- 3 Ocak 2008
- 214
- 0
mutsuzluk gülümseyerek gelir, adıyla süslenmiştir;
banliyo treninde rastladığımız
sınav saatini kaçırmış liseli kız,
hep kazanırsın ey çözümsüzlük!
ey otobüssever ey troya yolcusu!
anımsarsın günlerce konuşup durmuştuk
o ib(ipekböceği) sesli kadını;
birinin gronland'ı olmaya hazırlanıyordu.
iki çay söylemiştik orda, biri açık,
keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
bir mineli altın saat,
bir altın köstek ve madalyon
bir roza maşallah,
on iki miskal inci.
madalyonunu ve boncuğunu
ittim içeri,
gözlerimizin dibi karıştı
dağyollarının uzak dumanı gibi.
ve konsolun üstünde noksan bir gümüş kutu
keşke yalnız bunun için sevseydim seni
bir kış göğü gibi o saat alçalır ölüm,
yalnız işitme duyusu kalır ortada.
asya kentleri yürür dururlar,
höyükler burnumda hızma.
uzakta dev bir damlaırıl pırıl pencap!
tabanlarından kayıp duran sütunlar
yitmiş bir geleceğin işaret parmakları:
horasan uykusuna havlayan köpekler, buhara.
uzaklara bir bakışın vardı kafeteryada
keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
çekirge bulutu içinde koynuma soktuğun ekin; çalgılar ikidurur sürgün ilinde, bir gözü mavidir bir gözü bleu. gölgede boy atmış top fesleğen, bir ilkokul bahçesinde görmüştüm seni, marienbad ilkokulu, nişantaş'ta; bir çocuk yeşil örtüyü çekiverdi. hızla geçen otobüslerin ardında benzeşmek.. keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
daha ben ilk kazmayı vurmadan
elime gelen karabitki'li testi,
nefertiti'nin mutfağı sayılan yerde
koyu sır yeni hicret yollarını kesti.
terimler eşekarıları sözcüklerin,
acımasızdırlar, adsız ve sueldirler,
önlerine katarak insan ve hayvan listelerini
sabah akşam kapınızın önünden geçirirler.
fazıl hüsnü diyor ki, ne diyor fazıl hüsnü?..
keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
aralık 1985'te o salonda
kişi nasıl kestirebilirdi ileriyi?
siz, kazıbilimler, alınyazısıbilimler,
geçsin yıllar geçsin, seneler gibi.
olur mu anımsamamak onaltıncı louis'yi
14 temmuz 1789 akşamı, louis,
şöyle yazmamış mıydı defterine:
"bugün kayda değer bir şey yok.."
"kehanet" adlı kısacık bir şiir buldum
keşke yalnız bunun için sevseydim seni
bilgisayar olarak kullanmış bir gölü
selçukluya pragmalar taşıyan gazali
bir ilk aptallığı düğüm sayarak
yadsımış dört yanı hep yukarı bakmış.
bu yüzden önündeki ayna kırılır kırılmaz
intihar etti sayılmış tasavvuf ehli,
yine bu yüzden doğduğu an
kaymaya başlamış osmanlı yıldızı,
baktım yeri toparlıyor ayak izleri
keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
afyon garındaki küçük kızı anımsa, hani, trene binerken pabuçlarını çıkarmıştı; varto depremini düşün, yardım olarak batı'dan gönderilmiş bir kutu süttozunu ve sütyeni. adam süttozuyla evinin duvarlarını badana etmişti, karısıysa saklamıştı ne olduğunu bilmediği sütyeni, kulaklık olarak kullanmayı düşünüyordu onu kışın; tanrım gerçekten çocukluk günlerinizde mi?.. eşiklere oturmuş bir dolu insan keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
gece bitkilerinden korkuyorum,
hayır geceleri bitkilerden!
gizlenirken vurulmuş ulaklara ağıttır
bana açtığın her telefon.
iki kalp arasındaki en kısa yol:
birbirine uzanmış ve zaman zaman
ancak parmak uçlarıyla değebilen
iki kol.
an ki fiskiyesi sonsuzluğun
keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
ikinci bir pırıltı var senin bakışlarında keşke yalnız bunu için sevseydim seni.
helena kadar eski gidişin
atlas duvarına astığın saten çarıklar
paris'te matisse'i vurdular çıplak
aynı gözlerle baktığın mavi
karnını hatırlıyorum son sıcaklığın
soğuk bir aya bakıyorduk denizde yüzen
habersiz gülüyordun
annem de değildin üstelik
son çırpınışımdın sen insanlar arasında
keşke yalnız bunun için sevseydim seni
varamayan bir otobüs bekliyorum
istiyorum elmayla devrilen bir muavin
tabutunda çıkartılırken kapıdan
unuttuğu gözlüğünden bir yabancı gülümsesin
bir kapı arkası sözü veriyorum
bahar yeşil güz sarı bir etek altı beyazlığı
kışa hüzün vadediyorum
ilkini tutamadığım biraz geç
metinler yazdım toplasan hepsini hiç
keşke yalnız bunun için sevseydim seni
kuyruğu kendisinden uzun pencerende
bir sincap gördün de duymadın
yorgundun belki akşamı karşılıyordu kuşlar
belki söylemedi adını almayı düşündüğün ay
sana ilk kehanetim karanlığa benzerdi
çorakta bir nilüferdi ilk şarkım
belki biliyordum hiç unutmayacağımı
hoyrat bir baba gibi çekip gitmek istedim
seninle geçen her anı bir ömre değiştim
keşke yalnız bunun için sevseydim seni
binmeyi öğrendin mi huysuz bir ata
şehir değiştirmeyi öğrendin mi nedensiz
yıldızlar düşüyordu çoktan bir ölü
kefensiz pencerende hangisi bilmediğim
dolaşıyordum sokak sokak
izlerini aradığım bir mahallenin
çoktan gittiğin bir meriç akıyordu yanımdan
ıslak mimozalarında bahçelerinin
ben sana her şehirde biraz geç kaldım
keşke yalnız bunun için sevseydim seni
gölge ne severse kendini var edeni
kaçar ve korkarsa ışıktan
gene bir pus hatta belki gene sis
oysa düşünmez kimse siluetini
bir dere malikanesinde korkusuz
ellerini düşürdüğün pencereyi de buldum
siliyordun izlerini bütün kapılardan
kalıyordu bırakmayı önleyemediğin kokun
bana uzaktı her şey sana o kadar yakın
keşke yalnız bunun için sevseydim seni
bir buruk minör şarkı gibi seyrettim seni gülümseyip uzak bir karanlığa giderken portelerinden dökülen yalnızlık herkes gibi bekliyordun gölgeni anladım ki ben değildim aşk ya da ecel gibi kaçtığın şarad bir pencere önü serenadı kadar sanırdım bendim içindeki korkular öyle salınarak geçince önümden cilveli keşke yalnız bunun için sevseydim seni
"uzaklara doğru bir bakışın vardı,keşke yalnız bunun için sevseydim seni" der cemal süreya..
ben keşke senin o uzaklara bakan gözlerine vurgun olsaydım,keşke yalnız bu yüzden sevseydim seni..o zaman çok kolay olurdu seni maziye bırakıp gitmek herkes gibi,unutabilmek..ama yalnız bakışların değildi ki beni sana böylesine bağlayan..hem bu fiziksel bir aşk da değildi hiç bir zaman sana duyduğum..biliyorum,eğer öyle olsaydı aylardır yüzünü görmeden senin,yine seninle dolu böyle yaşayamazdım..unuturdum seni çoktan...hep başka bir şey vardı yüreğimi sana tutsak eden,hep ne olduğunu bilmediğim bir şey vardı..ne gözlerindi beni sana böylesine bağlayan,ne o tüm dertlerimi sıkıntımı alıp içimi güzelliklerle dolduran o ilk bahar sabahına benzer gülüşün,ne de cemalin,gül yüzün...sen hep herkesten farklı geldin bana..bilinmeyenli bir denklem oldun sen hayatımda,ne kadar uğraşsam da anlayamadım seni..ya sen,sen hiç anladın mı beni?belki de hiç anlamak istemedin...oysaki gözlerim bu suskun,bu korkak kelimelerimden daha çok şey anlatırdı sana...doğru ya sen benim gözlerimi belki de hiç sahici göremedin,resimlerde vardı eskimiş gülüşlerim..oysa ki ben burda capcanlı karşındayım,gözlerimde sen varsın..keşke görebilseydin beni,keşke sevebilseydin beni...
beni eğer gerçekten tanırsan bilirsin bir şekilde;severim kelimeleri de korkarım çoğu kez,sahibinden saklarım vuslata ermiş kelimeleri,bir bütün cümle olmuş o kelimeleri..beni tanırsan biraz olsun bilirsin aslında kimsenin ne bakışına gönül veririm,ne de toprak olup gidecek olan bedenine...senin de "uzaklara doğru bir bakışın vardı,keşke yalnız bunun için sevebilseydim seni.."
uzaklara bakan bakışların vardı ,seviyordum bakışlarını..ama sende sevdiğim hiç bakışların olmamıştı..onca zamana rağmen hala bilmediğim ve 5 günlük aşklara inat hala sende olan yüreğimi sana bağlayan bir şeyler vardı sende..ve serde öyle çok söz vardı ki;korkak...
ben senin varlığını sevdim..en büyük yalnızlığımı sende yaşamış olmayı,göz yaşlarımı uğruna dökmüş olmayı,sana dair herşeyi...yüreğini sevdim en çok da ben,yüreğime dokunan o yüreğini...
sen belki de yalnızca sevilmeyi sevdin,bense en başından beri yalnızca seni...keşke seni değil de öyle uzak uzak bakışlarını sevebilseymişim,o zaman ne böyle yorgun ne de vurgun düşmezdim...kolay olurdu bir çırpıda silip atabilmek ya da unutabilmek,yokedebilmek sana dair herşeyi..."seni sevmekten değil,kaybetmekten korkarım.." diyen şarkılar dinlemezdim bir de hiç...
"uzaklara doğru bir bakışın vardı,keşke yalnız bunun için sevseydim seni.."
keşke..!
"eşdeğeriyle yanyana yürürken cehennem sokağında birey olmak, ve en inceldikten sonra ilkel sözcüklerle konuşmak seninle. saat beş nalburları pencerelerden madeni paralar gösteriyorlar, yalnızlığı soruyorlar, yalnızlık, bir ovanın düz oluşu gibi bir şey. hiçbir şeyim yok akıp giden sokaktan başka keşke yalnız bunun için sevseydim seni."
...
kuşlar toplanmışlar göçüyorlar
keşke yalnız bunun için sevseydim seni..
1.
'hiçbir şeyim yok akıp giden sokaktan başka
keşke yalnız bunun için sevseydim seni' *
2.
'öyle salınarak geçince önümden cilveli
keşke yalnız bunun için sevseydim seni'
3.
'bana uzaktı her şey sana o kadar yakın
keşke yalnız bunun için sevseydim seni'
4.
'ben sana her şehirde biraz geç kaldım
keşke yalnız bunun için sevseydim seni'
5.
'seninle geçen her anı bir ömre değiştim
keşke yalnız bunun için sevseydim seni'
6.
'metinler yazdım toplasan hepsini hiç
keşke yalnız bunun için sevseydim seni'
7.
'son çırpınışımdın sen insanlar arasında
keşke yalnız bunun için sevseydim seni'
8.
'ikinci bir pırıltı var senin bakışlarında
keşke yalnız bunu için sevseydim seni' *
9.
'an ki fiskiyesi sonsuzluğun
keşke yalnız bunun için sevseydim seni' *
10.
'eşiklere oturmuş bir dolu insan
keşke yalnız bunun için sevseydim seni' *
11.
'baktım yeri toparlıyor ayak izleri
keşke yalnız bunun için sevseydim seni' *
12.
' "kehanet" adlı kısacık bir şiir buldum
keşke yalnız bunun için sevseydim seni' *
13.
'fazıl hüsnü diyor ki, ne diyor fazıl hüsnü?..
keşke yalnız bunun için sevseydim seni' *
14.
'hızla geçen otobüslerin ardında benzeşmek..
keşke yalnız bunun için sevseydim seni.' *
15.
'uzaklara bir bakışın vardı kafeteryada
keşke yalnız bunun için sevseydim seni.' *
16.
'bir başına arşınlıyor bir adam mavi treni
keşke yalnız bunun için sevseydim seni' *
17.
‘yürütüyoruz bütünlemeye kalmış bir sessizlikte
keşke yalnız bunun için sevseydim seni’ *
18.
‘bir şey var, ancak makilerin orda söyleyebilirim,
keşke yalnız bunun için sevseydim seni.’ *
19.
‘iki çay söylemiştik orda, biri açık,
keşke yalnız bunun için sevseydim seni’ *
20.
‘uzaklardaydın, oracıkta, öbür kitada,
keşke yalnız bunun için sevseydim seni.’ *
21.
‘ve konsolun üstünde noksan bir gümüş kutu
keşke yalnız bunun için sevseydim seni.’ *
22.
‘ortaoyunumuzun dekoru bir kağıt mendil
keşke yalnız bunun için sevseydim seni.’ *
23.
‘iyi anlarında sesin kalınlaşıyor
keşke yalnız bunun için sevseydim seni’ *
24.
‘senaryocu bayanla bir bankta oturuyoruz
keşke yalnız bunun için sevseydim seni.’ *
25.
‘seni o kadar yakından görünce,
keşke yalnız bunun için sevseydim seni.’ *
26.
‘kuşlar toplanmış göçüyorlar
keşke yalnız bunun için sevseydim seni.’ *
CEMAL SÜREYYA
banliyo treninde rastladığımız
sınav saatini kaçırmış liseli kız,
hep kazanırsın ey çözümsüzlük!
ey otobüssever ey troya yolcusu!
anımsarsın günlerce konuşup durmuştuk
o ib(ipekböceği) sesli kadını;
birinin gronland'ı olmaya hazırlanıyordu.
iki çay söylemiştik orda, biri açık,
keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
bir mineli altın saat,
bir altın köstek ve madalyon
bir roza maşallah,
on iki miskal inci.
madalyonunu ve boncuğunu
ittim içeri,
gözlerimizin dibi karıştı
dağyollarının uzak dumanı gibi.
ve konsolun üstünde noksan bir gümüş kutu
keşke yalnız bunun için sevseydim seni
bir kış göğü gibi o saat alçalır ölüm,
yalnız işitme duyusu kalır ortada.
asya kentleri yürür dururlar,
höyükler burnumda hızma.
uzakta dev bir damlaırıl pırıl pencap!
tabanlarından kayıp duran sütunlar
yitmiş bir geleceğin işaret parmakları:
horasan uykusuna havlayan köpekler, buhara.
uzaklara bir bakışın vardı kafeteryada
keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
çekirge bulutu içinde koynuma soktuğun ekin; çalgılar ikidurur sürgün ilinde, bir gözü mavidir bir gözü bleu. gölgede boy atmış top fesleğen, bir ilkokul bahçesinde görmüştüm seni, marienbad ilkokulu, nişantaş'ta; bir çocuk yeşil örtüyü çekiverdi. hızla geçen otobüslerin ardında benzeşmek.. keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
daha ben ilk kazmayı vurmadan
elime gelen karabitki'li testi,
nefertiti'nin mutfağı sayılan yerde
koyu sır yeni hicret yollarını kesti.
terimler eşekarıları sözcüklerin,
acımasızdırlar, adsız ve sueldirler,
önlerine katarak insan ve hayvan listelerini
sabah akşam kapınızın önünden geçirirler.
fazıl hüsnü diyor ki, ne diyor fazıl hüsnü?..
keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
aralık 1985'te o salonda
kişi nasıl kestirebilirdi ileriyi?
siz, kazıbilimler, alınyazısıbilimler,
geçsin yıllar geçsin, seneler gibi.
olur mu anımsamamak onaltıncı louis'yi
14 temmuz 1789 akşamı, louis,
şöyle yazmamış mıydı defterine:
"bugün kayda değer bir şey yok.."
"kehanet" adlı kısacık bir şiir buldum
keşke yalnız bunun için sevseydim seni
bilgisayar olarak kullanmış bir gölü
selçukluya pragmalar taşıyan gazali
bir ilk aptallığı düğüm sayarak
yadsımış dört yanı hep yukarı bakmış.
bu yüzden önündeki ayna kırılır kırılmaz
intihar etti sayılmış tasavvuf ehli,
yine bu yüzden doğduğu an
kaymaya başlamış osmanlı yıldızı,
baktım yeri toparlıyor ayak izleri
keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
afyon garındaki küçük kızı anımsa, hani, trene binerken pabuçlarını çıkarmıştı; varto depremini düşün, yardım olarak batı'dan gönderilmiş bir kutu süttozunu ve sütyeni. adam süttozuyla evinin duvarlarını badana etmişti, karısıysa saklamıştı ne olduğunu bilmediği sütyeni, kulaklık olarak kullanmayı düşünüyordu onu kışın; tanrım gerçekten çocukluk günlerinizde mi?.. eşiklere oturmuş bir dolu insan keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
gece bitkilerinden korkuyorum,
hayır geceleri bitkilerden!
gizlenirken vurulmuş ulaklara ağıttır
bana açtığın her telefon.
iki kalp arasındaki en kısa yol:
birbirine uzanmış ve zaman zaman
ancak parmak uçlarıyla değebilen
iki kol.
an ki fiskiyesi sonsuzluğun
keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
ikinci bir pırıltı var senin bakışlarında keşke yalnız bunu için sevseydim seni.
helena kadar eski gidişin
atlas duvarına astığın saten çarıklar
paris'te matisse'i vurdular çıplak
aynı gözlerle baktığın mavi
karnını hatırlıyorum son sıcaklığın
soğuk bir aya bakıyorduk denizde yüzen
habersiz gülüyordun
annem de değildin üstelik
son çırpınışımdın sen insanlar arasında
keşke yalnız bunun için sevseydim seni
varamayan bir otobüs bekliyorum
istiyorum elmayla devrilen bir muavin
tabutunda çıkartılırken kapıdan
unuttuğu gözlüğünden bir yabancı gülümsesin
bir kapı arkası sözü veriyorum
bahar yeşil güz sarı bir etek altı beyazlığı
kışa hüzün vadediyorum
ilkini tutamadığım biraz geç
metinler yazdım toplasan hepsini hiç
keşke yalnız bunun için sevseydim seni
kuyruğu kendisinden uzun pencerende
bir sincap gördün de duymadın
yorgundun belki akşamı karşılıyordu kuşlar
belki söylemedi adını almayı düşündüğün ay
sana ilk kehanetim karanlığa benzerdi
çorakta bir nilüferdi ilk şarkım
belki biliyordum hiç unutmayacağımı
hoyrat bir baba gibi çekip gitmek istedim
seninle geçen her anı bir ömre değiştim
keşke yalnız bunun için sevseydim seni
binmeyi öğrendin mi huysuz bir ata
şehir değiştirmeyi öğrendin mi nedensiz
yıldızlar düşüyordu çoktan bir ölü
kefensiz pencerende hangisi bilmediğim
dolaşıyordum sokak sokak
izlerini aradığım bir mahallenin
çoktan gittiğin bir meriç akıyordu yanımdan
ıslak mimozalarında bahçelerinin
ben sana her şehirde biraz geç kaldım
keşke yalnız bunun için sevseydim seni
gölge ne severse kendini var edeni
kaçar ve korkarsa ışıktan
gene bir pus hatta belki gene sis
oysa düşünmez kimse siluetini
bir dere malikanesinde korkusuz
ellerini düşürdüğün pencereyi de buldum
siliyordun izlerini bütün kapılardan
kalıyordu bırakmayı önleyemediğin kokun
bana uzaktı her şey sana o kadar yakın
keşke yalnız bunun için sevseydim seni
bir buruk minör şarkı gibi seyrettim seni gülümseyip uzak bir karanlığa giderken portelerinden dökülen yalnızlık herkes gibi bekliyordun gölgeni anladım ki ben değildim aşk ya da ecel gibi kaçtığın şarad bir pencere önü serenadı kadar sanırdım bendim içindeki korkular öyle salınarak geçince önümden cilveli keşke yalnız bunun için sevseydim seni
"uzaklara doğru bir bakışın vardı,keşke yalnız bunun için sevseydim seni" der cemal süreya..
ben keşke senin o uzaklara bakan gözlerine vurgun olsaydım,keşke yalnız bu yüzden sevseydim seni..o zaman çok kolay olurdu seni maziye bırakıp gitmek herkes gibi,unutabilmek..ama yalnız bakışların değildi ki beni sana böylesine bağlayan..hem bu fiziksel bir aşk da değildi hiç bir zaman sana duyduğum..biliyorum,eğer öyle olsaydı aylardır yüzünü görmeden senin,yine seninle dolu böyle yaşayamazdım..unuturdum seni çoktan...hep başka bir şey vardı yüreğimi sana tutsak eden,hep ne olduğunu bilmediğim bir şey vardı..ne gözlerindi beni sana böylesine bağlayan,ne o tüm dertlerimi sıkıntımı alıp içimi güzelliklerle dolduran o ilk bahar sabahına benzer gülüşün,ne de cemalin,gül yüzün...sen hep herkesten farklı geldin bana..bilinmeyenli bir denklem oldun sen hayatımda,ne kadar uğraşsam da anlayamadım seni..ya sen,sen hiç anladın mı beni?belki de hiç anlamak istemedin...oysaki gözlerim bu suskun,bu korkak kelimelerimden daha çok şey anlatırdı sana...doğru ya sen benim gözlerimi belki de hiç sahici göremedin,resimlerde vardı eskimiş gülüşlerim..oysa ki ben burda capcanlı karşındayım,gözlerimde sen varsın..keşke görebilseydin beni,keşke sevebilseydin beni...
beni eğer gerçekten tanırsan bilirsin bir şekilde;severim kelimeleri de korkarım çoğu kez,sahibinden saklarım vuslata ermiş kelimeleri,bir bütün cümle olmuş o kelimeleri..beni tanırsan biraz olsun bilirsin aslında kimsenin ne bakışına gönül veririm,ne de toprak olup gidecek olan bedenine...senin de "uzaklara doğru bir bakışın vardı,keşke yalnız bunun için sevebilseydim seni.."
uzaklara bakan bakışların vardı ,seviyordum bakışlarını..ama sende sevdiğim hiç bakışların olmamıştı..onca zamana rağmen hala bilmediğim ve 5 günlük aşklara inat hala sende olan yüreğimi sana bağlayan bir şeyler vardı sende..ve serde öyle çok söz vardı ki;korkak...
ben senin varlığını sevdim..en büyük yalnızlığımı sende yaşamış olmayı,göz yaşlarımı uğruna dökmüş olmayı,sana dair herşeyi...yüreğini sevdim en çok da ben,yüreğime dokunan o yüreğini...
sen belki de yalnızca sevilmeyi sevdin,bense en başından beri yalnızca seni...keşke seni değil de öyle uzak uzak bakışlarını sevebilseymişim,o zaman ne böyle yorgun ne de vurgun düşmezdim...kolay olurdu bir çırpıda silip atabilmek ya da unutabilmek,yokedebilmek sana dair herşeyi..."seni sevmekten değil,kaybetmekten korkarım.." diyen şarkılar dinlemezdim bir de hiç...
"uzaklara doğru bir bakışın vardı,keşke yalnız bunun için sevseydim seni.."
keşke..!
"eşdeğeriyle yanyana yürürken cehennem sokağında birey olmak, ve en inceldikten sonra ilkel sözcüklerle konuşmak seninle. saat beş nalburları pencerelerden madeni paralar gösteriyorlar, yalnızlığı soruyorlar, yalnızlık, bir ovanın düz oluşu gibi bir şey. hiçbir şeyim yok akıp giden sokaktan başka keşke yalnız bunun için sevseydim seni."
...
kuşlar toplanmışlar göçüyorlar
keşke yalnız bunun için sevseydim seni..
1.
'hiçbir şeyim yok akıp giden sokaktan başka
keşke yalnız bunun için sevseydim seni' *
2.
'öyle salınarak geçince önümden cilveli
keşke yalnız bunun için sevseydim seni'
3.
'bana uzaktı her şey sana o kadar yakın
keşke yalnız bunun için sevseydim seni'
4.
'ben sana her şehirde biraz geç kaldım
keşke yalnız bunun için sevseydim seni'
5.
'seninle geçen her anı bir ömre değiştim
keşke yalnız bunun için sevseydim seni'
6.
'metinler yazdım toplasan hepsini hiç
keşke yalnız bunun için sevseydim seni'
7.
'son çırpınışımdın sen insanlar arasında
keşke yalnız bunun için sevseydim seni'
8.
'ikinci bir pırıltı var senin bakışlarında
keşke yalnız bunu için sevseydim seni' *
9.
'an ki fiskiyesi sonsuzluğun
keşke yalnız bunun için sevseydim seni' *
10.
'eşiklere oturmuş bir dolu insan
keşke yalnız bunun için sevseydim seni' *
11.
'baktım yeri toparlıyor ayak izleri
keşke yalnız bunun için sevseydim seni' *
12.
' "kehanet" adlı kısacık bir şiir buldum
keşke yalnız bunun için sevseydim seni' *
13.
'fazıl hüsnü diyor ki, ne diyor fazıl hüsnü?..
keşke yalnız bunun için sevseydim seni' *
14.
'hızla geçen otobüslerin ardında benzeşmek..
keşke yalnız bunun için sevseydim seni.' *
15.
'uzaklara bir bakışın vardı kafeteryada
keşke yalnız bunun için sevseydim seni.' *
16.
'bir başına arşınlıyor bir adam mavi treni
keşke yalnız bunun için sevseydim seni' *
17.
‘yürütüyoruz bütünlemeye kalmış bir sessizlikte
keşke yalnız bunun için sevseydim seni’ *
18.
‘bir şey var, ancak makilerin orda söyleyebilirim,
keşke yalnız bunun için sevseydim seni.’ *
19.
‘iki çay söylemiştik orda, biri açık,
keşke yalnız bunun için sevseydim seni’ *
20.
‘uzaklardaydın, oracıkta, öbür kitada,
keşke yalnız bunun için sevseydim seni.’ *
21.
‘ve konsolun üstünde noksan bir gümüş kutu
keşke yalnız bunun için sevseydim seni.’ *
22.
‘ortaoyunumuzun dekoru bir kağıt mendil
keşke yalnız bunun için sevseydim seni.’ *
23.
‘iyi anlarında sesin kalınlaşıyor
keşke yalnız bunun için sevseydim seni’ *
24.
‘senaryocu bayanla bir bankta oturuyoruz
keşke yalnız bunun için sevseydim seni.’ *
25.
‘seni o kadar yakından görünce,
keşke yalnız bunun için sevseydim seni.’ *
26.
‘kuşlar toplanmış göçüyorlar
keşke yalnız bunun için sevseydim seni.’ *
CEMAL SÜREYYA