Mutluluk daha ne olabilir ki?

V

VenhaR

Ziyaretçi
  • Konu Sahibi VenhaR
  • #1
Mutlu olmak için o kadar çok, ama o kadar çok sebebimiz var ki..! Peki neden mutsuz olmayı tercih eder insanlar?

Neden tercih ederiz?

Mutlu olmak için, ille de yaşamımızda farklı bir şeylerin olması mı gerekli?

Hâli hazırda yaşadığımız şu hayatın içinde bizi mutlu kılmaya yetecek onca şey varken...

Sanki mutluluklarımızı, ilerde bir zamanlara ertelemişiz...

O zamanın gelmesini bekliyoruz.

Elimizin altındakilerin, elimizin altında dururlarken kıymetini bilmediğimizden mutlu olamıyoruz.

Bir zaman gelip de onlar da fani olup, yanımızdan gölge gibi kayıp giderken, bu kez de onları yitirmenin ve zamanında onlarla mutlu olamamanın mutsuzluğu kaplıyor içimizi..

Önce üzülüyoruz...

Sonra üzüldüğümüze üzülüyoruz...

Ne garip...

.....

Mutluluk sebeplerimiz bize özel şeylerdir...

Kimimiz bir aileye sahip olduğu için şükredip, mutlu olur; bir diğerimiz sıhhatini şükre vesile ederek, mutlu kılar hayatını..

Ve sayılamıyacak kadar çok neden...

En mutsuz insanın bile, mutlu olmak için birden çok sebebi vardır.

Sanırım önemli olan, bunun farkında olabilmek..

Bu farkında oluş da başlı başına bir mutluluktur...

Bir düşünsek,

biz hiçlik karanlıklarındayken, bu âlemde yokken, yaratıldık...

bize bir varoluş nimeti lutfedildi...

Ve bize bir kimlik verildi:

İnsan...

Dağ olmadık yaratılırken, taş olmadık, sinek olmadık, koyun olmadık, bir bahçede ot olmadık... insan kimliğiyle yarattı bizi yaratan...

Bir hayat verdi ki, bu kimlikle biziz hayattan en mükemmel istifade eden...

...

Sonra bize bir kalp verdi ki, tüm kainatı, tüm âlemleri içine alabilen.. herşeyi sevebilen.. bu kalbi kendi sevgisini, muhabbetini tanıtmak için verdi.. ve kendini bize sevdirdi yaratan.. yeryüzünü bir sofra yapıp önümüze serdi. İçinde binbir türlü hazineler...

Ya bunları anlayabilmemiz, onu tanıyabilmemiz için verdiği akıl nimeti..?

...

Ve insanı, yani bizi kendisine muhatap aldı âlemlerin Rabbi... Âlemleri yaratan...

Ve binbir türlü duygularla, hislerle doldurdu sinemizi... herşeyden, ayrı bir tad alabilmemiz için.. O’nu bütün isimleriyle tanıyabilmemiz için...

Ve... İman nimetiyle bizi nurlandırdı...

Evet.. bizler Allah’ı tanımasaydık eğer, imanımız olmasaydı, yakıcı ve boğucu nasıl bir ızdırabın, azabın, karanlığında kalırdık?

İman nimetini öyle bir Rahmetle, öyle özel bir ikramla bizlere nasip etti ki,

İslâmiyetle bizi şereflendirdi...

Habibi olan, âlemlere rahmet olan, Rasul-ü Ekrem (s.a.v) 'e ümmet eyledi...

Daha ne olsundu ki..?

Sanırım mutlluluğu uzaklarda aradıkça, ömürlerimiz hiç tükenmese bile, asla onu bulamayacağız...

Mutsuz olalım diye yaratılmadığımızı anladığımız an...

ve

60-70 senelik bir ömrün imtihanlarının, sıkıntılarının geçici olduğunu ve bize ebedi mükafatlar bırakacağını düşündüğümüzde..

ve

Geçici olmayan, ölümsüz bir âlemde bizlere ikrâm etmek isteyen, şu misafirhânenin sahibi olan Zatın, o ebedî âlemin mutluluğunu, nümune nev’inden bu âlemde bahşettiğini farketiğimizde....

Mutluluk daha ne olabilir ki?
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…