• Merhaba, Kadınlar Kulübü'ne ÜCRETSİZ üye olarak yorumlar ile katkıda bulunabilir veya aklınıza takılan soruları sorabilirsiniz.

Neden Ingilizce Konuşamiyoruz? Nasil Ingilizce Konuşabiliriz..

angelica

Guru
Kayıtlı Üye
12 Temmuz 2006
162
9
296
44
İstanbul
Neden İngilizce konuşurken zorlanıyorum? Sıkılıyorum? İçerde neler oluyor? Yıllarca İngilizce dersleri, kurslar, özel öğretmenlerden sonra hala iş İngilizce konuşmaya geldi mi konuşamıyorum." diye utanan, sıkılan, kendini yetersiz hisseden hatta suçlayan insan sayısı hiç de küçümsenemez. Bunun farklı nedenleri var kuşkusuz. Oldukça yaygın olduğuna inandığım bir neden, ana dilde düşünmek ve bunu öğrenilen dile çevirerek konuşma stratejisi. Yani, Türkçe düşünmek; ancak İngilizce konuşmaya çabalamak.

Bu bir alışkanlık mı? Neden böyle bir strateji izlenir? Bu kişiler yaptıklarının farkındalar mı? Bir kişinin Türkçe düşünüp ''İngilizce konuştuğunu nasıl anlarız? Bu kişilerin İngilizce düşünebilmek için ne yapmaları gerekir?

Ana dilde düşünme ve bunu, konuşulmak istenen yabancı dile çevirme stratejisini kullanan kişiler konuşmalarına başladıklarında uzun, karışık, anlamsız söz dizinleri kullanırlar. Oldukça yavaş, düşüne düşüne konuşurlar. Çoğunlukla sözcük ve cümle aralarında "aa..ıııııh..." gibi boşluk doldurucular kullanırlar, Çünkü bir yandan konuşurken diğer yandan ne diyeceğini düşünür ve orada kullanacağı sözcük veya kalıbın İngilizce nasıl söyleneceğini bulmaya çalışırlar. Sürekli "İngilizce olarak bu nasıl söylenir? Şu sözcük ne demektir?" diye düşünmektedirler.

Bu durumda zihin çok işlem yapmaktadır. Bu nedenle hem düşünceye odaklanamaz, hem de çeviri yaptığı diller -Türkçe''den İngilizce''ye- birbirinden yapısal anlamda çok farklı olduğu için gramer olarak yanlış, hatta zaman zaman gülünç ifadeler ortaya çıkabilir. Çok bilinen klişe bir örnek vardır bununla ilgili. "Morning moming where are you going?” Bu kişiyle İngilizce iletişim kurabilmek oldukça sıkıcı olduğu gibi başarısızlıkla sonuçlanır.

Konuşan kişi kendini yeterince ifade edemediği için ana dilinde konuşmayı yeni sökmeye başladığı yıllardakine benzer bir ruh hali yaşar. İngilizce konuşulan ortamlarda yetersizlik duygusuna kapılabilir. Bu durum bir iç çelişki yaratır. Anadil deneyimleriyle donanmış nöronlar durmadan düşünce üretirken, bunun dışa vurumu tam olarak gerçekleşemez.

Yani kendimizi dış dünyada tam olarak gerçekleştiremeyiz veya temsil edemeyiz. Bu kişilere "İngilizce düşünün."dediğiniz zaman bunu nasıl yapacaklarını bilemezler. "Nasıl yani ???." diye sormadan edemezler.
Niye İngilizce düşünmeli?


Çünkü, düşünme ve konuşma aynı sistemin parçalandır. Bir bütünün parçaları arasında uyum olmazsa, sistemde problem yaşanır. Yani düşünme dili ile konuşma dili aynı olmalıdır. Böylece konuşma hızlanacak ve anlam bütünlüğünü bozacak hatalar yapılmayacaktır.

Farkında Olmadan Öğrenme [unconscious learning]

Yapılan bir araştırmaya göre; “Öğrenmenin yüzde 20''si bilinçli bir şekilde okul, kitap, öğretmen yoluyla gerçekleşirken, yüzde 80''i farkında olmadan yapılan bilinçdışı kayıtlar ile gerçekleşir.” Ana dilimizi de bu şekilde öğreniriz. Beynimiz, biz farkında olmadan ana dilimizi, konuştuğumuz ortamda milyonlarca işitsel ve görsel veriyi kaydeder. İnsan sesleri ve onlar ile ilintili renk, koku, duyguların hepsi birlikte biz farkında olmadan kaydedilmektedir. Beyin bu veriler üzerinde "aynı"," farklı", "...öyleyse…’ mantığını kullanarak duyduğu seslerden oluşan sistemi, yani dilin şifresini çözer. Bir süre sonra öncelikle bize söylenenleri anlamaya, sonra da konuşmaya başlarız.

Yeni bir dil öğrenmeye başladığımızda belleğimizde bu dil ile ilgili yeni bir klasör açılır. Bunu bir bölgede yer kaplayan alana benzetelim. Bölge belleğimiz olsun. Bu bölgede elbette ki anadil alanımız daha büyük yer kaplamaktadır. Sonradan öğrendiğimiz dilin kapladığı alan daha küçüktür. Düşünmek için düğmeye bastığımızı varsayarsak daha büyük olan alan daha baskın olur. Böylece düşünme anadilde gerçekleşir. Bir iletişim ortamında bize İngilizce olarak söyleneni anlarız. Ona cevap vermek için, zihnimizde anadilde düşünürüz. Sonra bu düşündüğümüzü tekrar İngilizce’ye çevirmeye kalkarız.
 
NELER YAPILABİLİR?

Ana dilini konuşan insanlar ile sonradan öğrenilen dili konuşanlar arasındaki en önemli farklardan birisi şudur: Ana dilini konuşan insanın kendisini ifade edebilmek,için çok seçeneği vardır. Yüzlerce farklı biçimde kalıp kullanabilir. Seçenek zenginliğine sahiptir. Sonradan öğrenilen dil kullanılırken ise öğrenilmiş kalıpların dışına çıkılamaz. Dolayısıyla seçenekler, zengin değildir. Bu nedenle gerek sözel, gerekse yazılı ifade becerisinde kişi sınırlı düzeyde kalır.

Tekrar "alan" metaforuna dönersek, öğrenilmiş dilin bellekte kapladığı alanın sınırlarını ne kadar genişletirsek, o dilde düşünmek o kadar mümkün olur.
Yani "farkında olmadan öğrenme" süreci zenginleştirilmelidir.

Bunun için neler yapılabilir?

Öğrenilen dilin konuşulduğu ülkede bulunun
Bir dili öğrenirken o dilin konuşulduğu ortamda olmak çok önemli. Öncelikle anadilimizi nasıl öğrendiğimizi hatırlayalım. Beynimiz biyolojik olarak dil öğrenmeye programlanmıştır. Doğal olarak, verilen kalıplan algılama ve bunları ayrıştırarak depolama, anlamlandırma yetisine sahiptir.

İşte bu nedenledir ki, biz ana dilimizi öğrenirken hiçbir özel çaba sarf etmedik. "Bilinçli öğrenme" süreci olmadan, hiçbir endişe ve kaygı duymaksızın dinledik tüm söylenenleri. Böylece anadilimizi edindik..

İkinci dilin bellekte kapladığı alanı genişletebilmenin yollarından birisi, öğrenilen dilin konuşulduğu ülkeye gitmek, orada bir süre yaşamaktır. Sokakta, alışverişte, otobüste her yerde İngilizce konuşulan bir ortamda bulunun. Ben İngilizce dilinin konuşulduğu bir ülkeye, İngiltere''ye, ilk gittiğimde ilk şaşkınlığımı havaalanında yaşamıştım. İki temizlik görevlisi kendi aralarında konuşuyorlardı.. Açıkçası bu durum beni şok etmişti. Bizim yıllar süren çalışmanın sonunda gelemediğimiz düzeyde bir İngilizce''yi büyük bir doğallıkla konuşuyorlardı ! Bu nedenle, İngilizce öğrenmek isteyenlere önerim, İngilizce konuşulan bir ülkede kısa veya uzun bir süre kalmaları olacaktır.

İngilizce TV, film izleyin

Dinlerken mümkünse kulaklık kullanın. Böylece beyniniz, işitsel dikkatiniz dağılmadan doğrudan kayıt yapabilir. Bu sırada filmi anlamayabilirsiniz. Hiç önemli değil. Unutmayın, beyin doğal olarak dil kalıplarını bir süre sonra ayrıştırma, benzetme becerisine sahiptir. Siz dinlemeye devam edin. Bir süre sonra hiç anlamadığınız uzun bloklar halindeki söz dizinleri kendiliğinden, anlayabildiğiniz daha küçük parçalara ayrılacaktır. Film izlerken hoşlandığınız dil kalıplarını yazacağınız bir defteriniz olsun. Bunları not alın ve filmde duyduğunuz tonlamayla tekrarlayın. Bunları yeri geldikçe kullanmaya özen gösterin. Aynı filmi birden çok kez izleyin.

Filmin sesini kısın. Kişilerin ne söylediklerini hatırlamaya çalışın, seslerini zihninizde canlandırın. Filmdeki kişilerin ne dediği kadar nasıl söylediği de çok önemlidir. Bu nedenle kişilerin beden dillerine, mimiklerine, tonlamalarına, özellikle dudak hareketlerine dikkat edin. Yeni öğrendiğiniz dil kalıplarını onlar gibi konuşarak yüksek sesle prova edin, tekrarlayın. Kendi kendinize konuşun. Mümkünse kendi sesinizi kaydedin.

Dinleyin. Filmdeki ile kıyaslayın. Mükemmelliği yakalayana kadar devam edin. Film ekranını görmeyecek şekilde oturun. Sadece sesleri dinleyin. Seslerden hangi sahne olduğunu zihninizde canlandırmaya çalışın. Çıkaramadığınız durumlarda ekrana bakabilirsiniz. Tüm bu alıştırmalar keyifle tek başına yapabileceğiniz alıştırmalardır.

İngilizce Şarkılar Öğrenin


Şarkı sözlerinin anlamlarını araştırın, öğrenin. Şarkı sözlerini yazın. Ezberleyin. Birlikte söyleyin. Söylerken anlamını düşünün. Ne kadar çok şarkı öğrenirseniz dil alanınızın sınırlarını o kadar geliştirirsiniz. Özellikle sağ beyin işlevi olan ritim/müzik zekası ve ritim hafızası, sol beyin işlevi olan sözel zeka ve hafıza ile birlikte tetiklendiğinde öğrenme çok uzun dönemli olarak gerçekleşir. Bu anlamda, şarkılar ile dil becerinizi geliştirmek sizin için hem çok zevkli, hem de beyin uyumlu bir tekniktir. Sonuç ise mükemmeldir.


İngilizce Konuşabileceğiniz Ve Duyabileceğiniz Ortamlarda Bulunun
Ülkemiz bu açıdan bir cennet. Özellikle Akdeniz ve Ege kıyılarımız bu açıdan bize çok zengin seçenekler sunuyor. Plajda gözlerimizi kapatıp güneşlenirken alfa duruma geçmiş beyin dalgalarımız, dışarıdan gelen İngilizce konuşmaları hiç tereddüt etmeden beyne kaydeder.

Okuyun

İngilizce kitap, dergi, gazete, broşür ne bulursanız okuyun. Yanınızda tıpkı film seyrederken olduğu gibi küçük bir cep defteriniz olsun. Beğendiğiniz ve kullanabilmeyi istediğiniz dil kalıplarını, sözcükleri içinde bulunduğu cümle ile birlikte defterinize yazın ve tekrarlayın. Bir kalıp veya sözcüğün sizin olması demek, onu uzun dönemli hafızaya atmış olmanız demektir. Bellek ile ilgili araştırmalar, yeni bir bilginin uzun dönemli belleğe yerleşebilmesi için en az 7 kez tekrar edilmesini gerektiğini belirtir.


Sözlük Kullanmayı Öğrenin

Mutlaka İngilizce''den-İngilizce''ye sözlük kullanın. "Nasıl olacak?" dediğinizi duyar gibiyim. Çünkü bu, benim çok sık karşılaştığım bir sorudur. Öncelikle seviyenize uygun bir sözlük alın. Evde bulunan herhangi bir sözlük işe yaramayabilir. Sözlük, dil seviyenizin çok üzerinde olursa bir sözcüğün çok farklı anlamlan ile karşılaşabilirsiniz. Hatta açıklamasını anlamak için tekrar sözlüğe gerek duyarsınız. ''Bu nedenle pek çok kişi, İngilizce karşılıklı sözlüğe bakmaktan nefret eder. Çünkü anlamaz. Oysa seviyeye uygun sözlük alınırsa bu durum oltadan kalkar.

Sözcüklerin yanında parantez içinde phonetic transcription (ses alfabesi) vardır. Bu bilgi, genelde sôzlük1erin ön sayfasında açıklamalı olarak verilir. Bunu iyi kullanırsanız, öğrendiğiniz yeni sözcüğün nasıl telaffuz edildiğine de vakıf olursunuz. İngilizce, yazıldığı gibi okunan bir dil olmadığı gibi vurgulaması da ana dilimizden farklıdır. Yanlış vurgu, sözcüğün anlamını değiştirebilir. Bir kelimenin anlamına bakarken, vurgunun hangi hece üzerinde olduğuna dikkat edin. Örneğin çok temel sözcükler olduğu halde hala bazı sözcükler vurgu hatası yüzünden çok yanlış söylenmektedir. Bear-beer hatası oldukça yaygındır. Denemek için isterseniz bir sözlüğe bakın. Bakalım siz vurguyu doğru kullananlardan mısınız?

Kelimenin tekil, çoğul hali, yapım ve çekim ekleri, hangi sözcük öbeğiyle kullanıldığı gibi çok değerli bilgileri de sözlükte bir bakışta görebilirsiniz. Sözcüğün İngilizce açıklamasıyla birlikte örnek cümle verilmesi, öğrenen kişinin yazının başında vermiş olduğum bölge-alan metaforunda sözü edilen İngilizce alanını genişletecektir.

OLUMSUZ İNANÇ VE DİL KALIPLARI

Olumsuz inanç ve sınırlayıcı dil kalıpları da İngilizce konuşmanın önündeki bir diğer engeldir. Geçmişte yaşanmış olumsuz bir deneyim, arkadaşların yapılan hataya gülmesi, öğretmenin hata yapıldığı zaman kızması, sabırsızlık göstermesi, hatanın düzeltilme biçimi, anne babanın "Bu kadar para verip özel okula gönderiyoruz, hala konuşamıyorsun." şeklinde konuşması gibi farkında olmadan yapılan kimi hatalar, bazı kişilerde yetersizlik duygusu ve kendine güvenin yitirilmesine yol açar.

Kağıt üzerinde İngilizce bilgisi yeterli olmasına rağmen konuşma güçlüğü çeken kişi sayısı çoktur. Bu durum, bir tür sahne fobisine benzer. Bu kişiler İngilizce konuşmak için ağızlarını açtıkları zaman herkesin kendilerini dinlediği, hatalarını bulacakları, gülünç duruma düşecekleri korkusunu yaşarlar. Ağızları kurur, zihinleri dağılır, kalp atışları hızlanır, ve İngilizce konuşmak çok sıkıntı veren, bunaltıcı bir deneyim olur. Bu tür korkulan aşmak için hataya bakış açısını değiştirmek gerekir.

“Hata yapmak , öğrenme sürecinin doğal sonucudur.” İlkesini kabul edersek, hatalar bizi geliştirir. Bu durumda “Hatalar” rehber görevi üstlenir. Bizi yönlendirir. Hangi “alanda” hata yapılıyorsa “o” alan güçlendirilecek “öncelikli alandır”.

Bu arada, beyin tesadüfi hatalar yapar. Bu çok doğaldır. Bunları bir süre sonra kendi kendine düzeltir. Doğru kayıtları aldıkça, yanlışları ayıklar. Siz beyne doğru kayıtlar vermeye devam edin
ASLA PES ETMEYİN

Yazan: Belgin Öğrek
 
cok faydali bir bilgi yazmissin angelica...bizim en buyuk hatamiz ingilizceyi turkce dusunerek konusmamiz..biz ingilizlere guluoruz adam'ben var eve gitmek 'deyince..bizde boyle ingilizce konussak sorun kalmiyor;)
 
tşkler angelica.. çok açıklayıcı olmuş...

bende karşımda bir türkçeyi bilen biri ile ingilizce konuşamıyorum.. ama yabancı biriyle konuşabiliyorum.. sanırım hata yapmaktan korkuyorum.. utanıyorum...

yabancı nasıl olsa söylediğim şeyi en kötü ihtimalle anlamaz! diye düşünüyorum... ama türkle konuşursam lastik gibi uzatılıyo yaptıgım hata.... bi kaç kez böyle bir durumla karşılaştıktan sonra oldu bu çekince... :rolleyes2:

paylaşım için tşkler...
 
evet birsencim..ingilizce öğrenmeye ilk başlayınca hep sölerler zaten. ingilizce düşünün!! bana cok tuhaf gelmişti ama sonra anladım.. evet öyle düşünmek lazım..

venüs canım aynı problem bende de var.. konusmaya gelince tıkanıyorum.. ya aslında hata yapa yapa öğrenilir ve bol bol konusarak.. kafa göz yara yara konusmak lazım aslında :)
 
angelica .!.:
evet birsencim..ingilizce öğrenmeye ilk başlayınca hep sölerler zaten. ingilizce düşünün!! bana cok tuhaf gelmişti ama sonra anladım.. evet öyle düşünmek lazım..

venüs canım aynı problem bende de var.. konusmaya gelince tıkanıyorum.. ya aslında hata yapa yapa öğrenilir ve bol bol konusarak.. kafa göz yara yara konusmak lazım aslında :)


türkçe düşünüp ing.söylemek hata bu ama nasıl ing.düşüneceğiz yine ing.düşünüyoruz bence en iyi öğrenme küçük yaşta oluyor
 
inanılmaz güzel bir konu hakkında yazmışsın
ben 12 yaşımdam beri ingilizce ile haşır neşirim ama son iki yıldır , ist a geldiğimden beri çoğunu unuttum , oteldeyken daha aktif konuşuyordum , şimdilerde cnbc-e izleyip , sürekli yabancı şarkılar dinliyorum ( keza almancada aynı şekilde , rtl i tavsiye ederim )
bir de en büyük problem senin de yazdığın gibi bazı kalıplarda kalınıyor
yani bir kelimeye takılıp kalıyor insan ,
mesela ben ' yanlış ' ne demek unuttuğum zaman ' doğru diil ' diyorum
bunlar hep zamanla oturan şeyler , ama koşulmadıkçada unutuluyor :(
dil nankördür
vallahi çok saol angel
 
topigi canlandıralım kızlar hadi aynı sey benm de cnmı cok skıo 2 yıl hzrlk okudum lsede de unwde de ustne bi de amrkaya gttm 2.5 ay kaldım cok gelsme oldu tabii ki ama hala twde inglzce bse olnca anlamıorum dondgum zmn yne anlıodum braz smdi anlayamam ya da bi turstle karsılassam 2. dkdan sorasnı getremem heralde temel seylerde iiym hala ama sunu ogrendm biz hep komplike cumleler kurmaya calısıyorz hani cok fazla gramere yonelk ogrendk ya her seyi ama onlar bole cumleler kullanmıolar bse kotuyse kotudur 'bad'dir gzelse 'good'dur ne blym biz hep cok dzgn cmleler kurmaya gramerimizi bozmamaya calısıorz ama rahat olmak lazım tek kelimelk bi cmle bzm bse blmedgmiz anlamna gelmio..bn kndi adıma bnlra takılırdım smdi bu acıdan daha rahatım paylasmak istedm =))
 
Arkadaşlar ben kendi yöntemimi söyleyeyim yani aslında yöntem demek doğru mu bilmiyorum çünkü bilinçli yapmadım sonradan fark ettim. Kitap okumayı çok severim (bu aralar okumasam da). ıngilizce öğrenirken çok kitap okudum. Hani türkçe kitap okurken yazıları görmeyiz de film gibi gözümüzün önünde oynar ya aynen o hale geldim. Dilin mantığı istemesek de yerleşiyo bi süre sonra konuşurken de hiç duraksamadan çok rahat konuşurdum.. aksan sorunum vardı ama aslında daha çok uzun da yazacaklarım bu konuda şimdi zamanım yok. bol bol gevezelik ederim ilerde:D:D
 
türkçe düşünüp ing.söylemek hata bu ama nasıl ing.düşüneceğiz yine ing.düşünüyoruz bence en iyi öğrenme küçük yaşta oluyor

ingilzce düşünmek işte o kadar kolay değil maalesef. O dili sürekli olarak konuşmanız gerekiyor ve ayrıca ana dili olanlarla konuşmanız gerekmekte. Bence yazın filan yabancı ülkeye gitmek faydalı, çünkü burada native speaker bile bulsanız, yine evde sokakta türkçe konuşuluyor. Eh haliyle olmaz yani. En iyisi yurtdışı. Ben öyle öğrendim, ingilizcemi o şekilde geliştirdim yerimseniben
 
Ben de yurtdışında çözdüm olayı.... Türkiye'de öğrenmek gerçekten zor... Gramer öğrenmekle bitmiyor ki ... pratik şart:) Hele bir de yabancı erkek arkadaşınız olursa tamamdır, gerisi kolay:)
 
ingilizce konuşmak öğrenmek isteyen türkçeyle kıyaslamicak o zaman olmuyor maalesef ingilizcede türkçeyle karşılanmayan durumlar olabiliyor o zaman öğrenmekte sekmeye uğruyor ingilizceyi ingilizce öğrenmelisiniz ve gerçekten çok zevkli bir dil ilk zorlanma normal fakat ileri düzeye gelindiğinde hoş bi durum ortaya çıkıyor ben öyle olmuştum en azından hazırlıkta öyle bi duruma gelmiştim ki türkçe konuşanların suratına donuk bakıyordum bu ne dıyo gibisinden türkçe algılamam zayıflamıştı heryerde ingilizce öğrenmenin faydasını çok görüyorum
 
Güzel bir konu. Az önce başka bir sayfada daha bu İngilizce konuşma eğitimi hakkında yazmıştım. Sadece ingilizce konuşma eğitimleri veren kurumlar hakkında. Varsa vaktiniz rakamsal olarak uygun ve kalitesine arkadaşlarımın tavsiyesi üzerine inandığım British Eurolang Dil Okullarının konuşma sınıflarını tavsiye ederim. Konuşma eğitimi isteyenlere özel sınıfları var.
 
bide şöyle bi sorun var
kelimeleri tek yönlü öğreniyoruz, mesela bişey okuyoruz, bilmediğimiz bi kelime var, açıp bakıyoruz 5 tane anlam çıkıyo, bu cümlede bu oturuyo diye tekini not alıyoruz, diğerleri kalıyo
sonra biyerde aynı kelimeyi görüyoruz, bu burda ne alaka diyoruz, veya zaten bildiğimz kelimeyi sadece kullanım alanının %20snde kullanıyorz farkında olmadığımız için
biraz da sözlük karıştrmak lazım
netten bakıyoruz iyi güzel kolay tamam ama
bu şekilde formation öğrenemiyoruz malesef. bişeyi sadece verb haliyle veya sadece isim haliyle öğreniyoruz sonra sıfat olarak kullanamıyorz
ben özel derse gittiğim öğrencilerime işiniz çok acele olmadığı sürece online sözlük kullanmak yok diyorum, yasaklıyorum

şarkı dinleyip anlamıyosanız, her ne kadar pek hoş bi yöntem olmasada eurovision şarkıları dinleyin, çünkü söyleyenlerin de anadili değil ve temalar belli, konular evrensel, daha az bilmediğiniz kelime çıkıcaktır emin olun, zamanla repertuarı genişletirsiniz :))
 
hanımlar ben hocamdan şunu öğrendim: sadece okuma okuduğunu anla ve daha basit olarak kendi cümlelerinle ifade et. sadece dinleme dinle ve dinlediğini anla ve ben nasıl ifade ederim diye düşün. yolda giderken sağa sola baktığında gördüğün objelere ingilizce ne denir diye düşün. en basiti hepimiz hergün mutfağa giriyoruz elimize tavayı aldığımızda bunun ingilizcesi neydi diye düşünse bile yeter. bir kaç gün içinde o kelime zihnimize kazınır. o objeyi-neseyi-mobilyayı-yiyeceği gördüğümüzde ingilizcesini hatırlamaya çalışmak inanın çok işe yarıyor.

günlük hayatına ingilizceyi sok ve onun orada kalmasına izin ver. motivasyonunu hiç ama hiç kaybetme. yabancılarla konuşurken dilbilgisine odaklanma. çünkü dilbilgisi yabancıların gözünde hiç önemli değil. önemli olan kendine güven duymak ve genelden bir anlam çıkarıp karşıdakini anlamak yani bir yabancı ile konuşurken sakın bir kelimeyi anlamadım ipin ucu kaçtı diye düşünmeyin. bırakın o kelime kaçsın siz konuşmanın geneline bakın. ayrıca please speak slowly demek ayıp değil. utanmayın. bu bizlerin 2.dili ve biz bu dili yetişkin birer birey olduktan sonra öğrendik. bir de söyle düşünün karşınızdaki kişi de bizim dilimizi konuşamıyor o halde neden kendimizi bu kadar zorluyoruz :)

ne yazık ki yurtdışı benim için imkansızdı (veya çok şükür ki- çünkü orada bu eğitim çok pahalıydı ) uzun uzun araştırıp çok iyi bir yerden eğitim aldım- yeri değil reklama girmesin adını buraya yazmıyorum ama çok iyi bir eğitimin sonunda hayatıma ingilizceyi nasıl adapte edeceğimi öğrendim. 3 aylık bir eğitimden çıktım ve elbette yazın ingiltereye gidip orada 15 gün yada 1 ay kadar kalmayı istiyorum ama orada kursa gitmeyeceğim. birkaç arkadaşım var. onlarla direk ortamlara girip doğal pratik yapacağım. zaten temel şeyleri hallettim ve özgüvenim süper :)
 
Son düzenleme:
tşkler angelica.. çok açıklayıcı olmuş...

bende karşımda bir türkçeyi bilen biri ile ingilizce konuşamıyorum.. ama yabancı biriyle konuşabiliyorum.. sanırım hata yapmaktan korkuyorum.. utanıyorum...

yabancı nasıl olsa söylediğim şeyi en kötü ihtimalle anlamaz! diye düşünüyorum... ama türkle konuşursam lastik gibi uzatılıyo yaptıgım hata.... bi kaç kez böyle bir durumla karşılaştıktan sonra oldu bu çekince... :rolleyes2:

paylaşım için tşkler...

Bende bir Türkle ingilizce konuşamıyorum. Hatta yanımda çok iyi konuşan bir Türk varken yabancılarlada konuşamıyorum. Neyse benden başkaları da varmış. Rahatladım.
 
Bir şey sormak istiyorum ingilizce başlangıç seviyesi hikaye kitapları aldım.Bunları okumaya başladım. Okurken tabi anlamadığım sözcükler de oluyo bu durumda hemen sözlüğe bakmam gerekiyo. O sözcükleri hemen not almalı mıyım? ve de okurken sizin de bir yandan elinizde sözlük oluyor muydu ? Merka ediyorum acaba doğru mu yapıyorum. Lütfen yardımcı olun arkadaşlar..
 
Arkadaşlar kardeşim askerde şuan ve orda boş zamanlarında ingilizce çalısmak istiyormuş.benden de ingilizce öğrenebileceği bi kitap ve sözlük istedi.ben hangi kitabı nasıl bişey alacagımı bilmiyorum.tavsiye edebileğeğiniz kitaplar var mı aceba ????
 
Back