O kadar harika yazmışsınız ki gerçekten teşekkür ederim. Yalnız olmadığımı bilmek içimi rahatlattı. Gerçekten yaşamak için çalışmaktan sıkıldım. Yani onca yıl onca emek ile okuduk tırnaklarımızla kazıdık ve ne idiği belirsiz insanların ağız kokusunu çekiyoruz. Başka bir ekonomide olsaydım kesinlikle istifa ederdim gider garsonluk yapardım öğrencilik yıllarımda olduğu gibi. Ancak aldığım maaş ay sonunda tamamen eriyor ve eşimdede bendede bazen hiç kalmıyor. Ay sonunu kurumsalda çalışan 2 yazılımcı olarak tarhana çorbası ile idare ettiğimiz çok oldu. Evet çok haklısınız ne adam akıllı zam yapılıyor ne başka birsey kesinlik kölelik bu. Çalışmaya mecbur edilmek. Başka şirketlerdede durumun aynı olduğunu söylediniz kesinlikle doğru daha önce gördüğüm ve yaşadığım olaylara hep sessiz kaldım enerjimi morelimi bozmamak çalıştım ama bu yaşa geldim ve arkama bakıyorum neye sahibim diye ve hicbirsey göremiyorum. Şuanki maaşım ev ihtiyaçları yiyecek içecek kira ve 3 4 günlük tatillere gidiyor ve elimde ne birikimim var ne başka birseyim. Bu yüzden istifa edip güvenecek hiçbir şeyim yok korkularımdan başka
Size tükenmişlik sendromunu yaşatan işin kendisi değil, insanlar. Kul hakkı yiyenler keyfine bakarken günden güne eriyoruz, herhangi bir ülkenin vatandaşlarının, departman sektör ayırt etmeksizin bizim standartlarımızda çalışan birinin ömrümüz boyunca (o da belki aile desteği ile) ulaşabileceklerimize max.1 yıl içinde ulaşabileceği düşüncesi aklıma düştüğünde boğulacak gibi oluyorum. Ofislere havasız kapalı alanlara tıkılarak zekamıza hakaret bağlamında yaptığımız bir takım işler oyalanmalar sonucu majör depresyondan çıkamıyoruz. Bazı insanlarla iletişim kurmak ilkokul 1.sınıf öğrencisine türev anlatmaktan çok daha zor.
Çalışma hayatı insanın hayatının tümünü esir alması can sıkıcı özel sektör için tabii sadece çalışma saatleri değil hazırlanma, yolda geçen süre, çok defa eve iş getirme, işteki sorunların akıldan çıkmaması (özellikle geceleri) ve bunun yarattığı stres derken..insanın hayatı sadece işi oluyor.
Maaş gününe odaklanarak sıkıntımı hafifletmeye çalışıyorum ..motivasyonumu böyle sağlamaya çalışsam da ne kadar yaşayacağımızı ne kadar ömrümüzün kaldığını bilmediğimiz şu dünyada kısacık zamanı başkaları daha da zengin olsun diye kendimi paralamaktan aşırı bunaldım.
Dün akşam eşim dedi ki niye çalışıyoruz ki hayatımızı idame ettirebilecek parayı kazanmak için ! eee öyleyse para için çalışıp,kaybettiğimiz sağlığı geri kazanmak için o parayı harcamanın mantığı ?? Keşke bu hayatı tarla gibi ekip biçip istediğimizde çekip gidebilsek.
Düşünüyorum da beni hiç ilgilendirmeyen ve ilgilendirmemesi gereken bana doğrudan hiçbir fayda sağlamayacak olan konularda sürekli efor harcıyorum. Basit bir örnek vereyim bizim şirkette satın alma bölümünün işlerini bana kitliyorlar ben muhasebe sorumlusuyum..departmanların birine makine alınması gerekiyor diye 1 haftadır kafa patlatıyorum yok fiyatı, tedariği, nakliyesi, siparişi, faturası .. abi bana ne ya ! diyemiyorum çünkü satın alma müdürü işverenimin kayınbiraderi. Adam saat 11 den sonra işe geliyor fabrikayı şöyle bir geziyor öğleden sonra bizim ofise geliyor (açık ofis ) benim önüme geliyor çayını kahvesini içiyor, atom karıncamız Claire diyerek pohpohluyor 3 civarı çekip gidiyor.
İhracat sorumlusu gelir bana iş kitler, yükleme olur Claire gecenin ikisinde evine gider , Claire 'in eve nasıl varacağıyla kimse ilgilenmez sap gibi kalırım sanayinin ortasında kocam söylene söylene almaya gelir beni işten ayrıl diye yol boyu kafamı ütüler.
Ha diyeceksiniz ki mecbur değilsin ki kurban kostümünü çıkar at Claire, bunları yapmamak senin elinde. Kocanın maddi durumu iyi git evinin hanımı ol (bu zamanda ne ev hanımlığı ya) ama işte ben bağımlı bir karakter olmaktan etimle kemiğimle nefret ediyorum. Bir erkeğin karşısında (baba/koca) eğilmek avuç açmak onun kredi kartını istemek ve muhtaç olmak midemi ağzıma getiriyor. Para kazandığım zaman kendimi güvenli alandaymışım gibi hissediyorum. Evdeyken işsiz iken kalp çarpıntılarımla baş edemiyorum, gelecekten korkuyorum. Rutinden sıkılıyorum ama rutin de istiyorum.
Edit: imla.