KADININ EL KİTABI
Yasal haklarını kullanmak için önce yazılı olmayan yasalara karşı çık
Helsinki Yurttaşlar Derneği, geçtiğimiz ay bir "Kadının El Kitabı" çıkardı. Araştırmacı Esra Koç ile Avukat Ayşegül Kaya'nın yayına hazırladığı kitap ve sesli CD, kadınların yasalardaki haklarını bir bir anlatıyor. Karikatürist Gülay Batur'un çizgileriyle süslenen kitabın CD'sindeki canlandırmalar Boyalı Kuş Tiyatro Grubu'na ait. Kadınların hukuki alandaki soruları için gerçekten çok yararlı bir çalışma. Bakın önsözünde Esra Koç ve Ayşegül Kaya ne diyor:
"Yasalardan söz edildiğinde, genellikle hukuk sistemi içinde yer alan yazılı yasalar kastedilir. Oysa biz kadınların yaşamlarının büyük bölümünü yazılı olmayan yasalar belirler. Gelenek, örf ve adet gibi sözlü yasalar, en az yazılı yasalar kadar önemli yer tutar hayatımızda. Çünkü pek çoğumuzun 'nasıl ve hangi yaşta evleneceğimiz', 'kaç çocuk doğuracağımız', 'okula gidip gitmeyeceğimiz', 'kiminle ve ne sürelerle birlikte yaşayacağımız', hatta 'kimlerle arkadaşlık edeceğimiz' yazılı olmayan bu yasalarla belirlenir. Son yıllarda daha çok görünür hale gelen; 'imam nikâhı ile evlenmeler', 'namus kisvesi altında işlenen cinayetler', 'ölen kocanın kardeşi ile zorla evlendirmeler' yazılı olmayan yasaların en hayati örnekleri. Yasalarla belirlenmiş hakları kullanabilmemiz ve yazılı olmayan yasalara karşı çıkabilmemiz, söze 'ben' diye başlayabildiğimizde mümkün olur."
"Sözlü ya da yazılı yasalar değişebilir, değiştirilebilir. Bunların değişmesi, kadınlar lehine geliştirilmesi bizim çabalarımızla olacaktır. Ne kadar güç olursa olsun, kadınların hayatı kendilerinden yana değiştirmeye enerjileri vardır. Bu nedenle sizi yan yana durmaya, güçlerimizi birleştirmeye, yaşamımızı tehdit eden sözlü yasalara 'hayır' demeye, bir kadın yurttaş olarak yasalarla belirlenmiş haklarımızı bilmeye, bunları yeri geldiğinde kullanmaya ve yetmedikleri yerde değiştirmeye çağırıyoruz."
HAKLARIMIZ
BEDENİMİZ BİZİMDİR
Siz hiç gerilmeden, gönül rahatlığıyla kadın hastalıkları uzmanına muayene olmaya giden bir kadın duydunuz mu? En zorunlu hallerde bile ayaklarımız geri geri gider. Çünkü muayene ve tedavi yöntemleri rahatsız edici ve zaman zaman özensizdir. Hatta muayene ve doğum sırasında hakaret ve azarlamalara muhatap olan çok sayıda kadın olduğunu da biliyoruz. Bekâret kontrolü ya da muayene tehdidi, bir başka kâbus. Akrabanız olmayan bir erkekle beraber gece vakti karakolluk olan genç bir kadınsanız, polisin ilk aklına gelen sizi muayeneye göndermektir. Unutmayın, yapılmak istenen şey yasal değil.
Evlilik içinde veya öncesinde, baba, ağabey, erkek kardeş, dayı, enişte vb. erkek akrabalar yani sevdiğine inanıp güvendiğimiz erkekler tarafından tokat, yumruk, tekme ile dövülüyor, kötü muamele görüyor, üzerimize bir aletle saldırılıyor, yaralanıyor, sakat kalıyor, işkence görüyorsak fiziksel şiddet altındayız demektir. Sonunda ölebiliriz... Saldırgan, bir devlet görevlisi de olsa şiddet görüyorsak yasalar bizden yana...
HASTA OLARAK HAKLARIMIZ
Her insan, sağlık ihtiyaçlarının karşılanması için sağlık hizmetlerinden yararlanma hakkına sahiptir. Hasta hakları ülkemizde de yürürlükteki sistemde ve Anayasa'da ifadesini bulan, insan haklarının kapsamına girer. Konu ayrıca medeni hukuk, özel hukuk, ceza hukuku gibi alanlarda çeşitli düzenlemelerle ele alınmıştır. Anayasa'nın 56.maddesi, sağlık hizmetlerinde, devlete geniş ve etkin ödevler yüklemiştir. İşte devlet, yurtta?larına karşı kendisine yüklenen bu ödev gereği; sağlık hizmetlerinin kuruluşundan, düzenlenmesinden ve işleyişinden ortaya çıkan bozukluktan, aksaklıktan ve boşluktan sorumludur.
Hizmetin hiç işlememesi, hizmetin geç ve kötü işlemesi halleri hizmet kusuru sayılır ve bu nedenlerle zarar gören yurttaşlar devletten zararlarının tazmin edilmesini isteyebilir.
Tıbbi müdahale öncesinde ve müdahale sırasında, hasta ve hasta yakınlarının hastanın sağlık durumu hakkında bilgilendirilmeleri, uygulamayla ilgili olarak hastanın, veli (ana-baba) ya da vasinin izninin bu bilgilendirmeden sonra alınması yasa gereğidir.
Hastalandığımızda;
* Hasta olarak saygı ve özen içerisinde, güler yüzlü, nazik, şefkatli sağlık hizmeti almak,
* Adaletli ve hakkaniyete uygun koruyucu hizmetlerden yararlanmak,
* Sağlık hizmeti alırken, din, cins, ırk, etnik, kültürel ve benzeri hiçbir konuda ayrıma uğramamak,
* Sağlık ve hastalıklarla ilgili süreçler hakkında bilgilendirilmek, aydınlatılmak;
* Uygulanacak tüm tıbbi girişimler konusunda rızası alınmak;
* Gizliliğe uygun bir biçimde her tür sağlık hizmetinden yararlanmak
* Kişinin ruh ve beden bütünlüğüne saygı gösterilmesini beklemek,
* Hastalık hakkında bilgilendikten ve tedavi yöntemlerini öğrendikten sonra, tedaviyi kabul etmek veya reddetmek
* Sağlık kuruluşu ve sağlık personelinin değiştirilmesini istemek ya da seçtiğimiz kurum ve personelin hizmetinden yararlanmak,
* Tıbbi yanlışlık ve hatalardan meydana gelebilecek zararlardan korunmak ve yüksek güvenlik koşullarının sağlanmasını istemek hakkımız vardır.
* Hastalığın türüne ve şiddetine göre, fiziksel işlevlerimizden ve normal sosyal sorumluluklarımızdan affedilmek, durumumuzdan sorumlu tutulmamak, bakımımızın sağlanmasını talep etmek hakkımızdır.
"Yasalardan söz edildiğinde, genellikle hukuk sistemi içinde yer alan yazılı yasalar kastedilir. Oysa biz kadınların yaşamlarının büyük bölümünü yazılı olmayan yasalar belirler. Gelenek, örf ve adet gibi sözlü yasalar, en az yazılı yasalar kadar önemli yer tutar hayatımızda. Çünkü pek çoğumuzun 'nasıl ve hangi yaşta evleneceğimiz', 'kaç çocuk doğuracağımız', 'okula gidip gitmeyeceğimiz', 'kiminle ve ne sürelerle birlikte yaşayacağımız', hatta 'kimlerle arkadaşlık edeceğimiz' yazılı olmayan bu yasalarla belirlenir.
Son yıllarda daha çok görünür hale gelen; 'imam nikâhı ile evlenmeler', 'namus kisvesi altında işlenen cinayetler', 'ölen kocanın kardeşi ile zorla evlendirmeler' yazılı olmayan yasaların en hayati örnekleri. Yasalarla belirlenmiş hakları kullanabilmemiz ve yazılı olmayan yasalara karşı çıkabilmemiz, söze 'ben' diye başlayabildiğimizde mümkün olur."
"Sözlü ya da yazılı yasalar değişebilir, değiştirilebilir. Bunların değişmesi, kadınlar lehine geliştirilmesi bizim çabalarımızla olacaktır. Ne kadar güç olursa olsun, kadınların hayatı kendilerinden yana değiştirmeye enerjileri vardır. Bu nedenle sizi yan yana durmaya, güçlerimizi birleştirmeye, yaşamımızı tehdit eden sözlü yasalara 'hayır' demeye, bir kadın yurttaş olarak yasalarla belirlenmiş haklarımızı bilmeye, bunları yeri geldiğinde kullanmaya ve yetmedikleri yerde değiştirmeye çağırıyoruz."
Kendisine insanca davranılmayan hasta ne yapabilir?
* Doktoruna güven duymayan bir kişi, başka bir doktor talep edebilir.
* Doktor ihmali sonucu beden ve ruh bütünlüğüne bir zarar gelmişse doktor aleyhine ceza davası; doktor, hastane ve Sağlık Bakanlığı aleyhine maddi ve manevi tazminat davaları açabilir.
* Ayrıca, kişisel sorumlulukları bulunan doktorlar, hemşireler vb. kişilere karşı; ceza davası açılması için, olayın meydana geldiği yerdeki cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulunabilir.
* Hastaya verilen zararın büyüklüğüne göre, ceza davası sonuçlandırılarak sanıklar cezalandırılır.
Hastalar neler ister?
* Hasta, saygı görmek ister.
Bu saygıyı devletten, sistemden, doktordan ve sağlık personelinden görmek ister. Hasta olarak gittiğimiz bir poliklinikte derdimizi anlatmaya çalışırken, "Fazla uzatma, ne söyleyeceksen söyle" diyen bir doktor ya da bize hakaret eden, kaba davranan, sorularımızı yanıtsız bırakan bir personelle karşı karşıya kalmak şikâyetlerimizi birkaç kat artıracaktır.
* Hasta, özgürce doktorunu seçmek ister.
Hastasına iyi bakan, onu dinleyen ve bilimsel gelişmeleri takip eden bir doktor ile hastasına bağıran ya da ameliyat etmeden evvel mutlaka özel muayenehanesine de gitmesini isteyen bir doktor, arasında seçim yapmak ister.
* Hasta, hastalığıyla ilgili yeterli ve doyurucu bilgi almak ister.
Bu bilgilendirmeyi yapmak sağlık görevlilerinin en önemli yükümlülüğüdür. Doktora hastalığı ile ilgili sorduğu soruların yanıtsız kalması, örneğin; geçireceği ameliyat hakkında yeterli açıklamanın yapılmaması, tedavi seçenekleri konusunda bilgilendirilmemesi durumunda hasta, iyileşse bile hep daha ucuz, daha kolay daha acısız daha kısa sürede iyileşebilecekken, bu fırsatı kaçırdığı duygusuna kapılacaktır.
* Hasta, sağlık kurumlarında kendisine yeterli süre ayrılmasını ister.
Devlet kurumlarına ait hastanelerde doktorlar, günde 80-100 hastayı muayene etmek zorunda kalırlar. Bu seri muayene sırasında, doğru teşhis konsa bile -ki çoğu zaman yanlış ya da eksik teşhis konur- hasta tatmin olmaz, dikkate alınmadığını düşünür. Bu da psikolojik olarak tedaviyi uzatır, engeller.
* Hasta, kolay ulaşabileceği temiz ve çağdaş sağlık tesisleri ister.
Saatlerce kuyrukta beklemek, aylarca hastaneye yatmak ya da ameliyat olmak için sıra beklemek istemez. Hasta, teknolojik yeniliklerden yararlanmak ister. En önemlisi de doktoru ile arasına "para" konusunun girmesini istemez.
Devletin, halkına karşı sorumluluğu olduğu gibi doktorların da verdikleri hizmet sırasındaki kusur ve eksikliklerinden dolayı sorumlulukları vardır. Doktorların hastalarına karşı sorumlulukları, Tıbbi Deontoloji Tüzüğü, Türk Tabipler Birliği tarafından gerekli yenilikler, güncellemeler ve değişiklikler yapıldıktan sonra, 1999'da "Hekimlik Meslek Etiği Kuralları" adı altında yayınlanarak işler kılınmıştır. Bu kurallar ülkemizde tıp mesleğini yapan tüm doktorlar için -askeri olanlar da dâhil- bağlayıcı niteliktedir. Tüm doktorlar mesleki açıdan bu kurallara uymak, uymadıklarında ise yaptırımlarına maruz kalmak durumundadır.
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve Dünya Hekimler Birliği (WMA), hasta ve doktorların sağlık sorunları ile ilgilenen iki ayrı uluslararası kurumdur. 1981 yılında tıp mesleğinin hastalara sağlamaya çalıştığı kimi temel hakları dile getirmek amacıyla yayınlanan ve "Hasta Hakları Bildirgesi" diye de bilinen "Lizbon Bildirgesi" WMA tarafından kaleme alınmıştır. Temel hasta haklarını daha ayrıntılı bir şekilde ele alan Avrupa'da "Hasta Haklarının Geliştirilmesi Bildirgesi" ya da kısa adıyla "Amsterdam Bildirgesi" Amsterdam'da, Mart 1994'te kabul edilmiştir. "Lizbon Bildirgesi"nin gözden geçirilmiş ve daha ayrıntılı yazılmış şekli olan "Bali Bildirgesi" ise, Dünya Hekimler Birliği'nin Eylül 1995'te Endonezya Bali'de yapılan toplantısında kabul edilmiştir. "Hasta Haklarına İlişkin Avrupa Statüsü (Ana Sözleşmesi)" ise, hasta haklarına yönelik yapılmış son çalışma olup Kasım 2002'de Roma'da kabul edilmiştir.
Son düzenleme: