- 31 Mart 2012
- 10.869
- 7.482
- 448
- Konu Sahibi askitotomsu
- #1
Sad Suresi 41. ayet : Kulumuz Eyyub'u da an. Hani o Rabbine: 'Doğrusu şeytan bana bir yorgunluk ve azab dokundurdu' diye seslenmişti.
Vesvese.. Günümüz dilinde takıntı ya da şüphe.. Bu hisler ağır bastıkça ne kadar rahatsız eder insanı. Hatta daha da ağırlaşmış hali psikolojik rahatsızlıklara bile yol açabiliyor. Öyle ki bu durumdan kurtulabilmek için psikologlara, psikiatrlara yığınla para harcıyoruz. Her insan şüphelerden arınmış, rahat bir hayat ister. Fakat insanda olan bir özelliktir şüphe. Dolayısıyla kullanmasını bildikten sonra, arzu ettiğimiz o rahat hayatı pek tabi yaşayabiliriz.
Ruh ve Sinir Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Mustafa Orhan Öztürk, takıntı hastalığının kişinin yalnızca kendisine zarar vermesiyle kalmayıp etrafındakilere de zarar vermesine sebep olduğunu söylüyor. "İnsanda, sadece temizliğe yönelik takıntılar bulunmuyor. Başkalarına, özellikle de yakınlarına zarar verebileceği düşüncesi, kendisinin ya da yakınlarının başına kötü bir şey gelebileceği endişesi, bir şeyi yanlış ya da eksik yapmaktan şüphe etme, rahatsız edici dini düşünceler gibi birçok takıntı şekli sıralanıyor.
Takıntılar (obsesyonlar), kişide bunaltı meydana getirirken, zorlantılar (kompulsif) bunaltıyı kısa bir süre de olsa geçiriyor. Bazen de bu tür davranışlar, günün büyük bir bölümünü olumsuz etkiliyor; iş-okul başarısını düşürebiliyor, sosyal ilişkileri bozabiliyor. "
Üstad Bediüzzaman, vesvese hadisesinin çözümünün ne kadar basit olduğunu bize anlatıyor: "Ey vesvese hastalığı ile mübtela! Biliyor musun vesvesen neye benzer? Musibete benzer. Önem verdikçe şişer. Önem vermezsen söner. Ona büyük nazarıyla baksan büyür. Küçük görsen, küçülür. Korksan ağırlaşır, hasta eder. Korkmazsan hafif olur, gizli kalır. Mahiyetini bilmezsen devam eder, yerleşir. Mahiyetini bilsen, onu tanısan gider. "
Vesvese: Şüphe, kuruntu, tereddüt ve aslı olmayan ihtimaller demektir. Biraz daha bu tanımı açarsak; vesvesenin anlamı; insanın kalbine, ona hissettirmeden peş peşe kötü düşünce sokmaktır. “Zelzele” kelimesinde bir tekrar olduğu gibi, “vesvese” kelimesinde de, yapılan fiilin sürekliliği ve tekrarı söz konusudur. Çünkü insanı bir kere kışkırtmak yeterli olmaz. Ona bir günah işletebilmek için onu tekrar tekrar kışkırtmak gerekir. İşte bu çalışmaya “vesvese”, vesveseyi verene de “vesvas” denir. Nas suresinde “min şerri-l vesvasil hannâs” buyurularak “vesvese veren hannasın şerrinden Allaha sığınmamız” emredilmiştir. Vesvasın; vesvese veren olduğunu öğrendik, ayette geçen hannas ise; açığa çıktıktan sonra saklanan veya ileri çıkıp, geri çekilendir. Bu işi çokça yapan, hannas ismini alır. O halde “vesvasil hannas” ikisi birlikte şu manaya gelir: “vesveseyi veren ve geri çekilen, tekrar tekrar vesvese vermeye çalışan, birincisinde başaramadığında vesvese vermek için ikinci, üçüncü, dördüncü defa ve daha fazla gelendir.
Yine “min şerri-l vesvâsil hannas” ifadesinden, vesvesenin, şer ve kötü fiilin başlangıcı olduğu da anlaşılmaktadır. Eğer vesvesenin sebepleri ve kurtulma yolları bilinmezse insan üzerinde etkili olur ve kalbinde kötülüğe istek meydana getirir. Son adımda ise şer amel ortaya çıkar. Vesvese verenden Allaha sığınmanın anlamı; Allahın henüz başlangıçta şerri yok etmesini dilemektir. Bu konuda Kur’an şöyle emreder;
“Eğer şeytanın seni kışkırttığını hissedersen Allaha sığın.”
Evet vesvese musibete benzer. Ehemmiyet verdikçe şişer, ehemmiyet vermezsen söner. Ona büyük nazarıyla baksan büyür, küçük görsen küçülür. Korksan ağırlaşır, hasta eder. Korkmazsan hafif olur, gizli kalır. Mahiyetini bilmezsen devam eder,yerleşir. Mahiyetini bilsen, onu tanısan gider. Zira şu vesvese öyle bir şeydir ki; cehalet onu davet eder, ilim onu yok eder. Tanımazsan gelir, tanırsan gider.
Şeytanın insana vesvese vermesinin sebebi; insanoğluna olan düşmanlığıdır. Bu düşmanlık kuranda birçok ayetlerde anlatılır. Bu ayetlerden bazıları şunlardır:
“Andolsun ki sizi biz yarattık, sonra size şekil verdik, sonra da meleklere “Ademe secde edin” diye emrettik. İblisten başka hepsi secde ettiler. Fakat o secde edenlerden olmadı. Allah şeytana dedi ki: sana emrettiğim vakit seni secde etmekten ne alıkoydu? İblis: “ben ondan daha hayırlıyım. Çünkü beni ateşten yarattın, Onu çamurdan” dedi. Allah; “öyle ise oradan, cennetten ve meleklerin içinden in. Orada büyüklenmek senin haddin değildir, çünkü sen aşağılıklardansın” dedi. İblis; “bana insanların tekrar diriltilecekleri güne kadar mühlet ver” dedi. Allah; haydi sen mühlet verilenlerdensin” buyurdu. İblis: “ öyle ise beni azdırmana karşılık and içerim ki, ben de onları saptırmak için senin doğru yolunun üstünde tuzak kuracağım. Sonra elbette onların önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından sokulacağım ve sen onlardan çoklarını şükredenlerden bulamayacaksın” dedi. (Bakara suresi 11-17. ayetler)
“Allah şeytanı lanetledi. O da “yemin ederim ki kullarından bir pay edineceğim, onları mutlaka saptıracağım, muhakkak onları boş kuruntularda boğacağım. Andolsun onlara emredeceğim de hayvanlarının kulaklarını yaracaklar ve yine onlara emredeceğim de Allahın yarattığını değiştirecekler.” dedi. (Nisa suresi, ayet 118-119)
“İblis şöyle dedi; izzet ve kudretine yemin olsun ki, onlardan ihlaslı kullar müstesna onların tamamını azdıracağım,” (Sad suresi 82-83)
İblis dedi ki; “Ey rabbim, Andolsun ki, beni azdırmandan dolayı ben de yeryüzünü onlara süsleyeceğim ve onların hepsini muhakkak azdıracağım. Ancak onlardan ihlasa erdirilmiş kulların müstesna….” (Hicr 39-40)
İşte bu ve bunlar gibi ayetler beyan etmektedir ki, şeytanın insan oğluna olan düşmanlığı Hz. Ademin yaratılmasına dayanmaktadır. İblis secde etmediği ve huzurdan kovulduğu o gün Allaha yemin etmiş ve bütün adem oğullarını aldatmaya ve vesveseyle onları kuruntularda boğmaya dair söz vermiştir. Şimdi ise ettiği yemini ve verdiği sözü yerine getirmeye çalışmaktadır.
Bilmemiz gerekir ki, kalp bir kale, şeytan o kaleye girmek isteyen bir düşman gibidir. O kaleyi fethedip ona sahip olmak ister. Kaleyi düşmandan korumak; kapıları ve gedikleri kapatmak ve sağlamlaştırmak ile mümkündür. Kapı ve gedik yerleri bilmeyen kimse elbette kaleyi muhafaza edemez. Şeytanın kalbe giriş yol ve kapıları ise o kişinin vasıflarıdır ve zaaflarıdır. Onlar ne kadar çok ise, şeytanın kapıları da o kadar çoktur.
Amacımız; şeytanın kalp kalesine giriş kapılarını kapatmak, vesvese ve hilelerini beyan etmek, bunlardan kurtulma yollarını göstermek, ve bu hilelerle yaralanan ve daralan gönüllere bir ab-ı hayat sunmaktır. Eserimizde şeytanın hileleri teker teker ele alınacak ve her hileden kurtulma çaresi gösterilecektir. Yardım ve inayet Allah’tandır.
Farkında mısınız? Sizi haktan saptırmaya çalışan, ve sizin sonsuz bir azap çekmenizi isteyen, ve tüm varlığını buna adamış, Allah tarafından lanetlenmiş, ve onun huzurundan kovulmuş, son derece tehlikeli ve sinsi bir düşmanınız var. İsmi; şeytan…
O en büyük düşmanınız. Milyarlarca insanı hileleriyle ateşin içine çekti ve halen çekiyor. Yaşayan her insan bu düşmanın hedefidir. Siz şu anda bu filmi izlerken de sizi gözlüyor ve sizi kandırmanın planlarını yapıyor. O sizi, sizden daha iyi tanıyor ve zaaflarınızı sizden çok daha iyi biliyor.
Tek bir arzusu ve gayesi var; kendisiyle beraber olabildiğince çok insanı, sizde dahil olmak üzere cehenneme sürüklemektir.
O halde bu sinsi düşmana karşı koymak için yapılacak ilk iş; onu çok iyi tanımak, hile ve taktiklerini çok iyi bilmektir. Zira düşmanı tanımadan, onun hilelerini anlamadan, düşmana karşı koymak asla mümkün değildir.
şu linkte de çok faydalı şeyler bulabilirsiniz
Vesvese nedir? Nedenleri hakkında bilgi verir misiniz? | Sorularla İslamiyet
Vesvese.. Günümüz dilinde takıntı ya da şüphe.. Bu hisler ağır bastıkça ne kadar rahatsız eder insanı. Hatta daha da ağırlaşmış hali psikolojik rahatsızlıklara bile yol açabiliyor. Öyle ki bu durumdan kurtulabilmek için psikologlara, psikiatrlara yığınla para harcıyoruz. Her insan şüphelerden arınmış, rahat bir hayat ister. Fakat insanda olan bir özelliktir şüphe. Dolayısıyla kullanmasını bildikten sonra, arzu ettiğimiz o rahat hayatı pek tabi yaşayabiliriz.
Ruh ve Sinir Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Mustafa Orhan Öztürk, takıntı hastalığının kişinin yalnızca kendisine zarar vermesiyle kalmayıp etrafındakilere de zarar vermesine sebep olduğunu söylüyor. "İnsanda, sadece temizliğe yönelik takıntılar bulunmuyor. Başkalarına, özellikle de yakınlarına zarar verebileceği düşüncesi, kendisinin ya da yakınlarının başına kötü bir şey gelebileceği endişesi, bir şeyi yanlış ya da eksik yapmaktan şüphe etme, rahatsız edici dini düşünceler gibi birçok takıntı şekli sıralanıyor.
Takıntılar (obsesyonlar), kişide bunaltı meydana getirirken, zorlantılar (kompulsif) bunaltıyı kısa bir süre de olsa geçiriyor. Bazen de bu tür davranışlar, günün büyük bir bölümünü olumsuz etkiliyor; iş-okul başarısını düşürebiliyor, sosyal ilişkileri bozabiliyor. "
Üstad Bediüzzaman, vesvese hadisesinin çözümünün ne kadar basit olduğunu bize anlatıyor: "Ey vesvese hastalığı ile mübtela! Biliyor musun vesvesen neye benzer? Musibete benzer. Önem verdikçe şişer. Önem vermezsen söner. Ona büyük nazarıyla baksan büyür. Küçük görsen, küçülür. Korksan ağırlaşır, hasta eder. Korkmazsan hafif olur, gizli kalır. Mahiyetini bilmezsen devam eder, yerleşir. Mahiyetini bilsen, onu tanısan gider. "
Vesvese: Şüphe, kuruntu, tereddüt ve aslı olmayan ihtimaller demektir. Biraz daha bu tanımı açarsak; vesvesenin anlamı; insanın kalbine, ona hissettirmeden peş peşe kötü düşünce sokmaktır. “Zelzele” kelimesinde bir tekrar olduğu gibi, “vesvese” kelimesinde de, yapılan fiilin sürekliliği ve tekrarı söz konusudur. Çünkü insanı bir kere kışkırtmak yeterli olmaz. Ona bir günah işletebilmek için onu tekrar tekrar kışkırtmak gerekir. İşte bu çalışmaya “vesvese”, vesveseyi verene de “vesvas” denir. Nas suresinde “min şerri-l vesvasil hannâs” buyurularak “vesvese veren hannasın şerrinden Allaha sığınmamız” emredilmiştir. Vesvasın; vesvese veren olduğunu öğrendik, ayette geçen hannas ise; açığa çıktıktan sonra saklanan veya ileri çıkıp, geri çekilendir. Bu işi çokça yapan, hannas ismini alır. O halde “vesvasil hannas” ikisi birlikte şu manaya gelir: “vesveseyi veren ve geri çekilen, tekrar tekrar vesvese vermeye çalışan, birincisinde başaramadığında vesvese vermek için ikinci, üçüncü, dördüncü defa ve daha fazla gelendir.
Yine “min şerri-l vesvâsil hannas” ifadesinden, vesvesenin, şer ve kötü fiilin başlangıcı olduğu da anlaşılmaktadır. Eğer vesvesenin sebepleri ve kurtulma yolları bilinmezse insan üzerinde etkili olur ve kalbinde kötülüğe istek meydana getirir. Son adımda ise şer amel ortaya çıkar. Vesvese verenden Allaha sığınmanın anlamı; Allahın henüz başlangıçta şerri yok etmesini dilemektir. Bu konuda Kur’an şöyle emreder;
“Eğer şeytanın seni kışkırttığını hissedersen Allaha sığın.”
Evet vesvese musibete benzer. Ehemmiyet verdikçe şişer, ehemmiyet vermezsen söner. Ona büyük nazarıyla baksan büyür, küçük görsen küçülür. Korksan ağırlaşır, hasta eder. Korkmazsan hafif olur, gizli kalır. Mahiyetini bilmezsen devam eder,yerleşir. Mahiyetini bilsen, onu tanısan gider. Zira şu vesvese öyle bir şeydir ki; cehalet onu davet eder, ilim onu yok eder. Tanımazsan gelir, tanırsan gider.
Şeytanın insana vesvese vermesinin sebebi; insanoğluna olan düşmanlığıdır. Bu düşmanlık kuranda birçok ayetlerde anlatılır. Bu ayetlerden bazıları şunlardır:
“Andolsun ki sizi biz yarattık, sonra size şekil verdik, sonra da meleklere “Ademe secde edin” diye emrettik. İblisten başka hepsi secde ettiler. Fakat o secde edenlerden olmadı. Allah şeytana dedi ki: sana emrettiğim vakit seni secde etmekten ne alıkoydu? İblis: “ben ondan daha hayırlıyım. Çünkü beni ateşten yarattın, Onu çamurdan” dedi. Allah; “öyle ise oradan, cennetten ve meleklerin içinden in. Orada büyüklenmek senin haddin değildir, çünkü sen aşağılıklardansın” dedi. İblis; “bana insanların tekrar diriltilecekleri güne kadar mühlet ver” dedi. Allah; haydi sen mühlet verilenlerdensin” buyurdu. İblis: “ öyle ise beni azdırmana karşılık and içerim ki, ben de onları saptırmak için senin doğru yolunun üstünde tuzak kuracağım. Sonra elbette onların önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından sokulacağım ve sen onlardan çoklarını şükredenlerden bulamayacaksın” dedi. (Bakara suresi 11-17. ayetler)
“Allah şeytanı lanetledi. O da “yemin ederim ki kullarından bir pay edineceğim, onları mutlaka saptıracağım, muhakkak onları boş kuruntularda boğacağım. Andolsun onlara emredeceğim de hayvanlarının kulaklarını yaracaklar ve yine onlara emredeceğim de Allahın yarattığını değiştirecekler.” dedi. (Nisa suresi, ayet 118-119)
“İblis şöyle dedi; izzet ve kudretine yemin olsun ki, onlardan ihlaslı kullar müstesna onların tamamını azdıracağım,” (Sad suresi 82-83)
İblis dedi ki; “Ey rabbim, Andolsun ki, beni azdırmandan dolayı ben de yeryüzünü onlara süsleyeceğim ve onların hepsini muhakkak azdıracağım. Ancak onlardan ihlasa erdirilmiş kulların müstesna….” (Hicr 39-40)
İşte bu ve bunlar gibi ayetler beyan etmektedir ki, şeytanın insan oğluna olan düşmanlığı Hz. Ademin yaratılmasına dayanmaktadır. İblis secde etmediği ve huzurdan kovulduğu o gün Allaha yemin etmiş ve bütün adem oğullarını aldatmaya ve vesveseyle onları kuruntularda boğmaya dair söz vermiştir. Şimdi ise ettiği yemini ve verdiği sözü yerine getirmeye çalışmaktadır.
Bilmemiz gerekir ki, kalp bir kale, şeytan o kaleye girmek isteyen bir düşman gibidir. O kaleyi fethedip ona sahip olmak ister. Kaleyi düşmandan korumak; kapıları ve gedikleri kapatmak ve sağlamlaştırmak ile mümkündür. Kapı ve gedik yerleri bilmeyen kimse elbette kaleyi muhafaza edemez. Şeytanın kalbe giriş yol ve kapıları ise o kişinin vasıflarıdır ve zaaflarıdır. Onlar ne kadar çok ise, şeytanın kapıları da o kadar çoktur.
Amacımız; şeytanın kalp kalesine giriş kapılarını kapatmak, vesvese ve hilelerini beyan etmek, bunlardan kurtulma yollarını göstermek, ve bu hilelerle yaralanan ve daralan gönüllere bir ab-ı hayat sunmaktır. Eserimizde şeytanın hileleri teker teker ele alınacak ve her hileden kurtulma çaresi gösterilecektir. Yardım ve inayet Allah’tandır.
Farkında mısınız? Sizi haktan saptırmaya çalışan, ve sizin sonsuz bir azap çekmenizi isteyen, ve tüm varlığını buna adamış, Allah tarafından lanetlenmiş, ve onun huzurundan kovulmuş, son derece tehlikeli ve sinsi bir düşmanınız var. İsmi; şeytan…
O en büyük düşmanınız. Milyarlarca insanı hileleriyle ateşin içine çekti ve halen çekiyor. Yaşayan her insan bu düşmanın hedefidir. Siz şu anda bu filmi izlerken de sizi gözlüyor ve sizi kandırmanın planlarını yapıyor. O sizi, sizden daha iyi tanıyor ve zaaflarınızı sizden çok daha iyi biliyor.
Tek bir arzusu ve gayesi var; kendisiyle beraber olabildiğince çok insanı, sizde dahil olmak üzere cehenneme sürüklemektir.
O halde bu sinsi düşmana karşı koymak için yapılacak ilk iş; onu çok iyi tanımak, hile ve taktiklerini çok iyi bilmektir. Zira düşmanı tanımadan, onun hilelerini anlamadan, düşmana karşı koymak asla mümkün değildir.
şu linkte de çok faydalı şeyler bulabilirsiniz
Vesvese nedir? Nedenleri hakkında bilgi verir misiniz? | Sorularla İslamiyet
Son düzenleme: