Sağlıklı beslenme için tüm gıda, meyve ve sebzeler.



YEMEKTEN SONRA YETERLİ İNSÜLİN SALGILANABİLMESİ BİLİNÇLİ GÜNEŞLENMEK LAZIM!

İnsülinin salgılanmasında vücutta yeterli potasyum, kalsiyum ve D vitamini bulunması gerekiyor. D vitamini eksikliği insülinin yetersiz salgılanması şeklinde diyabet benzeri tabloya neden oluyor. Aslında yeni bir bilgi değil, gözardı edilmiş yıllardır!

Kaynak: https://www.elsevier.com/books/berne-and-levy-physiology-updated-edition/koeppen/978-0-323-07362-2

BİLİNÇLİ GÜNEŞLENMEK NEDİR?
Bkz: http://woto.com/ne-zaman-guneslenmeliyiz
 


"Günlük demir gereksinimi ne kadar, hangi besinler doğal demir kaynağı?

Günlük demir gereksinimi ağır spor yapanlarda, düzenli egzersiz yapanlarda, bebeklik, gebelik, emzirme, adet (regl), ergenlik ve ağır hastalık dönemlerinde kişinin yaşına ve yaşam biçimine göre değişir.

Karaciğer, yürek, dalak gibi sakatatlar, kırmızı et, baklagiller, kuru üzüm ve yumurta sarısı demir açısından zengin gıdalardır. Ceviz, fındık, fıstık, badem gibi kuruyemişlerin ve kuru fasulye, mercimek gibi baklagillerin 100 gramında (ince belli çay bardağı kadar) 3,70 mg demir bulunur. Bu nedenle bize ilkokulda “Fındık fıstık çıtır çıtır, hem kan yapar hem ısıtır” diye öğretmişlerdi.

Demir eksikliği saptanmış olan kişilerin bir hekim gözetimi altında tedavi olmaları gerekir."

Kaynak: Karatay, Prof. Dr. Canan, Karatay Diyeti'yle Yaşam Boyu Sağlık, Hayykitap, İstanbul, 2011.

Harici Bir Not:
Demir emiliminin daha iyi olması için, demir içeren gıdalarla ve ilaçlarla birlikte süt ve süt ürünleri ve çay almamak abartılı olmasa da daha tercih edilesi. 2 saat önce ya da sonra alınabilir. Ayrıca demir içeren gıdalarla birlikte C vitamini içeren gıdaları almak emilimi artırır...
 
Son düzenleme:

“Kanser iyileştirilmesi en basit hastalıktır”

Kanserin iyileştirilebilen ve iyileştirilmesi çok basit bir hastalık olduğunu açıklayan Gazi Üniversitesi Kimya Eğitimi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof.Dr. İbrahim Uslu, tek yapılması gereken şeyin sağlıklı hücreleri güçlendirecek uygulamaları yerine getirmek olduğunu söyledi



NİLGÜN TAZE- ÖZEL HABER


Normal hücrelerin oksijen ile solunum yaparlarken enerjilerini, elde ettiklerini kanser hücrelerinin ise tam tersi olarak fermentasyon ile oksijensiz ortamda enerji ürettiklerini ifade eden Gazi Üniversitesi Kimya Eğitimi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof.Dr. İbrahim Uslu, sağlıklı yaşamın gereklerini yerine getirerek kanser ve diğer ölümcül hastalıkların önüne geçilebileceğini söyledi.

Sağlıklı hücrelerle kanser hücrelerini hangi etkenlerin beslediğini açıklayan Prof.Dr. İbrahim Uslu, uygulanacak yöntemlerin kanseri tedavi edebileceğini söyleyerek, “Sigara içtiğinizde soluduğunuz havadaki oksijenin bir kısmıyla tütünü yakarken, yanma sonrası açığa çıkan karbondioksit gazını ciğerlerinize oradan da kan vasıtasıyla hücrelere gönderirsiniz. Tam da kanserli hücrelerin aradığı bir ortamdır bu. Oksijen yerine karbondioksit. Böylece kanserli hücreler karbondioksit ile fermentasyon reaksiyonunu hızlandırırlar. Asla unutmayın. Sigaranın kanser yapıcı etkisi tütündeki ziftten katrandan falan değildir. Kandaki oksijenin yerini karbondioksitin almasındandır” dedi.

TEDAVİDE SICAKLIK YÜKSELTİMİ

İkinci olarak kanser hücrelerinin asitli ortamı, normal hücrelerin ise bazik ortamları sevdiğini ifade eden Uslu, şu açıklamaları yaptı: “İşte size bir başka silah. Kanser hücreleri bazlı ortamdan nefret ederler, o halde vücudu bazik ortamda tutarsanız tek bir kanser hücresi kalmaz hepsi ölür, nasıl bir silah ama! Üçüncü silah ise sıcaklık. Kanser hücreleri soğuk ortamı severler, 36.2 C’de yaşamak çok hoşlarına gider ama normal hücreler 36.7 C’de yaşarlar. O halde termoterapi dediğimiz şekilde kanser hastasının vücut sıcaklığını sıcaklık verici ilaçlarla belli bir seviyede tutarsak tüm kanser hücreleri hakkın rahmetine kavuşur. Kansere karşı elimde o kadar fazla silah bulunmasına rağmen patent başvurularını yeni yaptığımdan bu bilgileri şu an paylaşamıyorum.”

KANSERİN TEDAVİSİ MÜMKÜN

Kanserin yansıtıldığının aksine tedavi edilebilen bir hastalık olduğunu savunan Uslu, kanser tedavisinin hiç de düşünüldüğü gibi zor olmadığını söyleyerek, “Einstein ‘Bir şeyi altı yaşındaki çocuğa açıklayamıyorsan, sen de anlamamışsındır’ der. Yukarıda anlattıklarımı altı yaşında bir çocuk rahatlıkla anlar. Bir de ‘Her şeyi olabildiğince sade yapın, ama basit değil’ demiştir Einstein. Kanser ilacı yapacaksanız çok sade olmalıdır. Kanser hücrelerini yenmek kompleks bir şey değildir. Hatırlarsanız "Tanrı her zaman en kolay yolu seçer" sözü de Einstein'a aittir. Bir kanser hücresini öldürmek ve kanserli hastaları iyileştirmek gerçekten çok ama çok basittir” ifadelerini kullandı.

OKSİJEN ATOMUNA DİKKAT

Oksijeni yakarak enerjilerini elde eden canlıların yaşamları için mutlaka moleküler oksijene gereksinim duyduklarını açıklayan Uslu, anaerobik canlıların ise büyüme ve çoğalmaları için moleküler oksijene bağımlı olmadıklarını açıkladı. Uslu, “Her nefes alışımızda bir taraftan moleküler oksijeni solurken onunla birlikte bir de sağlığımız için çok zararlı olan oksijen atomunu ya da elektron dengesini yitirmiş reaktif oksijen moleküllerini maalesef ciğerlerimize ve oradan da kanımıza alırız. İşte bu çok zararlı reaktif oksijenlerin kanser yapıcı etkileri olduğundan kansere yakalanmamak ve yakalansak da kanserin ilerleyişini durdurmak için böğürtlen, elma, yaban mersini, karadut, ceviz gibi antioksijen gıdalar tüketmeliyiz. Elmayı ısırdığımızda hemen kararır. Onu karartan havadaki oksijen molekülleri değildir, reaktif oksijenlerdir. O halde bir gıdanın ne kadar antioksijen özelliğini görmek için havadaki reaktif oksijenlerin onu hangi hızda etkilediğini görmemiz gerekir. Dikkat ettim, örneğin Amasya elması gerçekten diğer elmalara göre daha hızla kararmakta yani havadaki reaktif oksijenlerle daha hızlı ve fazla etkileşme geçmektedir. Bu yüzden de daha antioksijen özelliklere sahiptir” ifadelerini kullandı.

Kaynak: ilksesgazetesi.com
 

KIRMIZI ETİN FAYDALARI VE SAKLANMASI

Kırmızı et ve et ürünleri, yüksek kalitede esansiyel amino grup asit içeren protein, demir ve çinko yönünden zengindir. Gıdalardan alınan demirin sindirilmesine yardımcıdır. B grubu vitaminler için zengin bir kaynaktır. Dolayısıyla toplumda yaygın olarak görülen beslenme yetersizliklerini büyük ölçüde azaltabilmektedir.

Günlük alınması gereken protein miktarı Erişkin bir erkekte 55 gr., kadında ise 45 gr’dır. Bu miktar hastalık ve yüksek aktivite gibi durumlarda artabilmektedir. Gelişme çağındakilerin hayvansal proteinlere ihtiyacı fazladır. Belirtilen miktardaki protein yüksek kaliteli ve sindirilebilir olmalıdır. Hayvansal proteinlerin% 75’inden, bitkisel proteinlerin% 50’sinden faydalanılabilir. Bu kapsamda hayvansal gıdaların içerdiği protein bitkisel gıdalara kıyasla çok daha kalitelidir.

Kırmızı et, önemli bir vitamin ve mineral kaynağıdır.

Et ve et ürünleri; Tiamin, Riboflavin, Niasin, Biotin, B6, B12, Pantotenik asit, Folasin gibi B kompleks vitaminler için önemli bir kaynaktır. Ayrıca Demir, Çinko, Manganez için de mükemmel bir gıdadır. Çinko ve demir eksikliğinin giderilmesinde önemli rol oynamaktadır.

Kırmızı et demir deposudur.

Gıdaların içerdiği demirin insanlar tarafından sindirilmesi, maddenin kimyasal formuna, beraber alındığı diğer gıdalarla etkileşimine ve bireyin fizyolojik faktörlerine göre değişmektedir.

Etteki demirin yarısı hemoglobinde bulunmaktadır ve sindirilme oranı % 35 civarında olup bitkilerdeki demirin sindirilme oranına (% 1- 10) göre oldukça yüksektir.

Demir eksikliği

Dünyada en yaygın görülen gıda eksikliklerindendir. Demir eksikliğine bağlı gelişen anemi dünya nüfusunun yaklaşık % 15’inde görülmektedir. Anemi az gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelerde gelişmiş ülkelere kıyasla 3-4 kat daha fazla görülmektedir. Türkiye’de demir eksikliği anemisi 2 yaş altı bebeklerde ve özellikle kadınlarda çok yaygındır.

Önemli bir çinko kaynağıdır.

Çinko 50’den fazla enzimin yapısına girer. Et çinko açısından en zengin kaynak olup ihtiyacın neredeyse % 50’si sadece etten karşılanabilmektedir. Eksikliği özellikle diyetinin büyük bölümünü mayasız ekmeğin oluşturduğu Orta Doğu’da ergenlik çağındaki çocuklarda yaygın olarak görülmektedir.

KIRMIZI ET TÜKETİM REHBERİ

Etin Rengi Nasıl Olmalıdır?

Oksijene maruz kalmamış (örneğin vakumla paketlenmiş) et bordo veya morumsu renktedir. Ortalama 15 dakikalık havayla temastan sonra etteki miyoglobin hücreleri oksijeni alır ve etin rengi parlak kırmızıya döner.

Buzdolabında 5 gün civarında saklandıktan sonra etin rengi miyoglobin hücrelerindeki kimyasal değişikliklerden dolayı kahverengiye dönebilir. Uzun süre bekleyerek kahverengiye dönmüş et bozulmuş olabilir, hoş olmayan bir koku verir ve yapışkan bir teması vardır.

Dilimlenmiş ve pişirilmiş bifteğin gökkuşağımsı parlak bir rengi olabilir. Et demir ve yağ dışında diğer birçok bileşeni içerir. Işık et dilimine teması halinde gökkuşağına benzeri renklere ayrılır. Etin bileşenleri et ısı ve işleme maruz kaldığında gökkuşağımsı ya da yeşilimsi renk verebilmesine neden olabilir. Bu gökkuşağımsı renk etteki bozulmaya belirtmek zorunda değildir. Bozulmuş pişmiş etin balçığımsı veya yapışkan bir kıvamı olup ayrıca hoş olmayan bir kokusu vardır.

Marketten Sofraya Etin Güvenli Tüketimi

Çiğ Et: Eti her zaman markette alışverişinizi tamamlamak üzere olduğunuz zaman alın. Çapraz bulaşmaya sebep olabilecek her türlü sızıntının önüne geçmek için çiğ et paketlerini ayrı bir plastik torbaya koyun. Et kolay bozulabilir bir ürün olduğundan bakteri üremesinin geriletilmesi için, saklama esnasında soğuk tutulmalıdır.


Eti hemen evinize götürün ve 4 derecede buz dolabında saklayın. Buzdolabında saklanan Eti 3 veya 5 gün içinde (kıyma ve sakatı 1 veya 2 gün içinde) tüketmelisiniz. Marketten eve getirilmiş et hemen -18 derecede dondurulursa dondurulmuş olarak da süresiz olarak saklanabilir.

Eti orijinal paketinde veya yeniden paketleyerek dondurabilirsiniz. Ancak uzun süreli saklamalarda, havanın et yüzeyine temasından dolayı oluşan ve et yüzeyinde gri kahverengi noktalar olarak göze çarpan dondurucu yanığının önüne geçmek için etin gözenekli plastik paketini bir alüminyum folyo, dondurucu kağıdı veya dondurucu plastik paketi ile kaplayınız.


Etin üzerindeki dondurucu yanığı olan kısımları pişirmeden önce veya keserek uzaklaştırınız. Etin kalitesindeki düşme nedeniyle yoğun biçimde dondurucu yanığı olmuş ürünleri atmanız gerekmektedir. En iyi kalite için dondurulmuş etleri 9 veya 12 ay içinde tüketiniz.

Pişirilmiş etler: Hamburger, köfte gibi önceden hazırlanarak pişirilmiş etleri aldığınızda sıcak olmasına dikkat edin. Pişirilmiş etleri 2 saat içinde (ortam sıcaklığı 30 derecenin üstündeyse 1 saat içinde) tüketin ya da +4 derecede kapalı kaplarda buzdolabında saklayın ve en fazla üç dört gün içinde soğuk olarak ya da 75 dereceye kadar yeniden ısıtarak tüketin. önceden hazırlanarak pişirilmiş etler de derin dondurucuda dondurularak saklanabilir. En iyi kalite için 4 ay içinde tüketin.

Etin Hazırlanması

Temizlik: Ellerinizi çiğ ete, dokunmadan önce ve tuvaleti kullandıktan sonra sıcak sabunlu su ile yıkayınız. Eti hazırlamadan önce ve hazırladıktan sonra doğrama tahtasını, tezgah yüzeylerini, bıçak, tabak ve kaplarınızı yıkayınız. Plastik, üzerinde girinti çıkıntı olmayan, düzgün yüzeyli doğrama tahtası kullanınız. Bu sayede kullandıktan sonra sıcak sabunlu su ile kolayca yıkayabilirsiniz. Mutfak yüzeylerini silmek amacıyla kağıt havlu kullanınız. Eğer normal havlu kullanıyorsanız bu durumda havlunuzu sık sık sabunlu sıcak su ile yıkayınız.

Etin Yıkanması: Etin pişirilmeden önce yıkanması gerekli değildir. Yüzeyde bulunması muhtemel her tür bakteri pişirilme esnasında yok olur.

Ayırma: Çiğ eti ve etten sızan suları yenmeye hazır, pişmiş gıdalardan uzak tutun. Buzdolabınızda sakladığınız çiğ eti, diğer gıdalardan ayrı tutun. Çiğ et için kullandığınız doğrama tahtasını başka gıdaları hazırlamak için kullanmayın işiniz bittikten sonra kullandığınız diğer mutfak malzemeleri ile beraber sıcak sabunlu su ile yıkayın. Daha önce çiğ et koyduğunuz yıkanmamış bir kaba kesinlikle pişmiş eti koymayın.

Güvenli Pişirme: Gıda güvenliğinin sağlanması için, köfte ve burgerleri ürünün iç ısısı 75 dereceye ulaşana kadar pişirin.

Biftekleri ve bütün etleri iç sıcakları en az 65 dereceye ulaşana kadar pişirin. Güvenlik ve kalite için eti kesmeden veya dilimlemeden önce en az 3 dakika boyunca dinlenmeye bırakın. Kişisel tercihler sebebiyle etleri daha yüksek sıcaklıklarda da pişirebilirsiniz.

Aşağıda verilen süreler +4 derecede buzdolabında saklanmış etler içindir. Çeşitli pişirme araçlarını ve mangal grill gibi aletlerin sıcaklıklarının farklılık gösterebileceğini unutmayın. Güvenli ve iyi bir pişirme için gıda termometresi kullanınız.





Mikrodalga Kullanımı:
Eşit olmayan parçadaki etleri mikrodalgaya koyarken, kalın parçaları tabağın dış kısmına, ince parçaları iç kısmına yerleştirin ve orta-yüksek, yüksek güçte çalıştırın. Rostoyu mikrodalgaya bir pişirme kağıdında veya kapalı bir kapta koyun. Önerilen pişirme süreleri için üreticinin uygulama kılavuzlarına başvurun. Bir et termometresi kullanarak, yukarıda belirtilen sıcaklıklara ulaşılıp ulaşılmadığını gözleyin ve etin iyi pişip pişmediğini kontrol edin.


Et ve Et Ürünlerinin Saklanması

Eğer ürünün bir son kullanma tarihi mevcutsa o tarihe itibar edin. Eğer yoksa aşağıdaki tabloyu kullanabilirsiniz.





Güvenli Çözdürme

Buzdolabında: Buzdolabında yavaş ve güvenli bir çözdürme için önceden plan yapmak iyidir. Kıyma, parça et ve biftekler bir gün içinde çözülebilir. Kemikli etler ve bütün parçaların çözülmesi 2 gün veya daha fazla sürebilir. Çiğ et çözüldüğü zaman pişirilmeye kadar buzdolabında 3 veya 5 güne kadar daha saklanabilir. Buzdolabında bu yöntemle çözdürdüğünüz bu etleri bu zaman aralığında pişirmemeye karar verirseniz pişirmeden tekrar dondurabilirsiniz.

Soğuk Suda: Eti soğuk suda çözdüreceğiniz zaman paketinden çıkarmayın. Paketin hava geçirmez olduğuna emin olun ya da sızdırmaz başka bir pakete koyun. Eti soğuk suya yerleştirin ve her yarım saatte bir suyu değiştirin. Küçük paketler bir saat veya daha az zamanda çözünebilir; 1.5-2 kiloluk etlerin çözülmesi 2-3 saat alabilir.

Mikrodalgada: Mikrodalgada çözdürülürken, eti çözdürmeden hemen sonra pişirmeye çalışın. Zira mikrodalgada etin bazı kısımları çözdürme esnasında pişmeye başlayabilir. Kısmen pişmiş bu eti tutmamalı veya yememelisiniz zira zararlı olabilecek bakterilerin bir kısmı hala yok olmamış olabilir.

Mikrodalgada veya soğuk suda çözdürülmüş etler +4 derecenin üzerinde tutulduğu için tekrar dondurulmamalıdır. Dondurulmuş etleri çözdürmeden doğrudan fırında veya ızgarada pişirebilirsiniz. Pişme süresi %50 civarında artmalıdır. Ancak dondurulmuş etleri yavaş pişirme metotlarıyla pişirmeyiniz.

Marine Etme

Etleri buzdolabında 5 güne kadar marine ediniz. Pişirilmeyen tüm marinasyon artıklarını atınız.

Kısmi Pişirmek

Bakterilerin yok olmasına engel olacağından dolayı, eti asla sonra tamamen pişirmek üzere kısmen pişirip buzdolabında saklamayın. Ancak eti hemen ısıtılmış bir fırına veya ızgaraya alacaksanız önceden mikrodalgaya koyabilir veya kısmen pişirebilirsiniz.

http://www.ukon.org.tr/faydalibilgiler/faydalibilgiler.html
 
DOÇ. DR. OĞUZ ÖZYARAL: “KURBAN ETİNİ YIKAMADAN KIYMA YAPMAYIN”

IHA

Kurban Bayramı dolayısıyla et tüketimine dikkat çeken Halk Sağlığı Uzmanı Doç. Dr. Oğuz Özyaral, kurban etinin yıkandıktan sonra kıyma yapılması gerektiğini belirterek, bayramın vazgeçilmezi olan kavurmanın da az miktarda sıvı yağla yapılmasını tavsiye etti.
Halk Sağlığı Uzmanı Doç. Dr. Oğuz Özyaral, kurban kesecek olanları etin uygun koşullarda saklanması ve tüketilmesi konusunda uyardı. Özyaral etin birkaç gün dinlendirildikten sona yenmesi gerektiğini, aynı gün yenecek etin, mutlaka buzlu suda bekletilip içindeki kan boşaldıktan sonra pişirilmesinin uygun olacağını söyledi.
Dondurucuda saklanacak etin porsiyonlar halinde saklanması tavsiye eden Oğuz Özyaral, kıyma yapılacak kurban etinin soğuk su ile yıkanıp temizlendikten sonra hazırlanmasının sağlıklı olacağını, et yerken de yanında mutlaka yoğurt ya da ayran tercih edilmesi gerektiğini belirtti.

“HAŞLADIĞINIZ KURBAN ETİNİ VE SUYUNU AYRI AYRI SAKLAYIN”
Özyaral, “Et ve et ürünleri çok kolay bozulan gıdalar arasında yer alır. Kurban Bayramında kesilen kurbanlığın etinin saklanması, ne zaman tüketilmesi gerekliliği çok önemlidir. Kesilen ve parçalara ayrılan kurban etin önce soğuk su ile yıkamalıyız. Et parçalara ayrıldıkça ve özellikle elle yapılan satır kıymaya dönüştüğünde üzerindeki mikrobiyal yük artacaktır. Temizlenmeden ve yıkanmadan etler kıyma haline getirilmemelidir. Özellikle de kurban etini mümkün olduğunca kavurmalı ya da haşlayıp suyunu ayrı, etini ayrı poşetlere koyup bu şekilde dondurmalıyız.”

“KURBAN ETİNİ DİNLENDİRMEDEN DONDURUCUYA KOYMAYIN”
“Kurbanlık etler doğrudan ve belli bir süre dinlendirmeden derin dondurucuya konulmamalıdır” diyen Doç. Dr. Oğuz Ozyaral, şunları söyledi: “Aksi takdirde lastik kıvamında sert bir etimiz olur. Bu nedenle kesim sonrası etin ısısının düşürülmesi, soğuması ve oda ısısına indirilmesi için içerisinde buz bulunan soğuk suda dinlendirilmesi gerekir. Bu esnada et içerisindeki kanı bırakacaktır. Birkaç kez tekrarlan bu işlemin sonunda, küvet ya da tencere içerisindeki soğuk suyun duru kaldığı görüldüğünde, etler artık kullanıma hazırdır. Eğer kavurma yapılacaksa parçalara ayrılan et yarım saat kadar üzerlerini sıvayacak kadar az miktarda zeytinyağı ve baharatla marine edilebilir. Buzdolabında marine etme süresi 6 ile 12 saat arasında değişebilir. Bu arada zeytinyağı etin yumuşaklığını sağlarken, özellikle kekik, kırmızıbiber, tane karabiber ve hatta tarçın gibi baharatta tadını zenginleştirecek, ete ayrı bir lezzet katacaktır. Taze etin hazmı güçtür. Kullanılan baharat gerek hazmı kolaylaştırması gerekse pişmesini sağlaması açısından son derece önemlidir. Hazırlanan et ve ciğer kavurmalar porsiyonlara ayrılıp, soğutulduktan sonra normal buzdolabı ısısında beş gün, derin dondurucuda ise üç ay kadar süre ile saklanabilir.”

“KAVURMA YAPARKEN FAZLADAN YAĞ KOYMAYIN”
Kurban Bayramı’nın vazgeçilmezinin kavurma olduğunu belirten Özyaral, kurban etini kavurma olarak değerlendirecek olanları da bilgiler verdi: “Kavurma yapacak olanlar kurban eti ile yapılan tüm yemeklerde olduğu gibi, etin kendi yağının yeterli olduğu bilerek mümkün olduğunca yağ ilave etmeden pişirsinler. Çok gerektiğinde ise sadece az miktarda sıvı yağ ilave edebilirler.”

“ETLERİ TEK PORSİYONLUK OLARAK DONDURUN”
“Parçalara ayrılmış olan etler ayrı ayrı buzdolabı poşetlerine konulmalı ve o şekilde derin dondurucuda saklanmalıdır” diyen Doç. Dr. Özyaral, “Çözündürülen etler derhal üç gün içerinde buzdolabı ısısında muhafaza edilmek kaydıyla tüketilmelidir. Çözündürülen etler yeniden yemek haline getirildiğinde ancak o zaman tekrar üç haftalığına derin dondurucuda saklanabilir. Hazırladığınız ürünleri etiketlemeyi ve üzerlerine tarih koyması asla unutmayın” şeklinde konuştu.

“ETİ YOĞURT İLE BİRLİKTE TÜKETİN”
“Kurban bayramında sürekli et yemenin sağlık üzerine bir etkisi var mıdır? Bu soru çok sorulur. Bu konuda Dünya Kanser Araştırma Derneği’nin bildiği üzere haftada 500 gramdan fazla et yemek sağlığı için tavsiye edilmez. Bu nedenle en sağlıklı et tüketimi 500 gram et ürününü haftanın günlerine bilinçli bir şekilde dağıtmak gerekiyor” diyen Özyaral, “Özellikle kalp hastaları ve kolesterol sorunu yaşayanların işi aşırıya götürmemeleri et ürünlerini ayran ve yoğurtla birlikte tüketmeye özen göstermelerini tavsiye ediyoruz. Önemli bir protein kaynağı olan et maalesef fazla tüketildiğinde ani tansiyon yükselmesine, beklenmedik karaciğer ve bağırsak hastalıklarına da yol açabilir. Ayran ve yoğurt tüketimi hazmı kolaylaştıracak, bağırsaklarda uzun süre etin emiliminin beklenmesini engelleyecek ve hızlı bir biçimde atılımı, boşaltımı sağlayacaktır” şeklinde konuştu.

“KUYRUK YAĞINA ALIŞIK OLMAYANLAR DİKKATLİ OLUN”
Doç. Dr. Oğuz Özyaral “Kuyruk yağı ve iç yağı, kalp-damar sağlığını tehdit eden ve kanserojen riskini arttıran yağ türleri olarak bilinmelerine rağmen bugün yapılan araştırmalara göre Amerikan Gıda ve İlaç Teşkilatı gençlik yıllarında yeterli miktarda kuyruk yağı tüketen insanlarda, yaşlılık döneminde eklem rahatsızlıklarına daha az rastlandığını belirtmiştir. Ancak bu alışık olmadığımız bu tip bir ürünü özellikle bayramda yemekle bağırsak florası dediğimiz vücudumuzda bizimle birlikte yaşayan iyi huylu ve faydalı mikroorganizmaların doğal yaşam şeklini bozacağından şiddetli isallere neden olabiliriz. Alışık olmadığımız gıdaların tüketimi ayrıca mide rahatsızlıklarına ve aşırı tüketimi de yüksek tansiyona neden olabilir” dedi.

www.millliyet.com.tr
 
Evlerdeki tehlike Bisfenol A



Sert plastik ürünlerini zararlı kılan plastiğin içindeki ”Bisfenol A” denilen ham maddedir. Hergün kullandığımız sayısız ürün, bardak,pet şişe,çatal, kaşık ,suni köpükten yapılan kaplar,saklama kabı gibi sert plastik kapların içindeki bisfenol, yüksek ısı (50-70 c)asit , UF ortamında gıda ve sıvılara nüfuz eder.

Plastiğin hammaddesi bilindiği gibi petrol atığıdır. Bunlar hormon sistemini bozar. Bisfenol A insan vücudunda östrojen ve diğer hormanlara benzer yapıdadır. Triod, büyüme hormonu, östrojen ve testesteron hormonlarının üretimini azaltır. Vücudumuzda kendi hormanlarımızın sahtesi görevi görerek tehlike oluşturur ayrıca öğrenme ve davranış üzerine olumsuz etkileri mevcuttur saldırganlığı arttırdığı ve öğrenmeyi güçleştirdiği görülmektedir.
Kanser, Obezite, Diyabet ve Kalp Hastalıklarına Yol Açar

Plastiklerdeki mevcut bu ham maddeler obeziteye yol açar, diyabet, astım kalp damar hastalıkları ve karaciğer hasarına neden olabilir. Kadınlarda meme erkeklerde prostat kanseri riskini arttırmaktadır.

Plastiklerdeki bu toksik hammaddeler vücuda girer ve vücutta yağ dokusuna depolanır ve uzun süre atılamayarak birikir. Plastikteki toksit maddeler gıdalara geçmeye eğilimlidirler bu zamanla olur ve ısı ile hızlanır.
Nelere Dikkat Etmemiz Gerekir?

• Plastik kapları buzdolabına koymamalıyız.

• Arabada bırakılan pet şişelerdeki suları tüketmemeliyiz.

• Eve alınan damacanalardaki suyu hemen cam kaba boşaltmalıyız.

• Cam biberon kullanmalıyız.

• Sıcak çay, kahve gibi sıvıların sunulduğu plastik bardak ve plastik karıştırıcıların kullanımı yasaklanmalıdır.

• Plastik kapları mikrodalgaya koymamalıyız.

• Plastik kaplar bulaşık makinesinde yıkanmamalıdır.

• Plastikler sert deterjanlarla yıkanmamalıdır.

• Tüm gıdaların tüketiminde cam şişe ve kaplar kullanılmalıdır.

Herşeyden önce sağlık
 


HİÇ KİMSENİN YEMEMESİ GEREKEN 6 YİYECEK!


Herkes genetik olarak özeldir ve beslenme şekli de bireysel özelliklerine göre olmalıdır. Ancak bazı yiyecekler herkes için zararlıdır ve herkesin uzak durması gerekir. İşte ciddi sağlık sorunlarına, kronik hastalıklara neden olarak erken ölüme yol açabilecek 6 yiyecek:

1- Trans yağlar

Yaygın olarak nelerde bulunur:
- Paketlenmiş yiyecekler özellikle cips, kekler, kurabiyeler, pastalar
- Margarin
- Pasta kreması ve süslemeleri
- Kızartmalar, fast food
- Mikrodalga fırında yapılan mısır patlakları

2- GDO'lu yiyecekler

Yaygın olarak nelerde bulunur:
- Çoğu işlenmiş yiyecek
- Kahvaltı gevrekleri, şekerlemeler
- Tavuk
- Çikolata
- Enerji barları
- Hazır bebek mamaları
- Margarin
- Mayonez
- Protein tozları
- Hazır çorba ve soslar
- Unlu mamuller
- Asya mutfağı
- Yer fıstığı yağı

3- Yüksek früktozlu mısır şurubu (NBŞ)

Yaygın olarak nelerde bulunur:
- Meşrubat
- Salata sosları
- Ekmekler, çok tahıllı ekmekler, kekler
- Kahvaltı gevrekleri
- İşlenmiş atıştırmalıklar
- Şekerlemeler
- Meyve suları, meyveli içecekler
- Hazır yoğurt
- Ketçap

4- Yapay tatlandırıcılar

Yaygın olarak nelerde bulunur:
- Diyet gazlı içecekler
- Protein içecekleri ve tozları
- Çiklet
- Reçel, jöle, pasta, çörek, dondurma
- Şekerleme, şerbet
- Kahvaltı gevrekleri
- "Şekersiz" ürünler

5- Şeker

Yaygın olarak nelerde bulunur:
- Gazlı içecekler
- Meyve suları
- Makarna sosları
- Kahvaltı gevrekleri
- Ekmekler
- Unlu mamuller
- Bira
- Kek, kurabiye, şekerleme
- Ketçap
- Şuruplar
- Neredeyse tüm işlenmiş gıdalar

6- MSG (Monosodyum glutamat)

Yaygın olarak nelerde bulunur:
- Çin ve Asya yemekleri
- Tavuk ve sosis ürünleri
- Dipler (hazır batırma sosu)
- Aromalı atıştırmalık cipsler
- Parmesan peynirli ürünler
- Salata sosları
- Soya sosu
- Konserve yiyecekler (teneke)

Dr. Brad Cutler

Özet çeviri: Nurçin Çağlar, Sağlıklı Yaşıyoruz.

Kaynak: https://easyhealthoptions.com/6-foods-on-one-should-eat/

#sağlıklıyaşıyoruz #yenmemesigerekenler #easyhealthoptions
 



LEPTİN DİRENCİNİZ VAR MI?

Aşağıdakilerden biri veya birkaçı varsa leptin direnciniz olabilir!

• Kilolu veya zayıf olmak.
• Sürekli stresli olmak.
• Duygusal dalgalanmalar yaşamak.
• Özellikle geceleri karbonhidratlı besinler yeme isteği.
• Artmış iştah.
• Çok yemek, sürekli atıştırmak.
• Kan trigliserid, kolesterol ve şeker düzeyinin yüksek olması
• Tiroid problemleri olmak
• Karaciğer yağlanması
• Yorgunluk
• Allerjiler, besin allerjileri

Leptin direnci varsa ne yapmak gerekiyor?
http://woto.com/leptin-direnci

#sağlıklıyaşıyoruz #profdrnazanuysalharzadın#leptin #leptindirenci
 
'CANAN KARATAY'LA ŞİFA BULANLAR ÇIKTI'

İŞTE ŞİŞMANLATAN HATALAR

(BİR HABER VE BAZI YANLIŞ BİLGİLER)


Karar gazetesinde bu haberi okuyunca hem hoşumuza gitti hem de biraz şaşırdık. Bu haberi yapan kişi 'Canan Karatay'la Şifa Bulanlar' kitabını ve/veya Karatay Diyeti kitabını sanırım tam okumamış veya tam özümseyememiş. O nedenle de haberde sehven de olsa bazı temel hatalar yapmış. Biz de bunları aşağıda özetledik ayrıca yazının içinde de parantez içine yazarak sizlere aktarmaya çalıştık. Bu tür haberlerle insanların sehven yanıltılıyor olması gerçekten üzücü. O nedenle haberlerle yetinilmemeli ve Karatay Diyeti kitabı mutlaka okunmalı.

Yazıda;

1- “Prof. Dr. Canan Karatay’ın son kitabı çıktı” ibaresi yer almaktadır. Bu kitap Canan Karatay tarafından değil, Canan Karatay’ın kitaplarındaki bilgileri uygulayarak şifa bulanlar tarafından çıkarılmıştır.

2- “Omega3, Omega6 gibi yağları doğal şekilleriyle mutlaka almaları gerekir.” cümlesi tek başına bazı yanılmalara ve hatalara neden olabilir. Şöyle ki; Omega-6 yağ asitlerini yediklerimizden istemesek de fazlasıyla alıyoruz ve Omega-3 / Omega-6 oranı bozuluyor. O nedenle Omega-6 yağlarını mümkün olduğunca almamaya, Omega-3 yağlarını ise mümkün olduğunca çok almaya dikkat etmeliyiz. Omega-3 yağı ile Omega 6 yağı arasında bir oran olmak zorundadır. Örneğin; Omega 3 yağı kanı sulandırır, Omega 6 yağı ise kanı pıhtılaştırır. Kanınız çok fazla sulu olursa yani pıhtılaşmıyorsa bir kesik halinde kanamayı durduramazsınız. Bu nasıl iyi bir şey değilse kanın sulu olmaması hemen pıhtılaşıyor olması da hiç iyi bir şey değil. O nedenle denge çok çok önemli. Omega3 / Omega6 = 1/4 olmalı. Maalesef yenen bütün gıdalarda Omega 6 çok fazla olduğu için insan vücudunun sadece Omega 3 takviyesi almaya ihtiyacı var. Özellikle Omega-6 içeren besinlerden uzak durması gerekiyor.

3- “Tuz yasak” ibaresi Karatay Diyeti için son derece yanlıştır. Çünkü Karatay Diyeti’nde “kaya tuzu” çok önemlidir ve mutlaka yenmesi gerekir. Yasak olan tuz sadece rafine edilmiş tuzlardır.

4- “Balık ve dana gibi hayvanlarının etleri günde iki defa yenebilir. “ cümlesi de son derece yanlıştır. Cümlenin başı ve sonu kırpılınca tıpkı Papa’nın hikayesi gibi bir durum ortaya çıkmıştır. Kitapta “sağlıklı proteinler” anlatılırken aynen şu şekilde denmişti: Özgür tavuk ve yumurtası, deniz balıkları, serbest dolaşan kuzu, keçi, dana veya av hayvanlarının etleri…” Balığın başındaki “deniz”, dananın başındaki “serbest dolaşan” ibareleri çıkınca son derece zararlı olabilecek bir anlatım olmuştur.

5- “Bulgur pilavı ise günde bir defa tüketilebilir.” ibaresi de tek başına yanlış anlamalara neden olabilir. Kitabın tamamı okunduğunda bulgur pilavının da sınırlı tüketilebilecek gıdalar arasında yer aldığı görülecektir. Glüten hassasiyeti olan kişilerin bulguru tamamen kesmesi gerekiyor. Bu husus kitapta özellikle belirtilmiştir. Kitapta “Bulgurun 2-3 kaşık tüketilmesi tavsiye ediliyor. Tabaklar dolusu bulgur pilavı yiyenler kilo veremiyor” denilmektedir. Bu sınırlamalar belirtilmeden günde kahvaltı haricinde bir öğün yemek yiyen bir kişiye tutup da "her gün yediğin yemekte bulgur pilavı tüketebilirsin" demek yanlış anlaşılmalara neden olabilecektir.

6- Yazıdaki “BU YİYECEKLERE AMAN DİKKAT” başlığı altında sayılan yiyecekler mutfağa bile alınmayacak yiyeceklerin sadece bir kısmıdır. Bunlara ilave olarak:
• Bütün suni (yapay) tatlandırıcılar.
• Ambalajında ‘diyet’ yazan bütün yiyecek ve içecekler.
• Hazır (fabrikasyon) veya taze sıkılmış her türlü meyve suyu.
• Bütün gazlı içecekler, enerji içecekleri.
• Her türlü kızartma.
• Bütün hazır çorbalar.
• Sucuk, salam, sosis gibi işlem görmüş et ürünleri.
• İslenmiş, tütsülenmiş balık ve tütsülenmiş etler.
• Süt tozu, krema vb ürünler.
• Mayonez, ketçap ve her türlü hazır soslar.
• Marketlerde satılan kapalı çiftlik tavukları. Serbest dolaşan tavuklar (köy
tavuğu) yenebilir...
• Karpuz ve kavun gibi doğal da olsa fazla miktarda şeker içeren, glisemik indeksi yüksek meyvelerden de uzak durulacak.”
Maddeleri de sayılmalıdır.

Kısaca özetleyecek olursak
Karatay sağlıklı beslenmesinde ; her türlü un ve unlu mamuller, şeker ve şekerli mamuller, trans yağlar, işlenmiş gıdalar, pakete, kutuya şişeye girmiş her türlü yiyecek ve içecekten, Gİ yüksek gıdalardan uzak durulması gerekmektedir.

Not: Yazı içindeki imla hataları bize ait değildir. Biz aynen gazeteden alıntı yaptık…

Bu girişten sonra Karar’da bugün yayınlanan yazıyı bu bilgiler ışığında okuyalım.

"Canan Karatay’la Şifa Bulanlar' çıktı: İşte şişmanlatan hatalar

Prof. Dr. Canan Karatay, son kitabı (bu kitap Canan Karatay tarafından değil Canan Karatay'ın söylediklerini uygulayarak şifa bulanlar tarafından çıkarılmıştır) ‘Canan Karatay’la Şifa Bulanlar’da şişmanlatan hataları enine boyuna sıralıyor. Tuzu yasaklıyor (Rafine tuzu yasaklıyor kaya tuzu serbest), doğal terayağını öneriyor. Sık sık yemenin ise kilo aldırdığını söylüyor.

ÖZEL HABER: ÜRÜN DİRİER

Ezber bozan söylemleriyle dikkat çeken ve şimdiye dek kitapları 1 milyondan fazla satan Prof. Dr. Canan Karatay’ın son kitabı çıktı. (Bu kitap Canan Hocanın değil Canan Hocanın söyledikleriyle şifa bulanların yazdığı bir kitaptır.) ‘Canan Karatay’la Şifa Bulanlar’ isimli kitapta onlarca zayıflama ve iyileşme hikayesi (50 hikaye) yer alıyor. Karatay kitapta, Türkleri şişmanlatan büyük hatalara, diyetin olmazsa olmazlarına ve el sürülmemesi gereken gıdalara değiniyor.

Hareketsizlik: Türk halkındaki en büyük problem hareketsizliktir. Spor yapan küçük bir kitle var ama çocukluktan itibaren aktif değiliz.

Fast-food zararlı: Türk halkı maalesef çok fazla ekmek ve unlu gıdalar tüketiyor. Gençler fast-food kültürüyle yetiştiriliyor. Hamburger, pizza, sandviç, cips gibi yiyeceklerle ve kola, buzlu çay gibi içeceklerle karın doyurmaya çalışıyor. Halkımızın büyük bölümü sağlıklı sanarak her gün neredeyse kilo kilo taze meyve yiyor ama kuruyemişten kilo aldırır diye uzak duruyor.

Sık sık yemeyin: Kendi mutfağımızla değil, yabancı mutfaklarla yani tercüme diyetlerle zayıflamaya veya az az ve sık sık yiyerek zayıflamaya çalışıyoruz. Oysa sık sık yemek sürekli insülin hormonu salgılanmasına sebep oluyor ve farkında olmadan yağları eriten leptin hormonunun salgılanmasına engel olunuyor.

Protein önemli: Yalnızca kalori hesabına takılmamak gerek. Yiyeceklerin ne glisemik endeksine, ne protein içeriğine ne de sağlıklı yağ içeriğine bakılıyor. Proteinler saçlarımızın, tırnaklarımızın, cildimizin tüm organlarımızın ve hayati önemi olan hormonlarımızın temelini meydana getirirler. Doğal olan temel proteinleri tüketmedikçe kilo veremeyiz.

Tereyağı yiyin: Kilo problemi olup zayıflamaya çalışanların ve kilolarını korumak isteyenlerin, doğal tereyağı, soğuk sıkım sızma zeytinyağı ve temel olan Omega3, Omega6 gibi yağları doğal şekilleriyle mutlaka almaları gerekir. (Omega 6 yağ asitlerini yediklerimizden istemesek de fazlasıyla alıyoruz ve Omega 3/6 oranı bozuluyor. O nedenle Omega 6 yağlarını mümkün olduğunca almamaya, Omega 3 yağlarını ise mümkün olduğunca çok almaya dikkat etmeliyiz.) Vücudumuza sağlıklı yağ girmediği sürece birikmiş zararlı yağlarımızdan kurtulamayız. Sağlıklı zayıflama söz konusu olmaz.

Tuz yasak: (Karatay Beslenmesinde sadece rafine tuz yasaktır. Ancak kaya tuzu yenmek zorundadır ve korkmadan yenilmelidir) Ne yapılırsa yapılsın kilo verilemiyorsa, bunun asıl nedeni Omega3 ve Omega6 gibi temel yağ ve lipitlerin eksik olmasıdır. (Omega 3 yağı ile Omega 6 yağı arasında bir oran olmak zorundadır. Örneğin; Omega 3 yağı kanı sulandırır, Omega 6 yağı ise kanı pıhtılaştırır. Kanınız çok fazla sulu olursa yani pıhtılaşmıyorsa bir kesik halinde kanamayı durduramazsınız. Bu nasıl iyi bir şey değilse kanın sulu olmaması hemen pıhtılaşıyor olması da hiç iyi bir şey değil. O nedenle denge çok çok önemli. Omega3/Omega6 =1/4 olmalı. Maalesef yenen bütün gıdalarda Omega 6 çok fazla olduğu için insan vücudunun sadece Omega 3 takviyesi almaya ihtiyacı var. Özellikle Omega6 içeren besinlerden uzak durması gerekiyor. ) Omega 3 yağı yağlı olduğu gerekçesiyle zeytin ve kuruyemişlerden korkmak ve az yemek doğru değildir. Ancak kuruyemişler çiğ olarak tüketilmelidir. Kavurup tuzlayarak yemek son derece sağlıksızdır.

DİYETİN SIRRI NEDİR?
Hergün 2-3 litre sıvı alınmalı. Ayrıca limonlu su, limonlu açık çay, yeşilçay, karanfil ve tarçın çayı gibi şekersiz bitki çayları içilmeli.

Akşam saat 20:00’den sonra hiçbirşey yenmemeli. Yatana kadar limonlu çay ve bitki çayları içilebilir.

Yediğiniz her şey doğal ve mevsiminde olmalı. İşlenmiş hiçbir yiyecek ve içecek tüketilmemeli.

Sabahları kuvvetli protein içeren, sağlıklı yağ ve karbonhidratların yer aldığı kavaltı yapılması şarttır.

Az az sık sık yemek yerine, tam tersi günde 2 öğün doyuncaya kadar sağlıklı protein, yağ ve karbonhidratları yani glisemik indeksi düşük yiyecekler yemeli. Öğünler arasında en az 4-5 saat geçmeli.

Balık ve dana gibi hayvanlarının etleri günde iki defa yenebilir. (Balık mutlaka deniz balığı olmalı çiftlik balığı asla yenmemelidir. Aynı şey dana eti için de geçerlidir. Dana şayet serbest dolaşıyorsa ve doğadan doğal olarak besleniyorsa eti yenebilir. Çiftlik danasının eti yenmemeli onun yerine serbest dolaşan keçi ve kuzu eti tercih edilmedidir.) Bulgur pilavı ise günde bir defa tüketilebilir. (Sınırsız değil sadece 2-3 kaşık tüketilebilir.)

BU YİYECEKLERE AMAN DİKKAT

Kilo vermek istiyorsanız, obez, diyabet, kalp ve damar hastasıysanız, tansiyon probleminiz varsa, kronik artrit ya da kanser hastasıysanız mutfağınıza kesinlikle girmemesi gereken yiyecekler var. Bunlar şöyle: Beyazı, kepeklisi, çavdarlısı her türlü ekmek, simit, kuru ve yaş pasta, her türlü tost, grisini, galeta, bisküvi, pirinç pilavı, patates, mısır, makarna, börek, poğaça, açma, şeker, çikolata, tatlı, reçel, şurup, bal... (Bu liste biraz daha geniş. Ancak şu şekilde özetlenebilir. Her türlü un ve unlu mamuller, şeker ve şekerli mamuller, trans yağlar, işlenmiş gıdalar, pakete, kutuya şişeye girmiş her şey ve Gİ yüksek gıdalar)”

Kaynak: http://m.karar.com/hayat-haberleri/sismanlatan-hatalar-246424
Karar Haber ile birlikte.
 
İltihaplı Ekrem Ağrılarına ve Romatizmaya, Diz Kapağında Sıvı Kaybına Beslenme Tavsiyeleri





Özellikle orta yaşın üstündeki insanlarda bilhassa kadınlarda romatizmal ağrılar ve iltihabi eklem sorunları baş göstermektedir. Bunları önlemek için beslenmemize dikkat etmemiz kaçınılmazdır.

Eklem İltihaplanmalarına ve eklem ağrılarına, Romatizmal Ağrılar ve Diz Ağrılarına karşı Kuşburnu Çayı

Orta yaştan itibaren bazı insanlarda görülen kalçalarında, diz kapaklarında meydana gelen ağrılara kuşburnu çayı çok faydalıdır. Özellikle kadınlarda meydana gelen diz kapaklarında sıvı kaybı sonucu oluşan diz kilitlenmelerinde, diz ve baldır ağrılarında başarılı sonuçlar vermektedir.

Bilindiği gibi Diz kapaklarında sıvı kaybı olanlar yürürken özellikle merdiven ve yokuşlarda çok zorlanırlar.

Eklem Ağrılar için Kuşburnu Çayı Tarifi: (Soğuk Çay )

1,5 su bardağı temiz ve hafif sıcak suyun içine havanda kırdığımız bir miktar kuşburnunu atıyoruz ve 12 saat kadar bir kap içinde bekletiyoruz. ( Kap alüminyum yada bakır olmamalı ) 12 saat sonunda iyice karıştırarak ve ezerek kuşburnu içeriğinin suya karışmasını sağlıyoruz. Daha sonra süzüp, içerisine hiç bir şey katmadan ( şeker dahil ) içiyoruz. Her üç günde bir bu şekilde çayımızı hazırlayıp içiyoruz. Eklem ve romatizma ağrılarında ve iltihaplarında kuşburnu içindeki yoğun C vitamini ve diğer bileşimler ağrıların azaltılmasında ve özellikle iltihaplara karşı bağışıklık sisteminin güçlenmesinde etkilidir.

Not: 100 gram kuşburnunda yaklaşık 150 mg kadar askorbik asit ( C vitamini ) bulunmaktadır. Bu ise yaklaşık olarak 3 adet ( yaklaşık 1 kg )portakaldaki C vitaminine eşdeğerdir.

Romatizmal Ağrılar ve Eklem İltihaplanmasına ve Kireçlenmeye Karşı Yumurta Kabuğu Zarı

Amerika’da yapılan bilimsel bir çalışmada tesadüf eseri yumurta kabuğu zarının kıkırdaktaki sancıya ve tutukluğa karşı çok iyi geldiği bulundu. Başta Amerika ve Almanya’da toplam dört bilimsel çalışmanın ardından yumurta kabuğu zarındaki farklı protein polimerlerinin bazı tür bel ve diz ağrılarını 7 -10 gün arasında % 40 oranında azalttığı saptandı.

En son 2014’te Almanya’da yapılan dördüncü çalışmada ise yumurta kabuğu zarından elde edilen preparatların vücuttaki romatizma ağrılarına ve kireçlenmeye karşı hem tedavi edici hem de ağrıyı giderici etkilerinin olduğu saptandı.

Romatizma ağrıları ve diğer eklem sorunları için günde bir yada iki tane yumurta kabuğu zarı tüketilebilmektedir. Tabi tüketmeden önce, alerji gibi faktörlerin gözden geçirilmesi gerekir. Tavsiyemiz, yumurtanın beyazını ve zarını tüketmenizdir. Yumurta sarısı tüketmenizi önermiyoruz.

Zerdeçal

Zerdeçal; kas ve eklem iltihaplanması için önerilen başlıca şifalı baharatlardan birisidir. İçerdiği etken madde olan kurkumin sayesinde kanı inceltmekte ve iltihap miktarını azaltmaktadır. Önerimiz yemeklerimize yada çorbalarımıza yarım çay kaşığını aşmamak kaydı ile zerdeçal eklemektedir. Günde bir çay kaşığını aşmamanız önerilir.

Kuru Dut

İltihabi romatizmalarda kandaki iltihap miktarını azaltmak için beslenme desteği olarak kuru dut yenmesi tavsiye edilmektedir. Şeker hastalarına kuru dut önerilmemektedir. Şeker sorununuz yoksa beyaz kuru dut yiyebilir veya beyaz kuru dut şerbeti içebilirsiniz.

Bunlar dışında tavuk kemiği iliği ( doğal tavuk tercihimizdir ), sığır iliği ve kıkırdağı çorbası, karides gibi deniz ürünleri, diğer balık etleri ve özellikle kıkırdaklı bölümleri tüketmenizde fayda olabilir.

Ayrıca, beyaz un ürünleri ve beyaz şeker ürünlerinden uzak durmanızda, kimyasal katkılı hazır besinleri tüketmemenizde fayda vardır. Bunlar dışında sigara kullanımı ve gizli şeker gibi sorunlar bu riski kat be kat arttırmaktadır. Ağır egzersizlerinde çok tehlikeli olduğu unutulmamalıdır. Sigara kullanımını azaltarak hafif egzersizler ile kilo vermenizde büyük faydalar vardır. Bu tavsiyelerimizi uyguladığınız takdirde romatizmal ağrılar ile ilgili sorunlarınız bir nebze olsun hafifleyebilecektir.

Sağlıcakla Kalın…

Kaynakrganik.com , yukarıda bahsettiğimiz tavsiyeler beslenme desteği niteliğinde olup, asıl tedaviyi destekleme ve güçlendirme amacı taşımaktadır. Bu sebeple bu saydıklarımızdan hangisinin uygulaması gerekeceğine doktorunuzun önerisi doğrultusunda karar verin.
 


KAYA TUZU 'İYOT İLAVE EDİLMEMİŞ' DOĞAL, SAĞLIKLI TUZDUR.

Kaya tuzu kalsiyum, demir, çinko, potasyum, magnezyum ve bakır başta olmak üzere 84 element içerir. Bunların içinde doğal iyot da vardır. Katkı maddesi yoktur. Rafine edilmemiştir.

Bir tuzun üzerinde "iyotlu" veya "iyotsuz" tuz yazıyorsa bilin ki o tuz rafine edilmiş, işlenmiş, sağlığınıza zarar verebilecek, bizlerin hiç kullanmadığı tuzdur.
 


'D vitamininin kanseri önlemede hayati etkisi var!'

Dr. Sualp Tansarı sadece Türkiye de değil,dünya çapında kanserle savaşın önemli isimlerinden. 1959'da İstanbul'da doğan ünlü onkolog, Çerkez asıllı bir aileden geliyor. Bugün hayatta olmayan babası Türkiye Eczacılar Birliği ve Talebe Birliği Eski Başkanlarından Aydın Tansan. Kadıköy Maarif Koleji'nde yatılı okuyup ardından İstanbul Üniversitesi... Tıp Fakültesi'ne devam ediyor Dr. Sualp Tansan. Okul bitince mecburi hizmeti tamamlayıp ABD'nin tıp alanındaki en gelişmiş şehrine, Boston'a gidiyor, Boston Üniversitesi Kemoterapi Kliniği Direktörlüğü ve Üst İhtisas Eğitim Koordinatörlüğü yapıyor. Hastanenin en çok hasta bakan onkoloğu oluyor, ödüller alıyor. 1995'te Türkiye'ye dönerek kendi kliniğini kuruyor... Bugün sadece Türkiye'nin en önemli kişilerinin değil, yurt dışından da hastaların tedavi olmak için tercih ettiği birkaç isimden biri. Zorla ikna olduğu röportajı yapmak için kliniğe gittiğimde karşımda spor ayakkabılarıyla koşar adım odalar arasında mekik dokuyan, enerji dolu biriyle karşılaştım. Fazla ciddi ve asık suratlı olduğuysa külliyen yalan. Son derece güleryüzlü, olgunlaştıkça sadece yakınlarına değil herkese karşı içinden sevgi dolup taştığını anlatan birini tanıdım. Ama en önemlisi en yetkin ağızdan korkulu rüyamız kanserle ilgili yenilikleri, umut verici gelişmeleri öğrendim... “Sigarayı bırakın gece uykusu uyuyun!” Kanserle beslenme arasındaki bağ için ne düşünüyorsunuz?
Sizce kansere yakalanmamak için mutlaka yapmamız ve kesinlikle yapmamamız gereken şeyler ne? ‘Şunu ye kanser olma, ya da bunu yeme kanser olursun!’ Bunca yıl sonra şöyle düşünüyorum; yok böyle bir şey!

Sigara da mı?
Hayır tabii, sigaranın zararı çok ortada. Hep söylüyorum, girdiği yerden itibaren bütün vücudu dolaşıyor ve her yere zarar vererek dışarı çıkıyor o duman!
Sigara içtiği halde kanser olmayan bir sürü insan da var?
Evet nüfusun yüzde yirmilik bir bölümü sigaraya karşı daha dirençli bir vücut yapısına sahip. Ama onlar da sigaraya bağlı başka ciddi akciğer hastalıklarıyla savaşmak zorunda kalıyor.
 


PLASTİKLERDEN UZAK DURUN!

Plastik poşet kullanımı 2009'dan beri yasak olan Fransa'da şimdi de plastik çatal bıçağa yasak gelmiş.

İnsan ister istemez böyle sağlığa yönelik tedbirlerin alınmasına gıpta ediyor. Darısı bize diyelim. Haberde her ne kadar sadece çevre sağlığına yönelik bir tedbir gibi gösterilmiş olsa da bir de işin insan sağlığı boyutu var....
Dr. Mercola, plastiklerin özellikle hormonal sistemi tahrip eden BPA (bisfenol-A) ve fitalat içerikleriyle sağlığımıza zarar verdiğini, BPA içermeyenlerinden bile endokrin sistemi bozan kimyasallar salındığını açıklıyor.

Prof. Dr. Canan Karatay da 2011 yılında yazdığı kitapta "... plastik poşet içinde veya alüminyum folyoya sararak pişirmek de oldukça zararlı! Çünkü plastik poşetlerdeki polikarbonlar, alüminyum folyodaki alüminyumlar vücuda giriyor."
 


"BİR BARDAK SU GRİP AŞISINDAN DAHA FAYDALI

Ünlü Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi CDC tarafından daha etkili olduğu gerekçesiyle senelerdir 2-17 yaş arası çocuklarda iğne şeklindeki grip aşısına tercih edilmesini istediği FluMist isimli buruna püskürtülen aşının sadece yüzde 3 etkili olduğu ortaya çıkmıştı.

Koskoca CDC de geçtiğimiz aylarda hiçbir utanma belirtisi göstermeden FluMist’ i bu sefe...r faydasız olduğu için yapılmaması gerektiğini bildirmişti.

Dünya tıp âleminin her dediğini emir kabul ettiği CDC’ nin şu rezilliğine bakar mısınız?

Geçen sene mutlaka tercih edilmesi gerektiğini emrettiği aşının bu sefer yapılmamasını siz nasıl değerlendirirsiniz bilmem ama Alabama Eyaleti Halk Sağlığı Bürosu müdürü Dr. Jim McVay FluMist aşısı için “buruna su fışkırtmaktan farklı bir şey değil” tanımlamasını yapıyor (1). Sözleri aynen şöyle: “It’s basically like spraying water up your nose.” Modern tıp ilaç şirketleri tarafından yönetiliyor

Bizimkiler dâhil tüm dünya doktorları tarafından “otorite” kabul edilen anlı-şanlı tıp kurumların rezaletleri saymakla bitmiyor.

Yakın geçmişten iki örnek 50 senedir sağlığımızla nasıl oynandığını, nasıl kandırıldığımızı ve paramızın nasıl gasp edildiğini çok güzel ortaya koyuyor:

BİR: Tıbbi fetva kurumu FDA 50 seneden beri antibakteriyel sabunlarda kullanılan triklosanı “faydası olmadığı gibi muhtemel zararları” olduğu gerekçesiyle yasakladığını açıkladı (2). Ancak triklosan kullanan şirketlerin zarara uğramamaları için yasağın bir sene sonra yürürlüğe gireceğini bildirdi.

FDA “şirketler zarar etmesin de varsın insanlar bir sene daha hem zehirlensin hem kazıklanmaya devam etsinler” demeye getiriyor.

İKİ: Birkaç gün önce de şeker endüstrisinin 50 sene önce bilim adamlarına para vererek şeker ve kalp hastalıkları arasındaki ilişkiyi önemsizmiş gibi gösteren, yağı esas suçlu gibi öne çıkaran makale yazdırdıkları ortaya çıktı (3, 4). 50 senedir sadece kalp hastalıklarının değil obezite, diyabet, kanserler başta olmak üzere tüm kronik hastalıkların bir numaralı müsebbibi olan şekeri bize afiyetle yedirmişler.

Alıntı

*Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta dan da aynısını dinledim.
 


EN ÇOK MAGNEZYUM İÇEREN 5 BESİN!

Magnezyum eksikliği ile bağlantılı bazı sağlık sorunları:
- Insomnia (uykusuzluk)
- Yorgunluk...
- Stres ve kaygı
- Kanser
- Huzursuz bacak sendromu
- Diyabet
- Osteoporoz
- Yüksek tansiyon
- Hormon dengesizliği
- Fibromyalji

Bu liste şaşırtıcı olmamalı çünkü magnezyum vücutta 300'den fazla enzimin etkili şekilde fonksiyon yapmasını sağlıyor. Bu enzimler, DNA'nın işlevlerini yönetmek, beyin, kaslar ve kalpteki hücresel enerji üretiminin düzenlenmesi gibi önemli görevler yapıyor. Önemli bazı proteinlerin üretilmesi için, hatta vücudun master antioksidanı olarak adlandırılan glutatyon üretimi için magnezyuma ihtiyacımız var.

Magnezyum eksikliğinin bu kadar yaygın olmasının nedenlerinden biri magnezyum içeren yiyecekleri yeterince yemiyor olmamız. Magnezyumun sağlık için önemi nedeniyle beslenmemizden magnezyum zengini bu besinleri eksik etmemeliyiz:

1) Badem: 28 gramında 80 mg
2) Ispanak: 1 fincan (pişmiş~225g)157mg
3) Kabak çekirdeği: 1/4 fincanda (~32g)184mg
4) Avokado: 1 adette 58 mg
5) Yoğurt: 1 fincanda(~250g) 30mg
 
MADEN SUYUNUN 7 FAYDASI..

. Maden suları doğal kaynaklardan çıkar ve ihtiyacımız olan mineralleri içerir. Maden suyunun mineral içeriği kaynağına göre değişiklik gösterir ancak çoğunda bulunan mineraller şöyle sıralanabilir: - Kalsiyum
- Magnezyum
- Sodyum...
- Bikarbonat
- Potasyum
- Klorür
- Sülfat
- Silika

Bu mineralleri içerdiğinden pek çok açıdan faydası vardır. İşte maden suyunun sağlığımıza 7 önemli faydası:

1- Kemik sağlığına iyi gelir. Bunu kalsiyum içeriğine borçluyuz.

2- Kas ve sinirlerin fonksiyonlarını iyileştirir. Bu da magnezyum içeriği sayesindedir.

3- Tansiyonu düşürür. Bu etkisini de magnezyuma borçluyuz.

4- Böbrek taşı riskini azaltır. Kalsiyum ve magnezyum, kalsiyum oksalat yoğunluğunu azaltır. Kalsiyum oksalat yoğunluğu böbrek taşlarına neden olur.

5- Eloktrolit dengesini iyileştirir. Maden suyu sodyum, klorür, potasyum, magnezyum, kalsiyum ve bikarbonat gibi elektrolitlerin yerine konmasını sağlar.

6- Sindirime iyi gelir. Bikarbonat ve sülfat içeriği bunu sağlar. Bikarbonat sindirim sistemindeki pH dengesini sağlayarak reflüyü önler. Sülfat sindirim sisteminin amilaz, proteaz, lipaz gibi sindirim enzimlerinin salgılanmasını arttırır.

7- Cilt sağlığına iyi gelir. Silika deri hücrelerini güçlendirir ve kırışıkları önler. Maden suyunun yüze dışarıdan uygulanması da faydalıdır ancak içmek de bu işlevi yerine getirir. Silika saç ve tırnak sağlığına da faydalıdır.

Maden suyu alırken dikkat edilecek hususlar: - Cam şişede olmasına dikkat edilmeli.
- Mutlaka etiketini okuyarak hangi mineralleri içerdiğine bakılmalı.
- Sodyum miktarlarına özellikle dikkat edilmeli. Bazı markaların sodyum içeriği çok fazla olabiliyor.
- Yapay olarak tatlandırılmış olanlarından kaçınılmalı.

Sonuç olarak tüm su ihtiyacı maden suyundan karşılanmamalı, düzenli olarak filtre edilmiş su içmeliyiz. Ancak günlük su tüketimine bir miktar maden suyu eklemek, hatta bir limon dilimi ekleyerek tatlandırmak iyi olacaktır.
 
Kimyon Faydaları Nelerdir?

Kimyon salataların ve yemeklerin vazgeçilmezi elbette daha önceki yazılarımızda da bahsettiğimiz gibi baharatlardır. Yemeklere, salatalara ve özellikle köftelere tat vermek amacıyla nane, kekik, kimyon, karabiber, kırmızı biber gibi çeşitli baharatlar kullanılır. Aslında çocuklar bu baharatları tek başına tüketmeyi sevmeseler yada tadı biraz acı gelse de köfte harçların...ın içinde bu tat bir parça olsun diğer lezzetlerle karışır. Hem harika lezzeti olan hem de yemeklere farklı tatlar kazandıran bu baharatlar dünya üzerinde birçok ülkede kullanılır. Çeşitli ülkelerde çok çeşitli yemekler için bu tarz baharatlar vazgeçilmezdir. Tavuk harcında, köfte harcında, ızgara yapımında ve çeşitli soslarda bu bitkiler tercih edilir. Farklı bir tat vermesi yanında şifası da bol olan bitkilerdir. Peki bu bitkilerden kimyon faydaları nelerdir, nasıl bir şifası vardır?
Kimyon Faydası Nedir?

Latince adı cuminum cyminum olan bu şifalı bitki, ülkemizdeki farklı yörelerde farklı isimlerle anılır. Çok farklı bölgeleri ve yöreleri olan ülkemizdeki bitkiler yöre yöre, bölge bölge değişik isimlerle adlandırılır. Kemmon, avcar, keraviye, zıra bu şifalı bitkinin aldığı bazı isimlerdendir. Özellikle Hindistan, Meksika ve Orta doğu mutfağında bolca tercih edilen bu şifalı bitki, sindirim rahatsızlıklarına iyi gelir. Kimyon tohumları hazımsızlığı giderir. Safra salgısını uyarır. Kimyon FaydalarıBağırsak gazlarının kolaylıkla çıkarılmasına yardımcı olur. Çok zengin bir mineral kaynağıdır. Metabolik fonksiyonları düzenlemesi de bitkinin faydaları arasındadır. İçerdiği demir minerali sebebiyle vücudun bağışıklık sistemini güçlendirir, vücuda enerji kazandırır. Vücuttaki besinlerin emilimini kolaylaştırır. Sindirim sistemini rahatlatarak kabızlık önlemesi de bu şifalı bitkinin faydalarından bazılarıdır. Karaciğere faydalıdır. Astım, bronşit gibi solunum yolu hastalıklarının iyileşmesine yarar sağlar. Yüksek miktarda lif içerir. Unutkanlık yada dikkat dağınıklığına karşı iyi gelir. Yüksek demir içeriği nedeniyle kansızlık yani anemi hastalığı olanlara da fayda sağlar. Yapılan çalışmalarda bu şifalı baharatı tüketen kişilerin daha düzenli bir uykuya sahip oldukları gözlenmiştir.
 
Olgunlaşmamış meyvelerin çekirdekleri zehirliyor




© Olgunlaşmamış meyvelerin çekirdekleri zehirliyor

Limon, elma, armut, kiraz, erik, ayva ve kayısı gibi meyvelerin olgunlaşmamış çekirdeğinde bulunan amigdalin adı verilen madde yüksek miktarlarda alınırsa siyanür zehirlenmesine neden olabiliyor.

BELİRTİLERİ DİKKATE ALIN

Meyve çekirdeğini yutmak dahi oldukça tehlikeli iken çiğnemek amigdalinin emilimini daha da arttırıyor. Özellikle çocukların meyve tüketirken çekirdeğini yutma veya çiğneme ihtimali yüksek olduğu için ailelerin bu konuda dikkatli olmalarını ve çocuklarını uyarmaları hayati önem taşıyor.

Siyanür zehirlenmesinin hafif belirtileri arasında baş ağrısı, baş dönmesi, anksiyete, mide bulantısı ve kusma gibi semptomlar yer alırken; daha ciddi durumlarda solunum sıkıntısı, kan şekeri ve kalp ritminde ciddi artış ve böbrek fonksiyonlarının yavaşlamasının ardından komaya kadar gidebilecek durumlar yaşanabiliyor. Çocuklarda bu belirtilerin ortaya çıkması halinde vakit kaybeden hastaneye götürmek gerekiyor.

ÇEKİRDEKLERİNİ ÇIKARIN

Bunun yanı sıra, bazı hazırlama ve yıkama işlemleri toksik öğelerin etkisini azaltabilmektedir. Meyveleri önce sirkeli su ile yıkayıp, kabukları soyulmuş ve çekirdekleri çıkarılmış şekilde yedirmek çocukların sağlıkları açısından güvenli olacaktır.

Alıntı
Posta www.posta.com.tr
 


PATLICANIN FENDİ AVOKADOYU YENDİ!


Bugünkü The Telegraph gazetesinde patlıcan ile ilgili bir haber var. Çok iddialı bir başlık atmışlar: "Avokadoya veda edin: patlıcan bundan sonranın süper sebzesi olacak". Çeşitli patlıcan yemeklerinden söz edilmiş. Bunların arasında imam bayıldı, hünkar beğendi gibi Türk yemekleri var. Patlıcanın yararları ise şöyle açıklanmış:

"Mor meyve sebzeler genelde yararlıdır. Pancar, yaban mersini, erik gibi yiyecekleri düşünürsek bunlara rengini veren antosiyanin maddesi çok güçlü bir antioksidandır. Patlıcan kabuğu da içerdiği besinler (phytonutrient) ve klorojenik asit açısından çok faydalı. Nörobilimci Dr. James Joseph günde yalnızca bir renkten sebze yemem gerekse bu mor olurdu diyor."

Avrupalılar Türk yemeklerinin faydalarını anladı ancak bizde hala yabancı fast food zincirlerine itibar devam ediyor. Sağlıklı Yaşıyoruz olarak hatırlatmak istediğimiz bir nokta ise patlıcanın bir yaz sebzesi olduğu. Şu anda son zamanları, kışın patlıcan yenmemeli. Ancak yazdan kurutursanız kışın kuru patlıcan yemekleri yapılabilir.

Özet çeviri: Nurçin Çağlar- Sağlıklı Yaşıyoruz

Kaynak: http://www.telegraph.co.uk/…/say-goodbye-to-the-avocado-wh…/

#patlıcan #avokado #sağlıklıyaşıyoruz #thetelegraph
 
Bobrek Tasi icin Naturopathic Plan
eylül 26, 2016 by yasemin tokvan -holistik beslenme terapisti, posted in naturopathic terapiler


Bobrek tasi Naturopathic Plan

-Oksalatca yuksek olan gidalari yemeyin bir sure (cikolata ,ispanak,cay kahve,gazli icecekler,cikolata,seker pancari,cilek,greyfurt fisyik bunlari elimine edin )

-sut urunleri tuketmeyin

Alkaline diyeti uygulayin cok fazla protein tuketmeyin ….

Magnezyu citaret 300-600 mg gunlukve boron 2 mg gunluk kalsiyumun kemikte kalmasina yardimci olur
-Asparagus tuketin bu oksalati yok eder


-L-lysine gunluk 500 mg gunluk calsiyumun emilmesi icin gerekli
1 cay kasigi limon suyu her yarim saat 2 gun bu taslari yumusatmak icin
-Vitamin B6 oksalati uzaklastirmak icin
-Karpuz gibi idrari hizlandirip arttiran yiyecekler bol tuketilmeli.

CNM naturopathy workbook kitabindan alinmistir.

eylül 26, 2016 by yasemin tokvan -holistik beslenme terapisti, posted in naturopathic terapiler
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…