Ailenin tek kızı olarak sevgiyle sarmaş dolaş büyüyorsunuz.Tahsildarlık yaparak ayakkabıları paralanacak kadar dolaşıp,eskiyen ayakkabıları yerine size yenilerini alan bir babanın kızısınız.Merhamet temsilcisi bir anneniz var.Çocukluk ve gençlik dönemlerinizi genelde makarna ve tarhana çorbası yiyerek geçiriyorsunuz.Evcimen,duyarlı,şefkatli biri olarak yetiştiriliyorsunuz.Eliniz gün be gün beceri kazanıyor.Artık yemek pişirebiliyor,ev çekip çevirebiliyorsunuz.Hayatın öğretebileceklerine doymuyorsunuz.Bol bol okuyor,bol bol yazıyorsunuz.Kursa gidebilmek için çalışıyorsunuz.Birgün üniversiteyi kazanıyorsunuz.Kendi yağı ile kavrulan aileniz yine kendi yağından arttırıp sizi şehir dışında okutuyor.Eğitim hevesiyle ve öğrenci cebiyle dişinizden tırnağınızdan arttırıyorsunuzYabancısı olduğunuz bir şehirde hayatı öğrenmeye devam ederek yaşıyorsunuz.Sonra baba dışında bir erkek daha giriyor hayatınıza.Babanız gibi olduğuna inanarak hayatınızın en büyük hatasına düşüyorsunuz.Üniversiteden mezun oluyorsunuz.Çok sevdiğiniz için ve çok sevildiğinizi düşündüğünüz için uzun bir bekleme dönemine giriyorsunuz.O dönemde hayatınızdaki en sancılı günleri yaşıyorsunuz.Müstakbel eşinizin önce ailesinin keyfinin gelmesini,sonra askerliğini,sonra iş kurmasını,sonra ev kurmasını,sonra nikah hazırlığını derken senelerce bekliyorsunuz.Sırf sevdanız için o sıcak baba ocağından ayrılıp gidiyorsunuz.Sırf benim de bir yuvam,düzenim olsun diye kilometrelerce uzağa yol alıyorsunuz.Hiçbir sokağını ve hiçbir insanını tanımadığınız,hiçbir kan bağınızı insanınızın olmadığı bir şehirde uyum sağlamaya çalışıyorsunuz.Anlıyorsunuz ki uyum sadece şehire değil.Evliliğe,eşinize,eşinizin ailesine,akrabalarına...size sunulan çiçek bahçesi vaattlerinin gerçeklikle hiç te örtüşmediğini anlayınca iş başa düşüyor.Hiç bilmediğiniz bu şehirde,hiç tanımadığınız insanlar arasında çalışma hayatına başlıyorsunuz.Bayramlar,özel günler pencere kenarı göz yaşı sellerinizle geçip gidiyor bir bir....Bir fincan kahve sohbetinden mahrum kalıyorsunuz.Yeni tanıştığınız hiçbir komşu,hiçbir sonradan edinilmiş akraba eskisinin yerini dolduramıyor.Ömrünüzden günler,günlerinizden neşe akıp gidiyor.Beş sene çırpınıyorsunuz.Bir erkek evlat veriyorsunuz.Birgün hastalanıyorsunuz.hayat arkadaşım dediğiniz insan bile sizi anlamıyor.Yapayalnız kalıveriyorsunuz.kayınvalide dırdırı,koca dayağı hayatınızın vazgeçilmezleri oluyor sonra bir bir.Ve gün geliyor....Artık......Kaldıramıyorsunuz.Bir boşanma davası kadar sürüyor yıllarınızı çöpe atmak..............