E
EU1
Ziyaretçi
- Konu Sahibi EU1
-
- #1
Nerede kalmıştık ?
En son gördüğümde yana döne beni arıyordunuz. Peki neredeydim aylardır?
Kocaya kaçtım! Desem.... nasıl da mutlu olur, gevrek gevrek gülersiniz değil mi? 'Her ahkam kesen evlilik karşıtı gibi senin de birgün evleneceğini biliyorduk zaten' diye ukalalık da yaparsınız siz şimdi.
Üzgünüm. Kursağınızda kalmış hevesiniz için yapabileceğim birşey yok. Kocaya mocaya kaçmadım, kaçmayacağım da..
E peki neredeydim ?
Tatildeydim. Sizler burada 4 gözle benim yazılarımı beklerken, ben 4x4 şeroki jip ve 4 tane çıtır ile, 4 ayrı tatil beldesi ve 4 ayrı tatil köyünde, 4 köşe bir vaziyette, 4-4'lük bir tatil yaptım' demeyi de ben çok isterdim. Ancak bu 4 başı mamur hayal de benim kursağımda kilitli kalmış durumda.
Yahu neredeydim sahi ben aylardır ?
a- Depresyona girmiştim. 'Depresyon'a Hoş Geldiniz. Nüfus: 4 milyar' tabelasını gördüğümde hava kararmak üzereydi. Tam otelime yerleştim ki, önce elektrikler kesildi.. Sonra, mahrumiyet durumları kendini aştı ve depresyon mevkiinde karartma geceleri uygulanmaya başladı. Dolayısıyla; yazı mazı yazamadım ve editörüme e-posta m-posta gönderemedim. (İnanır mısınız duş bile alamadım. Ühüüü..)
b- O meşhum gün, 'aç ayı oynamaz, aç yazar yazmaz..' hesabı, önce fırında kızarmış portakallı ördek yapıp, sonra yazımı yazıp, huzur içinde uyumayı planlıyordum. Derken dolapta hiç ördek kalmadığını fark edip üst komşudan ödünç ördek almaya gittim. Üst komşuyla dedikoduya bir kaptırmışız ki, vaktin nasıl geçtiğini anlamayamamışız. 1 ay, su gibi akıp gitmiş üst komşunun kapısının önünde ?!? (Üst komşumun çıtır olduğunu söylersem, yer misiniz?)
c- Sadece, 20 milyon 582 bin 349 kişide 1 rastlanan bir hastalığa yakalandım. Doktorlar: 'Size bu haberi içimiz kan ağlayarak da olsa vermek zorundayız. Çok üzgünüz genç, zeki, seksi ve güzel bayan! Ender rastlanan bir hastalığın pençesindesiniz. Hastalığınızın henüz tedavisi bulunmadı. Asla yazı yazmamalısınız. Yoksa hayatınız tehlikede' dediler. (Bugün öğrendim ki hastahanedeki zottirikler tetkik sonuçlarımı karıştırmışlar.. Hem de kimin sonuçlarıyla biliyor musunuz? Ahmet Altan'ın.. Muhahahahahahaaaa....)
d- Annem yazmama izin vermiyor. 'Ben seni elalemi kendine güldüresin diye mi büyüttüm?' diyor da başka birşey demiyor. 'Bana ne yaaaaa yazacam işte' deyince de terliği fırlatıyor. Terlik deyip geçmeyin. Cephane olarak benim terliklerimi kullanıyor (ki ayaklarım 40 numaradır) ve bu işte çok usta. Her defasında tam isabet yani.. Neyse ki uzun müzakereler sonucunda bir anlaşmaya vardık. Ben romans bir yazı yazınca cezam son bulacaktı. Eh onu yazmam da aylarımı aldı. (Anneye nanik!)
e- Son yazımı yazdıktan sonra, bir havuz sefasını hak ettiğimi düşünerek, görevini tamamlamış bir yazar edasıyla indim havuz başına.. Ben bir çıtır beklerken, havuz problemleri çıkmasın mı karşıma? Üstelik musluğun bini bir para. Biri dolduruyor, biri boşaltıyor; biri saniyede 38.65 litre su boşaltırken, bir diğeri dakikada 47.93 litre su dolduruyor. Ben havuz başında: 'Kaç saniye 1 dakika ediyordu, havuz kaç metre küptü, x neydi, y neydi, kaç yanlış 1 doğruyu götürüyordu' diye problemleri çözmeye çalışırken başıma güneş geçmiş., bayılmışım.
Acı acı çalan telefonun sesiyle ayıldım. Hayranlarımdan biri, telefonun diğer ucundan 'Yazılarınız olmadan yaşayamıyorum.. Eğer yazmazsanız kendime zarar vereceğim..’ diye hüngür hüngür ağlıyordu...
Ayıp ettin be okur! Buyur sana KK için cillop gibi yazı!
Ben Tuba Çiçek
En son gördüğümde yana döne beni arıyordunuz. Peki neredeydim aylardır?
Kocaya kaçtım! Desem.... nasıl da mutlu olur, gevrek gevrek gülersiniz değil mi? 'Her ahkam kesen evlilik karşıtı gibi senin de birgün evleneceğini biliyorduk zaten' diye ukalalık da yaparsınız siz şimdi.
Üzgünüm. Kursağınızda kalmış hevesiniz için yapabileceğim birşey yok. Kocaya mocaya kaçmadım, kaçmayacağım da..
E peki neredeydim ?
Tatildeydim. Sizler burada 4 gözle benim yazılarımı beklerken, ben 4x4 şeroki jip ve 4 tane çıtır ile, 4 ayrı tatil beldesi ve 4 ayrı tatil köyünde, 4 köşe bir vaziyette, 4-4'lük bir tatil yaptım' demeyi de ben çok isterdim. Ancak bu 4 başı mamur hayal de benim kursağımda kilitli kalmış durumda.
Yahu neredeydim sahi ben aylardır ?
a- Depresyona girmiştim. 'Depresyon'a Hoş Geldiniz. Nüfus: 4 milyar' tabelasını gördüğümde hava kararmak üzereydi. Tam otelime yerleştim ki, önce elektrikler kesildi.. Sonra, mahrumiyet durumları kendini aştı ve depresyon mevkiinde karartma geceleri uygulanmaya başladı. Dolayısıyla; yazı mazı yazamadım ve editörüme e-posta m-posta gönderemedim. (İnanır mısınız duş bile alamadım. Ühüüü..)
b- O meşhum gün, 'aç ayı oynamaz, aç yazar yazmaz..' hesabı, önce fırında kızarmış portakallı ördek yapıp, sonra yazımı yazıp, huzur içinde uyumayı planlıyordum. Derken dolapta hiç ördek kalmadığını fark edip üst komşudan ödünç ördek almaya gittim. Üst komşuyla dedikoduya bir kaptırmışız ki, vaktin nasıl geçtiğini anlamayamamışız. 1 ay, su gibi akıp gitmiş üst komşunun kapısının önünde ?!? (Üst komşumun çıtır olduğunu söylersem, yer misiniz?)
c- Sadece, 20 milyon 582 bin 349 kişide 1 rastlanan bir hastalığa yakalandım. Doktorlar: 'Size bu haberi içimiz kan ağlayarak da olsa vermek zorundayız. Çok üzgünüz genç, zeki, seksi ve güzel bayan! Ender rastlanan bir hastalığın pençesindesiniz. Hastalığınızın henüz tedavisi bulunmadı. Asla yazı yazmamalısınız. Yoksa hayatınız tehlikede' dediler. (Bugün öğrendim ki hastahanedeki zottirikler tetkik sonuçlarımı karıştırmışlar.. Hem de kimin sonuçlarıyla biliyor musunuz? Ahmet Altan'ın.. Muhahahahahahaaaa....)
d- Annem yazmama izin vermiyor. 'Ben seni elalemi kendine güldüresin diye mi büyüttüm?' diyor da başka birşey demiyor. 'Bana ne yaaaaa yazacam işte' deyince de terliği fırlatıyor. Terlik deyip geçmeyin. Cephane olarak benim terliklerimi kullanıyor (ki ayaklarım 40 numaradır) ve bu işte çok usta. Her defasında tam isabet yani.. Neyse ki uzun müzakereler sonucunda bir anlaşmaya vardık. Ben romans bir yazı yazınca cezam son bulacaktı. Eh onu yazmam da aylarımı aldı. (Anneye nanik!)
e- Son yazımı yazdıktan sonra, bir havuz sefasını hak ettiğimi düşünerek, görevini tamamlamış bir yazar edasıyla indim havuz başına.. Ben bir çıtır beklerken, havuz problemleri çıkmasın mı karşıma? Üstelik musluğun bini bir para. Biri dolduruyor, biri boşaltıyor; biri saniyede 38.65 litre su boşaltırken, bir diğeri dakikada 47.93 litre su dolduruyor. Ben havuz başında: 'Kaç saniye 1 dakika ediyordu, havuz kaç metre küptü, x neydi, y neydi, kaç yanlış 1 doğruyu götürüyordu' diye problemleri çözmeye çalışırken başıma güneş geçmiş., bayılmışım.
Acı acı çalan telefonun sesiyle ayıldım. Hayranlarımdan biri, telefonun diğer ucundan 'Yazılarınız olmadan yaşayamıyorum.. Eğer yazmazsanız kendime zarar vereceğim..’ diye hüngür hüngür ağlıyordu...
Ayıp ettin be okur! Buyur sana KK için cillop gibi yazı!
Ben Tuba Çiçek