Hayatımızda öyle çok aştığımız, aşmak zorunda olduğumuz ve belkide aşmak zorunda kalacağımız engel var ki; sanırım sabır ve sebat hiçbir şekilde terketmememiz gereken iki olgu...ve tabii bir de bizi biz yapan birtakım erdemler... Bunlara sahip olmayı unuttuğumuz ve bunları bir an olsa bile gözardı ettiğimiz anlarda yaşam bize kendi yüzünü istemediğimiz şekillerde gösteriyor. Huzurun bir damlası bile bizi kendimize getirebiliyorken; acının zerresi canımızı canımızdan alıyor...
Yaşam bazı yönlerini zaman zaman bize göstermekte gecikse bile, öyle muhteşem dengeler üzerinde kurulu ki; sanırım bizden beklediği de o dengeleri gerektiği şekillerde ve gerektiği zamanlarda koruyabilmemiz... Zamanla o dengeleri altüst etmemize yardımcı olan insanlar hayatımıza giriyor.. iki çift laf, iki güzel davranış, bizim tav olmamız için nedense yeterli... Çok mu aç bırakıldık acaba ilişkilerimizde; yoksa bu açlığı kapatacak doğru insanları mı hayatımıza almadık? Sanırım cevaplanması gereken soru bu... İlk bakışta basitmiş gibi görünen bu sorunun cevabini bulabilmemiz ve iyice içimizin derinliklerinde sindirebilmemiz gerekiyor...
Yıllarca algıladığım şeylerin ve yapmak zorunda olduğunu bildiğim ancak yapamadığım yanlış duyguların, mantıkların peşinden koştum... Ve her defasında varolan mantığımın ve zekamın beni ilişkiler konusunda daima yanlış denizlere çıkardığını gördüm... Oysa akvaryum bile yeterdi bana... ama hep zoru başarmanın kavgasında ve inadında oldum... Göz yumdum... Kendi kişiliğime de beni ben yapan değerlere de... Oysa ilk başlarda aklıma gelen ayrılık rüzgarlarının peşinde koşsaydım ve gözümü bir an bile kırpmadan düşüncelerimi ziyaret eden "ayrılmalı mıyım? yoksa acı çekeceğim" düşüncesini hayata geçirebilseydim, şimdi bu denli ağır bir ruh halim olmazdı diye düşünüyorum... Bir var ki bunları görebilmek ve kesin kararları uygulayabilmem için hayatımda, yaşamam gerekiyormuş... Gönül isterdi ki taa en başından beri farkında olduğum ve doğru olduğunu bildiğim şeylerin takipçisi olabilseydim... Yaşamın dengesini bozdum; o da benim dengemi... Şimdi kaybettiğim o dengeleri toparlıyorum...
Ben galiba hayatım boyunca bunları birinde bulabilirim umuduyla daldan dala atladım... Hoş atlamak bir kenara en acısı sanırım, oturduğum bazı dalların baştan çürük olduğunu bilmeme rağmen oturdum... ki bu da az önce şana bahsettiğim konuyla doğru orantılı... Yani farkındalıklarımı gözardı etmemle... Kaybetme korkusu, bir daha yenisinin beni bu kadar sevmeyeceğini düşünmem ya da kendi içimde onu bir anlamda "en üst seviyelere oturtmam" beni hep olması gereken sonuçlardan alıkoydu... Yani ayrılma dürtüsünden... Çoğu ilişkimde aklıma gelmedi mi sanıyorsunuz "ben ayrılayım" düşüncesi...elbette geldi; ama başaramadım.. Başaramadıkça da kendimi kandırdım... Hani o savunduğum mantığım, hani zekam, hani her şeyi anlayabiliyorum yetim "...büyük bir kandırmacadan başka bir şey değildi tüm bunlar...ama şu da bir gerçek ki işletmeyi becerebilseydim ya da daha doğrusu gözardı etmeseydim; evet bunların hepsi ben de vardı.. Zaten acı olan da bu ya...niteliklerinin sonuna kadar bilincinde olup,onu kullanmak için harekete geçmemek!!!
Hisler kontrol edilmedikçe deprem yaşatır insana... İçinizde yankılan öncelikli sese konsantre olun ve onu takip edin..ve takip ederken de o ilk gelenin değişmemesi için dirençli olun...çünkü 5sn gibi kısa bir sürede sizi caydırmak için bekleyen kaybetmemeliyim dürtüsü sizi ele geçirir...yok aklınıza ilk gelen şey buysa o zaman onu takip edin
çok beğendim bu yazyı,umarım sizlerde beğenirsiniz
Yaşam bazı yönlerini zaman zaman bize göstermekte gecikse bile, öyle muhteşem dengeler üzerinde kurulu ki; sanırım bizden beklediği de o dengeleri gerektiği şekillerde ve gerektiği zamanlarda koruyabilmemiz... Zamanla o dengeleri altüst etmemize yardımcı olan insanlar hayatımıza giriyor.. iki çift laf, iki güzel davranış, bizim tav olmamız için nedense yeterli... Çok mu aç bırakıldık acaba ilişkilerimizde; yoksa bu açlığı kapatacak doğru insanları mı hayatımıza almadık? Sanırım cevaplanması gereken soru bu... İlk bakışta basitmiş gibi görünen bu sorunun cevabini bulabilmemiz ve iyice içimizin derinliklerinde sindirebilmemiz gerekiyor...
Yıllarca algıladığım şeylerin ve yapmak zorunda olduğunu bildiğim ancak yapamadığım yanlış duyguların, mantıkların peşinden koştum... Ve her defasında varolan mantığımın ve zekamın beni ilişkiler konusunda daima yanlış denizlere çıkardığını gördüm... Oysa akvaryum bile yeterdi bana... ama hep zoru başarmanın kavgasında ve inadında oldum... Göz yumdum... Kendi kişiliğime de beni ben yapan değerlere de... Oysa ilk başlarda aklıma gelen ayrılık rüzgarlarının peşinde koşsaydım ve gözümü bir an bile kırpmadan düşüncelerimi ziyaret eden "ayrılmalı mıyım? yoksa acı çekeceğim" düşüncesini hayata geçirebilseydim, şimdi bu denli ağır bir ruh halim olmazdı diye düşünüyorum... Bir var ki bunları görebilmek ve kesin kararları uygulayabilmem için hayatımda, yaşamam gerekiyormuş... Gönül isterdi ki taa en başından beri farkında olduğum ve doğru olduğunu bildiğim şeylerin takipçisi olabilseydim... Yaşamın dengesini bozdum; o da benim dengemi... Şimdi kaybettiğim o dengeleri toparlıyorum...
Ben galiba hayatım boyunca bunları birinde bulabilirim umuduyla daldan dala atladım... Hoş atlamak bir kenara en acısı sanırım, oturduğum bazı dalların baştan çürük olduğunu bilmeme rağmen oturdum... ki bu da az önce şana bahsettiğim konuyla doğru orantılı... Yani farkındalıklarımı gözardı etmemle... Kaybetme korkusu, bir daha yenisinin beni bu kadar sevmeyeceğini düşünmem ya da kendi içimde onu bir anlamda "en üst seviyelere oturtmam" beni hep olması gereken sonuçlardan alıkoydu... Yani ayrılma dürtüsünden... Çoğu ilişkimde aklıma gelmedi mi sanıyorsunuz "ben ayrılayım" düşüncesi...elbette geldi; ama başaramadım.. Başaramadıkça da kendimi kandırdım... Hani o savunduğum mantığım, hani zekam, hani her şeyi anlayabiliyorum yetim "...büyük bir kandırmacadan başka bir şey değildi tüm bunlar...ama şu da bir gerçek ki işletmeyi becerebilseydim ya da daha doğrusu gözardı etmeseydim; evet bunların hepsi ben de vardı.. Zaten acı olan da bu ya...niteliklerinin sonuna kadar bilincinde olup,onu kullanmak için harekete geçmemek!!!
Hisler kontrol edilmedikçe deprem yaşatır insana... İçinizde yankılan öncelikli sese konsantre olun ve onu takip edin..ve takip ederken de o ilk gelenin değişmemesi için dirençli olun...çünkü 5sn gibi kısa bir sürede sizi caydırmak için bekleyen kaybetmemeliyim dürtüsü sizi ele geçirir...yok aklınıza ilk gelen şey buysa o zaman onu takip edin
çok beğendim bu yazyı,umarım sizlerde beğenirsiniz