- 13 Nisan 2007
- 15.555
- 36.072
Mutluluk / Zülfü Livaneli
Mutluluk romanının baş karakterleri Meryem, İrfan Kurudal ve Cemal'dir. Doğu ve Güney Doğu Anadoludaki namus ve töre cinayetlerinin genç kızların hayatlarını nerelere yada ölüme nasıl sürüklediğini anlatır. Kitap Türkiye'deki doğu batı sentezini yazarın kaleminden bize sunmaktadır.
Meryem Van Gölü kıyılarında Suluca yöresinde yaşayan 17 yaşında bir genç kızdır. Annesi Meryem'i doğururken ölmüştür. Babası ise Döne adında genç bir kadınla evlidir. Amcası, teyzesi (teyzesi amcasıyla evli), babası, üvey annesi ve amca çocuklarından oluşan geniş bir ailesi vardır. Cemal ise amcasının Gabar dağlarında komando olarak görev yapan, PKK ile mücadele eden oğludur. Amcası evde sözü geçen tek kişidir ve Meryemin babası abisinden oldukça çekinmektedir. Cemal'in annesi, aynı zamanda kendi annesinin ikizi olan teysesini, hiç göremediği annesinin yerine koymuş, ama nedense teyzesi tarafından hep nefretle büyütülmüş bir yeğendir Meryem. Çünkü teyzesi kızkardeşinin ölümünden Meryem'i sorumlu tutmaktadır. Zavallı Meryem ne yaparsa yapsın teyzesinin zincirlerini kıramamıştır. Üvey annesi Döne ise Meryem'den nefret eder. Meryem onu "Yılan gözlü Döne" diye düşünür. Meryem' in çok sevdiği birde bibisi vardır; köyün ebesi. Hayatı boyunca meryemin kılına zarar gelmesinden korkan bir insandır o. Meryem öz amcası tarafından tecavüze uğrar ve amcası bunun duyulmaması için kızı öldürme- namus temizleme!- kararı alır. Meryem'i, intihar etmesi için izbe bir yere kilitlerler, bir de ip asarlar kendini boğsun diye...
İkinci çıkar yol olarak, Cemal askerden dönünce, onunla beraber İstanbul'a gönderip diğer töreye kurban giden kızlar gibi onu da köprüden uçuruma atmaktır. Cemal askerden döner ve Meryem'le Cemal İstanbul'a gider. Ama askerde yüreği nasır tutan Cemal, bu küçük kızı bi türlü aşağıya atamaz. Onu öldürmeden de köye dönemeyeceği için İstanbul'da balıkçılık yapan asker arkadaşının yanına sığınır. Arkadaşı ona elini uzatır ve Çeşme kıyılarında bir kulübe ayarlar ve geçimlerini sağlamaları için balıkçılığı öğretir.
İşte orada Meryem, Cemalin ve İrfan'ınkaderleri kesişir. İrfan Kurudal İzmirli fakir bir ailenin oğlu ve Harward Üniversitesinde bursla okumuş bir profesördür. İstanbul'da yaşamakta ve Aysel adında zengin bir kadınla evlidir. Ama o gösterişli, zengin hayatın içinde mutlu değildir. Kendini aşmaya karar verir. Cesaretini kazanmak ister. Ve bir gün karısına bir mektup bırakarak evi terk eder, bir yelkenli kiralar ve Egenin sularına atılır.
İşte bu üçlünün kaderi o küçük kulübede birleşir, tanışırlar. İrfan bey Meryem'i çok sever ama Cemal her zamanki gibi çok soğuktur ve Meryem'den de profesörden de nefret eder. Profesör, Meryem ve Cemal'i yanına yardımcı olarak alır, önce Meryem'i o solmuş şalvardan ve yemeniden kurtarır modern bir görünüme sokar. Cemal ise aklının bir köşesinde, Meryem'i nasıl öldürebileceğini düşünmektedir ama gerçekleştiremeyeceğini de biliyordur.
Ege kıyılarında yaşayan bir büyükelçinin evini kiralarlar. Ve olaylar bu evde patlak verir. Orada gözleme yapan bir kadının oğlu olan Mehmet Ali, Meryem'den çok hoşlanır. Meryem'in öz amcası tarafından tecavüze uğradığını öğrenen Prof. Cemal ile kavga ederken Cemal'e söyler ve Cemal'in bunu öğrenmesi onu şok etmiştir. Çünkü tecavüz edip, kızı öldürtmek isteyen babasıdır. Cemal ne yaparsa yapsın Meryem ondan uzaklaşmak kendine yeni bir hayat kurmak için gözlemecinin oğlu Mehmet Ali'ye varır. Cemal bu küçük kıza karşı içinde büyük bir pişmanlık, suçluluk duyar ama boşuna.. Prof. İrfan'a gelince; o da macerasını yarıda bırakır ve eve geri dönmeye karar verir. Gitmeden önce Meryem'e yüklü bir miktar para bırakır. Meryem bu paranın bir kısmını Cemal'e vererek, hayatından çıkıp gitmesini ister.
Ve böylece, Meryem için de yepyeni bir hayat başlamaktadır.
-editlenmiş alıntı-