Ben hiçte orkide falan göremedim ofisinde...
Tatlım orkideler canım önünde yeşil yapraklılar, mevsiminde açarlar... neyse konumuz bu da değil zaten... adam iyi bir psikolog, toplam 13 sene psikoloji okumuş iki kitap yazmış, ege üniversitesinde yıllarca çalışmış kendini ispatlamış ki ofis açmış, var daha ne yapsın ... biz memnunuz...
biz italyanca bilmeyen italya da okumuşları da duyduk, bir arkadaşım gitmiş birine, kadının italyan eşiyle konuşamamış bile :) :)
Bak ben senle Murat beyin son yazısını paylaşayım ne kadar ince ruhlu bir adam gör... daha 3 gün önce oradaydım tam bilmesem de 7-8 saksı orkidesi var :))
Kadın Dili Üzerine…
Kadın dili; bir de isim bulmuşlar buna ‘bükçe’ diye… Gülsem mi, yoksa oturup ağlasam mı diye düşünüyorum. Bu toplumda hemen herkesin katkıda bulunduğu yaratılmış bir hastalık var ki; bu da kadın ve erkek cinsiyeti üzerinden yapılan ayrımcılık; yani cinsiyetçilik. Cinsiyetçi cepheler sıklıkla ve özellikle popüler olmak adına, kadın ve erkek arasında farklılık yaratmaya ya da bu yaratılmış farklılıklara destek olmaya, katkıda bulunmaya bayılıyorlar.
Her nedense özellikle kadınların, başka gezegenden oldukları, başka dillerinin olduğu, farklı oldukları, anlaşılmaz olduklar ve hatta garip oldukları üzerine uydurma tezler geliştiriliyor. İşin en trajikomik yanı; yani acı ve aynı anda komik olan kısmı ki, pek çok kadında bu görüşleri sırf popüler oldukları için benimsiyor. Çünkü öyle ya da böyle farklı oldukları düşüncesi onlara da iyi geliyor. Pek çok kadın bu sayede ilgi görüyor. Özellikle sosyal medya sitelerinin ve benzeri blogların anti-kahraman kadınlar sayesinde bu cinsiyetçilik ve ayrımcılık toplum hayatımızda daha da çok yer buluyor.
Bu anti-kahraman kadınlar ise girgide popüler olmanın verdiği cüretle daha da bir sarılıyorlar, kadınların farklılıklarına ve başka gezegenlerden olduklarını iddia eden tezleri destekleyen nevrotik tavır ve davranışlarına ve bunu destekleyen yazılarına devam ediyorlar.
Kadının sadece insan olduğunu vurgulayan kimse yok. Çünkü medyatik ya da sansasyonel bir söylem değil; kadının insan olduğunu ve herkes gibi olduğunu vurgulamak. kadın cinsiyetini öne çıkartan ve kadına yönelik şiddet, kadın cinayeti, kadın intiharı gibi kavramlar medya ve sosyal medya tarafından sürekli defalarca altı çizilerek vurgulanıyor. Hiç bir medya kuruluşu ya da haberci, insan cinayeti, vatandaş cinayeti, insana yönelik şiddet ve benzeri kavramlar kullanmıyor. Neden mi? Çünkü kadın vurgusu olmadan, cinayet, intihar ve şiddet reyting almıyor ve para etmiyor.
Kadın diline dönecek olursak, kadının anlaşılması gereken yabancı bir dil konuşan bir varlık olduğunu vurgulamak; üzgünüm ki sadece ticari ve daha popüler olmak isteyen bir duruşun ürünüdür. Kadınların bağımlı, farklı, güçsüz olduğunu vurgulayan bu yaklaşım diğer bir yandan garip bir şekilde bu tarz vurgu ve yalanları kabul etmiş ve gözlerini kadın gerçeğine kapamış, kadınların da hoşuna gidiyor. Çünkü bu şekilde güçsüz ve bağımlı yetiştirilmiş ve erkeğin gölgesinde yaşayan kadınlar, kendilerini iyi hissetmek için fırsat buluyorlar. Erkeğin sağladığı konforlu yaşam için kendilerinden vazgeçiyorlar ve ‘bak biz doğruyuz, doğru yaşıyoruz, kadın dediğin bizim gibi olur şeklinde’ söylemlerle hayatlarına devam ediyorlar.
Bu durumda kadına en büyük kötülüğü aslında belki de kadınların kendisi yapıyor da denilenebilir ama popüler kültürün kadına ayrı bir dil yaratma ve bundan faydalanma çabası bana kalırsa kadınları sözde anlamak adına yapılmış en büyük yanlışlardan biri olacaktır. Kadınlarımızın sadece özen ve ilgiyle dinlenilmeye ihtiyaçları var. Bunu yapan kişi ise erkek ya da kadın olsun onları en iyi şekilde anlayacaktır. Bundan adım kadar eminim…
Psikolog Dr. Murat SARISOY