'Musul ve Kerkük'ü geri alabiliriz'

bulca

Gönül almayı bilmeyene ömür emanet edilmez.Mevlana
Pro Üye
28 Ocak 2009
33.629
54.429
[h=1]'Musul ve Kerkük'ü geri alabiliriz'[/h]
[h=2]Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof. Dr. Metin Hülagü, Cumhuriyet Bayramı'nda hizmete girecek Marmaray'ın 100 yıl önce, Abdülhamit döneminde çizilmiş projesinden Musul ve Kerkük meselesine kadar çarpıcı açıklamalar yaptı.[/h]


Seda Şimşek'in röportajı

Abdülhamit tahttan indirilmeden önce Musul-Kerkük gibi petrol olan bölgeleri özel mülkiyeti haline getirdiğini söyledi. Uluslararası hukuka göre bu topraklar işgal edilse bile kişi mülkiyetine dokunulamayacağını belirten Prof. Dr. Metin Hülagü, "Bu tür mallar geri alınabilir" dedi.

Fransız mühendisin çizimini yapıp, Abdülhamit'e sunduğu Avant Projesi'nde Boğaz'ın altında bir tüp geçit, tüp geçidin içinde tren, üstünde ise gemiler yüzüyor. Hülagü, Cumhuriyet'in 90. yılında Türk Tarih Kurumu için devrim sayılabilecek ve çok tartışılacak açıklamalar yaptı.

*Çok tartışılan Musul-Kerkük meselesi var, sizce bu mesele bitti mi?

Şu an fiili olarak bitmiş gözüküyor ama hukuki anlamda bir mesele olarak devam ediyor. Musul-Kerkük toprakları Abdülhamit'in özel mülkü, o anlamda hukuki olarak bitmiş değil. Dış politika, devlet politika açısından anlaşmalar yapılmış, imza atılmış, bir karar verilmiş ama özel mülkiyet anlamında Hanedan davalar açtı, açıyor, devam ediyor.

Dışişleri Bakanlığı biliyor mu bilmiyor bilmiyorum ama Abdülhamit tahttan indirilmeden önce Musul-Kerkük gibi petrol olan bölgeleri, stratejik bölgeleri özel mülkiyeti haline getirmiş. Sadece Ortadoğu'nun değişik yerlerinde değil, mesela Selanik'te de, Anadolu'da da Abdülhamit'in toprakları, mülkleri var. Kendi mülkiyetine almış, Hazine'ye, Hassa'ya koymuş.

Uluslararası hukukta, o toprak işgal edilse dahi kişi mülkiyetine dokunulamaz. Abdülhamit'in kendi mülkiyeti haline getirdiği bu topraklardan biz 1. Dünya Savaşı'ndan sonra süratle feragat etmişiz. İttihatçılar, Abdülhamit'in özel mülk haline getirdiği bu mülkleri, toprakları özel mülkiyetten çıkarmak için adımlar atmışlar ama o adımlar da hukuki olarak tamamlanmamış, yarım kalmış çünkü onaylanması gerekiyor. Hukuki prosedür bitmemiş.

TEKNOLOJİYİ KULLANMIŞ

*Yani geri alınabilir mi mesela Musul ve Kerkük'teki Abdülhamit'e ait topraklar?

Dışişleri Bakanlığı, Abdülhamit'in bu tür mallarının elde edilmesi noktasında Hanedan'a destek olabilir ama öncelikle tabii Hanedan'a içerideki mallarını vermesi gerekiyor. Osmanlı Hanedanı'na ait olan ve Türkiye tarafından kamulaştırılan malların önce Hanedan'a devredilmesi, arkasından da o emsal gösterilip, yurtdışında, diğer ülkelerin elinde bulunan mülklerin, malların, toprakların alınması söz konusu olabilir.

Hukuki sürece bakıldığında, Hanedan'ın Irak'taki mal varlığının oradaki mahkeme tarafından reddedilmesinin temel sebeplerinden bir tanesi Türkiye'nin bu varlıkları vermemesi, "Türkiye bile size mülklerinizi vermiyor ki siz gelip bizden mal istiyorsunuz" diyor. O yüzden önce bizim Hanedan'a mülklerini verip, arkasından da Hanedan'a destek çıkarak, gerek Ortadoğu'daki gerek Balkanlar'daki bu tür yerlerin alım süreci işletilebilir. Bu davaların kazanılabilmesi için ciddi bir siyasi gücün Hanedan'ın arkasında olması gerekiyor.

*Abdülhamit o dönemde petrolün farkına varıp, petrol olan yerleri mülkiyeti haline mi getirmiş?

Abdülhamit petrolün farkında. Dönemindeki teknolojiyi kullanmıştır ve o teknolojiyi kullanarak veya o teknolojiyi kullananları bularak, ülkesindeki petrolleri tespit ettirmiştir. Ülkenin neresinde petrol olduğunu araştırtmış, yerleri belirlenmiş ve onları Abdülhamit kendi üzerine almış. Yani, petrolden haberi var, petrol olan bölgeleri tespit ettirip, özel mülkiyeti haline getirerek de emniyet, garanti altına almıştı.

100 YILLIK FOTOĞRAFLAR...

*Abdülhamit dünyanın her yerinde binlerce fotoğraf çektirtmiş.

İstanbul Üniversitesi'nde, Abdülhamit Kütüphanesi'nden kalan 36 bin fotoğraf var. Sadece Anadolu'nun fotoğrafları değil, Japonya'nın, İngiltere'nin, Amerika'nın da fotoğrafları var. Abdülhamit fotoğraflarla dünyayı izliyordu. İstanbul Üniversitesi ile anlaşma yapıyoruz, bir aksilik olmazsa 36 bin fotoğrafı yayınlamak istiyorum. İstanbul Üniversitesi Rektörü ile görüştüm, sağolsun "tamam" dedi, bir kopyasını bize veriyorlar.

Türk Tarih Kurumu olarak albümleştirip, yayınlayacağız. Bu fotoğrafları dünyada bir daha bulmak mümkün değil. Nadir bir eser, yüz yıldır kütüphanede, raflarda. Her an için yok olabilir, bir başka örneği yok. Bunları değerlendirmek gerekiyor. O fotoğraflarda, 100 yıl öncesinin teknolojisini, medeniyetini, inşaatını, mimarisini, yollarını, kılık kıyafetini, çevresini, tabiatını, nüfus yoğunluğunu, insan karakterlerini, refah düzeyini, iklimini, her şeyi görüyorsunuz.

3. KÖPRÜNÜN ADI HAMİDİYE OLSUN

*İstanbul ile ilgili Osmanlı'dan kalma 40 çılgın projeden bahsediliyor, hepsini tespit ettiniz mi?

Yoğunluk olarak son dönemdeki projeler var. Mesela, Boğaz'a köprü yapılması, hemen hemen bugünkü Boğaz Köprüsü'nün geçtiği yerden geçiyor, çünkü aynı mühendislik teknikleri kullanılıyor. Hamidiye Köprüsü var, aslında ben bu Boğaz'daki yeni köprüye Yavuz Sultan Selim yerine Hamidiye isminin verilmesini isterdim çünkü Boğaz'a köprü yaptırmak isteyen Abdülhamit. Çizimleri var, birkaç defa revize edilmiş. Hamidiye, Abdülhamit demek. Yeni açılan tüp geçide "Hamidiye" ismi verilebilir. O da Abdülhamit döneminde geliştirilmiş bir proje.

Bugünkü tüp geçidin tarihi 100 yıl öncesinden başlıyor. 100 yıl önce, Abdülhamit döneminde yola çıkılmış, Batılılar getirmişler, "böyle bir proje var, yapalım" demişler, dikkate alınmış. Denizin iki yakasının birleştirilmesi hedeflenmiş. O rüya, Abdülhamit'in rüyası bugün gerçekleşiyor. Asırlık bir rüya gerçekleşmiş oluyor. Köprü projesi, Boğaz'ın iki tarafının teleferik ile birbirine bağlanması, Adalar'ın birbirine bağlanması, Galata Kulesi'nin düzenlenmesi, çevre düzenlemeleri, sulama projeleri var. Bizim tarihimize ait olan, yapılması düşünülen ama yapılamayan projelerle, 40 projenin her birini belgesel haline getirip, toplumu tanıştırmayı istiyoruz.

Şiir yazan padişah gaddar olamaz

*Çırağan Sarayı'nda tarihçilere "Yavuz Sultan Selim" cübbesi giydirecekmişsiniz.

Türk Tarih Kurumu'nun kuruluş kanununda şeref üyeliği var. Maksadımız tarih alanında çalışmaları öne çıkmış yurtiçindeki ve yurtdışındaki akademisyenleri onore etmek.

*Neden Yavuz cübbesi giydiriyorsunuz?

Klasik bir cübbe giydirmek yerine seçkin insanlara, seçkin bir cübbe giydirmek istedik. İngiltere'de doktora yapan, sanat tarihçisi bir arkadaşımızın önerisi oldu. Topkapı Sarayı'nda Yavuz Sulan Selim'in bir gömleği var, o gömleğin üzerindeki motiflerin sergilendiği bir cübbe yapmaya karar verdik.

*Alevi vatandaşların Yavuz Sultan Selim ismine tepkisini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Yavuz Sultan Selim'in Aleviler'i katlettiği, kılıçtan geçirdiği gibi bir görüşe katılmıyoruz. Sadece kaynaklardan bir tanesinde böyle bir şey geçiyor, onun dışındaki hiçbir kaynakta geçmiyor, öyle bir bilgi, kayıt yok. Tam tersi, Sünniler'den 40 bin kişinin öldürüldüğüne dair rivayetler veya bilgiler de var. Yavuz Sultan Selim, Aleviler'in desteği ile tahta geçmiştir. Sonra gelip onları mı kesmiş? Böyle bir şey olmaz. Bir de Yavuz Sultan Selim'in bir hayat felsefesi var. Giydiği tılsımlı gömleğin üzerindeki motif bile onun hayat felsefesini ortaya koyuyor. Gömleğinde, dizleri üzerine çökmüş, el açıp dua eden bir insan motifi var.

Yavuz Sultan Selim şiir yazan bir padişahtır. Şiir yazan bir padişahın gaddar olması mümkün değil. Yavuz Sultan Selim, kudretli, ülkenin sınırlarını 2,5 kat genişletmiş, kimseden korkusu olmayan bir padişahtır ama Allah inancı vardır ve O'na bağlılığını da üzerine giydiği gömleğin motifleriyle yansıtıyor. Bir taraftan inancını giydiği gömleğin motiflerinde yansıtan ama diğer taraftan Aleviler'i kılıçtan geçiren iki ruhlu bir padişah olamaz.

Türkpedia geliyor

*Yeni bir projeniz var mı hayata geçirmeye hazırlandığınız?

Bu "Wikipedia"dan mülhem, bir "Türkpedia" yapmak istiyoruz. Ciddi bir yazılım gerekiyor, onun altyapısıyla uğraşıyorum. Türkpedia gelecek inşallah. İnsanlar artık internetten bilgiye bakıyor, kimse raftaki ansiklopediyi açıp, "Şurada ne var" demiyor. Sağlıklı, doğru bilgiye ulaşılabilmesi için de bizim bir Türkpedia yapmamız gerekiyor. Wikipedia'da herkes yanlış, doğru girip yazıyor, bizimki öyle olmayacak, doğru bilgi olacak, kuralları olacak. Online bir ansiklopedinin, Türk tarihini, kültürünü, sanatını, her şeyini anlatan bir bilgi havuzunun olması gerekiyor. Adı "Türkpedia" olmayacak tabii de anlaşılması için öyle ifade ediyoruz.

TÜRK GERÇEĞİ KADAR KÜRT GERÇEĞİ DE VAR

Anadolu'ya geldiğimizde Kürtler de bu coğrafyada vardı, yani aynı zamanda Türk tarihinin bir parçasıdırlar, dışlamanın anlamı yok.

*Türk Tarih Kurumu tarihinde ilk kez ocak ayında bir Kürt sempozyumu düzenleyecek.

Ocakta "Tarihte Türkler ve Kürtler" diye bir sempozyumumuz var. Müracaatlar devam ediyor, ilgi hayli yüksek. Türk Tarih Kurumu'nun bünyesinde ve tarihinde ilk kez Kürtler'i konu alan, Türk unsurunun dışında bir unsuru dikkate alan, böyle bir sempozyum düzenleyeceğiz.

*Neden böyle bir sempozyum düzenlemeye gerek duydunuz?

Bazı şeyleri dün görmemiş, görmezlikten gelmiş olabiliriz ama bazı vakaları da inkâr edemeyiz. Bir Türk gerçeği varsa bir Kürt gerçeği de var, bunu inkâr etmenin anlamı yok. Anadolu'ya geldiğimiz zaman burada Kürtler de vardı.

*Kart-kurt değil mi yani?

1071'de gelmişiz Anadolu'ya, geldiğimizde Kürtler de bu coğrafyada vardı, yani aynı zamanda Türk tarihinin bir parçasıdırlar, dışlamanın anlamı yok. Türk ve Kürt tarihine baktığımız zaman çok fazla ortak noktalarımız var. Milli Mücadele'de, Çanakkale'de birlikteliğimiz var. Ulus devlet olunca, diğer ulusları biraz dışlamışız. Belki şartlar öyle gerektirmişti.

*Kürtler bir ulus mu size göre?

Kim nasıl hissediyorsa odur, dayatmanın anlamı yok. Türk'üm diyorsa Türk, Kürt'üm diyorsa Kürt. Anne-babası Türk de olsa, kendisi safkan Türk de olsa "Ben Kürt'üm" diyorsa Kürt'tür. Ona ne diyebiliriz? Bir Kürt kendisini Türk hissediyorsa o da Türk'tür. Kürt doğup da Türk'ten daha Türkçü olan insanlar da var. Gerçekleri görmemiz lazım. Türk Tarih Kurumu akademik bir kurumdur, dolayısıyla akademik davranmak zorunda. Duygusal davranamayız. Kurumun gerçek neyse onu tespit edip, ona göre görüşler ortaya koyması gerekiyor. Kürt varsa Kürt'ü de görmek zorundayız. Onları tanımak, incelemek, onlara yer vermek zorundayız. Bu sadece Kürtler için değil başka unsurlar için de geçerli.

*Türk Tarih Kurumu, bu zamana kadar ortak tarih oluşması için üzerine düşeni yapmadı mı?

Yapmadı, doğru. Anadolu birçok medeniyetin beşiği, bir çok milliyetin gelip geçtiği bir yer. Safkan Türk değiliz, kimse değil. Aynı coğrafyada, birlikte yaşamanın kuralları var. "Hep bana" der, hep kendinizi kayırırsanız, başkalarını görmezden gelir, dışlarsanız sıkıntı başlar.

*Sizce bir Kürt tarihi var mı?

Kürt tarihi tabii ki var. Yani Kürt varsa tarihi de vardır, ama azdır ama çoktur, ama zayıftır ama zengindir o ayrı bir şey. Anadolu'ya geldiğimizde, burada Kürtler varsa bir Kürt tarihi de var demektir.

TEHCİRİ AVRUPA CEVAPLASIN

*2015'te Ermeni meselesi ile ilgili yeni bir tezin ortaya çıkmasını bekliyor musunuz?

Bizim için 2015'in bugünden bir farkı yok, bugün neyse 2015 de bizim için odur. Bu konuyla ilgili korkacak bir şey yok. O gün dile getirilebilecek iddialar bugün de zaten var, 2015'te bizim karşımıza kimse yeni bir iddia ile gelmeyecek. Zaten ellerinde bir şey olsa, buyurun kestiğinizin belgesi deyip, önümüze koyarlardı, varsa buyursun getirsinler.

Soykırım yapıldığına dair herhangi bir belge yok, olsaydı bunu getirmek için 100 yıl beklemezlerdi. Biz kendimizden, geçmişimizden eminiz, tarihte kötü bir sicilimiz yok. Yahudiler'i İspanya'dan kurtardık, Anadolu'yu herkese açtık. Tarihimizde utanacağımız bir şeyimiz yok. 2015 denilince insanların aklına Ermeni meselesi değil Çanakkale gelmelidir. Ermeni meselesi de aslında Çanakkale'nin içindedir.

*Sizce tehcirin sebebi Çanakalle Savaşı mı?

Çanakkale Savaşı olmasaydı yani İngiltere ve Fransa Çanakkale'ye gelmeseydi Ermeni meselesi de olmazdı. Ermeni meselesini biz çıkarmadık. Fransa ve İngiltere kilometrelerce uzaktan kalkıp gelip Anadolu'yu işgal etmeye çalışıyor, Çanakkale'ye dayanıyor, yanlarına da Ruslar ile birlikte Ermeniler'i alıyor, ondan sonra "Bunları niye tehcir ettiniz" diye soruyor. Onlar gelmeseydi Anadolu'da savaş da tehcir de olmayacaktı. Ermeniler hesap soracaksa gidip onlardan, İngiltere'den, Fransa'dan, Rusya'dan sorsun, bize ne soruyorlar.

Türkiye 1923 felsefesinden artık vazgeçmeli

*Cumhuriyet'in kuruluş yıllarında ulus devlet tercihinde bulunması sebebiyle bugünkü sıkıntıların yaşandığı görüşlerine katılıyor musunuz?

Cumhuriyet'in kuruluş yıllarında ulus devlet anlayışı var. Bunu çok garipsemiyorum, belki o dönemde öyle olmalıydı, gerekliydi ama gereklilik süresince geçerli olmalıydı. Yani işi uzatmanın anlamı yok.

*Andımız'ın kaldırılması ile uzatma sona mı erdi size göre?

"Ne mutlu Türk'üm", "Damarlarındaki asil kan" bir ihtiyaç üzerine söylenmiştir. "Yurtta sulh cihanda sulh"un bir gerekçesi vardı. Bunu 100 yıl sürdürmenin bir anlamı yok. Cumhuriyet'in ilk kurulduğu yıllarda, devlet yeni, yıpranmış, savaştan çıkmış, gücü yok, genişleme politikası mı izleyecek? Yayılmacı siyaset mi izleyecek? Ne demek zorunda? "Yurtta sulh cihanda sulh" demiş. ABD'nin kuruluşunda da öyle.

Monroe Doktrini ile Amerika Avrupa'ya "Ben sizin işinize karışmıyorum, topraklarınızda gözüm yok, siz de lütfen bana dokunmayın" dedi. Aynı Amerika, bugün Suriye'de, Irak'ta, Afganistan'da geziyor. Ne oldu Monroe Doktrini'ne? Bizde de Cumhuriyet kurulmuş. Balkan Savaşları'nı, 1. Dünya Savaşı'nı, Milli Mücadele'yi yaşamış, nüfusu bitmiş, enerjisi tükenmiş, "Yurtta sulh cihanda sulh" demek zorunda. Bugün, hâlâ bu politikayı sürdürmek bana göre gereksiz.

*Savaşa mı girelim?

Hayır, savaşa girelim demek istemiyorum. Artık Türkiye'nin 1923'deki dış politikasından, felsefesinden, ulus devlet anlayışından vesaire vazgeçmesi lazım. O günkü uygulamalar, tedbirler çok sertti, Takrir-i Sükûn Kanunu vardı, bugün de mi Takrir-i Sükûn Kanunu, olağanüstü haller mi ilan edelim? O günün şartları yeni kurulan bir Cumhuriyet'in filizlenip büyüyebilmesi için öyle gerektiriyordu ama artık belli bir güce gelmiş bir ülkenin eski anlayışla, felsefeyle hareket etmesi dünyanın gerisinde kalmasına yol açar.

*"Ne mutlu Türk'üm diyene" söylemini de aynı perspektifle mi değerlendiriyorsunuz?

O tarihte yorgun, kendine güvenemeyen, özgüvenini kaybetmiş bir millet var. İmparatorlukken parçalanıp, Anadolu'ya sığınmak zorunda kalmış, bütün gücünü kaybetmiş. Yeniden kendine güvenip, ruhunu şahlandırıp ayağa kalkması lazım. Nasıl kalkacak? "Damarlarındaki asil kan" demek, yani toplumu gaza getirmek lazım. Toplumu bütünleştirmek, ayağa kaldırmak, dayanışmayı sağlamak için gaza getirici sözler söylemek gerekir. Yoksa kimin kanı kimden üstün olabilir? "Ne mutlu Türk'üm diyene" dedik her sabah, silah, sanayi, ilim, akademik olarak bakıldığında Türkiye kaçıncı sırada? Nasıl mutlu olacaksınız bu tabloda? O gün, o şartlarda söylenen sözleri bugün hâlâ sürdürürsek 100 yıl geride kalırız. Bugünün ihtiyacı farklıdır, bugüne özgü sözler söylemek gerekir.

BUGÜN
 
Profösör cok güzel noktalara deginmis, cok güzel aciklamalar yapmis.
 
Önce suriyelilere tahsis edilen hatayı kurtaralım, elimizde ki doğu ve güneydoğuyu kaybetmeyelim de, musul ve kerkük varsın kalsın.
11 yıllık iktidar döneminde ülke bölünme noktasında, biz musul ve kerkükten bahsediyoruz.
"Yav he he" diyeceğim müsadenizle.
 
bence su istimale açık bir konu, öncelikle hanedanın mülklerinin iadesinden bahsediliyor. nedir , ne değildlir bu mülkler. böyle bir iadenin olduğunu düşünebiliryor musnuz ülkede nasıl bir kıyamet kopar. ayrıca pek çok kişini tarafından , neden özel mülküne geçirmiş ? ( özellikle paşaya ileri görüşlülük payesini vermek istemeyen kişilerce) diye sorulacaktır.
 
Olmamış hocam olmamış...Bu devirde Türklüğü sadece tek bir ırka indirgemek yanlış.Türk'üm diyen herkes %100 Türk olsa,hala Orta Asya Türklerinin fiziksel özelliklerini taşıyor olmamız gerekirdi.Ama hepimiz aynı vatanın evladıyız,aynı topraklarda yaşıyoruz.Bu yüzden Türk artık bir üst kimlik olarak algılanmalıdır.
 
Bence de gayet hayali olmuş bir doğuyu vs. düşünürsek.
Ayrıca 'asil kan' gibi söylemlerin de asla o dönemler halkı gaza getirmek gibi nedenlerle yazıldığını düşünmüyorum.
Öyle olsa daha genel bir söylemle hitap edilirdi.
Türk deyince dünyadaki neredeyse hiç bir topluluk gibi biz de saf ırk olarak kalmadık. Bu ayrı ama bu durum Kürtün Kürt ,Türkün Türk vb. olduğunu değişitirmez. Böyle bir durumu kabul etmiş olsak Batı Trakyadaki Türkleri,doğu türkistandaki Türkleri vb. yoksaymış oluruz.
Bana açıklama biraz basit geldi.
 
Son düzenleme:
Bu arada Abdulhamit Han'a de hayran kaldım akıllıca davranmış şimdi devamını getirecek akıl?!?!?!?!?
 
Son düzenleme:
Bilakis Batı Trakya Türkleri,çevrelerindeki diğer halkların hristyan oluşundan dolayı onlarla melezleşmedikleri için saf Türk'e en yakın halklardandır.
Burada asıl nokta kaçırılıyor:Olay Türk,Kürt ya da başka birşey olmak değil,tek çatı altında birleşmek.Eh burası "Türkiye" olduğuna göre bunu Türk kimliği altında yapmak en mantıklısı.Benim dedem de Arnavut mesela ama "Türk" olmakla hiçbir problemi yok,göğsünü gere gere "Türk'üm" der çünkü bu topraklarda yaşıyor.Bu onun Arnavut kökenli oluşunu değiştirmez,sadece Türk topraklarında yaşadığı için Türk'tür.Atatürk'ün dediği gibi "Kendini Türk hisseden herkes Türk'tür."...Ha bir insan kendini Türk hissetmiyorsa yapacak birşey yok elbette,ama yok "toprak isterim,özerklik isterim,çocuğuma Türkçe öğretmem anadilde eğitim isterim" diyorsa boş hayaller peşinde koştuğunu da bilecek.
 

Ben paragrafa yönelik yazmıştım madem bana cevap verdiniz anlatmak istediklerimi tekrar anlatayım.
Ben Batı Trakya türklerinin daha saf ırk olmalarından bahsetmiyorum. Bizden daha saf ırklardır belki bu ayrıca tartışıılır. İyi de konu kim daha saf konusu değil ki. Sonuç olarak hangi ırktan:Türk değil mi? Ama nerede yaşıyor? Yunanistan. E bu durumda şimdi bizler türkiyedeki azınlıklara 'Ne mutlu Türküm vs vs dedirtiyorsak oradaki halklar ne olacak?? Oradakilere de kendi açımızdan mı bakacağız?
Mesela şu haberi (Yunanistan Türkçe Eğitime İzin Vermedi) hangi açıdan ele alacağız.
Verdiğiniz örneklerin ayrıca bir özelliği yok ki. Kendini veya beni de örnek verebilirsin. Dünyada sarf ırk denilen birşey kalmamıştır neredeyse. Mesela türklerde mavgi gözlü olma gibi birşey yok. Ama Batı Trakyada bundan birçok örnek görebilirsin. Umarım anlatabilmişimdir.

Türkiyeliyim demek başka Türküm demek başka.
Bunu saflığa göre ayırmak ise çok uç artık bu zamanda.
Evet burası Türkiye. Resmi dil türkçe.
Bir zamanlar Türkçe bilmediği halde türkçe konuşmadığı için ailesiyle görüştürülmeyen insanların yaşamış olduğu faşizmi doruklarında yaşamış olan bir ülke.
Sunni kürtlerin (zilan katliamı)katledilip3-5 eşkıyayı temizledik dedikleri bir ülke.
Geçmişinde böyle iğrençlikleri barından bir ülke şimdi bana gelip de 'asil kan gaz vermek amaçlı' diyerek beni saf sınıfına koyamaz.
Genel söylem 'ne mutlu türküm diyene' olmamalıdır.
Bu sadece kürtler için geçerli de değildir.

Ayrıca burası Türkiye evet buna göre hareket edilmelidir ama bu sınırlar dikkatli belirlenmelidir.
 
Son düzenleme:
Benim de zaten ilk cümlem sizeydi gerisi diğer yazıyla ilgili.Yani orada anlatmaya çalıştığım ne biz %100 Türk'üz ne de Kürtler %100 Kürt.

Onlar da mecburen yaşadıkları ülkenin şartlarına göre yaşıyorlar/yaşayacaklar.Çift dille eğitim verilebilir onda bir problem yok bence.Ama Yunanistan'daki Türklerin de "ben Yunanca'yı reddediyorum çocuğuma Türkçe eğitim vereceğim" deme şansları yoktur çünkü o ülkenin resmi dili Yunanca.Kaldı ki o topraklar eskiden Osmanlı devletine aitti yani Türk toprağıydı ama Anadolu'da bir Kürt devleti hiçbir zaman olmadı.
Bu devirde zaten kökenin bir önemi yok artık kabile hayatı yaşamıyoruz çünkü devletler var.En basitinden Osmanlı padişahlarının bile anneleri başka başka ırklardandı ama padişahların hepsi Türk olarak kabul ediliyor ve hiçbiri "ben Türk değilim filanca kökenliyim" dememiştir herhalde değil mi?
Ayrıca orjinal Türklerde sarışın-kumral saç,renkli göz durumu vardır.Tatarlarda ve kıpçaklarda da vardır mesela.
 
Son düzenleme:

Orijinal Türkler de yabancılarla evlilik yapmıştır. Saf Türk ırkında mavi göz yoktur.
Önemli olan bu değil Anadolunun ilk sahipleri Türkler mi? Bu da tartışılır.
Zaten sıralama buna göre olsa bizler Orta Asyada olurduk. O yüzden bunun bahsini yapmak bile gereksiz.
Kesinlikle yoktur zaten Türkçe istemiyorum deme hakkı ama Türküm demek zorunda da değildir kendini Türk hissetmek zorunda da değildir.
Evet kesinlikle katılıyorum artık devletler vardır ve bazı sınırlamalar o topraklar içerisindeki halklara göre çizilmelidir. (Sınır dediğim toprak anlamında değil)
Ayrıca sonuna kadar karışıyım ben özerklik gibi uç taleplere ama o halkın bu duruma gelme aşamaları da incelenmeldir. Tek taraflı bakılmamalıdır. Bazı şeyler kolayca kesip atılamaz maalesef.
 
Saf Türk ırkında sarışın-kumral saç,renkli göz vardır.İnternette araştırsanız bile bulursunuz ki ben tarihçi arkadaşlarıma sordum bunu onlar da doğru olduğunu söylediler.Genel teori şu:Kumral saç,renkli veya kahverengi ve mongolid ırklar kadar çekik olmayan badem şekilli diye tabir ettiğimiz göz.Hatta biri orjinal Türklerin dış görünümü Ruslarla benzerlik gösterir bile demişti.Esmer Türk tipi Anadolu ve Orta Doğu halklarıyla melezleşmemiz sonucu ortaya çıkmıştır.Neyse asıl konumuz bu değil zaten.

Ona bakarsanız bütün ülkeler şu an bulundukları topraklarda işgalci konumunda zaten.Hiçbir ırk tam olarak ilk ortaya çıktığı coğrafyada değil hepsi bir yerleri fethetmiş.Bu yüzden bizi ilgilendiren şu an yani günümüz.

Kendini Türk hissedemeyen hissetmesin okey de,bu ülkede bu kadar çok etnik köken varken neden bir tek Kürtler bundan bu kadar rahatsızlık duyuyor?Bunun altında bir art niyet yok mudur?Hint asıllı İngiliz ya da Cezayir asıllı Fransız denince problem yok da Kürt asıllı Türk demek neden bu kadar rahatsızlık veriyor?
 

Nereden başlayacağımı şaşırdım. Ben internet bilgileri ile konuşmuyorum tarhiçilerden çok biyolojik bir konu ve ben bu konuyu uzun uzun biyoloji hocam ile tartışmıştım.
Neyse bunun hiç önemi yokken böylesine tartışmayalım,gereksiz.
Ona bakarsanız derken?! Ben de zaten size aynı şeyi söyluyorum konu bu da değil.


Şimdi esas konuya geçelim herşey bir kenara birileri bundan rahatsız olmuyor diye rahatsız olanlar susmak zorundalar mı??
Türklük bir ırktır ve kimsenin kalkıp da bu ermeni asıllı türk bu kürt asıllı türk deme hakkı yoktur. Bunun neye dayandırıldığıda fikrimce çok da önemli değildir. Ben burada şuna göre böyledir buna göre böylediri değil kendi fikirlerimi ortaya koyarak tartışıyorum.
bana göre ister faslı ister ermeni ister türk olsun x asıllı y demek anca asimile olmuşlar için kullanılabilir. Bu kabul ettirmenin bir başka versiyonu. Ben Doğu türkistandakilere Türk asıllı Çin denmesinden rahatsız olacağım gibi Kürt asıllı Türk kelimesinden de rahatsız olurum. Sonuçta onlar da bir Millet. Üst kimlik yakıştırmalarıyla da bunu yutturmak komik. Sonuç olarak bu kişi türk ise o zaman çift dil hakkını da çok göreceksin kardeşim! Bu millet Türkiyede yaşıyor diye Türküm demek zorunda değil Türk vatandaşıdır vatanını da sonuna kadar sever herkes kadar sahip çıkar ama sen ona kimliğini koruması için ne kadar izin verdin??
Bugun türkçe bilmiyor diye otobüsten atılan,Gözleri bağlanıp rast gele vurulup gönülen (şimdi mezarları çıkıyor), Dediğim gibi katliamı yapılan, bırak eğitimi konuşması bile yasaklanan bir millettsen bahsediyoruz. Mesela babam annem ve genel olarak çevreme bakıyorum kürtlerin konuşmalarından bile rahatsızlar. Tamam özerklik hakkı yok şu hakkı yok falan anladık da bu millet neden bunları istemiş hırsızın hiç mi suçu yok. Bunlar tartışılmalı. Ben taviz vermem arkadaş! ile olmuyor bu işler. Kürtün zoruna gider çünkü hesabı verilmeycek beddeller ödediler!
 
Son düzenleme:
Ayrıca olay Kürt asıllı Türk denilmesiyle bitiyor mu?
Bu sadece konu başlığı bir de konunun içerği var.
Sen kürtlere çift dil hakkını -yıl olmuş 2013- hala vermemişsin,Türk ırkını üstün tutacak söylemleri zorla söyletmişsin bu uzar gider.
Sonra da vay efendim böyle dense ne olacak diyorsun?Dilini unutan insanlardan bahsediyoruz.
Adını Berivan koyamayan Ayşeden bahsediyoruz (sınıf arkadaşımdı) Sanki Ayşe çok mu türkçe?? Ee o zaman neeye bu garez?
 

Bir Çerkes olarak çocuğumun okulda Çerkesçe değil Türkçe eğitim görmesini isterim, Türkiye Devletinin dili de Türkçedir, Çerkes dilleri sokulmak istense kesinlikle karşı çıkardım
 
Son düzenleme:
Ben de internet bilgileriyle konuşmuyorum,benim bu konuyu danıştığım arkadaşların doktora tezi Orta Asya Türkleri üzerineydi.Dikkatli okursanız internette "bile" var dedim.Neyse bunu daha fazla tartışmak gereksiz.

Ben de diyorum ki "Türk" artık bir ırkı tanımlayan isim olmaktan çıkmıştır bir üst kimlik haline gelmiştir isteyen istediği kadar itiraz etsin bu böyle.Bu ülkede onca etnik köken varken hepsi kendini Türk olarak tanımlıyorsa(Kürtler hariç) bunun başka bir açıklaması olamaz.
Kültürlerini de gayet güzel yaşıyorlar valla hiç de engellenmiş gibi bir halleri yok.Benim de üniversitedeki sınıfımda Helin ve Rojda diye iki kız vardı demek ki isimlerini de koyabiliyorlarmış.
Ayrıca Doğu Türkistan örneği bu konuyla bağdaşmıyor çünkü Doğu Türkistan Çin işgali altında bir devlet ve vatandaşları Çin vatandaşı değil.Oysa ki dediğim gibi Türkiye toprakları içinde bir Kürt devleti hiçbir zaman olmadı.Devlet isteyen varsa hazır kurulmuşu Irak'ta var buyursunlar onları oraya alalım.Ama yok biz Türkiye topraklarında yaşamak istiyoruz diyorlarsa buraya uyum sağlamak zorundalar.
 
Evettt işte bu kadar basit bazı şeyleri kesip atmak uygur türkleri farklı,batı trakya türkleri farklı ama kürt ulusu çok farklı diyerek sıyırabiliyoruz. onların bir ulus olduğnu görmezden gelmek bu kadar basit. geleneklerini göreneklerini de yaşıyorlar bunu da (iki örnek çakarak gayet güzel açıklıyoruz)
Ayrıca ben size internetten bakıyorsunuz demedim ben internetten bakmadım dedim. Hoca yarıştırmanın da bi anlamı yok herneyse.
Birgün bir türk olarak kürtlerin zilan katliamının hesabını sorabilirsek, sebepsiz ölümlerin hesabını sorabilirsek, adını Berivan koyamayan Ayşenin hesabını sorabilirsek, kürtçeden başka bir dili bilmediği için ailesi ile görüştürlmeyen insanları ve orası ayrı bir ülkeymiş gibi ulaşıdmdan sanaiyeden yoksunken bir boşluk hiissedebilrsek o zaman bunlar konuşulabilir şimdilik çok erken.
Ayrıca sürekli neden ayrı ülke ayrı ülke diye vurgu yapıyorsunuz biz onlara Terorist diyoruz ve ben bu insanlardan bahsetmiyorum. BU vurgu neyin nesidir arkadaş.

Türklük bir üst kimlitir ama kime göre?? Evet kürtlerden başka itiraz eden yok peki kürtlerden başka bunca zulüm gören var mı?

Ayrıca tabiki isimlerini de kyabilirler. Ama koyamayanların olduğunu yok sayamayız. Ve bu keyfi uygulamada bunu yapan nelerden etkilenerek neye dayanarak yapabiliyor bu tartışılmalı. Sen adını türkçe koyamamış olsan ve senin yerine koyabilenlerin örneği verilse anca o zaman derinden yaşarsın sanırım bunu. Ama ben bi türk olarak bu zulumleri derinden hissedebiliyorum. Darısı diğerlerinin başına. Biz görevlerimizi yapalım da ondan sonra raahatça kestirip atarız bazı şeyleri
Veee tekrar vurguluyorum benimle tartışıyorsunuz ve ben hiçbir yazımda kürtler ayrı devlet kurma hakkına sahiptir demedim.

Ayrıca Türklük artık ırk olmaktan çıkmıştır diye birşey olamaz. Ha olursa bu nerdyse dünyanın tüm ırkları için geçerlidir.
 
Son düzenleme:
Bir Çerkes olarak çocuğumun okulda Çerkesçe değil Türkçe eğitim görmesini isterim, Türkiye Devletinin dili de Türkçedir, Çerkes dilleri sokulmak istense kesinlikle karşı çıkardım

Peki o zaman Yunaistanda yaşayan Türk azınlıklar çift dil isterken buna da karşı çıkar mısnız?
 
Değinmeden edemeyceğim bir diğer nokta ise bir zamanlar şu toprak türklerindi bu toprak kürtlerindi diye belirtmeniz. Kürtler burada hiç devlet kurmamış ama Türkler orada kurmuş. EEee sonra?? bunun bu zamanda ne kadar önemi olabilir ki?
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…