Psikologa gidemiyorsaniz bu teknikle kendi kendinizi tedavi edebilirsiniz

beyaz_-_

Geçici Olarak Hesap Pasiftir !
tek ayak cezası
Kayıtlı Üye
29 Ağustos 2015
225
120
53
Bazen yoğun duygu bulutunun içinde buluruz ya kendimizi.Sadece kötü hissederiz ama hangi duygunun bizi alaşağı ettiğini bilemediğimiz için toparlanamayiz.Kendi kendine geçmesini bekleriz gecerde ama yok olmaz bidaha bizi yakalar.İşte bu bilinmezlikten,yoğun olumsuz duygulardan rahat bi şekilde siyrilabilmek için bi teknik vermek istiyorum.
Öncelikle insanın kabul veremediği 3 duygu vardır;

1-Özgürlügünün kisitlanmasi
2-Haksizliga uğramak
3-Yok sayılmak

Her olumsuz durumda muhakkak bu duygulardan bir veya birçoğunu hissederiz. 1.SORUMUZ o an hangi duyguyu hissettiğimizi bulmak olmali.Örneğin şunları düşünüyorsanız;
Ben ona ne iyilikler yaptım karşılığı boylemi olacaktı,okadar emek verdim vs... Bu haksızlığa uğramaya kabul veremediğini gösterir.Veya bu bana yapılamaz burda ben varım,beni es geçemez kimse gibi söylenmelerse yok sayılmaya tahammül edemiyorsun.Bir diğeri kimse bana zorla bisey yaptiramaz vs.özgürlüğünün kısıtlanmasına girer.Şimdi buraya kadar ilk cevabı bulduk. 2.SORUMUZ ben bu duyguyu her hissettiğimde hangi savunma taktiklerini kullaniyorum.Küsmek,içine kapanmak,ignelemek,onu cezalandirmak,hakaret etmek,kontrol etmek vs..
Tam bir hafta sure ver kendine her bu duyguları hissettiğinde hangi taktikleri uyguladığını not al.Ve son 3.SORU sana yapılmasını istemediğin bu davranışları sen kimlere yapıyorsun.Kimlere haksızlık yapmış olabilirsin.Birilerinin özgürlüğünü kısıtlamış olabilirsin veya birisini yok saymış olabilirsin Allahi dahi yok saymış olabilirsin her olumsuz duyguda ona guvenemeyip egosal taktiklere başvurup kendini koruduğunu düşündüğün icin.Özetlersek hangi duygulara yenildigimizi bulduk sonra hangi taktiklere basvurdugumuzu sonrada bize yapılmasını istemedigimizi kimlere uyguladigimizi.
Bunu bir hafta boyunca not ettikten sonra büyük bir rahatlama olacak.Neyi hissettiğini bildigin için seni korkutmayacak panikletmeyecek.Buraya kadar ego taktiklerini uygulamamaya çalıştık ama sınırlarınızı da korumak zorundasınız doğru bir şekilde egonun taktikleriyle değil.Daha sonra doğru sınır çizmek nasıl olmalı onuda paylasabilirim.Bu bilgileri daha önce terapi gordugum bi uzmandan öğrendim sizlere de tavsiye ederim.
 

Güzelmiş
Başka önerin var mı peki?
 
Sufi nefesi var birde.Baska konuda yazmıştım.Burayada kopyalayabilirim.
 
Belkide bütün sorun sürekli betada yaşadığımız içindir...

Bir aydır hergun en az 10 dk uyguladığım bi teknikten bahsetmekistiyorum.Ruhumun daha sakinlestigini dusuncelerimin daha tutarlı hale geldiğini söyleyebilirim.Bilimsel açıklaması beynin o stresli beta dalgasinin alfa denen daha sakin dalgaya ulasmasiymis.
Not: bilinçaltı terapilerinde gözlerini kapattirip nefes aldirmalari gözünün önünde saati sallamalari beyin dalgani alfa konumuna dusurebilmek için.Yanı değişim için alfaya ihtiyacımız var.Bunu nasıl yapıyorum şöyle;

Sufi nefesi
Nefes alisverisi gayet sakin olmalı tek fark nefesi verirken daha yavaş ve biraz daha uzun vermek.İşte bu nefesi her yavaş ve uzun verdiğinizde beyin dalgaları yavaslar neredeyse uyku halinevardirir.Kasmamaya gayet dogal olmasina dikkat etmek gerekir.Hergun enaz 10dakika alfanin sularında gezinmek uzun vadede ruhunuza ilaç gibi gelecek ve bağışıklık sistemine faydalarınıarastirmanizi tavsiye ederim.Stresli olduğumuz heran buda beta konumudur,beyinimiz bagisiklik sistemimizi korumakla görevlendirdigi bütün sistemi durdurur hanı gereksiz seyleri problem ederiz ya işte acil durum olarak bizim uzuldugumuz şeylere yonlendirir. Bizde sürekli boş yere alarm verdiğimiz için uzun vadede vücudunbağışıklık sistemi zayıflar.Kısacası biraz betadan alfaya geçmekte fayda var.
 
Peki bu soyledikleriniz kronik mutsuzluk içinde gecerli mi bi faydası olabilir mi sizin rahatsizliginizi bilmiyorum ama major depresyon geçirmiş birisi için söyleyecek birseyiniz varmi yardım ederseniz çok sevinirim
 
Peki bu soyledikleriniz kronik mutsuzluk içinde gecerli mi bi faydası olabilir mi sizin rahatsizliginizi bilmiyorum ama major depresyon geçirmiş birisi için söyleyecek birseyiniz varmi yardım ederseniz çok sevinirim
gittiğim psikolog önermişti nefes egzersizini.serotorin hormonunda çalışmasına yardımcı olduğunu söyledi.bende yapıyorum çok işe yarıyor.ayrıca psikolog bütün psikolog rahatsızlıklarda bu yöntemin çok işe yaradığını söylemişti.sizde yapın kesinlikle.nasıl yapacagınızı bilmiyorsanız doktorun anlattığı şekilde tarif edebilirim
 
[QUbu saatte cvp verdiğiniz için çok teşekkür ederimr87, post: 44365949, member: 289272"]gittiğim psikolog önermişti nefes egzersizini.serotorin hormonunda çalışmasına yardımcı olduğunu söyledi.bende yapıyorum çok işe yarıyor.ayrıca psikolog bütün psikolog rahatsızlıklarda bu yöntemin çok işe yaradığını söylemişti.sizde yapın kesinlikle.nasıl yapacagınızı bilmiyorsanız doktorun anlattığı şekilde tarif edebilirim[/QUOTE]
Bu saatte cvp
Bu saatte cvp verdiğiniz için teşekkür eden yardım ederseniz sevinirm
 
Bu saatte cvp

Bu saatte cvp verdiğiniz için teşekkür eden yardım ederseniz sevinirm[/QUOTE]
rica ederim.ağzınız kapalıyken burnunuzdan çekebildiğiniz kadar nefes alın.içiniz dolacak şekilde olacak.nefesi 10 saniye içinizde tutun ve ağzınızdan yavaş yavaş nefesi bırakın.bunu 6-7 kez tekrarlayın.çok rahatlatıyor.stresi azaltıyor sakinleştiriyor
 
OTE="Pinaar87, post: 44366009, member: 289272"]Bu saatte cvp

Bu saatte cvp verdiğiniz için teşekkür eden yardım ederseniz sevinirm[/QUOTE]
rica ederim.ağzınız kapalıyken burnunuzdan çekebildiğiniz kadar nefes alın.içiniz dolacak şekilde olacak.nefesi 10 saniye içinizde tutun ve ağzınızdan yavaş yavaş nefesi bırakın.bunu 6-7 kez tekrarlayın.çok rahatlatıyor.stresi azaltıyor sakinleştiriyor[/QUOTE]
Cok tsk ederim deniycem
 
Peki bu soyledikleriniz kronik mutsuzluk içinde gecerli mi bi faydası olabilir mi sizin rahatsizliginizi bilmiyorum ama major depresyon geçirmiş birisi için söyleyecek birseyiniz varmi yardım ederseniz çok sevinirim

Nefes şifadır ve doğru nefesin fayda sağlamayacağı hiçbirşey yoktur deneyin hergun enaz 10 dk bile yeterli tarif ettiğim şekilde yapın burundan nefes alın kasmaya abartmaya hicc gerek yok bu sefer vücudu yormuş oluyoruz herzamanki gibi aldigin nefesi sadece daha yavaş vermen gerekiyo seni sakinleştiren nefesi verisin olucak.Dediğim gibi gözlerini kapat normal nefesini al verirken daha yavaş ver bu kadar.Bunun detaylarını yazar metin hara dan öğrendim.Bi araştır istersen
 
Peki bu soyledikleriniz kronik mutsuzluk içinde gecerli mi bi faydası olabilir mi sizin rahatsizliginizi bilmiyorum ama major depresyon geçirmiş birisi için söyleyecek birseyiniz varmi yardım ederseniz çok sevinirim
Bu arada unutmayın binbir çeşit psikolojik rahatsızlık çıkardılar.Bize su rahatsızlığın var dediklerinde o rahatsızlığa öylesine baglaniyoruz ki artık iyileşmeyi farketmeden reddediyoruz ben çok ağır hastalığa yakalandım inancı hepsinden beter.Çoğu hastalık ilaç firmalarını zengin etmek için cikarildi.Hatta ilaç satabilmek için yok kuş gribi domuz gribi gibi virüsler bile gizlice bırakıldı.Grip aşısı dahi gereksiz ama okullarda zorunlu.Sadece 60 yaş üzeri belki vurdurabilir ama okulda minicik çocuklara zorunlu yaptılar.Şunu ogrendim rahatsızlığınıza bağımlı olmayın
 
NARKOZ: ASRIN SALGINI DEPRESYON YALANI
Hep söylüyorum!

Günümüzde mevcut psikiyatri global sektörün Truva atına dönüşmüştür!

Sağlıklı beslenme, kitlesel bilinçlenme gibi gelişmeler sonucu fiziksel sağlık alanında fazla hastalık üretemeyen, şimdilik şeker, kalp, tansiyon ve obeezite ile beslenen (ancak bunlarla asla yetinemeyen) kapitalist vampir gözünü psikiyatriye dikmiş durumdadır.

Çünkü bu alanda nesnel gerçekliklere gerek yoktur; felsefi kanaatlerinizi hastalık olarak pazarlamak son derece mümkündür. Bunun yolu da çok kolaydır:

Telkin ve propaganda!

“Şunlar şunlar varsa hastasınız” demek kitlelerin önemli bir bölümünde, “Aaaa onlar bende de var, ben demek ki hastayım” demeleri, derken en tabii ruh halleri üzerinde yatıp kalkmaları, bunlarla ilgili sürekli zihinsel doldur boşaltlar yapmaları (çünkü modern psikiyatriye inanarak hasta olduklarını düşünen kişiler kendileriyle ilgili olan ve hastalık denilen bir duruma nasıl kayıtsız kalabilirler ki. Yeter ki kafaların içine “sen hastasın” virüsünü sokun bir kere) hasta olduklarına inanmaları için fazlasıyla mümkündür.

Nitekim de böyle oldu!

Dünyada global bir sağlık sistemi var. Bu sistem kendi sektörünü dünyanın en karlı sektörlerinin başında tutma işlevi görüyor. “Para bu kadar belirleyici mi” dememek gerekir. Bu sizin için veya benim için öyle olmayabilir. Ancak kapitalizmin en temel sloganı daha fazla insanlık değildir; daha fazla kardır!

Bu günlerde daha güçlü bir sesle tekrar yinelenen, “Dünyada depresyon salgını var” feryadı tam bir kara propagandadır. Yine aynı senaryo sahnede. Kitleler belki zor (zor olan her hal hastalık değildir. Borca girmiş birinin ruh hali de zorludur) ancak doğal olan ruh hallerinden ötürü hasta olduklarına telkin ve propaganda yöntemiyle inandırılmaya çalışılıyor. Böyle yapılarak herkesin kaygılanması (kaygı hastalığa götüren kara bir bataktır nasıl olsa), “Muhtemelen benim yaşadığım da depresyon, çünkü bu kadar yaygınmış baksana” demeleri, bu düşünce sonunda tıpış tıpış kliniklere doğru koşmaları hedefleniyor. Yeter ki oraya kadar ulaşsın insanlar. Oraya gidip de önce hastalık teşhisi, ardından kutu kutu aynı ilaçtan almayan kaç kişi var sanıyorsunuz!

Bu mesajla hedefledikleri ikinci nokta devlet kurumlarını daha fazla kaynak ayırmaya hazırlamak, bunun alt yapısını sağlamaktır! Böylece, devletlerin ilgili birimleri bu “asrın salgını” karşısında vicdani muhasebe yapacak, haliyle halklarını düşünerek şeker tabletiyle aynı etkiyi gösterdiği bilmem kaç kere ortaya konan bu “sihirli ilaca” tüyü bitmemiş yetimin haklarından daha fazla rakam ayıracak!

Bu lobinin diğer çok önemli bir hedefi de dünyadaki mevcut global statükoyu muhafazadır! Onlar her ruhsal sıkıntıya hastalık diyerek, “Ne düşünce biçiminde, ne hayatı yaşama felsefende, ne de içinde bulunduğun koşullarda sorun var. Tek sorun var, o da beyninde. İçindeki maddesi azalmış, serotonini düşmüş” demeye çalışmaktadırlar aslında. Yani sorgulama, öde ücretini, sonra da iç ve uyuş sadece! Çünkü sorgularsa gerçek çözümü falan bulabilir insanoğlu! O yüzden korkuya fobi (hastalık) derler, hatta asla bilimsel olmayan, tam bir kandırmaca olan hipnoza bile önem verirler; ancak gerçek yaklaşımlara bir türlü yer vermezler. Amaç şu: Bir şeylerle uğraş, ama bu asla kesin çözüm veren şeyler olmasın! Yoksa sektör ne yapar sonra!

Yine bu günlerde, “Gerçek depresyon vakalarının en fazla yüzde yirmisi kliniklere gidiyor” denilerek kitlelere, “Kliniğe gitmedik diye kendinizi sağlıklı zannetmeyin. Siz aslında durumundan habersiz olan cahil hastalarsınız. Ama biz, siz kliniğe gelmeseniz bile durumunuzun ne olduğunu oturduğumuz yerden biliyoruz” mesajı veriliyor. Böylece pastayı büyütmek için korku umacılığı yapıyor. Esas söylemesi gereken şeyi, yani, “Demek kliniklere gitmeyen yüzde 80’lik daha büyük kesime hiç de bir şey olmuyor, bak ne güzel yaşayıp gidiyorlar” gerçeğini ise demiyor. Çünkü öyle bir hırsla gözünü o bakir yüzde seksene dikmiş ki bunu göremiyor bile.

NEDEN SIK SIK BUNLARI YAZIYORUM. TAKINTILI BİRİ MİYİM YOKSA

Gerçeklere kayıtsız kalamadığım, göz göre göre yapılan bu sömürüye eyvallah diyemediğim için yazıyorum. “Kötü komşu ev sahibi yapar” derler ya hani, kötü işleyen bu sömürü sistemi de aynı şekilde beni yazar yaptı! (Demek ki her işte bir hayır var hakikaten.)

Bu sektörün çivisinin çıktığını görüyorum; çünkü yıllardır bizzat içinde çalışıyorum. Mutfakta olup biteni aşçı ve garsondan daha iyi kim bilebilir! Mutfağın içini bilmek için prof. olmak değil, aşçı olmak gerekir.

Önce teşhis konuluyor kişilere, sonra önümüze geliyor bu vakalar. Haliyle gerçeği tüm çıplaklığıyla görme şansımız çok fazla.

DEHB denilenlerin en fazla yüzde beşinin gerçek manada DEHB olduğuna, depresyon denilenlerde bu oranın yüzde ikiyi bile geçmediğine binlerce kere şahit oluyorum. On gün önce kocasından boşanmış kadının sekiz - on günlük doğal yas sürecine bile kronik depresyon denilebiliyor, iş o boyuta varmış durumda!

Sonra da ya, “Bana ne, salla başı al maaşı” deme durumu ile, “Bari millet öğrensin, kendi tedbirlerini kendileri alsınlar, bu işin kendi içinden düzeleceği yok” deme tercihi arasında tercihe zorlanıyorum.

Beni buna zorlayan şey sadece inancımın yüklediği mesuliyet duygusu ve doğuştan verilen, henüz bozulmadığını düşündüğüm vicdanım! Kimse belki de kendimi hedef haline getirecek bu yazılarım için bana para falan ödemiyor yani. Zaten hayatta en az zaafım olan şeydir, para! Çünkü onun her şeyi satın alacak gücünün olmadığını yıllar önce fark ettim!

BELKİ DE BU, BU KONULARDAKİ SON YAZIM

Çünkü ısrar; bir yerden sonra özün yani içeriğin önüne geçebiliyor, sözlenilenlerin önemini azaltabiliyor. Kişiler bu durumda içeriğin taşıdığı mesajla değil, söyleyen kişinin niyetiyle vs. uğraşmaya başlayabiliyorlar. Bilirim, günümüz insanı biraz tuhaftır. Kendisi için uğraşana değil, aleyhine çalışana meyillidir egoları! O sebeple kendisini seveni pek sevemez, gözü yine de çekip giden de, kendisinden kaçanda kalır daha çok! Onun için dedim zaten, esasında asrın sorunu Stockholm sendorumu diye!

Evet, yeni, yine vicdanımı sızlatan bir tespitim olmadığı sürece bu konulardaki son yazım bu muhtemelen!

Bu arada mühim bir hatırlatma yapmalıyım:

İnsanlara depresyon hastası değilsiniz derken sadece bir suistimal olduğundan dolayı değil; aslında var olan ve adına depresyon denilen bir zorlu ruhsal süreçten kurtulmanın yolunun evvela kendimizi hasta kabul etmemek olduğunu bildiğim için de bunu söylüyorum.

Yani, “Depresyon hastalık değildir, bu durumda siz de hasta değilsiniz” demekle, “Yardım almayın boş verin, çekin derdinizi” demiyorum ben; sizin durumunuzun düzelmesi için de bunun böyle algılanması gerektiğini söylemeye çalışıyorum.

Çünkü hastayım dediğinizde iyileşme olasılığınızı değil; süreci besleme ve uzatma olasılığınızı artırıyorsunuz ancak! Benim hasta değilsiniz telkinim aslında iyileşmeniz için de gerekli olan temel terapötik bir yaklaşım!

Velhasıl gerek özünde hastalık olmadığı için gerekse (velev ki hastalık dahi olsa) bu zorlu insani süreçten kurtulabilmeniz için en doğru psikolojik ve felsefi zemin (yaklaşım) kendinizi hasta kabul etmemek, böylece beyninizi ruhsal dünyanızın üzerine kilitlememektir. Bu kilit açık olursa ilaç alsanız da almasanız da vakti geldiğinde kurtulur gidersiniz. Depresyondan kim ölmüş! (İntihar riski hikayesine kanmayın siz. Bir depresyon vakası intihar edene dek beş depresyonu olmayan sağlıklı kişi intihar ediyor yaşamda)

Dediğim gibi, depresyon vs. denilen bir süreçten kurtulmanın en doğru ilk adımı kendinizi hasta olarak görmek değil; sağlıklı ancak zor bir dönemden geçen bir kişi olarak algılamaktır. Bu ilk adımı doğru atarsanız gerideki adımlar kısa da olsa uzun da olsa hedefinize varırsınız!

(Not: Hemen değil, vakti saati gelince! Çok iyi beslediniz diye yeni doğan bir bebek iki ayda yürümez)

Psikolog
İzzet Güllü
 
Çok teşekkür ederim gerçekten çok haklisinzOTE="beyaz_-_, post: 44367133, member: 702058"]Bu arada unutmayın binbir çeşit psikolojik rahatsızlık çıkardılar.Bize su rahatsızlığın var dediklerinde o rahatsızlığa öylesine baglaniyoruz ki artık iyileşmeyi farketmeden reddediyoruz ben çok ağır hastalığa yakalandım inancı hepsinden beter.Çoğu hastalık ilaç firmalarını zengin etmek için cikarildi.Hatta ilaç satabilmek için yok kuş gribi domuz gribi gibi virüsler bile gizlice bırakıldı.Grip aşısı dahi gereksiz ama okullarda zorunlu.Sadece 60 yaş üzeri belki vurdurabilir ama okulda minicik çocuklara zorunlu yaptılar.Şunu ogrendim rahatsızlığınıza bağımlı olmayın[/QUOTE]
Cok
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…