meydana gelecek erimenin önüne geçer.
Soyanın başka faydaları da vardır. Bunları da şöyel sıralayabiliriz:
* Vücudun gelişmesini sağlar.
* Sinirleri ve adaleleri güçlendirir. Zihin yorgunluğunu giderir.
Vejetaryenler (et yemeyenler) için...
Soya fasulyesinden yapılan tofu, içerdiği yoğun protein dolayısıyla vejetaryen yemeklerinin vazgeçilmez malzemelerinden biridir. Tofu, soya fasulyesinin sütünden yapılır ve peynirimsi bir görüntüsü vardır. Tatsız olmasına rağmen besin değeri çok yüksektir. Türlü karışımlarla, kızartılarak ya da pişirilerek kullanılır.
Soya fasulyesinin kolesterolü düşürdüğü bilinmektedir. Kanserle savaşta etkili olan 5 ana madde, soyanın içinde yüksek oranlarda bulunmaktadır. Bu maddelerin en önemlisi olan isoflovan en yoğun miktarda soya fasulyesinde bulunur. Ayrıca soyada bulunan pytoestrojen maddesi, göğüs, yumurtalık ve prostat kanserlerinin oluşmasını ve tümörlerin gelişmesini önlüyor.
Soya mamulleri kan yapıcı folat ve demir, kemik sertleştirici kalsiyum ve magnezyum içerir. Ayrıca yapısında yüksek miktarda lif vardır. Laktoz içermeyen soya ürünleri, hazmı zor olan süt ve süt ürünlerine göre daha kolay sindirilir.
Vitamin ve mineral deposu olan soya fasulyesi, pişirilerek yendiği gibi filizlendirilip çiğ olarak salatalara da katılabilir.
Bir hatırlatma: Bazı kaynaklar guatr olanların soya kullanmaması gerektiğini yazmaktadır.
Uzmanlar, soyanın zengin bir bitkisel östrojen kaynağı olduğunu ve kadın sağlığı için önem taşıdığını ileri sürüyorlar.
Kadınlar için bir milat sayılan menopoz dönemi öncesinde karşılaşılan sorunlar soya ürünleri sayesinde giderilebiliyor. Ayrıca olgunluk çağındaki kadınları kemik erimesi, kalp hastalıkları ve meme kanserine karşı da koruyor. Bitkisel östrojenler, vücudun östrojen hormonlarını taklit eden doğal kaynaklar. Bunlar herhangi bir yan etki yaratmadan östrojen takviyesini sağlıyorlar. Aslında başka bitkilerde de bitkisel östrojen vardır, ama soya en zengin bitkisel östrojen kaynağı olarak öne çıkıyor.
Östrojeni arttırıyor
İsofloven adıyla bilinen bu madde, kadın vücudunda üretilen dişilik hormonu östrojen ile aynı yapıya sahip. Vücutta östrojen oranı çok az olduğu zaman isoflovenler sayesinde östrojen yetersizliği giderilir.
Aynı zamanda eğer vücuttaki östrojen miktarı normalden fazla ise bitkisel östrojenler bu fazlalığı giderir ve östrojenin vücuda zarar vermesini önler. İşte bu nedenle isoflovenlere hormon dengeleyiciler adı da veriliyor. Soya bakımından çok zengin olan besinlerin ağırlıklı olarak tüketildiği Japonyada kadınların menopozdan çok daha az etkilendikleri kanıtlandı. Meme kanseri, kalp hastalıkları ve kemik erimesi de Batıya oranla Japonyada çok daha az görülen hastalıklar. Japonların besinlerinde bitkiler yoluyla alınan çok değişik kimyasal maddeler var. Bu nedenle, mucizenin doğrudan soya ürünlerine ait olup olmadığını kestirmek güç. Uzmanlar günde 50 mg isofloven almanın yeterli olabileceğini söylüyorlar.
Soyalı lezzetleri keşfedin
Mucize bitki soyanın sağlık için ne kadar önemli olduğunu biliyor musunuz? Soya Federasyonunun açıklamalarına göre son derece besleyici olan soya fasulyesi, çok çeşitli kullanım alanı olan bir gıda. Buna ek olarak soya proteinleri kalp hastalığı ve kanser gibi birçok kronik hastalıkla savaşımda da rol oynuyor.
Yaklaşık 5 bin yıl önce Doğu Asya ovalarında keşfedilen soyanın önemini eski Çinliler fark etmişler. Soya, kısa sürede Asya halkının beslenme alışkanlığında bir devrim yaratmış. Yaratıcı aşçılar, soya kullanarak yemeklerine çeşit katmışlar. Soya ile yapılan yemekler lezzetli olduğu kadar sağlık yönünden de oldukça yararlı.
Soya fasulyesi biyolojide tam değerli amino asitler bakımından çok zengin olup tüm dünyada çok çeşitli şekillerde diyette ve sağlıklı beslenmede yaygın olarak kullanılıyor. Dünyada 47 ülkede üretilen soya fasulyesi özellikle Latin Amerika ülkeleri ve Çinde çok önemli bir yere sahip. ABD de dünyada en fazla soya üreten ülke.
PROTEİNİ ÇOK ZENGİN
Soya, proteini çok kaliteli olduğundan çocuklar ve yetişkinler için çok gerekli. Aynı zamanda inek sütüne alerjisi olanlar için de önemli bir protein kaynağı. Yağ oranı çok az olup kolesterol içermiyor. Bu nedenle diyette de soya ürünleri kullanılabilir.
Doymamış yağ asitlerini içerdiğinden kalp krizi riskini azaltıyor. Soya aynı zamanda bazı kanser türlerinde koruyucu özellige de sahip.
Soya fasulyesinden elde edilen soya yağı, çok lezzetli ve hafif bir yemeklik yağdır. Her türlü salata ve sos için ideal olan soya yağının tadı doğal olduğu için salatada kullanılan malzemelerin tadını bozmaz. Çeşitli sıvı ve katı yağlar kullanarak hazırladığınız yemeklerin ve kızartmaların tümünü soya yağıyla pişirebilirsiniz.
PASTA, TATLI, HAMUR İŞLERİ
Soya fasulyesinden ihtiyaç duyulan katılıkta yağ üretiliyor. Bu esneklik zayesinde pastalar, tatlılar ve hamur işleri için gerek duyulan her türde yağ da kolayca elde ediliyor. Un ile yapılan kek, pasta, bisküvi gibi ürünlerin ve hamur işlerinin tümünde rahatça kullanılıyor.
Soya filizli tavuk göğsü
Hazırlanışı
Soya filizini kaynamış suda 10 dk haşlayın. Süzerek soğuk sudan geçirin. Tuzunu ve karabiberini de ilave ederek 5 dakika demlenmeye bırakın. Tavuk göğsü filetolarını da 2 yemek kaşığı soya yağında arkalı önlü kızartın. Kızartma esnasında kırmızı şarabı da yavaş yavaş üzerine ilave edin. Tuz ve karabiber ile çeşnileyin. Daha sonra filetoları liflerinden dilimlere ayırın. Soya filiziyle birlikte bir servis tabağına aktarın. Kalan soya yağını soya sosunu, sirke, tuz ve karabiberi de ekleyin. Maydanoz ile süsleyip servis yapın. (4 kişilik)
Malzemesi
100 gr soya filizi, 4 adet tavuk göğsü filetosu, 6 yemek kaşığı soya yağı, bir miktar karabiber, 2 yemek kaşığı soya sosu, 3 yemek kaşığı sirke, 1\2 demet maydanoz, isteğe bağlı 1 fincan kırmızı şarap
Papatyanın faydaları
Baharla birlikte salınmaya başlayan kırların gelinleri papatyaların şifaları saymakla bitmiyor. Müheyya İzer (Türkiye'nin ilk diplomalı yogisi) papatyalar adına bir kitap hazırlamış. Kitap 1994 Mart'ında yayınlanmış. Kitabın önsözünde Müheyya İzer şöyle diyor; Papatya hakkında en ilgi çekici bilgiyi kuşkusuz ki Nicholas Culpeper vermiştir. Bitkinin tüm özelliklerini saydıktan sonra der ki; 'Papatya o kadar etkili bir bitkidir ki, bedenden çıkan taşı, ister böbrekten, mesaneden ya da safra kesesinden olsun, kurutulmuş papatya çiçeğine gömülürse bir süre sonra taş erir, hem de çok kısa bir zaman içinde.' Yalnız bu son cümle için olsun bu küçük kitabı yazmaya değmez mi?
Bence de değer. Üstelik kadim zamanlardan ortaçağ, modern çağ ve çağdaş döneme kadar doğal ilaçları kısaca inceleyip papatyaların türlerinden toplanma, yetiştirilme ve kullanma şekil ve yerlerine kadar bilgilendirmiş. Papatyayı kullanma yöntemleri, hazırlanış biçimleri öylesine pratik ve hemen herkesin kolaylıkla başarabileceği türden ki, insanın hemen gidip evini papatyalarla doldurası geliyor.
Ayrıca, ağız kokusundan anjine, araba tutmasından artrite, Basur (Hemoroid)den böbrek yetersizliğine, ruhsal çöküntüden dişetleri ağrısına, ekzemadan hazımsızlığa, ishalden kabızlığa, karaciğer rahatsızlığından larenjite, nevraljiden romatizmaya, uykusuzluktan varise kadar nasıl şifa olduğunu anlatıyor. Doğrusu papatyanın bu kadar şifalı bir bitki olduğunu bilmiyordum. Kitap sayesinde öğrendim. Size de tavsiye ederim,
Etin alternatifi soya fasulyesi
Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Biyokimya Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Muzaffer Üstdal, soya fasülyesinin, yeni bir beslenme alternetifi olduğunu söyledi.
Prof. Dr. Üstdal, bir hektarlık verimli bir tarlada beslenen bir dana veya koyundan elde edilecek proteinin, insanın 200 günlük protein ihtiyacını karşıladığını, buna karşılık, aynı tarladan üretilen soya fasülyesinin 5 bin 500 günlük protein ihtiyacını karşıladığını söyledi.
Bazı gıda maddelerinin üretim düzeyi ve kişi başına düşen tüketim miktarıyla Türkiye'de de besin açığı bulunduğunun belirlendiğini kaydeden Prof. Dr. Üstdal, ülkemiz için yeni bir beslenme stratejisi alternatifinin soya fasülyesi üretimi olduğunu bildirdi.
Etinden yararlandığımız hayvanların bitkileri kullanarak protein yaptıklarını, ancak bu canlıları kullanarak bitkilerden protein üretme randımanının yüzde 1030 arasında olduğunu belirten Prof. Dr. Muzaffer Üstdal, şunları söyledi:
"Bu randıman, çağımızda protein açığımızı kapatmakta hem yetersiz, hem de pahalıdır. Bitkiyi proteine dönüştürmede, gelişme çağındaki dana yüzde 15, koyun yüzde 23 randıman verirken, soya fasülyesinden elde edilen randıman yüzde 80'in üzerindedir. Üstelik soya proteini 34 kat ucuza mal olmaktadır."
Prof. Dr. Üstdal, soya fasülyesi ağırlıklı besinlerde, et ağırlıklı besinlere kıyasla tehlikeli mikroorganizmaların üremediğini, yine etli besinlerle ortaya çıkan zehirlenmeler ve alerjik olayların soya fasülyesinde görülmediğini, ayrıca, sindirim açısından da dana eti bonfilesi ve süte eşdeğer nitelikte olduğunu belirtti.
SOYA UNU
Proteince zengin soya ununun, besinlerin hazırlanmasında katkı maddesi olarak da yaygın kullanma alanı bulduğunu hatırlatan Prof. Dr. Üstdal, "Soya unu, sulu ortamda iyi çözüldüğünden ve ortamın öteki besin maddeleriyle yararlı bağlanmalar yaptığından, farklı besinler karışımını birbirine özlülük kazandırarak yapıştırmaktadır. Gelişmiş birçok ülkenin besin teknolojilerinde yaygın biçimde soya unu kullanılmaktadır" dedi.
SOYA SÜTÜ
Prof. Dr. Üstdal, sütün az elde edildiği Türkiye dahil, birçok ülkede, küçük çocuklar için süt yerine soyalı içeceklerin önerildiğini belirterek, "Bu çeşit soyalı içeceklerin besin değeri soya sütüne yakındır. Maliyeti de sekizde biri dolayındadır. Süt alerjisi olan çocuklara soya sütü başarıyla verilmektedir" diye konuştu.
Prof. Dr. Muzaffer Üstdal, düşük kalorili ve kolesterolsüz olan soya fasülyesinin zayıflama rejimi için ilgi çekici, kalp-damar hastalıkları için de önemli bir besin olduğunu sözlerine ekledi.
Soya fasülyesinin kanseri önleyici olduğu belirlendi
Fırat Üniversitesi (FÜ) ve Amerika'nın Detroit şehrinde bulunan Wayne State Üniversitesi tarafından ortak yürütülen bir çalışma sonucunda soya fasulyesinin cildin gençleşmesi, saç ekimi, kemoterapi hastalıklarında bıraktığı olumlu katkılarından sonra kanseri önleyici etkisi tespit edildi.
1,5 yıl süren çalışmada FÜ ve Wayne State Üniversitesi Karmanos Kanser Enstitüsü ortaklaşa yürüttüğü projede, bıldırcınların yemlerine bırakılan belirli dozdaki soya fasulyesi yumuşak doku tümörlerinin sayısında azalma olduğu ortaya çıktı. Çalışma kanser hastalığına karşı geliştirdiği tedavi yöntemleriyle bilinen Prof. Dr. Ömer Küçük, başkanlığında FÜ ile birlikte yürütülüyor.
Fırat Üniversitesi Veteriner Fakültesi dekan yardımcısı ve öğretim üyesi Prof. Dr. Kazım Şahin, ABD Wayne State Üniversitesi Karmanos Kanser Enstitüsü Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ömer Küçük, FÜ Veteriner ve Tıp Fakülteleri ile Veteriner Kontrol Araştırma Enstitüsü tarafından soya fasülyesinin kanseri önleyici etkileri konusunda önemli çalışmalar yaptıklarını söyledi.
Yapılan araştırma hakkında bilgi veren Prof. Dr. Şahin, bıldırcınlar üzerinde yapılan araştırmanın 3 grup halinde yürütüldüğünü belirterek, gruplardan birinin yemlerine isofalvonların (soyada bulunan antikanserojenik maddeler) katılmadığını, diğer iki grubun yemlerine 400 ve 800 mg/kg soya isoflavonların katıldığını kaydetti.
Şahin, yaklaşık 1,5 yıl süren bu çalışmanın sonucunu şöyle açıkladı: "1,5 yıl süren araştırma sonucunda bıldırcınlarına verilen yemlere soya fasülyesinde bulunan antikanserojenik maddeler eklendi. Öncelikle 3 gruba ayırdığımız bıldırcınların ilkine verilmedi. İkinci gruba ise 1 kilogram yeme düşen 400 miligram isoflavon konuldu. Son gruptakilerin yemlerine ise 1 kilogramlık yeme 800 miligram isoflavon bırakıldı. Araştırma sonucunda isoflavon katılan gruptaki bıldırcılar vücutlarında, yumuşak doku tümörlerinin sayısında azalma tespit edildi. Özellikle yemlerine 800 miligram soya fasülyesinde bulunan antikanserojenik (isoflavonlar) maddeler katılan gruptaki bıldırcınların vücutlarında tümör boyutlarının diğer gruplara göre daha küçük olduğunu ortaya çıktı. Bu gelişmeler kanser hastalarının tedavi yöntemi konusunda sevindirici gelişmelerdir."
Benzeri çalışmaların insanlarda da yapılabileceğini ifade eden Şahin, insanlar üzerinde de iyi sonuçların alınabileceğini savunuyor. Bu kapsamda insanlar üzerinde Karmanos Kanser Enstitüsü ve Tıp Fakültesi ile klinik çalışma yapmayı hedeflediklerini dile getiren Şahin, insan sağlığı konusunda çok olumlu etki bırakan soya fasulyesinin tüketimi konusunda Türkiye'de yaşayan insanların bilinçlendirilmesi gerektiğine de değiniyor.
Projenin mimarı olarak kabul edilen Prof. Dr. Ömer Küçük ise, soya fasülyesinin yararlarının Türkiye'de de birçok kesimden araştırıldığını vurgulayarak, Fırat Üniversitesi ile yapılan araştırmanın deneysel aşamasından sonra elde edilen analiz sonuçlarının dikkate alınmaya değer buldu.
Fırat Üniversitesi'nde ortak yapılan araştırmanın sonuçlarının, Türkiye'de kanser tedavisi başta olmak üzere birçok hastalığın tedavisine ışık tutacağını ifade eden Prof. Dr. Ömer Küçük, Türkiye'de soya üretiminin artırılması gerektiğine dikkat çekiyor. Prof. Dr. Küçük, ABD'de Tarım Bakanlığı'nın soya ürünlerinin kullanılmasını teşvik ettiğini ifade ederek, yemeklerde et yerine soya ürünleri tüketiminin giderek arttığını bildirdi. Kuzey ve Güney Amerika kıtası ile uzak doğu ülkelerinden Çin'de soya fasülyesi üretiminin arttığına dikkat çeken Küçük, soya fasülyesinin önümüzdeki günlerde ciddi bir sektör oluşturacağının altını çizdi.
Soya, et kadar besleyici
Sütçü İmam Üniversitesi Ziraat Fakültesi öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Ahmet Yılmaz, soyanın, önemli bir protein kaynağı olduğunu bildirdi.
Koroner kalp hastalıkları sonucu ölümlerin, doymuş yağ asiti ile ilgili olduğunu kaydeden Yrd. Doç. Dr. Yılmaz, "Hayvanî yağların yüksek oranda doymuş yağ asitleri ve kolestrol içermeleri sebebiyle, bu yağlarla uzun süre beslenen kişilerde kalp rahatsızlıkları başlamakta ve ömür kısalmaktadır. Soya, proteini çok değerli aminoasitleri içerdiğinden beslenme değeri oldukça yüksek ve hayvanî proteinlere çok yakındır" dedi.
İyi çalışma gücü ve düzenli çalışma yeteneğine sahip kişilerin yetişmesi için iyi beslenmenin temel olduğunu belirten Yrd. Doç. Dr. Yılmaz, şöyle dedi:
"Besin maddeleri karbonhidratlar, yağlar, proteinler, vitaminler, madenî maddeler ve su olmak üzere 6 grupta toplanır. Nebatî ve hayvanî olmak üzere iki gruba ayrılan yağlar, enerji kaynağı olduğu gibi, canlılığın devamı için de gereklidir. A, D, E ve K vitaminlerini de içeren yağlar yiyeceklere tad, lezzet ve aroma vererek, gıdaların daha kolay ve iştahla yenmesini sağlarlar. Bir insan yılda, üçte biri hayvanî, üçte ikisi nebatî olmak üzere 30 kilo yağ tüketmeli. Nüfusun hızlı artışı, hayat standardının yükselmesi ve nebatî yağların sağlık yönünden, üretimi zor, maliyeti yüksek hayvanî yağlara göre daha yararlı olması, nebatî yağ talebini gittikçe artırmaktadır."
Soya Fasülyesi İyi Kolesterolü Yükseltiyor
Yapılan araştırmalar sonucunda soya fasülyesinin kolesterol seviyesi normal olan insanlarda iyi kolesterolü yükselttiği, kötü kolesterol içinde hiç bir etkide bulunmadığı açıklandı.
Normal insanlarda soyanın yaptığı etkilerle ilgili ilk kez net bir açıklama yapıldı. Yapılan araştımalardan alınan sonuçlar ise oldukça şaşırtıcı, soya tüketiminin normal insanlarda iyi kolesterolü düşürürken kötü kolesterol üzerinde hiçbir etkide bulunmuyor. Kolesterolü yüksek olan insanlarda ise soyanın kolesterolü düşürdüğü kanıtlanmıştı. Özellikle uzmanlar kolesterolü yüksek olan insanlar için her öğünde on gram, günde üç öğün ya da daha fazla soya fasülyesi tüketmelerini öneriyor.
New Orleans Tulane Üniversitesi uzmanları 35-85 yaşları arasında 60 erkek ve 90 kadından oluşan kişiler üzerinde incelemelerde bulundu. Bu kişilere günde 40 gram soya verildi. 2 ay içinde görüldü ki iyi kolesterol oranı 4.7 oranında artış gösterdi. Uzmanlar tüm fasülye çeşitlerinin içinde bulunan proteinin, kolesterolü düşürdüğünün kanıtlandığını da belirttiler.
Soya Unu Kalbinizi Koruyor
Soya fasülyesinden yapılan unun kalp hastalıklarına yakalanma riskini azalttığı açıklandı.
Amerikalı bilim adamları yaptıkları araştırmalarda, soya fasülyesinden yapılan undan elde edilen ekmekle beslenen kişilerin, kalp hastalıklarından korunduğunu tespit ettiler.
Uzmanlar uzun zaman alan araştırmalarının, fazla ekmek tüketenleri sevindireceği görüşündeler. Yerel yiyecek dükkanlarında halka test ettirilen ekmeklerin beğenildiği, gizli formülün patentinin alınması için çalışmaların başladığı açıklandı.
Araştırmacılar, domateste bulunan lycopene maddesinin prostat kanserinin oluşmasını önlediğini belirterek, soya ile domates birleşiminde oluşacak olan ekmeğin de oldukça faydalı olacağını kaydediyor.
Soya ekmeğinin ilk kez, Amerikanın Ohio eyaleti Cleveland kentinde piyasaya sürülmesi bekleniyor.
Soya Fasülyesi Prostat Kanseriyle Savaşıyor
Yapılan araştırmalar, soyadan elde edilen maddenin, prostat kanseri hücrelerinin ölümüne yol açtığını ortaya koydu.
Daha önce yapılan çalışmalarda soya fasulyesinde bulunan iki kimyasal maddeden biri olan "genistein"in, vücutta östrojen hormonu benzeri etki yaptığı tespit edilmişti. Asya ülkelerinde yaşayan insanlarda prostat kanserine daha az rastlanmasının nedeninin soya fasülyesi tüketimi olduğu görüşünde olan bilim adamları, fareler üzerinde bir araştırma yaptılar. "Genistein"den elde edilen bir özü, farelerde prostat kanseri üzerinde deneyen araştırmacılar, "genistein"in prostat kanseri tümörlerinin büyümesini durdurduğunu gördü.
Doku kültüründe "genistein"i deneyen bilim adamları, "genistein"in, hücre büyümesini kontrol eden p21 geninin üremesini artırdığını saptadı. Bu durumun, kanserin büyümesini sağlayan VEGF proteininin üremesini yavaşlattığı belirlendi. P21 geninin üremesinin artması ve kanserin büyümesini körükleyen VEGF proteininin üremesinin yavaşlaması sonucu kanser hücrelerinin öldüğü kaydedildi. Uzmanlar, daha sonra yapacakları araştırmalarda, "genistein"in, 70 prostat kanseri hastasında deneneceğini bildirdiler.
Bu araştırma sırasında, hastalar vücut ağırlıklarına göre günde ortalama beş gram "genistein" alacaklar ve bu tedavi denemesi altı ay sürecek. Bilim adamları, bir yıl içinde "genistein"in prostat hastalarında ortaya koyacağı etkinin belirlenebileceğini bildirdi.
Soya Meme Kanseri Riskini Arttırıyor
ABD Chicago Illinois Üniversitesinde bilim adamları soya isoflavonlarının meme kanseri riskini arttırdığını bildirdi.
Bilim adamları tarafından yapılan üç ayrı araştırma sonuçları meme kanseri riski taşıyan kişilerin ya da östrojenden dolayı meme kanseri olan hastaların soya isoflavonlarıyla beslenmelerinin tehlikeli olduğunu gösteriyor.
İsoflavonlar soya fasulyesinden elde ediliyor ve pek çok vitamin ilaçlarında bulunuyor. Uzmanların, düzenli olarak isoflavon verilen farelere meme kanseri hücresi enjekte etmesi üzerine kanser hücrelerinin çoğaldığı tespit edildi.
Glikosid ve Aglikon adlı isoflavon forumlarının da, östrojenden kaynaklanan meme kanseri hücreleri üzerinde aynı etkiyi yaratarak tümörlerin büyümesine sebep olduğu belirlendi. Araştırmayı yürüten bilim adamları östrojenden kaynaklanan meme kanseri hastalarının ya da meme kanseri riski taşıyanların isoflavon tüketimini azaltmaları gerektiğini vurguladılar ve isoflavon miktarı düşük vitamin ve ilaç kullanmalarını tavsiye ettiler. İçeriğinde isoflavon bulunan vitaminler ve ilaçlar genel olarak 50 yaş üzerindeki kadınlarda menopozun etkilerini önlemek için kullanılıyor.
Kıymeti bilinmeyen asrın bitkisi
Birçok alanda uygulanan yanlış politikalar ve bilinçsizlikler, hem potansiyeli harekete geçirmemize engel oluyor hem de ülkemize büyük ekonomik zararlar veriyor. Bu alanlardan birisi de, asrın harika bitkisi diye anılan soya fasulyesi. Tüm dünyanın önemini anladığı ve stratejik bitki konumuna sokarak her geçen yıl üretimini arttırdığı soya fasulyesi için ülkemiz iklim ve toprak şartları açısından en müsait ülkelerden birisi olmasına rağmen, potansiyelini harekete geçiremiyor. İnsan ve hayvan beslenmesinin yanı sıra sanayide 300 çeşit alanda kullanılan ve dünyada yılda 180 milyon ton üretilen soyanın ülkemizdeki üretimi sadece 75 bin ton. Ülkemiz soyayı ihraç edebilecek potansiyele sahipken, her yıl ihtiyacı için 1 milyon 250 bin ton soya ithal ediyor ve 350 milyon dolar bedel ödüyor. Uzmanlar, soya fasulyesi gerçeğinin biran önce görülmesi gerektiğini ve geleneksel tarımdan ziyade bu tip ürünlerin üretim planlamasının yapılması gerektiğini ifade ediyorlar. Sahip olduğumuz 18 milyon hektarlık tarla arazisine başta soya olmak üzere diğer yağlı tohum bitkilerinin ekilmesiyle, en büyük problemlerimizden birisi olan işsizliğe de büyük oranda çözüm gelebilir.
Karaosmanoğlu: İthalat azalır
İTÜ Kimya Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. Filiz Karaosmanoğlu dünyanın bitkisel yağlardan elde edilen biyodizelin önemini anladığını belirterek, Biyodizel mevcut Diesel motorlarında tasarım değişikliği gerekmeksizin kullanılabilen, ticari olma başarısını yakalamış alternatif motor yakıtıdır. Amerika, petrolü olmasına rağmen soya yağı kökenli SOYDİZEL adı ile dizel yakıta alternatif olarak önemli ölçüde değerlendiriyor. Tarımın yoğun olduğu Kansas, Minnesota, Iowa gibi eyaletlerde tarımsal makineler, belediye otobüsleri ve okul servislerinde biyodizel başarı ile kullanılıyor. Amerikan soya tarımı, gerek gıda sektörüne gerekse alternatif yakıt sektörüne büyük destek veriyor. Amerikan Deniz Kuvvetleri de biyodizel üretip kullanıyor. Pek çok ulusal park taşıtında, başta deniz motorlarında normal dizel ve bitkisel yağlardan oluşan yakıt karışımı çok yaygın. Avrupada ise Fransa rafineri çıkışında dizel yakıtına % 2-5 biyodizel katkısını önde tutuyor. Almanya ve Avusturya da biyodizeli doğrudan kullanıyor. Almanya 2001de büyük bir atak başlattı dedi. Türkiyede her yıl ortalama 15-16 milyon ton dizel yakıtı, % 90ı dışa bağımlı olarak tüketildiğini ifade eden Karaosmanoğlu, Türkiye, önce yakıt amaçlı bitkisel yağ için başta soya olmak üzere kanola, ayçiçek vb. yağlı tohum bitkilerinin tarımını özendirmeli. Belediyelerde biyodizel kullanımı teşvik edilmeli. Bu tüketim yerli üretimle desteklenmeli. Orta ölçekteki bir tesiste üretilecek biyodizelin maliyeti 650 000-750 bin TL. Bu biyodizelin yerinde kullanımı, taşıma ve depolama maliyetinin düşmesi avantajını da yanında getirir. Ayrıca ekonomik faydanın yanısıra, tarımda istihdamı sağlayacak ve kullanılan yakıt çevreye zarar vermeyecek şeklinde konuştu.
300 yerde kullanılıyor
Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Halis Arıoğlu soya fasulyesinin, insan ve hayvan beslenmesinde önemli bir yere sahip olduğunu belirterek Soya tohumları %36-40 protein, %18-24 yağ, %26 karbonhidrat ve %8 madensel maddeler içeriyor. Gıdanın yanısıra soya, değişik sanayi kollarında yaygın olarak kullanılıyor. Soya; içerdiği değerli besin maddeleri sebebiyle 300 den fazla değişik yerlerde kullanılıyor. Bu özelliğiyle soya, asrın harika bitkisi olarak biliniyor şeklinde konuştu.
Dünya soya ticaretinde ABDnin ön planda olduğunu ifade eden Arıoğlu, ABDyi Brezilya ve Arjantin izliyor. Soyaya verilen önem ve üretim planlamaları doğrultusunda dünyada üretim her geçen yıl artıyor. 1962 yılında dünya üzerindeki üretim 27 milyon ton iken 2002de 180 milyon tona ulaştı. 2010 yılına kadar da 65 milyon tonluk bir üretim artışı öngörülüyor. ABD yılda 9.14 milyar dolar tutarında soya veya soya ürünleri ihraç ediyor dedi.
Üretimde çok geriyiz
Arıoğlu, Türkiyede ise soya üretim potansiyelinin mükemmel olduğunu belirterek Soya ikinci ürün olarak da ekilebiliyor. Toprağı zenginleştiren soya, buna rağmen izlenen yanlış tarım politikaları ve şuursuzluk sebebiyle içler acısı bir görüntü veriyor. Amerika 2002de 80 milyon ton soya üretirken biz sadece 75 bin ton üretmişiz. Dünya soya üretimi her geçen yıl artarken biz seyirci kaldık. Ülkemiz ekonomisi ve tarımı açısından bir değerlendirme yapıldığında, soyanın önemi daha da artacak. Zira; 2001 yılı değerlerine göre, ülkemize, 321 bin ton soya fasulyesi, 378 bin ton soya küspesi ve 168 bin ton da ham soya yağı ithal edildi. Bunu soya tanesine indirgediğimizde, toplam 1.250.000 ton soya ortaya çıkıyor ki, bu çok büyük bir değer. Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol boru hattından yılda 300 milyon dolar gelir bekleyen Türkiye 350 milyon doları soya ithalatına veriyor. Soya tarımının ülkemiz sanayisine ve ekonomisine katkısı çok büyük. Bu sebeple ülkemizde soya üretimini istenilen düzeylere çıkartabilmek için, gerekli tedbirlerin vakit geçirilmeden alınması gerekiyor şeklinde konuştu.