Merhaba Kızlar,
6,5 aylık ikiz bebeklerim var .1 kız 1 erkek. sürekli evde onlarla birlikteyim ve her ne kadar istemesemde içimde sürekli kıyas yapıyorum.
kız bebeğim bana gülmüyor,
yabancı ayırmıyor seslenince bakmıyor,göz teması fazla değil, gülmüyor,
hırçın sinirli el hareketleri var.
oğlum beni görünce yattığı yerden kollarını havaya kaldırıp kucak istediğini belli ediyor,çığlıklar,kahkalar havada uçuşuyor. önceleri kardeşde olsa 2 farklı birey kıyas yapmamam lazım dedim. ama şimdi birşeylerin ters gitmesinden korktuğum için araştırmaya karar verdim.
Norolog a göstermek için erken sanırım. ama içim içimi yiyiyor sizlerden destek istiyorum lütfen bu aylar fikirlerinz nelerdir.
Amaç: Otizmde yaklaşık 1/3 oranında makrosefali görüldüğü bildirilmektedir. Kafa çevresinin (KÇ) neden ve ne zaman aşırı artmaya başladığı henüz yeterince aydınlatılamamıştır. Bu çalışmada, otizm veya yıkıcı davranım bozukluğu (YDB) tanısı konan ya da herhangi bir tanı konmayan oyun çocukları arasında, KÇne ek olarak boy persentili (BP) farkının incelenmesi ve bu farkın hangi yaş grubunda belirginleştiğinin araştırılması amaçlanmıştır.
Yöntem: Çocuk psikiyatrisi kliniğinimizde izlenen, ortalama yaşı 30.888.06 ay olan tüm oyun çağı çocuklarının (n=90) kapsamlı klinik değerlendirmesi yapılmıştır. Anneler otizm davranış kontrol listesini (ODKL) ve Çocuk Davranış Değerlendirme Ölçeği-2/3ü (ÇDDÖ/2-3) doldurmuştur. Çocukların KÇ, BP ve vücut ağırlığı standart bir şekilde ölçülmüştür. Bulgular: Yalnız 2-3 yaş grubunda, otizm tanılı çocuklarda KÇ (p<0.001) ve BP (p<0.001) diğer çocuklara göre anlamlı olarak daha yüksek bulunmuş ve boy persentilleri ile ODKL puanları arasında anlamlı korelasyon saptanmıştır. Post-hoc analizde KÇnde otizm grubu ile tanı konmayan grup (p=0.007) ve YDB grubu arasında (p=0.04); BPnde ise yalnız otizm tanılı grup ve tanı konmayan grup arasında (p=0.017) anlamlıfark saptanmıştır. Sonuç: Özellikle 2-3 yaş arasında anlamlı derecede daha büyük BÇ, otizmi çok sayıda benzer klinik belirtilere sahip YDBndan ayıran bir özellik olarak dikkate alınabilir. Otizmin varlığı ve otistik belirti şiddeti ile BP arasında özellikle 2-3 yaş arasında bulunan anlamlı korelasyon, bu alanda yapılacak çalışmalarda KÇne ek olarak BPnin de dikkate alınmasının ve bu ilişkinin altında yatan patofizyolojik sürecin daha ayrıntılı incelenmesinin gerektiğini düşündürmektedir.
Otizm, katı ve basmakalıp davranış örüntüsüne ek olarak sosyal etkileşim, iletişim ve sembolik ya da imgesel oyunda kısıtlılığın görüldüğü ciddi bir nöropsikiyatrik bozukluktur.Ölçülebilen az sayıdaki fiziksel bulgulardan biri olan oksipitofrontal kafa çevresi (KÇ), otizmde normal bireylere göre anlamlı bir farklılık gösterebilmektedir.Sağlıklı ya da klinik örneklemdeki kontrol gruplarına göre tutarlı bir şekilde daha Yüksek bir oranda makrosefaliye sahip olan otizm tanılı çocuklarda bu oran %14-34 arasında görülmektedir.Otizmde en çok yinelenen nörobiyolojik bulgunun makrosefali olduğu söylenebilir.Otizm ile artmış KÇ ilişkisini ilk tanımlayan Kannerdir. Çok sayıda çalışma yapılmasına karşın, otizm ile makrosefali arasındaki ilişkinin oluşum düzeneği henüz yeterince anlaşılamamıştır.Otizm gelişecek çocuklarda KÇnin ne zaman aşırı artmaya başladığı henüz yanıtlanamamışbir sorudur.Otizmin belirtileri en sık 2-3 yaşları arasında belirginleşir ve bu yıllarda anormal beyin büyümesi gerçekleşmiş durumdadır.Bu durum aşırı beyin büyümesinin daha erken yaşlarda, belki de klinik olarak davranış sorunlarının görülmeye başlamasından çok daha önce başlamış olma olasılığını düşündürür.Otizmi olan çocuklarla erken dönemde KÇni inceleyen çalışmalar doğum sırasında ya da doğumdan kısa bir süre sonra makrosefalinin görülmediğini belirlemiştir. Öte yandan,birçok çalışmada otizm tanılı çocukların doğum sırasında daha küçük KÇne sahip oldukları bildirilmiştir.
Doğumun hemen sonrasında ise, 1-2 aylık dönemden itibaren aniden KÇ ölçümlerinde bir yükselme görülmüştür.Çalışmaların hemen hepsi makrosefalinin önemli bir klinik bulgu olduğu ve daha fazla araştırma yapılması gerektiği sonucunu bildirmiştir.Otizmin klinik tanısı görece geç konabildiğinden, bu çocuklarda daha erken dönemdeki beyin patolojisi büyük ölçüde araştırılamamıştır.
KÇ ve benzeri geriye dönük olarak yapılan ölçümler ve birlikte yapılan manyetik rezonans görüntüleme (MRG) çalışmaları önemli bir çalışma alanı açmıştır.Günümüze dek yapılmışçalışmalar otizmde anormal beyin gelişimi üzerine güçlü ve tutarlı bulgular ortaya koymasına karşın, normal gelişim gösteren ve klinik kontrol gruplarıyla (idiyopatik zeka geriliği ya da diğer nörogelişimsel bozuklukların karşılaştırmalı çalışmalara gereksinim olduğu belirtilmiştir.Çalışmaların çoğunda orantısız bir şekilde artan KÇne paralel bir vücut ağırlığı ya da boy artışı gösterilmemiştir.Ancak, daha yakın dönemde yayımlanan çalışmalarda KÇ artışına ek olarak süt çocukluğundan itibaren anlamlı olarak artan genel vücut büyüklüğü ve boy uzunluğu bildirilmiştir.Bu çalışmada, otizm veya yıkıcı davranım bozukluğu tanısı konan ya da herhangi bir tanı konmayan 43 aylıktan daha küçük çocuklar arasında, KÇne ek olarak boy persentillerindeki (BP) farkın incelenmesi ve olası farkın hangi yaş grubunda belirginleştiğinin araştırılması amaçlanmıştır. Bu çalışma, bir klinik örneklemdeki erken çocukluk dönemi olgularıyla yapılan, otizm olgularını diğer tanı gruplarıyla ve tanı konmayan olgularla karşılaştıran ve boy uzunluğu farkını da inceleyen bir çalışma olması nedeniyle özgün bir nitelik taşımaktadır. Ayrıca, otizm belirti şiddeti ile boy ve KÇ arasındaki ilişkinin de incelenmesi amaçlanmıştır.
YÖNTEM
Kat#l#mc#lar
Çalışmaya on aylık dönemde, en az bir psikiyatrik yakınma ile ailesi tarafından çocuk psikiyatrisi kliniğine getirilen, erken çocukluk dönemindeki (0-43 aylık) tüm hastalar ve anne-babalarının alınması planlanmıştır. Bilgilendirilmiş onam ile çalışmaya katılmayı kabul eden, değerlendirme ölçeklerini dolduran ve çalışma dışı tutulma koşulları bulunmayan tüm çocuklar (n=90) çalışmaya alınmıştır. Çocukların yaş ortalaması 30.88±8.06 (aralık: 15-43) aydır. Çalışma dışı tutulma koşulları: Araştırma varsayımlarının değerlendirilmesini etkileme olasılığı nedeniyle boy ve kilo persentilleri üçün altında kalan ve/veya kronik nörolojik, akciğer, kalp, böbrek ve/veya sistemik hastalık tanısı konmuş tüm olgular çalışma dışı tutulmuştur. De)erlendirme araçlar#
Otizm Davranış Kontrol Listesi (ODKL)
: Bu ölçek özellikle okul çağı çocuklarında şiddetli yakınmalar gösteren çocuklarda otizm belirtilerini değerlendirmek üzere kullanılmaktadır. Ancak, üç yaşından küçük çocuklarda da tanıya yardımcı olduğu kanıtlanmıştır. Duyusal, sosyal ilişkilenme, beden ve nesne kullanımı, dil ve özbakım becerileri olmak üzere beş alt testten ve 57 maddeden oluşan bu ölçek çocuğu yakından tanıyan anne-baba ya da öğretmen tarafından doldurulmaktadIR.
İki-Üç Yaş Çocukları İçin Davranış Değerlendirme Ölçeği (Child Behavior Checklist/2-3,
ÇDDÖ/2-3):
ÇDDÖ/2-3 içe dönük sorun, dışa dönük sorun ve toplam skoru olmak üzere, çocuğun davranışsal/duygusal sorunlarını puanlayan bir ölçektir ve tüm dünyada yaygın olarak kullanılmaktadır. Yüksek düzeyde bir haftalık (r=0.88) ve bir yıllık (r=0.73) test-tekrar test güvenilirliği vardır. ÇDDÖ/2-3ün Türkçeye çeviri ve uyarlaması 1993 yılında yapılmıştır.
Ölçeğin iç tutarlılığı 635 çocuğun puanları üzerinden elde edilen Cronbach alfa katsayısı içe yönelimde 0.77, dışa yönelimde 0.76 ve toplam sorunda 0.82 olarak bulunmuştur.
Türk Çocuklarında Gelişim Eğrileri:
Tüm çocukların oksipitofrontal kafa çevresi, boy ve ağırlıkları bu araştırmanın birinci yazarı tarafından standart bir yöntemle ölçülmüş ve ölçümlerin persentil olarak karşılıkları Likert tipi bir ölçüm üzerinde 1-11 arasında kaydedilmiştir. Sıfır-Üç Yaş Psikiyatrik Değerlendirme Demografik Bilgi Formu: Sosyodemografik verilerin sorgulanması amacıyla çocuk ve ailenin geliş yakınmalarının öyküsü, gelişim öyküsü, tıbbi özgeçmiş, ilişkiler, aile, çevre ve kültürel alt yapının kapsamlı olarak değerlendirildiği; Amerikan Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Akademisinin erken çocukluk dönemini değerlendirmek üzere geliştirdiği pratik parametrelerden yararlanılarak hazırlanan Sıfır-Üç Yaş Psikiyatrik Değerlendirme Demografik Bilgi Formu kullanılmıştır. Sıfır-Üç Yaş Ruhsal Durum Muayenesi (Infant & Toddler Mental Status Examination ITMSE):Erken çocukluk dönemine özgü ruhsal sorunların değerlendirilmesinde, özellikle o yaşa özgü bir ruhsal durum değerlendirmesi gereksinmesi nedeniyle Sıfır-Üç Yaş Ruhsal Durum Muayenesi geliştirilmiştir.
Genel görünümü, ortama tepkileri, oyun ve benzeri 10 ana değerlendirme grubundan oluşur. Amerikan Çocuk Psikiyatrisi Akademisi tarafından sıfır-üç yaş grubu için ruhsal durum muayenesi gereci olarak önerilmektedir.
Çal#$ma deseni ve uygulamalar Anne-babalar ve çocuklarla, kapsamlı bir ruhsal durum muayenesinin yapıldığı ve yapılandırılmış ölçeklerin doldurulduğu her biri en az bir saat süren en az iki klinik değerlendirme yapılmıştır. Katılımcıların yaşının küçük olmasınedeniyle ve bu yaş grubunda tanı geçerliliğinin düşük olabileceği öngörüsüyle çocuklara konan tanılar tanı gruplarına ayrılmıştır (ör., davranım bozukluğu, dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu gibi tanılar yıkıcı davranım bozuklukları (YDB) grubuna alınmıştır. Oksipitofrontal KÇ, boy ve vücut ağırlığı tek bir uygulamacı tarafından standart araçlar kullanılarak ölçülmüştür. Verilerin istatistiksel analizi Bu çalışma kesitsel desene sahiptir. Bu nedenle zaman içindeki değişimi ve neden-sonuç ilişkisini araştırmamıştır. Özellikle grup farklılıkları ve korelasyonlar incelenmiştir. Uygulanan ölçeklerden elde edilen sürekli değişkenlerin dağılımları tek-örnekli Kolmogorov-Smirnov testleri, histogramlarla incelenmiştir. Dağılımları normal olarak değerlendirilmeyen ÇDDÖ/2-3 içe yönelim puanı ve ODKL puanları ile nonparametrik istatistikler uygulanmıştır. İlişkisellik analizlerinde, her iki değişkenin de normal dağılım gösterdiği ölçümler için Pearson korelasyonu, diğer durumlarda Spearman korelasyonu testi uygulanmıştır. Anlamlı korelasyon gösteren değişkenler daha sonra oluşturulan gruplarla, tek-yönlü ANOVA ya da Kruskal Wallis testleri ile de değerlendirilmiştir (ör., tanı grupları arasında KÇ persentili farkı). Bu istatistiklerin post-hoc analizlerinde Tukey testi uygulanmıştır. Tüm veriler SPSS 11.0 istatistik programlama sistemi kullanılarak değerlendirilmiştir.
BULGULAR
Tüm olgular değerlendirildiğinde, otizmi olmayan çocuklarla karşılaştırıldığında, otizm tanılıçocuklarda anlamlı olarak daha yüksek KÇ persentili (p=0.004) ve boy persentili (p=0.01) saptanmıştır. Otizm tanısı konan ve konmayan çocuklarda KÇ ve boy persentilleri yaş gruplarına ayrılarak incelendiğinde, yalnız 2-3 yaş grubunda otizm tanılı çocuklarda KÇ (p<0.001) ve boy persentili (otizm 8.71±1.60, YDB 8.4 1.98, tanı konmayan 7.07±1.75; p<0.001) anlamlı olarak daha yüksek bulunmuştur (Tablo DSM-IV tanı gruplarına göre incelendiğinde, çocukların %31.1ine (n=28) otizm, %15.6sına (n=14) YDB tanısı konmuş; %17.8ine (n=16) herhangi bir tanı konmamıştır. Bu üç grup karşılaştırıldığında KÇ (otizm 6.64±2.58, YDB 4.861.87, tanı konmayan 4.44±1.78; p=0.01) ve BP (p=0.014) anlamlı olarak farklılık göstermiştir. KÇ için yapılan post-hoc analiz otizm ile tanıkonmayan grup arasında (p=0.007) ve otizm ile YDB arasında (p=0.04); boy persentili için yapılan post-hoc analiz ise, yalnız otizm ve tanı konmayan grup arasında (p=0.017) anlamlı fark olduğunu göstermiştir.
Yaş ve tanı gruplarına göre KÇ ve BP Kafa çevresi farkı otizmde neden ve ne zaman başlıyor?
Çocuk psikiyatrisi klinik örnekleminde yer alan üç buçuk yaşından küçük tüm çocuklar kontrol olgularıyla karşılaştırıldığında, otizm tanılı olgularda KÇne ek olarak BPnin de anlamlı olarak daha büyük olduğu saptanmıştır. Bu farkın yalnız iki-üç yaş grubunda anlamlı olduğu görülmüştür. Ayrıca, otizm belirti şiddetinin BP ile anlamlı biro korelasyon gösterdiği görülmüş'ekil 2. Yaş ve tanı gruplarının kafa çevresi (KÇ) ve boy persentili (BP) ortalamaları (*p<0.001)Yakın zamanda yapılan çalışmaların önemli bir bölümü makrosefalinin otizm için bir risk işareti olabileceğini öne sürmektedir.Bu varsayım doğru ise, otizmde saptanan fiziksel bir bulgu olan makrosefali etiyolojik ve prognostik açıdan değer taşıyan önemli bir erken dönem belirleyicisi olabilir.Bu bulgu, saptanabilen tıbbi bir bozukluğun sonucu olarak görülmemekte ve yaygın gelişimsel bozuklukların (YGB) bazan fiziksel gelişim anormallikleri ile ilişkili olabileceğini düşündürmektedir.
Fenotipik özelliklere, başlangıç zamanına ve şekline, nöbet öyküsüne, ya da zeka düzeyine dayalı olarak oluşturulmuş klinik alt grupların hemen hepsinde saptanan oksipitofrontal çap büyüklüğü, otizmde makrosefalinin bağımsız klinik bir değişken olduğunu desteklemektedir.
Kontrol grubundaki çocuklarla karşılaştırıldığında, otizm tanısı konmuş olan çocukların akrabalarında makrosefali yaygınlığının daha yüksek olması da bu özelliğin otizmin patogenezinde ailesel bir risk etkeni olabileceğini düşündürmektedir. Bizim çalışmamızda elde edilen bulgular daha önceki çalışmalarda da belirtilen makrosefalinin otizmin ayırt edici bulgularından biri olduğunu desteklemektedir. Otizm gelişecek çocuklarda KÇnin ne zaman aşırı artmaya başladığı son yıllarda daha çok araştırılmıştır.Birçok çalışmada otizm tanılı çocukların doğum sırasında daha küçük KÇne sahip oldukları bildirilmiştir.Yakın zamanda yapılan bir başka çalışmada KÇ artışının ikinci yaşta oldukça yavaşladığı ve bu dönemde, paralel olarak klinik belirtilerin daha da kötüleştiği belirlenmiştir.Otizm tanılı olmayan çocuklarda da KÇ ölçümlerinin beyin hacmi ölçümleri ile korelasyon gösterdiği belirtilmektedir.Beyin görüntüleme ve postmortem inceleme yöntemini kullanan diğer araştırmacılar otizmde görülen makrosefalinin artan beyin hacmi ile ilişkili olduğunu ve otizmi olan çocuklarda beyin hacminin 2-5 yaşları arasında arttığını öne sürmüştür.Ancak, anlamlı büyümenin ne zaman başladığı bir tartışma konusudur. Yakın zamanlı çalışmalar anormal beyin genişlemesinin ilk iki yılda başladığını belirtmektedir.Klinik olarak otizmin ortaya çıkmasından daha önce, farklı iki dönemde beyinde anormal büyüme gerçekleşiyor olabilir. Doğum sırasında küçük ya da normal sınırlarda olan KÇ, 1.-2. aylar ve 6.-14. aylar arasında hızla büyüme gösterebilir.Anormal düzeyle hızlanmış KÇ büyümesi otizm riski açısından erken dönemde gözlenebilen bir uyarı olabilir.Öte yandan, makrosefali varlığından daha çok anormal bir düzeyde ivme kazanan KÇndeki artışın otizm riski ile ilişkili olabileceği varsayımı ileri sürülmüştür.Uzunlamasına bir desene sahip olan çalışmalarında, iki değerlendirme arasında KÇ persentilinde 25 ya da daha fazla artış, KÇ artışında anormal ivme kazanma olarak tanımlanmıştır. Otizm olgularının %35inde anormal ivmelenme saptanmıştır. Yakın zamandaki bir başka çalışma ise, otizm tanılı grubun doğum sırasında anlamlı olmasa da, daha büyük KÇne sahip olduğu bildirilmiştir.
Ancak, dört aylık olduklarında otizm tanılı grupta KÇ anlamlı olarak daha yüksek değilken, vücut ağırlığı ve boy persentilleri daha yüksek olarak saptanmıştır.İvme kazanan bir KÇ artışı gösteren otizm tanılı çocuklar daha yüksek uyum becerileri ve daha düşük sosyal sorunlar ortaya koymuşlardır.
Bu çalışmada KÇnde anormal artış ilk 1-2 ay arasında gösterilmiştir.Otizmle KÇ arasındaki ilişkiye neden olan patoloji henüz yeterince aydınlatılamamıştır. İki-dört yaşları arasında en belirgin hacim artışı, yüksek düzeydeki bilişsel, sosyal, duygusal işlevler ve dil becerileri alanlarında görev alan serebral, serebellar ve limbik yapılarda görülür. Aşırı büyümeyi anormal düzeyde yavaşlamış ya da duran bir büyüme dönemi izler. Otizmde gözlenen bu anormal beyin büyüme dönemi serebral devrelerin oluştuğu ve bu oluşumun dış etkilere en duyarlı olduğu dönemdir. Sonuçta oluşan bozuk bağlantı sistemi ve işlevin kaybı otizmin belirtilerinin ortaya çıkmasına neden olabilir.Otizmde gözlenen artmış beyin hacminin özellikle nedeni açıklanamayan bir şekilde gelişen beyaz madde artışına bağlı olduğu düşünülmektedir.Otizmle ilişkili olması olası temporal lob anormallikleri gözle görülen hacim farklılığından daha çok işlevsel yapılanma ile ilişkili gibi görünmektedir.
Bu bulgular otizmde postnatal dönemde süren ve olasılıkla beyaz maddeye sınırlı olarak gelişen bu sürecin özellikle intrahemisferik ve kortikokortikal bağlantıları etkilediğini düşündürmektedir.
Serebellumdaki anormallikler arasında hacim anormallikleri, Purkinje nöronlarında sayı ve boyut anormallikleri, moleküler bozukluklar yer alır.Ayrıca, HOXA1 A218G polimorfizmi otizm tanılı bireylerdeki KÇ farkının yaklaşık %5ini açıklamaktadır.Homeoboks transkripsiyon faktörleri gen ailesinin bir üyesi olan HOXA1 geni bazı nöral yapıların gelişiminde kritik bir role sahiptir.
Megalensefalinin otizme özgü olmayıp daha çok otizme eşlik eden hiperaktivite ve dürtüsellik belirtileri ile ilişkili olduğu öne sürülmüştür.Ancak bizim çalışmamızda otizmi olan çocuklarda YDB olanlara göre anlamlı olarak daha yüksek KÇ persentilleri saptanmıştır. Bunlara ek olarak, daha çok düşük işlevli ve eşlik eden tıbbi sorunları olan otizm grubu çocuklarda mikrosefali de daha sık görülebilmekte ve büyük olasılıkla genetik ayrı bir grubu düşündürmektedir.
Çok az sayıda çalışmada otizm olgularında boy uzunluğu farkı ele alınmıştır. Bizim çalışmamızda, otizm tanılı olgular diğer çocuklarla karşılaştırıldığında, özellikle iki-üç yaş grubunda boy persentillerinde belirgin yüksekliğin olduğu, ancak bu farkın üç yaşından büyük grupta gözlenmediği saptanmıştır. Öte yandan, yalnız iki-üç yaş grubunda, otizm belirti şiddeti ile boy persentili arasında anlamlı bir ilişki gösterilmiş-Bir başka çalışmada, benzer şekilde otizm olgularının kontrol olgularına göre daha büyük KÇne ek olarak daha uzun bir boya da sahip oldukları bildirilmiştir.Bir başka çalışmada ise yüksek işlevli otizm ve Asperger sendromu olgularının da, kontrol olgularına göre daha uzun bir boya sahip oldukları görülmüştür.
İlk üç yıllık hastane kayıtlarının incelendiği bu çalışmada otizm olguları ile Asperger sendromu olguları arasında boy uzaması açısından fark gözlenmemiş; kontrol olgularına göre daha büyük KÇne ek olarak daha uzun bir boya da sahip oldukları bildirilmiştir.
Bu çalışma kesitsel bir desene sahiptir ve olguların KÇ, boy ve kilo persentillerinin zaman içindeki değişimi araştırılmamıştır. Kontrol olgularıda psikiyatrik yakınması olan çocuklardan oluşmaktadır. Ancak klinik grupta daha düşük bir olasılıkla anlamlı fark saptanacağı öngörülebileceğinden, saptanan anlamlı farklar otizm tanılı grubun ayrımını daha da güçlendirebilir. Olguların birinci derece yakınlarında KÇ, boy ve vücut ağırlığı persentilleri ölçülmemiştir. Örneklem bazı daha küçük alt gruplarla analiz yapmak için yeterli olamayacak düzeyde görece küçük sayılabilir. Bu çalışmada, çocuk psikiyatrisi klinik örnekleminde yer alan üç buçuk yaşından daha küçük çocuklar kontrol olgularıyla karşılaştırıldığında, otizm tanılı olgularda KÇne ek olarak BPnin iki-üç yaş grubunda anlamlı olarak arttığı saptanmıştır. Otizm tanısının varlığı ve belirti şiddeti ile boy persentili arasında özellikle iki-üç yaş grubunda bulunan anlamlı korelasyon, bu alanda yapılacak çalışmalarda KÇne ek olarak BPlerinin de dikkate alınmasının ve bu ilişkinin altında yatan fizyopatolojik sürecin daha ayrıntılı incelenmesinin gerektiğini düşündürmektedir. Daha önceki çalışmalarda öngörülene benzer olarak, bu çalışmada elde edilen bulgular, ivme kazanan KÇ ve BP artışının erken dönemde otizm için bir belirleyici ve ayırt edici bir bulgu olabileceği görüşünü desteklemektedir.