Referandum dünyada manşetlerde! 'Erdoğan ikinci Fatih Sultan Mehmet...'

Chess

Nirvana
Kayıtlı Üye
14 Ağustos 2009
53.296
42.837
İlk sayfasında büyük bir kutlama fotoğrafına yer veren İngiliz gazetesi The Times, İstanbul Kasımpaşa'daki atmosferi "Adını vermek istemeyen yaşlı bir adam cebinden bir fotoğraf çıkararak, 'Bu kim biliyor musun?' diye soruyor. Fotoğraf 1453'te İstanbul'u fetheden Fatih Sultan Mehmet'e ait. Arkasını çevirdiğindeyse Erdoğan'ın fotoğrafı var" satırlarıyla okuyucularına aktardı.

The Guardian gazetesi AK Parti ve liderinin tarihi referandumdan zaferle çıktığına yer verdi. Ancak gazeteye göre farkın Erdoğan'ın beklediğinden daha az.

Fransız basınında "Avrupa ve Ankara arasında yeni dönem", "Memnun ama muzaffer değil" gibi başlıklar kullanıldı.

Sitene Ekle

milliyet.com.tr

İngiliz The Times gazetesi, Türkiye'deki referandum haberini ilk sayfasında İstanbul'da çekilmiş bir kutlama fotoğrafıyla duyurdu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın bir zafer kazandığını belirten The Times, referandumun geride ikiye ayrılmış bir Türkiye bıraktığını yazdı.

Gazetenin İstanbul muhabiri Hannah Lucinda Smith, Erdoğan'ın büyüdüğü İstanbul'un Kasımpaşa ilçesindeki kutlamaları şu satırlarla aktardı:

"Sonuçlar gelirken, Erdoğan'ın halen kahraman olarak görüldüğü Kasımpaşa'da bir kahvehanede erkekler toplanmış. Sürücüler arabalarına astıkları ve Erdoğan'ın portresinin olduğu bayraklarıyla korna çalıyor. Adını vermek istemeyen yaşlı bir adam cebinden bir fotoğraf çıkararak, 'Bu kim biliyor musun?' diye soruyor. Fotoğraf 1453'te İstanbul'u fetheden Fatih Sultan Mehmet'e ait. Arkasını çevirdiğindeyse Erdoğan'ın fotoğrafı var. Erdoğan için 'O ikinci Sultan Mehmet' diyor."

The Times'a göre, İstanbul Üsküdar'da 'hayır' oylarının kazanması referandum zaferine bir sembolik darbe odu.

Muhaliflerin oyların yeniden sayılmasını istediğini aktaran Smith, haberinde 'hayır' oyu verenlerin korkularından söz etti: "Muhalifler, sonucun modern Türkiye'nin babası Mustafa Kemal Atatürk'ün mirası için ölüm çanları anlamına gelmesinden korkuyor."

Smith referandum sonuçlarını analiz ettiği yazısında ise "Türkiye bir zamanlar parçası olmayı arzu ettiği Batı'ya yüzünü daha da çevirecek" ifadesine yer verdi.

The Guardian: Fark Erdoğan'ın beklediğinden daha az

The Guardian gazetesinin bugünkü manşetinde de Türkiye var. Oyların yeniden sayılması için yapılan çağrıyı öne çıkaran The Guardian, spotta Ak Parti ve liderinin tarihi referandumdan zaferle çıktığına yer verdi.

Gazetenin Orta Doğu muhabiri Martin Chulov, referandumdaki farkın Erdoğan'ın beklediğinden daha az olduğunu belirtiyor. Chulov, modern Türkiye'nin yüz senelik ömründe 2016'nın belki de 'en çarpıcı ve baş döndürücü' yıl olduğunu dile getirerek yazısında Cumhurbaşkanı'nın 2034'e kadar görevde kalabileceğini aktardı.

'Evet' kampanyasının İstanbul ve Ankara'da kaybedildiği belirtilen yazıda "Ülke genelindeki kentli muhafazakarlar da yeni kanunlar için istenilenden daha az heyecanlıydı. AKP kademelerinde dün gece coşku yoktu" deniyor.

Le Figaro: Avrupa ve Ankara arasında yeni dönem

Fransız Le Figaro gazetesi, referandum sonucunu birinci sayfadan duyurdu. Haberde, "Cumhurbaşkanı Erdoğan az farkla zafer kazandı. Ancak Türkiye’nin üç büyük ili Ankara, İstanbul ve İzmir’de hayır çıktı. Türkler, Erdoğan’ın yıllardır hayal ettiği başkanlık rejimi liderlerine destek verdiler, 90 yıllık parlamenter sistemden sonra, Anayasa’da 18 maddede değişiklik öngören referanduma yüzde 51,3 oyla evet dediler" ifadeleri yer aldı.

Referandumu birçok haberle sayfalarına taşıyan gazete, "Katılım, konunun ciddiyetini anlayan bir seviyede gerçekleşti. Yurt dışındaki Türkler dahil 58 milyon seçmen oy kullandı. Muhaliflerin sesini duyuramamasına rağmen 'evet' oyları ancak küçük bir farkla önde çıktı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, beklediği yüze 60 oranının çok gerisinde bir skor elde etti" diye yazdı.

Bir başka haberde ise, "Avrupa ve Ankara arasıda yeni bir dönem başlıyor" başlığı kullanıldı. İdamın geri getirilmesini değerlendiren Le Figaro, "Avrupa için, böylesi bir adım üyelik görüşmelerine son verecek adımın atılması anlamına geliyor. Avrupalılar Türk problemi karşısında bölünmüş durumda. Referandum tartışması Mart ayında Hollanda gündeminin merkezine oturdu. Avusturya gibi bazı ülkeler, Türkiye ile müzakerelerin kesilmesini istiyor. Angela Merkel ise temkinli. Türkiye ile ilişkilerin kopmasını istemiyor. Cumhurbaşkanlığı seçimlerine kilitlenen Fransa’ysa bu konuya girmekten kaçınıyor" dedi.

Liberation: Memnun ama muzaffer değil

Sol eğilimi Liberation gazetesi, haberinde "AKP seçmeni memnun ama muzaffer değil" yorumunu yaptı. Liberation, "Öğleden sonra sürprizler birbiri üstüne geldi. Başkent Ankara, AKP’nin kurulduğu İstanbul, Adana, Antalya gibi büyük illerde hayır oyu galip geldi" diye yazdı.

Le Monde: Evet zar zor kazandı

İnternet sayfasından canlı bağlantılarla aktaran Le Monde gazetesi, kıyasıya yarışın sonunda 'evet'in galip geldiğini aktardı. Gazete, Avrupa’daki Türklerin referanduma kitlesel bir destek verdiklerini, buna karşılık küçük sayıda nüfusu bulunan Amerika'daki Türklerin çoğunlukla 'Hayır' dediklerinin altını çizdi.
http://www.milliyet.com.tr/son-dakika-referandum-dunyada-dunya-2433813/
 
Bu fotoğraflar çok ironik özellikle kadınlar.office @yerçekimli karanfil yercekimli karanfil ve canınfıstığı gibi nice başörtülü ve demokrat kadınlara karşılık,;totaliter bir Türkiye'den yana olan başı açık kadınlar.
 
bravo eleştirirken de insaflıymdır diyorsun yani
bu forumda osmanlı çok cahil cühelaydı diyenleri gördük de
 
bravo eleştirirken de insaflıymdır diyorsun yani
bu forumda osmanlı halkı çok cahil cühelaydı diyenleri gördük de

Metenol gidip hiç istatıstıklere baktın mı? Osmanlı kaç tane okul yapmış, halkın yüzde kaçı okuma yazma biliyormuş ?hiç bilmiyorsan kendi ailene bak, büyük büyük deden ne eğitimi almış, bir sor. Yok çünkü, padişahın egıtımli olması halkın eğitimli olması demek degıl ki.
 
Son düzenleme:
Hepimiz osmanlidan gelmeyiz ama ben bir kadin olarak Osmanlidaki gibi sultanlar haric 2. Plana atilan kadin olmayi istemiyorum.birinin hukumdar olup hasa Allah mis gibi kullarim diye hitap etmesini istemiyorum bunun adi Osmanliyi sevmemekse varsin oyle olsun ... Adini siz koyun ben burada evet diyecek olup bana dinsiz diyenide gordum ama hatirlatirim iman sadece basini ortup tayyip erdogani savunmak degildir ..
 
bana diyorsanız bu lafı hiçbir zaman başını örten daha imanlı veya hayırcılar imansız demedim ..
osmanlıyıda incelerken kendi zamanına göre degerlendirmek gerek bugünün şartlarına degil
 
ayrıca bende geçmişin şartlarında degil bugünün türkiyesinde yaşamak istiyorum türk insanı için cumhuriyet büyük bir kazanımdır
 
bana diyorsanız bu lafı hiçbir zaman başını örten daha imanlı veya hayırcılar imansız demedim ..
osmanlıyıda incelerken kendi zamanına göre degerlendirmek gerek bugünün şartlarına degil

çok doğru aynı otobanlar gibi.
 
































12 Kasım 2012 Pazartesi

Olumlu adına ne varsa, "Cumhuriyete borçluyuz" demek, bazı çevrelerde moda oldu: O kadar ki, IMF borcu bile bitti, cumhuriyete borcumuz bitmiyor!

Cumhuriyetin yıldönümü münasebetiyle ekran resm-i geçidi yaptırılan anlı-şanlı yorumcularımız bile bu klişeyi sık sık kullanıyorlar: "Efendim, bugün sahip bulunduğumuz her şeyi Cumhuriyete borçluyuz!"


Ezan mı?.. "Cumhuriyete borçluyuz!.."


Kur'an mı?.. "Cumhuriyete borçluyuz!.."


Camiler mi?.. "Cumhuriyete borçluyuz!.."


Hac mı?.. "Cumhuriyete borçluyuz!"


Bayramlar mı?.. "Cumhuriyete borçluyuz!"


Barajlar mı, yollar mı, hava meydanları mı? Onları dahi "Cumhuriyete borçluyuz!.."


Cumhuriyeti de "Atatürk'e borçlu" olduğumuza göre, siz sağ ben selamet, dostlarım; artık bu borç kıyamete kadar bitmez!


Yahu, cumhuriyetin 1950'ye kadarki bölümünde sadece baskı, şiddet ve sefalet var. Ankara'daki muktedirlerle İstanbul'daki karaborsacılar hariç, halkın geneli açlıkla boğuşuyor... Sanayi adına Alpulu Şeker Fabrikası, Beykoz Postal Fabrikası ve Sümerbank Basma Fabrikası dışında "sanayi tesisi" yok...


Cep delik, cepken delik!.. Düşünün ki dostlarım, l950 öncesinin Türkiye'sinde, Urla gibi bir Ege şehrinde dahi insanlar açlıktan ölüyor...


Ölüyü kaldırmak için kefen bezi ve imam lâzım, ama ikisi de yoktur: Çünkü dini eğitim yasaktır (hac da öyle), kefen için ise üç-beş kuruş gerekmektedir. Taşköprü Müftülüğü kefen sorununu nasıl aşacaklarını "Diyanet Riyaseti"ne soruyor, "Diyanet İşleri Reisi Şerafettin Yaltkaya" imzasıyla, 16.11.1942 tarihli ve 153 sayılı "fetva" ile bu iş için (kefen niyetine) pamuklu, yünlü, ipekli herhangi beyaz bir bezin kullanılabileceği bildiriliyor.


Yoksulluktan dolayı vergi borcunu ödeyemeyen köylünün damından kiremitleri indiriliyor, ahırındaki tek inek, ya da keçiye el konuyor. Ortalama bir memurun aylık maaşının 50 lira olduğu bir dönemde, "çağdaş uygarlık düzeyi" yolunda yükselme adına 75 bin lira gibi büyük paralar harcanarak heykeller dikiliyor...


Cumhuriyete borçlu olduğumuz söylenen camiler ya yıkılmaya terk ediliyor, ya satışa çıkarılıyor ya da kereste deposu filan yapılmak üzere, azınlıklara satılıyor...


Türkler Müslüman olduğundan beri gürül gürül okunan Ezan-ı Muhammedi bile değiştiriliyor, minarelerden "Tanrı uludur" çığlıkları atılmaya başlanıyor.


Kürt "Kürdüm", Laz "Lazım", Çerkez "Çerkezim", Roman "Çingeneyim", Alevi "Aleviyim", Nusayri "Nusayriyim" diyemiyor, kimse ana dilini konuşamıyor, etnik kökenini, dini inancını (azınlıklar dışında) yaşayamıyor...


"Türk'üm" demek bile yetmiyor, ayrıca da "Ne mutlu Türk'üm diyene" diye eklemek gerekiyor. Yetmezse, "Varlığım Türk varlığına armağan olsun" diye bağırmak zorunda kalıyorsunuz...


İstiklâl Mahkemeleri, neredeyse "Önce as kurtul, sonra yargıla" formülüyle çalışıyor, önüne geleni sallandırıyor...


Türkiye Cumhuriyeti, Sultan II. Abdülhamid döneminin okullaşma seviyesine ve öğrenci sayısına ancak 50'li yıllarda, Demokrat Parti iktidarı döneminde ulaşabiliyor.


Cumhuriyet ekonomisi 1927'de yüzde 12.08; 1932'de yüzde 10.06; 1935'te yüzde 3.00; 1940'ta yüzde 5.00; 1941'de yüzde 10.03; 1943'te yüzde 9.08; 1944'te yüzde 5.01; 1945'te yüzde 15.03; 1949'da yüzde 5.05 küçülüyor.


1856-1922 yılları arasında (Saltanat döneminde) Türkiye'de 8 bin 619 kilometre demiryolu inşa edilmişken, 1923-1950 arasında buna sadece 3.578 kilometre ilave edilebiliyor. Yani, "demir ağlarla" ülke örülemiyor.


Atatürk'ün yakın çevresinden ve bakanlarından Yakup Kadri Karaosmanoğlu, "Politikada 45 Yıl" isimli eserinde manzarayı şöyle tasvir ediyor:


"O sıralarda bence bu hâdiselerin en önemlisini teşkil eden dünkü Millî Mücadeleciler ve o günkü devrimciler kadrosunun bir kazanç ve menfaat şirketi karakterini taşımaya başlamasıydı. Bunlardan kimi arsa spekülasyonları, kimi idare meclisi azalıkları, kimi taahhüt işleri, kimi de türlü türlü şekillerde komisyonculuklar peşine düşmüş bulunuyorlardı... Hiçbirini durdurmak kabil olmuyordu."


Borçlu yaşamayı sevmem: Ama Türkiye'nin, iyi-kötü bugünkü seviyesini Menderes'in başlatıp Özal'ın ve Erdoğan'ın devam ettirdiği çizgide aramak gerektiğini bilecek kadar yaşlıyım.


Osmanlı insanı cahil miydi?

İlkokula başlama yaşı meselesi çok tartışıldı. Hâlâ da tartışılıyor. İş bu noktada kalsa yine susacağım, çünkü eğitim meselesine vakıf pek çok uzman var ülkemizde.

Fakat hem bu, hem de harf inkılâbı bahanesiyle Osmanlı'ya saldırılmaya kalkışılması ve Osmanlı'da yaygın eğitim olmadığı, zaten Osmanlı alfabesinin okuma-yazmayı zorlaştırdığı, dolayısıyla Osmanlı insanının cehalete mahkûm bulunduğu şeklinde yalan yanlış şeyler söylenmesi, hakikat namına ortaya çıkmayı gerektirdi.

Önce, "beş yaşında çocuk eğitimden ne anlar?" diyenlere bir hatırlatma yapayım: Osmanlı'da ilkokula başlama yaşı dört ilâ altıdır. Bu zamana kadar çocuk ruhen eğitime hazırlanır, okula başlama günü geldiğinde de merasimle evinden alınır, bütün öğrencilerle, velilerle birlikte şarkılar, marşlar eşliğinde okula gidilirdi...

Buna "Âmin Alayı" denirdi.

İlkokul süresi dört yıldı. İlköğretim fakir çocuklara ücretsiz (artı iki öğün yemek, elbise ve cep harçlığı), varlıklı ailelerin çocuklarına ücretliydi.

Genel bir eğitim programı elbette ki vardı, ama her okul istediği konulara ağırlık vermekte özgürdü. Kimi musikiye, kimi lisana, kimi sanata, kimi din bilgilerine ağırlık verir, okullar vakıflar tarafından açıldığı için müfredat, vakıf sahipleri tarafından belirlenirdi.

Meselâ, bizim Feridun Bey olarak tanıdığımız edebiyatçımız Ahmed Feridun Paşa, vakfettiği "Muallim-hâne-i Sübyan"da (ilkokul) Türkçe, Arapça ve Farsça öğretilmesini şart koşmuştu.

Kabiliyetler ilkokullarda belirlenir, çocuklar buna göre eğitilirdi. Musikiye kabiliyeti olanlar musiki konusunda, hat sanatına yatkın olanlar hattatlığa yönlendirilir, ağırlıklı olarak bu derslerle ilgilenmesi sağlanırdı.

Meşhur bestekârlarımız Hamamizade İsmail Dede Efendi ile Hacı Arif Bey böyle bir okulda keşfedilmiştir.

Çocuklar, bize telkin edildiği gibi "cahil adam"lar tarafından eğitilmez, iyi yetişmiş bilge hocalar tarafından yetiştirilirdi.

Bunu ben söylemiyorum, Hellert söylüyor:

"İlkokul öğretmenleri umumiyetle iyi yetişmiştir. İstanbul, dünyanın bütün başkentlerinden daha fazla eğitim ve öğretim kurumlarına sahiptir."

Kanuni Sultan Süleyman zamanında Osmanlı Devleti'ni gezen Fransız gezginlerden Belon şöyle diyor:

"Her köyde mutlaka bir mektep vardır ve yalnız erkek çocuklar değil, kızlar da okumaktadır."

17. yüzyıl ortalarında İstanbul'da 2.000 civarında, Amasya'da 200, Erzurum'da 110 sübyan mektebi (ilkokul) vardı.

Bu sayıları şehirlerin o zamanki nüfusuna orantılarsanız, Osmanlı Devleti'ndeki okullaşmanın ne kadar yaygın olduğunu görürsünüz...

O kadar ki, Türkiye Cumhuriyeti, okullaşma ve eğitimdeki çocuk sayısı bakımından Sultan II. Abdülhamid dönemine ancak 1950'lerde ulaşabilmiştir.

Hal böyle iken, "Osmanlı insanı eğitimizdi, cahildi, okul yoktu, okur-yazar sayısı azdı" gibi ifadelerin, Cumhuriyet sonrasında başlatılan "kara propaganda"nın parçası olmaktan öte bir anlam ifade etmediği görülecektir.

Zaten halkının ekseriyeti "cahil" olan bir milletin o kadar uzun süre zirvede kalması şöyle dursun, hatta yaşaması bile mümkün değildir.

Dünyanın ilk "Kamu Yönetimi Okulu" sayılan Enderun ile ilk "Yatılı Kız Mektebi" harem bir Osmanlı buluşudur (Abbasilerde, Emevilerde ve Selçuklularda da harem olmakla birlikte, bunlar mahiyet itibariyle Osmanlı hareminden farklıdır).

Amerikalı uzman Leslie Peirce, harem hakkında arşiv belgelerine dayanarak on yılda hazırladığı doktora tezinde, "Hanedan ailesi üyeleri için harem bir ikametgâhtı, Sultan ailesinin hizmetkârları (cariyeler) için ise bir eğitim kurumu diye tarif olunabilir" diyor.

Amerikalı ünlü eğitimci Andreas Kazamias'ın "Platon'un 'İdealimdeki okul' dediği okul Enderun'dur" derken, Lewis Terman (Stanford-Binet adlı zekâ testini bulan kişi), "Öğrencilerin zekâ seviyesini ölçmek için ilk defa test sistemi Enderun'da uygulanmıştır" diyor.

Malum: Yabancılar söyleyince "bilim", biz söyleyince "övgü" oluyor.
 
bana diyorsanız bu lafı hiçbir zaman başını örten daha imanlı veya hayırcılar imansız demedim ..
osmanlıyıda incelerken kendi zamanına göre degerlendirmek gerek bugünün şartlarına degil
Peki biz niye bugunu bugunun sartlarina gore degerlendirmiyoruz esnaf ac cebinde para yok etrafimda bir suru insan var hergun bos gidip bos gelen yol yapmis kopru yapmis sizce bunlar lux mu hastanelerde artik sira yokmus peki bunlar luxmu ama lux cunku millet kendine deger vermiyorki bunlar zaten benim hakkim essek gibi vergi oduyorum diyemiyorki kendine deger vermeyen milletlerin sonu belli bugun esad kendine karsi gelen halki olduruyor ve hic bir mahkeme yargilamiyor bunlar normalmi evet belki bu adam bunu yapmayacak ama ya sonrasi ozaman ne olacak bunlari hic dusundunuzmu bugunu atlattik yarina Allah kerimmi demeliyiz biz onlem icin napiyoruz koca bir hic aptalin biri yazmis 90 yillik reklam bitti diye bunu yazan bir kadin bugun oyu kim sayesinde kullaniyor haberi yok kendisine esitligi kim getirdi 90 yillik reklam ... ben kimseyi kirmak istemiyorum ama kadin olarak bu kadar kor olunmasi beni uzuyor ve endiselendiriyor .. inigiliz gazetesi tebrik etmis bizi basarimizi kutlamis sizce neden eski duaman dost mu oldu acaba ???
 
cevaplayacağım sorunuzu ama tam olarak neyi cevaplamamı istegiginizi anlayamıyorum anladıgım kadarıyla cevaplayım bugünün şartlarını çok beğenmiyorum bunu soruyorsanız daha yapılacak çok fazla şey ve yanlış yapılan çok fazla şey var ... Küstürülen çokgunluklar bunların düzelmesi lazım ve bugünki seçim sonuçlarıda bunu gösteriyor umarım yöneticiler mesajı alır ve türk siyaseti yumuşama ve herkesi kucaklama yoluna doğru evrilir
 
Aslinda bir cevap beklemiyorum sadece rahatsiz oldugum kismi dile getirdim bugun ankara ve istanbul kaybedilmisse kazanilmis sayilmaz ben siyasetci olsam ve 15 yildri hukumette olsam bu oy oranini kendime kaybetti olarak gorurdum
 
Aslinda bir cevap beklemiyorum sadece rahatsiz oldugum kismi dile getirdim bugun ankara ve istanbul kaybedilmisse kazanilmis sayilmaz ben siyasetci olsam ve 15 yildri hukumette olsam bu oy oranini kendime kaybetti olarak gorurdum
neticede kazanılmış bir referandum var ve bu olması gereken sonuçtu bence. Türkiye zor günler yaşıyor hem iç hem dış durumlara bakılırsa...Bundan sonrası için inşaAllah artık birbirimizi yemeyi ve hayali korkuları millete empoze etmeyi bırakıp bu günün çözümlerine ulaşmak için elimizden geleni yaparız...
 
Insallah tek temennim kendi adima yanilmis olmak
 
artik sehzade savaslari baslar


Ben ve bu ülkenin % 52si zorbalığı kabul etmeyeceğiz

%52 hayır oyumuz YSKnın ekranına düşmüşken, bunca insanın hakkını yiyerek kendileri çalıp kendileri oynamasını kabullenmeyeceğiz

Çok muhterem şahsın da dediği gibi "Milli iradeye saygı göstermeyene de saygı göstermeyeceğiz"

İsterse kendini padişah ilan etsin, kim sallar onun padişahlığını, şeriatını, hiçbirine de uymam

Ben cumhuriyetle, laiklikle, demokrasiyle yönetildim, öyle olmasına da devam edeceğim

Çok isterlerse de klasik alıp palalarını kessinler kafamı

Esir hayatı yaşamaktan iyidir
 
Ayni fikirdeyim esir yada kole olmaktansa olum huzurdur benim icin biz atalarimizdan dedelerimizden boyoe gorduk simdi isteyen sultan olup sehzade dogurmanin pesine dussun !!!
 
Yakında görecez bakalım onların başını da, istedikleri gibi giyinebiliyorlar mı, giyinemiyorlar mı...
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…