Muhteşem Yüzyıl Star Tv

Eski Hürrem Sultan Meryem Uzerli diziden ayrılması sizi nasıl etkiledi ?

  • Bir daha bu diziyi izlemem

    OY: 54 23,3%
  • Gelen gideni aratacak gibi ama izlerim

    OY: 45 19,4%
  • Kimse vazgeçilmez değildir. Emeğe, ekibe saygı aynı keyifle izlemeye devam

    OY: 65 28,0%
  • Kararsızım ama eski tadı kalmadı. İzlesem de olur izlemesem de.

    OY: 84 36,2%

  • Ankete Katılan
    232
ama aynı şey mi canım,koyabilir miyiz aynı kefeye..
şehzade mustafaya ağlayacağınıza üzülüp tepki göstereceğinize, gidin bebeğini öldüren anneye tepki gösterin....:KK53: aynı şey değil ki...ikisinin yeri aynı bir insan diziye ağlar,filme ağlar gider mezarı başında dua eder o öğretmene ne yapabilir ki...ikisi kel alaka yani...
gerçi tepkisini gösterenlerde vardır,bilemeyiz,genelleme yapmayalım..

ama şu bir gerçek bu dizi çıktığından beri tarihimizi araştırmaya başladık,dizi sayesinde 36 padişahımızı öğrendik ki bir çoğumuz bilmiyordu kim kimin torunudur biliyoruz artık..bu çok güzel oldu
 
OSMANLI TARİHİNDEKİ EN BÜYÜK VE FECİ ŞEHZADE KATLİAMI

27 ve 28 Ocak 1595 tarihleri, 622 yıllık Osmanlı İmparatorluğu tarihinde çok önemli günlerden biridir.

27 Ocak 1595“'te önemli bir zafer kazanılmamıştır. ..

Bir büyük askerî yenilgiyle uğranılmamıştır.

Sosyal ya da ekonomik ya da bilimsel ya da doğal büyük, unutulmaz, tarihî herhangi bir olay da meydana gelmemiştir.

27 Ocak 1595 tarihinde 13. Osmanlı padişahı III. Mehmed, ölen 12. padişah. III. Murad“ın yerine tahta çıktı...



27 Ocak 1595“'te III. Murad“ın cenaze töreni yapıldı.

Ve 28 Ocak 1595'“te ise Osmanlı tarihindeki en büyük ve feci şehzade katliamı sonunda bir gece önce öldürülen tam 19 şehzadenin de cenaze törenleri düzenlendi...

Bu katliam, o döneme kadar Osmanlı tarihinde olduğu kadar belki de dünya tarihinde de görülmemiş bir acımasızlıktı...

Taht için, 19 “kardeş“ bir gün içinde katlediliyor ye on üçüncü Osmanlı padişahı IV.Mehmed“in böylelikle “önü tamamen açılmış oluyor“du...

Boğdurulanlar arasında yaşlan adamakıllı kemale ermiş olanların yanı sıra, oyun çocukları hatta kundak çocukları bile vardı.

Tarihe “kara bir kayıt“ olarak tek tek düşen o on dokuz zavallı şehzadenin adları, şöyleydi:

1. Selim Bayezid 2. Mustafa 3. Osman 4. Cihangir 5. Abdullah 6. Abdurrahman

7. Hasan 8. Ahmed 10. Yakub 11. Âlemşah 12. Yusuf 13. Hüseyin 14. Korkud

15. Ali 16. İshak 17. Ömer 18. Alaeddin 19. Davud

ON ÜÇÜNCÜ PADİŞAH III. MEHMED

Babası öldüğünde III. Mehmed Manisa Valisi idi.

26 Mayıs 1566“'da Safiye Sultan“'tan dünyaya geldiğine göre, tahta çıktığında 28 yaşının içindeydi...

Şehzadeliği sırasında valilik yapan son Osmanlı padişahıdır.

Annesi, Venedikli Safiye Sultan, kocası Sultan III. Murad'ın ölümünü, büyük bir dikkat ve ustalıkla gizlemeyi başardı... Tabii, tüm amacı, Manisa“daki oğlu şehzade Mehmed'“i kazasız belasız tahta çıkartmaktı.

Safiye Sultan eşinin ölümünü saraydaki güçlü mevkii ile ünlü Harem Kethüdası Canfedâ Hâtûn ile ve Bâb-üs Saâde Ağası Macar Gazanfer Ağa“dan başka hiç kimseye, hatta Sadâret Kaymakamı Ferhad Paşa ile öteki vezirlere bile duyurmadı.

Safiye Sultan bu konuda sadece Bostancıbaşı Ferhad Ağa“ya güveniyordu. Onu çağırtıp, kocasının öldüğünü Ferhad Ağa“ya söyledi. Oğluna, saltanatı müjdeleyen bir de mektup yazdı ve derhal Manisa“ya gönderdi.

Ferhat Ağa, beraberindeki birkaç bostancı olduğu halde Manisa“ya hareket etti. At değiştire değiştire ve yollarda çok az dinlenerek dört gün içerisinde Manisa“ya, şehzade Mehmed“e ulaştılar.



Ferhat Ağa şehzadeye hemen saltanatı müjdeledi:

Her işi garantiye almayı kendisine şiar edinen şehzade Mehmed, yine de Ferhat Ağa“ya sordu:

* Bre Ağa! İyi dersin de, sadâret-i uzmadan (sadrazamlıktan) bana niçin “âriza“

gelmedi (Saltanata resmî çağrı)? Ferhat Ağa, hiçbir şey söylemedi, sadece kuşağından beyaz bir tülbente itina ile sarılmış küçük bir gümüş tas uzatarak“

* Devletlü efendimiz, dedi, bunu Valide Sultan Hanımefendi hazretleri size göndermiştir.

İşte o zaman şehzade Mehmed babası Murad“ın öldüğünü ve taht yolunun kendisine gerçekten açıldığını anladı. Zira, kendisine Ferhat Ağanın verdiği “gümüş küçük tas“ın bir hikâyesi vardı. Annesi ile çok önceden anlaşmışlardı, “küçük gümüş tas“ın kendisine gönderilmesinin gerçek anlamı “Baban öldü, hemen İstanbul“a gelip tahta çık“ demekti.

Hemen İstanbul“a hareket için hazırlıklara başlandı.

Bununla beraber ertesi gün daha yola çıkılmadan önce, vezirlerden İbrahim Paşa, Sultan III. Murad“ın öldüğünü duymuş, Sofu Osman Ağa adındaki sâdık adamı ile hemen Manisa“ya bir “âriza“ göndermişti.

Bu tarihten hemen hemen yirmi yıl önce tıpkı babası III. Murad gibi III. Mehmed sanıyla tahta çıkacak elan şehzade, Manisa“dan beraberindekiler ile birlikte Bursa“'nın Mudanya limanına geldi... O tarihlerde İstanbul“a en kısa yol Mudanya-İstanbul arasındaki deniz yoluydu.

Şehzade Mehmed ve maiyeti erkânı ile tüm muhafızlar Kırkık Ali Reis adındaki bir kaptanın iki kadırgasına binip, kıştır, kıyamettir, deniz dalgalıdır diye aldırmadan İstanbul“a doğru yelken açtılar.

Müstakbel Osmanlı padişahı şehzade Mehmed“in maiyetinde lalası Mehmed Bey,Emirahûru Ahmed Ağa gibi önemli isimler de yer alıyordu. Şehzadeye saltanat müjdesini götüren Ferhat Ağa“ya ise 20 bin altın bahşiş verildi ve Mısır Eyaleti“ne atandı. Ama, o “hayat boyu“ eski görevi Bostancıbaşılıkta kalmayı tercih etti.

MATEM GİYSİLERİYLE KUTLAMA!..

Müstakbel padişah, o dönemin tabiriyle “beyn-es salâteyn“ yani kuşluk vakti İstanbul“a ulaşıp, Sarayburnu“ndaki iskelede karaya çıktı.

Saray ahalisi, zaten gözleri yolda onu bekliyordu. Mehmed, karaya adımını atar atmaz Topkapı Sarayı“ndan kurusıkı yüz bir pare top atışları yapılmaya başlandı.

Böylelikle saltanat değişikliği resmen ilan edilmiş oluyordu. Günlerden “Cuma“ idi...

Şehzade, saray iskelesinde devlet önde gelenlerince istikbâl edildikten sonra topluca Topkapı Sarayı“na hareket edildi.

Cuma namazında, artık tüm camilerde hutbe on üçüncü Osmanlı padişahı “Mehmed-i Sâlis“, yani III. Mehmed adına okundu.

Tüm vezirler, Yeniçeri Ocağı ağalan ve devlet önde gelenlerindim, ulemâ Cuma namazını edâ eyledikten sonra matem elbiseleri ile saraya geldiler ve “Meydan Divânı“nda Osmanlı tahtına cülus etmiş bulunan yeni Osmanlı padişahına biat ettiler. IH. Mehmed“e ilk biat eden, müteveffa padişah III. Murad“m hocası olduğundan Hoca-i Sultanî (Sultanın Hocası) diye ün salmış, Yavuz Sultan Selim“in ünlü nedimi Hasan Can“ın oğlu, “Tâc üt-Tevârih“ adlı ünlü tarih yapıtının yazarı Hoca Saadeddin Efendi oldu.

Yakın tanıyanların belirttiklerine göre, yeni padişah III. Mehmed zayıf iradeli, safdil, etki altında kalan ama yine de halim-selim, kerim, edebiyatsever, gururlu biriydi. Annesi Valide Safiye Sultan“ın inanılmaz derecede etkisi altındaydı. Öyle ki, eğer Safiye Sultan arzu ederse verdiği iradeyi derhal geri aldırtmakta bir an bile tereddüt etmezdi. Ayrıca, son derece dindardı. Hazret-i Peygamber“in her adının anılışında mutlaka ayağa kalkardı. Bütün eski Osmanlı şehzadeleri gibi çocukluk ve gençlik yıllarında en yetkili hocalardan köklü bir eğitim görerek yetişti. Edebiyat konusunda geniş bir kültüre sahipti. Şiirler de yazdı ve “Adlî“ mahlasını kullandı.

Aşağıdaki şiirinden de kolaylıkla anlaşılacağı gibi III. Mehmed içten ve pürüzsüz bir şiir diline sahipti:

“Yokdurur zulme rızâmız adle biz maileniz

Gözlerüz Hakkım rızâsun emrine kaaillerüz

Ârifüz âyine-i âlem-nümâdur gönlümüz

Rüzgârım cünbüşünden sanmayım gaafilleriyüz

Pûte-i aşk içre “

Adlî“ kal idelden kalbimiz

Gıll-u-gışdan hâliyüz âlemde sâfi-dillerüz“

Ancak, III. Mehmed yönetim ve askerlik konularında Kanunî Sultan Süleyman“a kadar sürüp giden ilk büyük Osmanlı padişahlanyla mukayese edilebilecek bir kişilikte değildi. Buna rağmen, babası III. Murad ve dedesi II. Selim gibi İstanbul“un içinden saraya kapanıp hiç ayrılmamış da değildir. Kanunî“ye kadar süren, sefere padişahların bizzat katılmaları geleneğini canlandırmış, ordusunun başına geçerek önemli bir kaleyi fethettiği gibi bir de meydan savaşı kazanmıştır.

HAZİN CENAZE TÖRENLERİ

III. Murad“ın tabutu, ikindi namazından sonra Harem“den çıkartılıp vezirler ve din bilginlerince karşılandı, sarayda Helvahane önünde hazırlanan bir tahtabent üzerine yerleştirildi.

III. Mehmed in de en önde saf durduğu cenaze namazını, Sultan III. Murad“ın vasiyeti uyarınca Hoca Saadeddin Efendi kıldıracak iken, ondan önce cenaze törenine gelmiş bulunan Şeyhülislâm Bostanzâde Mehmed Efendi“nin kıldırması, bu iki önemli din bilgini arasında neredeyse çok önemli bir dargınlığa sebep oldu...

Namazdan sonra cenaze Ayasofya“daki II. Selim türbesinin yanında hazırlanan kabre defnedilip, sonradan kabrin üzerine bir de türbe yapıldı.

III. Mehmed“in 19 erkek kardeşinin öldürülmeleri ise, Topkapı Sarayı“nda yaşanan büyük bir faciadan başka bir şey olmadı. “Nizâm-ı âlem“ kuralı yine işledi... Bu kuralın işlemesinde, oğlu III. Mehmed“in tek başına, rakipsiz kalmasını, dolayısıyla kendisinin de Harem“de olsun, sarayda olsun egemenliğinin pekişmesi için yanıp tutuşan, yeni padişahın annesi, Valide Safiye Sultan baş rolü oynadı...

19 şehzadenin ancak dördü yetişkin, öteki on beşinin büyük çoğunluğu daha ana kucağında olan zavallı kardeşler, odalarından tek tek ve zorla alınarak saray dilsizleri tarafından yay kirişleriyle hunharca boğuldular...

Her şey en ince ayrıntılarına göre daha önceden planlanmış şehzadelerin boğularak idamlarından önce, saray marangozhanesinde servi ağacından 19 tabut ve gerekli tüm öteki “cenaze levâzımatı“ hazırlanmıştı.



Boğulan şehzadelerin cansız vücutları Hırka-i Saadet dâiresinin önüne tek tek sıralanırken, şehzadelerin annelerinin canhıraş, iç parçalayıcı feryatları, Topkapı Sarayı“nın duvarları arasında çın çın çınlıyordu. Bu arada, yetişkin şehzadelerden dördü de boğulmadan önce cellatlarına karşı ellerinden geldiğince direnmiş, ama normal insanlardan çok daha güçlü kuvvetli olan dilsizlere karşı fazla bir şey yapmayı başaramamış, üç beş dakika içerisinde son nefeslerini vermekten kurtulamamışlardı.

Gelenek uyarınca, irili ufaklı bu 19 şehzade tabutu şal kumaşlar, kavuklar ve murassa sorguçlarla adamakıllı süslendi! Ardından Helvahane kapısına kadar düzgün bir biçimde yan yana konularak sıralandı ve Şeyhülislâm Bostanzâde Mehmed Efendi, gene sırayla her birinin cenaze namazlarını kıldırdı. Sonra saraydan çıkarılan bu “Nizâm-ı âlem kurbanı 19 şehzade“ cenaze alayına katılanların hemen tümünün hıçkırıkları arasında ağır ağır Ayasofya avlusuna taşınarak babaları III. Murad“ın ayak ucunda hazırlanan irili ufaklı 19 mezara defnedildi!

19 şehzadeden en büyüklerinin adı Mustafa idi... Şehzade, babasının öldüğünü öğrenir öğrenmez, kaçınılmaz sonunu da anlamış, duygularını şu beyit ile dilegetirmişti:

“Nisiyem de kâtib-i kudret ne yazdı bilmedüm.

Ag kim, bu gülşeri-i âlemde herkiz gülmedim“

III. Murad“ın kızları da çok geçmeden Topkapı sarayından uzaklaştırılarak, Yeni Saray“a nakledildiler.

19 şehzadenin birer birer boğdurulup ortadan kaldırılmaları, yeni padişah III. Mehmed“in haris annesi Valide Safiye Sultan“a yetmemişti... Zira, geriye karınlarında eski padişahın çocuklarının çocuklarını taşıyan 10 kadar câriye daha vardı. Safiye Sultan“a göre, ileride bir aksiliğin, yeni bir şehzadenin ortaya çıkması ihtimalini önlemek için, bu cariyelerin de yok edilmeleri gerekti...

Safiye Sultan, isteğini bir iki gün sonra gerçekleştirdi...

Ve ayaklarına ağırlıklar bağlanan, 10“'u da hâmile 10 câriye, bir gece Topkapı Sarayından alınarak sandala bindirildi ve Kızkulesi açıklarında Boğaz“ın güçlü akıntılarına bırakıldı!

Artık ortada III. Mehmed“i rahatsız edebilecek hiçbir “şehzade ihtimali“ kalmamış, Safiye Sultan“ın gücü de adamakıllı artmıştı...

DİLSİZ CELLATLARIN SONU

III. Mehmed“in, saltanata adımını atar atmaz yaşanan bu facialar içinde olumlu bir de uygulaması oldu... Sarayı artık doldurmuş bulunan ve devlet işlerine bile karışan dilsizler, cüceler, maskaralar tamamen Topkapı Sarayı“ndan çıkartılarak çoğu Mısır“a gönderildi...

SIRA KARDEŞLERDEN SONRA EVLATTA!

III. Mehmed“in altı oğlu dünyaya gelmişti: Mahmud, Ahmed, Selim, Mustafa, Süleyman, Cihangir... Bunların arasında en büyük şehzade Mahmud, çalışkanlığı, dürüstlüğü, bilgisi, enerjikliği ile çevresi tarafından çok sevilen ve tahtın tek vârisi olarak görülen biriydi. Ancak, Anadolu“da ikide bir ayaklanma çıkartanlara karşı Osmanlı ordularının üst üste yenilgiler aldığı haberleri İstanbul“a gelmeye başladığında, babası III. Mehmed“in önlem almada yetersiz kaldığını gören bu zeki ve cesur şehzadenin bir Anadolu serdarlığını istediği babasının kulağına kadar gitti. Oysa, kendisinden sonra gelen yaşça küçük kardeşi şehzade Ahmed (sonradan padişah olan I. Ahmed) onu, konuşma ve davranışlarından dolayı uyarmış, bu durumdan padişahın huzursuz olabileceğini uygun bir dille Mahmud“a iletmişti.

En sonunda şehzade Mahmud“un bir şeyhin telkini ile saltanata geçmesi konusunda bazı yazışmalarda bulunması, bu yazışmaların Kızlarağası“nın eline geçmesi üzerine, III. Mehmed, oğlunun derhal idam edilmesi için gerekli buyruğu, belki de istemeyerek vermek durumunda kaldı...

Kader, on üçüncü Osmanlı padişahını 19 kardeşinden başka oğlunun katili durumuna da getirmişti.

Şehzade Mahmud hemen hapsedildi...

Ve 7 Haziran 1603 Cumartesi günü cellatlara teslim edilen 21 yaşındaki şehzade boğularak idam edildi!



KAYNAK:ERDOĞAN TOKMAKÇIOĞLU/OSMANLI TARİHİNDE KATLEDİLEN ŞEHZADELER KİTABINDAN.



Hayretler içinde okudum. Ne vahşilik!
:KK53:

Ne iğrenç bir saltanatmış.
 
Kanuni Sultan Süleyman’ın babasıyla birlikte dedesini tahttan indirdiğini hatırlatan tarihçi Erhan Afyoncu “Kanuni dedesini tahttan indirmek için babasıyla işbirliği yaptı ve aynı olay kendi başına gelsin istemedi” diyor.

Afyoncu’ya göre Osmanlı’nın 600 yıl devam etmesinin iki temel sebebi devşirme sistemi ve kardeş katlinin varlığı. Akşam'dan Şenay Yıldız'ın sorularını yanıtlayan Afyoncu'nun çarpıcı açıklamaları şöyle:

Muhteşem Yüzyıl’da Şehzade Mustafa’nın öldürülme sahnesi çok konuşuldu. Kaç şehzade bu şekilde boğularak öldürüldü Osmanlı’da?

Toplam sayı saymadım ama öldürülen çok şehzade var. Genelde padişahlar kardeşlerini katlediyorlar tahta çıkmak için. Oğlunu öldüren birkaç padişah var. Bunlardan biri 1. Murad. Oğlu Savcı Bey isyan ediyor, isyan sonucunda öldürülüyor. İkincisi, Sultan Süleyman. İsyan eder diye oğlunu öldürtüyor. Bir de, III. Mehmed oğlunu öldürtüyor. Burada önemli olan şu: Günümüzün değer yargılarıyla geçmişe bakmamak lazım. Günümüzün değer yargıları geçmişin değer yargılarıyla farklıdır. Mesela harem kurumunu veya kardeş katlini bugünün değer yargılarıyla anlayamazsınız. Bir padişahın çok çocuklu ve çok eşli olmasının en önemli sebeplerinden biri kimin kaç yaşına kadar yaşayacağının bilinememesi. Geçmişte Türklerde veraset sistemi yok, devlet başkanı seçemiyorlar. Hanedanın her mensubunun tahta çıkma hakkı var. Bu da ne getiriyor? Kaos. Bunun sonucunda ya isyan ya büyük savaşlar çıkıyor ya da isyan olmadan önce isyan edecek kişiler öldürtülüyor. Sistem bu şekilde devam edebiliyor.

HÜRREM’E CADI DİYORLARDI

Şehzade Mustafa’nın babası tarafından boğdurulmasından beri babasının gerçekten devirmek isteyip istemediği konusunda tartışma devam ediyor tarihçiler arasında. Sizin görüşünüz nedir?

Burada olan bir iktidar mücadelesi. Hürrem Sultan ile Mahidevran Sultan da çocukları adına iktidar mücadelesi yapıyorlar. Şehzade Mustafa Kanuni’nin Mahidevran Sultan’dan olan oğlu. Yaşça büyük olduğu, halk ve asker arasında sevildiği için tahta karşı daha şanslı. O dönemde Hürrem Sultan’ın da 5 oğlu var. Bunlardan ikisi önceden ölüyor ve Hürrem Sultan’ın üç oğlu kalıyor. O dönemde de halk Hürrem’e “Cadı” diyor. Ama şunu anlamak gerek: Hürrem Sultan kendi çocuklarını kurtarmak için yapıyor bu mücadeleyi. Çünkü kaybettiği takdirde kendi çocukları ölecek, bunun başka yolu yok o dönemde.

PADİŞAHI KANDIRIYORLAR

Aslında isyan etmiyor mu Şehzade Mustafa?

Doğrudan bir isyan yok ama babasının ölümünden sonra tahta geçmek için hazırlık yapıyor. Yaptığı bu hazırlık sonucunda taraftar topluyor ve bu da huzursuzluk yaratıyor. En sonunda Kanuni İran ile işbirliği yaptığına ve kendisini tahtan indireceğine inandırılıyor. Darbe yapmaya çalışmıyor, sadece kendini konumlandırmaya çalışıyor. Bu isyana girmez. Kanuni Hürrem Sultan ve Rüstem Paşa tarafından kandırılıyor. Burada en önemli nokta şu: Kanuni’nin babası Yavuz Sultan Selim, Kanuni’nin dedesini tahtan indirmiş. Kanuni babası dedesini tahtan indirirken babasıyla birlikte işbirliği yapmış.

Yani darbe travması var...

Birlikte darbe yapmışlar, darbeyi biliyor Kanuni. “Kanuni Dimetoka’ya gitmeli” diye laf çıkartılıyor. Dedesi II. Bâyezid da Dimetoka’ya gitmiş, tahtan indirilmiş ve ölmüştü. Bu endişelerle Kanuni Sultan Süleyman oğlunu “asi” olarak kabul ediyor ve öldürtüyor. Çünkü burada daha önce babası Yavuz Sultan Selim’in dedesine yaptığının başına gelmesini istemiyor.
*İnsanların Şehzade Mustafa’nın türbesine gitmeleri gibi durumlar da oldu diziden sonra. Ne düşünüyorsunuz?
Bu aslında iyi, çünkü tarihteki birçok şeyi keşfediyorsunuz. Buradaki en büyük problem tarihimizin zamanında fazla rafine, dört dörtlük anlatılması. Zaaflarıyla anlatılmayınca, bugün olduğu gibi günümüzün değer yargılarıyla geçmişe bakılıyor ve bu pek sağlıklı değil. Kardeş katli çok acı bir hadise. Tasvip edilebilecek bir hadise değil ve İslami hukuk açısından da tartışılan bir husus. Fakat reel politikaya uygun.

Neden?

Çünkü isyan ettikleri takdirde Fetret Devri’nde olduğu gibi on binlerce insan ölüyor. Bir yandan devlet de zaafa uğruyor. Bunu ortadan kaldırmak için devlet kardeş katlini kanunlaştırıyor, olan bir hadiseyi meşrulaştırmış Fatih Sultan Mehmed ve bu Osmanlı’da çok tesir etmiştir. Bakın Osmanlı’nın büyük bir devlet olmasının ve 600 yıl devam etmesinin iki tane sebebi var bana göre: 1) Devşirme sistemi. Devşirme sistemiyle Türk aristokratlarının gücü dengelenmiş 2) Kardeş katliyle hükümdarın otoritesi tartışılmaz hale getirilmiştir. İslam’da masum bir insanın hayatına son vermek büyük günah ama ulema “Fitne katilden beterdir, yaşadığı takdirde binlerce insan ölecektir deyip” bunu meşru hale getiriyor. Sonuçta bu iki faktör sayesinde Osmanlı’nın uzun devam etmesini sağlamış, diğer Türk devletlerinden ayrılmıştır. Tarihteki diğer Türk devletleri veraset sistemi olmaması nedeniyle ikiye, üçe, dörde bölünürken, Osmanlı Devleti kardeş katli sayesinde bölünmeden 600 yıl devam ediyor. ****

TÜRKLER DEVLETSİZ VAR OLAMIYOR

Devletin bireyden önce gelmesinin altyapısı o döneme dayanıyor galiba...

Tarih boyunca devlet çoğu zaman bireyden önce gelir. Avrupa’da Rönesans’tan itibaren birey ön plana çıkmaya başladı. Ama devletin zaafa uğradığı dönemlerde Avrupa’da da bireyin haklarını kısıtladıklarını görüyoruz. Devlet bizim tarihimizde hep bireyden önce gelmiş. Bunun sebebi şu: Türkler devlet varsa var oluyorlar, devlet yoksa yok oluyorlar. Mesela Yahudilerin devleti yoktu ama 2500 yıl kendilerini muhafaza edebildiler. Türklerde böyle bir şans yok. Türk toplulukları Hindistan’da asırlar boyunca devlet kurdular ama şimdi orada Türk kalmadı. Asya’nın, Afrika’nın birçok yerinde Türkler vardı. Fakat Türkler kendi devletleri ortadan kalktığı takdirde asimile oluyorlar ve karışıyorlar. Yani Türklerin millet olarak var olup, tarihi devamlılıklarını sağlayan en önemli faktör devlet.

ŞEHZADE MUSTAFA'NIN LİDERLİĞİ ZAYIFTI

Afyoncu “Bugün insanlar Şehzade Mustafa mağdur olduğu için üzülüyor ama liderliği zayıf bir şehzadeydi. Yoksa Yavuz Sultan Selim gibi hareket eder ve babasını tahttan indirirdi” görüşünde.

Şehzade Mustafa’nın öldürülmesinin Osmanlı için bir dönüm noktası olduğunu söyleyen insanlar var. Ne dersiniz? Çok önemli bir padişah adayını mı kaybetti Osmanlı?

İnsanlar Şehzade Mustafa mağdur olduğu için üzülüyor ama şehzade Yavuz Sultan Selim gibi üst düzey bir lider değil. Lider özellikleri kuvvetli olsaydı dedesi Yavuz Sultan Selim gibi hareket eder, askeri yanına alır ve babasını tahtan indirirdi. Çünkü “Gitme, öldürüleceksin” diye uyarılıyor. En son çadırına ok atıyorlar “Gitme” diye. Buna rağmen gidiyor. Demek ki, Şehzade Mustafa’da böyle bir liderlik karakteri yoktu. Lider karar verir ve uygular, sonuna kadar gider, tereddüt etmez. Tereddüt eden her zaman kaybeder çünkü. Doğu toplumları lider özellikli toplumlardır. Bir lider çıkar ve sürükler. Cengiz Han Moğolları, Fatih Sultan Mehmet Osmanlı’yı, son dönemde Atatürk geliyor Milli Mücadeleyi yapıyor ve Türkleri başarıya ulaştırıyor. Liderde zaaf olduğu zaman bu durum bütün topluma ve devlete yansıyor.

Kanuni’nin oğlunu öldürttükten sonra hüngür hüngür ağladığı, Kuran okuduğu gibi hikayelerin gerçekliği var mı?

Ben kaynaklarda geçtiğini görmedim. Cenaze Konya Ereğlisi’ne gönderiliyor ve orada cenaze namazı kılınıyor. Yani orduda bile kıldırtmıyor cenaze namazını. Kanuni cenazeye de katılmıyor. Eğer üzülecek olsa öldürtmez. Bir insan oğlunu öldürtür mü? Onu suçlu gördüğü için öldürtüyor. Hem kendisine hem devlete karşı isyan etmiş birisi olarak görüyor. Bu nedenle bir yumuşama yok.

KANUNİ FAZLA UZUN YAŞADI

Kanuni döneminde daha sonra da Şehzade Bayezid isyan ediyor. Bu huzursuzluğun sebebi nedir?
Buradaki en önemli problemlerden şu. Kanuni çok uzun yaşamıştır. O dönem insan ömrü normalde 50 yaşlarında bitiyor. Normalde Şehzade Mustafa’yı öldürtmeseydi belki de kendi öldüğü zaman Şehzade Mustafa çoktan ölmüş olacaktı. Çünkü 51 yaşında oluyordu babasının ölüm tarihinde. Mesela Kanuni, Şehzade Mustafa’yı öldürttükten sonra 13 yıl sefere çıkamıyor. Niye? Çünkü gut hastası olmuş, yürüyemiyor, ata binemiyor, her yeri şiş içerisindeydi. O dönemde bu hastalık tam olarak tedavisi de edilemiyordu. Kanuni’nin bu durumundan dolayı padişahlığı tartışılmaya başlanmıştır.

MAGAZİN HABERİ GİBİ GÖRÜLDÜ

Osmanlı’nın en güçlü ve herkesin gözünün üstünde olduğu bir dönemde oğlunu boğdurtan bir padişahın varlığı dışarıda nasıl algılanmış?
Dışarıdan günümüzde merak uyandıran magazin haberleri gibi algılanmış. Avrupa’da “Kanuni oğlunu öldürdü” bir magazin haberi gibi algılanıyor ve tiyatro ve opera eserlerine, kitaplara konu oluyor. Avrupa’da da kardeşini, oğlunu öldürten birçok hükümdar var.

Şehzade Mustafa’nın 7 yaşındaki oğlunun da öldürülmesi biraz aşırı değil mi?

Tam öldürülüp öldürülmediğini bilmiyoruz. Alıp götürmüşler, muhtemelen “Yarın babasının intikamını alır” diye öldürülmüştür diye tahmin ediliyor. Mustafa öldürüldüğü zaman Mustafa’ya üzülenlerin oğlunun arkasında toplanma ihtimali olduğu için bu riske girilmiyor. Ölümünden sonra 1565’e kadar 5 kişinin “Ben Mustafa’yım” diye isyan edip, çevresine binlerce kişi topladığını biliyoruz. Yani bu hadise devleti oldukça tehdit etmiştir daha sonra.

Acıyan lider acınacak hale gelir

Bugün bakınca Kanuni çok acımasız bir padişahmış gibi görünüyor, doğru mu?
Liderlerin hem merhametli, hem acımasız olması lazım. Ama merhamet duygusu ile acıma duygusunu birbirine karıştırmadan hareket etmesi lazım. Lider gerektiği takdirde acımaz. Çünkü acıdığı zaman lider acınacak hale gelir. Mesela Osmanlı tarihinde 1730’daki Patrona İsyanı sırasında III. Ahmet, Kabakçı İsyanı sırasında da III. Selim “Kan dökmeyelim” diye tereddüt etmiştir ve ikisi de tahttan indirilmiştir. Mesela 18. Yüzyılın en başarılı padişahlarından I. Mahmud hiç tereddüt etmemiş, isyan teşebbüslerini çok sert bir şekilde bastırmış ve tahtta kalmıştır.

Hürrem 5 yıl sonra ölüyor

Pargalı ve Şehzade’nin öldürüldüğü sahnelerin dizinin en çok izlenen bölümleri olması bize ne söylüyor?
Ölümler acı bir şey ve her ikisi de normal ölüm değil. Muhtemelen önümüzdeki bölümlerde Hürrem’in ölümü gündeme gelecek. Çünkü Hürrem Mustafa’nın ölümünden 5 sene sonra ölüyor. Ama o eceliyle ölüm olduğu için bu kadar dikkat çekeceğini tahmin etmiyorum. Bir de Şehzade Mustafa’nın ölümü geçmişte de kabullenilememiş bir ölüm zaten. O dönemin şairleri de, halk da, asker de kabul etmemiş. O dönemde kabullenilmemiş ölümün bu dönemde kabullenilmemesi de normal. Bir de tarihi kusursuz hale getirmeye çalışırsanız insanlar olumsuzlukları gördüğü zaman güvenleri sarsılır.

Ne kastediyorsunuz?

Türkiye’de tarihimizde yapılan maalesef budur. Osmanlı döneminde bile Osmanlı padişahlarına bizim baktığımız gibi kusursuz bakılmıyordu herhalde. Bizden daha eleştireldi Osmanlı toplumu. Asker ve halk padişahın yolunu kesiyordu, tepki koyuyordu. Bizde ise “Bunlar kusursuz, her yaptıkları doğru” anlayışı var. Kanuni Sultan Süleyman Türk tarihinin en başarılı devlet adamlarından biridir ama zaafları da vardır. Bunu görmek ve öyle göstermek lazım.

Muhteşem Yüzyıl 124.Bölüm Fragmanı yayınlandı !

İzlemek için : http://goo.gl/4xcShK

Şehzade Mustafa'nın idam sahnesi ekrana kilitledi...http://goo.gl/Lv3FGC

Kaynak: Akşam
 
Son düzenleme:
dün tarihçiler toplanmış konuşuyodu bi kanalda
onları dinledikten sonra mustafanın cidden isyan hazırlığında olduğunu düşündüm
çünkü normalde uzun sakal bırakmaması gerekiyomuş bu padişahın makamında gözü olduğu anlamına geliyomuş ama bunu bildiği halde bırakmış çevresinin dolduruşuna gelerek
kanuni bunu duyunca iyice emin olmuş isyan edeceğine
mustafa öldürüleceğini bile bile gitmiş ama babasını ikna edebileceği düşünüyomuş
babası içerde değilmiş direk cellatlar saldırmış ve babasını göremediği için boğuşmuş çünkü kendisine tuzak kurulduğunu babasının haberi olmadığını düşünmüş

internet sitelerinde yazan pekçok bilgi rivayet italyanlar tarafından ortaya atılmış ve resmedilmiş diyo tarihçiler yani anlatılan pekçok şeye kaynaklarda rastlanmıyomuş
 
Muhteşem Yüzyıl'ın küçük oyuncusu Mehmet Emir Yüceler Şehzade Mustafa’nın türbesini ziyaret etti.

Bursa'da Muradiye Külliyesi’nde bulunan Şehzade Mustafa’nın türbesini, Muhteşem Yüzyıl dizinde oğlu Mehmet’i canlandıran 6 yaşındaki Mehmet Emir Yüceler ziyaret etti. Dizide babası Kanunu Sultan Süleyman tarafından boğdurularak öldürülen Şehzade Mustafa için türbesi başında Fatiha okuyan Mehmet Emir Yüceler, kendisini tanıyan vatandaşlarla da fotoğraf çektirdi.

Muhteşem Yüzyıl dizisinde Mehmet Günsur tarafından canlandırılan Şehzade Mustafa'nın Kanunu Sultan Süleyman tarafından boğdurulduğu bölümün yankıları devam ediyor. Bursa’da Muradiye Külliyesi’nde annesi Mahidevran Sultan ile birlikte mezarı bulunan Şehzade Mustafa’nın türbesi dizideki ölümünden sonra ziyaretçi akınına uğradı. Dizide en küçük çocuğu Mehmet’i canlandıran Mehmet Emir Yüceler de, dizide oğlunu canlandırdığı Şehzade Mustafa'nın mezarını merak ederek önce Saruhan Sancağı olarak bilinen Manisa’yı ardından da Bursa’daki mezarını ziyaret etti.

Muradiye Külliyesi önüne babası Yavuz Selim Yüceler ve amcası Murat Enes Yüceler ile birlikte gelen Mehmet Yüceler külliyede restorasyon çalışmaları devam ettiği için Bursa Büyükşehir Belediyesi’nden alınan özel izinle içeri girdi. İçerisi restore edildiği ve inşaat halinde olduğu için zincirle kapatılan türbenin kapısından babası Şehzade Mustafa’nın mezarına bakan Mehmet, daha sonra babası için Fatiha okudu. Şehzade Mustafa’nın mezarını görmek isteyerek külliyeye gelen vatandaşlar tarafından da tanınan Mehmet, kendisi ile fotoğraf çektirmek isteyenleri kırmayarak poz verdi.

“ESKİ OYUNCUYMUŞ GİBİ RAHATTI"

Manisa’yı da gezdiklerini söyleyen minik Mehmet Emir Yüceler’in babası Yavuz Selim Yüceler, diziden teklif geldiğinde sevindiklerini belirtti. Daha önce gelen teklifleri kabul etmediklerini ifade eden Yüceler, “Tarihi bir dizide oynayacaktı. Bu dizi ile insanlar Osmanlı tarihini tekrar okumaya başladı. Bu yüzden dizide başladığında sevindik. Teklif gelince ona ‘İstiyor musun?’ diye sorduk. O da ‘babacığım olur’ dedi. İlk çekimlerde eskiden oyuncuymuş gibi rahat oynamaya başladı. Daha sonra ‘yarın çekimim var mı?’ diyerek kendisi gitmek istedi" diye konuştu.

‘BABAMIN MEZARINI ZİYARET EDELİM’ DEDİ

Şehzade Mustafa’nın ölümünde duygusal anlar yaşandığını ve etkilenmemesi için çocuklarına bunu izletmediklerini vurgulayan Yüceler, “O sahneleri yaşadıktan sonra buraya gelmek istedik. Manisa’ya gidince ‘Baba, babamın mezarını ziyaret etmek istiyorum’ dedi. Bizde buraya gelerek onunla bir Fatiha okuduk" dedi.

“ÇAMURDA ÇOK ÜŞÜDÜM"

Şehzade Mustafa’nın mezarına kendi isteği ile geldiğini belirten Mehmet Emir Yüceler, mezarı başına gelince mutlu olduğunu söyledi. İnsanların kendisini görünce Şehzade Mustafa’nın oğlu diyerek sarılıp fotoğraf çektirdiğini dile getiren Yüceler, insanlarla fotoğraf çektirmekten hoşlandığını kaydetti. Dizideki babası Şehzade Mustafa’yı sevdiğini söyleyen Yüceler, “Onlarla oynarken zorlanmadım. Ama çamurda zorlandım. Soğuktu, dişlerim titredi. Sanki denizde gibi. Yinede severek oynadım" diye konuştu. Mehmet Emir Yüceler daha sonra Muradiye Külliyesi'ni de gezerek ailesiyle İstanbul'a döndü.

$mehmet_emir_yuceler.jpg
 
‘Muhteşem Yüzyıl’ 124. bölüm 2. fragmanı izle...
Mustafa’nın üzerinden çıkan mektup, Süleyman’ı kahrediyor. Cihangir’in feryadı tüm ordugahı sararken, babasına verdiği sözün hesabını soruyor. Yeniçerilerin öfkesinden zor kurtulan Rüstem, vezir-i azamlıktan azlediliyor.

[video=youtube;5VATSmJn7RU]http://www.youtube.com/watch?v=5VATSmJn7RU[/video]

Muhteşem Yüzyıl 124. bölüm 1. ve 2. fragmanı yayınlandı. Muhteşem Yüzyıl 124. bölüm yine nefesleri kesecek. Muhteşem Yüzyıl 124. bölüm 1. ve 2. fragmanını izleyebileceğiniz videolar haberimizde...

124. bölüm 1. fragmanı izlemek için tıklayın : http://www.kadinlarkulubu.com/showthread.php?t=373463&page=3297&p=34028728#post34028728

Şehzade Mustafa’nın ölümü herkesi yasa boğuyor!

Mustafa’nın üzerinden çıkan mektup, Süleyman’ı kahrediyor. Cihangir’in feryadı tüm ordugahı sararken, babasına verdiği sözün hesabını soruyor. Yeniçerilerin öfkesinden zor kurtulan Rüstem, vezir-i azamlıktan azlediliyor. İstanbul’da halk ve asker Hürrem ve Rüstem’e karşı isyan başlatıyor. Mahidevran oğlunun ölüm haberiyle sarsılıyor. Mihrünnisa ise Mustafa’dan sonra oğlu Mehmet’in hayatı için savaşıyor. İlk anda düşmanını alt etmenin zaferini yaşayan Hürrem, Mustafa için gözyaşı döküyor. Süleyman ise Mustafa’nın hayali ile boğuşuyor!

Süleyman Mustafa’nın üzerinden çıkan mektubu okur. Mustafa’nın sözleri Süleyman’ı derinden yaralar. Oğlunun masum olabileceğini düşünen Süleyman, tüm öfkesini Rüstem’den çıkarır. Canını zor kurtaran Rüstem vezir-i azamlıktan azledilir. Kara Ahmed vezir-i azamlığa getirilir.

Mahidevran ve Mihrünnisa umutla Mustafa’nın dönüşünü beklerken, gelen ölüm haberi zamanı durdurur. Mahidevran için yaşamın hiç bir anlamı kalmamıştır. Mihrünnisa ise oğlu Mehmet’in hayatta kalması için savaşır.

Ordugahtan kaçan Rüstem, payitahta döner. Mustafa’nın ölüm haberi saraya bomba gibi düşer. Mihrimah ellerine bulaşan kanın ağırlığı altında ezilirken, Hürrem en büyük düşmanını alt etmiş olmanın şaşkınlığını yaşar.

Cihangir babası ile konuşmak için her yolu dener. Süleyman ise sessizliğe gömülür. Cihangir çareyi uzaklaşmakta bulur. Süleyman onu bulduğunda sonsuza dek kaybettiğini anlar! Baba oğulun arasındaki sevgi, derin bir nefrete dönüşür.

Mahidevran Bursa’ya gider. Daha oğlunun yasını tutarken, torunu Mehmet’in acısıyla sarsılır. Derin bir kedere boğulan Süleyman oğlunu öldürdüğü gerçeğiyle başa çıkmaya çalışır. Hürrem ise hiç ummadığı bir anda Mustafa’nın ölümünün acısını yaşar. Bu ölüm herkeste derin izler bırakacaktır…
 
Son düzenleme:
benim anlamadığım,bu padişah, bu ordu bu moralle bu savaşa nasıl devam edecek :26:
 
Bundan 20 yil once yani internet yokken de bu konuyu cok arastirdim ve tum kaynaklarda sehzade mustafa ile ilgili olumlu seyler yazar, haksizliga ugradigi yazar. Sehzade mustafanin isyan hazirliginda oldugunu soyleyen tarihciler ve onlara itimat edenler de okusunlar bi zahmet. O tarihciler bize okul yillarinda sevdirilen nasrettin hocayi da yok sayar, ulubatli hasani da...elin adami kahraman uydurur, toplumuna mal eder, filmini ceker. Biz de dede korkutumuzu.nasrettin hocamizi.ulubatli hasanimizi.sehzade mustafamizi gormezden geliriz, adini yazmiyorum ama tahmin edecceginiz bir baska turk buyumuze minnet edecegimize ozel yadamina kadar didik didik edip yerden yere vururuz.
 
Bundan 20 yil once yani internet yokken de bu konuyu cok arastirdim ve tum kaynaklarda sehzade mustafa ile ilgili olumlu seyler yazar, haksizliga ugradigi yazar. Sehzade mustafanin isyan hazirliginda oldugunu soyleyen tarihciler ve onlara itimat edenler de okusunlar bi zahmet. O tarihciler bize okul yillarinda sevdirilen nasrettin hocayi da yok sayar, ulubatli hasani da...elin adami kahraman uydurur, toplumuna mal eder, filmini ceker. Biz de dede korkutumuzu.nasrettin hocamizi.ulubatli hasanimizi.sehzade mustafamizi gormezden geliriz, adini yazmiyorum ama tahmin edecceginiz bir baska turk buyumuze minnet edecegimize ozel yadamina kadar didik didik edip yerden yere vururuz.
O tarihçilere bende kızıyorum.geçen bir yazı okudum yok aslında padişahlık vasfı yokmuş olsaydı dedesi gibi babasına isyan çıkarırdı diye saçma söylemler.İsyan hazırlığında olsa her önlemi alırdı isyan hazırlığı yapan babası ile görüşmeye mi gider uyarıldığı halde?Babam olayı farketti deyip direk isyanı başlatırdı akıl var mantık var.Zaten Şahla niye yazışsın yeniçeri onun yanında,Turgut reis onun yanında iken niye İran Şahına gerek duysun.Bu tarihçilerde kendi söylemleri ile çelişiyorlar.Zaten şehzade niye eğitilir padişah olmak için Mustaf da doğdu andan itibaren bunun eğitimini almadımı tabiki padişahlıkta gözü olacak.Harem ağasımı olmayı hayal edecek.
 
O tarihçilere bende kızıyorum.geçen bir yazı okudum yok aslında padişahlık vasfı yokmuş olsaydı dedesi gibi babasına isyan çıkarırdı diye saçma söylemler.İsyan hazırlığında olsa her önlemi alırdı isyan hazırlığı yapan babası ile görüşmeye mi gider uyarıldığı halde?Babam olayı farketti deyip direk isyanı başlatırdı akıl var mantık var.Zaten Şahla niye yazışsın yeniçeri onun yanında,Turgut reis onun yanında iken niye İran Şahına gerek duysun.Bu tarihçilerde kendi söylemleri ile çelişiyorlar.Zaten şehzade niye eğitilir padişah olmak için Mustaf da doğdu andan itibaren bunun eğitimini almadımı tabiki padişahlıkta gözü olacak.Harem ağasımı olmayı hayal edecek.

Aynen. Hurrem valide sultan olabilmek icin zavallilarin ustune turlu turlu iftiralar yikti. Hanedan kani tasiyan mustafamizin padisah olmayi istemesi cok mu anormal!!! 400 kusur yildir unutulmadiina gore sehzade mustafaninn haksizliga ugradigi asikardir
 
Yine çok kötü yine çok kötü :KK14::KK14::KK14::KK14: bir daha izlemek çok koydu :KK14::KK14:

Hele bu bölüm asıl idrak edeceğimiz bu bölüm :KK14::KK14::KK14:
 
Gazete okudum mustafanın hanımda ıntahar etmıs ıkı hafta sonrakı bolumde ızlıycekmişiz ıntahar sahnesını
 
X