- 31 Temmuz 2007
- 2.110
- 12
Çocuklarımız okullarına başladılar.
Görüyorum ki anne babalar çocuklardan daha telaşlı, endişeli... Ve konuşmalar sırasında hep şu sözler dolaşıyor.
Okulumuz açıldı,
Bu sene kreşe gidiyoruz,
Bu sene anaokuluna başladık,
Derslerimiz başladı,
Sınava hazırlanıyoruz,
Ödevimiz var,
Bu sene üniversite sınavına gireceğiz,
Bu sene yine SBS miz var,
Dershaneye gidiyoruz,
Yanlış düşünmeyin bu sözler anne babaların sözleri, çocukların değil… Ne kadar garip değil mi? Bu sözlerin neresi garip diyebilirsiniz. Bu sözleri söylerken gerçektende kendimiz sınava girecekmiş, kendimizin ödevleri varmış, kendimiz kreşe yeni başlamış gibi hissediyoruz.
Oysa bunları çocuklarımız yaşıyor. Ve biz sanki onların yerine yaşıyormuşuz gibi konuşuyoruz ve davranıyoruz. Biz yaşamadığımız ve yaşıyormuşuz gibi davrandığımız için, elde ettiğimiz sonuçlar kimsenin işine yaramıyor. İşe yaramadığı gibi yeni sorunlara da zemin hazırlıyor.
Çocuklarımızla o kadar bütünleşiyoruz ki onların kendilerine ait sorumluluklarını da kendimizin olarak algılıyoruz. Dolayısı ile bu algımız bütün söz ve davranışlarımıza yansıyor.
Bu şekilde hissedip davrandığımızda ise çocuklarımızın gerçek gereksinimi olan anne babalığı yapamıyoruz. Sınavı konusunda onun yerine kaygılanmaktan, kaygısının geçmesi için gereken desteği veremiyoruz.
Destek veremediğimiz gibi farkına varmadan, kaygısını ve endişesini daha da arttırıyoruz. Sonuç olarak çocuklarımız, başarısızlıklarında, kendi üzüntülerinden daha çok şimdi annem babam üzülür veya kızar endişesini yaşıyorlar.
Çoğu zaman da bizim davranış ve sözlerimizin onların endişesini arttırdığının farkında olmuyoruz.
Çocuklar, karşılarında, onların yerine sorumluluk alan, onların yerine kaygılanan anne babalar değil, yaşadıkları güçlüklerde onları anlayan, destek olan, kaygı ve endişelerini azaltan anne babalar görmeyi istiyorlar.
Şimdi siz bana çocuğumun yaşadığı bütün bu durumlar benim içinde önemli, hepsinden bende etkileniyorum, nasıl kendimi ayrı tutabilirim, nasıl etkilenmem, nasıl kendi sorunummuş gibi hissetmem diyebilirsiniz.
Elbette çok önemli ve evdeki herkesin her şeyinden tüm aile bireyleri çok etkilenir. Bu sorunlara kendi sorunumuz gibi bakarsak etkilenmemiz daha farklı olur.
Kendi sorunumuz değil çocuğumuzun sorunu olarak bakarsak daha farklı olur. Kendi sorunumuz olarak baktığımızda yardım alma gereksinimimiz artar. Ama çocuğumuzun sorunu olarak baktığımızda destek olabilme olasılığımız artar.
Ben anne babalarla konuşurken çok azının çocukların okul ve ders çalışma, sorumluluk alma durumlarından yakınmadıklarını görüyorum. Hemen hemen herkes şu konulardan yakınıyor.
Benim çocuğum ben yanında olmadan derslerini yapmıyor,
Okula gitmek istemiyor,
Sınavlar umurunda değil,
Dershaneyi arkadaşları ile buluşma yeri gibi kullanıyor,
Kreşe başladı ama bir türlü alışamıyor,
Gece bir türlü yatmak bilmiyor sabah kalkamıyor yatağından kazımam gerekiyor,
Okul çantasını ben yardım etmezsem hazırlayamıyor vb...
Eğer sizde bu tür sorunları yaşayan biri iseniz, kendinizi çocuğunuzun sorun ve sorumlulukları konusunda nasıl davrandığınızı gözlemlemenizi öneriyorum. Yaşadıkları olumsuz durumlar karşısında destek mi, yoksa köstek mi oluyorsunuz?
Biz anne babalar çocuklarımızın kendilerine ait sorumluluklarına bu kadar sahip çıkarsak çocuklara sahip çıkacak bir şey kalmıyor. Yaşamları onların yaşamı olduğu gibi yaşamlarının gereği olan sorunlar da sorumluluklarda onların.
Bize düşen görev ise, sorunları ve sorumlulukları karşısında onlarla birlikte boğulmak değil, sorumluluklarını yerine getirirken ve sorunlarını çözmeye çalışırken onlara destek olmak.
Ben, sizin, çocuklarınızın yaşamında, onlara köstek değil destek olan anne babalar olmayı tercih etmenizi ve bunu gerçekleştirirken de, kendinizin ve çocuklarınızın bireysel özelliklerine uygun yollar bulabilmenizi diliyorum.
SEMA BİÇER
--alıntıdır--
Görüyorum ki anne babalar çocuklardan daha telaşlı, endişeli... Ve konuşmalar sırasında hep şu sözler dolaşıyor.
Okulumuz açıldı,
Bu sene kreşe gidiyoruz,
Bu sene anaokuluna başladık,
Derslerimiz başladı,
Sınava hazırlanıyoruz,
Ödevimiz var,
Bu sene üniversite sınavına gireceğiz,
Bu sene yine SBS miz var,
Dershaneye gidiyoruz,
Yanlış düşünmeyin bu sözler anne babaların sözleri, çocukların değil… Ne kadar garip değil mi? Bu sözlerin neresi garip diyebilirsiniz. Bu sözleri söylerken gerçektende kendimiz sınava girecekmiş, kendimizin ödevleri varmış, kendimiz kreşe yeni başlamış gibi hissediyoruz.
Oysa bunları çocuklarımız yaşıyor. Ve biz sanki onların yerine yaşıyormuşuz gibi konuşuyoruz ve davranıyoruz. Biz yaşamadığımız ve yaşıyormuşuz gibi davrandığımız için, elde ettiğimiz sonuçlar kimsenin işine yaramıyor. İşe yaramadığı gibi yeni sorunlara da zemin hazırlıyor.
Çocuklarımızla o kadar bütünleşiyoruz ki onların kendilerine ait sorumluluklarını da kendimizin olarak algılıyoruz. Dolayısı ile bu algımız bütün söz ve davranışlarımıza yansıyor.
Bu şekilde hissedip davrandığımızda ise çocuklarımızın gerçek gereksinimi olan anne babalığı yapamıyoruz. Sınavı konusunda onun yerine kaygılanmaktan, kaygısının geçmesi için gereken desteği veremiyoruz.
Destek veremediğimiz gibi farkına varmadan, kaygısını ve endişesini daha da arttırıyoruz. Sonuç olarak çocuklarımız, başarısızlıklarında, kendi üzüntülerinden daha çok şimdi annem babam üzülür veya kızar endişesini yaşıyorlar.
Çoğu zaman da bizim davranış ve sözlerimizin onların endişesini arttırdığının farkında olmuyoruz.
Çocuklar, karşılarında, onların yerine sorumluluk alan, onların yerine kaygılanan anne babalar değil, yaşadıkları güçlüklerde onları anlayan, destek olan, kaygı ve endişelerini azaltan anne babalar görmeyi istiyorlar.
Şimdi siz bana çocuğumun yaşadığı bütün bu durumlar benim içinde önemli, hepsinden bende etkileniyorum, nasıl kendimi ayrı tutabilirim, nasıl etkilenmem, nasıl kendi sorunummuş gibi hissetmem diyebilirsiniz.
Elbette çok önemli ve evdeki herkesin her şeyinden tüm aile bireyleri çok etkilenir. Bu sorunlara kendi sorunumuz gibi bakarsak etkilenmemiz daha farklı olur.
Kendi sorunumuz değil çocuğumuzun sorunu olarak bakarsak daha farklı olur. Kendi sorunumuz olarak baktığımızda yardım alma gereksinimimiz artar. Ama çocuğumuzun sorunu olarak baktığımızda destek olabilme olasılığımız artar.
Ben anne babalarla konuşurken çok azının çocukların okul ve ders çalışma, sorumluluk alma durumlarından yakınmadıklarını görüyorum. Hemen hemen herkes şu konulardan yakınıyor.
Benim çocuğum ben yanında olmadan derslerini yapmıyor,
Okula gitmek istemiyor,
Sınavlar umurunda değil,
Dershaneyi arkadaşları ile buluşma yeri gibi kullanıyor,
Kreşe başladı ama bir türlü alışamıyor,
Gece bir türlü yatmak bilmiyor sabah kalkamıyor yatağından kazımam gerekiyor,
Okul çantasını ben yardım etmezsem hazırlayamıyor vb...
Eğer sizde bu tür sorunları yaşayan biri iseniz, kendinizi çocuğunuzun sorun ve sorumlulukları konusunda nasıl davrandığınızı gözlemlemenizi öneriyorum. Yaşadıkları olumsuz durumlar karşısında destek mi, yoksa köstek mi oluyorsunuz?
Biz anne babalar çocuklarımızın kendilerine ait sorumluluklarına bu kadar sahip çıkarsak çocuklara sahip çıkacak bir şey kalmıyor. Yaşamları onların yaşamı olduğu gibi yaşamlarının gereği olan sorunlar da sorumluluklarda onların.
Bize düşen görev ise, sorunları ve sorumlulukları karşısında onlarla birlikte boğulmak değil, sorumluluklarını yerine getirirken ve sorunlarını çözmeye çalışırken onlara destek olmak.
Ben, sizin, çocuklarınızın yaşamında, onlara köstek değil destek olan anne babalar olmayı tercih etmenizi ve bunu gerçekleştirirken de, kendinizin ve çocuklarınızın bireysel özelliklerine uygun yollar bulabilmenizi diliyorum.
SEMA BİÇER
--alıntıdır--