Mısır Tarlasından mektup var...

canndann

Popüler Üye
Kayıtlı Üye
22 Nisan 2012
1.604
170
Canımın direği,

Bakma bu günkü dağların ak karına, gün gelip güneş daha sıcak doğacak ve eriyecek buzlar? Delecek toprağı otlar, sürgün verecek yine ; kuru görünen ağaç dalları.

Uyanan toprağın yüzünü tırmalayacak ; umut kazmaları?.

Yurt dediğin nedir oğul? Doğduğun yer mi?! doyduğun yer mi?!...

Bir yere yurt diyebilmen için ; önce doğmalı ,sonra doymalısın elbette?

İstekleri bitmeyene; iki cihanda da huzur yoktur !!... Böyle bilirim?. Asıl olan ; çok çalışıp, az istemektir, bu topraklarda.

Her sene bir çift mısırdır, hasatta umudum. Odur bağlayan beni , hayata ve buraya....

Önce ekerim tohumları kara toprağa, sonra beklerim ki; dönüşsünler, ak koçanlara...

Böyle geçti yüzyılım bu topraklarda; Ne kötüden iz gördüm, ne de namertten söz duydum.

Şükrettim ama, beklemedim ki ; Tanrı göndersin. Bildim ki ; eğer vermezsem bu sarı tohumu kara toprağa, ne umudum kalacak, ne de toprakla bir bağ aramda...

Dağın arkası dağ olur" derler. Doğrudur. Lakin bakarsan, beklemeyi bilirsen , dağın arkası; bağ da olur....

Onun için ; ne sabrımı, ne umudumu yitirdim, yalan dünyada.

Ana rahmi gibidir dünya insana; ana rahminde; göbek bağıdır hayat bağımız. Dünyada ise; umutlarımız.

Umudunu yitiren; hayat bağını da yitirir oğul !!!? Ben bunu bilir, bunu söylerim.

Hadi kal sağlıcakla...


Araştırmacı fotoğrafçı Cemal Gülas'ın Artvin Maçahel'de bir akşam üzeri rastladığı yaşlı bir kadının, mısır tarlasını kazdırmak için şehirdeki çocuklarına göndermek üzere yazdırdığı "bu mektup"; gezginin hayatında yepyeni bir sayfa açmış.

Mektubun bir kopyasını tarlasını kazması karşılığı istemiş. Bir hafta boyunca yaşlı kadının tarlasını kazmış. İş bittiğinde ellerinin acısı bir ay sürmüş.

Ancak bu ona, yıllar sonra bile... hayatında yaptığı tek hayırlı işin, o tarlayı kazmak olduğunu düşündürmüş...


Evet arkadaşlar, işte "Mısır Tarlasından Mektup Var" ın hikayesi böyle.

Bu nereden çıktı şimdi? diyecek olursanız;

Bu mektubu ilk defa okuduğum zaman, tahmini olarak (çünkü bir dolu şeye tarih yazıyor olmama rağmen, bunun üzerine hiç bir ibare koymamışım) bundan yaklaşık sekiz dokuz sene önceydi.

Ara ara elim erdikçe eski arşivlerimi arındırmaya çalışıyorum. Çok kıymet verdiğim halde, mecburen kitaplık ve dolap çekmeceleri dışında kalan, koca koca kolilerde tozlanmaya yüz tutmuş kitaplarımı, cd lerimi ve şu anda artık çok komik kalan disketlerimi elden geçiriyorum.

Aranızda çok genç kardeşlerim var, onlar belki de disketin ne olduğunu bile bilmiyorlardır. O zamanlar bilgi depolamak, aktarmak, taşımak şimdiki gibi kolay ve böyle sınırsıza yakın değildi. Çok küçük bir depolama alanına sahip disketleri ve ardından cd leri kullanmaya başlamıştık. Ortalama 1 GB kapasiteli mobil diskleri duyup gördüğümüzde ise bize inanılmaz birşeymiş gibi gelmişti ve bir dolu veriyi ve bilgiyi taşıyıp aktarma konusunda, çok şeye sahip olduğumuzu düşündürmüştü.

Teknolojinin her geçen gün yenilenme ve değişim hızı ve oranı hakikaten inanılmaz, o günleri ben bile unutmuşum neredeyse.

Biriktirdiklerimi fırsat buldukça böyle en azından oralardan kurtarıp, bir kısmını daha derli toplu bir cd arşivi oluşturmaya çalışıyorum ki, oğlumun raflarında da bulunsunlar.

Bu mektubu Allah bilir kaç kere okumuşumdur, o kadar çok, bende yer eden birşey. Ama varlığını unutalı de çok olmuş, şimdi elime geçip okuyunca bunu farkettim.

Hayatın anlamını ve gereklerini doğru öğrenebilmek, doğru değerlendirebilmek ve doğru yaşayabilmek adına ve ufkumu genişletebilmek adına biriktirdiklerim arasında olan ve çok çok sevdiğim bu mektubu sizlerle de paylaşmadan edemedim.

Kaç kişi okur bilemem, belki de okuyanların hepsine tanıdık da gelebilir, onu da bilemem...

Ancak belki de daha önce hiç tanışmayanlar varsa bu sayede tanışmış olurlar diye düşündüm...

Her okuyuşumda, sanki ilk defa okuyormuşum gibi, hiç bıkmadan usanmadan ve severek okuyorum bu mektubu, sanki daha önce hiç okumamışım hissine kapılıyorum ve ne ilginçtir ki, yine her defasında yeni yeni anlamlar buluyorum.

Bence, bu mektupta herkes mutlaka çok şeyler buluyordur ve bulmaya devam edecektir.

İnanıyorum ki, her okuyana, her okuduğunda çok şeyler katıyordur bu bilge teyzenin bakışı ve mektubu...

Kimi "hemşehrim işte" deyip iç geçiriyordur, kimi kendi evlatlarına nasihat biliyordur, kimi de kendi anasından nasihat biliyodur vs. vs.

Sonuçta; nasiplenebilen herkese yetecek kadar çok şey var bence, bu mektupta...

Bu bilge teyzeye, bu bilge kadına, bu bilge insana çok teşekkür ediyor ve Allah razı olsun diyorum.

Eğer hayattaysa, uzun ve sağlıklı bir ömür, eğer ebediyete intikal etmişse de Allah'tan rahmet diliyorum.

Okuyacak olan arkadaşlar, eminim sizin de paylaşmaya değer bulacağınız, anlamlı bulduğunuz ve benim bu mektuba karşı olan duygularım gibi duygularla hatırlayıp andığınız şeyler mutlaka vardır veya olacaktır.

Bu; belki çok etkilendiğiniz bir kitap, belki de son okuduğunuz kitaptan bir bölüm, belki şehirlerarası yolculuk esnasında öylesine gözattığınız sayfalarda bulduğunuz bir şeyler, belki de bir yerlerde birilerinden dinlediğiniz bir hayat rehberi...

Eğer sizler de isterseniz, lütfen mümkünse burada paylaşırsanız, istifade etmeyi çok isterim.


Hepimizin Zafer Bayramı kutlu olsun, diyorum.


Başta, Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, tarihimizin en onurlu sayfasını yazarak bu vatanı olağanüstü mücadelelerle ve canları pahasına bize armağan eden tüm şehitlerimizi ve halen korumak adına canlarını yitiren tüm şehitlerimizi de şükran ve minnetle anıyor, hepsine Allah'tan rahmet diliyorum.

Toprakları bol, mekanları cennet olsun... Allah onlardan razı olsun...



Sevgi ve saygılarımla.
 
Umudunu yitiren; hayat bağını da yitirir oğul !!!

sabah sabah şu söz beni ağlatmaya yetti doğrusu...o kadar tıkanmış bir vaziyette hissediyorum ki kendimi bazen abla..
iptal oldu tayinimiz- doğal olarak umudumuz,hayallerimiz...bir kaç adamın elinde geziniyor bir kağıt parçası misali belki bir söz bir imza...

bencil olmak istemiyorum tabi biz gibi çok insan var ,aileler var bekleyen bir umutla...ama biz yolun başı bile diyemedik..
diyebilmek şu paçavra bürokrasiye bağlıydı..bir ilkbahat bir yaz geçti sevdiğimi görmeyeli ..yeni bir mevsime de onu görmeden gireceğim..güzel yazmış elleri nasırlı ana...senin de eline sağlık..
 
:26::26::26:

Aaaaaaaaaa.

Canım günaydın öncelikle... Hayırlı sabahlar ve hayırlı bir gün olsun inşallah.
 
Ay, bir solukta on satır yazan ben kilitlendim şimdi...

Ben sabahladım ve malum günlük işlerimi biraz halletmem lazım, yarın da yurt veya ev artık ne olacaksa onu çözmek için sabah erkenden gidelim diyoruz, böyle gün içine neler sığdırabilirim acaba? diye planlama yapıyordum bir yandan da tam bilgisayarımı kapatayım derken düştü buraya yorumun, şaşırdım kaldım...

Ya ne zaman oldu ki bu iptal işlemi? Biz dün görüşemedik tabi ki, ben de bugün arayacaktım seni telefonla, şimdi tatil günü ya kızcağız biraz geç kalkar istirahat etsin bari diye öğleden sonra aramayı planlamıştım.

Hay Allah !!!

Sms ini de aldım şimdi.

Evet seni anlıyorum ancak, dur biraz, hemen böyle sanki ömürlük birşeymiş gibi beni de panik yaptın, sağlık olsun, hayırlısı olsun diyelim öncelikle..
 
Eylülcüğüm, ya ben özelden yazıyorum diye buradan devam etmişim, böyle şaşkınlıktan benim de elim ayağım dolandı.
Seni arıyorum şimdi müsaitsin anladığım kadarıyla, sesini duyayım önce...
 
Bu mektup, bambaşka bir mektup gerçekten...

Kaçıncıya okursam okuyayım, her defasında sanki bir ilk ve her defasında ayrı bir zenginlik...
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…