Bazı insanların çocukluğu, ergenliği, gençliği ve (yaptıysa) evlilik sonrası yaşadıkları, yaşatacakları acılara dönüşür. Bu acıların çıkacağı birileri mutlaka olur ve bu kişiler hep en yakınındaki olur. Ne yazık ki annenizin acılarının dindiği liman, siz olmuşsunuz. Bu negatif bir tablo değil aslında ilk bakışta, diyorum ya "acılarının dindiği liman" diye ondan sebep. Sizi çok seviyordur, ancak bastırılmış duygularını, yaşadıklarını ve bunları yaşama ihtimalinizin oluşu annenizi tetiklemiş muhtemelen. Yine sizin için yani yaptıkları, kendince. Bir süre sonra ise bu anlaşılan, yaşam biçimi olmuş. Yani yaptıkları yine kendince normal.
Yaşadıklarınız bir araya toplandığında sizin için altından kalkılması güç bir yığın olup kalıyor elbette. Çok haklısınız, kimse böyle negatiflikler içerisinde büyümek istemez. En önemli yapmanız gereken şey, çocukluğunuzdan arta kalan bu anıları, daha güzel ve neşeli olanlarıyla değiştirmeniz zihninizde. Aynı filmi yüzlerce kez izlemek nasıl bir insanı yorar, sıkar; bu da aynı durum. Hayatın hep negatif tablolarını görmek bir yaşam biçimi ya da "acılarımla katmerleniyorum" demek için bir bahane değildir. Acılarınız, sıkıntılarınızla yaşamanız, aslında kendinize yaptığınız en büyük kötülüktür.
Annenize gelirsek, bundan sonra sizin istediğiniz ve beklediğiniz "sevecen" anne imajı zor. Dediğim gibi, yaptıkları ve size yaşattıkları muhtemelen bir süre sonra normal durum halini almıştır. Değişmesi imkansız değil, ancak kendinizi değişme ihtimali var diye daha fazla yıpratmanız için bir sebep olamaz bu.
Diyorsunuz, ne güzel mutlu bir evliliğiniz ve yine çok güzel bir bebeğiniz var. Geçmiş anılara bir sünger çekip, bundan böyle önünüze bakmalısınız. Annenizin size yaşattığı şeyleri, çocuğunuza yaşatmamak için en başta bunu yapmalısınız. Güçlü ve sevecen anne ve eş olarak varlığınızı sürdürmelisiniz. Herkes annesiyle hep anımsayacağı mükemmel anıları olsun ister, sizin olmamış. Ama bundan sonra, mutlu bir evlilik ve annelik anıları biriktirmek sizin elinizde..