Kanser ve Kalp Krizine Karşı Doğal Koruyucu: Karadeniz Bölgesindeki Kokulu Kara Üzüm

yessillim

Nirvana
Kayıtlı Üye
16 Haziran 2007
822
203
39
Dünyanın en elverişli iklim kuşağı üzerinde yer alan ülkemiz; asmanın gen merkezi ve ilk kez kültüre alındığı coğrafyanın merkezi konumundadır. Dolayısıyla “Küçük Asya” olarak ifade edilen Anadolu, çok eski ve köklü bir bağcılık kültürü ile zengin bir asma gen potansiyeline sahiptir. Sahip olduğumuz bağ alanı ve üzüm üretimi yönünden Dünyada ilk beş ülke arasında yer almaktayız ve ülkemiz bağcılığı birinci derecede çekirdeksiz ve çekirdekli kuru üzüm, ikinci derecede ise sofralık üzüm bakımından önem taşımaktadır. Bağ alanı ve üzüm üretimi bakımından tarım bölgelerimiz arasında son sırada yer alan Karadeniz Bölgesi’nin Doğu kesiminde yüksek nemden dolayı Vitis vinifera L türüne giren asmalar yetiştirilememektedir. Bu bölgede kokulu kara üzüm olarak bilinen Izabella tip veya varyeteleri yetişebilmektedir. Bu üzüm, mantari hastalıklara karşı son derece dayanıklıdır. Kutsal kitaplarda da yer almış olan üzüm, besin kaynağı ve güzellik iksiri olarak ifade edilmesinin yanında zayıflama rejimlerinde kullanılmaktadır. Bereket sembolü olan üzümün mistik özellikler taşıdığı kabul edilmiştir. Günümüzde ise kokulu kara üzüm (izabella) başta olmak üzere nemli bölgelerde yetişebilen renkli üzüm çeşitlerinin kabuklarında bulunan ve fitoaleksin gurubu bileşiklerden olan resveratrolün kanser oluşumunu engellediği, düşük yoğunluktaki yağlı bileşiklerin okside olarak kılcal damarlarda birikmesini önleyerek kalp krizi riskini azalttığı saptanmıştır. Antioksidant olarak görev yapan resveratrol maddesi en çok kokulu kara üzümün kabuklarında bulunmaktadır.

Karadeniz çevresindeki yerleşim alanlarında mükemmel ve son derece verimli bağların olduğu Xenophon, Pline ve Straben gibi gezgin ve tarihçiler tarafından bildirilmiştir. Yunanlı coğrafya uzmanı olan Strabo, M.Ö. IV. Yüzyılda Trabzon ve çevresinde çok verimli ve mükemmel bağların bulunduğunu ve buradan filikalarla Venedik’e şarap gönderildiğini yazmaktadır. Canik Sancağı olarak bilinen ve Samsun ili ve Bafra ilçesini de kapsayan bölgede XIX. yüzyılda yaygın bir şekilde bağcılık yapıldığı eski kayıtlarda belirtilmektedir.

Günümüzde bağ alanı ve üzüm üretimi bakımından tarım bölgelerimiz arasında son sırada yer alan Karadeniz Bölgesinin Doğu kesimi büyük bir bölümü yaz gelişme döneminde olmak üzere yıllık 1200-2600 mm yağış almaktadır. Bu kısımda mantari hastalıkların kontrolü imkansız olduğu için Vitis vinifera L. türüne giren üzüm çeşitleri yetiştirilememektedir. Karadeniz Bölgesinde Arhavi (Artvin) - Sinop arasındaki sahil şeridinde çilek tadını andıran özel aromaya sahip, kalın kabuklu, çekirdekli, kabuğu et kısmından kolaylıkla ayrılan ve Vitis labrusca L. türünün doğal yollarla melezlenmesi sonucunda ortaya çıkmış olan mavi-siyah, pembe, bakır kırmızı, beyaz, siyah renkli üzüm tip ve varyeteleri çardak yapılarak veya ağaçlara sardırılarak yetiştirilmektedir. Izabella, kokulu kara üzüm, çilek üzümü, siyah üzüm, favli üzümü veya Amerikan üzümü olarak adlandırılan bu üzüm çeşitleri mantari hastalıklara karşı son derece dayanıklı olup salkımlarının uzun süre omca üzerinde kaldığı saptanmıştır. Kar altındaki omcalar üzerinde varlığını sürdüren favli üzümü kuşlar için oldukça çekicidir. Genç yaprakları parçasız, dalgalı, az kabarık, parlak renkli, üst yüzeyleri tüysüz, alt yüzeylerinde ise sadece ana damarlar etrafında çok seyrek fırça gibi tüyler içeren bu üzüm çeşitlerinin ince ve narin olan yaprakları taze veya salamura yapılarak sarma yapımında kullanılmaktadır.

Genetik olarak Vitis labrusca kökenli “foxy” tada sahip Izabella, tilki üzümü, Kuzey Muskatı, erik üzümü, bataklık üzümü, yabani üzüm, çilek üzümü veya kokulu kara üzüm olarak bilinen üzüm çeşit veya tipleri ılıman iklim kuşağında yetişmekte olup kışın yaprağını döken odunsu yapıda bir bitkidir. Amerika Birleşik Devletleri, Türkiye, Ingiltere, Rusya, Brezilya, Kanada, Almanya ve Japonya’nın nemli ve soğuk iklime sahip yerlerinde doğal olarak yetişmekte ve yerli üzüm olarak bilinmektedir. Serbest bırakıldığında ağaçlara sarılarak 15-25 m yüksekliğe erişebilir. Yabani formları birçok kuş türü ile diğer bazı hayvanların beslenmesinde önemlidir. Doğal ortamlarda meyvelerini tüketen kuşlar tarafından farklı yerlere yayılmış ve yeni varyeteleri ortaya çıkmıştır. Çünkü Vitis labrusca L. türüne giren üzüm tip ve varyeteleri yabancı tozlanma ve döllenmeye açıktır. Mayıs-Haziran arasında çiçek açan bu üzümlerin çiçek salkım uzunlukları 5-10 cm’dir. Bir salkımda yuvarlağa yakın en az 20 adet tane bulunmaktadır ve tane çapları 8-25 mm civarındadır. Olgunlaşma periyodu Ağustos-Ekim arasındadır. Olgunlaşan tanelerde renk Izabella’da kahverengimsi mor veya donuk siyahtır. Olgun tanelerde 2-6 arasında 5-8 mm uzunluğunda kahverengimsi köşeli çekirdekler vardır. Tohumları +5°C’de 3 yıl canlılığını koruyabilmektedir.

Kokulu Kara Üzümün Besin Değeri ve Kanser Ile

Kolesteröle Karşı Etkisi

Içerdiği besin maddeleri sayesinde güzellik iksiri ve zayıflama rejimlerinde kullanılan üzüm gerçek bir beyin besinidir. Öğleden sonra yenilecek bir salkım üzüm veya içilecek bir bardak üzüm suyu (taze sıkılmış) vücudu ve beyin hücrelerini zindeleştirmektedir. Yaz aylarının vazgeçilmez meyvesi ve şifa kaynağı olan üzüm, içerdiği amino asitler, B vitaminleri (B1, B2), mineraller, potasyum, magnezyum ve demir ile bağışıklık sistemini kuvvetlendirir. Doğal fruktoz sayesinde vücudun harcadığı enerjinin kısa sürede yenilenmesini sağlar. Bünyesindeki asitler mideye zarar vermeden böbrek ve karaciğerin çalışmalarını hızlandırır, bu çalışmaları destekler, yağların erimesine yardımcı olur, vücudu virüslere karşı dirençli hale getirir, kabuk ve çekirdekleri bağırsak metabolizmasını hızlandırır, cildin taze ve temiz bir görünüm almasını sağlar, içerdiği bioflavonoidler sayesinde C-vitamini aktivitesini artırır, alerji ve kireçlenmelerde iltihap oluşumunu engeller, besinlerin parçalanması sonucunda oluşan serbest radikallerin kılcal damarların duvarlarına saldırmasında güçlü bir antioksidant görev üstlenerek düşük yoğunluktaki lipoproteinlerin (LDL) kılcal damarlarda birikmesini engeller, hücrelerde değişim sonucunda tümör oluşumuna izin verebilecek hücre içi moleküller üzerine serbest radikallerin saldırısını bloke eder ve sonuçta kanser oluşumunu engeller.

Üzümün, içerdiği resveratrol (3,5,4-trihydroxystilbene) maddesi ile kansere karşı savaş açtığı 1985’li yıllarda Japonya’da başlayan çalışmalarla ortaya konulmuştur. Bu madde bitkiler tarafından üretilen fitoaleksin gurubu bileşiklerden bir tanesidir. Resveratrolün özellikle hayvan veya patojenlerin bitkilere saldırması, yaralanma veya ultraviyole (UV) ışığa maruz kalma sonucunda bitkiler tarafından dayanıklılık mekanizmasının oluşturulması amacıyla üretilen bir bileşik olduğu bilinmektedir. Resveratrol maddesinin dut, yaban mersini ve yerfıstığının da içinde yer aldığı 70’in üzerinde bitki türünde bulunduğu saptanmıştır. Ancak en iyi kaynağının üzüm olduğu ve en yüksek oranda renkli üzümlerde bulunduğu tespit edilmiştir. Resveratrol sadece renkli (kırmızı, siyah) üzümlerin kabuk kısmında bulunmaktadır. 1 g taze üzüm kabuğunda 50-100 mikrogram resveratrol varken bu oran 1 litre kırmızı üzüm şırasında ise 1,5 ila 3 mili-gram arasındadır. Bu maddenin aynı zamanda kolesterolün düşürülmesinde de etkili olduğu ve Akdeniz Tipi Diyetler ile kalp krizi riskini azaltabileceği bilinmektedir. Çünkü renkli üzümlerde bulunan resveratrol maddesinin antioksidant aktivitesi göstererek kılcal damarların tıkanmasını engellediği, apoliprotein ve lipid sentezinin modülasyonu ile kılcal damarlarda trombosit birikmesini engellediği in vitro, ex vitro ve hayvanlar üzerinde yapılan çalışmalarla ortaya konulmuştur.

Günümüz dünyasında doğal gıda kaynaklarının giderek bozulması, kirlilik ve diğer etmenler nedeniyle kanser (tümör, habis) dokularının oluşumu, gelişmesi ve artması ile ilgili olan tüm olaylar resveratrol maddesi ile engellenebilmektedir. Nitekim tümör aşılanmış farelere 18 hafta boyunca haftada 2 kez 1, 5, 10 veya 25 mikromol resveratrol veren araştırıcılar tümör sayısının kontrole göre sırasıyla %50, %63, %63 ve %88 oranında azaldığını ortaya koymuşlardır. 1997 yılında Illinois Üniversitesinde yapılan bir araştırmada ise kanser aşılanmış farelerde resveratrol maddesinin lezyon gelişimini engellediği ve deride tümor oluşumunu azalttığı saptanmıştır.

Resveratrol sayesinde düşük yoğunluktaki lipoproteinler (LDL) damarlarda birikmeden taşınabilmektedir. Nitekim Fransa’nın bazı bölgelerinde yaşayan insanların doymamış yağ oranı yüksek gıdalar almalarına ve plazmalarındaki kolesterolün yüksek olmasına rağmen kalp krizinden ölenlerin oranının son derece az olduğu belirtilmektedir.

Nem oranı yüksek Karadeniz Bölgesi gibi bağcılık bölgelerinde yetiştirilmekte olan Avrupa üzüm çeşitlerinden (Vitis vinifera L.) renkli kabuklara sahip olanlarında ve Izabella gibi (Vitis labrusca L.) üzüm çeşitlerinde bol miktarda resveratrol maddesi bulunmaktadır. Yapılan tıbbi araştırmalara göre antioksidant ve antimutagen özelliğine sahip olan resveratrol, kanser oluşumuna doğru giden hücre değişimlerini bloke etmekte ve istenmeyen dokuların vücutta oluşmasını engellemektedir.

Karadeniz Bölgesi sahil kesiminde nem oranının son derece yüksek olması nedeniyle sofralık olarak tüketilen beyaz renkli üzümlerin yetiştirilmesi imkansız olarak ifade edilmektedir. Ancak bu bölgenin doğal üzümü olan Izabella yörede aile ihtiyaçlarına yönelik olarak bol miktarda tüketilmektedir. Sofralık olarak tüketilen bu üzümün kabuklarının kalın olması nedeniyle yenilme sırasında kabuğu atılarak sadece etli kısmı tüketilmektedir. Şıra, pekmez veya pestile işlenerek tüketildiğinde ise kabuklardaki maddeler bu ürünlere de geçebilmektedir. Bu üzümün taze olarak tüketildiğinde kabukları ile beraber tüketilmesinin gerektiği, böylece kabuklardaki resveratrol maddesinden insan vücudunun çok daha fazla miktarda yararlanabileceği söylenebilir.

Sonuç olarak üzüm, güzellik iksiri, gerçek beyin besini ve zayıflama rejimlerinin ana ürünüdür. Daha da önemlisi kokulu kara üzümün kabuklarında bulunan resveratrol maddesi sayesinde kansere karşı savaşmakta, antioksidant görevi sayesinde yağlı bileşiklerin kılcal damarlarda birikmesini engellemekte yani antikoagulant olarak davranmakta veya aspirin gibi kanı sulandırarak koroner kalp hastalıklarına karşı insanları korumaktadır. Yüzyıllardır halkımız tarafından sevilen ve beğeni ile tüketilen kokulu üzüm tip ve varyeteleri ile Karadeniz Bölgesi’nin nemli alanlarında tesis edilmeye başlanan bağ alanlarının genişletilmesi ile taze tüketime sunulan renkli üzüm miktarı artacak ve böylece insanlarımızın beslenmesi ile sağlıklı bir yaşam sürmelerine katkı sağlanabilecektir. Bu amaçla TÜBITAK tarafından desteklenen (TOGTAG-2736) bir proje ile Samsun ve Artvin ili Hopa-Arhavi ilçeleri arasındaki sahil şeridi taranarak kokulu kara üzüm tipleri seçilmiştir. Bu tiplerle bölgede bağlar tesis edilmektedir. Böylece Karadeniz Bölgesinde kokulu kara üzüme dayalı üzüm suyu sanayisi gelişebilecektir.