İlk kez 1966 yılında tanımlanan hastalık, hastaların durumlarını fark edebilmelerine rağmen çevresiyle iletişime geçmelerini neredeyse imkansız hale getiriyordu. Hastalar görüyor, işitiyor, algılayabiliyor hatta acı bile çekiyorlarken etrafındaki insanlara dertlerini anlatamıyorlardı. Herkesin sizi bilinçsiz bir komada sandığı bu durum tıp literatüründe locked-in (kilitli kalma) sendromu olarak tanımlanmaktadır.
Locked-in sendromunda motor hareketler neredeyse hiç çalışmamaktadır. İstemli hareketlerin kaybı nedeniyle, konuşma yetisi de kullanılamaz. Bu sendromda, bilinç stabil kalmakta, hastada göz hareketleri ile göz kırpmaları olmaktadır. Bu sendrom oldukça nadir görülen bir bozukluktur. Koma ve bitkisel hayattan farklı olarak, hastalar bilinçlerini yitirmezler. Hastalar sürekli tetikte ve uyanık durumdadırlar. Genellikle dilde, hafızada ve diğer bilişsel faaliyetlerde herhangi bir bozukluk gözlenmez.
Kilitli kalma sendromu (yalancı koma olarak da bilinir) iki taraflı pontin felcinden kaynaklı eşine pek rastlanmayan bir durumdur. Beyninizin bu kısmına inen felcin sonuçları oldukça ciddidir.
Bu sendromun sonucunda gözleriniz ve göz kapaklarınız hariç bedeninizin hiçbir kısmını hareket ettiremezsiniz. Neredeyse tüm hareketliliğinizi yitirseniz de, bilinciniz tamamen açıktır ve somatosensori sisteminiz işler durumdadır.
Bir bakıma beyninizin bedeninizle “bağlantısı kopmuş” ve beyniniz bedeninize emirler verme yetisini kaybetmiş gibidir. Ama beyin, acı ve sıcaklık gibi tüm duyusal sinyallerin yanı sıra açlık gibi her çeşit somatik sinyali de almaya devam etmektedir.
Ses tellerinizi oynatamadığınız için iletişim kurmak neredeyse tamamen imkansızdır. Bedeninizde oynatabildiğiniz tek kısım göz kapaklarınızdır.
İnsanların göz kapakları ile anlaşmayı başardığı vakalar olduğu belirtilmeye değer. Üzerinde alfabedeki tüm harflerin yazılı olduğu bir tahtaları vardır ve kelimelerdeki harfleri seçerek istedikleri cümleleri kurarlar. Yavaş bir yöntemdir fakat bu sendromdan ötürü seslerini yitirmiş insanların “sesi olmaya” yardımcı olur.
Belirtiler, nedenler ve tahminler
Bu durumun genel belirtileri şunlardır: kuadripleji (her iki ayağın ve kolun felçli olması), anartri (kelimeleri açık bir şekilde telaffuz edememe) ve hala bilincin açık olması. Beyin zarı da beynin sinir uçları da etkilenmediği için, kognitif fonksiyonlarda bir değişiklik görülmez.
Hastalar, bilgiyi normal kognitif süreçlerde olduğu gibi algılar, işler ve yürütür. Tüm dış uyaranları algılayabilirler fakat onlara fiziksel olarak tepki veremezler.
Bunun temel sebebi baziler arter kan pıhtılaşmasıdır. Genellikle beden haftalar ya da hatta aylar öncesinden kendini gösteren baş dönmesi ya da bulantı gibi uyarı sinyalleri verir. Damarlarla ilgili bir durum olmadığından, genellikle beyin sapının ezilmesinden ya da vertebrobaziler parçalanmadan kaynaklı olarak yaşanan beyin travmasından kaynaklanır.
Hastanın motor fonksiyonlarını ne kadar etkilediğine bağlı olarak, klinik olarak yapılan üç sınıflandırma vardır:
- Klasik: bu tipte, iki kol ve bacak felç olur, kelimeler düzgün telaffuz edilemez, bilinç açıktır ve gözler ve göz kapakları hareket ettirilebilir.
- Tamamlanmamış: klasik tipe benzer, fakat gözlerinizden biraz daha fazla beden kısmınızı hareket ettirebilirsiniz.
- Komple: hiçbir harekette bulunamazsınız. Bu genellikle orta beyin felcinde ortaya çıkan bir durumdur.
Kilitli kalma sendromunu tespit etmenin yolları
Kilitli kalma sendromunu fark etmenin ve koma gibi diğer şeylerden ayırmanın ne kadar zor olduğu görülüyor. Sorun şu ki, iletişim kuramadıkları için, başlangıçta hastanın ussal yetilerinin hala sağlam olup olmadığı anlaşılamıyor.
Bu sendroumun teşhis edilmesinde doktorlara yardımcı olan nörolojik testler bulunuyor. Emar taraması ne tarz bir felç olduğunu gösterebilir ve bu ne olduğunun belirlenmesi için yardımcı olabilir.
Pozitron yayınlayıcı tomografi (PET) de elektroansefalogram (EEG) da doktorlara hastanın beyinsel aktivitesi ile ilgili bilgi verebilir. PET taraması beyin metabolizmasının normal olup olmadığı gösterebilir. Ve eğer normalse, bu tüm beyin fonksiyonlarının çalıştığını ve kilitli kalma sendromundaki gibi hastanın bilincinin açık olduğunu gösterir.
EEG hastanın beyin dalgası aktivitelerinin izlenmesine olanak sağlar. Bunun için kafaya elektrotlar bağlanır. Bu, o anda beyindeki ana beyin dalgalarının izlenmesini sağlar. Eğer biri kilitli kalma sendromundan muzdaripse, EEG’de reaktif posterior alfa ritmi izlenir.
Kelebek ve Dalgıç
Jean-Dominique Bauby 43 yaşında beyninde bir pıhtı atan Fransız bir gazeteciydi. 20 gün boyunca komada kaldıktan sonra, Bauby kilitli kalma sendromuyla gözlerini açtı. Sadece sol gözünü açabiliyor ve kafasını biraz hareket ettirebiliyordu. Fiziksel durumu çok daha kötüydü ve yalnızca birkaç haftada neredeyse 30 kilo verdi.
Bu hastalıkla yaklaşık bir yıl yaşadı. “bedeninde kapana kısıldığı” bu yıl boyunca iletişim kurmanın bir yolunu buldu: bir alfabe tahtası ve göz kırpma. Konuşma terapisti ve ailesinin yardımıyla, “Kelebek ve Dalgıç” adlı otobiyografisini yazma imkanı buldu ve bu kitap en çok satanlar kategorisine girdi.
“Kozmos dalgıç hücremi açmam için anahtarlar içeriyor mu? Sonu olmayan bir metro hattı? Özgürlüğümü geri satın alabilecek kadar güçlü bir para birimi? Aramaya devam etmeliyiz.”
– Jean-Dominique Bauby
Aynı zamanda kitabın aynı adını taşıyan bir film bulunuyor. Eğer filmi izlerseniz, Jean-Dominique’in yaşadığı zorlukları görebilirsiniz. Bedeninin ifade edemediği kafasının etrafında uçuşup duran düşünceleri var. Hayal gücünü kullanarak aklının içinde diğer yerlere “seyahat ediyor” ki bu korkunç gerçeklikten kaçabilsin.
Alıntıdır...