- Konu Sahibi guldenasya
- #1
Tolga ÇELEBİ
Pozitif Düşünce Uzmanı
Çoğu zaman şikayet ederiz: “Hayatımı ben yönetmiyorum, eşim, çocuğum, patronum, arkadaşım yönetiyor” diye. Yapacağımız en büyük hata; herkesi memnun etmeye çalışmaktır. Yeryüzünde milyarlarca farklı insan var. Her birinin de farklı düşünce ve istekleri var. Herkesi memnun etmeye çalışırsanız ipin ucunu kaçırırsınız.
Diğer bir problem de, kontrol etme isteği. Yaşadığınız her günü, her anı, her olayı kontrol edemezsiniz. Mükemmel bir gezi planı yapar, günlerce uğraşırsınız. Bardaktan boşalırcasına yağan yağmur, planınızı silip süpürür. İnsanların hayatını da kontrol edemezsiniz. Siz ne derseniz deyin; eşiniz, çocuğunuz ya da arkadaşınız bildiği gibi yaşayacaktır. Fakat tüm bunlara rağmen, sizdeki bu kontrol etme takıntısı içinizi kemirip bitirmeye devam edecektir.
Peki, nasıl yaşayalım? İnsanlara karşı umursamaz mı olalım? Ya da plansız, kontrolsüz bir hayat mı yaşayalım? Tabiki hayır. Bizim kültürümüzde ifrat ve tefrit adında iki kavram var. İki aşırı uç. Örneğin, bir yere geç kalmamak için acele ediyorsunuz, ayağınız merdivenden kayıyor ve düşüyorsunuz. Bu ifrattır. Ya da geç kalacağınızı göre göre sallana sallana hareket ediyorsunuz. Buda tefrittir. Bizim için uygun olan şey ortada kalmaktır, gerektiği gibi davranmaktır.
Biz herkesi memnun edemeyiz. Ama bu gerçeği kabul edip, insanlara karşı umursamaz davranamayız. Hayatın her alanını kontrol edemeyiz. Çünkü kontrolümüz dışında gelişen birçok olay var. Ama planlı, programlı yaşayabilir, elimizden geldiğince optimum seviyeyi yakalayabiliriz.
Bizler yaşadığımız olaylara farklı tepkiler veririz. Yağan yağmur, romantik bir çift için mutluluk verici olduğu kadar, ıslanmaktan hoşlanmayan ve evine gitmek üzere yürüyen başka birini rahatsız edebilir. Olay aynı, tepkiler farklı. Yaşadığımız her olayı, bakış açımız ile yorumlar ve anlamlandırırız. Bunu yaparken de, ya olumlu düşünürüz ya da olumsuz düşünürüz. Konuylşa ilgili diğer makalelerimi web sitemden okuyabilir ve e-kitaplarımı indirebilirsiniz.
Duygular kendiliğinden ortaya çıkmaz. Huzursuzluk, öfke, kızgınlık gibi duyguların önünde olumsuz bir düşünce vardır. Olumsuz düşünceler, olumsuz duyguları tetikler. Örneğin, geçen yıl yaptığınız harika tatil anılarınız aklınıza geldiğinde, bu güzel duyguları getirir. Tam tersi, geçen hafta kötü geçen bir toplantıyı düşündüğünüzde de, olumsuz duygular ve huzursuzluk kaplar bedeninizi. Olumsuz düşünceler, olumsuz duyguları getirir. Olumsuz duygularda, vücudunuzun terlemesi, kalp atışlarının hızlanması gibi fizyolojik tepkileri tetikler. Son olarak da buna uygun davranışlar sergiler ve insanlara bağırıp çağırmaya başlarsınız.
Bir olayı sorun olarak görmek, o olayı soruna dönüştürür. Bizler olayları nasıl algılarsak, öyle yaşarız. Peki, düşünce yapımızı değiştirerek, hayatımızı daha iyi yaşayabilir miyiz? Evet kesinlikle evet.
Hayatımızdaki birçok olayı sorun olarak gördüğümüz için soruna dönüşüyor. Bakış açımız nedeni ile kendimizi kötü hissediyoruz. Bizler duygularımızı kendimiz oluştururuz. Başımıza gelen bir olaya bir gün kızarız, ertesi gün gülüp geçeriz. Halbuki olay, aynı olay. Bu durumda ne düşünüp, ne hissedeceğime ben karar veriyorum. O halde hep iyi ve güzel olanı düşünelim.
Her şeyden önce düş vardı. Her şey önce hayalden ibaretti. Önce geleceğimiz hayal ederiz, sonrada yaşarız. Kötü beklentiler içine girersek, Allah karşımıza kötü olayları çıkartır. Çünkü kalbimizden geçen, zihnimizde oluşan görüntü kötü. Mevlana’nın tabiri ile gül bahçesi hayal edersek, gül bahçesine kavuşuruz.
Bir işe başlarken, olumlama yapar, başaracağınızı düşünürseniz, bir adım önde başlarsınız. Motive olursunuz. İnsanoğlu her türlü zorluğun üstesinden gelebilir.
Beynimiz gerçek veya hayali ayırt etmez. Kötü bir düşünce ya da cinayeti düşünürseniz, tüyleriniz ürperir. Aslında bu gerçek değil. Ama fizyolojik olarak bedeniniz tepki veriyor. Çünkü düşünce ve duygu sizi tetikliyor. Ürperiyorsunuz. Güzel hayaller ve düşünceler ise güzel duyguları getirir. Bu duygulara beynimiz ve bedenimiz olumlu tepkiler verir. Olumlu düşünmek için, olumlu telkine ihtiyacımız var.
Hayatımızın kontrolünü ele almak için, önce düşüncelerimizin kontrolünü ele almamız gerekiyor.
Pozitif Düşünce Uzmanı
Çoğu zaman şikayet ederiz: “Hayatımı ben yönetmiyorum, eşim, çocuğum, patronum, arkadaşım yönetiyor” diye. Yapacağımız en büyük hata; herkesi memnun etmeye çalışmaktır. Yeryüzünde milyarlarca farklı insan var. Her birinin de farklı düşünce ve istekleri var. Herkesi memnun etmeye çalışırsanız ipin ucunu kaçırırsınız.
Diğer bir problem de, kontrol etme isteği. Yaşadığınız her günü, her anı, her olayı kontrol edemezsiniz. Mükemmel bir gezi planı yapar, günlerce uğraşırsınız. Bardaktan boşalırcasına yağan yağmur, planınızı silip süpürür. İnsanların hayatını da kontrol edemezsiniz. Siz ne derseniz deyin; eşiniz, çocuğunuz ya da arkadaşınız bildiği gibi yaşayacaktır. Fakat tüm bunlara rağmen, sizdeki bu kontrol etme takıntısı içinizi kemirip bitirmeye devam edecektir.
Peki, nasıl yaşayalım? İnsanlara karşı umursamaz mı olalım? Ya da plansız, kontrolsüz bir hayat mı yaşayalım? Tabiki hayır. Bizim kültürümüzde ifrat ve tefrit adında iki kavram var. İki aşırı uç. Örneğin, bir yere geç kalmamak için acele ediyorsunuz, ayağınız merdivenden kayıyor ve düşüyorsunuz. Bu ifrattır. Ya da geç kalacağınızı göre göre sallana sallana hareket ediyorsunuz. Buda tefrittir. Bizim için uygun olan şey ortada kalmaktır, gerektiği gibi davranmaktır.
Biz herkesi memnun edemeyiz. Ama bu gerçeği kabul edip, insanlara karşı umursamaz davranamayız. Hayatın her alanını kontrol edemeyiz. Çünkü kontrolümüz dışında gelişen birçok olay var. Ama planlı, programlı yaşayabilir, elimizden geldiğince optimum seviyeyi yakalayabiliriz.
Bizler yaşadığımız olaylara farklı tepkiler veririz. Yağan yağmur, romantik bir çift için mutluluk verici olduğu kadar, ıslanmaktan hoşlanmayan ve evine gitmek üzere yürüyen başka birini rahatsız edebilir. Olay aynı, tepkiler farklı. Yaşadığımız her olayı, bakış açımız ile yorumlar ve anlamlandırırız. Bunu yaparken de, ya olumlu düşünürüz ya da olumsuz düşünürüz. Konuylşa ilgili diğer makalelerimi web sitemden okuyabilir ve e-kitaplarımı indirebilirsiniz.
Duygular kendiliğinden ortaya çıkmaz. Huzursuzluk, öfke, kızgınlık gibi duyguların önünde olumsuz bir düşünce vardır. Olumsuz düşünceler, olumsuz duyguları tetikler. Örneğin, geçen yıl yaptığınız harika tatil anılarınız aklınıza geldiğinde, bu güzel duyguları getirir. Tam tersi, geçen hafta kötü geçen bir toplantıyı düşündüğünüzde de, olumsuz duygular ve huzursuzluk kaplar bedeninizi. Olumsuz düşünceler, olumsuz duyguları getirir. Olumsuz duygularda, vücudunuzun terlemesi, kalp atışlarının hızlanması gibi fizyolojik tepkileri tetikler. Son olarak da buna uygun davranışlar sergiler ve insanlara bağırıp çağırmaya başlarsınız.
Bir olayı sorun olarak görmek, o olayı soruna dönüştürür. Bizler olayları nasıl algılarsak, öyle yaşarız. Peki, düşünce yapımızı değiştirerek, hayatımızı daha iyi yaşayabilir miyiz? Evet kesinlikle evet.
Hayatımızdaki birçok olayı sorun olarak gördüğümüz için soruna dönüşüyor. Bakış açımız nedeni ile kendimizi kötü hissediyoruz. Bizler duygularımızı kendimiz oluştururuz. Başımıza gelen bir olaya bir gün kızarız, ertesi gün gülüp geçeriz. Halbuki olay, aynı olay. Bu durumda ne düşünüp, ne hissedeceğime ben karar veriyorum. O halde hep iyi ve güzel olanı düşünelim.
Her şeyden önce düş vardı. Her şey önce hayalden ibaretti. Önce geleceğimiz hayal ederiz, sonrada yaşarız. Kötü beklentiler içine girersek, Allah karşımıza kötü olayları çıkartır. Çünkü kalbimizden geçen, zihnimizde oluşan görüntü kötü. Mevlana’nın tabiri ile gül bahçesi hayal edersek, gül bahçesine kavuşuruz.
Bir işe başlarken, olumlama yapar, başaracağınızı düşünürseniz, bir adım önde başlarsınız. Motive olursunuz. İnsanoğlu her türlü zorluğun üstesinden gelebilir.
Beynimiz gerçek veya hayali ayırt etmez. Kötü bir düşünce ya da cinayeti düşünürseniz, tüyleriniz ürperir. Aslında bu gerçek değil. Ama fizyolojik olarak bedeniniz tepki veriyor. Çünkü düşünce ve duygu sizi tetikliyor. Ürperiyorsunuz. Güzel hayaller ve düşünceler ise güzel duyguları getirir. Bu duygulara beynimiz ve bedenimiz olumlu tepkiler verir. Olumlu düşünmek için, olumlu telkine ihtiyacımız var.
Hayatımızın kontrolünü ele almak için, önce düşüncelerimizin kontrolünü ele almamız gerekiyor.
Son düzenleme: