Bir arkadaş ne güzel demiş yoksulluk sınırının 3.171 TL. olduğu bir ülkede 2,300 TL ye çok deniyor diye.
Bu ülkenin çok büyük bir kısmı açlık sınırının altında yaşıyor ve ne acıdır ki devletin takdir ettiği asgari ücret 700 lira civarında. Peki bu insanlar geçinebiliyorlar mı tabi ki hayır çünkü sürünüyorlar.
Evlerine kaç ayda bir et giriyor, meyve yiyebiliyorlar mı, doya doya ısınabiliyorlar mı ? Çocuklarına bırakın üst başı yiyecek alabiliyorlar mı ? Buna evet diyen çıkmaz herhalde. Bunlar ülkemizin gerçeği, hatta bu durum ülkemizin yüz karası. Keza emekliler, en bakıma muhtaç olup elden ayaktan düştüklerinde hayatlarının en zorlu mücadelesine giriyorlar, çünkü yaşam savaşı veriyorlar. Yaşlılar üşürler, büyüklerimiz yazın bile yelek giyer. Ama emekli adam, yaşlı insan ısınamıyor bile.
Bunların hayatımızın bir parçası olması ne yazık ki 2,300 TL iyi bir rakam haline getirmez.
Gönül ister ki hep yüksek olsun ama sanal platformlarda bile olsa (ki buraların bir şekilde okunduğuna hep inanırım) kanaat etmek yerine (yaşam biçimizde olsa bile) hep fazlasını istemeliyiz. Herkes için. Biz kanaat ettikçe devlet bizim için hiçbirşey yapmıyor, halkım zaten kanaatkar diyor.
İsteyeceğiz arkadaşlar, herkes için çocuklarımız için hayattan daha fazlasını isteyeceğiz. Bir örneğe kötü örneklerle değil, iyi örneklerle cevap vereceğiz. Biz belki şimdi birşey başaramayız ama çocuklarımız, belki torunlarımız iyi bir geleceğe sahip olurlar.
Tabi ki şükredelim ama bu hayatı tırmalama biçimimiz olmamalı.
işyerlerinde bile bazen hepimiz diyoruz keşke %10 zam verseler, ben artık arkadaşlarımı engelliyorum rakam telaffuz ettirmiyorum. Çünkü bir şekilde bilmediğimiz biri, yöneticiye bunlar %10 a fit der. O hesap devletten hep fazlasını isteyeceğiz. Biz alamazsak, evlatlarımız alır.