Çok uzun oldu kusuruma bakmayın ama yazdıkça rahatladım.
O kadar yalnız ve çaresiz hissediyorum ki. En sonunda buraya yazma kararı aldım, çünkü tek başıma düşünmekten ve kendimi hiçbir şekilde avutamamaktan çok yoruldum.
Yaşadıklarımın ve düşündüklerimin içinden çıkamaz oldum.
Çocukluğumdan beri asla kendine güvenebilen kendini seven bi insan olamadım, bunda kimin etkisi var bilmiyorum. Belki annemin, belki çevremin.
İlk "şişko" lafını duyduğumda 8-9 yaşlarındaydım. Yani ufacık bir çocuk. O kadar üzülmüştüm ki, gittiğimiz tatil köyü bana benim yaşlarımda bir erkek çocuğunun bana söylediği laf yüzünden cehennem olmuştu. İlk kabus günlerimi o zamanlar yaşadım galiba. Hala da hatırlarım nasıl odadan çıkmak istemediğimi, gittiğimiz iki haftalık tatil boyunca o çocuktan köşe bucak kaçtığımı. Aynayla sorunlarım o zaman hafiften başladı sanırım.
19 yaşındayım henüz. Ve bu yaşıma kadar hep özgüvensiz yaşadım. Lise2 ye kadar hep balık etli bir kızdım, yazın tatile gideceğimiz sıralar dışında bunu hiç sorun etmemiştim. Yine de kendimle kaldığım zamanlar kendimi severdim, aynadaki görüntümü, gülüşümü, sesimi, kabiliyet saydığım bir çok şeyi. Mutluydum yani. Annem çalışırdı, 3 yaşımdan beri kreşlerde, okullarda büyüyorum. Bir de erkek kardeşim var. Normal bir aile olduğumuzu düşünüp şükrederken belki biraz da ergenliğin etkisiyle bazı sorunların farkına vardım ve bunları kafamda büyütmeye başladım. Belki de hala ergenin tekiyim bilemiyorum. Lise2 deydim, sınıfımda bir çocuktan hoşlanmaya başlamıştım, onunla güzel bi arkadaşlık kurmuştum. Okulu sevmeme neden olmuştu resmen. Heycanlıydım çok. Fakat "şişman"dım işte. Bir gün benimle dalga geçtiler ( aralarında hoşlandığım çocuk da var.) sırama yürürken sıraları sallamaya başladılar. "Dikkat! Lily geliyor! Deprem riski var Lily oturana kadar kimse sıranın altından çıkmasın!" Kilolu olduğumun farkındaydım ama böyle bariz bir şekilde dalga geçilmesiyle ben kendimi ayna karşısında ağlarken bulmaya başladım.
Bir gün bu konuyu anneme açmak istedim. Ona anlatıp onun da desteğiyle bir şeyler yapmak istedim. Bunu anlattığımda annem "Haklılar çünkü gerçekten öküz gibisin, az ye kilo verirsin hadi uğraştırma beni" gibi bir şeyler söyleyip beni başından savmıştı. Ben hayatımda hiç bu kadar kötü hissettiğimi hatırlamıyodum. Günlerce okula gitmek istemedim, defalarca kaçtım ve bu nedenle annemle tartıştım hep.
O sıralar adetim gecikmeye başlamıştı. Umursamadım, 1 hafta 2 hafta derken 2 ay gecikti ve ben rahatsız olmaya başladım bu durumdan. Anneme söyledim. O da beni doktora götürdü. Öğrendim ki bende polikistik over diye bir şey varmış. Kist adet olmamı önlüyormuş, kilo vermem gerekiyormuş. Doğum kontrol hapı yazdı, kilo ver ve 3 ayda bir kontrole gel dedi doktor. Çıkınca annem beni bir güzel payladı, bi de bu mu çıktı başımıza, az yesen bunların hiçbiri olmayacaktı ye ye nereye kadar utanmasan 200 kilo olacaksın millete kızım var demeye utanıyorum şu haline bak insana bile benzemiyorsun gibi laflar etti yine canımı yaktı. Bunları hiç unutamadım. Annem hep kalbimi kırar, ne zaman yanına gitsem bir şey paylaşsam beni buna pişman eder. Sonra ya hiçbir şey olmamış gibi davranır ya da ben öyle davranırım, daha fazla canımı yakmasın diye. Hani yavru kediler büyümeye başladıktan sonra anne kedi yavrularını istemez, onları yanından kovar ama yavru kediler tekrar gelir ya. Annemle durumumuz resmen öyleydi. Bir gün anneme diyetisyene gitmek istediğimi söyledim.Kilo vermem gerekiyordu 80 kiloya kadar çıkmıştım ve çok kötü hissediyordum. Laf soka soka beni diyetisyene götürdü. Diyetisyen kilomu ölçüp söylediğinde annem bana öyle bi baktı ki o bakışı unutamam. İğrenir gibi, bi fazlalıkmışım bi yükmüşüm gibi. O bakıştan sonra "neden öyle bakıyorsun anne" deyip doktorun yanında ağlamıştım kendimi tutamayıp. Doktora dönüp "bu hep böyle duygu sömürüsü yapıyor işte, küçükken geceleri yemek diye diye ağlardı, bilmiyorum kilo verebilir mi" dedi. O gün hayatımın en büyük hırsını yaptım ve 18 kilo verdim. Gerçi annemi yine memnun edememiştim ama yine de kendimle gurur duyuyordum. Kendimle barıştım ilgi görmeye başladım bi kaç aylığına da olsa annemle olan sorunlarımı (annemin benimle olan sorunlarını) yok saymaya başlamıştım. kistim düzelmişti, düzenli adet görüyordum. O kadar iradesizdim ki diyeti bıraksam da böyle devam eder diye düşündüm. Ve diyeti bırakıp kiloluyken nasıl yiyorsam öyle yemeye devam ettim. Hızla aldım o kiloları, doğum kontrol hapına devam, kilo vermeye çalışmak, anneyle uğraşmak, ergenliği atlatmaya susmaya çalışmak. O aşağılanmaları görmezden gelerek yaşamaya çalışmak.
Lise sona geldiğimde 90 kiloydum, 170 boyumla. Lise boyunca çok sevdiğim arkadaşım ne olduysa lise sonda bana garez etmeye başladı. Başka arkadaşlar edindi, benden uzaklaştı. Bir şey demedim diyemedim çünkü hak ettiğimi düşündüm. Kimsenin bana ihtiyacı olmadığını, değersiz olduğumu gereksiz olduğumu düşündüm hep. Eve gitmek istemiyordum. Okula gitmek istemiyodum. İnsan içine çıkmak istemiyodum aynaya bakmıyodum o kadar kötü günlerdi ki. Bi yandan da sınava hazırlanıyordum. Bir gün o benden uzaklaşan arkadaşın sosyal ağda benimle bariz bi şekilde dalga geçtiğini gördüm. İşi gücü yok bana sarmış. Ben kilolarımı kapatsın diye paltoyla geziyodum bi an bile çıkarmıyodum ona kadar dalga geçmişti. Yürüyüşümden saçlarıma, parmaklarımın şekline kadar benimle dalga geçmişti ve konu çok tutmuştu anlaşılan. bir sürü insanın o dalga geçme ayinine katıldığını gördüm. Her gece ağladım her gece. Kabus gibi günlerdi, okula gitmek tekrar kabusum oldu, sabah erkenden gelir sıraya otururdum ve asla kalkmazdım. çıkışta sınıfta kimse kalmadığında kalkar eve giderdim. Bu sırada benim stresle başa çıkma yöntemimin yemek yemek olduğunu farkettim. En büyük sorunum yemek yemek olmasına rağmen böyleydi. Her okul çıkışında bi fast food menüsü yiyip, akşamına da evde yemek yiyodum.
Bir gün annemin yanında tişörtümü değiştirirken annem elimden tişörtü aldı beni kendine çevirdi. "Bunlar ne?" diye sordu karnımı gösterip. O an farkettim inanır mısınız karnımda kocaman kırmızı yarıklar oluşmuştu. Zaten belimde, göğüslerimde olan çatlaklarıma bi de onlar eklenmişti. Hem de boydan boya üstelik 18 idim henüz. O gün bana demediğini bırakmadı. " Şu haline bak her yerin çatlamış, ayı gibi oldun zaten habire yiyosun, seni bu halinle kim napsın bi bak şu çatlaklara ilerde sen nasıl evleneceksin utanmayacak mısın bunlardan, bu kilodan bu göbekten utanmayacak mısın? Gittikçe maymuna benziyosun ben senin gibi bi kızı hakedecek ne yaptım" dedi bana. İşte o gün bugündür benim iki kabusum oldu. İlki tahmin edeceğiniz üzere annemdi zaten, ikincisi de çatlaklar. o lafları duyunca kilo vermeye başladım. O sınav stresinin yanında bi de kilo vermeye çalıştım, benimle geçilen dalgaları unutmaya çalıştım görmezden gelmeye çalıştım. Düşünmemeye çalıştım. 10 kilo kadar verdim. Yetmez dedim 5 kilo daha verdim. Sınavlarıma girdim çıktım, tamam dedim şimdi rahat kafayla kilo vericem. Lise bitti o kızı bi daha görmeyeceğim dalga geçse de duymayacağım dedim rahatlatmaya çalıştım kendimi. Anneme yaranmaya çalıştım sırf bana bir şey demesin kızmasın diye. İstediği gibi zayıf olmak istedim sadece bunu istedim ki bana karışmasın, beni sevsin diye.
Sonra sınav açıklandı. Çok kötü yapmıştım. Hal böyle olunca hiç dinlemeyen annem tarafından bir de gerizekalı ilan edildim. Ve o gün patladım. Saatlerce hıçkıra hıçkıra ağladım susamadım, nefes alamadım ağlamaktan. İlk başta ağlarken yine karşıma geçip bana kızmaya başladı ama baktı ki susmuyorum acıdı heralde. Üzüldü galiba ilk defa benim için. Neden bu kadar ağladın hadi sakin ol bi sene daha hazırlanırsın gerekirse demeye başladı. O gün anlattım her şeyi, bütün sene okulda nasıl insanların benimle dalga geçtiğini, nasıl aşağılandığımı nasıl günler geçirdiğimi hepsini anlattım. Küçük kardeşim, babam bile ağladı ben anlatırken. Annem benden özür diledi. Ben senin yanındayım dedi. Her şey düzelecek sandım.
Sınava tekrar hazırlanmaya başladım, kilo vermiştim kendime güvenim geliyordu. Bi ateşkesteydik sanki sakindik annemle. Çatlaklarımı o kadar umursamıyordum artık. zayıfladıkça küçüldüler.
Tabi sonra yine aynı şeyler, yine kilo aldım 95 oldum bu sefer, yine annemle kavga ediyordum. O yüzden eve gelmiyordum sabah akşam dershanedeydim, gittiğim dershanenin yurdunda kalmaya başladım sırf annemi görmemek için. Öyle atlattım. Sonra bir gün baktım sırtım kollarım bacaklarım çatlamış, göğüslerimdekiler boynuma kadar geliyor. Her şeyi bıraktım bunlara taktım kafayı. Zaten bu siteyle tanışmam da böyleydi çatlaklarıma çözüm aramaktı.
Şimdi artık kilo versem de bu çatlaklar yüzünden mutsuz olacağımı düşünüyorum. O yüzden kilo vermeyi bile denemiyorum. Sınavımı başardım istediğim yerler geliyor. Ama buna bile sevinemiyorum. Sırf çatlaklarım görünüyor diye gün ışığına çıkmıyorum. Odamdaki siyah perdeleri çekerek oturuyorum tüm gün. Odamdan çıkmıyorum. Çatlaklarımı düşünmem bile hayattan soğumama yetiyor. ve naparsam yapayım gün geçtikçe artıyorlar. Bugün annem yine üzerime gelirken anneme patladım. Uğraşma benimle benim sana bi zararım yok dedim bağırdım anneme. Kızdı bana komşulara rezil olduk diye. Bugün 19 yaşında biri olarak annemden dayak yedim, kollarımı çizdi saçlarımı yoldu ve sırtımı morarttı. Dayanamadım evden çıkıyordum babam geldi. Babam zaten sinirlenmeye yer arar. O da hırpaladı beni. Ve ben herkese küstüm, her şeye küstüm. Gidebilecek bi yerim yok yapabilecek bişeyim yok. Hayatımın ilerisini düşünemiyorum düşünmek istemiyorum böyle bi psikolojiyle böyle bi bedende daha ne kadar yaşarım bunu düşünmek bile göğsümü acıtıyor.
Çok uzun oldu kusuruma bakmayın. Ama anlattığımda anlayabilecek kimsem yok ve bunları düşünmekten çok yoruldum.
Hayatı boyunca ona sadece dış görünüşle gelinen, dış görünüşle yargılanan ve sonunda her ne kadar aksini düşünmeye çalışsa da dış görünüşe önem veren biri haline gelen biri yazdı bunu sizlere. Sabahın 5'inde. Buraya kadar okuyan ablalarıma arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum. Ben sadece içimi dökmek istedim.