- 29 Ekim 2012
- 431
- 433
- 103
- Konu Sahibi raggiodisole
- #1
Yıllardır buralardayım, yıllardır konu açmadan sessizce okuyorum forumu. En son açtığım konu terk edildiğimi yazdığım konuymuş. 6 yıllık ilişkinin bitişi, kendimi toparlayışım, kozamdan çıkmam, kelebeğe dönüşmem, mutlu hayatım, mutlu işim, hayallerim, başarılarım.
Ne değişti? Neden böyleyim? Neden aynada yüzüne baktığım kadını tanıyamıyorum artık?
Tanıyordum onu. 10 ay önce evet dedim, 10 ay boyunca çok mutluyduk. Çok mutluyduk, gerçekti bu mutluluk. Evet dedim, nişanlandık, gün aldık, evi tuttuk, eşyaları aldık. Her şeyi hazırladık. Nikaha 50 gün kaldı... Son 3 haftadır sürekli tartışıyoruz, herkes streslisiniz, bu süreç normal, evlenince düzeleceksiniz, alttan al, ses çıkarma, tamam de, sus diyor. Neden susmak zorundayım? Susmamalıyım, susmayacağım. İnsanların içinde bana bağırmasını yutmamalıyım, yutmayacağım. Onun istediğini yapmak zorunda değilim. Evlilik iki kişinin ortaklığı, iki kişinin anlaşması, iki kişinin tek olması. Bir kişinin baskı kurması olmamalı. Annemi ve babamı biliyorum, annemi ve babamı gördüm, bir evliliğin yıkılışına şahit oldum. Kendi hayatımın benzer olmasını kaldıramam. Yapamam. 2. kez olmaz.
Ne değişti? Ben kimim?
İşimin ne kadar zor olduğunun farkındayım. Onun da işinin ne kadar zor olduğunu biliyorum. Bir hayat kurmaya çalışmanın stresi çok ağır, eziliyoruz altında. Ailesinin destek vermeyişi canını sıkıyor, ailesinin yaptıkları onu yaralıyor, ailesinin yokluğu kendini kimsesiz hissetmesine neden oluyor. Görüyorum. Tutunacağı dal olayım istedim, huzur bulsun istedim, mutlu olsun istedim. Ben kimim? Neden değişti? Neden acımasızlaştı, neden bağırıyor bana?
Beni dinlemedin diyor, dinliyorum, aylardır dinliyorum. Aylardır yaptığım en iyi şey onu anlamaya ve dinlemeye çalışmak zaten. Bağırıyor bana. Sırf seçeceğimiz eşya konusunda anlaşamadık ve kafası karıştığı için bağırıyor, insanların içinde hem de. Kalabalıkta, tanımadığımız onlarca insanın içinde. Sus diyorum susmuyor, hızla yürüyüp uzaklaşmak istiyorum, nefes almak istiyorum, sussun istiyorum. Peşimden geliyor, susmuyor, nefes alamıyorum. Küçücük bir eşyayı seçememek neden bu kadar büyüyor?
Nasıl başladı?
Yorgun olduğunu biliyorum, şehir dışından geldiğini, dinlenemediğini, h.sonu çalışmaktan nefret ettiğini biliyorum. Gitme dedim ama mecburdu, gitmezse önümüzdeki yıl aynı şekilde çalışamayacak diye korkuyordu. Ek iş yapmak istiyordu. Gitti. İstersen çıkmayalım dedim, yorgunsun dinlen sonra bakarız daha zaman var dedim, çıkalım dedi. Çıktık, baktık, yoruldum kafam durdu dedi, tamam dedim gidelim sen dinlen ben de biraz daha internetten araştırırım sonra bakarız. Cevap vermedi, odanın ölçüleri iyice karıştı dedi, tamam dedim tekrar ölçer bakarız, sen dinlen. Sonra ne oldu? Hatırlayamıyorum, hatırlayamamaktan nefret ediyorum. Bağırdığını biliyorum, önce insanların içinde kendi kendine konuşmasıyla başladı, ne dediğini duymadım, yapma dedim ne söyleyeceksen söyle. Yorgunsan dinlen. Son 2 aydır beğenmediği ne yapsam, ne söylesem yüzü değişiyor, görüyorum. Kör değilim. Bişey var yüzünde, çözemiyorum.
Konuşmaya başladığımı hatırlıyorum, sus dedim insanların içinde konuşma sus. Önden yürüdüm, poşetleri yere attı kendi kendine konuşarak yürümeye devam etti. Sus dedim insanların içinde yapma, sus. Susmadı. Çıktım arkamdan seslendi, bağırmaya başladı. Dur konuşalım, bekle diyorum sana, ne yapmaya çalışıyosun. Uzaklaşmak istedim, nefes almak istedim, ağlamamak istedim. Ağladım. Nefret ettim kendimden, alışveriş merkezinde ağlamaktan nefret ettim. Kitap okumak istedim, istediğim kitabı almak istedim. Peşimdeydi, cevap vermedim. Eve gidiyorum ben dedi git dedim, giderse gitsin, kafamı dağıtmam lazım. Yalnız kalmam lazım. Yalnız kalmaya ihtiyacım var.
Kitap seçerken aradı, gelme dedim, geldi. Bazılarına göre bu yaptığım şımarıklık ama değil aslında. Gelmeseydi daha iyi olurdu. Kafamı toplamalıydım. Toplayamadım. Çıktık, konuşalım dedi oturduk, beni suçladı, anlamadığımı söyledi, iletişim kuramadığımızı söyledi, kendimi gerizekalı gibi hissettim o an. Orda olmak istemedim, seninle konuşmak istemiyorum dedim, kendini anlattın dedim, eve gitmeliyim dedim. Kalktım, elindeki kalemi açıp kapatarak peşimden gelmeye başladı. Huzursuz hissettim, istemedim orda olsun. O kalemle oynamayı kes diye bağırdım. Sinirlenince bağırıyorum. Bağırmalıydım yoksa patlayacaktım.
İstersen çocuk gibi tokatla dedi, tokatlasaydım keşke. Minibüste yanıma oturdu, yakın yerlerde yaşamaktan nefret ettim, aynı yolu paylaşmak zorunda kalmaktan nefret ettim. Kulaklığını taktı, müzik dinlemeye başladı. Şok oldum. Kırıldım...
Bugüne kadar hep kendim sardım yaralarımı, bir kere çiçek almadı bana, bir kere özür dilemedi, bir kere bile göremedim o diğer erkek arkadaşların yaptığı romantik hareketleri. Nikaha 50 gün kaldı.
50.
Ben kimim bilmiyorum, ne yapıyorum bilmiyorum, kendimi anlatamıyorum, onu anlıyorum ama o beni anlamıyor. Yapayalnızım. Artık onu tanıyamıyorum.
Ne değişti? Neden böyleyim? Neden aynada yüzüne baktığım kadını tanıyamıyorum artık?
Tanıyordum onu. 10 ay önce evet dedim, 10 ay boyunca çok mutluyduk. Çok mutluyduk, gerçekti bu mutluluk. Evet dedim, nişanlandık, gün aldık, evi tuttuk, eşyaları aldık. Her şeyi hazırladık. Nikaha 50 gün kaldı... Son 3 haftadır sürekli tartışıyoruz, herkes streslisiniz, bu süreç normal, evlenince düzeleceksiniz, alttan al, ses çıkarma, tamam de, sus diyor. Neden susmak zorundayım? Susmamalıyım, susmayacağım. İnsanların içinde bana bağırmasını yutmamalıyım, yutmayacağım. Onun istediğini yapmak zorunda değilim. Evlilik iki kişinin ortaklığı, iki kişinin anlaşması, iki kişinin tek olması. Bir kişinin baskı kurması olmamalı. Annemi ve babamı biliyorum, annemi ve babamı gördüm, bir evliliğin yıkılışına şahit oldum. Kendi hayatımın benzer olmasını kaldıramam. Yapamam. 2. kez olmaz.
Ne değişti? Ben kimim?
İşimin ne kadar zor olduğunun farkındayım. Onun da işinin ne kadar zor olduğunu biliyorum. Bir hayat kurmaya çalışmanın stresi çok ağır, eziliyoruz altında. Ailesinin destek vermeyişi canını sıkıyor, ailesinin yaptıkları onu yaralıyor, ailesinin yokluğu kendini kimsesiz hissetmesine neden oluyor. Görüyorum. Tutunacağı dal olayım istedim, huzur bulsun istedim, mutlu olsun istedim. Ben kimim? Neden değişti? Neden acımasızlaştı, neden bağırıyor bana?
Beni dinlemedin diyor, dinliyorum, aylardır dinliyorum. Aylardır yaptığım en iyi şey onu anlamaya ve dinlemeye çalışmak zaten. Bağırıyor bana. Sırf seçeceğimiz eşya konusunda anlaşamadık ve kafası karıştığı için bağırıyor, insanların içinde hem de. Kalabalıkta, tanımadığımız onlarca insanın içinde. Sus diyorum susmuyor, hızla yürüyüp uzaklaşmak istiyorum, nefes almak istiyorum, sussun istiyorum. Peşimden geliyor, susmuyor, nefes alamıyorum. Küçücük bir eşyayı seçememek neden bu kadar büyüyor?
Nasıl başladı?
Yorgun olduğunu biliyorum, şehir dışından geldiğini, dinlenemediğini, h.sonu çalışmaktan nefret ettiğini biliyorum. Gitme dedim ama mecburdu, gitmezse önümüzdeki yıl aynı şekilde çalışamayacak diye korkuyordu. Ek iş yapmak istiyordu. Gitti. İstersen çıkmayalım dedim, yorgunsun dinlen sonra bakarız daha zaman var dedim, çıkalım dedi. Çıktık, baktık, yoruldum kafam durdu dedi, tamam dedim gidelim sen dinlen ben de biraz daha internetten araştırırım sonra bakarız. Cevap vermedi, odanın ölçüleri iyice karıştı dedi, tamam dedim tekrar ölçer bakarız, sen dinlen. Sonra ne oldu? Hatırlayamıyorum, hatırlayamamaktan nefret ediyorum. Bağırdığını biliyorum, önce insanların içinde kendi kendine konuşmasıyla başladı, ne dediğini duymadım, yapma dedim ne söyleyeceksen söyle. Yorgunsan dinlen. Son 2 aydır beğenmediği ne yapsam, ne söylesem yüzü değişiyor, görüyorum. Kör değilim. Bişey var yüzünde, çözemiyorum.
Konuşmaya başladığımı hatırlıyorum, sus dedim insanların içinde konuşma sus. Önden yürüdüm, poşetleri yere attı kendi kendine konuşarak yürümeye devam etti. Sus dedim insanların içinde yapma, sus. Susmadı. Çıktım arkamdan seslendi, bağırmaya başladı. Dur konuşalım, bekle diyorum sana, ne yapmaya çalışıyosun. Uzaklaşmak istedim, nefes almak istedim, ağlamamak istedim. Ağladım. Nefret ettim kendimden, alışveriş merkezinde ağlamaktan nefret ettim. Kitap okumak istedim, istediğim kitabı almak istedim. Peşimdeydi, cevap vermedim. Eve gidiyorum ben dedi git dedim, giderse gitsin, kafamı dağıtmam lazım. Yalnız kalmam lazım. Yalnız kalmaya ihtiyacım var.
Kitap seçerken aradı, gelme dedim, geldi. Bazılarına göre bu yaptığım şımarıklık ama değil aslında. Gelmeseydi daha iyi olurdu. Kafamı toplamalıydım. Toplayamadım. Çıktık, konuşalım dedi oturduk, beni suçladı, anlamadığımı söyledi, iletişim kuramadığımızı söyledi, kendimi gerizekalı gibi hissettim o an. Orda olmak istemedim, seninle konuşmak istemiyorum dedim, kendini anlattın dedim, eve gitmeliyim dedim. Kalktım, elindeki kalemi açıp kapatarak peşimden gelmeye başladı. Huzursuz hissettim, istemedim orda olsun. O kalemle oynamayı kes diye bağırdım. Sinirlenince bağırıyorum. Bağırmalıydım yoksa patlayacaktım.
İstersen çocuk gibi tokatla dedi, tokatlasaydım keşke. Minibüste yanıma oturdu, yakın yerlerde yaşamaktan nefret ettim, aynı yolu paylaşmak zorunda kalmaktan nefret ettim. Kulaklığını taktı, müzik dinlemeye başladı. Şok oldum. Kırıldım...
Bugüne kadar hep kendim sardım yaralarımı, bir kere çiçek almadı bana, bir kere özür dilemedi, bir kere bile göremedim o diğer erkek arkadaşların yaptığı romantik hareketleri. Nikaha 50 gün kaldı.
50.
Ben kimim bilmiyorum, ne yapıyorum bilmiyorum, kendimi anlatamıyorum, onu anlıyorum ama o beni anlamıyor. Yapayalnızım. Artık onu tanıyamıyorum.