ÇALIŞAN ANNE
Birçok kadın için işe erken dönme kararı, mali güçlükler nedeniyle alınmış bir karar. Çünkü çocuk demek yeni masraflar demek, çünkü tek maaş yetmiyor, çünkü ev için alınan kredinin geri ödenmesi gerek (Kredi için yüzde 24'lük geri ödeme oranını herhalde ben bulmadım - diyorlar). Seçme şansı olmayan kadınlar, yalnız anneler, güç işlerde çalışan ya da esnek çalışma saatleri olmayan işler yapan kadınlar için çalışmak bir dram. İki kız çocuk annesi bir kadın (ki ilk çocuğu dede ve büyükannenin yanında büyümüş, ikincisi ise kreşe gönderilmiş) iş yaşamına dönüşünü şöyle anlatıyor: - Tam bir korku filmi başladı, hastalıklar, işten alınan izinler, beni işten atacaklar korkusu. Yavrumun ilk adımlarını atışını, koşmaya başlayışını yine göremedim. Hastayken yanında olamadım.
Aile değerlerine bağlılığını deklare eden devletin verdiği yardım, aslında tam bir ilüzyon. Aile destekleme politikasının ilkelerinde "kadınların iş yaşamı ile anneliği birlikte yürütmesinin desteklenmesi" ilkesinin marjinal bir anlamı var. Temel ilke, "aileye verilecek desteğin doğum oranını arttıracak şekilde değiştirilmesi". Kadınların işe dönmesini kolaylaştırmak için, devletin ödediği "annelik" parasının bir kısmının baba tarafından alınabilmesi yönünde ileri sürülen görüş de, sağcıların tepkisini çekti.
Bununla birlikte, Kamuoyu Araştırmaları Merkezi'nin yaptığı ankette kendisine soru yöneltilenlerin yüzde 70'inden daha fazlasının ifadesine göre, çalışmayan kadının düşük bir statüsü var. Ev kuşu olmamak isteğinin kadınlar üzerinde yaptığı baskı, iyi bir anne olabilmek hedefinin yaptığı baskının şiddetine ulaşıyor. Gittikçe daha fazla kadın doğum sonrası işine dönüyor, çünkü işsiz bir yaşantı düşünemiyorlar. "Elle" dergisinin yaptırdığı araştırmalara göre kadınların yüzde 45'i bunun zor olduğu, yüzde 38'i iş yaşantısıyla anneliğin beraberce yürütülemeyeceği, yüzde 14'ünden fazlası bunun kolay olduğu ve yalnızca yüzde 2,3'ü bunun imkansız bir şey olduğu görüşünde.
Tablo: Kadınlar hangi nedenlerden ötürü çalışıyor
- Ev kadını olmak maharet ister - diyor psikolog Zofia Milska-Wrzosinska. Günümüzün kadınları ise evde oturmakta gittikçe daha fazla zorlanıyorlar. Hemen hemen doğum yapacakları güne kadar çalışmayı sürdürüyorlar, doğumdan 2-3 ay sonra işlerinin başına dönüyorlar. Hatta bazıları doğumdan 2-3 hafta sonra işe dönüş yapıyorlar. Çalıştıkları şirketlerin tuvaletlerinde göğüslerin süt çekip taksiyle eve gönderiyorlar. Çocuk nedeniyle faal yaşantılarını terketmeyi istemiyorlar.
-İlk hamileliğimde mahalli idareler seçimlerine katıldım ve sömestri sınavlarını verdim, ikinci hamileliğimde doğumdan iki hafta önce sosyoloji bölümünde mastır tezimi savundum ve yeniden adaylığımı koydum, çünkü ilk çocuğumla ikinci çocuğum arasında geçen sürede mahalli idare meclisi üyeliğimi düşürmüşlerdi - diye anlatıyor Varşova Belediye Başkanı'nın eşi, 24 yaşındaki Aleksandra Piskorska. - Çok faal bir kent meclisi üyesi sayılmam, çünkü ikinci oğlum henüz 5 aylık ve zamanımın çoğunu evde geçiriyorum. Ama işimi de düşünüyorum, çünkü kendimi yalnızca bir anne olarak gerçekleştirmek istemiyorum - derken, en az dört çocuk sahibi olmak istediğini de ekliyor.
SLD /Demokratik Sol Birlik/ milletvekili Katarzyna Piekarska, kanun tasarılarını ve başka belgeleri evde yüksek sesle okuyarak, ki bunun oğlu için çok oyalayıcı bir etkinlik olduğu ortaya çıkmış, milletvekilliği ile anneliği birleştiriyor. Üç çocuk annesi olan ve uluslararası büyük bir şirkette avukatlık yapan Beata Balas-Noszczyk, çocuklarla mesleki kariyeri bağdaşdırmanın mümkün olduğunu, ancak bunun için bakıcılar, büyükanneler ve büyükbabalar ve bir de her ihtimale karşı yedekte tutulması gereken başka birkaç can simidi arasındaki örgütlenmenin programlanmasının kusursuz yapılması gerektiğini söylüyor.
- İş yerinde hiçkimse hiçbir zaman, benim çocuklarımın olduğunu bilmedi - diyor. Görüşmeler uzadığı için eğer geceleri çalışmak zorunda kalırsam, evde dadımız geceliyordu. İşin, çocuklara ayrılacak zamanı çaldığının elbette bilincindeyim, ama şirketteyken, deliler gibi çalışıyorken bu aklıma gelmiyor pek. Eve dönüp saate baktığımda, işte ancak o zaman, yolunda gitmeyen bir şeyler var diyorum kendi kendime.
Çalışan anneler genelde iki yönlü bir suçluluk duygusu çekiyor: Bir açıdan çocuklarına karşı suçluluk duyuyorlar, diğer açıdan çalıştıkları yere karşı. Çünkü diğerleri, yani çocukları olmayanlar, işe daha fazla zaman ayırıyorlar, bu yüzden de işveren açısından daha yararlılar. Anneler, mümkün olduğu ölçüde izin kullanmamaya çalışıyor ve çocuğun kendi şahsi meseleleri olduğunun, işverenin bunu düşünmek zorunda olmadığının altını çiziyorlar.
Daha doğum yapmadan önce, ajanslar ya da tanıdıkları vasıtasıyla, bir bakıcı aramaya başlıyorlar. Çalışmayan, ev kadınlığı yapan büyükanneye gittikçe daha az rastlanıyor, dolayısıyla çocuğun bakımı için bir yabancı bulmaktan başka çıkar yol yok.
- İyice sorup soruşturuyor ve içime sinmeyen en ufak bir şey de dahi hemen bakıcı değiştiriyordum - diye anlatıyor Magdalena Jankowska, bir kadın dergisinin psikoloji bölümünün şefi ve bir anne. -Eşten dosttan içkici bakıcılara ya da örneğin çocuğu boğmaya kalkan bakıcılara dair şeyler işitmiştim. O nedenle de dikkatli olmayı tercih ettim. En sonunda bir köylü kızı buldum: Genç, sakin, sabırlı. Annenin yerini böyle bir bakıcının alması iyi mi oldu? İnsan öyle yoruluyor ki, bunu düşünmemeyi tercih ediyor.
- Ben - diyor Ewa Awdziejczyk, bir aylık derginin redaktörü - çocuğumu başka birisinin yetiştirmekte olduğu düşüncesinden hiç kaçmadım. Aksine, hatta bu, insanı zenginleştirici bir şey de sayılabilir. Bizim dadımız çocuklarım için tam bir büyükanne gibiydi; onlara dualar öğretiyor, dini geleneğimizi anlatıyordu. Çocuklarım bunları benden öğrenemezdi.
Çalışan anneler, genelde, çocuk sayısının değil, ama onlarla nasıl ilgilenildiğinin önemli olduğunu ifade ediyorlar. Bütün boş zamanlarını onlara ayırdıklarını, hafta içindeki yokluklarını hafta sonları telafi ettiklerini söylüyorlar. Ayrıca, bu durumun bazı artıları olduğunu da savunuyorlar. Çocuk bir motivasyon, harekete geçirici bir unsur, adrenalin; uğruna çalışacağınız birisinin olması daha şevkle çalışmanıza neden oluyor. Annelik, eğer sizdeki herşeyi alıp götürmüyorsa, büyük bir tatmin duygusu vermekte. Ev hanımı anneler bir rekabet yaşamıyorlar; çalışan annelerse, eğer büyükanneler ve dadılarla rekabeti kazanmak istiyorlarsa, çocukları ile olan bağlarını çok daha bilinçli kurmak durumundalar.
Böyle bir tutum, gittikçe artan bir toplumsal destek kazanıyor. XIX. yüzyıl ahlakçılarının, çalışan kadınların çorba yapmaya zaman bulamamayacaklarını - ki evdeki sıcak çorba aile saadetinin temeli kabul edilir ve eksikliği büyük sorunlara yol açabilir - dile getiren öğretileri, bugün sadece güldürüyor. Kadınlar ya da en azından büyük bir bölümü, artık evde hapis tutulmaya boyun eğmiyorlar.