İşte eylemlerin odağı ODTÜ gerçeği

ODTÜ'den Başbakan'a Bir Mektup Daha

18 Aralık'tan beri yorduğun yetmiyormuş gibi NTV'de yaptığın açıklamayla onca sınavımın arasında bana bu yazıyı yazdırdın ya aşk olsun sana be başbakan!

Biliyorum ODTÜ'ye gelirken hayal ettiğin karşılama gördüklerin gibi değildi. Biliyorum isterdin ki öğrencisiyle, çalışanıyla, akademisyeniyle ODTÜ olarak etrafında el ele çember oluşturup hep birlikte ''Beraber Yürüdük Biz Bu Yollarda'' şarkısını söyleyelim. Sonra büyük bir heyecan içerisinde 10'dan geriye doğru sayarak GÖKTÜRK-2'nin fırlatılmasını bekleyelim ve ''Yaşasın uydumuz, Viva Tayyip Erdoğan'' diye haykıralım!

Ama hayat bu, bazen istediklerimizi, temenni ettiklerimizi değil alnımızda yazanı yaşıyoruz işte. Nasıl kaderi ölmekse madencinin, atanamamaksa öğretmenin, tutuklanmaksa öğrencinin ve gazetecinin, anası ağlamaksa çiftçinin, senin kaderinde protesto edilmekmiş be bay başkan.

Kabullenemiyorsun bu durumu alışamadın bir türlü farkındayım ama biz de sana alışamadık ve seni kabullenemedik. Bir de hocalarımıza demişsin ya ''Yetiştirdiğin öğrenciler bunlarsa bu ülke batmış''. Hay ağzını öpeyim. Biz de onu söylüyoruz '' Bu ülke batmış''. Her tarafı NATO üsleriyle dolan, uçakları tarafından halkı bombalanan, bir tarafta gecekonduları yıkılırken diğer tarafta gökdelenler yükselen, Suriye'de kafa kesen islamcı örgütleri besleyen, Van'da hala çocukları üşüyen ve yiyecek ekmek bulmakta bile zorlanan bir halka sahip olan bu ülke çoktan batmış.

Ama sen sanki Tüpraş'ı, Tekel'i, Türk Telekom'u ve daha nice kurumu biz satmışız da parasını binlerce ODTÜ'lü olarak Ankara pavyonlarında yemişiz gibi ülkenin batmışlığının faturasını bize yıkmaya çalışıyorsun. Hadi 10 senedir tek başına iktidar değilmişsin gibi her şeyi eski hükümetlere bağlamanı anladık da bu birazcık abartılı oldu sanki. Gerçi ''İçişleri Bakanı'nın İdris Naim Şahin olduğu bir ülkede abartı da ne demek'' dersen sen de haklısın tabi. Bu arada sanma ki patriotlar, Alman askerleri arada kaynadı. Biz senin kadar misafirperver değiliz başbakan. Sindiremiyoruz eli kanlı NATO askerlerinin ülkemizde takılmasını. Biz misafirperverliği ABD askerlerini denize döken bir nesilden öğrendik, 6. filoyu kendine kıble belleyenlerden değil. Bu misafirperverlikten tabii ki sen de nasibini alacaktın.

Bu okul çok misafir gördü başbakan. Tekel işçilerini, Togo işçilerini de ağırladı bu okul, Vietnam kasabı Kommer'i, Gorbaçov'u da... Yerinin Gorbaçov ve Kommer'in yanı olduğunu sen de biliyorsun hiç öyle aynı gemideyiz falan deme boşuna. Zaten biz öyle gemilere, gemiciklere falan sığacak kadar az değiliz. Korkuyorsun değil mi bizden? Yalnız olmadığımızı da görüyorsun. Sansürüne, baskılarına, tutuklamalarına rağmen sinmedik ve halk artık inanmamaya başladı sana.

Saflar yavaş da olsa belli oluyor başbakan. Kasımpaşa delikanlısından bahsetmiyorlar artık sokakta; ODTÜ'lülerin direnişinden bahsediyor herkes. Öyle her protesto edene ''Bunlar zaten terörist, bunların maksadı farklı'' demek tutmuyor artık. Hem bu memleketin öğrencisi olmuş terörist, gazetecisi olmuş terörist, akademisyeni, sanatçısı, işçisi, memuru, köylüsü olmuş terörist. E ama sorarlar adama o zaman ''Senden Başbakan olsa ne olur olmasa ne olur''.

Olur da bir gün cebindeki 200'lük banknotların arasına bir 10 TL sıkışırsa arkasını çevir de bir bak. Orada o beğenmediğin ODTÜ öğrencilerini yetiştiren hocalardan birini göreceksin, şaşırma. Altında yazan teoremi de inceleme boşuna, anlamazsın zaten.
 
Son düzenleme:
ODTÜ'LÜ ÖĞRENCİDEN ERDOĞAN'I DUYGULANDIRAN MEKTUP

ODTÜ'deki gösterilere katılan bir öğrenci Başbakan Erdoğan'a mektup yazarak yaşadıklarını anlatmıştı. ODTÜ'de yaşananlarla ilgili ezber bozan bir mektup da farklı bir ODTÜ'lü öğrenciden geldi.

Göktürk-2 uydusunun uzaya fırlatıldığı gün ODTÜ'de gerçekleştirilen törene katılan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bir grup öğrenci tarafından protesto edilmiş, polis de gaz bombası ve tazyikli su ile müdahale etmişti.

Yaşanan olaylar sonrası ODTÜ yönetimi öğrenciler sahip çıkarken Başbakan Erdoğan da yönetime sert çıkmış 'Böyle üniversite öğrencileri yetiştiriyorsanız bu ülke batmış. Bu hocalara yazıklar olsun' demişti.

ODTÜ'deki gösterilere katılan bir öğrenci Başbakan Erdoğan'a mektup yazarak yaşadıklarını anlatmıştı.

ODTÜ'de yaşananlarla ilgili ezber bozan bir mektup da farklı bir ODTÜ'lü öğrenciden geldi. Adını açıklamayan öğrenci 'Başbakan'a Açık ' Mektup' başlıklı mektubunun sonunda "İmza: Öz vatanında garip öz vatanında parya ODTÜ'lü bir öğrenci." ifadelerine yer verdi.

Başbakan'a Açık Mektup

Sayın Başbakanım, Sayın Başbakanım diye başlıyorum mektubuma. Çünkü bizim kültürümüzde büyüklerine içinde saygı belirtisi olan bir ifade ile seslenilir. Makam sahibi olduktan sonra değerini kaybedenler gibi olmadığınız için siz hala benim saygı duyduğum bir büyüğümsünüz. Çünkü ODTÜ'de okuyan bir genç olarak ülkemdeki ‘değişimin' farkındayım. Her aydınlığı yangın zannedip söndürmeye çalışan, karanlığa alışıp yıldızlardan bile rahatsız olan ve güneşi balçıkla sıvamaya çalışanlar varsın o saygıyı göstermesinler.
Geçtiğimiz günlerde okulumu ziyaret ettiniz. Üzgünüm, "Başbakanımız okulumuza şeref verdiniz" yazılı bir pankart ile karşılayamadım sizi. Okulumdaki sol gruplar için ‘öteki' anlamına gelen size karşı düzenlenen protesto adı altındaki vandalizmi gördünüz, benim sizi böyle bir pankart ile karşılamam halinde siz gittikten sonra başıma gelecekleri bir düşünün. Size kızıyorlar neden bu kadar çok polis ve araç ile geldi diye? Oysa demiyorlar ki ODTÜ'ye Başbakan bile ancak bu şekilde gelebiliyorsa, okulda sol gruplar için ‘öteki' anlamına gelen öğrencilerin fikir hürriyeti acaba ne haldedir diye.

ODTÜ, Türkiye'de her şeye rağmen ve herkese aykırı bir özerk cumhuriyet, kendi başına buyruk bir köy gibi davranmaktadır. Özgür bir ortam oluşturmakla övünmekteler ancak bu ‘özgür ortam' sadece sol örgütler ve bazı hocalar için geçerlidir. Marjinal gruplar başka bir düşünceye karşı hiçbir şekilde tahammül göstermemekte, hoşgörü ile yaklaşmamakta ve şiddet göstermekten kaçınmamaktadırlar. Okulumuzda bunun örnekleri geçmişte sıkça yaşandı ve yaşanmaya devam etmektedir. Başka bir düşüncenin ODTÜ'de bulunma ve kendini ifade şansı yoktur. Severek okuduğumuz, takip ettiğimiz bir yazarı veya sevdiğimiz bir siyasiyi okulumuza davet edemiyoruz. Böyle bir şey olması durumunda hemen konferansı basıp davetliyi yumurta yağmuruna tutuyorlar. Kendilerinden olmayan herkese, haklarını savunduklarını iddia ettikleri tüm işçi ve emekçi çocuklarına, hatta zamanında başörtülü kızlara bile, bu marjinal öğrenciler tarafından şiddet ve sindirme politikası uygulanmaktadır. Bu c öğrencilerin tokalaşma şekline bile karışıyorlar. Kutlu Doğum Haftasında gül dağıttık diye mescidimizi ayakkabılarla çiğnemişlerdi. Hocalara kızmanızı kınayanlar var. Oysa okul yönetimi gibi hocalar da bu öğrencilerin arkasında durmakta ve onlara destek vermektedir. Bu hocalardan birinin derste başörtülü bir kıza, "Sen derse böyle gelirsen ben gelmem." deyip sınıfı terk ettiğini çok iyi hatırlıyorum. Sonra o arkadaşımız o dersi bırakmak zorunda kalmıştı. Okulumuza faşizm yaşattınız diyenler, polisin tavrını kınayanlar okulda başka düşüncelere ve mensuplarına yaptıklarıyla yüzleşmelidirler.

Eylemlerindeki amaç, seslerini duyurmak, demokratik haklarını kullanmak değil, böylesi öğrenci eylemleriyle Sosyalist bir dünya inşa edene kadar ayakta kalabilmek. Bütün dertleri bu. Onlara göre, kafalarındaki ütopik dünyaya ait olmayan herkes ötekini, yani gericiliği ve faşizmi temsil etmektedir. Yazılı, sözlü ve yeri geldiğinde fiziki olarak mücadele edilmelidir. İstiyorlar ki, kendileri okulda her istediklerini yapsın, istedikleri kişiye ve düşünceye saldırsınlar, ama ne okuldaki güvenlik ne de polis okula girip onlara müdahale etmesin. Okulumuzda işlerine gelen her şey serbest ve istemedikleri her şey yasaktır. Kendi propagandalarını yapmak adına bazen yemekhaneyi işgal etmekten çekinmemektedirler. Bazı öğrencilerin gayri ahlaki davranışları yüzünden zaman zaman kütüphanede ders çalışmak bile güçleşmektedir. Okulda PKK ve Sosyalizm propagandası yapmak, gayri meşru ilişki yaşamak, alkol kullanmak tamamen ve sonuna kadar serbesttir. Okul yönetimi bunlara göz yummakta ve disiplin yönetmeliğini uygulamaya koymamaktadır. Bu yüzden ODTÜ'de okuyan her öğrencinin bunlara maruz kalma ihtimali bulunmaktadır.

ODTÜ'de sizi protesto etmelerine bakıp medya ve Türk kamuoyu buradan tüm ODTÜ öğrencilerinin veya üniversite gençliğinin size karşı olduğu çıkarımına varmamalı. Çoğunluğu okulumuz öğrencisi olmayan vatanına, halkına ve değerlerine yabancılaşmış ve yeri geldiğinde şiddet uygulamaktan kaçınmayan bu azınlık hiçbir şekilde ODTÜ'yü ve üniversite gençliğini temsil etmemektedir.
Hatırlıyorum bir haziran akşamıydı. Bir balkondan kalabalığa şöyle sesleniyordunuz:

"…bugün İstanbul kadar, Saraybosna kazanmıştır; İzmir kadar Beyrut kazanmıştır; Ankara kadar Şam kazanmıştır; Diyarbakır kadar Ramallah, Nablus, Cenin, Batı Şeria, Kudüs ve Gazze kazanmıştır."
O akşam bu cümle zihnimde devam etmişti: Kudüs ve Gazze kadar ODTÜ kazanmıştır. ODTÜ'de başka bir düşünceye karşı şiddet göstermekten kaçınmayan bozguncuların zulmüne maruz kalanlar kazanmıştır. Bu mektubum aynı zamanda bu temennimin gerçekleşmesi ümidiyle size ve Tük kamuoyuna bir yardım çağrısıdır. Abartmıyorum, okulumuzda fikir hürriyetini bırakın can güvenliğimiz bile yok. Okuldaki bu öğrenciler ve örgütler için gerekenler derhal yapılmalı. Buradan tüm velilere sesleniyorum. Lütfen bize sahip çıkın ve okul yönetimine baskı kurun. Bu öğrencilere bir dur deyin. Başbakana gösterilen tepkiye bakıp çocuklarınızın başına neler geldiğini veya gelebileceğini bir düşünün.
Gidemediğin yer senin değildir, diyorlar. Birileri kendilerini ODTÜ'nün sahipleri ilan etmiş, buraya istemediğimiz kimseyi sokmayız diyorlar. Bu mektubu yazdığım bugün okulumuzun en büyük amfisi olan 450 kişi kapasiteli U3 amfisini işgal etmişler ve ders işlettirmiyorlar. Bu, bir günde binlerce öğrencinin derslerinden olması demek ve bunu sadece bir günlüğüne yapmıyorlar. Gidemediğimiz yer bizim değilse, o zaman okulumuz da sınıflar da bize değil, sadece belli gruplara mı aittir? Görevi ODTÜ'de eğitim ve öğretimin sağlıklı bir şekilde işlemesini sağlamak olan okul yönetimi maalesef bu konuda herhangi bir şey yapmamaktadır.
Ahmet Kutsi Tecer'in ilkokulda öğrendiğimiz bir şiirinden biliyorum ki:
Orda bir köy var, uzakta
O köy bizim köyümüzdür.
Gezmesek de, tozmasak da
O köy bizim köyümüzdür.

O amfiye giremesem de, okulda kendimi, milli ve dini değerlerimi özgür bir biçimde ifade etmem yasaklanmış olsa da, o amfi de ODTÜ de tüm öğrencilerine, bu ülkenin tüm vatandaşlarına aittir. Her ne kadar biz kendi üniversitemizde rahatça gezip tozamıyorsak, bir araya gelemiyorsak, dersimizin, sınavımızın olduğu sınıflara giremiyorsak bile.

Mektubumu bitirirken, saygı ve selamlarımı sunuyorum.

İmza: Öz vatanında garip öz vatanında parya ODTÜ'lü bir öğrenci.
 


açıkçası güldüm ve bu cümleden sonrasını okuma gereği bile duymadım....

O, şu ya da bu korkunç olan ülkenin hızla kutuplaştığı, ayrıştığı kimsenin kimseye tahammülünün kalmadığı herkesin birşeylerle damgalandığı, şu-cu bu-cu olduğu ve bunun bizzat ülkemi idare etmek, refah ve huzuru sağlamakla görevlendirilmiş kişiler eliyle yapıldığı...

olay nasıl gelişmiştir bilemem...herkes kendi tarafından yontar anlatır yansıtır...ama ODTÜ gibi yıllardır ülkeme değerli bilim adamı yetiştirmiş bir kurumun tümünü bu şekilde aşağılamak bilimi aşağılamaktır ve maalesef benim ülkemde artık bilim, akıl, düşünme ve düşünce ayaklar altındadır...
 
Çok iyi olmuş bee...

İzleyin derim. :))




[video=youtube;fj37G1ZAuEU]https://www.youtube.com/watch?feature=player_embedded&v=fj37G1ZAuEU[/video]
 
Konu hakkında söylenecek çok şey var. Susuyorum. Yalnız kendimi tutamadığım bir konu var. O da şu sayısı artan "kınayan üniversiteler" olayı... Bu komik geliyor aslında... Çünkü "çokça önemsenen"(!) bi yığın yandaş ve de ürkek rektörden bahsediyoruz.

Lütfen şu saatten sonra işin içine "olayı kınayan üniversiteler" i katmayın.
 
Son düzenleme:
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…