Kadının cinsellikten zevk alması, bir insan hakkı

yaren_76

mareşal
Kayıtlı Üye
12 Temmuz 2006
2.066
66
Kadının cinsellikten zevk alması, bir insan hakkı



Cinsel Eğitim, Tedavi ve Araştırma Derneği'nin (CETAD) 20 ilde, 16 yaş ve üstü 1537 kişiyle yaptığı araştırmanın beşinci raporu geçtiğimiz günlerde yayınlanmıştı. İstanbul Üniversitesi Psikiyatri Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şahika Yüksel ve Bilkent Üniversitesi Siyaset Bilimi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Dilek Cindoğlu tarafından hazırlanan dosya, Türkiye'de kadının cinselliğiyle ilgili tüm gerçekleri gözler önüne sermişti. Kadınların cinsel hayatlarında karşılaştıkları sorunları, toplumsal baskının kadın cinselliği üzerindeki etkilerini bir bir ortaya koyan dosya, kısaca şöyle diyordu: Kadının cinsellikten haz alması bir insan hakkıdır!


KADIN KENDİ BEDENİNİ BEĞENMİYOR

Rapor, öncelikle kadınların kendi bedenleriyla ilişkilerinin, hemen tüm modern toplumlarda erkeklerden çok daha zayıf ve olumsuz olduğunu söylüyor. Yetişme ve gelişme çağında bedenlerini rahatça merak eden "ortalama" erkek çocuk prototipine karşılık, "ortalama" kız çocuğu, bedenini ona bakanların gözüyle görmeye şartlanıyor. Dolayısıyla bedeninden nasıl haz alacağını keşfetmek bir erkek çocuk için oldukça erken yaşlarda gerçekleşirken, çoğu kız çocuğu bir ömür boyu bedeninden nasıl haz alabileceğini keşfedemeden yaşıyor, doğuruyor, ölüyor.

Çalışmalar, Türkiye'de kadınların kendi bedenlerinin üremeyle ilişkin fonksiyonlarını bile pek bilmediğini ortaya koyuyor. Adet, hamilelik, doğum ve bu süreçlerde cinsel yakınlaşmaların sonuçları üzerinde çok az bilgi sahibiler. Bu durum cinsel hazza ilişkin bilgilere gelince daha da azalıyor. Rapor, "Cinsel hazza kendisini aday görmeyen bir kişinin bu konuda bilgi araması söz konusu edilemez" diyor.

CETAD'ın araştırmasında da erkeklerin yüzde 12'si kendilerini cinsellik konusunda "çok bilgili" gördüğünü söylemiş; kadınların ise sadece yüzde 7'si. Yüzde 57'si "pek bilgili değilim ve hiç bilgili değilim" demiş.

Rapor, kadınların erkeklere kıyasla kendi bedenlerini popüler modellerle kıyaslayıp çok daha az beğendiklerini de belitiyor: "Kadınlar, bedenlerini farklılaştırmak ya da farklı gözükebilmek için makyaj, spor, diyet hatta estetik müdahalelere çok daha fazla başvururlar. Birçok yeme bozukluğunun derininde kendi beden imajıyla mutlu olmama durumu vardır. Bedeninden memnun olmayan bir kadının da, kendisini cinsel olarak arzulanabilir hissetmesi veya arzu duyabilmesi eksiktir."

KADIN CİNSELLİĞİ BEKARET VE NAMUS MERKEZLİ

CETAD'ın 2006 yılında yaptığı araştırmasının sonuçlarından biri de, yüzde 70'in üzerinde kadın ve erkek katılımcıya göre kadının namusuyla bekareti doğrudan ilişkili. Bekaret kadının namusunun simgesidir, diyenlerin oranı yüzde 63.12. Kadının bekareti ancak evlilikle bozulmalıdır, diyenler yüzde 65.13 oranında. Erkekler bekareti bozulmamış kızlarla evlenmelidir, diyenler yüzde 53.11'lik kesim. Bir de bekaret kocanın-babanın namusudur, diyenler var: Yüzde 57.11.

Yani, kadının toplum içindeki değeri cinsel deneyimsizliğiyle belirleniyor. Kadınların cinsel deneyimsizliğinin ödüllendirilmesi, aynı zamanda cinsel deneyimin de cezalandırılması anlamına geliyor. "Bu çerçevede namus cinayetlerini, namus intiharlarını, bekaret muayenelerini düşünmek gerekir. Namus cinayetlerine, genç kız intiharlarına üzülen bir toplumsal resim aslında içindeki öğeleri eksik bir resimdir. Evlenecek kızların bakire olması gerektiğini düşünen bir toplum, buradaki cezayı da aslında olumlamaktadır. Kadının kendi seçtiği kişi ile sevişmesini cezalandıran toplum, aslında öteki genç kızlara da gözdağı vererek, tehdit ederek, bastırılmış bir kadın cinselliği yaratmaktadır" diyor rapor.

Dolayısıyla bu iklim içinde oluşan kadın cinselliğinin temel paradigması "haz" odaklı olmuyor. Oysa rapora göre, cinsellik ve cinsel haz bir insan hakkı: "Sağlıklı bireyler, sağlıklı ilişkiler, sağlıklı evlilikler ve sağlıklı bir toplum için bu hakkın engellenmemesi gerekmektedir. Cinsel doyumu birbirlerinde bulamayan eşlerin oluşturduğu evlerin orada yaşayan tüm bireyler için ne kadar çekilmez olacağı açıktır. Yatak odasında yaşanan ya da yaşanamayan doyumun tüm evin iklimini etkileyeceği, huzursuzluk ve mutsuzluk yaratacağı açıktır. Kadınların cinselliği nasıl, ne zaman, kiminle yaşayacakları, ne zaman anne olacaklarına kendilerinin karar verebilecekleri bir ortamda ancak kadınların tam yurttaş olduklarından söz edebiliriz. Bu cinsel deneyimi evliliğe öteleyen bakış, kadınların kendi bedenlerinden, kendi duygularından suçluluk duymalarına ve kendilerini bedenlerine sahip hissetmemelerine yol açmaktadır."

KADIN İLK GECEDEN NEDEN KORKAR
İlk cinsel ilişki kadın için "korku" demek. Nedenini rapor şöyle açıklıyor: Bir yandan yıllardır abartılarak anlatılan "kızlık zarının patlayacağı" korkusu, kontrol edilemez bir acı ve kanama korkusunun yanı sıra, öte yandan da karşısındaki erkeğin kendisinin bakire olup olmadığını "test edeceği" bir sınavdır. Genç kadın bütün bunlardan dolayı ilk cinsel ilişkisinde temel olarak korkar. Bu korku edebiyatı nesilden nesile sözlü tarih şeklinde kadınlar arasında sürekli yeniden üretilir. Kendi "ilk gece" korkusunu bir sonraki kadın nesliyle paylaşan kadın, sadece kendisinin nasıl "el değmemiş" dolayısıyla değerli olduğunu ortaya koymakla kalmaz, aynı zamanda genç kadınların "korkularını" oluşturur, yerleştirir ve yeniden üretir. Bu çok yönlü korku kadında cinselliğin haz ve keyif ile değil, endişe ile yaşanmasını ve mümkün olduğu kadar uzak durulma halini üretir.

CİNSEL HAKLAR BİLDİRGESİ

Dünya Cinsel Sağlık Birliği'nin (World Association for Sexual Health) Cinsel Haklar Bildirgesi şöyle diyor: "Cinsellik her insanın kişiliğinin ayrılmaz bir parçasıdır. Cinselliğin tam olarak gelişimi temas, mahremiyet, duygusal ifade, zevk, şefkat, aşk gibi temel insan ihtiyaçlarının doyumuna bağlıdır. Sağlık ana insan haklarından biri olduğuna göre cinsel sağlık da temel bir insan hakkı olmalıdır. Bireylerin ve toplumların cinsel sağlıklarının gelişiminin temini için aşağıdaki cinsel haklar tanınmalı, teşvik edilmeli, saygı gösterilmeli ve toplumlar tarafından savunulmalıdır."

1) Cinsel özgürlük hakkı Cinsel özgürlük bireylerin tüm cinsel potansiyellerini ifade etmelerine olanak verir. Ancak her çeşit cinsel zorlama, istismar ve taciz yaşamın her anı ve durumunda bu özgürlüğün dışındadır.

2) Cinsel otonomi, cinsel bütünlük ve vücudun güvenliği hakkı Bu hak kişinin kendi kişisel ve sosyal etiği çerçevesinde kendi cinsel hayatıyla ilgili kendi kendine karar verebilme gücünü içerir. Ayrıca işkence, yaralama ve her çeşit şiddetten arınmış olarak vücudumuzu kontrol etmemize ve zevk almamıza olanak verir.

3) Cinsel mahremiyet hakkı Bu madde başkalarının cinsel haklarına müdahale edilmediği sürece yakınlaşma konusunda bireysel karar verme ve davranma hakkını içerir.

4) Cinsel eşitlik hakkı Cinsiyet, toplumsal cinsiyet, cinsel yönelim, yaş, ırk, sosyal sınıf, din veya fiziksel ve zihinsel engel gözetilmeden hiçbir ayırıma maruz kalmama hakkıdır.

5) Cinsel zevk hakkı Cinsel zevk, otoerotizm dahil olmak üzere, fiziksel, psikolojik, akli ve ruhsal refah kaynağıdır.

6) Duygusal cinsel ifade hakkı Cinsel zevk erotik haz ve cinsel eylemlerden daha fazlasıdır. Bireylerin cinselliklerini iletişim, dokunma, duygusal ifade ve aşk aracılığıyla ifade etme hakları vardır.

7) Özgürce cinsellik içeren ilişki kurma hakkı Bunun anlamı evlenme ya da evlenmeme, boşanma ve başka çeşitli sağduyulu cinsellik içeren ilişkiler kurabilme ihtimalinin olmasıdır.

8) Özgür ve sağduyulu üreme seçimi yapma hakkı Bu madde çocuk sahibi olma veya olmamayı seçme hakkını, çocuk sayısına ve ne kadar aralıkla olacağına karar verme hakkını ve doğurganlık düzenlemeleriyle ilgili tüm tedavilere tam erişim hakkını içerir.

9) Bilimsel araştırmaya dayalı cinsel bilgi edinme hakkı Bu hak cinsel bilginin bilimsel açıdan etik araştırmalar sonucu elde edilmiş olması ve bütün sosyal seviyelerdeki kişilere uygun şekilde yayılması gerektiğini ifade eder.

10) Kapsamlı cinsellik eğitimi hakkı Bu doğumdan başlayarak yaşam boyu devam eden bir süreçtir ve bütün sosyal kurumları kapsamalıdır.

11) Cinsel sağlık bakımı hakkı Cinsel sağlık bakımı tüm cinsel endişe, sorun ve hastalıkların engellenmesi ve tedavisinde mevcut ve ulaşılabilir olmalıdır.
 
“KADIN BEDENİNİ ONA BAKANLARIN GÖZÜYLE GÖRÜYOR”
Araştırmalar, kadınların kendi bedenlerinin üremeyle ilişkin fonksiyonlarını bile bilmediklerini ortaya koyuyor. Kadınların adet, hamilelik, doğum ve bu süreçlerde cinsel yakınlaşmaların sonuçları üzerinde çok az bilgiye sahip olduklarını söyleyen İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şahika Yüksel, “Kadınlar bedenlerine yabancı. Kadınların kendi bedenleri ile ilişkileri erkeklerden çok daha zayıf ve olumsuz. Yetişme ve gelişme çağındaki “ortalama bir kız çocuğu” bedenini ona bakanların gözü ile görmeye şartlanıyor. Çoğu kadın bir ömür boyu bedeninden nasıl haz alabileceğini keşfetmeden yaşıyor, büyüyor, çocuk doğuruyor ve yaşlanıyor” dedi.

“KENDİLERİNİ CİNSEL HAZZA ADAY GÖRMÜYORLAR”
Dosyada kadınlar açısından cinselliğin bazen hoş, keyifli, romantik sıcak bir yakınlaşma bazen bir zorunluluk dolayısıyla çekince ve tiksinti kaynağı olarak yaşandığına dikkat çekiliyor ve “Konu cinsel hazza gelince, kadınların bilgileri daha da azalıyor. Kendini cinsel hazza aday görmeyen birinin bilgi araması da söz konusu olamıyor, kadınlar ilişkiye, erkekler ise hazza odaklı yaşıyor, kadınların odaklandıkları nokta haz değil, içinde bulundukları ilişki. Çünkü aile ve toplum tarafından bu duruma koşullandırılarak yetiştiriliyorlar” deniyor.

“KADIN CİNSELLİKTEN KORKUYOR”
Kadının kimle, ne zaman ve ne tür cinsellik yaşayacağının erkeklere göre daha kontrol altında bulunduğunu söyleyen Bilkent Üniversitesi Siyaset Bilimi Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Dilek Cindoğlu, “Bu topraklarda kadın cinselliği korkular üzerine kuruludur.

Kadın da bu korkuları içselleştirmiş durumda, ilk korku, bekaretini kaybetme korkusudur. Bunu bekaretinin belli olmaması, ilk ilişki, evlendiğinde yeterince arzulanmama, hamile kalıp kalmama, hamilelikten sonra beğenilmeme, yaşlanma, menopoz ve menopoz sonrası terk edilme korkusu izler. Korku da kadının cinsellikten keyif almasına engel olur” şeklinde konuştu.

Özellikle bekaretin, kadının ve koca ile babanın namusu olarak algılandığını belirten Doç. Dr. Cindoğlu, “20 ilde 1537 kişiyle yapılan araştırmaya göre, toplumun yüzde 70’i, kadının namusunun bekaretle doğrudan ilişkili olduğunu düşünüyor” dedi.

“EN ÇOK VAJİNUSMUS VE İSTEKSİZLİK GÖRÜLÜYOR”
Dosyada kliniklere başvuran kadınların temel sorunları vajinismus ya da cinsel isteksizlik olduğunu vurgulayan ve “Cinsellik bacaklarımızın eğil, kulaklarımızın arasında” diyen uzmanlar, özgür seçimlere dayalı cinsel yakınlıkların cinsel sağlığın ön koşulu olduğunu belirtiyorlar.

“YATAK ÖRTÜSÜNÜN RENGİNİ DAHA ÇOK ÖNEMSİYORLAR”
Araştırmaların kadınların 3’te 2’sinin cinsel konularda pek bilgisi olmadığını ortaya koyduğunu vurgulayan İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Şahika Yüksel de, “Kadınlar, evlilik ve cinsel yaşama aynı anda bilgisiz ve deneyimsiz olarak giriyor” dedi. Kadınların “dışardan nasıl göründükleri” veya “yatak odası perdesi ile yatak örtüsünün aynı renk olmasına” kendilerinden daha çok önem verdiğini anlatan Prof. Yüksel, “Kadınlar o yüzden de fantezilerine sansür koyuyorlar, bundan suçluluk duyuyorlar. Tabular arttıkça da cinsellikten haz alma azalıyor” diye konuştu

”DÜŞ GÜCÜNÜZE SANSÜR KOYMAYIN”
Evlilik içi tecavüz ve ensestin en ağır ve yaygın 2 cinsel şiddet türü olduğuna dikkati çekilen dosyada “Kadınlar, cinsel şiddeti daha çok yakınlarından görüyor. Her 5 kadından biri, şiddetin yanı sıra aynı zamanda eşinin tecavüzüne uğruyor” denilerek kadınların cinsel mutsuzluğunda bu olguların önemine parmak basılıyor. “Fantezisi olmayanın cinselliği kısa sürüyor. Cinsellik potansiyelinizin artması için düş gücünüze sansür koymayın” şeklinde önerilerin yer aldığı dosyada, toplumda kadın cinselliğindeki hatalı inançlar ise şu başlıklar altında toplanıyor.

KADIN CİNSELLİĞİ İLE İLGİLİ YAYGIN YANLIŞ İNANÇLAR
* Kadının cinsel isteğini baskılaması, eşine, partnerine onu cinsel olarak arzuladığını çok fazla hissettirmemesi gerekir

* Kadının cinsel isteği cinsellik dışındaki olaylardan etkilenmez

* Kadın istemese de kocasına karşı görevi olduğu için cinselliği yaşamak zorundadır

* Kadın evlenene kadar cinsellikle ilgili hiçbir şey öğrenmemeli

* Cinsel ilişkide kadının cinsel isteğinin, uyarılmasının, haz almasının önemi yoktur

* Cinsel isteksizlikle başvuran her kadın cinsel istek azlığı yaşamaktadır

* Kadın duygusal ilişkisinde problem yaşasa da cinselliği olağan olarak yaşar, cinsellik ilişki sorunlarından ayrı bir şeydir

* Cinsel istek doğal olarak herkeste vardır, isteği oluşturmak ya da artırmak için yapılabilecek hiçbir şey yoktur

* Kadının cinsel isteği partnerine göre az ise mutlaka rahatsızlığı vardır

* Normal çiftlerin cinsel ilişki sıklığı, yirmili ve otuzlu yaşlar için haftada en az dört olmalıdır. Sürekli olarak daha az olması düşük cinsel isteğin göstergesidir

* Sevişmeyi başlatan kadın ahlaksızdır

* Cinsel eylemi erkek başlatmalıdır
 
X