- 28 Şubat 2007
- 842
- 7
- 55
Sizin hiç babanız öldümü?
Benim bir kere öldü...
Yıkadılar,
Aldılar,
Götürdüler...
Babamdan hiç ummazdım bunu...
Kör oldum..." Cemal SÜREYA
“Nehir kokardı ellerin,
birazcıkta sigara…
Saçlarımda dolaşırken elin ben uyanıktım / gözleri yumulu…
Ve iyi uykular öpücüğünde sakalların batacak diye biraz korkarak beklerdim…”
Uyumazdım biliyor musun?
Saatler geçtikçe karamsar düşler kurardım ,birer birer sönerdi yıldızlarım mermi seslerinde, köpek ulumalarında dikenlenen tüylerim…
Annem cam kenarında, elinde şişler, örgüler örerdi.Abim kitaplar okurdu lüks ışığında…
Herkes seni bir başka beklerdi…
Önce bir fayton sesi gelirdi sekizlik at ayağı vuruşuyla
Çakmak çakardı nallar
Arnavut kaldırımlara
/eğer kışsa kayaraktan ,sessizce, usulca…/
Bahçe kapısı açılırdı ve öksürürdün, bilirdik “destur” undu o senin.Ben, pencereye koşardım, bir gölge dolaşırdı / n / bahçemizde…Herkesin yüzünde bir rahatlama ; tebessüm karışık…Kapıyı çaldığında ben yataktaydım, sahte uykularımda…Birazdan çay içecektiniz,biraz sohbet ve ardından öpüp hepimizi teker teker ,odanıza gidecektiniz… batacaktı sakalların yanaklarımıza, annemin pamuk dudakları alacaktı acısını…
Bir gece sensiz geçti faytonu Hüseyin amcanın…
Bir gece yüreğime basa basa atlar…
Bir gece sen gelecek oldularını ateşe verdi çakmaktaşları nallarda…
Bir gece annem kara örtülü…
Bir gece suskun radyo…
Bir gece
Sen
Gelmedin…
Biliyor musun baba? Çocuklarımı sen gibi, senin bizi sevdiğin gibi sevemiyorum, korkuyorum...
Korkuyorum bir gün bende 47 yaş baharında alıp başımı giderim diye...
/Beyaz buluttan atlar öyle istekli ki beni bindirip sırtına götürmeye baba, ben öyle istekliyimki.../
Sen gibi gelişlerimde öksürmüyorum mesela... Bir heyula gibi; Bir anda dikiliyorum karşısına çocuklarımın... Kulakları kirişlerde dayalı kalmasın istiyorum / Hassas olur kulakları çocukların, kirişlerin sessizliği parçalar yüreklerini.. Sen o sessizlik ne korkunçtur bilemedin baba.../
Hem faytonlar sislere karışıp gitti senden bir süre sonra ve ben hanidir arabama binmiyorum, dedim ya hassastır kulakları en ufak çıtırtıyı nefesinden tanırlar... Dedim ya sen ...
Kızmıyorum yüreğimde yaktığın zemheri ateşine / Kızıyorum aslında ama kızamıyorum.../
Sitem de,
Özlem de,
Ne dersen de...
Ben bir koca adamın daralıp, bunalıp sana kaçıp gelmeği istemesi diyorum...
Koşmak istiyorum koşmak
Her adımda çocuklaşmak,
Ufalmak...
O yaz akşamüstlerinde koşup dizlerine sarılmak vardı ya? /Gelişlerini sakladığını sanmıştım bir yerlerde/
Koşmak...
Koşmak...
Hazır mı dizlerin baba?
Sarılmak baba, sarılmak dizlerine...
47 yaş bana çok mu uzak baba?
Bu gecede uyumadım baba,benimde sakallarım çıktı biliyor musun? Şimdi yatağıma uzanacağım,sen bakma gözlerimin yumulu olduğuna…
Yine öp beni…
Ve git odana seviş annemle
Rahmine düşür beni…
Seni özlüyorum… al beni…
*****
Bakma yumulu olduğuna gözlerimin…
Bana bir masal anlat baba…/içinde tüm oyunlarım…/Şeker ve bal…/Güneş ve ay…
Bana bir masal anlat baba…Anlatırken tut elimi…/Uykuya dalıp gitsem bile…/ Bırakıp gitme sakın beni…
alinti
Benim bir kere öldü...
Yıkadılar,
Aldılar,
Götürdüler...
Babamdan hiç ummazdım bunu...
Kör oldum..." Cemal SÜREYA
“Nehir kokardı ellerin,
birazcıkta sigara…
Saçlarımda dolaşırken elin ben uyanıktım / gözleri yumulu…
Ve iyi uykular öpücüğünde sakalların batacak diye biraz korkarak beklerdim…”
Uyumazdım biliyor musun?
Saatler geçtikçe karamsar düşler kurardım ,birer birer sönerdi yıldızlarım mermi seslerinde, köpek ulumalarında dikenlenen tüylerim…
Annem cam kenarında, elinde şişler, örgüler örerdi.Abim kitaplar okurdu lüks ışığında…
Herkes seni bir başka beklerdi…
Önce bir fayton sesi gelirdi sekizlik at ayağı vuruşuyla
Çakmak çakardı nallar
Arnavut kaldırımlara
/eğer kışsa kayaraktan ,sessizce, usulca…/
Bahçe kapısı açılırdı ve öksürürdün, bilirdik “destur” undu o senin.Ben, pencereye koşardım, bir gölge dolaşırdı / n / bahçemizde…Herkesin yüzünde bir rahatlama ; tebessüm karışık…Kapıyı çaldığında ben yataktaydım, sahte uykularımda…Birazdan çay içecektiniz,biraz sohbet ve ardından öpüp hepimizi teker teker ,odanıza gidecektiniz… batacaktı sakalların yanaklarımıza, annemin pamuk dudakları alacaktı acısını…
Bir gece sensiz geçti faytonu Hüseyin amcanın…
Bir gece yüreğime basa basa atlar…
Bir gece sen gelecek oldularını ateşe verdi çakmaktaşları nallarda…
Bir gece annem kara örtülü…
Bir gece suskun radyo…
Bir gece
Sen
Gelmedin…
Biliyor musun baba? Çocuklarımı sen gibi, senin bizi sevdiğin gibi sevemiyorum, korkuyorum...
Korkuyorum bir gün bende 47 yaş baharında alıp başımı giderim diye...
/Beyaz buluttan atlar öyle istekli ki beni bindirip sırtına götürmeye baba, ben öyle istekliyimki.../
Sen gibi gelişlerimde öksürmüyorum mesela... Bir heyula gibi; Bir anda dikiliyorum karşısına çocuklarımın... Kulakları kirişlerde dayalı kalmasın istiyorum / Hassas olur kulakları çocukların, kirişlerin sessizliği parçalar yüreklerini.. Sen o sessizlik ne korkunçtur bilemedin baba.../
Hem faytonlar sislere karışıp gitti senden bir süre sonra ve ben hanidir arabama binmiyorum, dedim ya hassastır kulakları en ufak çıtırtıyı nefesinden tanırlar... Dedim ya sen ...
Kızmıyorum yüreğimde yaktığın zemheri ateşine / Kızıyorum aslında ama kızamıyorum.../
Sitem de,
Özlem de,
Ne dersen de...
Ben bir koca adamın daralıp, bunalıp sana kaçıp gelmeği istemesi diyorum...
Koşmak istiyorum koşmak
Her adımda çocuklaşmak,
Ufalmak...
O yaz akşamüstlerinde koşup dizlerine sarılmak vardı ya? /Gelişlerini sakladığını sanmıştım bir yerlerde/
Koşmak...
Koşmak...
Hazır mı dizlerin baba?
Sarılmak baba, sarılmak dizlerine...
47 yaş bana çok mu uzak baba?
Bu gecede uyumadım baba,benimde sakallarım çıktı biliyor musun? Şimdi yatağıma uzanacağım,sen bakma gözlerimin yumulu olduğuna…
Yine öp beni…
Ve git odana seviş annemle
Rahmine düşür beni…
Seni özlüyorum… al beni…
*****
Bakma yumulu olduğuna gözlerimin…
Bana bir masal anlat baba…/içinde tüm oyunlarım…/Şeker ve bal…/Güneş ve ay…
Bana bir masal anlat baba…Anlatırken tut elimi…/Uykuya dalıp gitsem bile…/ Bırakıp gitme sakın beni…
alinti