Aklım erdiğinden beri annem ve babam her kavgalarında ben arada kaldım, ben suçlandım, sen olmasa idin boşanırdım diye suçlandım, esasında senn doğmanı istemiyorduk ama aldıracak paramız yokdu sözlerini duydum, daha ortaokula giderken evde iş yapmaya başladım, annem bu evde yaşamanın karşılığını ver dedi bana daha dün gibi kulaklarımda çınlıyor, babamla yarı yaşadılar bir süre, o zaman annem her depresyona girdiğinde beni babama göndermekle tehdit etti. Baba benim için ceza idi, alkolik ve dayağı olan bir baba ile yaşamayı istemiyordum. Şimdi ise kendimi çekip yeni bir hayat kurmaya çalışırken annemden uzaklaştım diye resmen toplum baskısı yaşıyprum, nasıl bir evlatmışım, insan böyle bir anneye böyle mi davranırmış.
Annem çok güzel örgü örer, güzel örüyor ya evde açtığınız her dolapda, sandıkda yün ve şiş vardır. Örer de ördüklerini defalarca yıkamadan giymek mümkün olmaz, mutlaka kedinin biri üstüne küçük tuvaletini yapmıştır. Kardeşim eve arkadaşı gelecek diye utanır kimseyi çağıramaz, annem niye hep sen gidiyorsun diye kardeşime kızar. Artık kredi çekip annemin kredi kartlarını ödemekden bıktım, masrafları mı ne kedilere mama, kum, ciğer, tavuk... Bunlar hep keilere yapılan masraflar, şu anda para yok deyip duruyor annem. Geçenlerde Bilecik'e yanıma ne zaman geleceksin dedim. Gelmeyeceğim ne işim var ki orada dedi. Ama ben yazlığa geliyorum deyince ben de geleyim sana arkadaşlık edeyim dedi. Ben de gelme, ben arkadaş filan istemiyorum, yalnız kalacağım, fırsatım olursa bir ara görüşürüz dedim. O kadar soğudum ki annemden artık anne demek bile gelmiyor içimden.