“Salat-ı Münciye”, “Salat-ı Tefriciye” duaları, Hz. Peygamberden (s.a.s.) nakledilen dualardan değildir. Kur’an-ı Kerim’in, Hz. Peygamber (s.a.s.)’e salat-ü selam getirmeyi emreden ayetine istinaden asr-ı saadetten çok sonraları tanzim edilmiş dualardır.
Dualar Allah’a arz edilmeden önce, Allah’a hamd-ü sena ve Peygamberine de (s.a.s.) salat-ü selam getirilmelidir. Rasulüllah (s.a.s.) dua eden bir adamın, dua sırasında kendisine salat ve selam okumadığını görmüş ve “Bu kimse acele etti.” buyurmuş, sonra adamı çağırıp “Biriniz dua ederken, Allah Teala’ya hamd-ü sena ederek başlasın, sonra O’nun Peygamberine salat okusun, sonra da dilediğini istesin.” buyurmuştur (Ebu Davud, Salat 358; Nesai, Sehv, 48).
Salavat, Hz. Peygamber (s.a.s.) için okunan ve Allah’ın rahmet ve selamının O’nun üzerine olması dileğini ifade eden dualara denir. Salavat, genellikle “Allahümme salli...” lafızlarıyla başlar. Kur’an-ı Kerim’de: “Şüphesiz Allah ve melekleri Peygamber (s.a.s.)’e salat ediyorlar. Ey iman edenler! Siz de ona salat edin, selam edin.” (Ahzab, 33/56) buyurulmaktadır. Hz. Peygamber (s.a.s.)’e Allah Teala’nın salat etmesi, rahmet etmesi; meleklerin salat etmesi, şanının yüceltilmesini dilemeleri, istiğfar etmeleri; müminlerin salat etmesi ise, dua etmeleri anlamını ifade eder (Elmalılı, Hak Dini Kur’an Dili, VI, 3923).
Buna göre dini bir gereklilik olduğu inancına kapılmaksızın bu dualar okunabilir.
Kaynak: Diyanet