Seyyar satıcı Suriyeli çocuğu yere çarptı

Gec cevap yazdigim icin kusura bakma.
Calisiyorum ve mesajlarina cevap yazmak birkac saatimi aliyor. Bos vakti cok zor buluyorum.

"Çin daha düne kadar çocuk cinsiyeti saplantısı yüzünden insanların kız bebekleri aldırdığı,insanlarını günde 1 doların altına çalıştıran bir devletten bahsediyorsun..


Cinsiyet seciciligi kulturel bir konu, bir cok baska ulkede oldugu gibi. Ama Cin hukumeti baska bircok eski gerici adeti ortadan kaldirdigi gibi, cinsiyet seciciligi konusunda da yasal onlemler aldi. Ama halklarin inanislarini kisa surede degistirmek zor. Yeni jenerasyonlar ayni dusunceye sahip degiller, o yuzden nufustaki cinsiyet dengesiziligi yavas yavas ortadan kalkiyor. Ki şuanda bile kadın ve erkek nüfus oranı diğer ülkelerle kıyaslandığında "normal" sayılabilecek bir seviyede. Ülkenin %48'ni kadın nüfus oluşturmakta.

Bir dolar ulkenin ekonimik kosullari ile ilgili bir durum. Ama o 70'lerin, 80'lerin Cini daha cok. Su anda bircok Cin sehri (nufuslari TC'nin nufusundan fazla olan) neredeyse Singapur'un kisi basina gelirine sahip. Tabi fakirlik devam ediyor; dunya bankasina gore, Cin'in belirledigi fakirlik sinirinin altinda (ki bu sinir TC'nin tesbir ettigi sinirin uzerindedir) yaklasik 80 milyon kisi yasiyor. Cin'in yeni 13. 5 yillik ekonomik planlamasina gore, 2020'ye kadar fakirligin tamamiyla sonlandirilmasi ve orta gelir seviyesinin yakalanmasi hedefleniyor. Bir diger konu da gelir esitsizligi (ki bu da 2009 yilindan beri azalma egilimi gosteriyor.) Cin tam 30 yil patlayici buyume yasadi (%10 ortalama). Bu dunya tarihinde ilk kez (ve son kez) oldu. Dogal olarak, hizli buyumenin ve sosyal degisimin olumsuz etkileri de ortaya cikiyor. Onemli olan sekuler ve pragmatic bir yonetimin olmasi ve uzun vadeli planlama yapabilmesi.


Çin: insanların yattığı yerde çalışıp, sokak köpeklerinden daha kötü durumlarda yaşadığı bir ülke.
9 yaşında bir çocuğun günde 1 doların altına çalışması mıdır, gelir adaleti.


Cin'de gelir adaletsizligi var ama aclik yok. Dunyada kisilerin ev sahibi olma orani bakimindan, birinci sirada. Cunku Cin sosyalist bir ulke ve konut temel insan haklarindan biri sayiliyor. Yilda Cin hukumeti yaklasik 7 ile 9 milyon arasinda, hesapli konut insa ediyor. Cin'de cocuk isciligi yasak. Ve egitime buyuk onem veriliyor. O yuzden, dunya matematik ve fizik yarislamalarinda, diger Dogu Asya ulkeleri ile birlikte, Cin surekli en ust siralarda yer aliyor. Ama, 1.4 milyar insandan soz ettigimizde, sosyal problemlerin ortaya cikmasi engellenemez. Buna bir de Cin'in endustrilesmeyi kazirdigini, ulusal birligini 1950'de, yikici bir koloniyal donem ve ic savastan sonar sagladigini, Taiwan'a kacan milliyetci hukumetin tum altin, para ve degerli varliklari da beraberinde goturup, o zaman sayilari 500 milyonu gecen insani acliga mahkum ettigini hesaba katarsak, Cin'in basarisi goz ardi edilemez. Unutulmamali ki, Turkiye ulusal birligini 1920'lerde sagladi ve 90 yil savas yasamadi (kore ve kibris disinda). Ama su anda Turkiye GSMH'si 700 milyar dolar civarinda. Cin, 13 triliyon dolar. Iki yilda ekenomisine bir bucuk Turkiye katiyor. Ben olsam buna etkileyici bir idari ve sosyal basari derim.

Sizin yere göğe sığdırmadığınız o ahlaksız Çin hükümeti yüzünden bugün pazarlarımızda civalı bebek kıyafetleri dolaşıyor. Çocuklar açlık sınırının daha da altına çalışıyor.

Cin yuksek teknoloji urun ihracatinda dunya birincisi. Patent basvurusunda (sayi olarak, yuzde olarak degil) dunya birincisi. Dunyanin en hizli bilgisayari Cin'de. Su anda Cin uretim ekonomisinden yaratim ve innovasyon ekonomisine gecis yapiyor. Turkiye'nin hizli treni (hardware ve software) Cin firmasina ait. Cin'in BYD marka arac ureticisi, Boston sehrine elektrikli otobus satiyor. Bu arada kirli endustriler (komur, plastic vs.) Vietnam gibi ulkere kayiyor cunku Cin'de artik isci ucretleri Bati standartlarina yaklasti. Yani boyali bebek 1990'larin hikayesi idi. Gene de Cin'in uretim kapastesi sayesinde bircok ulke enflasyonlarini dusuk tutmayi basardi. O zamanlar Cin her ihtiyaca donuk uretim yapiyordu. Ucuz ithalatciya kalitesiz urun (dogal olarak), pahali ithalatciya, kaliteli urun. Mesela boyali bebek ABD'de sorun olmadi ABD de ayni urunu Cin'den almasina ragmen. Ne yazik ki odedigin paranin hakettiginden daha fazlasini alamazsin.


Kadın hakları konusuna zaten değinmek istemiyorum, yoksa ağlayacağım."

Evet, is gucune katilim oraninda Cin dunyanin en ileri ulkelerinden. Dunyanin en zengin Kadin CEO'su bir Cinli. Cin, Kadin CEO sayisinin en yuksek oldugu ulke. Ve Sosyalist sistem ozellikle kadina oncelik veriyor, Marxism'in dogasinda oldugu uzere.

O zaman Tayyip Erdoğan da mesela ABD'yi davet etsin? O da seçilmiş başkan? Aynı seçilmiş hükümet ABD'yi davet etse bu kadar hak verir olacak mıydın?

Ikisi cok uc ornekler. Neden mi?
Tc'de Abd destekli bir darbe girisimi yok. Yine bu ulkede, cogunlugun istegi hice sayilarak bir Seriat getirme sevdasida yok. Olası bir darbe halinde, ozgur olma hakkindan yasama hakkına kadar her turlu "dogustan sahip olunmasi gereken haklara" uzanan eller, El Kaide yok.
Secilmis hukumet Marksistti. Ve insanlarin o zamanın Sovyetler Birliginden ozgurluk bakimindan bir eksigide yoktu. Ve bu halde ki ulkeyi, gunumuz Afganistanina cevirmek uzere harekete gecen 3 buyuk guc vardi; ABD, Suudi Arabistan ve Pakistan. Yani, zaten ozgurluk icin davet edilmis bir ulkeydi Sovyetler. Hak ve esitlik adına topraklara cagrildi.
Ortada durumun ne kadar vahim sonuclara ulastigini gosteren gunumuz Afganistani varken, nasıl Tc ile kiyaslarsın?Gucu yetmiyordu, ne yapsaydı? Topraklarini, halkini yobazlarin eline mi biraksaydi?


Hayir Marilyn, yaniliyorsun. TKP'de anlatilanlarla sinirli degil benim bilgim. Istemen halinde, yukarida yazdiklarimi destekleyecek kaynaklar sunabilirim sana.

O Bin Ladin nasıl palazlandı? Sovyetlere karşı ayaklanan İslamcılar ABD tarafından desteklendiği için. Peki Sovyetler içeri girmeseydi, desteklenirler miydi, yoksa kendi yağlarında mı kavurulardı. Sovyetlerin yayılmacı ve sömürmeci politikaları yüzünden asla bilemeyeceğiz.

Dehset bir yanilginin icindesin.
Afganistanda, yeni yonetimin reform programinda kadinlara esit haklar, toprak reformu ve klasik Marksist-Leninist dogrultuda yonetsel onlemler yer aliyordu. 5 Aralik 1978'de Sovyetler Birligi ve Afganistan arasında Dostluk, Iyi komsuluk ve Isbirligi Antlasmasi imzalandi. Bu anlasmanin imzalanmasindan kisa bir sure sonra Sovyet yanlisi iktidara karsi ulusal direnis harekati basladi. Temel Afgan kulturuyle, gelenegiyle catısan yukarida bahsi gecen reform calismalarina karsi ilk isyan harekati yine 1978 yilinda Nuristan bolgesinde patlak verdi.
Ve ayaklanmalar karsisinda yetersiz kalan Afgan hukumeti Sovyetlerden yardım istedi. Sovyetler bu isyanci orgutlerle 7 cephede birden savasti. Yani gökten dusen sadece Bin Ladin ve ordusu degildi. Ulke icinde zaten cok sayida Islamcı orgut vardı. Bunlara birde toprak agaları dahil olunca, Afgan hukumetinin pes etmekten ya da Sovyetlerden yardım istemekten baska caresi kalmadı.


Bağımsızlık dediğin, bir ülkenin halkının tek başına karar vermesidir. Sovyetlerin uydusu olmak bağımsızlık değildir.

Yapma Marliyn, sende biliyorsun ki ben; Sovyetlerin baskisiyla bu ulkeler bagimsizligini kazandi demedim. Soyledigim sey, Marksist gorusten etkilendikleri ve bu dogrultuda ozgurluk, esitlik arayisina girdikleriydi. Tarih boyunca hep tetikleyici bir gorus, eylem olmustur. Ve Afganistan gibi bir cok ulkenin ozgurluk yolunda ki tetikleyiciside Sovyetler Birligidir.

Bu adam deli Bahar.


Hayir Marilyn, o adam deli degil. Hemde hic. Deli olan ortadoguyu kan golune cevirendir. Deli olan, diger ulkeleri somurendir.

İnsanlar sınıflarla var olurlar.

Ve en guzel konu.
Bir kac satir yukarida "ayri tuttugunu" soyledigin Castro'nun, Che'nin ulkesi Kuba "sınıfsız" bir ulkenin mumkun oldugunu bizlere/sizlere kanitladi aslinda. Siniflar ortadan kalkinca, meydana gelecek kaosun, isyanin sadece Kapitalist zihinlerin hayal gucu oldugunu, gozlerimizin onunde cennetten bir bahce misali yetistirip, buyuttukleri ulke ile gosterdiler. Doktoru, muhendisi harekete geciren yegane gudunun, bir temizlikciden fazla alacaklari maas olmadigini, her meslegin bir makinin parcasi misali ayni oranda deger ve oneme sahip oldugunu unutmamaliyiz. Evet, istenen insani insanin kurdu yapmak fakat buna mecbur degiliz. Dogru olanda bu degil.
Fayda, deger bicimi degildir.
Uzay'a bir muhendis sayesinde cikarsın fakat sokakta birikmesi halinde olusacak hastalıktanda copcu sayesinde korunursun. Biri beynini digeride katlanma gucunu sinar.
Meslekleri birbirinden ayiramaz, farklı degerler bicemezsin. Zincir misali, birbirini tamamlarlar.
Bir ciftci, hem beynini hem de bedenini calistirmaktadir. Topragi, havayi, suyu tanir. Ve her yil yeni yontemler, yeni kisa yollar gelistirir. Hangi bitkiye ne kadar su vermesi gerektigini ya da hangi araliklarla ekin ekmesi gerektigini deneyim eder. Ayni zamanda, gunesin altinda gun boyu ter doker.
Bu yaptigin cok yanlis. Mesleklere deger bicmek insani degil.
Ki, dahada komigi Kapitalist sistemde sartlar esit degil ki, meslekler-mevkiler hakkiyla kazanilsin...
Yani, Robert Kolejinden mezun olan veletin yuksek bir mevkiye gelmesi hicte sasilacak is degil.
Tıp kı Sur'da yasayan cocugun 18 yasini doldurmadan evlenmesi ya da cirak olarak hayatini yagin kirin icinde curutmesi gibi.
Yani, maas esitsizligin yine ancak adil kosullar altında yasamis kisiler icin onerebilirsin. Ki buda yanlis ve haksiz bir sistem olur...


Simdi istersen bir de Kapitalizm'e goz atalim.
Mesela ben sana, miras yoluyla zengin olan velet ile nasil yarisabilecegimi sorayım?
Ve sen de Bugatti Veyron sahibi baska bir veletin aslinda bunu hak ettigini kanitlamaya calis.
Bahset bana, senin Kapitalistler acliklara nasil cozum buluyor?
Kuba ile hangi konuda yarisabilir yuce gonullu Kapitalist dotlarimiz?


Ve son olarak, Komunizm insanlik icindir.
Kapitalizme karsi, halkların umudunu yeserten yegane ilactir.
Rica ederim, müsait olduğun zaman yazabilirsin, acelemiz yok :)
Çin ve Sovyetler hakkında kısa kısa yazıp şu Kapitalizm/Komünizm konusuna geçeceğim.
Çin garip bir ülke Bahar. Eğer adından "Halk Cumhuriyeti" ibaresi olmasaydı hiçbir Sosyalistin sevdiği benimsediği bir ülke olmayacaktı.
Çin özellikle kadın hakları bakımından kötü bir ülke. Türkiye'de de kadın CEO var. Ümit Boyner, Güler Sabancı ilk aklıma gelen güçlü kadın simgeleri.
Peki biz bunlara bakarak, Türkiye kadın hakları konusunda çok muzaffer bir ülkedir, diyebilir miyiz?
Bana çalıştığı yerde uyuyan kadınlarla gel Bahar. CEO'larla değil. Orta Doğu, Uzak Doğu ve Asya, kadın hakları bakımından fecaat durumdadır ve Çin de bir istisna değil.
Çin son derece muhafazakar bir ülke ve her tip muhafazakarlıkta olduğu gibi Çin'de de durumdan en çok kadınlar etkileniyor.
Çocuk Çalıştırması desem sana mesela?
Çin korkunç bir atılım yaptı evet, peki nasıl yaptı? Sadece ilimle irfanla yapmadı Bahar, bunu ikimiz de biliyoruz. Gelir adeletsizliği sayesinde yaptı.
Kendi niteliksiz çalışanından kıstığı paraları sanayi sektörüne yatırarak yaptı bu atılımı.
Öyle örnek alınası bir model değil yani, Çin.
Çin ve Boyalı Bebekler bir efsane değildir. Çinden ucuza gelen her ürün zehirlidir Bahar. Sana tavsiyem, sırf yoldaş oldukları için ürünlerini kullanma, ölürsün.
Bu da Çin'in başka bir ahlaksızlığı işte.

Afganis'tan meselesine gelince.
Sen bana marilyn, Sovyetler asla yayılmacı bir politika gütmedi, diyebiliyor musun?
Sovyetler, ABD o dönemde ne yaptıysa benzerini yapmıştır. İki "süper güç" de ülke insanını kendi haline bırakmayı beceremedi.
Bu iki güç yüzünden bugün burnumuz b.ktan kurtulmuyor.
PKK gibi marksist-leninist bir örgüt
DHKP-C gibi marksist leninist bir örgüt nereden çıktı sanıyorsun?
Bunlar nerelerden feyz aldı, kimlerden destek gördü?
Cidden şu örgütler kurulurken Sovyetlerin hiç mi katkısı olmadı sanıyorsun. PKK'nın bundan yıllar önce en büyük destekçisi Baas Partileri değil miydi?
Kim bu Baaslar?
Sen bilirsin de bilmeyen varsa yazayım, Sosyalist bir devlette birleşmeyi hedefleyen Arapçılar. Baasların en büyük destekçisi:
El cevap: SSCB.
Ben Amerikancı değilim, hazretlerinden pek hoşlandığım söylenemez, ama ütopik, Kanatsız Melek Komünistler de görmüyorum.
Sosyalistler de dünyaya en az ABD kadar eziyet etmiştir.
Sosyalistler de en az ABD kadar Orta Doğu'yu kana bulamıştır.
Afganistan'a dönelim.
Davud Han, kimdir Bahar?
Sovyet Yancısı, Darbeci bir General. Bir Şah'ı darbeyle devirmiş, yerine kendi diktatörlüğünü kurup kıçını SSCB'ye yaslamış bir sovyet yancısı.
Bu arkadaş Sovyetlere yanaştıktan sonra ülkenin burnu b.ktan çıkmadı. Önce devirdiği şah geri geldi, yeni Anayasa yaptı o da olmadı, bu sefer Davud Han, hadi darbe mevsimi geldi dedi, bir darbe daha yaptı (destekleyenlere bakıyoruz, kendileri Marksist, diktatör desteleyen marksistler.) Tabii bu abi hepsini vallah billah Cumhuriyet getircem diye ikna edip başa gelince diktayı haşırt diye geçirmiş, araları açılmış falan.
Bu sefer de solcular biz de darbe yapalım diyorlar, bir darbe de onlar yapıp bizim İttihat ve Terrakkiden az halice bir parti kurmuşlar.
Bu kurulan partinin seçimle değil, darbeyle kurulduğuna dikkatini çekerim.
Öyle ya da böyle bu hükümet seçilmişlerden oluşan bir hükümetti. Ve fakat, seçilmişlerin tamamından oluşan bir hükümet değildi.
Esasında yönetim yetkisi elinde olan bir hükümet bile değildi.
Bu hükümet SSCB'yi davet etti..
SSCB de o dönem her hıyarım var diyene elinde tuzla koştuğundan girdi Afganistan'a sonrası zaten tufan.
ABD'yle bir olup ortalığın bir tarafına koydular.
Sen cidden samimiyetle SSCB'nin oralara hak eşitlik demokrasi, adalet için falan girdiğine inanıyor olabilirsin ama hakikat o değil. SSCB yayılmacı bir devletti.
Gelelim Küba'ya.
Küba'ya ne oldu Bahar? Castro öldü ve adamın toprağı kurumadan Obama Küba'ya gitti.
Çünkü komünizm insan tabiatına aykırı. Devam edebilir, sürdürülebilir, bir şey değil.
Sınıfsızlık canlı tabiatına aykırı.
Ben mesleklere ya da kişilere değer biçmiyorum.
Ben ortaya çıkan işe değer biçiyorum.
Bir mısır koçanı toplamakla bir araba motoru tasarlamak ekonomik açıdan aynı şey değildir.
Sen bu iki insana aynı şartları sağlayamazsın. Biri ekonomiye daha fazla katkı sağlıyorsa, daha fazla para kazanmak zorundadır. Eğer mısır koçanı daha fazla para getiriyorsa daha fazla parayı da o almalı.
Bu bütün parayı beyaz yakaya verelim mavi yaka açlıktan gebersin değil.
Ona da insanca yaşayacağı evler, işler, temiz gıdalar, temiz giysiler verelim. Onun da çocuğu iyi okullara gidip, beyaz yakalı olsun.
Bu dediğim başka bir şey.
Ancak insanlar farklıdır Bahar.
Bazısı daha zekidir, bazısı daha yaratıcıdır, bazısı da hiçbir işe yaramaz.
Hiçbir işe yaramayana da bakalım elbette. Açlıktan ölüme terk etmeyelim.
Az işe yarayan da öyle.
Ama çok işe yarayan da diğerlerinden farklı olmalı.
Yoksa kimse çok işe yaramak istemez.
Ben istemem.
Ben Cern'de Tanrı parçacağı parçalarke diğer adam bulaşık yıkayıp benimle aynı parayı alıyorsa, ben bulaşık yıkarım Bahar.
Çok istiyorsa devlet o adama parçalatsın.
Bu yüzden sürdürülebilir değil.
Eğer benim ekonomiye katkım daha çoksa. Benim ürettiğim ürün yurtdışına atıyorum 1000 dolara satılırken ben bulaşıkçıyla birlikte 3 dolar alıyorsam, o ekonomi batar.
Batmalı da.
Gelelim şu kısma:

"Mesela ben sana, miras yoluyla zengin olan velet ile nasil yarisabilecegimi sorayım?
Ve sen de Bugatti Veyron sahibi baska bir veletin aslinda bunu hak ettigini kanitlamaya calis."
İnsanlar eşit değil demiştim değil mi?
Gel hayvanlar alemine bakalım:
Sen hiç, benim çocuğum neden dominant erkeğin çocuğuyla eşit şartlara sahip değil diyen bir hayvan gördün mü?
Eşit değiliz Bahar.
Onun babası senin babandan daha güçlü.
Senin baban da başkasının babasından daha güçlü.
Örneğin ben 25 yıl çalışıp 2 ev aldıysam bu iki evi kendi neslime bırakmak, senin neslinden çaldığım anlamına gelmez.
Ben çalıştım, ben kazandım ve aldım ve istersem sokaktaki evsize veririm, istersem kendi çocuğuma. Sen buna karışamazsın.

Evet %80 %20 meslesi.
O konuda haklısın.
%20 köpek gibi çalışırken %80 köpek gibi harcar.
Bu kapitalizm'in handikapıdır, daha doğru Kapitalizm'in de değil Liberalizm'in handikapı'dır.
Ama bu handikap komünizm ile çözülebilecek bir handikap değil.
Çünkü tarihin defalarca gösterdiği üzere komünizmden dönüp dolaşıp geldiğin yer yine kapitalizm. Savunduğun sistem ne insan doğasına uygun ne de sürdürmek mümkün.
Kaldı ki benim kazandığımı paylaşmak gibi bir zorunluluğum yok. Beni buna zorlamak bile başlı başına zorbalık.
Bak daha hak demokrasi gibi kavramlara değinmedim.

 
Rica ederim, müsait olduğun zaman yazabilirsin, acelemiz yok :)
Çin ve Sovyetler hakkında kısa kısa yazıp şu Kapitalizm/Komünizm konusuna geçeceğim.
Çin garip bir ülke Bahar. Eğer adından "Halk Cumhuriyeti" ibaresi olmasaydı hiçbir Sosyalistin sevdiği benimsediği bir ülke olmayacaktı.
Çin özellikle kadın hakları bakımından kötü bir ülke. Türkiye'de de kadın CEO var. Ümit Boyner, Güler Sabancı ilk aklıma gelen güçlü kadın simgeleri.
Peki biz bunlara bakarak, Türkiye kadın hakları konusunda çok muzaffer bir ülkedir, diyebilir miyiz?
Bana çalıştığı yerde uyuyan kadınlarla gel Bahar. CEO'larla değil. Orta Doğu, Uzak Doğu ve Asya, kadın hakları bakımından fecaat durumdadır ve Çin de bir istisna değil.
Çin son derece muhafazakar bir ülke ve her tip muhafazakarlıkta olduğu gibi Çin'de de durumdan en çok kadınlar etkileniyor.
Çocuk Çalıştırması desem sana mesela?
Çin korkunç bir atılım yaptı evet, peki nasıl yaptı? Sadece ilimle irfanla yapmadı Bahar, bunu ikimiz de biliyoruz. Gelir adeletsizliği sayesinde yaptı.
Kendi niteliksiz çalışanından kıstığı paraları sanayi sektörüne yatırarak yaptı bu atılımı.
Öyle örnek alınası bir model değil yani, Çin.
Çin ve Boyalı Bebekler bir efsane değildir. Çinden ucuza gelen her ürün zehirlidir Bahar. Sana tavsiyem, sırf yoldaş oldukları için ürünlerini kullanma, ölürsün.
Bu da Çin'in başka bir ahlaksızlığı işte.

Afganis'tan meselesine gelince.
Sen bana marilyn, Sovyetler asla yayılmacı bir politika gütmedi, diyebiliyor musun?
Sovyetler, ABD o dönemde ne yaptıysa benzerini yapmıştır. İki "süper güç" de ülke insanını kendi haline bırakmayı beceremedi.
Bu iki güç yüzünden bugün burnumuz b.ktan kurtulmuyor.
PKK gibi marksist-leninist bir örgüt
DHKP-C gibi marksist leninist bir örgüt nereden çıktı sanıyorsun?
Bunlar nerelerden feyz aldı, kimlerden destek gördü?
Cidden şu örgütler kurulurken Sovyetlerin hiç mi katkısı olmadı sanıyorsun. PKK'nın bundan yıllar önce en büyük destekçisi Baas Partileri değil miydi?
Kim bu Baaslar?
Sen bilirsin de bilmeyen varsa yazayım, Sosyalist bir devlette birleşmeyi hedefleyen Arapçılar. Baasların en büyük destekçisi:
El cevap: SSCB.
Ben Amerikancı değilim, hazretlerinden pek hoşlandığım söylenemez, ama ütopik, Kanatsız Melek Komünistler de görmüyorum.
Sosyalistler de dünyaya en az ABD kadar eziyet etmiştir.
Sosyalistler de en az ABD kadar Orta Doğu'yu kana bulamıştır.
Afganistan'a dönelim.
Davud Han, kimdir Bahar?
Sovyet Yancısı, Darbeci bir General. Bir Şah'ı darbeyle devirmiş, yerine kendi diktatörlüğünü kurup kıçını SSCB'ye yaslamış bir sovyet yancısı.
Bu arkadaş Sovyetlere yanaştıktan sonra ülkenin burnu b.ktan çıkmadı. Önce devirdiği şah geri geldi, yeni Anayasa yaptı o da olmadı, bu sefer Davud Han, hadi darbe mevsimi geldi dedi, bir darbe daha yaptı (destekleyenlere bakıyoruz, kendileri Marksist, diktatör desteleyen marksistler.) Tabii bu abi hepsini vallah billah Cumhuriyet getircem diye ikna edip başa gelince diktayı haşırt diye geçirmiş, araları açılmış falan.
Bu sefer de solcular biz de darbe yapalım diyorlar, bir darbe de onlar yapıp bizim İttihat ve Terrakkiden az halice bir parti kurmuşlar.
Bu kurulan partinin seçimle değil, darbeyle kurulduğuna dikkatini çekerim.
Öyle ya da böyle bu hükümet seçilmişlerden oluşan bir hükümetti. Ve fakat, seçilmişlerin tamamından oluşan bir hükümet değildi.
Esasında yönetim yetkisi elinde olan bir hükümet bile değildi.
Bu hükümet SSCB'yi davet etti..
SSCB de o dönem her hıyarım var diyene elinde tuzla koştuğundan girdi Afganistan'a sonrası zaten tufan.
ABD'yle bir olup ortalığın bir tarafına koydular.
Sen cidden samimiyetle SSCB'nin oralara hak eşitlik demokrasi, adalet için falan girdiğine inanıyor olabilirsin ama hakikat o değil. SSCB yayılmacı bir devletti.
Gelelim Küba'ya.
Küba'ya ne oldu Bahar? Castro öldü ve adamın toprağı kurumadan Obama Küba'ya gitti.
Çünkü komünizm insan tabiatına aykırı. Devam edebilir, sürdürülebilir, bir şey değil.
Sınıfsızlık canlı tabiatına aykırı.
Ben mesleklere ya da kişilere değer biçmiyorum.
Ben ortaya çıkan işe değer biçiyorum.
Bir mısır koçanı toplamakla bir araba motoru tasarlamak ekonomik açıdan aynı şey değildir.
Sen bu iki insana aynı şartları sağlayamazsın. Biri ekonomiye daha fazla katkı sağlıyorsa, daha fazla para kazanmak zorundadır. Eğer mısır koçanı daha fazla para getiriyorsa daha fazla parayı da o almalı.
Bu bütün parayı beyaz yakaya verelim mavi yaka açlıktan gebersin değil.
Ona da insanca yaşayacağı evler, işler, temiz gıdalar, temiz giysiler verelim. Onun da çocuğu iyi okullara gidip, beyaz yakalı olsun.
Bu dediğim başka bir şey.
Ancak insanlar farklıdır Bahar.
Bazısı daha zekidir, bazısı daha yaratıcıdır, bazısı da hiçbir işe yaramaz.
Hiçbir işe yaramayana da bakalım elbette. Açlıktan ölüme terk etmeyelim.
Az işe yarayan da öyle.
Ama çok işe yarayan da diğerlerinden farklı olmalı.
Yoksa kimse çok işe yaramak istemez.
Ben istemem.
Ben Cern'de Tanrı parçacağı parçalarke diğer adam bulaşık yıkayıp benimle aynı parayı alıyorsa, ben bulaşık yıkarım Bahar.
Çok istiyorsa devlet o adama parçalatsın.
Bu yüzden sürdürülebilir değil.
Eğer benim ekonomiye katkım daha çoksa. Benim ürettiğim ürün yurtdışına atıyorum 1000 dolara satılırken ben bulaşıkçıyla birlikte 3 dolar alıyorsam, o ekonomi batar.
Batmalı da.
Gelelim şu kısma:

"Mesela ben sana, miras yoluyla zengin olan velet ile nasil yarisabilecegimi sorayım?
Ve sen de Bugatti Veyron sahibi baska bir veletin aslinda bunu hak ettigini kanitlamaya calis."
İnsanlar eşit değil demiştim değil mi?
Gel hayvanlar alemine bakalım:
Sen hiç, benim çocuğum neden dominant erkeğin çocuğuyla eşit şartlara sahip değil diyen bir hayvan gördün mü?
Eşit değiliz Bahar.
Onun babası senin babandan daha güçlü.
Senin baban da başkasının babasından daha güçlü.
Örneğin ben 25 yıl çalışıp 2 ev aldıysam bu iki evi kendi neslime bırakmak, senin neslinden çaldığım anlamına gelmez.
Ben çalıştım, ben kazandım ve aldım ve istersem sokaktaki evsize veririm, istersem kendi çocuğuma. Sen buna karışamazsın.

Evet %80 %20 meslesi.
O konuda haklısın.
%20 köpek gibi çalışırken %80 köpek gibi harcar.
Bu kapitalizm'in handikapıdır, daha doğru Kapitalizm'in de değil Liberalizm'in handikapı'dır.
Ama bu handikap komünizm ile çözülebilecek bir handikap değil.
Çünkü tarihin defalarca gösterdiği üzere komünizmden dönüp dolaşıp geldiğin yer yine kapitalizm. Savunduğun sistem ne insan doğasına uygun ne de sürdürmek mümkün.
Kaldı ki benim kazandığımı paylaşmak gibi bir zorunluluğum yok. Beni buna zorlamak bile başlı başına zorbalık.
Bak daha hak demokrasi gibi kavramlara değinmedim.
Evet, birçok ülkede kadın CEO’lar var. Fakat en zenginini n Çin’de olması, bence epey büyük bir kanıttır.

Fakat yolumuza istatistikleri temel alarak devam etmek, bizi daha kesin sonuçlara götürecektir.

18 yaş üstü kadınların çalışmama/işsizlik oranında, Çin; Kanada gibi birçok ülkeyi geride bırakarak %3,9’luk bir rakamla üst sıralarda yer alıyor. Yani, CEO’ların çokluğu yanında bir de çalışan oranlarına baktığımızda, Türkiye ile Çin’in karşılaştırma yapılamayacak kadar birbirinden uç noktalarda yer aldığını görüyoruz.

Yine parlamentoda koltuk sayısı bakımından Çin’de kadın politikacı oranı %23 iken ABD’de bu oran %19. TC ise 14. Listenin ikinci sırasında yönetim şekli Sosyalizm olan Bolivya, hemen ardında ise %48,9’luk bir oranla Küba yer alıyor.

Evet, aslında Çin’inde birçok konuda geri olduğu doğrudur. Ancak Komünizm ’in, sol duruşun bir getirisi olarak bu sorundan kurtulma yolundalar. Mao’nun devrim esnasında ve sonrasında kadın hakları için getirdiği yenilikler, yaptığı çalışmalar tartışılmaz bir şekilde ayrı bir devrim ayrı bir başarıdır.

Çin’in eşitlik ve Komünizmi yaşama bakımından bir Küba olmadığını biliyorum. Fakat politik duruşu, günümüz sorunlarında seçtiği taraflar takdire şayan. İnsanlarının bilgi seviyesi ve kültürü ise ayrı bir konu. Çocuk işçi çalıştırmanın ise yasak olduğunu yazmıştım. Bu konuyla ilgili istatistik verilere de ulaşamadım.

Marilyn, yoldaş Mao’nun değil, kendi cebinin hatırına insanlar Çin’den alışveriş yapıyor. TC sınırları içinde 50-100 liralık ürünlere, Çin kaynaklı sitelere başvurman halinde 10 liraya sahip olabiliyorsun. Dediğim gibi, bir 1000 lira saydığın tablet ile 100 lira vererek aldığın arasında mutlaka fark olacaktır. Fakat şunu da unutmamalısın, aksi halde görme şansı olmayanlar Çin’in ürettiği ve ucuza pazarladığı başta elektronik olmak üzere birçok kategorideki ürüne, eşyaya ulaşma şansı yakaladı. Bu kesinlikle sınıflar arasında ki eşitsizliğe darbe vuran yegâne adımdır.

Eğer, diğer markalara sayacağın parayı Çin kaynaklı şirketlere de sunarsan, emin ol eline geçen üründen şikâyetçi olmazsın. Şuanda teknolojinin devi konumundalar. En hızlı bilgisayar, manyetik tren gibi birçok alanda öncüler. Yani, yapabiliyorlar.

Ve Sovyet Sosyalist Cumhuriyetle Birliği;

Yayılmacı politikadan anladığın nedir Marilyn? Bir ülkenin ideolojik olarak kendi safına çekme çabası mı yoksa dikta rejimi misali dayatmalarda bulunması mı?

Biz SSCB ülkelerini kısaca tek tek ele almadan önce getirilen yeniliklere bir göz atalım. Ancak bu şekilde doğru sonuca ulaşabiliriz.

Büyük lider Lenin (devrim lideri) hükümet başkanı seçildikten sonra ilk olarak büyük mülk sahipliğini yasakladı. Ardından TC halkına çok bilindik gelen bir karar alarak, kilise ile devletin ayrılmasını sağladı. Bunları medeni nikâh, cinsiyetler arası eşitlik, bankaların ulusallaştırılması, ulusal topluluk hakları gibi pek çok hak ve özgürlük izledi. En önemlisi de, soyluluk unvanları kaldırıldı ve herkes kanun önünde eşit kabul edildi. İşçilerin günlük çalışma süresi 8 saate indirildi, çocuk işçi çalıştırılması yasaklandı. Çalışan herkese, çocuklara, çalışamayacak durumda olan yaşlı ve hastalara sosyal güvence sağlandı. Hafta sonları tatil edildi.

Bunlar, göz ardı edilemeyecek ve SSCB’yi günümüz Küba’sı seviyesine çıkaracak hareketler. Bunlar, karşılığı ödenemeyecek yenilikler. Bunlar, Lenin’in ne kadar ileri görüşlü ve eşitlikçi bir lider olduğunun kanıtı. Küba, Afganistan ve Çin gibi birçok ülkeye öncü oldular. Eşitlik ve hak arayışının öncüleri, “hayalî” olarak adlandırılacak olan haklar zincirinin “kanıtı” oldular. Aksi halde birkaç Kapitalistin; “ama dünya kötü bir yer, eşitlik mümkün değil” sözlerine karşılık vereceğimiz örnekler olmayacak, onlarda bizleri “hayal kurmakla” suçlayacaktı. Oysa her şey başta imkânsızdı, zihindeki sınırlar kalkınca imkânsızlıkta yok oldu.

Ayrıca Bolşevikler, köhne geleneksel düzene karşı düşman bir “Sovyet insanı” yaratmak amacıyla çocuk ve yetişkin herkes için eğitim seferberliği başlattı. İşçi fakülteleri kuruldu. Eğitim ücretsiz ve mecburi hale getirildi.

Ve Sovyetler Birliği %100’lük okuma yazma oranıyla dünyada birinci oldu.

Yani, ABD ile kıyaslama yapman mümkün değil.

Evet, SSCB yayılmacı bir politika izlemiştir. Fakat bu beraberinde zulüm ve şiddeti değil eşitliği getirmiştir. Ki olayı dönemin koşulları içinde değerlendirdiğimiz takdirde, söz konusu ülkenin Türkmenistan’ın bağımsızlığı değil de, ABD’nin Komünistleri yok edip edemeyeceği olduğunu anlıyoruz. 1918’de çar yanlısı generallere B.Krallık, Fransa ve Abd’nin maddi ve askeri destekte bulunması, Bolşeviklere karşı saldırıları örgütlemesi, Hitleri desteklemeleri, Sovyetler Birliğine karşı kurulan NATO, Afganistan’da ki durumlar, Marshall Planı… Bunların hepsi Ermenilere özgürlük değil, Komünistlere ölüm harekâtıydı.

Tıpkı Chavez’in Venezüela hükümetine karşı giriştiği darbe harekatını, Zapatistaların isyan edip dağa çıkmasını ve MexicoCity’e girmesini desteklediğim gibi Sovyetlerin yayılmacı, yani eşitlik ve özgürlük adına yapılan girişimleri de destekliyorum.

Yani sen, seçilmiş bir başkanı Chavez devirmeye çalıştığı için barbardır, halkın isteğine, seçme hakkına karşı çıkan bir diktatördür dersin fakat ben şunları söylerim; Chavez zenginlerin eline verilmiş hükümeti, pasifleştirilmiş, korkutulmuş halka iade etmek için her türlü yola başvurmakta haklıydı, yaptığı başlı başına bir kahramanlıktır.

Kısacası, her meşru olan yol doğru değildir.

Ya da işgaller beraberinde daima zulümde getirmez. (Ki, dediğim gibi dönemim şartlarında her ülke bir başkasının topraklarına göz dikmişken, Kapitalistlerin özelliklede ABD’nin gözünde Rusya yegâne düşman konumundayken kısacası “DÜNYA” savaşı var iken yapılan (Sovyetler ile bu ülkelerin kazandığı haklarda göz önünde bulundurulduğunda) birlik harekâtları yanlış değildir.)

Örneğin Rus-Kafkas savaşında ABD çoktan üs arayışına girişmişken, masum sarı saçlı Kafkas halkının isyanına kanarak “Rusya defol!” naraları atmak olaya tarafsızca bakamamak ve ilerisini, çok değil 3-5 yıl sonrasını görememektir. Rusya gibi doğunun ve solun lideri bir ülke hemen dibinde ABD askeri üssü olmasına izin verir miydi? Suudilerin Çeçenistan’da yaymaya çalıştığı Vahhabiliğe izin mi verseydi? Bu haftanın 5 günü Grozni’de ve iki günüde Moskova’da bombaların patlayacağı anlamına gelirdi.

Özet ile; dönemim koşulları içinde değerlendirildiğinde Rusya akıllıca bir karar almıştır.

Ayrıca, 1991’de yapılan Sovyetler Birliği’nin korunması için yapılan referandumda katılım SSCB genelinde %80’di ve 9 cumhuriyetten gelen %77 oranındaki evet oyu ile Sovyetler Birliği’nin korunması uygun görüldü.

Azarbaycan %94.12 evet. Kazakistan %95 evet. Tacikistan %96, Türkmenistan %98 evet. Ukrayna %71, Özbekistan 594 evet.

DHKP-C ve PKK konusuna ne yazık ki giremeyeceğim.

Fakat şunu söyleyebilirim ki, TC de filizlenen hiçbir ideoloji aslına bağlı değil. DHKP-C ile Komünist temelli, solcu örgütleri karşılaştıramazsın. En basit haliyle, canlı bomba ya da sivillere yönelik saldırılar bu görüşlerde asla yer almaz.

Ne TC’nin solu gerçek sol ne de sağı… Örneğin Hizbullah İsrail’i başarısızlığa uğratan, gerisin geri kaçmalarını sağlayan, üyelerinin neredeyse yarısı Hristiyan ve diğer dinlere mensup kimseler olan, dinden öte bir davayı sırtlamış yegâne birlik iken, TC kolunu zaten biliyorsun...

Gelelim her şeyin özü olan “eşitlik” sorunsalına.

İşleri “ekonomik açıdan” değerlendirmek etik olmadığı gibi, adilde değildir.

Şartların eşit olmadığı bu dünyada, kimse hak ettiğinin tam karşılığını alamaz.

Yani mısır koçanı toplayanların hepsi, beyinleri ancak bellerini bükmeye çalıştığından değil, hayat önlerine bu yolu çıkardığından, mecbur kaldıklarından bu yolu seçiyor.

Herkesin yeteneğine ve yönelimine göre meslek seçtiğini mi düşünüyorsun?

Yani herkes zaten hak ettiği konumda. Ne fazlası, ne azı…Öyle mi?

Oysa şartların uygun olması halinde mühendis olamayacak bir beyin yoktur. Sanatın bile %90’ı eğitim iken, matematik mi insanları sınıflandırma için kullanılabilecek?

Herkese eşit şartlar sunduğun ve her seçimin özgürce yapıldığı bir toplumda sandığın gibi “kolay” işlere bir yığılma olmayacak. Halka Komünizm’in tanıdığı diğer haklarda(eğitim, sağlık, temek yiyecek-içecek ihtiyacı, barınma vb) tıpkı yasaklar gibi (özel mülkiyet, toprak-üretim araçlarına sahip olma, lükse giren eşyalar) eşit olacağından yönelimler tamamen o anın ülke koşullarına göre şekillenecek.

Marilyn, bir çiftçi ile eşit alınan ücretin kişileri doktor olmaktan alı koyacağını söylemişsin. Oysa bu savının tutarsız olduğunu Küba örneğiyle sana kanıtlayabilirim. Gelir eşitliğinin hâkim olduğu bu ülke, kişi başına düşen doktor sayısında dünya ikincisi.

Elbette Kapitalizm ’in sarhoş eden barbarlığına, şiddetine ve sömürme sevdasına kapılan zihinlerde kolaya kaçma, reddetme, isyan durumları yaşanacaktır. Fakat bunlar eğitim ile aşılacak sorunlar.

Marilyn, işleri “katkısına” göre sınıflandıramazsın. Çünkü bu katkı kavramı görecelidir. Tıpkı kimin daha çok ter döktüğünü, emek sarf ettiğini belirlemede olduğu gibi bakış açısına göre cevabı değişir.

Bu yüzden her şeyi “sınıflandırma, ayrıştırma” sevdandan vaz geçmelisin. Seni aldığın ücret tetiklerken, beni de kimsenin benden az ya da fazla maaş almaması harekete geçiriyor.

Eşitlikten neden korkuyorsun? Tüm ülke halkını aynı amacın, refahın, huzurun inşaatçıları olarak göremez misin?

İnsanlar doğuştan fiziksel ve hatta zihinsel olarak eşit olmayabilir. Fakat devletlerde bu farkları ortadan kaldırmak için vardırlar. Aksi halde en kaslı olanın emrinde toplanmış olurduk.

Ve son olarak;

Hayır, kazandığını paylaşmayabilirsin. Çünkü Komünizm sana zaten herkes ile eşit geliri verecek. Kimseden fazlan ya da azın olmayacak.

Fakat aksi halde, kazandığını paylaşmak zorunda olacaktın. Çünkü o para sana değil, senden daha zor şartlarda yaşayanlara ait. Bir grup Kapitalistin eline paraları sıkıştırıp “bunlar senin!” demesi önemli değil. Çünkü onlar, senden daha kötü şartlarda yaşayanlar olduğu sürece “asla” senin olmayacaklar.

Miras eşitsizliği tetikler, şanslı veletleri çoğaltır.

Ve ben Anarşist değilim Marilyn. Yani sınırsız özgürlüğü desteklemiyorum. Eğer insanlar aç iken helikopter ile geziyorsan, tüm servetinin elinden çekip alınmasını desteklerim. Olması gerekende budur. Komünizm ’de aynen bunu yapar. Rica etmez, alır.

Sandığının aksine, eşit olmayan bir düzende kazanılanı kendi malı olarak görmek zorbalıktır.
 
X