- 13 Nisan 2007
- 15.555
- 36.072
Kürk Mantolu Madonna / Sabahattin Ali
"Kuyucaklı Yusuf" adlı filmi hemen hemen herkes izlemiştir. Ben yıllar önce bu filmle tanımıştım Sabahattin Ali'yi. Kürk Mantolu Madonna ise yazarın en çok okunan ve okuyanı etkisi altına alıp, zihninizde film karelerinin canlanmasına neden olan özel bir roman. Yazarın hayatına şöyle bir göz attığınızda içinde gizem, tutku, duygusal yanı gelişmiş, sözel olarak güçlü fakat bir takım talihsiz olaylardan kendini koruyamamış bir adamın portresini görüyorsunuz.
Kitabın giriş bölümünde Füsun Akatlı yazarın hayatıyla ilgili çarpıcı ayrıntıları barındıran bir önsöz yazmıştır.Sabahattin Ali, Edebiyat dünyasında birçok yazar, eleştirmen ve okuyucu tarafından ayrı bir yere sahiptir ve hep öyle kalacaktır.
Eser'de ana karakter olan Raif Efendi'nin kendi halinde keskin sükunetinin ardında gizlediği hayatını ve sevdiği kadına kendi tabiriyle Kürk Mantolu Madonna'sına ulaşmak için verdiği tutkulu mücadele anlatılıyor.Eşsiz anlatım, ruha dokunuş, kaybediş, umutsuzluk...
Kitabın İncileri
Nedense, hayatta bir müddet beraber yürüdüğümüz insanların başına bir felaket geldiğini, herhangi bir sıkıntıya düştüklerini görünce bu belaları kendi başımızdan savmış gibi ferahlık duyar ve o zavallılara, sanki bize de gelebilecek belaları kendi üstlerine çektikleri için, alaka ve merhamet göstermek isteriz.s.15
Herşeye hazır bulunan ve kimden ne geleceğini bilen bir insanı sarsmak mümkün müdür?s.23
İnsanlar birbirlerini tanımanın ne kadar güç olduğunu bildikleri için bu zahmetli işe teşebbüs etmektense, körler gibi rastgele dolaşmayı ve ancak çarpıştıkça birbirlerinin mevcudiyetinden haberdar olmayı tercih ediyorlar.s.33
Ben ev halkına niçin bu yalanı söylediğini değil, bana niçin hakikati söylediğini merak ediyor fakat bundan biraz da gurur duyuyordum: Bir insana başkalarından daha yakın olmanın gururunu.s.37
Bir kadın herhangi bir şekilde hoşuma gidince ilk yaptığım iş ondan kaçmak olurdu.s.60
İnsanlara olduklarından başka gözlerle bakmakta ısrar edişime içerliyordum.s.71
Dünyada bana hiçbirşey, tabiattan melül bir insanın zorla gülmeye çalışması kadar acı gelmemiştir.s.73
O zamana kadar bütün insanlardan esirgediğim alaka, hiç kimseye karşı tam manasıyla duymadığım sevgi sanki hep birikmiş ve muazzam bir kütle halinde şimdi bu kadına karşı meydana çıkmıştı.s.87
Bu yaşıma kadar mevcudiyetinden bile haberim olmayan bir insanın vücudu birdenbire benim için nasıl bir ihtiyaç olabilirdi? Fakat bu hep böyle değil midir? Birçok şeylere ihtiyacımızı ancak onları görüp tanıdıktan sonra keşfetmez miyiz?s.88
Bir ruh, ancak bir benzerini bulduğu zaman ve bize, bizim aklımıza, hesaplarımıza danışmaya lüzum bile görmeden, meydana çıkıyordu...
Biz ancak o zaman sahiden yaşamaya -ruhumuzla yaşamaya- başlıyorduk.s.89
Başkasına merhamet etmek, ondan daha kuvvetli olduğunu zannetmektir ki, ne kendimizi bu kadar büyük, ne de başkalarını bizden daha zavallı görmeye hakkımız yoktur.s.96
Ruhlarımız için en lüzumlu, en kıymetli olan şeyleri birbirimizde bulduktan sonra diğer teferruatı görmemezlikten gelmek, daha doğrusu büyük bir hakikat için küçük hakikatleri feda etmek, daha insanca ve daha insaflı olmaz mıydı?s.96
Fakat karşısındakinin her kanaatini doğru bulup benimsemek için vesile aramak da bir nevi ruh yakınlığı alameti değil miydi?s.108
İnsanlar arasında çeşit çeşit kendini gösteren bütün sevgiler, sempatiler bir nevi aşktı. Yalnız yerine göre isim ve şekil değiştiriyorlardı. Kadınla erkek arasındaki sevgiye hakiki ismini vermemek bir nevi kendimizi aldatmaktan başka birşey değildi.s.109
Halbuki arkadaşlık devamlıdır ve anlaşmaya bağlıdır. Nasıl başladığını gösterebilir ve bozulursa bunun sebeplerini tahlil edebiliriz. Aşka girmeyen şey ise tahlildir.s.109
Aşk dağıldıkça azalan birşey değildir.s.110
Kadın sevebileceği zaman sevmiyor, ancak tatmin edilmeyen arzulara üzülüyor, kırılan benliğini tamir etmek istiyor, kaybedilen fırsatlara yanıyor ve bunlar ona aşk çehresi altında görünüyordu.s.125
Bir kadının bize herşeyini verdiğini zannettiğimiz anda onun hakikatte bize hiçbirşey vermiş olmadığını görmek, bize en yakın olduğunu sandığımız sırada bizden, bütün mesafelerin ötesindeymiş kadar uzak bulunduğunu kabule mecbur olmak acı birşey.s.125
Hayat beni kaybetmekle hiçbirşey ziyan etmeyecekti.s.127
Bizim mantığımızla hayatın mantığı asla birbirine uymuyordu.s.141
Hayatta en güvendiğim insana karşı duyduğum bu kırgınlık, adeta bütün insanlara dağılmıştı; çünkü o benim için bütün insanlığın timsaliydi.s.152
Kaybedilen en kıymetli eşyanın, servetin, her türlü dünya saadetinin acısı zamanla unutuluyor. Yalnız kaçırılan fırsatlar asla akıldan çıkmıyor ve her hatırlayışta insanın içini sızlatıyor.s.153
-alıntı-
Sabahattin Ali biyografisi için tıklayınız.