roman olarak çok güzel bir kitap fakat yazılanlar tamamen kurgu....şemsi mevlanayı hatta islamı kötüleyip durmuş yazar....
Kimya Hatun, Mevlâna’nın ikinci eşi Kerra Hatun’un ilk evliliğinden olan kızı olarak kurgulanmış. Oysa Kimya Hatun, Mevlâna’nın terbiyesinde büyütülmesi için yakınları tarafından taşradan getirilerek Mevlâna’nın eğitimine verilmiş ve evlatlık olarak büyütülmüş kabiliyetli bir kızdır.
Bir başka hata ise sayfa 41 de konuşturduğu Kimya’nın dadısı, “Sizden ayrılacağım için ağlamıyorum, kendi hâlime ağlıyorum. Bir kağıt mendil gibi kullanılıp bir köşeye atıldım” diyor. 1245’li yıllarda kâğıt mendil olmadığı bir gerçek.
Yaşadığımız yüzyılda bile kadına yeni yeni verilen değer ve hakları Mevlâna yaşadığı yüzyılda uygularken, savunurken, eserlerinde belirtirken, Hz.Muhammed’in kadın konusunda ki sünnet-i seniyesini uygularken, “Canım bedende oldukça Kur’an’ın kuluyum; seçilmiş Muhammed’in yolunun toprağıyım” diyerek hayatı boyunca İslâm’dan bir adım dışarı adım atmamış bir müderris, bir mutasavvıfen, Saide Kuds kitabının 293. sayfasında Hz.Mevlâna’yı Kimya’nın dilinden şöyle kurgulayıp, anlatıyor; “Hüdavendigar’a, ‘Madem ki hayatınızdaki kadınları seviyordunuz, madem ki şefkatliydiniz, neden bir takım konuşmalarınızda kadınları düzenbaz, tahripkâr ve her türlü bozukluğun sebebi olarak gösterdiniz ve onu sözüne güvenilmeyen, dikkat edilmesi gereken kıt akıllı mahlûk olarak nitelediniz’ diye sormalıydım” diyor. Saide Kuds, Mevlâna’nın eserlerinde birçok metaforlara, sembollere yer vererek, kadını nefse, erkeği akla benzettiği esprisini ya anlamamış ya da anlamak istememiş. Mevlâna’nın eserlerinin çoğu beyitlerinde kadınları değerli hatta ateş-su benzetmesinde erkeklerden daha üstün gösterdiği kısımları göz ardı etmiş.