Onlara Çocukluklarını Hediye Etmek . . .

Rozel62

sevgiler
Kayıtlı Üye
27 Mart 2008
2.523
8
Sokak çocuğu kimdir ?

Sokak çocuklarının tanımı zordur. Tanım her ülkeye göre değişir. Brezilya’nın sokak çocuğuyla Türkiye’nin sokak çocuğunun koşulları aynı değildir. Özellikle çocuğun eviyle olan ilişkisi ve madde kullanıp kullanması, suçla ilişkisi gibi birçok faktörün değişkenliği sokak çocuklarını tanımlamayı da zorlaştırır. Bu yüzden de sokak çocukları kimdir sorusunun cevabını vermek biraz zordur.

Genellikle sokak çocukları iki ana gruba ayrılarak ele alınmaktadır. Bunlar; gerçekten bu tanıma uyan sokak çocuğu yani evi olmayan sokakta yaşayan çocuklar ile sokakta çalışıp akşam evine dönen yani bir evi olan, akşamları düzenli olmasa da evine dönen çocuklar olarak gruplandırılmaktadırlar.

Sokağın Çocukları: Çocukları yetiştirmekten sorumlu yetişkinler tarafından herhangi bir koruma, denetleme ya da yönlendirmenin olmadığı bir pozisyonda, ailelerinden kopmuş - en geniş anlamıyla sokağı ev edinmiş - şekilde yaşayan çocuklardır.

Sokaktaki Çocuklar: Ailelerinin destekleri hızlı bir şekilde zayıflayan, sokaklarda ya da alışveriş merkezlerinde çalışarak ailenin yaşam sorumluluğunu paylaşan çocuklardır. Bu çocuklar için ev; oyun, kültür ve günlük hayat merkezi olmaktan çok uzaktır. Yine de sokak onların günlük aktiviteleri halindeyken, çoğu geceleri evlerine döner. Aile ilişkileri bozuluyor olsa da, çocuklar evdedir ve hayatı ailelerinin bakış açısıyla görmeye devam etmektedirler.

Sokağın çocukları, günlük yaşam için aile desteğinden yoksun, yalnız bir şekilde mücadele eden daha küçük bir gruptur. Genellikle “terkedilmiş” olarak bilinmelerine rağmen güvensizlikten, reddedilmeden ve şiddet içinde büyümekten yorulmuş bir şekilde çocukların da ailelerini kendilerinin terk etmiş oldukları gözlenmektedir. Bu çocukların aileleriyle bağlarının tamamen kopmuş olduğu görülmektedir.
 
Neden sokak çocuklarının sayısı artıyor?

Ülkemizin hızlı bir endüstrileşme sürecine girmesiyle birlikte oluşan sağlıksız kentleşme sonucunda toplum yapısındaki değişikliklere paralel olarak aile yapısı eskiye göre farklılaşma göstermiştir. Bu farklılaşmaya ayak uyduramayan ailelerde ise bir çok istenmeyen değişimler ortaya çıkmıştır. Bu değişimlerin ilki göç olgusudur. Ekonomik nedenler başta olmak üzere terör ve diğer nedenlerden yaşadığı yeri bırakan ailede aileye para getiren kişi evin babasıyken işsiz kalması sonucu daha kolay iş bulan evin annesi sonra da çocuğu çalışmaya başlamıştır. Başka şehire göç edilmesi sonucu hemşehri dayanışması olsa da geniş ailenin getirdiği birçok avantaj ortadan kalkmıştır. Bu durum en çok çocuğu etkilemiştir. Çünkü büyükbaba, büyükanne, teyze, amca otoritesinden kurtulan çocuk küçük yerden büyük yere gelince disiplinden de hemen kopmuş ve ilk olarak okula devam etmemeye başlamıştır.

Bu süreç içinde ekonomik yoksulluk ve köyden-kente göç sonucu oluşan kültürel çatışmayı da yaşayan aileler kent yaşamının dışına itilmektedir. Kırsal kesimde ailenin geleneksel olarak aldığı psikolojik, sosyal, ekonomik destek kentlerde toplumsal kurumlar tarafından sağlanamadığından, büyük ümitlerle kente göçen yığınların aile ilişkileri olumsuz etkilemekte ve çocukları başıboşluğa sürüklemektedir. Ayrıca boşanmalar, resmi nikah olmaksızın yapılan evlilikler, değişik eşlerden olan çocuklar, ebeveynlerden birinin evi terk etmesi gibi nedenler de çocukların sokak yaşamını seçmesine neden olabilmektedir.
Gecekondu ilk ismiydi şimdiyse varoşlar deniliyor ama genel anlamda tapusuz yeşil alanların ve tepelerin üzerine tuğlalar ve demir filizlerinin oturtulmasıyla kaçak olarak yapılandırılan bölgelerde yaşam kurmaya çalışan aile birimlerinden sokak çocuklarının özellikle sokakta çalışan çocukların çıktığını görüyoruz. Sorun yoğunlukla metropol illerde görülmektedir. Özellikle İstanbul gibi gecekondulaşmanın ciddi boyutlarda sorun olduğu ortamlarda ailelerin kontrolünden çıkan çocuk sayısı günden güne artmaktadır. Soruna kısa süre içinde sistemli bir müdahale yapılmaması durumunda ise bir süre sonra büyük bir olasılıkla suçluluk oranında bir patlama yaşanacak ve sorunun çözümü için daha büyük yatırımlar yapılması gerekecektir.

2828 sayılı Kanun kapsamına giren bu soruna hizmet götürmek Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumunun görevidir. Ancak bu sorun çeşitli sorunların bileşkesi olduğundan çok yönlü bir işbirliği ve koordinasyonu içeren rehabilitasyonu gerektirmektedir. Belirtildiği gibi bu sorunun gerçek nedeni köyden kente göç, onun sonucu oluşan çarpık kentleşme, bunların beraberinde getirdiği ekonomik yoksulluk, işsizlik ve eğitimsizlikten kaynaklanmaktadır. Sağlıksız aile ortamında yetişen çocuğun eğitimine önem verilmemekte, çocuğun aile bütçesine katkıda bulunması beklenmekte ve çocuk yaşına uygun olmayan ruhsal ve fiziksel sağlığını tehlikeye sokan işlerin yanı sıra bağımlılık kazanmasına neden olan işlerde (mobilya cilası, ayakkabı tamircisi...vb.) çalıştırılmaktadır.
Bu çocuklar para kazandığı için kendini yetişkin gibi hissetmektedir. Çoğu zaman ailenin denetiminden uzaklaşan çocuk eğitimini yarım bırakmakta, akran gruplarından soyutlandığı gibi yetişkinlerin dünyasına da girememektedir. İş ortamına da uyum sağlayamayarak işten ayrılmakta ve sokaktaki sınırsız, sorumsuz özgürlüğü seçerek sosyal yaşamdan tamamen kopmaktadır
 
Onlara Çocukluklarını Hediye Etmek . . .

Prof. Dr. Oğuz POLAT


1950’li yıllarda onlara köprüaltı çocukları denirdi. Onlar tek tük ortalarda gezinen, geceleri köprüaltlarına sığınan, hepimizin merhamet, iyiniyet ve sempatiyle baktığımız çocuklardı. Sonra günler geçti, yıllar geçti. Birdenbire sayılarının arttığını, her adım başı önümüze çıktıklarını görmeye başladık. Ya trafik ışıklarında durduğumuzda arabanın camlarına atlıyor, elindeki kirli bezle camları siler gibi yapıp para istiyor ya da bir vitrinin önünde yolunuzu kesip “selpak alsana benden” diyorlardı. Ardından geceleri sokaklarda köşebaşlarında görür olduk onları. Kuytularda 3-5 kişilik gruplar halinde, ellerinde kese kağıtları, içinde de tiner şişeleri koklayıp durmaktaydılar. Köprüaltları yerini üst geçitler, bankamatiklere bırakmıştı.
Sokak çocukları artık gündemimize yerleşmişti. Özellikle son on yılda büyük şehirlerimizde İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Antalya ve Bursa’da göçlerden sonra sayıları gecekondularla aynı hızda artış gösteren sokakta yaşayan bu çocuklarımıza her yerde, her saatte rastlar olmuştuk.
Bu çocuklarımızın evleri sokaklar, çatıları da gökyüzü olmuştu. Aileleri yoktu. Ya göç edip gelmişlerdi ya da dayaktan, cinsel tacizden kaçmışlardı. Önceleri masum bir şekilde sokaklarda özgürce yaşadıklarını sanmışlardı. Ama kısa süre önce sokak çeteleri, “yaşamak istiyorsan bize katıl” demişlerdi. “Bizle yaşayacaksın, ailende biziz, işin de” denmişti. Hırsızlık, uyuşturucu kuryeliği, yaralama, gaspta kullanılan çetenin üyesi olmak istemeseler de onlara sunulan çok seçenek yoktu. Çocukluk yaşlarında oyun, okul, gülmek yerini kavga, dövüş, hırsızlık almıştı.
Oyunu düşlemek, güzellikleri hayal etmek için tek çıkar yol tiner koklamaktı. Dünyayı unutmak ve özlenen hayalleri yaşamak. Tiner işte bunu sağlayan araçtı. Ama ne pahasına?
İşte bu noktada sorumluluklarımızın başladığı noktaya geliyoruz. Yapabileceğimiz birşeyler var; bunlar bireysel yaklaşımlarla tek tek çocuklara kişi olarak yardımcı olmaktan başlayarak aynı amaçlara hizmet veren kişilerin birlikte oluşturdukları sivil organizasyonlara kadar değişen boyutlarda olabilir. Ancak akademik anlamda ilk yapılması gerekli olan durum saptamasının yapılmasıdır. Ama konuyu açıklığa kavuşturacak çalışmaların daha bugünlerde gerçekleştirildiği görülmektedir. Orta ve uzun dönem stratejilerin oluşturulmasında çok belirleyici olan bu örnek bile daha çok başlangıçta olduğumuzu göstermektedir.
Sokak çocukları ile ilgili yapılabileceklere karar verebilmenin ilk koşullarından birisi konu hakkında bilgilenmek ve veriye sahip olmak.
Akademik çalışmaların sosyal anlamda yansımaları olmasına ve topluma hizmete dönüşmesi gerektiğine inanan biri olarak yaklaşık bir yılı geçkin bir süredir 7 sivil toplum kuruluşu ve devletle işbirliğinde başarılı olarak çalışmalarını sürdürdüğümüz Yeldeğirmeni Sokak Çocukları Merkezi'’in ülkemiz için iyi bir örnek olacağı inancındayım.
Sonsöz olarak şunu söylemek istiyorum. Bu çocuklarımız için yapmamız gereken birşey var.
ONLARA ÇOCUKLUKLARINI HEDİYE ETMEK.
Diğer yaşıtları gibi okula gitmeliler, oyun oynamalılar, evleri, dostları, aileleri olmalı.
Bunu sağlayabilir ve onlara yardım edebiliriz ve de etmeliyiz.
Bir toplum ancak bütün çocuklarının mutlu olduğu gün yarınlarına güvenle ve gülümseyerek bakabilir.
 
003wq3kd0mn8.jpg
 
Sayfa no yok
Cilt no yok
Hane no yok
Ana adı, ben sokak çocuğuyum abi
Hani şu uçurtması gökyüzünde asılı kalan,
Bilyelerini rüyalarında unutan,
Ve oyuncaklarını masal kahramanlarına çaldıran,
Çocuk varya o benim işte, o benim abi...
Sahi bir annem olmalıydı dimi
Ben dudaklarımda sokakları besteliyorum oysa
Sahi abi tadı nasıldı anne sütünün
Anneler nasıl okşardı çocuklarını
Anne kokusu nasıldır kim bilir
Ana ha, bir anne çizebilirmisin benim için
Karanlığın kar soğuğu parmak uçlarına bir anne
Ve yanına beni eklermisin abi
Tıpkı suluboya resimlerdeki gibi sımsıcak
Sahi abi senin gözlerini kesmiyor değil mi
Bir köprünün soğuk, gergin ve karanlık bedeni
Sahi sen hiç seyrettin mi aydedeyi bir köprünün altından,
Üşüdün mü abi kayan bir yıldıza bakarken,
Boşver...
Gel boyat istersen ayakkabılarını
Ben şu ayakkabıların bağcıklarından asılıyorum hayata
Gel boyat ayakkabılarını
Boyatta resmi çıksın dostun, düşmanın tüm kaldırımların
Sayfa no yok
Cilt no yok
Hane no yok
Yokların varlığında tam göbek bağından hiç yakalandın mı hayata
Bir de bir de babam olmalıydı di mi?
Beni dövecek bir babam bile yok biliyor musun?
Nasırlı ellerinde şevkat arayacağım bir insan
Kimbilir, bayramlarda neler alır babalar çocuklarına
Unutmuşum, bayramlarınız da vardı sizin öyle değil mi, arifeleriniz
Bayramlarda temize çekilen dostluklar vardı sonra
Oysa ben kırık dökük ıslıklar ısmarlıyorum güneşe ve mehtaba
Yankısız, bestelenmemiş ve bestelenmeyecek serseri ıslıklar
Bir babam olsaydı belki yeterdi
Çocuk olurdum eskisi gibi, şımarırdım öylesine
Boşver abi...
Kimin neyine bayram, kimin neyine hediye
Baba kimin neyine abi
Sahi senin düşlerin vardır
Göremediğin rüyanın düşünü kurar mısın hiç
Ahmet bir düş görmüş geçenlerde
Köprü altında tanıştık, soğuk ve geç gelen bir gecede
Utanırken anlattı, anlatırken utandı.
Bir ip bağlamış gökkuşağına,
Bak ana diyormuş uçurtmamı gördün mü,
Ya uçurtmamın gölgesinde bilye oynayan çocukları.
Ahmet'in düşü işte...
Bana düşlerini kiralar mısın abi,
Bedava boyarım ayakkabılarını,
Bana düşlerini, düşlerini abi
Boşver, boşver...
Bak iyi parlayacak bu ayakkabılar,
En parlak ayakkabılarınla yürüyeceksin yaşama
Sen düşünme, sokaklar düşünsün beni,
Gazete manşetleri,
Üçüncü sayfa haberleri düşünsün,
İsimsiz bir damla gözyaşı düşünsün,
Sen beni düşünme, düşünme be abi...
Nasıl olsa ben,
olmayan ayakkabılarımın sıcaklığıyla basıyorum tüm kaldırımlara,
Olmasa da anne babası sokakların
Sokak çocuğuyum ben, sokak çocuğuyum...
Kazanılmadan kaybedilmiş bir geleceğin herhangi bir yerinde,
Ben sokak çocuğuyum abi,
Hani şu uçurtması gökyüzünde asılı kalan,
Bilyelerini rüyalarında unutan,
Oyuncaklarını masal kahramanlarına çaldıran çocuk varya,
İşte o benim, o benim abi, o benim abi...
 
r0356mx.jpg

Anne sana kim dedi yavrunu doğurmayı?
Sanki karnında fazla yaramazlık mı ettim?
Senden istemiyordum ne tacı ne sarayı Karnında yaşıyordum kafiydi saadetim.
Bir kere doğurdunsa sonra niçin büyüttün?
Kundakta beşikte de bir zahmetim mi vardı?
Koynundan niçin attın yavrunu bütün bütün.
Bilmiyor muydun ki o yalnızlıktan korkardı?
Sütünden tatlı mıdır anne sanki bu hayat?
Bana sorsana anne yaşamak bir hüner mi?
El aç yalvar gündüze geceye boyun uzat
Bu uğurda bir ömür çürütmeye değer mi?
Karnında yaşıyordum kafiydi saadetim
Anne istemiyordum ne tacı ne sarayı
Anne karnında fazla yaramazlık mı ettim?
Anne sana kim dedi yavrunu doğurmayı?

Cahit Sıtkı Tarancı
 
sokakcocuklari7ps6pj.jpg


O çocuksun sen…
Gözyaşları yağmura karışan,
Umutsuzca etrafına bakınan,
Sıcaklığa hasret çocuksun…
Hayatın en ağır yükünü yüklemişler sırtına,
Yalnızlığı…
Ezilmemek için bu yükün altında,
Sarılmışsın kendine sımsıkı…
Gelip geçenler görmemişler seni.
Şemsiyelerinin altında,kalın paltolarının içinde
Üşüyerek gitmişler evlerine…
Sıcacık evlerinde,
Televizyon izlerken görmüşler seni.
Kameranın ışığıyla kamaşan
Umutsuz gözlerinin manası anlaşılmadan,
Bitirmişler haberi…
Tek şey söylemişler haberin sonunda senin için, sokak çocuğu…
Gözlerindeki umudun hırsızı sokakmış gibi,
Sanki tek suçlu oymuş gibi,
Hep suçladılar onu…
Kimsenin aklına gelmedi sana bir palto almak,
Islanma diye kimse çağırmadı seni
Şemsiyesinin altına…
Kimse düşünemedi senin de üşüyor olabileceğini…
Ertesi gün gazetenin küçük bir köşesinde gördüler seni,
´BİR SOKAK ÇOCUĞU DONARAK ÖLDÜ!´ başlığı ile…
 
Gerçekten de çok önemli bir konuya değinmişsiniz, görsekde görmesekde aslında bu bizim toplumsal bir yaramızdır. Bu güne kadar kaçımız sokak çocukları için bir şey yaptı, yapmaya çabaladı acaba. Her konu da her şeyi devletten beklemek bizim kolay bir yolumuz olmuş, tabi devlet yapacak ama toplumunda bu konuyu desteklemesi çok önemli, her bireyin, her ailenin bu konuda bir şeyler yapması gerekiyor, hepimize büyük görevler düşüyor. Sokak çocuklarına sahip çıkmayılız, onları gördüğümüz zaman dışlamamalı aksine sevgimizi göstermeliyiz.
:KK43:(
 
bugünün şartlarıyla heralde yanlız tartışmakla yetiniriz bu konuyu.....çünkü birey olarak halledilecek bir konu diğil bu...
birine iş imkanı sağlarsın ,birini himayene alırsın,ya diğer binlercesi
işte burda sivil toplum örgütlerine ve
başımızda hala devlet rolü oynayan kimselere
iş düşüyor..
tabii ülkelerini diğer ülkelere peşkeş çekmekten vakit bulabilirlerse.....
kendi ülke gerçekleriyle yüzleşe bilirlerse
bi şeyler olur sanıyorum
bu gün diğer yoksulluktan kırılan ülke halkı için
kampanyalar başlatan medyamız ve sivil toplum örgütlerimiz
kendi sokaklarından
köprü altlarından,
habersiz anlaşılan.
kendi kanayan yarasını kapamadan başkalarının yaralarına melhem olmaya çalışıyorlar
bu nassı bi anlayış şeklidir.
bu nasıl bir ülke demokrasisidir
tv yayınlarıyla yoksullara yardım ulaştırmaya çalışan
1 2 öğrenciye sözde yardım ile kitap giysi dağıtan
öte yandan yiyecek dağıtarak rezalete neden olan
sözde bu gelişmişlik...
bu şekilde davranarak burdayız ve heran yardıma hazırız mesajını verirken.
tinerci ve uyuşturuculuğun batağına saplanmış
kimsesiz çocukları görmüyor
bu nasssı bi zihniyettir
bi çok gelir kaynağımızı dış ülkelere satarken
özelleştirmelerle rekora doğru giderken
hiçmi ufak bir pay ayrılamıyor bu sokak çocuklarına
demokrasi sistemi
eşitlik kavramı
yardım severlik
bu ülkenin neresinde
 
X