Sağlıklı beslenme için tüm gıda, meyve ve sebzeler.

Sirkenin Faydaları Saymakla Bitmiyor

Sirkeyi sadece salata sosu olarak kullanıyorsanız, çok şey kaybediyorsunuz! Çünkü sirke, soğuk algınlığından, iştahsızlığa, böbrek taşından kansızlığa kadar birçok derde deva olabilir
Belki siz de herkes gibi arada sırada sirkeyi tencerelerinizi ovmak ve kireç tabakalarını yok etmekte kullanıyorsunuz. Hatta büyükanneniz size, saçlarınızı sirkeyle durulamanın en pahalı saç kremlerinden daha iyi parlattığını ya da sivrisinek ısırıklarına iyi geldiğini öğretmiş olabilir.
Fakat, sirkenin faydaları bu kadarla sınırlı değil. Sirke, özellikle de elma sirkesi, sağlığınızın dostu ve en değerli yardımcısıdır. Sayısız faydaları, onu her derde deva yapar ve sirke, bu nitelikleriyle evdeki doğal eczaneniz de hatırı sayılır bir yeri hak eder. Sirke, kil ve magnezyum klorürle beraber sağlığınız için çok etkili bir sinerji yaratır.

ADAÇAYI SİRKESİ
150gr. adaçayı l 1 lt. sirke Adaçayını sirkenin içine ekleyip bir ay boyunca dinlendirin. Bu sirke diyabete, hormonal sorunlara, yorgunluğa, aşırı terlemeye, mide ağrılarına, depresyona ve sıcak basmasına karşı bire birdir.

ON AROMALI SİRKE
Salatanızı tatlandırmak için kullanılabile-ceğiniz gibi sağlığınıza da çok iyi gelecektir. Bu karışımı üç hafta demlenmeye bırakın. Sonrasında salatanızı çeşnilendirmek için normal sirkeyle beraber ufak miktarlarda kullanabilirsiniz
15 gr. kıyılmış sarımsak
10 gr. kıyılmış soğan
30 gr. Pelin otu
15 gr. biberiye
15 gr. sedef otu
15 gr. adaçayı
10 gr. lavanta
8 gr. tarçın
3 gr. muskat
1 lt. beyaz üzüm veya elma sirkesi
Tamago-Su
Samurayların sihirli içeceği
Bu sihirden siz de faydalanmak ister misiniz? Bundan daha kolay bir şey yok. Tek problem, esmer pirinç sirkesi bulmakta. En kuvvetli doğal reçete olarak kabul edilen Tamago-Su veya yumurtalı sirke, aşağıdaki şekilde hazırlanıyor:
- Taze bir yumurtayı esmer pirinç sirkesi dolu bir bardağın içine tamamen batacak şekilde bir hafta bırakın. Sirke, kabuğu dahil tüm yumurtayı tamamen çözüp eritecektir. Geriye sadece kabuğu iç taraftan saran zar kalacaktır.
GRİBE KARŞI SİRKE
Sirke eski zamanlarda vebadan korunmak amacıyla kullanılırmış. Veba salgını sırasında cepte bulundurulacak bir şişe sedefotu sirkesini ara sıra koklamak vebadan koruduğu gibi hastaları da tedavi edermiş. Aynı zamanda hasta ile tedavi eden kişi arasında bulunan ateşe bir miktar sedef otu sirkesi damlatılırmış.
2 lt. kuvvetli bir beyaz veya kırmızı üzüm sirkesi
1 avuç deniz tuzu
1 avuç ardıç üzümü
1 avuç sedefotu yaprağı
3 baş sarımsak (ufak doğranmış)
30 gr. dövülmüş karanfil
45 gr. doğranmış melekotu kökü
Özellikleri Bu karışımı kalın camlı bir damacananın içine boşaltın. En az 15 gün güneşte dinlenmeye bırakın. Sonra süzün. İstenirse içine, lezzetlendirici ve gazı yok edici olarak ahududu veya mürver çiçeği eklenebilir. Bu sirke, grip vs. salgınında çok etkilidir. Sabahları bir yudum içilmeli, arada sırada ellere sürülmeli ve buruna çekilmelidir.
Hastalık hissedildiği anda çabucak iki yemek kaşığı içilmeli, sonra ılıtılarak ağrıyan yerlere kompres yapılmalıdır. Bu kompresi dört saatte bir değiştirin ve değiştirdiğiniz kompresi ateşte yakın ki içine çektiği zehir yok olsun.
İşte mükemmel bir dezenfektan olan karışım. Sirkeyi aşağıda listesi olan malzemeler ile karıştırıp en az on gün bekletin, sonra da süzün:
-40 gr. acı Pelin otu
- 40 gr. Pelin otu
-40 gr. karabiberli nane
-40 gr. biberiye
- 40 gr. Sedefotu
- 40 gr. adaçayı
- 40 gr. lavanta
- 30 gr. küçük hindistan cevizi,
30 gr. eğir
30 gr. tarçın
30 gr. kane karanfil
30 gr. sarımsak
2.5 lt. beyaz şarap veya elma sirkesi.
Diğer taraftan 10 gr. kafur bitkisini asetik asit içinde eritip, sıvıyı yukarıdaki karışımı süzmeden birkaç saat önce içine ekliyoruz. Oluşan sıvıyı ağzı tamamen kapalı, hava almayacak bir şekilde şişelerde saklıyoruz.
Özellikleri
Boğaz ağrısına, bademcik şişmesine, gribe, nezleye, öksürüğe ve tüm bulaşıcı hastalıklara karşı aç karına bir tatlı kaşığı içilir. Tuzlu sıcak kaynar suya karıştırılıp gargara yapılır veya solunursa, kor haldeki kömürün üzerine dökülürse veya sıcak metal plakanın üzerine serpilirse bulunduğu odanın havası dezenfekte ederek, antiseptik özelliğini gösterir.
BAL SİRKESİ
Hazırlaması keyifli başka bir sirke tarifi: -İki litre kaynar suyu bir kilo balın üzerine dökün. Bal iyice eriyinceye kadar karıştırın. Mayalanmayı hızlandırmak için karışıma bir bardak taze meyve suyu eklerseniz, sonuç çok daha iyi olacaktır.
-Bir çorba kaşığı ılık suyun içinde bir miktar mayayı karıştırın.
-Bu mayayı ballı suyun üzerine koyacağınız bir dilim ekmek içi üzerine yayın.
-Kabın üzerini bir tülbentle örtüp, on beş gün kadar dinlendirin.
-Ardından üzerindeki ekmek dilimini alıp, köpüğü temizleyin ve süzün.
-Elde ettiğiniz sıvıyı üzerine tülbent örtülü olarak açık havada sirkeleşinceye kadar yaklaşık bir ay boyunca dinlenmeye bırakın.
FRAMBUAZ SİRKESİ
Nefis ve hazırlaması çok kolaydır. Tek zorluğu bol miktarda frambuaz gerekmesidir.
- İki litre suyu dört bardak taze frambuazın üzerine döküp bir gece boyunca bekletin. Ardından süzüp posasını atın.
- Aynı işlemi bir önceki adımda elde ettiğiniz sıvı ve yine dört bardak frambuazla tekrarlayın ve bütün bir gece bekletin. Bu işlemi, toplamda beş defa tekrarlamak gerekiyor. -Elde edilen frambuaz suyuna 500 gr. rafine edilmemiş şeker ilave edin. Üzerine tülbent örtüp, sıvıyı yaklaşık 25 derecede iki ay boyunca bekletin. Son olarak süzün.
HER DERDE DEVA ALKOLİZM / SARHOŞLUK
Eski bir tarife göre, her yarım saatte bir, bir tatlı kaşığı sirke bir miktar sıcak suyla seyreltilip içirilir.
MİKROP ÖLDÜRÜCÜ
Tüm sirkeler salmonella, streptokok gibi bakterileri tek bir temasla öldürebilecek kadar güçlüdür. Bu nedenle bazı Amerikan hastaneleri hastane bakterileriyle savaşırken kullandıkları diğer dezenfektan ürünlerin yerine sirke kullanmaya başlamışlardır. Aynı zamanda buğulama, kompres, lavman ve diğer yöntemlerle uygulanan ‘Dört Hırsız Sirkesi’nin dahili ve harici kullanılabileceği belirtilmektedir
İŞTAH AÇICI
Sirke içeceği (su, sirke ve bal karışımı) iştah açıcı ve hazmı düzenleyicidir. İştahsız insanlar, ana öğünlerden yarım saat önce bu içeceği içmelidirler.
BÖBREK TAŞI
Sütlü ürün (süt, peynir) tüketiminizi azaltmanız gereklidir. Bolca az mineralli (yumuşak) su için. ayrıca günde iki-üç defa bir çorba kaşığı elma sirkesini ılık suyla karıştırıp için.
ASTIM ve SOLUNUM HASTALIKLARI
Tüm vakalarda bal (doğal, işlenmemiş ve ısıtılmamış olmalı) ve elma sirkesi karışımı iyi sonuç vermektedir. Buğday balı daha etkili olabilmektedir. -Bir kaşık sirke bir kaşık balla karıştırılıp ılık suya eklenir. Günde 3-4 defa içilir. ABD’de sıklıkla uygulanan yöntemde, bir mendil veya tülbent sirkeye batırılıp, bileklerin iç tarafına yerleştirilir ve bir bantla sabitlenir.
BRONŞİT
En iyi sonucu mürver meyvesi sirkesi veriyor gibi görünse de normal sirke de iyi sonuçlar vermektedir. Ballı sıcak suyun içine bir tatlı kaşığı sirke eklenir, ihtiyaca göre günde üç kez veya daha fazla tüketilir.
BULAŞICI HASTALIKLAR
-Bir tatlı kaşığı saf sirkeyi (sirke özü) aynı miktarda balla karıştırıp gün içinde iki defa çiğnemek sizi salgınlardan koruyacaktır. Eğer hastalığa yakalanırsanız bu karışımı günde 3 veya 4 defa çiğneyiniz.
-3 çorba kaşığı ‘dört hırsız sirkesi’ni, biraz deniz tuzu eklediğiniz bir kap sıcak suyun içine ekleyin. Bu karışımla gargara yapın.
-Bu sirkeyle evinizi havalandırabilirsiniz. Ayrıca sirkeyi bir mendile emdirerek gün içinde belirli zamanlarda koklayabilirsiniz
ARTERİT (İLTAHAP)
Sirke, arterit gelişimini yavaşlatabildiği gibi acılarını da dindirir. İki günde bir geleneksel sirke içeceği (1 tatlı kaşığı sirke, ılık su, 1 tatlı kaşığı bal karışımı) yeterli olacaktır. Sabırlı olun, sonuçlar genellikle birkaç hafta sonra kendisini gösterir.
KANSIZLIK
Sirke, anemiye karşı bire bir olan demir, B12 vitamini ve folik asidi, vücudun kolayca emebileceği bir formda barındırır. Sirke, çoğunlukla çok asitli olduğundan yan etkilerinden kaçınmak ve en iyi sonucu almak için günde bir defa ılık ballı suyun içine bir tatlı kaşığı elma sirkesi koyup içmek yeterlidir.
AŞIRI KANAMA
Sirkenin kan pıhtısına karşı kanı sulandırıcı özelliği ile bilinmesinin yanı sıra bununla tamamen zıt olarak aşırı kanamayı engelleyici özelliği de bulunur.
-Aşırı adet kanaması veya hemoroit kanamalarına karşı yemeklerden önce ılık ballı suya bir tatlı kaşığı sirke ekleyip içilmesi tavsiye edilir.
Burun kanamasında sirkeye batırılmış tampon uygulamak yeterlidir…
 
BEYİN FONKSİYONLARINIZI EN UYGUN HALE GETİRMEK İÇİN
7 BESLENME ÖNERİSİ

Bu beslenme önerileri beyin fonksiyonlarınızı en uygun hale getirecek ve dolayısıyla Alzheimer riskini de azaltacak.

1.RAFİNE ŞEKERDEN UZAK DURUN
Günde 15 gram seviyelerine indirin.

2.GLUTENDEN KAÇININ
Gluten yangıya yol açıyor ve bağışıklık sisteminiolumsuz etkiliyor. Bu konuda toleransınız nasıl baktırın ve buna gmre beslenin.

3.BAĞIRSAK FLORANIZI FERMENTE GIDALARLA KORUYUN
Kombu çayı için, probiyotik gıdaları tüketin ki, işlenmiş gıdalardan dolayı bozulmuş bağırsak floranızı iyileştirin.

4.SAĞLIKLI YAĞ TÜKETİMİNİZİ ARTTIRIN
Omega3 içeren gıdalarla beslenin. Doymamış yağları tüketin. Balıklara dikkat: çoğu ağır metal içerebilir.

5.KALORİSİ BOŞ GIDALARDAN KAÇININ
Yediğiniz gıdalarda ne kadar protein, vitamin, mineral ve enzim içeriklerine bakın. Bunları içermeyen şeker ve sağlıksız yağları içeren gıdalardan kaçının.

6.MAGNEZYUM SEVİYENİZİ İYİLEŞTİRİN
Magnezyum rahatlama minerali, hep yazıyoruz, bu konudaki içeriklerimizi inceleyin. Magnezyum içeren gıdaları tüketin.

7.FOLAT ALMAYI UNUTMAYIN
Sebzeler, folatın tartışmasız en iyi kaynaklarıdır. Her renk taze çiğ sebzelerden yiyin. Yiyemem diyorsanız, yeşil içecek yapın, için.

Buğday çimi ve diğer beyninize destek verecek gıdalar için
www.kundo.co yu ziyaret edebilirsiniz

Kaynak: Dr. Mercola'nın aynı konuda bir makalesinden yararlanıldı.
 

5 Dakika Zıpla, Kilo Ver!


Kilo problemine farklı bir çözüm yolu hakkında çalışmalar yapan uzmanlar yatmadan hemen önce 5 dakika zıplama önerisinde bulundu.
Tüm canlılarda olduğu gibi insan vücudunun da bir denge düşünülerek yaratıldığını söyleyen Dr.Fevzi Özgönül 'Bu dengeye Balans diyoruz. Koşarken atlarken ve günlük yaşamda mücadele ederken yani bedenen çalışırken bu balans çok önemlidir.Doğada kaçma ve kovalama işlemi çok önemlidir. Kaçarsan kurtulur ve canını kurtarırsın, kovalayıp yakalarsan karnını doyurur ve hayatına devam edersin. Bu nedenle aslında balans hayati önem taşır.

Vücudumuzda bu balansı sağlayan en önemli yapımız tüm vücudumuzu saran ve bize şekil veren bağ dokumuzdur. Bağ dokumuz adı üstünde vücudumuzu saran ve organlarımızı bağlayan, bir arada tutan dokumuz, ne kadar sıkı ve sağlıklı olursa vücudumuz da o derece dengeli olur ve yaşam içinde yapması gereken atlama, zıplama, kaçma ve kovalama işlemlerini o kadar kolay yapar' dedi.

'Şişmanlamak ve kilo almak da zaten bizi saran bağ dokusunun gevşemesi nedeni ile vücudun göbek, basen ve kalça çevresindeki gevşeyen bağ dokusu boşluklarını yağ dokusu ile doldurması ile oluşur' diyen Dr.Fevzi Özgönül, 'Eğer vücudun kendi kendini tamir zamanı olan gece saat 23:00 - 02:00 saatlerinden hemen önce zıplayarak veya vücudu silkeleyerek gevşek olduğumuzu ve vücutta sallanan bölgeler olduğu haberini iletebiliriz. Bu sallanan bölgelerdeki boşlukları doldurmak çok zaman alacağı için, vücudun yapacağı ilk iş bağ dokusunu sıkılaştırmak olacaktır.

Nasıl ani bir tehlike esnasında içgüdüsel olarak yere çöküp kollarımızı başımızın çevresine sarıyor kendimizi korumaya yani hedef olan bedenimizi küçültmeye çalışıyorsak, zıplama sonrası bedenimiz de kendisini sıkılaştırmaya çalışacaktır.Özellikle güreş, boks gibi sporlarda da balans çok önemlidir. Bu nedenle boksörler ip atlayarak hem performanslarını arttırırlar hem de yumruk yediklerinde kolayca düşmemek için balans ayarı yaparak bedenlerini sıkılaştırırlar.

Yatmadan önce 5 dakika zıplarsanız hem sıklaşır hem kilo kaybeder hem de zayıflarsınız. Trombolinde zıplayarak zayıfladığını iddia eden birçok kişi vardır. Bunlarda aynı mekanizma ile zayıflamışlardır. Eğer bunu 1 ay boyunca her gece yapmaya karar verdiyseniz mutlaka her sabah kahvaltı etmeyi, her öğlen en geç ikiye kadar öğle yemeği yemeyi unutmayın ve öğün aralarında hiçbir şey yemeyin.'

Kaynak: İHA
 
ÇOK basit bir konu AMA o kadar önemli ve tehlikeli bir konu ... SU .... Su içmeyen bir ülke ... Çay ve kahveyi su yerine tüketen bir toplum ....
Vücudumuz un % 66 sı su ... Kanımızın % 83 , Kas % 76 si vs ....
Unutmayın ki bir bardak ÇAY veya 1 bardak kahve 1 bardak SU ÇALAR ....
Yorgunluk = Susuz Vücut
Kabızlık = Susuz Vücut
Böbrek Problemleri = Susuz Vücut
Asidik Vücut = Susuz Vücut

Karen HILL
 
LİF VÜCUTTA NE İŞE YARAR?
Lif tüketmenin asıl amacı, boşaltım yapabilmektir. Lif tüketmeden tam bir boşaltım yapabilmek neredeyse imkansızdır. İnsan bedeni mucizevi bir biçimde inşa edilmiştir; hemen hemen bütün organlardaki toksinler, milyonlarca ölü hücreler dahil, her gün insanın kanalizasyon sisteminde yani kolonda birikir. Kolon sistemi atıklarla dolar. Bu atıkların atılması için bedenin life ihtiyacı vardır.
Mutfak nasıl ki sünger olmadan temizlenemiyorsa, insan vücudu da lif olmadan boşaltım yapamaz. Elinizde sadece bir streç film ile garaj gibi büyük ve kirli bir alanı temizlemek zorunda kaldığınızı hayal edin. Yerinizde olsam vazgeçerdim. İnsan vücudu vazgeömiyor ama lif yoksa, ilk olarak cilt boşaltım işini yapmaya çalışıyor ve sonuç olarak sert ve pütürlü bir hal alıyor. Bağırsaklarımız tıkalı olduğunda vücudumuz gözlerden, burundan ve boğazdan daha fazla mukus atmaya çalışıyor ve daha fazla terliyoruz; vücut boşaltım yapabilmek için mümkün olan her kanalı kullanıyor fakat bu çöpü kapıdan çıkartmak yerine pencereden atmaya benziyor.
Sağlığınızla ilgili bir sürü şey için:
www.kundo.co
 
TİROİD HASTALARI NASIL BESLENMELİ ?
Endokrinoloji uzmanı Dr Fevzi Balkan paylaşımı,

Tiroid hormonları metabolizmanın hızını ayarlayan, vücudun her türlü enerji ihtiyacının karşılandığı salgılardır. Tiroid hormonlarının az çalıştığı durumlarda vücutta su toplaması, kilo alımına meyil , kolesterol yüksekliği , demir ve vitamin B12 emilim bozuklukları gelişebilir. Tiroid hastalarının daha kolay kilo vermesi ve hormon salgılarının normal olması için beslenmede dikkat etmeleri gereken bazı durumlar vardır.

1- Tiroid hormon sentezi için besinlerle yeterince iyot alınmalıdır. İyot eksikliği ile beraber selenyum eksikliği guatra neden olabilir.
2- Tiroid hastalarında vitamin b12 ve demir eksikliği sık görülür. Diyette yeteri miktarda B vitamini olmalı, demirden zengin besinler tüketilmelidir.
3- Hashimato hastalarında D vitamini eksikliği daha sık görülür. D vitamininden zengin beslenme ve her gün 10 dk güneşle cildin teması sentez için önemlidir.
4- Gluten, otoimmün tiroid hastalıklarında tetiği çekebilir. Hashimato hastalığı olanlar glüten tüketimini azaltmalıdır.
5- Soya, brokoli, brüksel lahanası,karnabahar, lahana’nın aşırı tüketimi tiroid bezini büyütebilir. Bunlar çiğ olarak tüketilmemeli. Tüketimi haftada bir ile sınırlandırılmalıdır.
6- Aspartam tarzı tatlandırıcılar tiroid inflamasyonunu artırabilir. Uzak durulmalıdır.
7- Mısır, hardal, ıspanak, fıstık, yer fıstığı, şeftali, armut, şalgam tüketimi sınırlandırılmalıdır.
 
Son düzenleme:
Patlıcanın Mucizevi Faydaları

Patlıcanın Mucizevi Faydaları İçeriğindeki yüksek lif sayesinde zayıflamanıza yardımcı olan patlıcanın daha pek çok faydası var.

Patlıcanı çok sevenler var, bir de hiç sevmeyenler... 'Zaten hiç faydası yok, neden yiyeyim' diye düşünüyorsanız yanılıyorsunuz.

İşte patlıcanın faydaları...


- Patlıcanın içinde A vitamini ve fosfor bulunmakta.

- Bazı esanslara sahip olan patlıcanın en büyük özelliği sinirleri yatıştırması.

- Bol idrar söktürdüğü için de vücuttan su atılması ve kilo verilmesine yarar sağlıyor.

- Kansızlığa iyi geliyor.

- Patlıcan, damarları yüksek kolesterolün yarattığı kötü etkilerden koruyor.

- Hayvanlar üzerinde yapılan bir deneyde patlıcan yiyenlerde mide kanserine rastlanmadığı görülmüş.

- Kasların gelişimine ve istemsiz kas kasılmalarına da iyi geldiği tespit edilmiş.

- Patlıcan lifli bir sebzedir. Bu lifler sayesinde hazımsızlığa iyi geldiğini bağırsakları da iyi çalıştırdığını belirtiyor uzmanlar.

- Sağlığımıza yararlı olan bu sebzeyi zayıflamak isteyenler için diyetisyenler listesine alıyor.

- En sağlıklı pişirime yöntemiyse külde ya da ocak üzerinde pişirilip, kabuklarını soyarak, ince kıyarak yemek.

Pişirmeden yemeyin

Patlıcanı çiğ olarak yemeyin. Mutlaka pişirin. Taze patlıcanın içlerini oyarken, atılan beyaz kısımlarında Solanin denen bir madde barındırıyor. Bu madde çiğ yenildiğinde zehirlenmelere sebep oluyor. Ancak pişirildiğinde yok oluyor bu madde.
Alıntı
 
Son düzenleme:
Alıntı;
Sabahları tercihim her zaman yeşil çaydan yana. İşte güne yeşil çayla başlamanız için 4 neden:
- Sindirim sistemine iyi geliyor.
- Kanser hücreleriyle savaşıyor.
-Kolesterolü azaltıcı etki gösteriyor.
-Kan basıncının düzenlenmesine yardim ediyor.
Diyetisyen ve sporcu, Şahika Ercümen
 
DİYABETLİLER İÇİN 7 HARİKA BESİN
1-Kabak çekirdeği: Yağlı ve şekerli yiyeceklere karşı büyük iştahınız varsa bu duygunuzla baş etmek için lezzetli, sert ve gevrek kabak çekirdeğini deneyin. Demir ve doymamış yağlar içeren kabak çekirdeği, kalbiniz için iyi olmakla birlikte yeterli tatmin ve doygunluğu da sağlar. Tüm ara öğünlerde olduğu gibi önemli nokta, porsiyon kontrolünü sağlamak. İki yemek kaşığı tüketirseniz 5 gr.’dan daha az karbonhidrat almış olursunuz.

2-Karışık kuruyemiş: Günde yaklaşık 40-50 gr. karışık kuruyemiş tüketmek, diyabetinizi kontrolde etkili. Kanadalı araştırmacılar, 117 diyabetli bireyi (tip-2) üç gruba ayırıp, ilk gruba şekerli kurabiye, ikinci gruba karışık kuruyemiş ve şekerli kurabiye, üçüncü grubaysa sadece karışık kuruyemiş verdi. Üç ayın sonunda, sadece karışık kuruyemiş tüketen grubun kan şekeri seviyesinin daha dengeli olduğu görüldü.

3-Mercimek: Kuru baklagiller sınıfında yer alan mercimek, kan şekerini kontrol etmekte oldukça etkili. Yüksek lif içeren bu gıda, yavaşça sindirilir. İngiltere’de yapılan bir çalışmaya göre, günde 50 gr. lif (özellikle çözülebilen) tüketen diyabetliler, daha az lif alanlara göre, kan şekerini kontrol etmekte daha başarılı. Mercimek aynı zamanda enerjiyi yükseltir ve duygu durumunu iyileştirir.

4-Sardalya: Sardalya da somon gibi kalp sağlığı için önemli omega-3 ve protein içerir. Küçük balık olduğu için büyük balıklara oranla cıva seviyesi daha düşük.

5-Pancar: Lipoik asit bakımından zengin. Aynı zamanda yaşlanmaya karşı vücudu koruyan anti-oksidanlar içerir. Bazı çalışmalar, lipoik asidin diyabetli bireylerin el ve ayaklarında oluşan hissizlikle ağrıya sebep olan sinir hücreleri hasarının iyileşmesine yardımcı olduğunu gösterir. Diğer çalışmalarsa pancarın kan kolesterolünü düşürücü etkisi olabileceğine işaret eder.

6-Chia tohumu: Ülkemizde yeni yeni tanınmaya başlanan bu besin, organik ürünler satan mağazalarda sıklıkla karşımıza çıkar. Aslen nane familyasından çiçekli bir bitkinin tohumu olan chia, en yüksek omega-3 yağ asitlerini içerir. Omega-3, trigliserid değerlerini düşürüp, HDL (iyi huylu) kolesterolü yükseltir. Lif zengini chia tohumunun aynı zamanda tok tutucu etkisi ve kan şekerini dengeleyici özelliği var.

7-Soya fasulyesi: Edamame, taze soya fasulyesinin kabuklu halidir ve haşlama olarak iyi bir atıştırmalıktır. Genelde suşi restoranlarında rastlayabileceğiniz edamame, tip-2 diyabetliler için harika bir besin. Protein, potasyum, magnezyum, kalsiyum ve omega-3 yağ asitleri içerir. Dondurulmuş olarak büyük marketlerde bulabilir, 3-4 dakika haşlayarak servise hazırlayabilirsiniz.
YORKTEST TÜRKİYE
 
ÇOK ÇOK üzgünüm bu HABER İÇİN ((( (HAYIR aslında değilim)
1 numaralı BESİN bizi en çabuk YAŞLANDIRAN (içten ve dıştan)
KEPEKLİ mamüller.... Kepekli ekmek vs... BİLİYORUM çok şaşırdınız ve üzüldünüz.
Ne zaman kan şekeri gereğinden fazla yükselir Glycation dediğimiz bir olay olur ... Ve bu vücutta enflamasyon ve oksidasyon yaratır ... Yani insulin direnci, diyabet , hipoglisemi VÜCUDU ÇOK YAŞLANDIRAN rahatsızlıklardır ..
Peki neden KEPEK den bahsettim ...
Kepek de AMYLOPECTİN dediğimiz bir şeker türü vardır ve şekerimizi çok çabuk yükseltir ..
Test sonucu olan verilerde:
2 DİLİM Kepekli Ekmek yedikten 45 DAKİKA sonra : Kan Şekeri 86 dan 155 e
Bir KASE YULAF yedikten sonra : Kan şekeri 86 dan 112 ye YALNIZCA ...
Tabii bir de bunun içine GLUTEN olayını da koydunuz mu YAŞLANMA daha çabuk ...


*Bebeklere kahvaltıda ekmek yerine ne verelim?
- ben yulaf verdim.

"Eski zamanlar ile kendimizi karşılaştırdığımız zaman o zamanki yaşam tarzını da karşılaştırmak lazım .. O zamanlar TV bile yoktu ... AKTİV tik .. O zamanlar herşey gerçekti ... 6 öğün beslenmezdik .. Bütün gün oturmazdık .. Bulaşık makinası vs yoktu .. Karşılaştırıken HERŞEYİ karşılaştırmak lazım ... Uykumuz bile değişikti ... Akşamları bu kadar geç yemezdik... EV yemeği yerdik ... Restoranlarda değildik her akşam ... Yani anlıyacağınız bir kepekli mamülde veya ekmekte değil SUÇ ... Hayat kalitemiz değişti ... Sevgi ve Sayg ile"
BÜTÜNSEL BESLENME UZMANI KAREN HILL
 
Bilgilendirme...

KURBAN ETLERİNİ KULLANMA
Arkadaşlar hayvan hemen kesildiğinde ette ölüm katılığı dediğimiz bir hadise oluşur... yani *rigor mortis olayı... Bir beslenmeci olarak hemen tüketmeyin birkaç gün bekletmekte fayda var diyorum. Ayrıca eti terbiyelerseniz daha bi keyif alırsınız.(soğan suyu, süt, yağ ve yoğurt vb gibi ürünlerin bir veya ikisiyle yarım gün veya tam gün dolapta bekletme)

*Ayrıca pişirirken et asla delinmemeli, kesilmemeli ve kurutulmadan pişirilmelidir... kızgın tavada mühürlenerek pişirilmeli, dış yüzeyinin kabuk bağlanması sağlanmalıdır ki etin suyu içeride kalsın...

*Hatalardan biri, çiğ et ile pişmiş etin temas etmesi veya bu konuya dikkat edilmemesidir maalesef... yani bir örnek vermek gerekirse, çiğ eti bıçakla doğruyoruz diyelim aynı bıçakla tencerede veya tavada pişen eti karıştırmak son derece yanlış bir durumdur..
Bu illa bıçak değil kaşık, çatal vs. olabilir... Bu anlattığım olayı hemen hemen herkez yapmaktadır... bir çoğumuzun mangal yaparken kullandığı maşa hem çiğ ete hem de pişen ete temas etmektedir.

*Kıymalar çok sorunlu yiyeceklerdir. Çabuk tüketilmelidir.
Et protein bakımından çok zengindir... ve hemen hemen her gün tüketmek gerekir... maalesef çok pahalı uygun koşullarda saklanmazsa, protein olayından dolayı bozulma süreci veya kokuşma süreci çok hızlı olur... ayrıca marketlerden et, özellikle de tavuk alırken alışverişinizin en sonunda alınız.. bazan marketlerde görüyorum araba içinde dakikalarca dolaştırılıyor güzelim etler...

*En çok yapılan yanlışlardan biri de doğrama tahtalarının kullanılmasıdır arkadaşlar... maalesef gerekli hijyen koşullarına uyulmadan tahtalar gerektiği gibi temizlenmeden kullanılıyor... her kullanımdan sonra kaynar su ile temizlenmelidir...

Biliyorum bu kadar hassas olunması çok zor ama arkadaşlar özellikle virüsler ve mikroplar bağışıklık sistemimize bu yollarla geçmektedir...

*Son bir notum; yemeklerin en güvenli ısı aralığı 74 derecedir (yani iç ısı en az 74 derece olmalıdır)


*Rigor mortis veya ölüm sertliği, kaslardaki biyokimyasal bir değişiklikten kaynaklanan ve ölünün uzuvlarını katılaştıran bir ölüm belirtisidir. Bu olgu, oda sıcaklığındaki bir insanda ölümden 3-4 saat sonra görülmeye başlar, 12 saat sonra doruk noktasına ulaşır ve 36 saat sonra ortadan kalkar. (Belirtilen süreler sıcaklığa bağlı olarak değişkenlik gösterebilir.)

Rigor mortis'in biyokimyasal nedeni, kas dokusundaki temel enerji kaynağı ATP'nin tükenmesi ve kas fibrillerinin gevşeme için gerekli olan enerjilerini temin edememeleridir. Miyozin adlı motor proteinlerin baş kısımları, kasılma esnasında bağlandıkları aktin adlı ipliksi proteinlerden ayrılabilmek için ATP'ye ihtiyaç duyarlar. Ölümden 3-4 saat sonra dış solunumun durmasıyla kas dokusunun miyoglobinlerindeki oksijen ve dolayısıyla da hücrelerin ATP stoğu tükendiği için, miyozinler aktomiyozin kompleksinde kenetli kalır. Bu nedenle, kasılmış durumdaki kaslar gevşeyemez ve belirli bir süre bu şekilde (kasılı) kalırlar.

Oksijenden yoksun kas hücrelerinde (fermentasyon ürünü) laktik asit ve (karbondioksit moleküllerinin su molekülleriyle birleşmesi sonucu oluşan) karbonik asit birikmeye başlar. Zamanla bu asitlerin etkisiyle hücre pH'ı 5,5'lere kadar düşünce lizozomlardaki hidrolitik enzimler hücre sitosolüne salınır ve kas proteinlerini parçalarlar. Sonuç olarak, aktomiyozin kompleksi yıkılır ve kaslar gevşer (doku tekrardan yumuşar). Bu olaya da "Rigor gevşemesi" adı verilir."""

Herkese şimdiden mutlu bayramlar...

Yorumlar:

*Televizyonda reklamda çıkıyor. Orada çektiği et dinlendirilmiş vegerekli yaşlandırma yapılmış et. Onu çekmede problem olmaz. Sizin kurban etini çekmez. Hatta sokaklara reyon kuran kıyma çekicilerin elektrik motoru takılmış dandik kıyma mikinaları bile çekmez diyebilirim. Eti gever sadece.

*Ufak bir tavsiyede bulunayım Etinizi kestiğiniz gün çektirmeyin. Dolabınızda yeriniz varsa bir gün dondurmadan bekletin. Bu etin yaşlanmasını sağlar. Kasaptaki etler bu şekildedir. Kurban etlerinin tadının değişik olması da buradan gelir. Yeterli yaşlanma sağlanmadan ya dondururuz yada yeriz. İkinci gün çektirin.

*Yukaridada dedildiği gibi kurbanı kestiğiniz gün kıyma cektirirseniz bulamaç gibi oluyor et. En azından birkaç gün bekletin sonra kıyma cektirirseniz yararınıza olacaktır.
Alıntıdır.
 
Kansızlığa karşı ıspanak & kereviz

[xtable]
{tbody}
{tr}
{td}
Bitkilerle gelen sağlık | Prof.Dr. İbrahim Adnan Saraçoğlusaracoglu@saracoglu.atTüm Yazıları »{/td}
{/tr}
{tr}
{td} {/td}
{/tr}
{/tbody}
[/xtable]
Değerli okuyucu, bugün sizlere ıspanağı tanıtmaya çalışacağım. Ispanak üzerine araştırmalarım 25 yıl öncesine dayanır, halen dönem dönem üzerinde çalışmalarımı sürdürmekteyim. Ispanak üzerine olan yazımın ikinci bölümünde antidepresan etkisini ve anksiyete şikâyetlerine karşı nasıl etkili olabildiğini anlatacağım.
Ispanak, genel olarak tek başına kür olarak kullanılmayan ancak diğer sebze türleriyle karıştırılarak kullanılan bir bitkidir. Bazı bitkilerdeki etkin maddelerin gücünü artırabilmek ve yine o etkin maddelerin bağırsaklarda emilebilmesi için ıspanağın yardımına mutlaka ihtiyaç vardır. Bunun en güzel örneği, demire bağlı kansızlığa karşı ıspanak-kereviz karışım kürüdür. Tek başına ıspanak veya tek başına kereviz kürü uygulayarak demir eksikliğine bağlı kansızlığa karşı savaşmak mümkün değildir. Mutlaka, bu iki sebzenin beraberce kullanılması şarttır. Aksi taktirde sonuç alınması mümkün değildir.
Öyle besinler vardır ki içerdiği demir oranı az olmasına rağmen, tüketilmeleri durumunda içerdiği demirin hemen hemen tamamı bağırsak-larda emilebilmektedir. Ispanak-kereviz karışımı içerdikleri demirin neredeyse tamamını vücudumuza kazandırmaktadır. Ne tek başına ıspanak kürü, ne de tek başına kereviz kürü kandaki demir açığını kapatmaya yeterli değildir. Aksine, her ikisi de tek başına kullanıldıkları takdirde demirin vücudumuz tarafından alınmasını engellemektedirler.
Ispanağın içerdiği oksalat ve fosfat, demirin bağırsaklardaki emilmesini engellemektedir. Bir insanın günlük C vitamini ihtiyacı, 100 gram çiğ ıspanaktan rahatlıkla karşılanabilir. Ancak ıspanağı çiğ olarak tüketmek pek o kadar damağa hitap etmeyebilir. Ispanağın haşlanması esnasında içerdiği C vitamini önemli ölçüde kayıp olmaktadır. Demirin bağırsaklarımız tarafından emilmesini kolaylaştırıcı yardımcı madde ise C vitaminidir. Ispanağın içerdiği demir alımı, haşlanmasından dolayı azalmaktadır. Çünkü haşlama esnasında C vitamini büyük oranda yok olmaktadır. Ancak, ıspanak-kereviz karışımı öylesine güçlü bir karışımdır ki, vücudumuzdaki demir metabolizmasını en iyi şekilde aktive eder.


GÜNÜN KÜRÜ
Güçlü bir karışım
Kür için 250 gram taze ıspanak ve 200 gram kabuğu soyulmuş kereviz kullanılır. Kaynamakta olan bir litre suyun içerisine 200 gram ince dilimlenmiş kerevizi atınız ve hafif ateşte 10 dakika haşlayınız. 10 dakika tamamlandıktan sonra üzerine 250 gram ıspanağı ilave ediniz ve yine ağzı kapalı olarak 5 dakika daha haşlamaya devam ediniz. Daha sonra soğumaya bırakınız. Soğuduktan sonra süzerek suyunu temiz bir şişeye koyunuz.
Sabah aç karnına veya kahvaltıdan bir saat sonra bir su bardağı içilir. Akşam aç karnına veya akşam yemeğinden bir saat sonra bir su bardağı içilir. 15 gün müddetle sabah ve akşam içimleriyle gün atlamadan devam edilir. 15 gün sonra 10 gün ara verilir. 10 gün aradan sonra aynı şekilde tekrar sabah ve akşam olmak üzere 15 gün kereviz-ıspanak kürüne devam edilir. Toplam 30 günlük uygulama ile kür tamamlanmış olur.
200 gram kerevizin yumrularının yerine kerevizin sadece taze ve yeşil olan yapraklarını ve saplarını da kullanabilirsiniz. Üç adet saplı (dallı ve yapraklı kısımları, yaklaşık 150 gram) kereviz yeterli olabilecektir. Bu taktirde haşlama süresi 3 dakikadır. 3 dakika tamamlandıktan sonra 200 gram ıspanak ilave edilerek 5 dakika daha haşlamaya devam edilir. Ilıdıktan sonra süzülür ve temiz bir şişeye doldurulur. Tüketim şekli yukarıda belirtildiği gibidir.


BİLİYOR MUYDUNUZ?
Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre dünya nüfusunun yüzde 30’unda kansızlık (anemi) rahatsızlığı vardır. Bu rahatsızlık daha çok az gelişmiş ülkelerde görülmektedir.

Ülser ve ıspanak
Mide ve onikiparmak barsağı ülseri olanların ıspanak tüketiminde dikkatli olmaları gerekir. Bazı ülser hastalarında ıspanak tüketimi öylesine olumsuz etkilidir ki, ıspanak tüketildikten kısa bir zaman sonra ülserin tipik şikâyetleri kendini göstermeye başlar.
Alıntıdır.
 
Onu çok geç tanıdık Avakado

[xtable]
{tbody}
{tr}
{td}
Bitkilerle gelen sağlık | Prof.Dr. İbrahim Adnan Saraçoğlusaracoglu@saracoglu.atTüm Yazıları »{/td}
{/tr}
{tr}
{td} {/td}
{/tr}
{/tbody}
[/xtable]
Avokado, uzun yıllar Türkiye’de tanınmayı ve kabul görmeyi bekledi durdu... 80’lerin başından itibaren aranan, en pahalı meyve olarak pazarlarımıza girmeye başladı.
Avokadonun olgunlaşmış olanını (elde kolayca ezilebilen) kullanmak gerekir. Eğer yumuşağını bulamıyorsanız, onu birkaç gün içerisinde kolaylıkla yumuşatabilirsiniz. Yapacağınız tek şey herbirini ayrı ayrı gazete veya kese kâğıdına sarıp oda sıcaklığında bekletmektir. Birkaç gün sonra gazete kâğıdını açmadan dışından, yumuşayıp yumuşamadığını kontrol edebilirsiniz.
Avokado olgun şeftali yumşaklığında olmalıdır. Avokado hazırladıktan en geç birkaç saat içerisinde tüketilmelidir.

Ülser ve migrene birebir

Avokado, B6 vitamini bakımından çok zengindir. Ülser ve migreni olanlar avokadoyu hiç çekinmeden tüketebilirler. Ülser, migren ve Azlheimer hastalarının özellikle avakado tüketmelerinde fayda var. Bu önerimin nedeni içerdiği thiamin ve theronine etkin maddeleridir. Avokadonun içerdiği riboflavin, seretonin ve pyridoxine migrene karşı mükemmel bir önleyicidir. Ancak, içeriğinde bulunan yüksek miktardaki proline ve heptacosane maddeleri onun migrene karşı önleyici gücünü büyük ölçüde zayıflatır.
Avokadoyu tüketenler onun çok yağlı olduğunu ve kolesterollerini yükselteceğini düşünür. Bu doğru değildir. Tam tersine avokado kolesterol düşürücüdür. Hele hele önerdiğim hazırlama şekline göre tüketilirse, kolesterolün düşürülmesinde daha da etkili olur. Avokadonun az da olsa dopamin ve seretonin içerdiğini biliyor muydunuz?

İyi huylu prostat büyümesi

İyi huylu prostat büyümesine bağlı şikâyeti olanlar da haftada iki-üç kez avokado tüketme-li. Çünkü içeriğinde 5-alfa-redüktaz enzimini inhibe eden beş etkin madde bulunur.
Avokadonun meyve olarak tüketilmesi biraz zor gelebilir. Ancak, avokadonun çok çeşitli hazırlama şekilleri vardır. Eğer onu doğru hazırlarsak, mükemmel bir aroma ve damak tadı kazanır. Önerdiğim hazırlama şeklinin dışına çıkmayınız. Çünkü sarımsak ve taze limon suyunun dışında ilave edeceğiniz farklı katkılar kür için uygun olmayabilir.
Avokadonun tuz atımındaki seçiçiliği, sodyuma karşıdır. O, vücuttaki sodyumu adeta seçerek dışarı atar. Sodyum yüksekliği olanlara özellikle avokado tüketmelerini öneririm.
Avokado gerçek bir doymamış omega-9-asit deposudur. Ortalama olarak 500 bin ppm omega-9-asit içerir. Avokadonun damakta bıraktığı tat, onun çok yağlı olmasındandır. İçeriğinde bol miktarda doymamış yağ bulunduğu doğrudur. Ancak avokadonun içeriğinde kolestrol sıfırdır.
Avokado ortalama 300 bin ppm doymamış omega-6-asit yani linoleik asit içerir.

Regle bağlı anemiye karşı

Bazı hanımların âdet dönemleri hem uzun sürer, hem de fazla kanamalı geçer.
Bu durumda olan kadınların haftada üç kez avokado tüketmeleri, hem anemiye bağlı şikâyetleri ortadan kaldırır, hem bağışıklık sistemlerinin güçlendirilmesine yardım eder.



Kanser hastaları için
Değerli okuyucu, kemoterapi ve / veya radyoterapi sonrası anemi şikâyetiyle karşı karşıya kalan hastalar “Bitkisel Sağlık Rehberi” adlı kitabımda belirtmiş olduğum kereviz - ıspanak kürünü uygulamakta zorlanıyor.
Bu zorluğun birinci nedeni, kemoterapi ve radyoterapi sonrası hastalarda görülen aşırı yorgunluk ve mide bulantısı şikâyetlerinden dolayı, haşlanmış kereviz-ıspanak suyunu içememeleridir. Bu nedenle, kanser hastalarının radyoterapi ve kemoterapi sonrası yaşanan anemiye karşı uygulayabilecekleri en mükemmel bitkisel destekleyici kür avokado kürüdür.
Avokado öyle bir nimettir ki, içeriğinde bulunan demirin tamamı vücudumuz tarafından emilebilir. Avokadoya bu özelliği kazandıran heptulose etkin maddesini içeriyor olmasıdır.
Anemi şikâyeti çeken herkese avokado kürünü önerebilirim. Bugüne kadar incelemiş ve araştırmış olduğum hiçbir meyve içerdiği demiri, böylesine güçlü bir şekilde vücuda kazandırmamaktadır. Meyvesinde bulunan folacin etkin maddesi antianemik özelliğe sahiptir.
Kendilerini yorgun hisseden kanser hastalarına haftada üç-dört kez avokado tüketmelerini öneririm.

GÜNÜN KÜRLERİ
Kür 1: Anemiye karşı
Bir adet avokado ince dış kabuğu soyulup çekirdeği çıkarıldıktan sonra 1 - 1.5 yemek kaşığı limon suyu ilave edilerek çatalla ezilir. Bir dilim ekmeğin üzerine sürülerek tüketilir.
Haftada üç kez bir ay boyunca devam edilir ve kür sonlandırılır. Dönem dönem şikâyetlerin seyrine göre tekrarlanabilir.

Kür 2: Kanser hastalarında, iyi huylu prostat büyümesinde ve kolesterolün düşürülmesinde
Kür 1’ le hazırlama şekli aynıdır. Ancak ezilirken içerisine 1 - 2 diş ezilmiş sarımsak ilave edilir. Uygulama şekli de aynıdır. Dönem dönem şikâyetlerin seyrine göre tekrarlanabilir. Anemi yaşayan kanser hastalarına da önerilir.

Dikkat Buradaki bilgilerin herhangi bir hastalığı teşhis amacı kesinlikle yoktur. Bir rahatsızlığınız var ise, mutlaka bir hekime danışınız.
Alıntıdır.
 
EBOLA!... Bayağı korkutan ve şu an maalesef tedavisi olmayan bir VİRÜS....
İLK EBOLA 1976 da ortaya çıktı ... Şu an 5 değişik TİPİ var ... Hepsinin de ilginçtir patenti AMERİKA 'da....
"According to public records the United States Centers for Disease Control and Prevention is the proud owner of patent No. CA2741523A1, a Human Ebola virus species"

İLGİNÇ .... Neyse devam .... BU virüs için önce direkt kontak ile bulaşıyor denildi fakat maalesef DEĞİL... Bu virüs kapı tokmaklarında veya giysilerin üstünde vs uzun bir müddet yaşıyor ve bulaşabiliyor ..

ÖNCE 15 gün inkübasyon (kuluçka) dönemi denildi maalesef bu şimdi 30 - 45 güne çıktı ... YANİ bir kişi EBOLA virüsü kapmış ve 30 gün belirtisiz ve haberi olmadan gezebilir ve başkalarına bulaştırabilir .

Belirtileri ilk başta tam GRİP belirtileri... Arada pek fark yok ... Fakat ilk belirtilerden sonra yol değişiyor ve kanama vs başlıyor ...
AŞI YOK ama emin olun bir tane hemen çıkacak amerika dan fakat MAALESEF TAM ınsan denemeleri olmadan çıkacak ortaya ...


BU virüsün bir doktorun açıklamasına göre DOĞADA yeri yok yani İNSAN yapımı ...

VE aynı doktorun Amerika da yaptığı açıklamaya göre maalesef tam bir BİOSİLAH .

Yayılması planda yoktu ((

PEKİ biz ne yapabiliriz.... KORKU ile mi yaşayalım... YOKSA Bir adım öne geçip KENDİMİZE Mİ BAKALIM... Vay canına bu sabah dediğime geldik...

BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNİ EN ÜST DÜZEYE GETİRMENİZ LAZIM.... Bu nasıl olur ?

D VİTAMİNİ (önce test sonra kullanım)
PROBİYOTİK (çok çok çok önemli)
OMEGA 3 veya KRİLL OİL
SPOR
Kaliteli zamanında uyku ..(ONARIM hormonu uykuda , derin uykuda çıkar)
YALNIZCA GERÇEK Besin
Kaliteli PROTEİN kullanımı (protein bağışıklık sisteminin yapı taşı )
Mümkünse Super food kullanımı
C VİTAMİNİ

Diyorum neden korkayım ki koru ile yaşayacağıma KENDİME BAKARIM...
Karen HILL
Alıntı
 
VİTAMİNLER:
Vitaminler, sağlıklı yaşamın vazgeçilmez bir parçası olan organik bileşiklerdir, metabolizma için gerekli olan maddelerdir. Hücre büyümesi, gelişmesi ve işleyişi üzerinde doğudan etkileri vardır. Vücudumuz için gerekli olan vitaminlerin çoğunu besinlerden elde ederiz, bir kısmı ise vücudumuzdaki etkileşimler sonucunda oluşur. Vitaminler; enzimler ve sağlıklı yaşam için gerekli olan minerallerle etkileşim içindedir.

Vitamin Latince yaşam anlamına gelen “vita” sözcüğünden gelir. Yağda ve suda eriyenler olarak iki gruba ayrılırlar.

Yağda eriyen vitaminler: A, D, E ve K vitaminleridir.
Suda eriyen vitaminler: B grubu vitaminler ile C vitaminidir.

VİTAMİNLER VE BESİN KAYNAKLARI;
Vücut fonksiyonları için gerekli olan 13 tane vitamin bulunur. Bunlar A, C, D, E, K ve B (Tiamin, Riboflavin, Niasin, Pantotenik asit, Biotin, B6, B12) vitaminleridir. Bunların tümü besinlerden sağlanabilir. D ve K vitaminleri ise vücutta sentez edilir.
YAĞDA ERİYEN VİTAMİNLER

A VİTAMİNİ
Enfeksiyonlara karşı direnci arttırır. Büyüme, üreme, kemik ve diş gelişimi, görme için gereklidir. Diş ve dişetleri için büyük önem taşır. Vücuttaki yangılara karşı bedenin direncini artırır.
Çocukların büyümesi çin gerekli olan bu vitamin aynı zamanda emziren anneler içinde büyük önem taşır.
Sağlıklı cilt için gereklidir. Yetersiz olması veya fazla alınması ciltte kuruluk, pütürlük gibi problemlere neden olur. Retinoid adı verilen sentetik A vitamini bileşikleri cilde doğrudan uygulanarak akne, kırışıklık veya güneşe fazla maruz kalmaktan oluşabilen rahatsızlıkların tedavisinde kullanılır.

A vitamini sağlıklı diş, kemik, cilt ve yumuşak dokular için de gereklidir. Özellikle az ışıkta iyi görmeyi sağlar.

A vitamini eksikliğinde; Gece körlüğü, diş ve dişeti rahatsızlıkları, eklem ağrıları görülür.
A Vitamini Bakımından Zengin Olan Besinler Süt, koyun eti, yumurta, balık, dana eti, tavuk eti ve av hayvanlarının eti, kuşkonmaz, patlıcan, tereyağı, havuç, kereviz, lahana, karnabahar, hurma, ıspanak, ekmek, hamur işleri, çilek, taze fasulye, mercimek, kavun, şalgam, portakal, greyfurt, kayısı, maydanoz, armut, elma, patates ve domates.
Süt, peynir, krema, ciğer, böbrek ve balık yağı gibi besinlerde a vitamini bolca bulunmasına rağmen bunlar yoğun yağ ve kolesterol içerir. Bu nedenle A vitaminini beta karo tenlerden elde etmek daha doğru olabilir. Beta karoten havuç, kabak, patates, kayısı, brokoli ve ıspanak gibi besinlerden elde edilebilir. Sebze veya meyvenin rengi yoğunlaştıkça beta karoten içeriği de artar.

D VİTAMİNİ
D vitamini İnce bağırsaklardan kalsiyumun emilmesine yardımcı olur, kalsiyumun kemiklerde ve dişlerde tutulmasını sağlar. Kemikleşmeyi sağlar. Kandaki fosfor ve kalsiyum miktarını yükseltir.
Vitamini de bir antioksidandır ve cilt pigmantasyonunda (renklenmesinde) rol oynar.
"Güneş vitamini" olarak da bilinen D vitamini; vücut güneş ışınları aldığında da sentez sonucunda oluşan bir vitamindir. Vücudun ihtiyacı olan D vitamini haftada 3 kez 10-15 dakika güneş ışığı alarak yeterli olarak sağlanabilir. D. D vitamini yüzeysel olarak kullanıldığında çok dikkatli olunmalıdır çünkü fazlasının toksik yani zehirleyici etkisi vardır.
Bu vitamin eksikliğinde; raşitizm hastalığı görülür.
D Vitamini Bakımından Zengin Olan Besinler
Peynir, tereyağı, sucuk, margarin, krema, balık, kabuklu deniz mahsulleri ve tahıllarda bulunur. Balık yağı, balık, yumurta, tereyağı, karaciğer, et, sebzeler.

E VİTAMİNİ
Vücudumuz için hayati önem taşıyan E vitamini yağda eriyen vitamin türlerindendir. Isıya ve yoğun pişirmeye karşı dayanıklı bir yapı sergiler. Göz sağlığı için hayati önem taşır. Retina gelişimi için önemli bir oynar. Katarak yapıcı etkilere karşı önemli bir koruyucu biridir. Vücuda alınan ağır metaller, zehirli bileşikler, radyasyon ve bazı ilaçların yarattığı toksinlere karşı koruma sağlar. Virüslerden kaynaklanan hastalıklara karşı vücudun direncini yükseltir. Bağışıklık sistemi için önemli vitaminlerden biridir. Yapılan araştırmalar E vitamininin yaşlanmaya bağlı hafıza kayıplarının önlenmesinde olumlu etkisi olduğunu kanıtlamıştır. Ayrıca yaşlanmaya karşı koruyucu etkisi de bulunur. Toksin maddelerin vücutta yarattığı tahribatı da azalttığı ortaya çıkmıştır. Kırmızı kan hücrelerinin sağlıklı gelişimi ve çoğalması için gereklidir. Kalbe yararlı olan HDL kolesterol oranını yükseltip, zararlı olan LDL kolesterolünü azaltır. Kandaki kolesterol oranını dengeye sokar. Kaslar ve cilt sağlığı için de önemli bir vitamindir.
Hava kirliliğinden dolayı akciğerde ve ağızda oluşan olumsuz etkiyi azaltır. Bu özelliklerinden dolayı günümüzde kozmetik ürünlerde gittikçe artan bir oranda E vitamini kullanılmaktadır.
Eksikliğinde; Göz bozuklukları, sinirlilik hali, kanser riskinde artış görülür.
E Vitamini Bakımından Zengin Olan Besinler
Buğday, tohumlu besinler, soya fasülyesi yağı, arı sütü, ceviz, marul, tere, pirinç, kereviz, maydanoz, ıspanak, lahana, mısır yağı, mısır, yulafta, çerez, bakliyat, zeytin, kuşkonmaz, yeşil yapraklı sebzeler, soya, yerfıstığı, kabak çekirdeği, badem, susam, ceviz, zeytinyağı, ayçiçek yağı, pamukyağı, nebati yağ ve nebati yağ ürünlerinden elde edilir.

K VİTAMİNİ
K vitamini; “pıhtılaştırıcı vitamin” olarakta bilinir. Bu vitamin olmadan vücudumuzdaki kan pıhtılaşmaz. Karaciğere gelen K vitamini burada pıhtılaşma faktörlerinin yapımında rol alır. Bağırsaklardaki bakterilerde K vitamini üretir. K vitamini takviyesi yalnızca kanamalı hastalara yapılır. Bazı araştırmalar; K vitamininin yaşlı kişilerde kemik sağlığı açısından yararlı olduğunu da göstermektedir.
K vitamini eksikliğinde; Kontrolsüz kanamalar görülür.
K Vitamini Bakımından Zengin Olan Besinler
Lahana, karnıbahar, ıspanak, soya ve tahıllarda, kabak, marul, yeşil domates, yeşil biber, inek sütü, peynir, tereyağı, yumurta, kırmızı et, pirinç, karaciğer, mısır, muz, şeftali, çilek

SUDA ERİYEN VİTAMİNLER
B Grubu Vitaminler
Tiamin-B1 Vitamini B1 vitamini Kasların ve sinir sisteminin faliyeti için gereklidir. Tiamin-B1 karbonhidratların enerjiye dönüştürülmesine yardımcı olur. Kalbin sağlıklı işleyişi için de gereklidir.
Vücut gelişimini sağlar, sindirimi kolaylaştırır. Meyve şekerlerinin özümlenmesine yardımcı olur. Salgı bezlerinin faaliyetini arttırır. Yetersizliğinde iştahsızlık, huzursuzluk, bellek zayıflığı ve dikkat azalması görülür.
B1 Vitamini Bakımından Zengin Olan Besinler
Süt, taze sebzeler, mercimek, bira mayası, koyun eti, fındık, ceviz, yumurta, portakal, ekmek, hamurişleri, nohut, balık, dana eti, kepek, sakatat, kuzu eti, sığır eti, muz, havuç, kestane, lahana, karnıbahar, un, sebze ve meyvelerde bulunur.

Riboflavin- B2 Vitamini
Vücuttaki şekerin özümlenmesini sağlar. Sinir sistemini düzene sokar. Solunum sisteminin çalışmasına yardımcı olur.B2 vitaminin eksikliğinde dilde kızarma, yanma hissi, ağız çevresi ve dudaklarda kızarma, tahriş, çatlaklar, gözlerde kaşıntı, yanma hissi, katarakt oluşumu ve saçlarda dökülme görülür. Ayrıca çocuklarda büyüme yavaşlaması ve kilo kaybı görülür. Riboflavin-B2 diğer B vitaminleriyle birlikte çalışarak büyüme ve alyuvar üretiminde etkisi vardır. B1 gibi karbonhidratların enerjiye dönüştürülmesine yardımcı olur.
B2 Vitamini Bakımından Zengin Olan Besinler
Karaciğer, böbrek, buğday unu, patates, et, süt, yumurta, peynir, kepek, yeşil sebzeler, havuç, fındık, yer fıstığı, mercimek, bira mayası, koyun eti, ceviz, ekmek, balık, dana eti, salatalık, sakatat, badem, sığır eti.

Niasin-B3 Vitamini
Bu vitamin, midede sindirimin temel taşları olan asitlerin üretimini sağlar, hücrelerin oksijeni kullanabilmeleri için gereklidir. Niasin sağlıklı cilt ve sinir sistemi için gereklidir. Kolesterolü düşürücü etkileri de bulunur.B3 vitaminin yetersizliğinde; deriyi, sinir sistemini tutan pellegra adlı hastalık ortaya çıkar.

B3 Vitamini Bakımından Zengin Olan Besinler
Süt ürünleri, kümes hayvanları, balık, çerez, yumurtada, kepek, yer fıstığı, sakatat, kırmızı et, buğday, baklagiller, un, süt, limon, kabak, incir, portakal, hurma, bira mayası.

B5 Vitamini
Doğada bol olduğu için eksikliğine rastlanmaz. Ayrıca bu vitaminin oluşumunda bağırsaklarda etkendir. Eksikliği kan şekerinde düşme, ellerde titreme, kalp çarpıntıya neden olur.
B5 Vitamini Bakımından Zengin Olan Besinler
Karaciğer, kırmızı et, tavuk, yumurta, ekmek, sebzeler

Piridoksin-B6 Vitamini
Vücudun savunmasında antikor ve akyuvar oluşumunda rol oynar. Sinir sistemi ve hormonların çalışmasını düzenler. Dokuların yenilenmesini sağlayan B6 vitamini; karaciğerin dostu olduğu gibi, cildin parlak ve gergin bir yapıda olmasını sağlar. Bu vitaminin protein kullanımıyla ilişkisi vardır, kişi ne kadar protein tüketiyorsa bu proteini kullanabilmek için B6 vitamininin de o kadar alınması gerekir. B6 alyuvar üretiminde de etkilidir, ayrıca beyin fonksiyonlarını düzenler. Bu vitaminin eksikliğinde; vücutta migren tipi baş ağrısı, kansızlık, ciltte kuruluk, görme problemleri, uyuşukluk, adele zayıflığı ve krampları oluşur.
B6 Vitamini Bakımından Zengin Olan Besinler
Karaciğer, böbrek, kırmızı et, balık, yumurta, ekmek, sebzeler, süt, bira mayası, koyun eti, portakal, armut, nohut, dana eti, yeşil salatalıklar, muz, lahana, ıspanak, karaciğer, hamurişleri, taze ve kuru fasulye.

B11 Vitamini
Kırmızı kan hücreleri ve sinir dokularının oluşumunda aktif rol oynar. Hücre bölünmesi için gereklidir. Bu sayede büyümeyi de sağlar. Anne karnındaki bebeğin sinir sisteminin gelişimi için de gereklidir. Bu vitaminin eksikliğinde; iştahsızlık, kilo kaybı, bulantı, kusma, ishal, baş ağrısı, unutkanlık, çarpıntı gibi bazı kalp sorunları oluşabilir.
B11 Vitamini Bakımından Zengin Olan Besinler
Karaciğer, böbrek, kırmızı et, ıspanak, marul, yumurta, ekmek, portakal, muz

B12 Vitamini
B12 vitamini besinlerle veya sigara gibi alışkanlıklarla vücuda giren siyanürü etkisiz hale getirir. Bu vitaminde diğer B vitaminleri gibi metabolizmaya faydaları vardır, alyuvar üretimine yardımcı olur, merkezi sinir sistemine faydaları vardır. Eksikliğinde dilde hassasiyet, şişme, kızarma, hayal görme, depresyon, adalelerde kasılmalar, sinir iltihaplarına bağlı olarak el ve ayaklarda uyuşma, karıncalanma, yanma şikâyetleri oluşur.
B12 Vitamini Bakımından Zengin Olan Besinler
Yumurta, et, kümes hayvanları, süt ve süt ürünlerinde, balık, tahıllar, sebzeler, maya, brokoli, patates, karaciğer, yürek, böbrek, kırmızı et, tavuk, süt, peynir.

C Vitamini
Kemiklerin ve dişlerin gelişmesini sağlar. Büyümeye ve gelişmeye yardımcı olur. Kanı zehirlerden temizler. Tansiyonu düşürür. Kandaki şeker miktarını azaltır. Böbreküstü bezlerinin çalışmasını arttırarak erkeğin erkeklik gücünü sürdürmesini sağlar. Organizmayı grip, nezle gibi hastalıklara karşı dirençli kılar. Cilt için gerekli bir antioksidandır. Demir emilimine yardımcı olur. Bağ dokularının sağlığı için etkilidir. Vücudumuz C vitaminini üretemez bitkiler ve bazı hayvanlar bu vitamini üretebilmektedir. Besinlerle alınan vitamin 2 saat içersinde kullanılır 4 saat sonunda kandan uzaklaşır. Yaraların iyileşmesini, damarların sağlıklı olmalarını sağlar. Vücudun savunma sistemini artırıcı etkisi vardır. Histamin yapımını azaltarak allerjik olayların şiddetini düşürür
C Vitamini Bakımından Zengin Olan Besinler
Narenciye ürünleri ve sularında, çilek, domates, brokoli, maydanoz, patates, siyah üzüm, kavun, karpuz, yeşilbiber, havuç, soğan, bezelye.

Sağlıklı Yaşam
Alıntıdır.
 
ALKOL ve KAS yapımı ve YAĞ YAKIMI .... Eğer KAS kazancınız ve YAĞ yakımı olsun diyorsanız ALKOL bir müddet hayatınızda olmaması lazım ...
Ama siz karar verin bu bilgilerden sonra ....

ALKOL VE BÜYÜME HORMONU

Büyüme Hormonu ÇOK önemli bir hormondur.. Hem Gençlik hormonumuz , kas yapımına büyük yardımcı , hücre gelişmesinde yardımcı ve kemik gelişmesinde ...
Büyüme hormonunda azalma kas gelişmesini negatif etkiler .
Büyüme hormonu uyku saatinizin erken kısmında ÇIKAR ORTAYA yani salgılanır .
Alkol akşam uykuda salgılanan büyüme hormonunu bastırır ve uykuyu bozar .. %70 e kadar büyüme hormonu salgılaması düşebilir .

ALKOL VE TESTOSTERON hormonu

Bildiğiniz gibi testosteron hormonu kas gelişiminde ÇOK önemli bir hormondur ve erkekler de yüksek salgılanır ve o bakımdan erkelerde bayanlardan daha çok kas gelişimi olur .
Alkol içildiği zaman KARACİĞERDEN salgılama olur ve bu madde TESTOSTERON hormonunu bastırır.

ALKOL VE İYLEŞME SÜRECİ

Kas dinlenme ve iyleşme sürecinde gelişir .. ALKOL VÜCUDA TOKSİK bir maddedir .. Ve vücut bütün enerjisini bu toksik maddeyi atmaya vereceği için KAS İYLEŞME /YENİLEME süreci etkilenir ....

BASİTÇE DURUM BU !... SEÇİM SİZİN ama sonra hiç şikayet etmeyin ...
Karen Hıll
Alıntıdır.
 
İŞTAH KAPATAN ÇAY
· 1 tutam ıhlamur
· 1 tatlı kaşığı mate
· 1 çay kaşığı zerdeçal
· Ayva kabuğu

Yapılışı: 1 kupa suyun içerisine ıhlamur, mate ve zerdeçal ile ayva kabuğu koyun. Sadece 1-2 dakika fokurdayacak şekilde kaynatın. Sonrasında 6-7 dakika demleyin. Ilımaya başlayınca şekersiz olarak her yemekten 5-10 dakika önce için.
Dr. Ender SARAÇ
Alıntı.
 
DOĞAL BİR ANTİDEPRESAN

Doç. Dr. Şafak Nakajima

Yeni bir bilimsel çalışma, iyi bir uyku ve sağlıklı bir ruh hali için doğal ve zevkli bir çözüm öneriyor.

British Journal of Psychiatry'de yayınlanan bir araştırmaya göre, kabak çekirdeğinin içinde, uyku hormonu Melatonin'in yapı taşı olan L-Tryptophan maddesi yüksek oranlarda bulunuyor. Bu madde, uykuya yardımcı.

Ayrıca kabak çekirdeğinde, Serotonin adı verilen mutluluk hormonunun üretiminde kullanılan bir ara madde olan 5-HTP (5-Hydroxytryptophan) da bol miktarda var. Daha az gergin ve stresli olmak için, kabak çekirdeğinden yararlanmak mümkün.

Kabak çekirdeği, barsak parazitlerini yok etmede, kalp sağlığının korunmasında, mesane ve prostat sağlığında da yararlı.

İçindeki bitkisel yağlar, kandaki kötü kolesterol düzeyini düşürüyor.

Günde bir avuç kabak çekirdeği ile bu olumlu etkilerden yararlanmak mümkün.
Alıntı.
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…