Menopoz, Gebe, Emzikli ve P.O.S. Beslenmesi

Caddy

Guru
Pro Üye
28 Mart 2012
8.170
2.003
Dünyanın her tarafında milyonlarca kadın polikistik over (yumurtalık) sendromu ile mücadele etmektedir. Menopoz öncesi dönemde (15–45 yaş arası) kadınların yaklaşık % 10’ unda polikistik over sendromu görülmektedir. Bu kadar sık karşılaşılan bir durum olmasına rağmen henüz bilimsel olarak polikistik over sendromunun isimlendirilmesinde, tanımlanmasında, teşhisinde ve tedavisinde birçok bilinmeyen bulunmaktadır.

Stein-Leventhal sendromu olarakta adlandırılan polikistik over sendromu mensturasyonun olmaması, vücutta tüylenme ve obeziteden (şişmanlık) oluşan bir hastalıktır. Hastalarda ultrasonografide yumurtalıklarda büyüme, yumurtalık kapsülünde kalınlaşma ve kapsülün hemen altında birçok küçük kist görülür. Ancak polikistik over sendromu olan hastalarda bütün laboratuar tetkikleri ve ultrasonografi normal olabilir. Hastalığın tanısı daha çok klinik bulgularla konulmaktadır. Hastada menslerin seyrek olması veya hiç olmaması, tüylenme, obezite ve yine bazı hastalarda kısırlık görülebilir. Diğer pek çok hormonal hastalık gibi polikistik over sendromunun da nedeni tam olarak bilinmemektedir. Stres, obezite, insülin direnci, sinir sistemindeki bazı hormonların salınımındaki bozukluklar ve genetik faktörlerin rolü üzerinde durulmaktadır.

Polikistik over sendromu beyinde hipofiz bezinden salgılanan LH ve FSH hormonlarının anormal şekilde üretilmesinden kaynaklanır. Bu dengesizlik neticesinde her ay düzenli olarak overlerden yumurtlama olmaz ve mensin olmaması veya seyrek olması ortaya çıkar. Ayrıca yumurtalıklardan erkeklik hormonları olarak bilinen testosteron ve androstenodion hormonu üretimi artar. Salgılanan bu erkeklik hormonları (androjenler) yağ dokusunda östrojene dönüşmekte ve bu östrojen dönüşte LH üretimini arttırmakta ve bir kısır döngü ortaya çıkmaktadır. Kilo fazlalığına bağlı olarak insüline karşı bir direnç ortaya çıkmaktadır. İnsülin direnci sonuç olarak şeker metabolizmasında bozukluk ve şeker hastalığına eğilimi artırmaktadır. İnsülin direncinin hastalığın bir belirtisi mi veya hastalığın esas nedeni mi olduğu tam olarak bilinmemektedir. Tüm bu belirti ve şikayetler kişiden kişiye göre değişmektedir. Bazı belirti ve bulgular bir kişide görülürken, diğer belirti ve bulgular başka bir kişide görülebilmektedir. Bu durum hastalığın gözden kaçmasına, atlanmasına neden olabilmektedir.

En sık görülen belirtiler adet düzensizliği, sivilce, yağlı cilt, tüylenmede artış, infertilite (kısırlık) ve kilo artışıdır. Polikistik over sendromu ilk kez ergenlik döneminde menarşın başlaması ile tanınır. Ancak menarş başlangıcında genç kızlarda polikistik over sendromu olmasa bile adet düzensizlikleri ilk 2 yıl boyunca normalde de görülebilir. En sık rastlanılan düzensizlik seyrek mensturasyon görme şeklindedir. Zaman zaman amenore yani mensin hiç olamaması görülebilir. Gecikmeyi takiben görülen kanama genelde fazla miktarda ve uzun süreli olur. Bu düzensizlik yumurtlamada bir bozukluğun işaretçisidir.

Polikistik over sendromu tanısı klinik bulgular, laboratuvar tetkikleri ve ultrason incelemesinin bir arada değerlendirilmesi ile konur. Ultrasonografide yumurtalık kenarlarında çok sayıda küçük kist saptanır. Bu kistler sadece birkaç milimetre çapındadır ve tek başlarına sorun yaratmazlar. Kistlerin kaynağı gelişen ancak yumurtlama ile atılmayan foliküllerdir. Kadınların %20-30’unun yumurtalıklarında çok sayıda küçük kistler görülmesine rağmen, kadınların ancak %5-10’unda polikistik over sendromu bulguları vardır. Bu nedenle polikistik overler tanıyı koymak için tek başına yeterli değildir.

Kanda androjen düzeylerinin, LH ve FSH oranları tanıda yardımcı olur. Polikistik over sendromunda LH/FSH oranı genellikle 3'ün üzerindedir. Yumurtlama olup olmadığını saptamak için mensin 21. günü kan progesteron değerleri tayini yapılır. İnsülin direnci tayininde genellikle uygulanmakta ve hastaların çoğunda saptanmaktadır.

Tedavide asıl amaç yumurtlamayı yeniden sağlamaktır. Kilolu hastalarda sadece kilo kaybı ile yumurtlama fonksiyonları ve dolayısı ile mensturasyon normale dönebilmektedir. Genç hastalarda mensturasyonu düzene sokmak için doğum kontrol hapları kullanılmaktadır.

Polikistik over sendromu ile insülin rezistansı sıklıkla bir arada görüldüğünden tedavisinde yeni yaklaşımlardan biri de insülin duyarlılığını arttıran ilaçların kullanımıdır. Çocuk isteyen hastalarda tek başına bu ilaçların verilmesi veya tedaviye yumurtlamayı uyaran ilaçların eklenmesi ile çok iyi sonuçlar alınabilmektedir.

Polikistik over sendromu olan kadınların çoğunluğu kilo vermek veya kilolarını korumak için mücadele etmektedir. Diyet programları tek başına uygulandığında başarılı olamamaktadır. Çünkü temel problem olan yaşam tarzının değiştirilmesi gerekmektedir. Genellikle polikistik over sendromu belirtileri hareketli (aktif) bir yaşamdan, daha hareketsiz (pasif) bir yaşama geçildikten sonra ortaya çıkmaktadır. Kişinin önce oturup kendi yaşam tarzını gözden geçirmesi ve bu yaşam tarzının kilo almasına veya kilosunu koruyamamasına neden olduğunu fark etmesi gerekmektedir.

Polikistik over sendromlu kadınlarda özellikle bel ve karın bölgesindeki kilo artışı, kalça bölgesinden daha fazla olmaktadır. Bel çevresinin, kalça çevresine oranı artmaktadır. Bu durum altta yatan bozulmuş şeker ve insülin metabolizmasının bir göstergesidir. Kilo vermek polikistik over sendromunun birçok belirtisinde düzelmeye neden olmasına rağmen, bu bireylerin çoğu kilo vermekte zorlanmaktadır.

Polikistik over sendromu olan kadınlar, düşük yağ içeren diyet programlarından çok fazla fayda görmemektedir. Buna karşılık karbonhidrat tüketiminin düşürülmesi ve farklı karbonhidrat içeren gıdaların alınması gerekmektedir. Her öğünde doğru karbonhidrat kullanımı ve yeterli protein tüketimi düşük kan şekeri (hipoglisemi) ataklarını da kontrol altında tutabilmektedir. Diyet ile birlikte egzersiz (sportif faaliyetler) de yapıldığı takdirde başarılı olunabilmektedir. Egzersiz de glukoz ve insülin metabolizmasında en az diyet uygulaması kadar etkili olmaktadır. Sonuç olarak diyet uygulaması ve düzenli egzersiz polikistik over sendromunun tedavisinde ilk basamağı oluşturmaktadır.

Yumurtlamama (anovulasyon) gebe kalmakta zorluk yaşayan kadınların yaklaşık %20' sinde görülmektedir. Bunlarında %90' ını polikistik over sendromu oluşturmaktadır. Bu durum profesyonel tıbbi desteğe ihtiyaç duymaktadır. Günümüzde ilaç teknolojisi bu sorunu büyük oranda çözebilmektedir. Polikistik over sendromunda gebe kalmak ve doğum yapmak bir tedavi yöntemi değildir. Polikistik over sendromunun altında genetik (kalıtsal) yani ailesel bir problem yatmaktadır. Bu nedenle doğum sonrasında bu durum devam etmektedir.

Polikistik over sendromu olan bir kadında gebelik oluştuğunda ilk karşılaşılan risk düşük yapma (abortus) ihtimalinin yüksek olmasıdır. Yaklaşık bu kadınların yarısı ilk 10-12 haftaya kadar düşük yapmaktadır. Polikistik over sendromunda görülen bu durumun nedeni henüz anlaşılabilmiş değildir. Son zamanlarda insülin direnci ile düşük yapma arasında bir bağlantı olabileceği anlaşılmış olup, gebelik öncesi dönemde insülin direncinin tedavi edilerek bireyin gebeliğe hazırlanması gerekmektedir. Fazla kilolu ve şişman olan her kadında polikistik over sendromu yoktur. Fazla kilo ve şişmanlıkta tek başına düşük yapma ihtimalini arttıran bir nedendir. Polikistik over sendromu olan kadınların yarısından çoğu fazla kilolu ya da şişmandır. Bu nedenle gebelik öncesi dönemde fazla kiloların verilerek gebeliğe hazırlanılması düşük yapma ihtimalini azaltmaktadır.

Polikistik over sendromu olan bir gebede karşılaşılan diğer bir riskte gebelikte ortaya çıkan şeker hastalığıdır (diabetes mellitus). Gebelik altta yatan şeker hastalığını ortaya çıkarabilen bir durumdur. Şeker hastalığı bir anda ortaya çıkmaz. Şeker hastalığının ortaya çıkması çevresel faktörlerle değişkenlik gösteren bir süreçtir. Bu sürecin başlangıcı insülin direnci olup, onu glukoz intoleransı takip eder. Bu sürecin sonunda da şeker hastalığı ortaya çıkar. Polikistik over sendromu olan kadınların büyük çoğunluğunda gebelik öncesi dönemde insülin direnci ve glukoz intoleransı zaten görülmektedir. Bu nedenle bu kadınlar gebelikte ortaya çıkabilecek şeker hastalığı için riskli grubu oluşturmaktadır. Gebe kalan her kadının böyle bir risk taşıyıp taşımadığını bilmesi gerekmektedir. Polikistik over sendromu olan gebeler doktorları tarafından gebelik şekeri açısından takip edilmeli ve doğum sonrasında da kontrol edilmelidir.

Sonuç olarak polikistik over sendromunda;
• Varolan fazla kiloların zaman kaybetmeden verilmesi, insülin direnci, obezitenin neden olacağı diğer risk faktörleri ve tedavinin seyri açısından oldukça önemlidir.

• Kilo verme sürecinde sağlıklı beslenme alışkanlıkları kazanılmalı ve ilerleyen dönemlerde de yaşam tarzı haline getirilmelidir.

• Dengelenmiş bir diyet tüketilmelidir. Diyet programı karbonhidrat, protein ve yağların dengeli dağıldığı bir program olmalıdır.

• Az ve sık beslenme modeli benimsenmeli, 3 ana öğün arasında küçük ara öğünler tüketilerek kan şekeri dengesi sağlanmalıdır.

• Beslenmede şeker oranı düşük posa miktarı yüksek olan, sağlıklı karbonhidratlar tercih edilmelidir.

• Posa açısından zengin olan, vitamin ve mineral deposu sebze ve meyvelerin tüketimine ağırlık verilmeli, günde en az 4-5 porsiyon sebze-meyve tüketilmelidir.

• Porsiyon kontrolü yapmak, yemekleri yavaş yemek, besin gruplarında sağlıklı olanları tercih etmek (tam yağlı süt yerine yarım yağlı olan veya yağsız olanları tercih etmek gibi) kilo kontrolünün sağlanması açısından oldukça önemlidir.

• Egzersizin önemi unutulmamalıdır. Doğru beslenme önemlidir; ancak tek başına yetersizdir, düzenli egzersiz yapmak POS açısından gereklidir.

• Pozitif olmak tedavinin her aşamasında çok önemlidir.
 
Kadınların şikayetçi olduğu konulardan biri olan Polikistik Over Sendromu’nda beslenmemizde nelere dikkat etmeliyiz?

Öncelikle glisemik yük azaltılmalı

Ağırlık kaybından bağımsız olarak diyetin kompozisyonunun değiştirilmesi insülin duyarlılığını etkilemektedir. Glisemik yükün azaltılması glisemik indeksi düşük besinleri tüketmekle sağlanır. Düşük glisemik indeksli besinlerdeki glikoz kana daha yavaş karışır; kan şekeri ani yükselip ani düşmez. Dolayısı ile de hemen acıkmazsınız daha uzun süre tok tutar. Kilo vermeye yardımcı besinlerdir. Bu sebeple de diyete düşük glisemik indeksli besinler koymak şarttır.

YÜKSEK GLİSEMİK İNDEKSLİ BESİNLER
Beyaz un
Beyaz pirinç
Reçel, bal
Makarna, spagetti
Kek
Şeker
Kızarmış patates, patates püre
Havuç

DÜŞÜK GLİSEMİK İNDEKSLİ BESİNLER
Kepekli un
Esmer şeker
Kepekli pirinç
Kepekli makarna
Kurubaklagiller
Meyveler (muz, incir kavun hariç)
Yulaf, çavdar ekmek
Bezelye, yeşil fasulye, barbunya

Glisemik indeks hakkında daha fazla bilgi almak için Glisemik indeks nedir? yazımızı tıklayıp okuyabilirsiniz.

Posalı ( lifli ) besinler koyulmalı

Posa bitkisel besinlerde bulunan karbonhidratların sindirilmeyen kısımlarıdır. Posa kan şekerinin yükselme hızını düşürür, insülin ihtiyacını azaltır tokluk hissi vererek kilo kaybını sağlar. Aynı zamanda yüksek olan kan yağlarının düşürülmesinde ve barsak çalışmasını düzenleyerek kabızlığın oluşmamasını sağlar. Özellikle kuru baklagiller, taze ve kuru meyveler, sebzeler, kepekli ürünler, çavdar, yulaf tam buğday ekmeği ve bulgur lif içeren besinlerin başında gelir.

Sık sık ve ara ara beslenme olmazsa olmazlardan

Açlık krizlerini azaltmak ve vücut yağlanmasını ortadan kaldırmak için 2,5 -3 saat aralıkla beslenmek gerekir. Ara öğünler doğru seçimler olacak şekilde karbonhidrat, yağ ve protein grubunca örüntülü olmalıdır. Peynir+ekmek, meyve, süt-yoğurt, kuruyemiş, kek, bisküvi gibi doyurucu ara öğünler kişiye göre miktarları ve dağılımı yapılarak belirlenmelidir.
 
X