Kum Kabı
Canım biraz sıkkın son günlerde. Havalardan desem değil, yağmur desem hiç değil. Geriye bir tek neden kalıyor. Bildiniz, bizim bayır turbu. Koridorda salınırken karşıma çıkınca ya da mama kabına yumulmuşken üstüme düşen gölgesini fark edince içimde tarif edemediğim bir hareketlenme oluyor ama bunlar eskiden de olurdu. Son günlerde canımı sıkan işin asıl başka yönü.
Şöyle alıp başımı, uzaklara gidesim var. Bizim maydanoz, gözlerini ayırıp camdan bakarken, arkama bakmadan yavaş yavaş yürüyüp, dönüp dönmeyeceğimi bir tek kendimin bileceği bir yerlere gitmek isterdim, köşe başındaki bakkaldan bir şişe süt alıp kafaya dikerek yürümek... Aslında benim gereksinimim başka yerler görmekten çok, biraz yalnız kalmak. İnanın her gün üç oda, dört duvar arasında dönüp duruyorum. Her yanım duvar, nereye baksan duvarları görüyorum. Ancak duvarların bizimkinden bir üstün yanı var. İkiside üstüne üstüne geliyor ama en azından, duvarlar kedinin özel hayatına karışmıyor.
Geçenlerde bizimkinin yeni aldığı kapalı kum kabına girdim, sağa sola bakınıp kumu biraz eşeledim. Tam kakamı yapacağım, bir baktım kabın kapısında, tersten eğilmiş içeri bakıyor. Ulan gözlerini faltaşı gibi açıp ne görmeyi umut ediyorsun tuvalet kabının içinde? Kafamı çevirip gözünün içine doğru bakmaya çalıştım. Bakışlarıma şaşkın bir ifade verdim ki, hıyar turşusu yaptığı eşekliği fark etsin. Biraz sonra yorulup, kafasını kaldırdı. Herhalde gitti diye düşünüp, bir iki dakika daha bekledikten sonra, bizimkini denemek için kumu biraz daha eşeledim. Akıllı, meğer kabın arkasına gizlenmiş. Elinde plastikten oyuncak kürekle hemen kaba uzanıverdi. Aklı sıra daha kakam yere düşmeden havada yakalayacak. Kardeşim bu kumu niye koyuyorsun o zaman. Kakamı yere değmeden toplamak için, kapı arkalarında mevzi tutmana gerek var mı? Bırak, rahat rahat işimizi görelim, sonra sen kazmayla mı kürekle mi, neyle istersen onla gir içeri. Nedir bu acelen? Neredeyse kırkına geldin, elinde plastik kürekle, kaka peşinde koşuyorsun. Diyelim havada yakaladın, madalya mı verecekler sana?
Hem bak, kürek tutan elin hiç gereği yokken çizildi, hatta içinden bir kırmızılık bile çıktı. Değer miydi, elinde boş bir kürekle komşu kapılarında sargı bezi aranmaya...
ALINTI..
Canım biraz sıkkın son günlerde. Havalardan desem değil, yağmur desem hiç değil. Geriye bir tek neden kalıyor. Bildiniz, bizim bayır turbu. Koridorda salınırken karşıma çıkınca ya da mama kabına yumulmuşken üstüme düşen gölgesini fark edince içimde tarif edemediğim bir hareketlenme oluyor ama bunlar eskiden de olurdu. Son günlerde canımı sıkan işin asıl başka yönü.
Şöyle alıp başımı, uzaklara gidesim var. Bizim maydanoz, gözlerini ayırıp camdan bakarken, arkama bakmadan yavaş yavaş yürüyüp, dönüp dönmeyeceğimi bir tek kendimin bileceği bir yerlere gitmek isterdim, köşe başındaki bakkaldan bir şişe süt alıp kafaya dikerek yürümek... Aslında benim gereksinimim başka yerler görmekten çok, biraz yalnız kalmak. İnanın her gün üç oda, dört duvar arasında dönüp duruyorum. Her yanım duvar, nereye baksan duvarları görüyorum. Ancak duvarların bizimkinden bir üstün yanı var. İkiside üstüne üstüne geliyor ama en azından, duvarlar kedinin özel hayatına karışmıyor.
Geçenlerde bizimkinin yeni aldığı kapalı kum kabına girdim, sağa sola bakınıp kumu biraz eşeledim. Tam kakamı yapacağım, bir baktım kabın kapısında, tersten eğilmiş içeri bakıyor. Ulan gözlerini faltaşı gibi açıp ne görmeyi umut ediyorsun tuvalet kabının içinde? Kafamı çevirip gözünün içine doğru bakmaya çalıştım. Bakışlarıma şaşkın bir ifade verdim ki, hıyar turşusu yaptığı eşekliği fark etsin. Biraz sonra yorulup, kafasını kaldırdı. Herhalde gitti diye düşünüp, bir iki dakika daha bekledikten sonra, bizimkini denemek için kumu biraz daha eşeledim. Akıllı, meğer kabın arkasına gizlenmiş. Elinde plastikten oyuncak kürekle hemen kaba uzanıverdi. Aklı sıra daha kakam yere düşmeden havada yakalayacak. Kardeşim bu kumu niye koyuyorsun o zaman. Kakamı yere değmeden toplamak için, kapı arkalarında mevzi tutmana gerek var mı? Bırak, rahat rahat işimizi görelim, sonra sen kazmayla mı kürekle mi, neyle istersen onla gir içeri. Nedir bu acelen? Neredeyse kırkına geldin, elinde plastik kürekle, kaka peşinde koşuyorsun. Diyelim havada yakaladın, madalya mı verecekler sana?
Hem bak, kürek tutan elin hiç gereği yokken çizildi, hatta içinden bir kırmızılık bile çıktı. Değer miydi, elinde boş bir kürekle komşu kapılarında sargı bezi aranmaya...
ALINTI..