Kendi çocukluğumu büyütüyorum

Idrakyollariiltihabi

Nirvana
Kayıtlı Üye
2 Kasım 2013
7.797
37.031
Merhaba hatunlar
Konuya neresinden başlasam bilemiyorum. En temizi anneliğimden başlamak. Oğlumla ilgili konu açmıştım. Birçoğunuz dehşete kapılırken, bir kısmınız da bana acıdı. Zor çocuk annesi olarak verilen hiçbir tepki, yaşadıklarımdan daha ağır olamadı tabi.

Oğlum kreşe başladı. Nispeten düzeldi, bazen farklı zorluklar yaşatıyor, bazen "kreşin hiç mi faydası olmaz arkadaş, Allahım sana geliyorum" diye söylenmeme sebep oluyor, bazen de sadece "iyi ki" dedirtiyor. Altı aydır ciddi manada çabalıyorum. Psikolog, kreş, kendimi törpüleme ve ikimizi de iyileştirme çabalarım az da olsa karşılık buluyor. Bu çabalara "çocuk eğitimi" ile alakalı bulduğum tüm kitapları çılgınlar gibi okumam da eklendi. Bulduğum tüm makaleleri, kitapları okudum. Araştırdım, ezberledim ve zaten çorba olmuş beynimi kullanılmaz hale getirdim.

Kendi savaşım tam da bu noktada başladı. Ve evet bu sefer iki saattir kendimi tutamadan ağlıyorken "annem aslında iyi bir insan. Kötü bilmesin kimse" demeyeceğim. Lakin yine de rica ediyorum çok kötü yorumlar yapmayın olur mu? Annem en nihayetinde...

Kitaplar diyordum. Oğlumu iyileştirmek için altını çizdiğim tüm cümleler, benim çocukluğumda silmeye çalıştığım tüm anıları canlandırdı. Bu yüzden, cehalet mutluluktur sözüne bir kez daha hak verdim. Yaklaşık iki saat önce okuduğum kitabın bir bölümünde donup kaldım. Nefesim kesildi sanki. İlk önce kendi oğluma karşı beslediğim vicdan azabı ile başa çıkmaya çalışırken, aslında kendi çocukluğuma ağladığımı fark ettim.

Annem, sebebini hatırlayamadığım bir öfkeden dolayı (muhtemelen dediğim şeyi neden hemen yapmıyorsun diye kızmıştır. Kardeşinin bezini getir demedim mi sana bla bla) adeta odayı inleten şaplakları art arda bacağımla buluşturdu. Yaşım sekiz. Daha çocuktum ben de ama küçük anne olmam gerekiyordu ona göre. Oldum da. Öyle ki kardeşimin ilkokul karnesinin veli kısmında benim adım yazıyordu. Neyse konu bu değildi. Bacağımın acısını pek hissedemedim o anda. Annemin yanında ağlayamazdım, ne münasebet canım güçsüz müyüm ben? Koskoca ablayım en nihayetinde. Diğer odaya gidip kapıyı kapattım. Ağlamamak için kendimi o kadar sıktım ki, dayanamayıp kanepeyi tekmeledim. Kanepenin kenarında aşırı kalın oyma ahşap vardı. Bırakın çocuğu, yetişkin insan gücüyle bile kırılması imkansıza yakındı. Ve ben o ahşap çıkıntıyı kırdım. Sonrasında annem ve babam o kısmın nasıl kırıldığını asla bilemediler. Benim kırmama ihtimal bile vermedikleri için, sorma gereği bile hissetmediler.

Sonra bacağıma baktım. Annemin parmak izleri kabarmış, neredeyse su toplamıştı. Acı hissetmiyordum hala. Sadece "bir anne bunu neden yapar?" diye düşünüyordum. Gözlerimi silip adeta bir duvar gibi annemin karşısına dikildim. "bacağıma bak!" dedim. Aslında merhamet dileniyor, vicdana davet ediyormuşum. Şimdilerde anlıyorum. Öfkesi geçmemişti. "bir şey olmaz hak ettin!" dedi. Bir müddet dondum. Ve zannediyorum zayıflığımı ve merhamete olan ihtiyacımı belirttiğim son andı. Bir daha da tekrarlanmadı.

Kitaplar, bu ara çok canımı yakıyorlar. Annem emzik muamelesi yaptığı sigarasını, her zaman yaptığı gibi tezgahın üzerine bırakmış. Öylece yanıyor. Üzerine çok da düşünmeden, çocukca bir merakla elime alıp baktım, sonra da dudağıma götürdüm. Yaş 10. Tam o anda annem girdi mutfağa. Sigaranın kötü bir şey olduğunu biliyorum en nihayetinde. Annemin evde olduğu bir anda yanan sigarasını deneyecek kadar aptal olabilirim, bu sizi yanıltmasın. Ama sigara kötüdür, bunu biliyorum. Panikle elimi arkama saklayıp (sigara ile birlikte. Yoo aptal değilim) kalbimin ağzımda atmasına ilk kez şahitlik ettim. Annem benden daha zeki olduğunu kanıtlayan o cümleyi sarf etti. "ne saklıyorsun arkanda?" tepeden çıkan dumana rağmen sordu bu soruyu evet. Tezgahta göremediği sigaraya rağmen sordu. Çünkü işkenceyi uzatmak, daha fazla haz veriyor olmalıydı.

Annem hiç düşünmedi bunu yaparken. Yani bence düşünse yapmazdı. Yapmamalıydı. Sigarayı elimden kapıp koluma bastırdı. Canım hiç tatlı değildi ama bu kadarı fazla gelmişti. Allahım o nasıl bir acı. Ağlamadım. Odaya gittim yine. Zaten o da sormadı acıdı mı diye. Bu yüzden belki 20 yaşında tiksinerek sigaraya başladım. Nefret ede ede, zorlayarak içtim ve hala içiyorum.

Bu ve bunun gibi onlarca hatıra, silindikleri yerden çıkıyorlar karşıma. Güçlü ol idrak, zayıf olma idrak, senin canın tatlı değil idrak. Bu seslerin kaynağı dikiliyor karşıma. Ve canım çok yanıyor. O sigaranın acısını yaşıyor, o parmak izlerini görüyorum en net haliyle. Canım şimdi yanıyor işte.

Doğum yapıyorum. Bilmem kaç saattir suni sancı veriyorlar bilmiyorum. Çıksa da rahatlasam diye düşünürken annem eğiliyor kulağıma. "kızım bırak kendini bağır artık" diyor. Gözümden bir damla yaş geliyor tam da o anda. Ama hayır, bırakamam. Ben zayıf değilim, hem ne varmış doğumda canım. Dünyanın en sessiz doğumunu yapmış olabilirim, bilmiyorum. Acımadı kiiiii. Ama annemin o sözü acıttı canımı. Doğumdan daha fazla hem de.

Şimdi oğlumla birlikte kendi çocukluğumu da büyütüyorum. Sebepsiz ağlamalarına ve tutturmalarına sinirlendiğim her an kendi çocukluğum dikiliyor karşıma. "bir şey olmaz" dediğim anda, tiksiniyorum kendimden. Bir şey oluyor çünkü, biliyorum.

Oğlum üç yaşına kadar acıya müthiş dayanıklı bir çocuktu. Çenesi yarıldı ve ağlamadı. Eşim bu duruma hayret ederken ben dua ediyordum içimden ağlasın diye. Ağlasın, ağlamalı. Çocuklar ağlayabilmeli çünkü. Erkenden büyümemeli çocuklar. Oğlumun canı çok tatlı artık. Minicik bir sıyrık olsa krem sür diye ortalığı inletiyor ve ben buna çok seviniyorum. "sürerim annemmm" diyerek koşuyorum krem almaya. Varsın elalem aman ne mızmız çocuk desin. Yeter ki oğlum çocuk olsun.

Bu gece sayfalar dolusu yazabilirim. Çünkü sildiğim ya da sildiğimi sandığım anılar hortladı bu gece. Size yazdığım en basitleri belki de. Yok, sürekli şiddet gören bir çocuk değildim asla. Bir elin parmaklarını geçmemiştir sayısı hatta. Bu tarif de annemden bak, bir elin parmakları. Ancak ben yetişkin olarak doğdum ve bu görebileceğim en büyük şiddetti işte. Ailenin haylaz, başarısız ve ezik çocuğunun ardından doğunca, ne haddime çocuk olmak yahu.

Muhtemelen aşırı pişman olacağım bu iç dökme halini yazmazsam delirebilirdim evet. Bu gece beynim benden bağımsız hareket ediyor çünkü. Şimdi ben, çocuk bile olmamışken nasıl çocuk büyüteyim ki. Neresinden tutayım anneliğin? Çocukluğundan mı...
 
Son düzenleme:
Yediğim dayaklar buradan karşıya köprü olur.
O sebeble sorgulamaktan vazgeçtim.
Hatirlayinca gücüme gidiyor ama maalesef elimden gelen bir şey yok, yasanmamaliydi ama yaşandı.
Olduğu gibi kabul ettim ben (babamı)
Hasta dedim.
Karakteri bu.
Kendi evladimla konuştuğum gür sesim babamdan yadirgardir bana.
Benim de gözüm doldu şimdi.
Kahretsin
 
Son düzenleme:

Yapmayın ne olur. O gür sesi susturun. Ben oğluma karşı yaptığım her hatada, artık ailemi suçlamaktan vazgeçtim. Onlar başaramadı ama ben başarabilirim iyileşmeyi, düzelmeyi. Sesim gür değil ama güç takıntım yaralıyor oğlumu, biliyorum.
 
Bilmem, bunu sorgulamıyorum aslında. Yani eski anneler pek bilinçli değilmiş canım diyerek kendi savunmamı geliştirdim uzun süredir. Buna kızamıyorum bile. Sadece o bilinçten kopma haline mana veremiyorum.
Dogru eskiden daha normalmis. Biz sigara dumani gozune kacmasin derken eskiler baca gibi sigara icermis. Ya vicdan yoksunluguymus annendeki ya da ani bir goz kararmasi bilemiyorum. Evliliginde mutlumuydu annen?
 
Her kukrememde agladigim ona reva gördüğüm muameleden ziyade kendimde gördüğüm şeydi.
Pişman oluşlar,sarilmalar.
Özur.
Torpuledim epey.
Çocuk olmayı bile başaramamış bir anne beyanidir bu idrak.
 
Ağlarım bak, susamıyorum zaten. Sabah olunca geçer bence.
Ağlamak sandığın gibi güçsüzlük değil ki, aksine bunca zaman güçlü kalabildiğinin bir gösterisi. Belkide ilk kez bu kadar güçlüsün canım benim. Nasıl bedenimiz rahatsızlanınca ilaç alıyoruz, ruhumuzdaki yara da göz yaşı ile iyileşiyor. Ağlamakta ruhunu iyileştiriyor.
Sen çok güçlü bir çocukmuşsun ve çokta güçlü bir annesin, çünkü evladın için çok ciddi bir çaba veriyorsun şuan. Herşey güzel olacak emin ol
 
Önceki konunuzu bilmiyorum ama cocuklugunuzu kendi çocukluğuma benzettim ve gözyaşlarıyla okudum, ben de baskı içerisinde, annemin ve babamın bagirisları ve bunun yanında babamın acımasızca anneme uyguladigi şiddetle büyüdüm, sevgi ile büyüyememenin acısını lise, üniversite ve evlilik hayatımda, hala da cekiyorum. Yaşadıklarımı çocuğum yaşamasın diye benim gibi sevgiye ilgiye aç olup başka yerde aramasın diye çok çabalıyorum, ben ailem tarafından bu duygulardan mahrum bırakıldım ama çocuğuma yaşatmayacağım insallah..
 
Aglamak bencede gucsuzluk degil once onu bir aş. Cok sulu goz olmakta iyi degil kabul., ben bazen duygusalliktan bazen sinirden ofkeden mutluluktan aglarim. Gulmek kadar nornal degil mi bu? Eskiden aglayinca cocuklar gormesin derdim simdi sakinca gormuyorum bunda.. sizde agliyosunuz ya bende aglayabilirim diyorum:)) bende insanim anlatiyorum.
 
Dogru eskiden daha normalmis. Biz sigara dumani gozune kacmasin derken eskiler baca gibi sigara icermis. Ya vicdan yoksunluguymus annendeki ya da ani bir goz kararmasi bilemiyorum. Evliliginde mutlumuydu annen?

Göz kararması bence. Vicdanlı bir kadındı genel olarak. Değişemez inançları ve fikirleri vardı sadece. Mutlu değildi. Babam ayrı bir tez konusu. Onu yazmaya kalksam, yetersiz kalırım :)
 
suan siz mukkemel annesiniz dusunmeyin bunlari insan dogustan secemiyor bagzi seyleriii
 

Tüm çabam bunun için zaten. Çok fazla bir şey istemiyorum aslında. Mutlu ve özgür bir çocuk olsun kafi. Geçmiş olsun mu desem ne desem size bilemedim. Geçecek inşallah.
 

Ağlamayı güçsüzlük olarak görmüyorum ama bu yerleşmiş bir hal bende. Değiştiremiyorum maalesef. Inşallah bari bundan sonra güzel olur her şey. Teşekkür ederim
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…