Bende firsat buldukça tüm yazilanları okuyorum. Çok sık olmasada yazıyorum. Benimde şahsi fikrim, çocukları bu tanıyı atlatan okul çağına gelmiş ve sorunsuz devam eden tecrübeli annelerin arada da olsa girip yazmaları yönünde. Onların fikirleri, yol göstermeleri inanıyorumki hepimiz için çok değerli.
Bizim otizm maceramiz, oğlum 21 aylikken başladı. Benim oğlumun (yazdiklarimi okuyanlar bilir) doğuştan gelen ileri seviyede çoklu besin alerjileri ve buna bağli gelişen ciddi reflü ve solunum sıkıntıları var. Doğduğu günden beri yavrumun bedeniyle savaşı sürüyor malesef. Tamamen alerji için gittiğimiz farklı bir hekimin oğlumun göz teması aığı şüphesiyle başladı herşey. 21.ayın sonunda haftada 5 saat özel eğitim, 2 saat ergo terapiye başladık. Oglum kısıtlı göz teması kuran, komut almayan, ismine seslendiğimizde bakmayan, anlamli kelimesi olmayan ve işaret etmeyen bir çocuktu. 4 ayin sonunda 100'den fazla kelimesi vardı, göz teması, işaret etme, isme bakma sorunlarimiz tamamen çözüldü. 26. Ayindan itibarende kelimeleri hergeçen gün arttı. Çok hızlı öğrenen bir çocuk. Şuanda 32 aylik cümle kurabiliyor. Bizim en büyük takintimiz sayilar, harfler ve renkler, özellikle kahverengi. Türkçeleri bitirdik şimdi İngilizce sayiyor, alfabeyi ve renkleri söylüyor. Bende evde nekadar sayi ve harflerle ilgili puzzle, oyuncak vs varsa hepsini kaldirdim. Fakat bu kısıtlı bir çözüm oldu. Sonuçta renkler, sayilar, renkler heryerde var. Bazı kelimeleri ezbere okuyor. Okudugumuzmasal kitaplarindan ezberlediği kelimeleri farkli bir yerde görünce bak inek yaziyo diyor mesela. Ekim ayinda haftada 3 gün 2 saat kreşe başladık psikologumuzun önerisiyle. Aslında 3 yarim gün gitmesi gerekiyor fakat beslenme ve sağlik sorunlarimiz buna elvermiyor malesef
Okulda masa başı aktivitelere katiliyor, vurma, ağlama, ısırma vs herhangi bir sorunumuz yok fakat çocuklarla iletişimide yok. Bizlerlede sorarsan herşeyi söyler, isteklerini şunu istiyorum, bunu istiyorum diye söyler fakat iletişimimiz soru cevap şeklinde. Canı istemezsede asla en iyi bildiği şey bile olsa cevap vermez. Heyecanlanınca himm hımm diye bir ses çikarip ordan biraz uzaklaşıp geri gelir. Ne, nerede, neden, kim, hangi, nasil sorularina dogru cevap verir. Bu ne, bu kim, bunla napilir, hangi sorularini kendide sorar. Duyguları yeni yeni öğreniyor fakat kendi duygularını başkaları üzerinden söylüyor. Mesela ergo terapide gördüğü ağlayan küçük bir çocuk var. Kendi ağlayınca onun ismini söyleyip ağliyor diyor. Kitapta okudugumuz bir çocuk var adı Oktay ve hikaye kitabinda Oktay korkup üzülüyor, geçen hafta hastaneye giderken yolu taniyip ağlamaya başladı ve oktay çok korkuş çok üzgün dedi mesela.. Bizdeki gelişmeler şuana kadar böyle.