Öncelikle herkese merhabalar.. Bu siteye yeni üye olmakla birlikte gördüğüm kadarıyla herkes epilasyonla ilgili acı-tatlı deneyimlerini, memnuniyetlerini, şikayetlerini bahsedip yazmış diğer benzer içerikli sitelerde olduğu gibi. Ben de kendi yaşamış olduğum deneyimlerimden söz etmek istiyorum mümkünse. Yıllardır kıllarla kıran kırana geçen bi mücadelenin sonunda nihayet iğneli epilasyon yaptırmaya karar verdim. Neden yıllarca göze alamadım da kendimi böyle heba ettim diye sorucak olursanız yüz bölgesi oldukça kritik bi bölge.. insan kolay kolay soyunamıyor böyle bi karar alıp da bu işlemlere girişmeye. Bundan yaklaşık bi oniki sene kadar önce Kocaeli ve İstanbul’da olmak üzere birer kez lazer denedim, hiç bi faydasını görmedim. Hal böyle olunca cımbızdan başka hiç seçeneğim yoktu. Çünki o dönemler iğneli epilasyonla ilgili duyduklarım daha çok caydırıcı şeylerdi. Herkesten yüzde iz kalma riski çok fazla diye duyuyoduk, işin ehlini bulmak lazımdı.. Şimdiki gibi internet bu denli yaygın ve etkileşimli diyildi, nereye başvurulması gerektiği nasıl bi süreç izleniceğinden bihaberdik. Hal böyle olunca cımbıza mahkum kaldık. Sonrasında Bio-der denemedim diyil, Bio-der’in yüz kremlerini tamı tamına abartısız söylüyorum bi sene ve oldukça düzenli, titiz kullanmışımdır. Bu bi sene içerisinde kullandığım bölgelerde seyrelmeyle birlikte yumuşama gözükse bile bi senenin sonunda Bio-der’i bıraktığımda yüzümdeki inatçı kıllarım beni yine gözümün yaşına bakmadan acımasız biçimde karşılıyordu. Sonrasında o hoş parfümlü karınca yumurtası yağı içerdiği iddia edilip de hiç bi halta yaramayan Gutto adlı saçma kremden bile medet umdum. Olmayınca kaderime razı gelip seneleri cımbızla geçirdim. Evet, her gün cımbız elimden düşmüyordu. Bağımlı gibiydim ayna, cımbıza.. Hemen hemen her gece çalışma masasının lambasında gözlerim şaşı olana dek uğraştığım doğrudur. Son zamanlarda tekrar tekrar iğneli düşünmeye başlamışken bu konuyla ilgili forum başlıklarının, blog yazılarının daha kapsamlı olduğunu ve işinin ehli, uzman kişilerin tavsiyelerini görür oldum. Öncesi ve sonrasının nasıl işleyen bi süreç olduğuna dair rastladıkça bi sürü şey okudum ve hala okuyorum da. Okulun da bitmesiyle böyle birşeye yeltendim tekrardan. Şimdi geliyorum iğneli epilasyon macerama.. Daha önceden de bahsettiğim gibi bu sitede olsun, farklı yerlerde olsun bi sürü kişinin yorumunu, yazısını okudum. Öncesinde Şişli’de yeri olan Ayten hanımla telefonda görüşmüştük, kendisi hem randevu bakımından yoğundu, beni iki üç hafta sonrasına alabileceğini söylemişti, hem de İstanbul’daydı, bu da süreci gittikçe daha da eziyetli bi hale sokacaktı. İstanbul’un trafiği, masraf, yol yorgunluğu vs. bakımından.. Ben de burada okuduklarımdan yola çıkarak Halkevi’nin orda Rorf Çarşı ve İş Merkezinin orda bulunan Nermin hanımla yola çıkmayı denemek istedim(özellikle çekindiğim konu yüzümde kalıcı bir iz olur mu, suratım yanar mıydı gibi endişelerdi.. bunların az çok cevabını kendisinden hizmet görmüş kişilerin yazdıklarından almakla birlikte harekete geçtim). Öncelikle isim değiştirdikleri için emin olabilmek adına internette gördüğüm numaradan Ayşegül Hanıma ulaştım. Sonrasında Ayşegül Hanım bana iki hafta boyunca, bi 14 gün kadar kıllarıma dokunmamam gerektiğini ve o haliyle incelenip gördükten sonra seanslara başlıyabileceğimi söylemişti ki ben de ondördü tamamlayamayıp onikinci güne gelindiğinde kapılarına damladım. Ayşegül Hanım ve Nermin Hanım beni gayet ilgiyle karşıladılar ve bu konuda sorularımı cevaplandırdılar. Operasyona parça parça başlamak gerekiyodu. Bi seferde tüm yüzün elden çıkması imkansızdı ve cuma günü geçen görüşmenin ardından ertesi günü hiç unutmuyorum eylül ayının 16’sı biz Nermin Hanımla çene bölgeme başladık. Nermin hanım bana alınanlar kadar çenemde çıkmayanlar olduğunu ve bunların bikaç hafta içinde geliceğini, paniklememem gerektiğini söyledi ve sonrasında sahiden dediği gibi de oldu ve o güns sonrası sadece çene bölgesine tam bi saat çalışıldıktan sonra hiç unutmuyorum ödemden kaynaklı çenem oldu davul. Bunun geçici bi durum olduğunun farkında olmakla birlikte aynada gördüğüm kendimi yadırgayıp bir an evvel düzelmeyi sabırsızlıkla bekliyordum ki bir gün sonra da Pazartesi günü çene altı bölgesine iki saatlik bir seansa imza atmıştık. Ki ilk seferde bu kadar uzun bir seans bana gerçekten uzun geldi, fenalıklar, afakanlar bastı.. sürekli aynı pozisyonda durmaktan belim, ayaklar, kollarım tutuldu. Ama şu açıdan da tatlı geçmiş bi seanstı, Emla güzel uyuşturmuştu. Evet, bu çok önemli daha doğrusu Emla’nın zamanlamasını ayarlıyabilmek, kremin uyuşturması. Ben Gölcük’ün de dışında bi yerden gelip gittiğim için bu zamanlamayı her zaman tutturabilmem mümkün olmadı. Dolayısıyla Emla beni bazen uyuşturdu, bazense tam uyuşturamadı. İkinci seansımdayken ama Nermin Hanım çene altımda çalışırken uyumamak için kendimi zor tuttum, öylesi bi rehavet de çöktü. Daha sonraki seanslarda sağolsun Nermin hanım ilgiyi başka yöne çekmek adına olsun, acıyı hafifletmek adına olsun sürekli beni hep konuşturarak bu işin yükünü hafifletmiştir. Çene ve çene altının ilk turda iyileşmesi biraz bayağı zaman aldı. İlk üç gün Nermin Hanımın verdiği serumla talk pudrayı gündüz gece, temizleme sütüyle su temas etttirmeden temizleyerek uyguladım. Bu şekilde herhangi bi sorunla karşılaşmazken, üçüncü günün sonrasında Madecasol denen pomat cildimi inanılmaz kudurttu. Tesadüfen tvde denk geldiğim Dr. Halit Yerebakan’ın Doktor Geldi programındaki dermatolog kadın sarı kantaron yağının iğneli epilasyon tedavisi sonrasında kullanıldığını ve cildin kendini toparlamada etkilerini söz ettikten sonra da onunla ilgili yazılmış şeyleri okuyup araştırdıktan sonra herhangi bi karşıma çıkan aktarcıdan edinerek cildime kullanmayı denedim ki bu süreçte kantarona başladıktan sonra ben serumu, pudrayı filan herşeyi bıraktım. Bana çok iyi geldi ve yüzümün oldukça hırpalanan, ilk kuvvetli seanslarını atlatmamda etkisi çok oldu. Bir sonraki hafta da yanaklarımın ilk turunu yaptık ve gerçekten sonraki tablo çok daha dehşetengizdi. Nermin hanım faullerimi bırakıp sadece yanaklarımda çalışmasına rağmen suratım adeta bir balon gibi şişti ve bu şişlik bir haftaya yakın bir süreyi bi beş gün kadarı buldu. Sanki böyle obez bir insanın kafasını almışlar da photoshopla vücuduma yerleştirmişler gibi. Sonrasında ikinci tura geçildi. Ki çenemin ikinci turuna çıkmayanlar erken geldiği için erkenden başlangıç yapmıştık ve Nermin Hanımın da öngördüğü gibi aynı yoğunlukta çıkmışlardı. Fakat çene altımda yarı yarıya bi azalma oldu. Bu şu demek oldu, ilk turumuz iki saatlik bir seanstan ikinci turumuz bir saatlik bir seansa düşmüştü. Aynı etkiyi yanaklarımda da gördüğümü söyleyebilirim, alt kısımların büyük bi kısmı gitti. Bu şekilde yanaklarımın ikinci turunda Nermin Hanım faullerime de başladı. Yine dudak bölgesinin altındaki çıkanları bıyık bölgesinde çıkanlarla birlikte cımbızla almaya devam ediyordum fakat o bana bi önceki seansta denk geldiğinde uzatmam gerektiğini söylemişti ve ben de dokunmadan gitmiştim. Sanırım iki saatlik seansın sonuna denk gelip Emla’nın etkisini yitirmesinden mi yoksa hassas bölgeye girmesinden mi kaynaklı bilmiyorum ama hayatımın işte en tarifsiz acısını o kadar dayanıklı olduğumu düşündüğüm ben o an, orda yaşadım ve her bir kılda içimden bir an evvel bitmesi için binbir türlü dua ettim. Bu açıdan dudağa yakın bölgelere karşı duyarlı olunması ve uyuşturulması gerekliliği konusunda yazdıklarımı okuyacak olanları uyarmak istiyorum. Ve yanaklarımın da faullerle ikinci turu bitti, yine bi hafta balon gibi bi surata sahip oldum. Bu yüzden dolayı belli süreliğine sosyal yaşantımı tamamiyle çevrimdışı moduna almak zorunda kaldım. Kılları uzatma safhasıydı, işlem yapılan bölgeye bir daha cımbız, ağda vs olmamasıydı.. Kılların olduğu bölgeler tertemiz alınsa da ödemden dolayı uzunca bi süre surat kendine gelemiyor. Ya da aşağısı temizlendiyse yukarısı çıkıyor, yukarısı temizlendiyse aşağısı.. Bu yüzden sabırlı olmak ve psikolojik açıdan dayanıklı olmak hepsinin de öncesinde geliyormuş bunu fark ettim. Gelelim sonrasına Nermin Hanımın dediği gibi cilt kendini gösterdi, şu an yanaklarımın ikinci turunun da üzerinden iki hafta geçti ve hala ellemekten kendimi alamıyorum :)) çene altı bölgesinde de gözle seçilecek büyük bir alan boşlukları, seyrelmeler vardı. Son çenem için üçüncü tura gittiğimde orasını bir saatlik seansın içerisinde toparlattım ki, bu seansın onbeş dksı filandır herhalde görünen bariz yerlere müdahale etti. Geri kalanı çeneyi yetiştirmekle uğraştı kendisi. Çenede yine aynı yoğunlukta çıkmayanlar çıkmaya devam ediyor. Birkaç gün oldu, fakat yüzüm artık makyajla kamujfle olabilecek durumda. Cilt epilasyona alıştı sayılır, ben de artık kantaron kullanmayı bıraktım. Sadece iki üç gün kadar seans sonrası serumu sürüyorum, ya da bazen pudrayı.. psikolojik açıdan ne kadar yıpratıcı olsa da şu anki gidişattan memnun kaldığımı, bu haliyle bile büyük rahatlamalar yaşattığını söyleyebilirim. Yüz bölgesini sonlandırdıktan sonra bıyık bölgesiyle, göbek ve koltuk altı bölgelerimi de istiyorum bakalım. Zaman ve fırsat buldukça deneyimlerimi buraya yazmaya çalışırım, umarım benim gibi zor durumda olan başkalarına da fikir vermek açısından bi katkısı olur. Sevgiler.