Varlığını hep hissediyorum,
hissediyorum aramızda dolaşıyorsun,ama..
yüzünü göremiyorum,hüzünlümüsün..mutlumusun..
bir daha gel gel Samsun'dan..
Küçük bir kızın atamıza mektubunu gördüm,o küçücük aklıyla ve kocaman sevgisiyle diyorki:
"Atam ben Çağla Durmaz, Bir Cumhuriyet çocuğu olarak, bu küçücük sevgi dolu yüreğim ve sözlerim yokluğunuzu ararken izninizle size bir mektup yazdım. Güvercinlere verdim size getirecekler. İnanıyorum yakınımızda bir yerlerdesinizdir size ulaştıracaklar. Söz Atam fazla zamanınızı almayacağım okurmusunuz lütfen.
Ne zor şartlarda bu vatanı kurtarıp, cumhuriyeti kurmuşsunuz. Barış yanlısı olsanızda ülkeyi koruma adına sizinde modern silahlarınız olsaydı Dumlupınar'da, Sakarya'da, Anafartalar'da
Resimlerinize bakarken tahta çalışma masanızı gördüm. İçim burkuldu. Masanın üzerinde laptop olmasa bile sizinde masa üstü bir bilgisayarınız olsaydı, at sırtında ve trenle değilde, yanınızda korumalarınız, kırmızı plakalı bir Mercedesiniz olsaydı da onunla seyahat etseydiniz, geçtiğiniz bulvarlarda yollar trafiğe kapatılıp size yol açılsaydı, otoyol gişelerinden ve boğaz köprüsünden geçerken OGS geçiş kapısını kullanabilseydiniz. Çok mu şey istedim atam çok mu? Ne vardı örneğin size ait özel bir uçağınız olsaydı. Mecliste tahta sıralar yerine kırmızı ceylan derisi dönerli bir koltuğunuz olsaydı, kontörlü de olsa bir cep telefonunuz olsaydı. Ajansları transistörlü radyodan değilde, plazma televizyonunuz olmasa bile kumandasız 37 ekran siyah beyaz bir televizyonunuz olsaydı yurt ve dünya haberleri dinleyebileceğiniz. İnternete girebilseydiniz, bir e-mail adresiniz, ismet paşa ile sanal ortamda sohbet edebileceğiniz bir msn hesabınız olsaydı. Yazın sıcak günlerde sizi ferahlatabilecek pencere tipi de olsa bir klimanız olsaydı keşke. Uludağda Palandöken'de kışlık bir eviniz olmasa bile, deniz kenarında dinlenebileceğiniz tek odalı bir eviniz olsaydı. ve... bunlar olsaydı daha neler yapardınız bu ülke için. Kim bilir daha neler, bu kısa ömrünüze nede çok şey sığdırmışınız Atam...
Ne olurdu Atam biraz daha yaşasaydın, biraz daha... Her geçen gün yokluğunuzu hisseder olduk. Ömrümüzü size verebilseydik te yaşasaydın keşke... Ah keşke...
Şimdi Ülkü'yü kıskanır oldum, İsmet Paşa'yı Mareşal Fevzi Çakmak'ı, Rauf Orbay'ı. Sizinle konuşup altın sarısı saçlarınızı, deniz mavisi gözlerinizi görmüştür onlar, Ülkü'ye hiper marketlerden olmasa bile bakkaldan şeker, çikolata almışsınızdır. Size teşekür ederken sevecen gülümseyişinizi görmüştür Ülkü.
Yine de sen rahat uyu Atam. Biz Cumhuriyetin Yılmaz Bekçileriyiz. Ama... Seni çok özledik Atam... Çok özledik..."
çok özledik...